22 Aralık Sarıkamış Harekatı’nın yıldönümü…
111 yıl önce I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti açısından en çetin cephelerinden birisi Kafkas Cephesi olmuştur. Zira Kafkas Cephesi’nde Osmanlı ordusu sadece rakibi ile değil, aynı zamanda coğrafi zor koşullarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Yüksek rakımı, geçilmesi güç dağları, dar geçitleri ve soğuk havası olan Doğu Anadolu, ağır kış şartlarıyla birlikte Osmanlı ordusunu bir hayli yormuştur.
Tabii aynı şartlar Rus ordusu için de geçerli olmuştur lakin Rus ordusu Osmanlı ordusuna göre bir az daha avantajlı bir durumdaydı denebilir. Birincisi, Rusya zaten soğuk bir iklime sahip bir ülke idi ve genelde karlı havalarda savaşan askerî tecrübeye sahipti.
İkincisi, Rus ordusu neredeyse 19. yüzyıl boyunca Kafkasya gibi zor bir coğrafyayı itaat ettirmek için uğraşmış, bu durum Rus ordusunun tecrübesini arttırmıştı.
Üçüncüsü de, kış şartlarına rağmen Rus ordusu Sarıkamış’a kadar demiryoluyla daha rahat ve hızlı şekilde sevk edilebilmekteydi. Osmanlı ordusu ise lojistik noktasında geride kalıyordu.
Dördüncüsü, Rus orduları yaklaşık üç cephede savaşıyordu, oysa Osmanlı ordusu yedi cephede savaşıyordu ve orduları daha çok alana yayılmıştı. Haliyle cephelerin genişliği ve fazlalığı Osmanlı açısından ihtiyaç duyulan alanlara ordu sevkiyatını da dönemin şartları ölçüsünde zorlaştırmaktaydı.
Aşağıda Sarıkamış Harekâtı’nı biraz daha ayrıntılı biçimde ele alacağız; ancak öncelikle tarihî olaylara nasıl yaklaşılması gerektiğine ilişkin bir bakış açısı ortaya koymaya çalışalım.
Tarihi olaylara dönemin gerçekleri bağlamında yaklaşılmalı
Tarihi olaylar, genel olarak o günün reel politikası, ani gelişmeleri, şartları, imkanları ve fırsatları bağlamında ele alınmalı. Geçmiş olaylara bugünün gözüyle bakmak hakikatten uzaklaşmak olur. Bu bağlamda 22 Aralık 1914’te başlayan Sarıkamış Harekatı’nı değerlendirirken dönemin gerçeklerini göz ardı etmemek lazım.
Nitekim harekat, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı karnesi, ülkenin o günkü sosyal, ekonomik ve askerî durumu, küresel politikadaki ağırlığı, önemsediği savaş cepheleri, savaş cephelerinin konumu, lojistik imkanları ve her türlü ani gelişmeleri nispetinde değerlendirilmeli. Bu hususlar göz ardı edilerek yapılan her türlü değerlendirme objektiflikten uzak yargılar oluşturur, harekatı düzenleyen komuta heyeti ve askerleri zan altında bırakır. Bu ise ülke toprakları için fedakarlıkta bulunanlara karşı büyük bir haksızlık olur.
Öte yandan harekatla ilgili değerlendirme yaparken ani gelişmelerin de olayların seyrini ve sonucunu değiştirme potansiyeli taşıdığını unutmamak gerekir.
Sarıkamış özelinde bakıldığında harekat esnasında aniden değişen hava koşulları harekatı etkilemiştir. Hava koşullarının ani değişiminin askerî harekatlara etkisine dair tarihten pek çok örnek verilebilir; Harezmşahlar ordusunun Abbasi devletini yıkmak için gittiği esnada aniden hava değişimi neticesinde mağlup olarak geri çekilmesi, Napolyon’un Rusya seferinde etkili olan sert kış ve aşırı soğuklardan ordusunun zarar görmesi, Alman askerinin 1941-1942 yıllarında Ukrayna’da çamur ve soğuktan etkilenmesi bunlardan bazılarıdır.
