Trump neden Ukrayna’yı barışa ikna edemez?

Trump’ın ne pahasına olursa olsun savaş bitmeli yaklaşımı sahadaki gerçeklere uyuyor mu? Ukraynalılar Trump istiyor diye mücadeleyi bırakır mı?

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya lideri Vladimir Putin ile 1,5 saatlik görüşmesinin ardından Ukrayna konusunda müzakerelere başlamaya mutabık kaldıklarını söyleyerek bu tek taraflı adımıyla müttefiklerini alarma geçirdi. Zira Trump, seçim kampanyası sırasında ve göreve başlamadan önce yaptığı yorumlarda ve sosyal medya paylaşımlarında Rusya ile Ukrayna arasında savaşı sona erdirecek hızlı bir anlaşma yapılması çağrısında bulunmuştu. Trump’ın ‘ne pahasına olursa olsun savaş bitmeli’ yaklaşımı sahadaki gerçeklere uyuyor mu? Ukraynalılar Trump istiyor diye mücadeleyi bırakır mı?

Ukraynalı gazeteci ve The Lost Island: Dispatches From Occupied Crimea kitabının yazarı Nataliya Gumenyuk, Foreign Affairs’te yayımlanan makalesinde Ukrayna’da bugün yaşananların net bir tablosunu çiziyor ve Ukraynalıların neden direneceğini açıklıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Uzaktan bakıldığında, Rusya ile üç yıl süren topyekûn savaşın ardından Ukrayna’nın karşı karşıya kaldığı durum net görünüyor. Moskova, geçtiğimiz 12 ay boyunca sivil nüfusa yönelik saldırılarını yoğunlaştırıp ülkenin dört bir yanındaki şehirlere neredeyse her gün insansız hava araçları, füzeler ve bombalarla saldırdı. Altyapı ve elektrik santralleri acımasızca hedef alındı. Milyonlarca insan yerinden edildi ve 2022’den sonra ülkeden kaçan milyonlarca insan da geri dönemedi. Ukrayna cephede tutunmaya çalışırken askerleri yaralanmaya ve hayatını kaybetmeye devam ediyor.

Bu artan maliyetler ve Ukrayna’nın her şeye rağmen topraklarının yüzde 80’ini savunmayı başardığı göz önüne alındığında, vatandaşlarının savaşı sona erdirmeye yönelik her türlü çabayı desteklemesi beklenebilir. Pek çok Batılı analistin gözünde bu mantıklı olacaktır. Rusya’nın yeni büyük ilerlemeler kaydetmesi pek olası görünmediği gibi, büyük miktarda mühimmat ve insan gücünü tüketmeye hazır bir düşmanla mücadele eden Ukrayna güçlerinin de şu anda Rusya’nın kontrolünde olan tüm toprakları geri alması çok zor olacaktır. Bu bakış açısına göre, ateşkesin sağlanması ve ülkenin büyük bölümünün rahatlatılması en önemli öncelik olmalıdır.

Ancak Ukraynalılar durumu böyle görmüyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşı hızlı bir şekilde sona erdirme sözü ve hatta bundan önce ABD ve müttefiklerinin gelecekte askeri yardımı azaltabilecekleri tehdidiyle birlikte Ukrayna hükümeti ve halkı ateşkes tartışmalarını ciddiye almak zorunda kaldı. Ancak böyle bir senaryo, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin 2024 sonbaharında ana hatlarını çizdiği zafer planından keskin bir şekilde ayrılıyor. Birçok Ukraynalı da anlaşmaya şüpheyle yaklaşıyor. Gerçekten de Batı’nın gözünde Kiev’in harabeye dönmüş kasaba ve köyleri savunmak için aylarca süren yorucu savaşları kararlılıkla sürdürmesi mantıksız görünebilir.

Ukraynalılar neden direniyor?

Ukraynalıların savaşa devam eden desteği kısmen ülkenin direnciyle açıklanabilir. Sivil bölgeler üzerindeki yoğun baskıya rağmen, Ukrayna günlük yaşamda bir dereceye kadar normalliği korumayı ve hatta yeniden inşa etmeyi başardı. İlk işgalin yarattığı ekonomik şokun ardından, şu anda Ukrayna’nın GSYİH’sinin yüzde 20’sini oluşturan Batı bütçe desteği, ekonominin son iki yılda ortalama yüzde 4,4 oranında büyümesini sağladı; reel hane halkı geliri artışı yaşandı ve enflasyon oldukça düşük kaldı. Ukraynalı insansız hava araçlarının Rusya’nın Karadeniz Filosunu etkisiz hale getirdiği 2023 yılının ortalarından bu yana deniz yolları yeniden açıldı ve Ukrayna’nın ihracatı geçtiğimiz yıl yüzde 15 oranında arttı. Ayrıca Kiev hükümetine göre Ukrayna’nın cephede kullandığı silahların yaklaşık yüzde 40’ı artık yerli üretim. 2022’de bu oran neredeyse sıfırdı. Bunlar savaşın olağanüstü zorluklarını ortadan kaldırmıyor, ancak Ukrayna toplumuna dışarıdan bakanların tam olarak göremeyeceği bir tür uyum ve dayanıklılık kazandırmaya yardımcı oldular.

Ancak Ukraynalıların savaş hakkındaki düşüncelerinin merkezinde Rus işgalinin güçlü ve karmaşık etkileri yer alıyor. Ukraynalılar için işgal 2022’de değil Moskova’nın 2014’te Kırım’ı ve Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinin bir kısmını ele geçirmesiyle başladı. Rus askeri yönetiminin dehşeti sadece savaşın büyük bölümünün yaşandığı güney ve doğu bölgelerinde değil, 2022 işgalinin ilk haftalarında Kiev yakınlarında da hissedildi. İnsan hakları ihlalleri, siyasi baskı ve savaş suçları aslında Rusya’nın savaş stratejisinin merkezi bir parçasıdır. Rusya’nın Ukrayna’nın herhangi bir bölümünü kontrol etmesi, Ukrayna’nın egemenliğini her yerde yıkar ve aşındırır.

