Suriye’de Türkiye-İsrail gerilim hattı

Türkiye ve İsrail, Suriye’de artan askerî varlık ve siyasi nüfuz mücadelesi nedeniyle karşı karşıya geliyor. İsrail, Türkiye’nin Suriye’de üsler kurarak yeni yönetimi şekillendirmesinden neden endişeli? Suriye, iki bölgesel aktör arasında yeni bir nüfuz mücadelesinin nasıl sahnesi oluyor?

Türkiye’de dikkatler iç politikaya gömülmüşken İsrail’in Suriye’de attığı bir dizi adım tartışma konusu oldu. Türkiye’nin üs kurmaya hazırlandığı iddia edilen noktalara hava saldırısı emri veren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bununla yetinmeyip soluğu Washington’da aldı ve Türkiye’yi şikâyet etti. The Economist dergisi gelişmeleri değerlendirdiği yazıda bu ani ve gergin tırmanışın bölgesel dinamiklere ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğine dair önemli soruları gündeme getirdiğini vurguluyor. Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Türk ordusu yetkilileri son haftalarda Suriye’deki bazı hava üslerini dolaşıyor ve bu üslerden bazılarını hava savunma sistemleri ve silahlı insansız hava araçlarıyla donatma planları yapıyordu. Türkiye’nin Palmira yakınlarındaki T4 hava üssünü kontrol altına alması için hazırlıkların sürdüğü iddia ediliyordu. Ancak 2 Nisan günü geç saatlerde İsrail saldırdı. İsrail uçakları T4’ün pistini ve radar sistemlerini bombaladı. Ayrıca Suriye’de en az iki farklı üssü ve diğer askerî noktaları da vurdular.

İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden endişeliydi ve bu endişeleri İsrailli yetkililer açıkça dile getirildi. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Suriye’nin Türkiye’nin etkisi altına girme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Savunma Bakanı Israel Katz, Suriye liderlerinin İsrail’e düşman unsurların Suriye’ye girmesine ve İsrail’in güvenlik çıkarlarını tehlikeye atmasına izin vermeleri halinde ağır bir bedel ödeyecekleri uyarısında bulundu.

Karşılıklı kaygılar

İsrail, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinin boyutundan, özellikle askerî üsler kurmasından ve yeni Suriye ordusuna silah vermesinden kaygılı. Türkiye ise İsrail’in Suriye’nin istikrarsızlaşmasını ya da parçalanmasını istediğinden endişeleniyor. Her iki taraf da diğerini dolaylı yollarla savaşmaya hazırlanmakla suçluyor.

İsrail Suriye’yi zayıf ve bölünmüş tutmaya kararlı görünüyor. İsrail’in Suriye’nin eski rejim ordusunun altyapısına art arda düzenlediği saldırılar, Beşar Esad rejiminin Sovyet yapımı eski uçaklarının çoğunu imha etti. Halen Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda çalışan eski bir Türk diplomat olan Alper Coşkun, “İsrail, kendi güvenlik çıkarlarına potansiyel tehdit olarak gördüğü her türlü askerî yeteneği ortadan kaldırdı” diyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Suriye’deki Dürzi azınlığın haklarını öne sürerek ülkenin güneyinin askerden arındırılmasını talep etmişti.

İsrailli yetkililer, Katz’ın “El Kaide ile bağlantılı cihatçı bir terörist” olarak tanımladığı Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’ya güvenmiyor. Sayın Şara ülkesinin Esadlar döneminde olduğu gibi yabancı radikaller için bir merkez haline gelmesini önleme sözü verdi. Ancak İsrailli yetkililer, Hamas’ın uzun süredir destekçisi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından desteklenen Suriye’nin yeni liderinin yakında örgüte kucak açmasından kaygılanıyor.

Suriye yönetimi üzerindeki uzlaşmazlık

İsrail ile Türkiye, Suriye’nin gelecekteki yönetimi konusunda da anlaşmazlık yaşıyor. İsrailli yetkililer Suriye için açıkça Kürtler ve Aleviler de dahil olmak üzere farklı azınlıkların geniş özerkliğe sahip olacağı federal bir model önerdiler. Suriye’nin yeni yöneticilerine sadık silahlı grupların son dönemde yüzlerce Alevi sivili katletmesinin, Şara’ya güvenilemeyeceğini kanıtladığını savunuyorlar.

