İngiliz Kraliyet ailesinin servetinin 16 katına yani 1,4 trilyon dolarlık bir servete sahip[efn_note]House of Saud, https://houseofsaud.com/wealth/[/efn_note] ve bu serveti 15 bin hanedan üyesi arasında paylaşan Suud ailesinin yönettiği Suudi Arabistan’da yoksulluk yıllardır boğuşulan bir sorun.
Ancak bu sorun toplumda yardımlaşma ruhunun olduğu düşüncesiyle hafife alınıyor ve krallıkta evsiz veya aç insan bulunmadığı sadece ‘yardıma muhtaç kişiler’ olduğu ifade edilerek yumuşatılmaya çalışılıyor.
Yoksulluk, sadece ihtiyaçları karşılamak için gerekli gelir, para veya para benzeri kaynakların yokluğunu değil; aynı zamanda insanlar tarafından aynı anda deneyimlenen çeşitli yoksunlukları da kapsar. Bu yoksunluklar içerisinde sağlık, eğitim hizmetlerine sınırlı erişim, yetersiz yaşam standartları, şiddet tehdidi, sosyal izolasyon ve dışlanma da sayılabilir. Bu yoksulluklar literatürde çok boyutlu yoksulluk olarak adlandırılıyor. Suudi Arabistan’daki işte bu çok boyutlu yoksulluk.
Toplam nüfusun yüzde 7,5’i aç
Suudi Arabistan’da bir dönem gazetecilik yapan, ağırlıklı olarak Suudi Arabistan ve Yemen’de kadın hakları ve siyasetiyle ilgilenen ve yakında çıkacak olan Suudi Arabistan’da Cinsiyet Ayrımcılığındaki Kadın Gazeteciler (Women Journalists in Gender-Apartheid Saudi Arabia) adlı kitabın yazarı olan Hana Al- Khamri’ye göre, Suudi Arabistan nüfusunun yaklaşık %20’si yoksulluk içinde yaşıyor. Kalkınma alanında çalışan bir Alman yardım kuruluşu olan Welt Hunger Hilfe ve İrlanda’nın en büyük yardım kuruluşu Concern Worldwide tarafından yayımlanan Küresel Açlık Endeksi’ne göre de Suudi Arabistan’ın açlık ve beslenme yetersizliği düzeyi toplam nüfusun yani 34,81 milyonun %7,5’ini oluşturuyor.
Ancak bu veriler, Suudi Arabistan tarafından açıklanan verilerle örtüşmüyor. Çünkü Suudi Arabistan’ın Çalışma ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı verilerine göre, bugün sadece toplamdaki 5,4 milyon Suudi Arabistan hanesinden 884.000’i yardıma muhtaç. Bu rakam sadece bakanlık tarafından destek almayı başarabilen kişileri ifade ediyor. Oysa birçok kişi, bürokratik engeller nedeniyle destek alamıyor, destek alanlar da kapsamlı bir sosyal koruma altında değiller zira yalnızca yetimler, engelliler, yaşlılar ve hiçbir yerden destek almayan kadınlar için aylık 5.000 riyal veya bir defaya mahsus 30.000 riyal tutarında ödemeler gerçekleştiriliyor.[efn_note]United Nations, https://www.refworld.org/cgi-bin/texis/vtx/rwmain/opendocpdf.pdf?reldoc=y&docid=593a936c4[/efn_note] Bu ödemenin alınabilmesi için de 15 kişilik bir aile olma koşulu var. 2019 yılı raporlarına göre ise 5 ve daha fazla nüfuslu hanelerin aylık harcama tutarı 19.622 riyal.[efn_note]General Authority for Statistics, https://www.stats.gov.sa/sites/default/files/household_income_and_expenditure_survey_2018_en_27-6-2019.pdf[/efn_note]
Suudi Arabistan yoksulluk gerçeğiyle yüzleşme konusunda isteksiz olsa da uluslararası kuruluşlar bu sorunu tam anlamıyla ele alıyor ve detaylı bir şekilde inceliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde dış politika üzerine çalışmalar yapan uluslararası düşünce kuruluşu Quincy Enstitüsü tarafından 31 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanan Körfez’in Petro-Devletleri İçin Tehlikelerle Dolu Bir Ekonomik Geçiş (An economic transition fraught with danger for the petro-States of the Gulf) başlıklı çalışmada, Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın (MBS) sarsılan politikasına, Suudi vatandaşların büyük bir yoksulluk sorunu ile boğuştuğuna ve kraliyet ailesinin yoksulluk konusunda inkâr içerisinde yaşamaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.