Çatışmaları dondurmak çözüm mü?

Trump yönetiminin ateşkes çağrıları, çatışmanın mevcut cephe hatları boyunca ya da yakınında dondurulmasına yönelik müzakerelere ilişkin spekülasyonları körükledi. Putin’in bu tür görüşmelere girmeye hazır olduğuna dair çok az işaret var. Ancak bir anlaşmaya varılsın ya da varılmasın, ateşkesin Rusya’nın Ukraynalılara yönelik tehdidini sona erdireceği varsayımı çatışmanın doğasını yanlış anlıyor.

Tam ölçekli işgalden bu yana geçen üç yıl içinde Ukraynalılar ezici bir çoğunlukla Ukrayna ordusunu destekledi. Bunu hem güçlü bir vatanseverlik duygusuyla hem de Moskova’nın yönetimi altında hayatta kalma şanslarının çok az olduğunu bildikleri için yaptılar. Şu anda bile Ukraynalıların çoğu savaşmaya devam etmeyi Rus işgalinin teröründen çok daha iyi buluyor. Batı için, Rusya’nın Ukrayna topraklarını tüm ülkeyi zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmak için nasıl kullandığını fark etmemek, ateşkesi savaştan bile daha maliyetli hale getirme riski taşıyor.

Putin’in Ruslaştırma politikası

Rusya 2014 yılında ele geçirdiği topraklarla, yaklaşık üç milyon insanın yaşadığı Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde yedisini elde etti. Rusya 2022’den bu yana kontrolündeki Ukrayna topraklarını neredeyse üçe katladı. 2025’in başında Donbas’ın yaklaşık yüzde 80’i, Zaporijya ve Herson bölgelerinin ise yaklaşık yüzde 75’i Rusya’nın kontrolüne geçti. Güvenilir istatistikler bulunmamakla birlikte, aralarında 1,5 milyon çocuğun da bulunduğu yaklaşık altı milyon insanın, yani Ukrayna’nın toplam nüfusunun onda birinden fazlasının halen Rus yönetimi altında yaşadığı tahmin ediliyor. Üstelik bu bölgelerde yaşayanlardan fırsatı bulanların kaçmış olmasına rağmen…

İşgal altındaki bu geniş topraklarda çeşitli yerel sorunlar yaşanıyor. Moskova’nın kontrolündeki ayrılıkçı milisler tarafından yönetilen ve on yıl önce işgal edilen Doğu Donbas bölgeleri uzun süredir ihmal edilmiş ve izole edilmiş durumda. 2022’deki işgalin başlangıcında, bu bölgelerdeki yerel erkekler Rusya tarafından ilk seferber edilenler arasındaydı ve kayıp oranları yüksek oldu. Herson, Luhansk ve Zaporijya bölgeleri gibi Rusya sınırına veya güney sahiline yakın diğer bölgeler, işgalin ilk haftalarında neredeyse savaşmadan ele geçirildi ve Moskova bu bölgelerde hızlı bir şekilde askeri yönetim kurmayı başardı. Bu bölgelerdeki insanlar bombardımanlardan ve kitlesel yıkımdan daha az zarar gördü, ancak birçoğu fiziksel ve psikolojik olarak baskı altına alındı. Rus hükümeti ayrıca bu bölgelere, Rus fethini sergilemek üzere özellikle Rus ordu mensuplarının ailelerini ve inşaat işçilerini yerleştirdi. Rus güçleri bir kasabayı ya da köyü ele geçiremediklerinde ya da işgal edemediklerinde, orayı tahrip ederek sakinlerini kaçmaya, Ukrayna birliklerini de geri çekilmeye zorluyor. Bu nedenle, yıkıcı savaşlara sahne olan yerler bugün büyük ölçüde enkaza dönüşerek hayalet kasabalara dönüşmüş durumda.

Ancak Ukraynalılar için asıl sorun, Rusların elinde tuttuğu toprakların miktarı değil. Gerçekten de Rusya geçtiğimiz yıl cephe hatlarında mütevazı kazanımlar elde etmiş olsa da hakimiyeti altındaki alan 2022’nin sonlarından bu yana pek değişmedi. Asıl tehdit, Rus güçlerinin ve Rus yetkililerin yerel halk üzerinde kurdukları kontrol ve bunu Moskova’nın savaş amaçları doğrultusunda kullanma biçimlerinden kaynaklanıyor. Rusya en başından beri ele geçirdiği kasaba ve köylerde bir terör uyguladı. İlk işgalin ardından, güneyde, doğuda ve Kiev’in dış mahallelerinde, Rus kontrolündeki bölgelerde yaşayanların evlerini terk etmelerine izin verilmedi ve kaçmaya çalışanların çoğu araçlarında vurularak öldürüldü. Aktif çatışmaların yaşandığı yerlerde Rus güçleri Ukraynalıları sık sık canlı kalkan olarak kullandı.

İşgal edilen yerleşimlerdeki baskının her türlüsü var

Rus güçleri kontrolü sağladıktan sonra birçok yerel halk hayatta kalma mücadelesi verdi. İlaç, su ve yiyecek arayan ya da sadece bombalardan kaçınmaya çalışan çok az kişi isyan etmeyi düşünebildi. İşgalciler Ukrayna’nın internet ve cep telefonu ağlarını kesip yerine Rus ağlarını kurdular; bu, işgal altındaki topraklardaki insanların Ukrayna’nın geri kalanıyla iletişim kurmasını ve bilgi almasını engellemenin en hızlı yollarından biriydi. Ayrıca Ukraynalıları “Kayıt altına alma” alma adında aslında bir “fişleme” süreci başlattılar. Rus güçleri bu süreci potansiyel olarak “sadakatsiz” insanları, özellikle de kaçmaya çalışan askerlik çağındaki erkekleri tespit etmek için kullandı. Ukraynalıları, siyasi görüşlerine, sosyal medyadaki paylaşımlarına ya da asılsız iddialara dayanarak gözaltına aldılar.