Öte yandan yine tarihte yaşanan başka olaylarda da ani gelişmelerin farklı sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Örneğin, I. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu Rus ordusunun işgali altındaydı. Savaşın seyri içinde Rusların işgalden vazgeçmesi mümkün görülmüyordu. Ancak 1917’de Rusya’da aniden meydana gelen devrimler, bir anda bölgede yeni bir gerçek durum ortaya çıkartmıştır. Özellikle Bolşevik Devrimi, Anadolu’da Rus işgalinin sona ermesiyle sonuçlanan ani gelişmelere neden olmuştur. Sonuçta devrimden etkilenen Rus askerleri cepheyi bırakarak evlerine döndüklerinde Anadolu Rus işgalinden kurtulmuştur. Bu örneklerden de görüldüğü gibi hem hava koşulları hem de ani gelişmeler olayların seyrini değiştirme kapasitesine sahiptir ve tarihi gelişmeleri değerlendirirken bunları gözden kaçırmamak gerekir.
Sarıkamış’ın stratejik önemi
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ele geçirilen Sarıkamış, I. Dünya Savaşı başlarında Rusya ile Osmanlı arasındaki sınır hattında yer almaktaydı. Bölge Rusya açısından Kafkasya’dan Anadolu’ya açılan kapı, Osmanlı’ya göre ise Anadolu’nun iç hatlarının savunulması bağlamında kilit bir öneme sahipti.
Çarlık Rusyası bölgeyi işgalden bir süre sonra Tiflis’ten Kars’a uzanan bir demiryolu hattı çekti. 1913’te hattı Sarıkamış’a kadar uzatarak deneme seferleri başlattı, tren hattının çekilmesiyle bölgenin stratejik önemi daha da arttı. Zira Rusya artık cephe hattına asker ve mühimmat sevkiyatını hızlıca gerçekleştirebiliyordu. Bu durum olası bir savaş esnasında Osmanlı’yı zorlayacak bir gelişmeydi.
Enver Paşa’nın stratejik hedefleri
Sarıkamış Harekatı dendiğinde tabii harekatın komutanı Enver Paşa’dan bahsetmemek mümkün değil. Dahası harekatın başarısızlığı genelde Enver Paşa’ya fatura edilirken az önce de belirttiğimiz gibi günün şartları ve ani gelişmeleri göz ardı edilerek bazen objektiflikten uzak kalınıyor.
Enver Paşa Rusya ile savaş başlayınca kuzey komşunun asıl niyeti ve hedefinin Erzurum’u ele geçirmek olduğunu anlamıştı. Buna fırsat vermenin tarihi bir hata olacağına kanaat getiren paşa, Ruslardan önce harekete geçerek Sarıkamış’ın ele geçirileceği bir operasyon planı yapmaya karar verdi. Ancak paşanın hedefi daha büyüktü; nitekim Sarıkamış’ın yeniden alınmasıyla Kafkasya’ya çıkmayı ve bölgenin Müslüman Türk halkını Rusya aleyhine isyana teşvik etmeyi amaçlıyordu. Kimileri için bir hayalperestlik olarak görülebilen bu amacın altında yatan gerçek neden, yıllardır Rusya’nın Doğu Anadolu’da Ermenileri kışkırtarak Osmanlı aleyhine yaptığı faaliyetlere bir cevap vermek isteğiydi.
Öte yandan Enver Paşa, Rusya sanayisinin o dönem “can damarı” olan Bakü’ye de sahip olmayı hedefliyordu. Şehri alarak Rusya ekonomisine ciddi bir darbe indirmek amacındaydı. Dolayısıyla paşa tüm bu stratejik hedefleriyle Sarıkamış için bir harekat düzenlenmesinin önemli olduğu kanaatindeydi.
Sahadaki gelişmeler ve Enver Paşa’ya göre harekâtı zorunlu kılan gerçekler
Osmanlı ile Rusya arasında savaş durumuna geçildiğinde tarafların cephede asker sayısı aşağı yukarı birbirine eşitti. Yalnız Ruslar top sayısı açısından üstün taraftı.