Şara ve Türk müttefiklerinin aklında tamamen farklı bir sistem vardı: Geniş yürütme yetkilerine sahip bir başkan tarafından yönetilen güçlü bir merkezi hükümet. Şara 13 Mart’ta tam da böyle bir modele dayanan yeni bir anayasa imzaladı. Günler önce de Suriye’nin kuzeydoğusunun büyük bölümünden sorumlu olan ve ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) geçici hükümete katılmayı kabul etti.

Türkiye’nin İsrail-Kürt ilişkisine bakışı ve PKK endişesi

Erdoğan İsrail’i, bu yüzyılın en ölümcül savaşlarından birinden çıkan bir ülkeyi istikrarsızlaştırmak için Suriye’nin etnik ve dinî azınlıklarını kışkırtmakla suçladı. Ancak onu en çok endişelendiren İsrail ile Kürtler arasındaki ilişki. Türkiye, İsrail’in SDG’yi Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunu zayıflatmak ve Türkiye içinde ayrılıkçılığı körüklemek için kullandığından kuşku duyuyor. Türkiye bu grubu, Türkiye ve çoğu Batılı ülkenin terör listesine aldığı PKK için bir paravan olarak görüyor.

İsrail de bu endişeleri tam olarak gidermiş değil. Geçen yıl Şara, SDG ve Kürtlerden ülkesinin “doğal müttefikleri” olarak bahsetti ve dış dünyayı onları Türkiye’den korumaya çağırdı. İsrail’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtlere silah yardımı yapıp yapmayacağı net değil. Ancak birçok İsrailli, Hamas’ı destekleyen Erdoğan’a karşı misilleme olarak Kürtlere destek vermek isteyebilir.

Türkiye bu riski kesinlikle ciddiye alıyor. İsrail ile Kürtler arasında bir ittifak kurulmasından duyulan endişe Türkiye’nin geçen yıl PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile gizli görüşmeler başlatma kararının ardındaki kilit faktördü. Bu görüşmeler Mart ayında meyvesini verdi ve PKK geçici ateşkes ilan etti. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu International Crisis Group’tan Dareen Khalifa’ya göre Türkiye, İsrail sınırında bir PKK devleti istemiyor. İsrailliler de Türkiye’nin Suriye’yi onlara karşı kullanabileceği endişesini taşıyor.

İsrail’in Kürtlere yaklaşımı misilleme mi?

Türkiye ile İsrail arasında Gazze’deki savaş nedeniyle zaten zehirli olan ilişkiler daha da kötüleşebilir. Ancak NATO’nun en büyük ikinci ordusu ile Amerika’nın bölgedeki başlıca müttefiki arasında gerçek bir silahlı çatışma çıkması pek olası değil. Her iki tarafın da diğeriyle savaşmaya niyeti yok. Türkiye ve İsrail sahneyi savaşa değil caydırıcılığa hazırlıyor.

Erdoğan, Donald Trump’ı eski bir dost olarak görüyor ve onun başkan olmasıyla Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerinde, F-35 hayalet savaş uçaklarının satışının önündeki engelin kaldırılması da dahil olmak üzere, bir iyileşme olabileceğini düşünüyor. Erdoğan ayrıca kendisinden güvenlik garantileri ve Ukrayna’da barışı koruma konusunda yardım isteyen Avrupa ile de ilişkilerini geliştirmeyi umuyor. Sayın Erdoğan’ın İsrail ile savaşa girerek tüm bunları tehlikeye atması pek olası değil.

Dahası, Türkiye ile İsrail, Doğu Akdeniz’de ortak bir zemin bulabilir. Her ikisi de İran’ın Suriye’de yeniden bir yer edinmesini engellemek istiyor. Suriye’de yeni bir düzen kurulamazsa, bu durum her iki ülke için de kötü sonuçlar doğuracak. İsrailli bir istihbarat kaynağı “Suriye derin bir kriz içinde olan büyük bir ülke ve [Sayın Erdoğan’ın] İsrail’e meydan okuyacak zamanı olmayacak. Kaotik bir cihatçı devlete dönüşebilecek bir yapıyı istikrara kavuşturmayı başarırsa bu İsrail için de iyi olur.”

Bu yazı ilk kez 10 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.