İşgalin ilk haftalarında Ukraynalılar, Rus yetkililerin gözaltına alınacak ve infaz edilecek kişilerin listesini hazırladığına dair haberler duydu; Rusların eylemleri kısa sürede listelerin gerçek olduğunu kanıtladı. Özellikle orduda görev yapmış Ukraynalılar ve aile fertlerinin yanı sıra belediye başkanları, devlet memurları, gönüllüler, aktivistler, vatansever iş adamları ve yerel gazeteciler hedef aldılar. Belediye başkanları işbirliği yapmadığında, ki çoğu zaman böyle oluyor, Ruslar olası işbirlikçilere yöneliyor ya da basitçe bir korku rejimi yaratıyor. Ukrayna Başsavcılığı 2025 yılı başı itibariyle, 2022 yılından bu yana Rus güçleri tarafından Cenevre Sözleşmelerinin 150 binden fazla ihlal edildiğini kaydetti. Bunların çoğu sistematik kaçırma, keyfi gözaltı ve işkence uygulamaları… Bu şiddet biçimleri, Rus birlikleri tarafından ele geçirilen tüm bölgelerde belgelendi. Ukrayna’da neredeyse herkesin, Batı Ukrayna’da bile, yerinden edilmiş veya Rus kontrolündeki bölgelerden kaçmış akrabası veya arkadaşı olmayan birini bulmak zor. İşgal deneyiminin ne kadar içgüdüsel olduğu göz önüne alındığında, pek çok Ukraynalının Rusya ile savaşmanın muhtemel barıştan daha iyi olduğunu düşünmesi şaşırtıcı değil.

İşgal şablonunu Kırım’da oluşturdular

Rusya’nın mevcut savaşı, 2014 yılında Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’yı işgali sayesinde mümkün oldu. Rusya Kırım’da Rus pasaportu almayı reddeden Ukraynalıları tıbbi yardımdan mahrum bıraktı ve onların mülkiyet hakkını tanımadı. Kırımlılar kimlik belgesini yenilememek, yasak bir yere park etmek, bir kamu görevlisini rahatsız etmek veya yanlış yerde içki içmek gibi küçük ihlaller nedeniyle çok sayıda cezayla karşı karşıya kaldılar. Rusya’da bu tür idari ihlaller cezai suç olarak tanımlanabiliyor ve oturma izinlerinin iptaline yol açabiliyor. Kırım’da Ukrayna pasaportuna sahip olan herkesi şüpheli hale getirmek oldu ve pek çok kişi bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Bu arada, bir turizm merkezi olan Kırım, yavaş yavaş geniş bir askeri üsse dönüştürüldü. Kırım’ın idari başkenti Simferopol’den deniz kıyısına uzanan otoyol çıkışsız olarak inşa edildi: Civarda yaşayanlar sahile ulaşamıyordu ama askeri araçların taşınması için çok uygundu. Moskova’nın yaklaşık 4 milyar dolar harcadığı 12 millik gösterişli Kerç Boğazı Köprüsü, görünüşte yeni ilhak edilen yarımada ile Rusya arasında seyahat eden siviller için tasarlanmıştı, ancak Kırım’a tank, askeri birlik ve savaş malzemesi göndermenin bir yolu olarak daha da önemliydi. Bu nedenle Ukrayna’nın 2022’den bu yana köprüye yönelik saldırıları savaş çabalarının önemli bir parçası oldu.

Ukrayna hükümetine göre, 2014 ile 2022 işgali arasında 800 bin kadar Rus, Kırım’a yerleştirildi ve bu yerleşimciler şu anda oradaki nüfusun tam üçte birini oluşturuyor. Kırım’ın yerli nüfusu ise sistematik olarak militarize edildi. Eğitim giderek daha fazla kontrol altına alındı ve Ukrayna’nın geçmişine dair her türlü referans silindi. 2016 yılında kurulan ve “Genç Ordu” olarak bilinen Tüm Rusya Askeri Yurtsever Toplumsal Hareketi, Kırımlı gençlerin beyinlerini yıkamanın ve onları askerlik hizmetine hazırlamanın bir yolu haline geldi. Rus yönetimine karşı direnişiyle bilinen yerli bir Müslüman azınlığın üyeleri olan Kırım Tatarları, zorunlu askerlik hizmetinde orantısız bir şekilde hedef alındı.

Bu sürece karşı çıkan yerel halk susturuldu. Kırım’da 2014 yılından bu yana 220’den fazla kişi siyasi nedenlerle gözaltına alındı ve bunların en az 130’u Moskova’nın İslami köktendinciliğe yönelik baskılarının ardından aşırıcılıkla suçlanan Kırım Tatarlarıydı. Bu kişiler arasında, 2016 yılında Moskova tarafından resmen yasadışı ilan edilen ve Kırım Tatarlarını temsil eden Kırım Tatar Milli Meclisi’nin başkan yardımcısı Neriman Celâl de bulunuyor. Celâl, dikkatli ve yasalara saygılı bir entelektüel olarak biliniyor, ancak Rusya’nın tam ölçekli işgalinden altı ay önce, Simferopol yakınlarındaki bir köyde bir gaz boru hattını havaya uçurma komplosuna karıştığı gibi bir uydurma suçlamayla tutuklandı. Şubat 2022’ye gelindiğinde Kırım’da Rusya’nın askeri işgal hazırlıklarına karşı çıkabilecek neredeyse kimse kalmamıştı. Yurttaş aktivistler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplumun diğer bağımsız üyelerinin hepsi parmaklıklar arkasındaydı.