İlk çatışmalar 2 Kasım 1914’te Rus ordusunun Köprüköy’e taarruzuyla başladı. Rus orduları ilk günler Osmanlı ordusunu sıkıştırabildi; lakin 11 Kasım’da karşı taarruza geçen Osmanlı ordusu Ruslara ağır kayıplar verdirdi. Osmanlı baskısı 10 gün kadar daha devam etti. Kasım ortasından itibaren ise Rusların direnişi ile taarruz durdu. Bu sırada Osmanlı III. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa, ordunun kış şartlarına hazır olmadığını söyleyerek ve kuşatma altına düşebileceklerinden endişe duyarak geri çekilme emri verdi. Bunun üzerine Osmanlı ordusu 8-10 kilometre kadar geri çekildi. Enver Paşa gelişmeleri duyunca sinirlendi; zira taarruzdan yanaydı ve Rus ordusu üzerindeki baskının devamını istiyordu. Dolayısıyla Hasan İzzet Paşa’yı görevden aldı, kendisi bizzat Erzurum’a giderek ordunun yönetimini üstlenmeye karar verdi.
Osmanlı tarafında bu gelişmeler yaşanırken Rus çarı II. Nikola Kafkas Cephesi’ndeki orduyu ziyaret etmek üzere başkentten trenle güneye doğru yola çıktı. Bakü üzerinden Tiflis’e uğrayan Çar, şehirde bazı törenlere katıldıktan sonra yine trenle Kars’a geçti. Kars’ta hastane ziyaretleri yaptı, ardından Sarıkamış’a gitmeye karar verdi. Çarın amacı cephe hattındaki askere moral vermekti, aynı zamanda bu ziyaret Rus güçlerinin ileriki dönemde yeni operasyonlara hazırlığını yerinde görmek niyetiyle gerçekleşiyordu. Yalnız Çar ve maiyeti Sarıkamış’tan cephe hattına doğru giderken etraftaki tepelerde bulunan Türk askerinin namlusunun önünden geçmişti. Bununla beraber Türk askerlerinde “ateş açma” emri olmadığı için Çar hedefe alınmamıştı. Dolayısıyla Çar’ın cephedeki orduyu ziyareti, Rus tarafının kesinlikle yeni bir saldırı yapacağının hazırlığı içerisinde olduğunu gösteriyordu. İşte bunun farkında olan Enver Paşa, diğer gerekçeler bağlamında da Ruslar harekete geçmeden önce Sarıkamış üzerine bir kuşatma operasyonu yapılmasına karar verdi.
Harekat öncesi Osmanlı ordusundaki sıkıntılar
Enver Paşa’nın III. Ordu’nun başına geçmesiyle Osmanlı tarafı harekât için hazırlanmaya başladı. Yalnız bir süredir bölgede asker arasında bir salgın hastalık mevcuttu; bu durum orduda yorgunluk ortaya çıkarmıştı.
Bunun yanı sıra Osmanlı tarafında lojistikten sıcak kıyafetler ve gıdaya kadar bazı sıkıntılar devam etmekteydi. Aslında III. Ordu’nun lojistiği hem denizden hem karadan sağlanıyordu. Yalnız Karadeniz’de Türk nakliye gemileri artık tehdit altındaydı. Nitekim 7 Kasım 1914’te Mithat Paşa, Bezm-i Alem ve Bahr-i Alem adlı 3 Türk gemisi, III. Ordu’ya asker ve mühimmat götürmek üzereyken Rus donanması tarafından batırılmıştı.
Karadan ise Sarıkamış’a uzanan lojistik yollar engebeli coğrafyada oldukça zordu. Trenle Sivas’a gelen malzemeler yaklaşık 450 kilometrelik bir kara yolculuğunun ardından Erzurum’a ulaşabiliyordu. Dolayısıyla Rus ordusu Sarıkamış’a kadar rahat bir şekilde mühimmat ve asker taşıyabilirken, Osmanlı tarafı bundan mahrumdu.