The Economist’te yayınlanan “Turkey and Israel are becoming deadly rivals in Syria” başlıklı yazıdan bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz? https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2025/04/07/turkey-and-israel-are-becoming-deadly-rivals-in-syria

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Suriye’de Türkiye-İsrail gerilim hattı

Türkiye ve İsrail, Suriye’de artan askerî varlık ve siyasi nüfuz mücadelesi nedeniyle karşı karşıya geliyor. İsrail, Türkiye’nin Suriye’de üsler kurarak yeni yönetimi şekillendirmesinden neden endişeli? Suriye, iki bölgesel aktör arasında yeni bir nüfuz mücadelesinin nasıl sahnesi oluyor?

Türkiye’de dikkatler iç politikaya gömülmüşken İsrail’in Suriye’de attığı bir dizi adım tartışma konusu oldu. Türkiye’nin üs kurmaya hazırlandığı iddia edilen noktalara hava saldırısı emri veren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bununla yetinmeyip soluğu Washington’da aldı ve Türkiye’yi şikâyet etti. The Economist dergisi gelişmeleri değerlendirdiği yazıda bu ani ve gergin tırmanışın bölgesel dinamiklere ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğine dair önemli soruları gündeme getirdiğini vurguluyor. Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Türk ordusu yetkilileri son haftalarda Suriye’deki bazı hava üslerini dolaşıyor ve bu üslerden bazılarını hava savunma sistemleri ve silahlı insansız hava araçlarıyla donatma planları yapıyordu. Türkiye’nin Palmira yakınlarındaki T4 hava üssünü kontrol altına alması için hazırlıkların sürdüğü iddia ediliyordu. Ancak 2 Nisan günü geç saatlerde İsrail saldırdı. İsrail uçakları T4’ün pistini ve radar sistemlerini bombaladı. Ayrıca Suriye’de en az iki farklı üssü ve diğer askerî noktaları da vurdular.

İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden endişeliydi ve bu endişeleri İsrailli yetkililer açıkça dile getirildi. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Suriye’nin Türkiye’nin etkisi altına girme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Savunma Bakanı Israel Katz, Suriye liderlerinin İsrail’e düşman unsurların Suriye’ye girmesine ve İsrail’in güvenlik çıkarlarını tehlikeye atmasına izin vermeleri halinde ağır bir bedel ödeyecekleri uyarısında bulundu.

Karşılıklı kaygılar

İsrail, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinin boyutundan, özellikle askerî üsler kurmasından ve yeni Suriye ordusuna silah vermesinden kaygılı. Türkiye ise İsrail’in Suriye’nin istikrarsızlaşmasını ya da parçalanmasını istediğinden endişeleniyor. Her iki taraf da diğerini dolaylı yollarla savaşmaya hazırlanmakla suçluyor.

İsrail Suriye’yi zayıf ve bölünmüş tutmaya kararlı görünüyor. İsrail’in Suriye’nin eski rejim ordusunun altyapısına art arda düzenlediği saldırılar, Beşar Esad rejiminin Sovyet yapımı eski uçaklarının çoğunu imha etti. Halen Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda çalışan eski bir Türk diplomat olan Alper Coşkun, “İsrail, kendi güvenlik çıkarlarına potansiyel tehdit olarak gördüğü her türlü askerî yeteneği ortadan kaldırdı” diyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Suriye’deki Dürzi azınlığın haklarını öne sürerek ülkenin güneyinin askerden arındırılmasını talep etmişti.

İsrailli yetkililer, Katz’ın “El Kaide ile bağlantılı cihatçı bir terörist” olarak tanımladığı Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’ya güvenmiyor. Sayın Şara ülkesinin Esadlar döneminde olduğu gibi yabancı radikaller için bir merkez haline gelmesini önleme sözü verdi. Ancak İsrailli yetkililer, Hamas’ın uzun süredir destekçisi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından desteklenen Suriye’nin yeni liderinin yakında örgüte kucak açmasından kaygılanıyor.

Suriye yönetimi üzerindeki uzlaşmazlık

İsrail ile Türkiye, Suriye’nin gelecekteki yönetimi konusunda da anlaşmazlık yaşıyor. İsrailli yetkililer Suriye için açıkça Kürtler ve Aleviler de dahil olmak üzere farklı azınlıkların geniş özerkliğe sahip olacağı federal bir model önerdiler. Suriye’nin yeni yöneticilerine sadık silahlı grupların son dönemde yüzlerce Alevi sivili katletmesinin, Şara’ya güvenilemeyeceğini kanıtladığını savunuyorlar.