2014’ten sonraki yıllar boyunca Rus hükümeti dış dünyayı manipüle etme konusunda da aynı derecede becerikliydi. Rus yetkililer, 2014’ten sonra Donbas için bir barış çözümünü amaçladığı varsayılan Minsk anlaşmalarına katılarak Moskova’nın Kırım ve Doğu Ukrayna’daki faaliyetlerinden dikkatleri uzaklaştırabildi. Putin’in gerçekten bir barış anlaşması istediği bir nokta hiç olmadı. Diplomatik süreç bir tuzaktı.

İşgal bölgelerini Ukrayna’nın izlerini siliyorlar

2022 işgalinden bu yana Rusya, Kırım’da mükemmelleştirdiği işgal stratejilerini hızla uyguladı, ancak bu kez yönetimi çok daha sert. İşgal altındaki yerleşimlerde bir Ukraynalı artık, tutuklanmaz ya da mülkü kamulaştırılmazsa kendini şanslı sayılıyor. 2024 yılında, işgal altındaki Kherson, Luhansk ve Zaporizhzhia bölgelerinde, Rus yetkililer kaçan insanların çok sayıda dairesine ve evine el koydu. On binlerce Rus’u işgal altındaki şehir ve kasabalara yerleştiriliyor. Kırım’da olduğu gibi, bu yerleşimcilerin gönderilmesinin amacı bu kasabaları Rusya’ya entegre etmek ve Ukrayna kimliğinin tüm izlerini silmek. Luhansk bölgesinde sanayi kenti Sievierodonetsk kentinin savaş öncesindeki yaklaşık 100 binlik nüfusu Rus işgalinden sonra birkaç bine inmişti. Şimdi nüfusu 40 bine yükselmiş durumda, ancak nüfusun sadece yarısını yerli halk oluşturuyor. Kentteki özel mülkiyete ait gayrimenkuller yeniden kayıt altına alınırken sahipleri çıkmazsa Rus vatandaşlarına devrediliyor.

İşgal başlayana kadar 540 bin nüfusa sahip olan Azak Denizi kıyısındaki bir zamanların gelişen liman kenti Mariupol’un durumu ise daha da iç karartıcı. Şubat’tan Mayıs 2022’ye kadar Rus kuvvetleri şehri karadan ve denizden kuşatmıştı. Çilenin sonunda şehrin yaklaşık yüzde 95’i yok edildi.  İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yapılan bir araştırmaya göre 10 binden fazla sivil öldürüldü. Ukraynalı yetkililer kent sakinlerinden geriye 90 bin kadarının kaldığını tahmin ediyor.

Putin Ukrayna’ya yaklaşımı çözüm getirebilir mi?

Putin, Mariupol, Sievierodonetsk ya da güçlerinin Herson ve Zaporijya bölgelerinde işgal ettiği köyleri umursamıyor. ABD’nin bu tür yerleri kimin kontrol ettiğiyle neden ilgilenmesi gerektiğini anlamıyor. Ona göre Rusya, Ukrayna meselesini çözüyor. Ancak 2014’te Kırım’ı ilhak eden Rusya, 2022’den bu yana elde ettiği toprakların resmi kontrolünü elde etmekte bir beis görmeyecektir. Putin için toprağı kontrol etmek, Ukrayna devletinin en ufak izlerini silmek ve propaganda ve terör yoluyla halkı telkin etmek, sıradan yollardır.

Ancak insanlar eşya değildir, imparatorluklar da yenilmez değildir ve hiç kimse her şeyi kontrol edemez. 2022’den önce Kırım’da, Rusya’nın iç güvenlik servisi FSB ajanlarının yaygın varlığı nedeniyle neredeyse her türlü direniş imkânsızdı. Yerel halk ilhakı tamamen benimsemiş gibi görünüyordu. Buna karşın bugün aktivistler Yalta ve Sivastopol’da Ukrayna direnişinin sembolü olan sarı kurdeleleri düzenli olarak dağıtıyor. Bu dikkate değer meydan okuma eylemleri, sadece daha da baskıcı hale gelen Rusya’nın güvenlik aygıtının gücüne karşı değil, aynı zamanda insanların mevcut durumun kalıcı olmadığına ve işlerin değişebileceğine ne kadar inandıklarına da bağlı olduğunu gösteriyor. Rus güçleri Ukrayna’nın Herson kentini dokuz ay boyunca işgal etmelerine rağmen, sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar ve kurdukları işgalci kurumların yerel halkı Ruslaştırma konusunda tamamen başarısız olduğu anlaşıldı.

Mevcut çatışmaları durdurmanın bedeli olarak Moskova’nın işgalini kalıcı hale getirmesine izin vermek, savaşı gelecekte daha da şiddetli hale getirecektir.

Asıl mesele, bu silahı etkisiz hale getirmek ve Ukrayna’nın egemenliğini korumak için gerekli olan güvenlik garantileriyle ilgilidir. Örneğin Ukrayna’ya NATO üyeliği teklif edilirse, gelecekte kendini savunabilmesi için yeterli sayıda sofistike silah verilirse, Avrupa Birliği’ne katılırsa ve Batı’dan yeniden yapılanma için ihtiyaç duyduğu tüm finansmanı alırsa, Ukrayna savaşı sona erdirecek bir anlaşmayı düşünebilir. Ancak Washington ve Avrupalı müttefikleri bu tür garantiler verene ve Batı, Rusya’nın işgalinin aslında Ukrayna’nın geri kalanını hedef aldığını kabul edene kadar Ukraynalılar, maliyeti ne kadar yüksek olursa olsun savaşa bağlı kalmaya devam edeceklerdir.”

Bu yazı ilk kez 19 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Nataliya Gumenyuk Foreign Affaires’te yayınlanan “Putin’s Ukraine: The End of War and the Price of Russian Occupation” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.foreignaffairs.com/ukraine/putins-ukraine

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Trump neden Ukrayna’yı barışa ikna edemez?