Quincy Enstitüsü’nün çalışmasını destekleyen birçok uluslararası çalışma mevcut. Bunlardan birisi de Birleşmiş Milletler tarafından 19 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan bir rapor. Bu raporda, Suudi krallığının son on yılda aldığı yoksullukla mücadele önlemlerinin verimsiz, sürdürülemez ve kötü koordine edilmiş olduğu ifade ediliyor.[efn_note]United Nations, https://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=21094[/efn_note] Dünya Bankası’nın ele aldığı bir başka çalışmaya[efn_note]World Bank, https://documents1.worldbank.org/curated/en/295771523636086106/pdf/125262-MEM-April2018-Saudi-Arabia-EN.pdf[/efn_note] göre de hiçbir resmî bilgi bulunmamakla birlikte Suudi Arabistan, büyük bir yoksulluk sorunu ile karşı karşıya. Suudi Arabistan’da her ne kadar düşük gelirli kişilerin büyük bir çoğunluğunu göçmen işçiler oluştursa da nüfusun 20 milyon sınırını aşması sonucu kaçınılmaz olarak orta gelirli vatandaşların da ekonomik fırsatlara erişiminde sorunlar yaşanıyor.
Ayrıca Suudi Arabistan’ın gelir eşitsizliği açısından dünyanın en kötü ülkeleri arasında 26. sırada yer alması[efn_note]World Inequality Database: Home, https://wid.world/world/#sptinc_p90p100_z/US;FR;DE;CN;ZA;GB;WO/last/eu/k/p/yearly/s/false/23.469/70/curve/false/country[/efn_note] yoksulluk ile mücadelesini zorlaştırıyor. Dünya Bankası tarafından yapılan araştırmalar sonucunda kusurlu piyasalarda, güç ve servetteki eşitsizliklerin eşit olmayan fırsatlara dönüştüğü ve bunun da üretken potansiyelin boşa harcanmasına ve kaynakların verimsiz dağılımına yol açtığı görülüyor.
Vizyon 2030, Suudiler arasındaki yoksulluğu azaltamıyor
Suudi Arabistan ekonomisi, büyük ekonomik faaliyetler üzerinde güçlü hükümet kontrollerinin olduğu petrol bazlı bir ekonomi. Petrol sektörü, bütçe gelirlerinin yaklaşık %87’sini, GSYİH’nin %42’sini ve ihracat gelirlerinin %90’ını oluşturuyor.
Petrol temelli bu ekonomi, petrol fiyatlarının iniş çıkışlarına göre, krizlerle de karşı karşıya kalabiliyor. Nitekim 2015 yılında dünyada petrol arzının talebi aşması nedeniyle petrol varil fiyatlarında yaşanan ani düşüş, Suudi ekonomisini sarstı. 2015 yılında Suudi Arabistan ekonomisi, 98 milyar dolar açık verdi.[efn_note]Ministry of Finance, https://mof.gov.sa/financialreport/Pages/default.aspx, https://www.mof.gov.sa/en/docslibrary/Budget/Documents/2016.pdf[/efn_note]
Bu büyük şok karşısında ekonominin güçlü bir şekilde çeşitlendirilmesi, sosyal refah sisteminin modernize edilmesi, iş imkânlarının yaratılması ve yardıma muhtaç kişilere yardım edilmesi gibi iddialı adımların atılması hedefiyle 2016 yılında Vizyon 2030 Projesi duyuruldu. İmalat, ilaç, nakliye ve depolama, yenilebilir enerji, finans, sigorta, bilgi teknolojisi, turizm ve maden sektöründe yatırımlar gerçekleştirildi. Bu sektörlere yoğunlaşmasında doğrudan yabancı yatırımlar etkili oldu.
Ancak bu projenin arkasında gizlenen acil kemer sıkma önlemleri yer alıyordu. Proje açıklandıktan kısa bir süre sonra akaryakıt, doğal gaz, elektrik ve su sübvansiyonlarının zamanla azaltılması, çoğu mal ve hizmete %5 oranında katma değer vergisinin getirilmesi, hastaneler ve okullar gibi önemli kamu hizmeti kurumlarının özelleştirilmesi ve kamu sektörü istihdamının azaltılması gibi iddialı adımlar atılması kararlaştırıldı. Geçen 5 yıllık süre zarfında özellikle sosyal refah sisteminin modernize edilmesi ve iş imkânlarının yaratılması konusunda kayda değer bir ilerleme sağlanamadı.