Enver Paşa’nın harekât planı
Enver Paşa Erzurum’a varınca öncelikle cephedeki askerleri teftiş etti, ardından yeni bir harekât planı üzerinde çalışmaya başladı. Yaptığı harekat planı, bir kuşatma operasyonu şeklinde olmalıydı. Nitekim Rusların zayıf hatlarından sızma girişiminde bulunarak Sarıkamış’a taarruz yapmaya, planın başarılı olması halinde Kars’ın ele geçirilerek hızla Kafkasya’ya doğru gidilmesine ve Bakü’nün alınmasına karar verdi.
Sarıkamış aynı zamanda Rusların arka cephesi ile ön cephesi arasındaki bağlantı noktasıydı. Öte yandan cephelerdeki Rus ordusunun yiyecek depoları, silah ve mühimmat cephanelikleri de Sarıkamış’ta idi. Şehrin alınması Rusları zor duruma düşürecek, Kars ile irtibatlı demiryoluna hakimiyet sağlanması Doğu Anadolu’nun diğer cephelerindeki Rus askerlerinin işlerini çıkmaza sokacaktı.
Harekât planında, sızmanın Rus ordusunun görece zayıf savunma hatları olan Oltu ve Bardız eksenlerinden gerçekleştirilmesi öngörülmüştü. Bu çerçevede Osmanlı 10. Kolordusu’nun Oltu, 9. Kolordusu’nun ise Bardız istikametinde sızma taarruzuna geçmesi planlandı. Taarruzun nihai hedefi, Rus kuvvetlerini geniş çaplı bir kuşatma manevrasına maruz bırakmaktı.
Esasen öngörülen bu kuşatma yöntemi, Türk savaş tarihinde defalarca uygulanan ve tarih literatüründe “Hilal Taktiği”, “Turan Taktiği” ya da “Kurt Kapanı” olarak adlandırılan klasik askerî anlayışla büyük ölçüde örtüşmekteydi. Nitekim plan kapsamında kuşatmanın 9. ve 10. Kolordular tarafından icra edilmesi, her iki kolordunun Rus birlikleriyle doğrudan temas kurarak cepheyi daraltmaları, buna karşılık 11. Kolordu’nun ise Azap–Horasan hattında, Rusların ana kuvvetlerinin bulunduğu bölgede sahte taarruzlar ve oyalama hareketleri ile düşmanı meşgul etmesi kararlaştırılmıştı.
Harekatın başlaması ve gidişatı
Sarıkamış Harekatı 22 Aralık 1914’te başladı. Nitekim planlandığı gibi 10. Kolordu Oltu yönünde ilerleyerek General Nikolay İstomin komutasındaki Rus birliklerini bölgeden püskürtmeyi başardı. Yalnız 10. Kolordu bölgeye hızla sevk edilen Rus güçlerince oyalandı. Neticede 10. Kolordu’nun planında aksama yaşandı ve takviye Rus güçlerini bertaraf etmeyi başarıp da Sarıkamış’a gitmek için ise Allah-u Ekber Dağları’nı geçmeyi tercih etti. Fakat orada da yoğun kar ve tipiye yakalandı. Neticede 10. Kolordu’dan sadece 3000 kişi dağı geçmeyi başararak Sarıkamış önlerine çıktı.
10. Kolordu Sarıkamış önlerine vardığı zaman 9. Kolordu artık şehir içinde Ruslarla çatışmaktaydı. Nitekim plana uygun olarak Bardız yönünden sızma girişimi yapan 9. Kolordu, Sarıkamış’ın içine girmeyi başarmış ve tren garıyla 156. Rus karargahını bile ele geçirmişti. Osmanlı orduları Sarıkamış’ta Rus güçlerini öylesine sıkıştırmıştı ki Rus generalleri Aleksandr Mışlyayevski ve Georgiy Berkman orduyu alarak şehri terk etmeyi düşündüler.
Ancak o sırada General Nikolay Yudeniç onlara itiraz ederek diğer cephe hatlarından ve Tiflis’ten takviye birlikler getirerek ay sonuna kadar direnmeyi önerdi. General Yudeniç’in önerisi kabul gördü ve bu durum Sarıkamış’a hamleler yapan Osmanlı güçlerine karşı Rus direnişinin artmasına neden oldu.