Trump’ın ne pahasına olursa olsun savaş bitmeli yaklaşımı sahadaki gerçeklere uyuyor mu? Ukraynalılar Trump istiyor diye mücadeleyi bırakır mı?

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya lideri Vladimir Putin ile 1,5 saatlik görüşmesinin ardından Ukrayna konusunda müzakerelere başlamaya mutabık kaldıklarını söyleyerek bu tek taraflı adımıyla müttefiklerini alarma geçirdi. Zira Trump, seçim kampanyası sırasında ve göreve başlamadan önce yaptığı yorumlarda ve sosyal medya paylaşımlarında Rusya ile Ukrayna arasında savaşı sona erdirecek hızlı bir anlaşma yapılması çağrısında bulunmuştu. Trump’ın ‘ne pahasına olursa olsun savaş bitmeli’ yaklaşımı sahadaki gerçeklere uyuyor mu? Ukraynalılar Trump istiyor diye mücadeleyi bırakır mı?

Ukraynalı gazeteci ve The Lost Island: Dispatches From Occupied Crimea kitabının yazarı Nataliya Gumenyuk, Foreign Affairs’te yayımlanan makalesinde Ukrayna’da bugün yaşananların net bir tablosunu çiziyor ve Ukraynalıların neden direneceğini açıklıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Uzaktan bakıldığında, Rusya ile üç yıl süren topyekûn savaşın ardından Ukrayna’nın karşı karşıya kaldığı durum net görünüyor. Moskova, geçtiğimiz 12 ay boyunca sivil nüfusa yönelik saldırılarını yoğunlaştırıp ülkenin dört bir yanındaki şehirlere neredeyse her gün insansız hava araçları, füzeler ve bombalarla saldırdı. Altyapı ve elektrik santralleri acımasızca hedef alındı. Milyonlarca insan yerinden edildi ve 2022’den sonra ülkeden kaçan milyonlarca insan da geri dönemedi. Ukrayna cephede tutunmaya çalışırken askerleri yaralanmaya ve hayatını kaybetmeye devam ediyor.

Bu artan maliyetler ve Ukrayna’nın her şeye rağmen topraklarının yüzde 80’ini savunmayı başardığı göz önüne alındığında, vatandaşlarının savaşı sona erdirmeye yönelik her türlü çabayı desteklemesi beklenebilir. Pek çok Batılı analistin gözünde bu mantıklı olacaktır. Rusya’nın yeni büyük ilerlemeler kaydetmesi pek olası görünmediği gibi, büyük miktarda mühimmat ve insan gücünü tüketmeye hazır bir düşmanla mücadele eden Ukrayna güçlerinin de şu anda Rusya’nın kontrolünde olan tüm toprakları geri alması çok zor olacaktır. Bu bakış açısına göre, ateşkesin sağlanması ve ülkenin büyük bölümünün rahatlatılması en önemli öncelik olmalıdır.

Ancak Ukraynalılar durumu böyle görmüyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşı hızlı bir şekilde sona erdirme sözü ve hatta bundan önce ABD ve müttefiklerinin gelecekte askeri yardımı azaltabilecekleri tehdidiyle birlikte Ukrayna hükümeti ve halkı ateşkes tartışmalarını ciddiye almak zorunda kaldı. Ancak böyle bir senaryo, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin 2024 sonbaharında ana hatlarını çizdiği zafer planından keskin bir şekilde ayrılıyor. Birçok Ukraynalı da anlaşmaya şüpheyle yaklaşıyor. Gerçekten de Batı’nın gözünde Kiev’in harabeye dönmüş kasaba ve köyleri savunmak için aylarca süren yorucu savaşları kararlılıkla sürdürmesi mantıksız görünebilir.

Ukraynalılar neden direniyor?

Ukraynalıların savaşa devam eden desteği kısmen ülkenin direnciyle açıklanabilir. Sivil bölgeler üzerindeki yoğun baskıya rağmen, Ukrayna günlük yaşamda bir dereceye kadar normalliği korumayı ve hatta yeniden inşa etmeyi başardı. İlk işgalin yarattığı ekonomik şokun ardından, şu anda Ukrayna’nın GSYİH’sinin yüzde 20’sini oluşturan Batı bütçe desteği, ekonominin son iki yılda ortalama yüzde 4,4 oranında büyümesini sağladı; reel hane halkı geliri artışı yaşandı ve enflasyon oldukça düşük kaldı. Ukraynalı insansız hava araçlarının Rusya’nın Karadeniz Filosunu etkisiz hale getirdiği 2023 yılının ortalarından bu yana deniz yolları yeniden açıldı ve Ukrayna’nın ihracatı geçtiğimiz yıl yüzde 15 oranında arttı. Ayrıca Kiev hükümetine göre Ukrayna’nın cephede kullandığı silahların yaklaşık yüzde 40’ı artık yerli üretim. 2022’de bu oran neredeyse sıfırdı. Bunlar savaşın olağanüstü zorluklarını ortadan kaldırmıyor, ancak Ukrayna toplumuna dışarıdan bakanların tam olarak göremeyeceği bir tür uyum ve dayanıklılık kazandırmaya yardımcı oldular.

Ancak Ukraynalıların savaş hakkındaki düşüncelerinin merkezinde Rus işgalinin güçlü ve karmaşık etkileri yer alıyor. Ukraynalılar için işgal 2022’de değil Moskova’nın 2014’te Kırım’ı ve Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinin bir kısmını ele geçirmesiyle başladı. Rus askeri yönetiminin dehşeti sadece savaşın büyük bölümünün yaşandığı güney ve doğu bölgelerinde değil, 2022 işgalinin ilk haftalarında Kiev yakınlarında da hissedildi. İnsan hakları ihlalleri, siyasi baskı ve savaş suçları aslında Rusya’nın savaş stratejisinin merkezi bir parçasıdır. Rusya’nın Ukrayna’nın herhangi bir bölümünü kontrol etmesi, Ukrayna’nın egemenliğini her yerde yıkar ve aşındırır.