Nitekim, Quincy Enstitüsü’nün raporunun da belirttiği gibi Veliaht Prens MBS’nin Vizyon 2030 kapsamında başlattığı ve petrole bağımlı ekonomik yapıyı çeşitlendirmeyi amaçlayan ekonomik ‘reformlar’, orta ve işçi (yoksul) sınıflarını olumsuz yönde etkiledi.
Üstelik, koronavirüs salgınına karşı ülkede alınan tasarruf tedbirleri var olan yoksulluğun daha da artmasına neden oldu. Bu tedbirler içerisinde geçim ödeneğinin askıya alınması, katma değer vergisinin üç katına çıkarılması, akaryakıt fiyatlarının artırılmasına yönelik girişimler yer aldı. İnsanların gelirlerinin azalmaya başladığı bir döneme denk gelen bu girişimler, orta gelirli ve işçi sınıflarının barınma ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmesine neden oldu.
Gelir eşitsizliği yoksulluk sorununu derinleştiriyor
Gelir eşitsizliği konulu araştırmalarıyla bilinen Fransız ekonomist Thomas Piketty’e göre, mücadele edilmeyen eşitsizlik, sermayeden elde edilen kazançların gelirden elde edilen kazançlardan daha fazla olması sonucunda daha da artar. Dünya Eşitsizlik Veritabanı ’nda yer alan bilgiler, Suudi Arabistan özelinde Piketty’nin bu hipotezini doğrular nitelikte. 2010 yılı verilerine göre, Suudi Arabistan’daki en zengin %1’lik kesim toplam milli gelirin %10,2’sini, %10’luk kesim %20,8’ini almıştı. 2019 yılı verilerine bakıldığında ise en zengin %1’lik kesimin toplam milli gelirin %20,9’unu, %10’luk kesimin %54,1’ini aldığı görülüyor. Kayıtdışı gelirlerin varlığı da düşünüldüğünde, eşitsizlik istatistiklerinin çok daha yüksek olduğu aşikâr.
Diğer petrol zengini ülkelerde olduğu gibi Suudi Arabistan’da da gizli servet oranlarında yaşanan otomatik artışlar, kabilesel ve ailevi bölünmeler aşırı eşitsizlik için mükemmel bir tarif ortaya çıkarıyor. Bu tür bölünmeler veya kabilesel çizgiler yolsuzluk ve kayırmacı ağların oluşumunu teşvik etme eğiliminde. Ulusal ganimetin bu şekilde bölünmesi, yalnızca seçkinlerin elde edebileceği rantları artırarak eşitsizlik düzeylerini daha da derinleştiriyor.
Gelir eşitsizliği başlı başına bir sorun olmakla birlikte yoksulluğun ortadan kaldırılmasına karşı da bir meydan okuma olarak görülmeli. Yani gelir eşitsizliği, kalıcı yoksulluğun habercisi. Suudi Arabistan’da gözetim ve hesap verilebilirlik mekanizmalarının yok oluşu, gelir eşitsizliğini arttırıcı bir etki yaratıyor. Gelir eşitsizliğinin artması ise ülkedeki savunmasız kesimlerin refahını azaltarak ve zaten güvencesiz olan yaşam koşullarını daha da kötüleştiriyor.
Eşitsizlik ve yoksulluk kargaşaya yol açabilir mi?
Vizyon 2030 Projesi’nin üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen ülke ekonomisi hâlâ büyük ölçüde petrole bağımlı ve küresel krizlere karşı savunmasız. Uluslararası Para Fonu’na göre yakın bir zamanda önemli politika değişiklikleri yapılmazsa Suudi Arabistan’ın serveti 15 yıl içerisinde tükenecek ve Suudi Arabistan, zorlu seçimler yapmak durumunda kalacak. Bu zorlu seçimler, hükümet gelirlerinin azalması durumunda daha çok borçlanmak, kamu harcamalarının azaltılması, daha sert kemer sıkma önlemlerinin alınması ve daha çok vergi artışları olarak sıralanabilir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında Suudi Arabistan için büyük vaatler içeren Vizyon 2030 Projesi’nin özellikle çok boyutlu yoksulluğu ele alacak şekilde revize edilmesi, ülkedeki şeffaflıktan yoksun olan yapıların yeniden düzenlenmesi, gelir eşitsizliğinin azaltılması ve yolsuzlukların önlenmesi gerekiyor. Aksi bir durumda her yıl daha da artan eşitsizlik ve yoksulluğun birleşimi, Suudi Arabistan’da yanıcı bir karışım oluşturma ve bu karışımın da çatışmayı ve siyasi istikrarsızlığı körükleme olasılığı çok yüksek.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 3 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.