Şara ve Türk müttefiklerinin aklında tamamen farklı bir sistem vardı: Geniş yürütme yetkilerine sahip bir başkan tarafından yönetilen güçlü bir merkezi hükümet. Şara 13 Mart’ta tam da böyle bir modele dayanan yeni bir anayasa imzaladı. Günler önce de Suriye’nin kuzeydoğusunun büyük bölümünden sorumlu olan ve ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) geçici hükümete katılmayı kabul etti.

Türkiye’nin İsrail-Kürt ilişkisine bakışı ve PKK endişesi

Erdoğan İsrail’i, bu yüzyılın en ölümcül savaşlarından birinden çıkan bir ülkeyi istikrarsızlaştırmak için Suriye’nin etnik ve dinî azınlıklarını kışkırtmakla suçladı. Ancak onu en çok endişelendiren İsrail ile Kürtler arasındaki ilişki. Türkiye, İsrail’in SDG’yi Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunu zayıflatmak ve Türkiye içinde ayrılıkçılığı körüklemek için kullandığından kuşku duyuyor. Türkiye bu grubu, Türkiye ve çoğu Batılı ülkenin terör listesine aldığı PKK için bir paravan olarak görüyor.

İsrail de bu endişeleri tam olarak gidermiş değil. Geçen yıl Şara, SDG ve Kürtlerden ülkesinin “doğal müttefikleri” olarak bahsetti ve dış dünyayı onları Türkiye’den korumaya çağırdı. İsrail’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtlere silah yardımı yapıp yapmayacağı net değil. Ancak birçok İsrailli, Hamas’ı destekleyen Erdoğan’a karşı misilleme olarak Kürtlere destek vermek isteyebilir.

Türkiye bu riski kesinlikle ciddiye alıyor. İsrail ile Kürtler arasında bir ittifak kurulmasından duyulan endişe Türkiye’nin geçen yıl PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile gizli görüşmeler başlatma kararının ardındaki kilit faktördü. Bu görüşmeler Mart ayında meyvesini verdi ve PKK geçici ateşkes ilan etti. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu International Crisis Group’tan Dareen Khalifa’ya göre Türkiye, İsrail sınırında bir PKK devleti istemiyor. İsrailliler de Türkiye’nin Suriye’yi onlara karşı kullanabileceği endişesini taşıyor.

İsrail’in Kürtlere yaklaşımı misilleme mi?

Türkiye ile İsrail arasında Gazze’deki savaş nedeniyle zaten zehirli olan ilişkiler daha da kötüleşebilir. Ancak NATO’nun en büyük ikinci ordusu ile Amerika’nın bölgedeki başlıca müttefiki arasında gerçek bir silahlı çatışma çıkması pek olası değil. Her iki tarafın da diğeriyle savaşmaya niyeti yok. Türkiye ve İsrail sahneyi savaşa değil caydırıcılığa hazırlıyor.

Erdoğan, Donald Trump’ı eski bir dost olarak görüyor ve onun başkan olmasıyla Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerinde, F-35 hayalet savaş uçaklarının satışının önündeki engelin kaldırılması da dahil olmak üzere, bir iyileşme olabileceğini düşünüyor. Erdoğan ayrıca kendisinden güvenlik garantileri ve Ukrayna’da barışı koruma konusunda yardım isteyen Avrupa ile de ilişkilerini geliştirmeyi umuyor. Sayın Erdoğan’ın İsrail ile savaşa girerek tüm bunları tehlikeye atması pek olası değil.

Dahası, Türkiye ile İsrail, Doğu Akdeniz’de ortak bir zemin bulabilir. Her ikisi de İran’ın Suriye’de yeniden bir yer edinmesini engellemek istiyor. Suriye’de yeni bir düzen kurulamazsa, bu durum her iki ülke için de kötü sonuçlar doğuracak. İsrailli bir istihbarat kaynağı “Suriye derin bir kriz içinde olan büyük bir ülke ve [Sayın Erdoğan’ın] İsrail’e meydan okuyacak zamanı olmayacak. Kaotik bir cihatçı devlete dönüşebilecek bir yapıyı istikrara kavuşturmayı başarırsa bu İsrail için de iyi olur.”

Bu yazı ilk kez 10 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.

The Economist’te yayınlanan “Turkey and Israel are becoming deadly rivals in Syria” başlıklı yazıdan bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz? https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2025/04/07/turkey-and-israel-are-becoming-deadly-rivals-in-syria

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x