Çatışmaları dondurmak çözüm mü?

Trump yönetiminin ateşkes çağrıları, çatışmanın mevcut cephe hatları boyunca ya da yakınında dondurulmasına yönelik müzakerelere ilişkin spekülasyonları körükledi. Putin’in bu tür görüşmelere girmeye hazır olduğuna dair çok az işaret var. Ancak bir anlaşmaya varılsın ya da varılmasın, ateşkesin Rusya’nın Ukraynalılara yönelik tehdidini sona erdireceği varsayımı çatışmanın doğasını yanlış anlıyor.

Tam ölçekli işgalden bu yana geçen üç yıl içinde Ukraynalılar ezici bir çoğunlukla Ukrayna ordusunu destekledi. Bunu hem güçlü bir vatanseverlik duygusuyla hem de Moskova’nın yönetimi altında hayatta kalma şanslarının çok az olduğunu bildikleri için yaptılar. Şu anda bile Ukraynalıların çoğu savaşmaya devam etmeyi Rus işgalinin teröründen çok daha iyi buluyor. Batı için, Rusya’nın Ukrayna topraklarını tüm ülkeyi zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmak için nasıl kullandığını fark etmemek, ateşkesi savaştan bile daha maliyetli hale getirme riski taşıyor.

Putin’in Ruslaştırma politikası

Rusya 2014 yılında ele geçirdiği topraklarla, yaklaşık üç milyon insanın yaşadığı Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde yedisini elde etti. Rusya 2022’den bu yana kontrolündeki Ukrayna topraklarını neredeyse üçe katladı. 2025’in başında Donbas’ın yaklaşık yüzde 80’i, Zaporijya ve Herson bölgelerinin ise yaklaşık yüzde 75’i Rusya’nın kontrolüne geçti. Güvenilir istatistikler bulunmamakla birlikte, aralarında 1,5 milyon çocuğun da bulunduğu yaklaşık altı milyon insanın, yani Ukrayna’nın toplam nüfusunun onda birinden fazlasının halen Rus yönetimi altında yaşadığı tahmin ediliyor. Üstelik bu bölgelerde yaşayanlardan fırsatı bulanların kaçmış olmasına rağmen…

İşgal altındaki bu geniş topraklarda çeşitli yerel sorunlar yaşanıyor. Moskova’nın kontrolündeki ayrılıkçı milisler tarafından yönetilen ve on yıl önce işgal edilen Doğu Donbas bölgeleri uzun süredir ihmal edilmiş ve izole edilmiş durumda. 2022’deki işgalin başlangıcında, bu bölgelerdeki yerel erkekler Rusya tarafından ilk seferber edilenler arasındaydı ve kayıp oranları yüksek oldu. Herson, Luhansk ve Zaporijya bölgeleri gibi Rusya sınırına veya güney sahiline yakın diğer bölgeler, işgalin ilk haftalarında neredeyse savaşmadan ele geçirildi ve Moskova bu bölgelerde hızlı bir şekilde askeri yönetim kurmayı başardı. Bu bölgelerdeki insanlar bombardımanlardan ve kitlesel yıkımdan daha az zarar gördü, ancak birçoğu fiziksel ve psikolojik olarak baskı altına alındı. Rus hükümeti ayrıca bu bölgelere, Rus fethini sergilemek üzere özellikle Rus ordu mensuplarının ailelerini ve inşaat işçilerini yerleştirdi. Rus güçleri bir kasabayı ya da köyü ele geçiremediklerinde ya da işgal edemediklerinde, orayı tahrip ederek sakinlerini kaçmaya, Ukrayna birliklerini de geri çekilmeye zorluyor. Bu nedenle, yıkıcı savaşlara sahne olan yerler bugün büyük ölçüde enkaza dönüşerek hayalet kasabalara dönüşmüş durumda.

Ancak Ukraynalılar için asıl sorun, Rusların elinde tuttuğu toprakların miktarı değil. Gerçekten de Rusya geçtiğimiz yıl cephe hatlarında mütevazı kazanımlar elde etmiş olsa da hakimiyeti altındaki alan 2022’nin sonlarından bu yana pek değişmedi. Asıl tehdit, Rus güçlerinin ve Rus yetkililerin yerel halk üzerinde kurdukları kontrol ve bunu Moskova’nın savaş amaçları doğrultusunda kullanma biçimlerinden kaynaklanıyor. Rusya en başından beri ele geçirdiği kasaba ve köylerde bir terör uyguladı. İlk işgalin ardından, güneyde, doğuda ve Kiev’in dış mahallelerinde, Rus kontrolündeki bölgelerde yaşayanların evlerini terk etmelerine izin verilmedi ve kaçmaya çalışanların çoğu araçlarında vurularak öldürüldü. Aktif çatışmaların yaşandığı yerlerde Rus güçleri Ukraynalıları sık sık canlı kalkan olarak kullandı.

İşgal edilen yerleşimlerdeki baskının her türlüsü var

Rus güçleri kontrolü sağladıktan sonra birçok yerel halk hayatta kalma mücadelesi verdi. İlaç, su ve yiyecek arayan ya da sadece bombalardan kaçınmaya çalışan çok az kişi isyan etmeyi düşünebildi. İşgalciler Ukrayna’nın internet ve cep telefonu ağlarını kesip yerine Rus ağlarını kurdular; bu, işgal altındaki topraklardaki insanların Ukrayna’nın geri kalanıyla iletişim kurmasını ve bilgi almasını engellemenin en hızlı yollarından biriydi. Ayrıca Ukraynalıları “Kayıt altına alma” alma adında aslında bir “fişleme” süreci başlattılar. Rus güçleri bu süreci potansiyel olarak “sadakatsiz” insanları, özellikle de kaçmaya çalışan askerlik çağındaki erkekleri tespit etmek için kullandı. Ukraynalıları, siyasi görüşlerine, sosyal medyadaki paylaşımlarına ya da asılsız iddialara dayanarak gözaltına aldılar.