Sonuçta takviye güçlerle Sarıkamış’taki Rus güçlerinin sayısı çoğaldı ve durum lehlerine değişmeye başladı. Defalarca taarruz yapan ve yorulan, aynı zamanda ciddi kayıplar veren ve takviye alamayan Osmanlı ordusu ise bitkin hale geldi. Özellikle 10. Kolordu’nun bu süreçte geri çekilmeye başlaması moral ve motivasyon açısından da Rus ordusunu yüreklendirdi. 10. Kolordu’nun geri çekilmesi üzerine 9. Kolordu da geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak kolordu kuşatmaya düştü ve komutanlar dahil binlerce asker Rus ordusu tarafından esir alındı.
Tarafların kayıpları
Yıllardır Sarıkamış Harekatı’nın başarısız olmasından daha ziyade kayıpları konuşulur. Özellikle Allah-u Ekber Dağları’nda binlerce Türk askerinin donarak şehit olduğu anlatılır. Anlatımlarda yanlış olmamakla birlikte dile getirilen şehit rakamlarıyla ilgili abartılı şekilde 90 bin sayısından bahsedilir. Kuşkusuz tek kişi bile önemlidir, değerlidir. Bununla beraber 90 bin gibi yüksek bir rakam telaffuzu da gerçeğin saptırılması olarak görülmeli.
Tarafların kayıpları konusunda Rus, Türk ve yabancı kaynaklarda değişik rakamlar ileri sürülmektedir. Rus kaynakları Türk kayıpları konusunda 70-80 bin rakamından söz ederler. Lakin bu kayıplar içinde yaralananlar, esir alınanlar ve geri dönenler de vardır. Türk kaynakları incelendiğinde 30-40 bin arası şehit rakamı ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen ortada dolaşan 90 bin rakamı vardır ki o da bazı Rus kaynakları ile Fransız tarihçi Maurice Larcher’nin dile getirdiği iddiadır. Kaynakların derinlemesine taranması ve kıyaslanması sonucunda bu rakamın abartılı olduğu anlaşılmaktadır.
Sarıkamış Harekatı esnasında Rus kayıpları da oldukça ciddi düzeyde olmuştur. Nitekim Rus kaynakları, Rusların ölü sayısını 30 bin civarında gösterir ki bu da bazı eksikliklerine rağmen Osmanlı güçlerinin Rus ordusuna büyük kayıplar verdirdiğini kanıtlar.
Sarıkamış Harekatı’yla vazgeçilmeyen Kafkasya’ya ilerleme planı
Askerî operasyonlarda zaferlerin de yenilgilerin de yaşanması olağan bir durumdur. Hiçbir komutan kaybetmeyi öngörerek bir harekâta başlamaz; Sarıkamış Harekâtı’na da bu bilinçle yaklaşmak gerekir. Nitekim harekâtın planlama süreci ve stratejik hedefleri kendi bağlamı içinde değerlendirildiğinde tutarlı ve uygulanabilir nitelikteydi. Bununla birlikte savaş koşullarında ani gelişmelerin planları değiştirebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Nitekim harekât sırasında etkisini artıran yoğun kar yağışı ve tipi bu durumun en çarpıcı örneklerindendir.
Osmanlı ordusu yeterli donanıma sahip olmamasına rağmen Sarıkamış’a yönelerek bazı noktalarda Rus birliklerini geri püskürtmeyi başarmış, göğüs göğüse çarpışmış ve kesintisiz taarruzlarla önemli bir mücadele sergilemiştir. Türk askerinin gösterdiği şecaat, disiplin ve cesaret, dönemin Rus kaynaklarında dahi takdirle anılmıştır.
Bunun yanı sıra Sarıkamış’ta ortaya konan stratejik hedef olan Kafkasya’ya ilerleme planı, o gün için sonuçlanmamış olsa da 1918 yılında gerçekleşmiştir. Bu çerçevede askerî planlama ve hedefler dar bir bakış açısından değil, geniş bir stratejik perspektiften değerlendirildiğinde Sarıkamış Harekâtı’nın sonraki operasyonlar için yön tayin eden bir aşama olduğu görülmektedir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 22 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.