İşgalin ilk haftalarında Ukraynalılar, Rus yetkililerin gözaltına alınacak ve infaz edilecek kişilerin listesini hazırladığına dair haberler duydu; Rusların eylemleri kısa sürede listelerin gerçek olduğunu kanıtladı. Özellikle orduda görev yapmış Ukraynalılar ve aile fertlerinin yanı sıra belediye başkanları, devlet memurları, gönüllüler, aktivistler, vatansever iş adamları ve yerel gazeteciler hedef aldılar. Belediye başkanları işbirliği yapmadığında, ki çoğu zaman böyle oluyor, Ruslar olası işbirlikçilere yöneliyor ya da basitçe bir korku rejimi yaratıyor. Ukrayna Başsavcılığı 2025 yılı başı itibariyle, 2022 yılından bu yana Rus güçleri tarafından Cenevre Sözleşmelerinin 150 binden fazla ihlal edildiğini kaydetti. Bunların çoğu sistematik kaçırma, keyfi gözaltı ve işkence uygulamaları… Bu şiddet biçimleri, Rus birlikleri tarafından ele geçirilen tüm bölgelerde belgelendi. Ukrayna’da neredeyse herkesin, Batı Ukrayna’da bile, yerinden edilmiş veya Rus kontrolündeki bölgelerden kaçmış akrabası veya arkadaşı olmayan birini bulmak zor. İşgal deneyiminin ne kadar içgüdüsel olduğu göz önüne alındığında, pek çok Ukraynalının Rusya ile savaşmanın muhtemel barıştan daha iyi olduğunu düşünmesi şaşırtıcı değil.

İşgal şablonunu Kırım’da oluşturdular

Rusya’nın mevcut savaşı, 2014 yılında Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’yı işgali sayesinde mümkün oldu. Rusya Kırım’da Rus pasaportu almayı reddeden Ukraynalıları tıbbi yardımdan mahrum bıraktı ve onların mülkiyet hakkını tanımadı. Kırımlılar kimlik belgesini yenilememek, yasak bir yere park etmek, bir kamu görevlisini rahatsız etmek veya yanlış yerde içki içmek gibi küçük ihlaller nedeniyle çok sayıda cezayla karşı karşıya kaldılar. Rusya’da bu tür idari ihlaller cezai suç olarak tanımlanabiliyor ve oturma izinlerinin iptaline yol açabiliyor. Kırım’da Ukrayna pasaportuna sahip olan herkesi şüpheli hale getirmek oldu ve pek çok kişi bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Bu arada, bir turizm merkezi olan Kırım, yavaş yavaş geniş bir askeri üsse dönüştürüldü. Kırım’ın idari başkenti Simferopol’den deniz kıyısına uzanan otoyol çıkışsız olarak inşa edildi: Civarda yaşayanlar sahile ulaşamıyordu ama askeri araçların taşınması için çok uygundu. Moskova’nın yaklaşık 4 milyar dolar harcadığı 12 millik gösterişli Kerç Boğazı Köprüsü, görünüşte yeni ilhak edilen yarımada ile Rusya arasında seyahat eden siviller için tasarlanmıştı, ancak Kırım’a tank, askeri birlik ve savaş malzemesi göndermenin bir yolu olarak daha da önemliydi. Bu nedenle Ukrayna’nın 2022’den bu yana köprüye yönelik saldırıları savaş çabalarının önemli bir parçası oldu.

Ukrayna hükümetine göre, 2014 ile 2022 işgali arasında 800 bin kadar Rus, Kırım’a yerleştirildi ve bu yerleşimciler şu anda oradaki nüfusun tam üçte birini oluşturuyor. Kırım’ın yerli nüfusu ise sistematik olarak militarize edildi. Eğitim giderek daha fazla kontrol altına alındı ve Ukrayna’nın geçmişine dair her türlü referans silindi. 2016 yılında kurulan ve “Genç Ordu” olarak bilinen Tüm Rusya Askeri Yurtsever Toplumsal Hareketi, Kırımlı gençlerin beyinlerini yıkamanın ve onları askerlik hizmetine hazırlamanın bir yolu haline geldi. Rus yönetimine karşı direnişiyle bilinen yerli bir Müslüman azınlığın üyeleri olan Kırım Tatarları, zorunlu askerlik hizmetinde orantısız bir şekilde hedef alındı.

Bu sürece karşı çıkan yerel halk susturuldu. Kırım’da 2014 yılından bu yana 220’den fazla kişi siyasi nedenlerle gözaltına alındı ve bunların en az 130’u Moskova’nın İslami köktendinciliğe yönelik baskılarının ardından aşırıcılıkla suçlanan Kırım Tatarlarıydı. Bu kişiler arasında, 2016 yılında Moskova tarafından resmen yasadışı ilan edilen ve Kırım Tatarlarını temsil eden Kırım Tatar Milli Meclisi’nin başkan yardımcısı Neriman Celâl de bulunuyor. Celâl, dikkatli ve yasalara saygılı bir entelektüel olarak biliniyor, ancak Rusya’nın tam ölçekli işgalinden altı ay önce, Simferopol yakınlarındaki bir köyde bir gaz boru hattını havaya uçurma komplosuna karıştığı gibi bir uydurma suçlamayla tutuklandı. Şubat 2022’ye gelindiğinde Kırım’da Rusya’nın askeri işgal hazırlıklarına karşı çıkabilecek neredeyse kimse kalmamıştı. Yurttaş aktivistler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplumun diğer bağımsız üyelerinin hepsi parmaklıklar arkasındaydı.

2014’ten sonraki yıllar boyunca Rus hükümeti dış dünyayı manipüle etme konusunda da aynı derecede becerikliydi. Rus yetkililer, 2014’ten sonra Donbas için bir barış çözümünü amaçladığı varsayılan Minsk anlaşmalarına katılarak Moskova’nın Kırım ve Doğu Ukrayna’daki faaliyetlerinden dikkatleri uzaklaştırabildi. Putin’in gerçekten bir barış anlaşması istediği bir nokta hiç olmadı. Diplomatik süreç bir tuzaktı.

İşgal bölgelerini Ukrayna’nın izlerini siliyorlar

2022 işgalinden bu yana Rusya, Kırım’da mükemmelleştirdiği işgal stratejilerini hızla uyguladı, ancak bu kez yönetimi çok daha sert. İşgal altındaki yerleşimlerde bir Ukraynalı artık, tutuklanmaz ya da mülkü kamulaştırılmazsa kendini şanslı sayılıyor. 2024 yılında, işgal altındaki Kherson, Luhansk ve Zaporizhzhia bölgelerinde, Rus yetkililer kaçan insanların çok sayıda dairesine ve evine el koydu. On binlerce Rus’u işgal altındaki şehir ve kasabalara yerleştiriliyor. Kırım’da olduğu gibi, bu yerleşimcilerin gönderilmesinin amacı bu kasabaları Rusya’ya entegre etmek ve Ukrayna kimliğinin tüm izlerini silmek. Luhansk bölgesinde sanayi kenti Sievierodonetsk kentinin savaş öncesindeki yaklaşık 100 binlik nüfusu Rus işgalinden sonra birkaç bine inmişti. Şimdi nüfusu 40 bine yükselmiş durumda, ancak nüfusun sadece yarısını yerli halk oluşturuyor. Kentteki özel mülkiyete ait gayrimenkuller yeniden kayıt altına alınırken sahipleri çıkmazsa Rus vatandaşlarına devrediliyor.

İşgal başlayana kadar 540 bin nüfusa sahip olan Azak Denizi kıyısındaki bir zamanların gelişen liman kenti Mariupol’un durumu ise daha da iç karartıcı. Şubat’tan Mayıs 2022’ye kadar Rus kuvvetleri şehri karadan ve denizden kuşatmıştı. Çilenin sonunda şehrin yaklaşık yüzde 95’i yok edildi.  İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yapılan bir araştırmaya göre 10 binden fazla sivil öldürüldü. Ukraynalı yetkililer kent sakinlerinden geriye 90 bin kadarının kaldığını tahmin ediyor.

Putin Ukrayna’ya yaklaşımı çözüm getirebilir mi?

Putin, Mariupol, Sievierodonetsk ya da güçlerinin Herson ve Zaporijya bölgelerinde işgal ettiği köyleri umursamıyor. ABD’nin bu tür yerleri kimin kontrol ettiğiyle neden ilgilenmesi gerektiğini anlamıyor. Ona göre Rusya, Ukrayna meselesini çözüyor. Ancak 2014’te Kırım’ı ilhak eden Rusya, 2022’den bu yana elde ettiği toprakların resmi kontrolünü elde etmekte bir beis görmeyecektir. Putin için toprağı kontrol etmek, Ukrayna devletinin en ufak izlerini silmek ve propaganda ve terör yoluyla halkı telkin etmek, sıradan yollardır.

Ancak insanlar eşya değildir, imparatorluklar da yenilmez değildir ve hiç kimse her şeyi kontrol edemez. 2022’den önce Kırım’da, Rusya’nın iç güvenlik servisi FSB ajanlarının yaygın varlığı nedeniyle neredeyse her türlü direniş imkânsızdı. Yerel halk ilhakı tamamen benimsemiş gibi görünüyordu. Buna karşın bugün aktivistler Yalta ve Sivastopol’da Ukrayna direnişinin sembolü olan sarı kurdeleleri düzenli olarak dağıtıyor. Bu dikkate değer meydan okuma eylemleri, sadece daha da baskıcı hale gelen Rusya’nın güvenlik aygıtının gücüne karşı değil, aynı zamanda insanların mevcut durumun kalıcı olmadığına ve işlerin değişebileceğine ne kadar inandıklarına da bağlı olduğunu gösteriyor. Rus güçleri Ukrayna’nın Herson kentini dokuz ay boyunca işgal etmelerine rağmen, sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar ve kurdukları işgalci kurumların yerel halkı Ruslaştırma konusunda tamamen başarısız olduğu anlaşıldı.

Mevcut çatışmaları durdurmanın bedeli olarak Moskova’nın işgalini kalıcı hale getirmesine izin vermek, savaşı gelecekte daha da şiddetli hale getirecektir.

Asıl mesele, bu silahı etkisiz hale getirmek ve Ukrayna’nın egemenliğini korumak için gerekli olan güvenlik garantileriyle ilgilidir. Örneğin Ukrayna’ya NATO üyeliği teklif edilirse, gelecekte kendini savunabilmesi için yeterli sayıda sofistike silah verilirse, Avrupa Birliği’ne katılırsa ve Batı’dan yeniden yapılanma için ihtiyaç duyduğu tüm finansmanı alırsa, Ukrayna savaşı sona erdirecek bir anlaşmayı düşünebilir. Ancak Washington ve Avrupalı müttefikleri bu tür garantiler verene ve Batı, Rusya’nın işgalinin aslında Ukrayna’nın geri kalanını hedef aldığını kabul edene kadar Ukraynalılar, maliyeti ne kadar yüksek olursa olsun savaşa bağlı kalmaya devam edeceklerdir.”

Bu yazı ilk kez 19 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Nataliya Gumenyuk Foreign Affaires’te yayınlanan “Putin’s Ukraine: The End of War and the Price of Russian Occupation” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.foreignaffairs.com/ukraine/putins-ukraine

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x