Trump yönetimi savaş planlarını gazeteciye nasıl gönderdi?

Trump Yönetimi'nin Yemen'e yönelik askerî harekatı öncesinde yaşanan gizli mesajlaşma skandalı, The Atlantic Genel Yayın Yönetmeni Jeffrey Goldberg'in de dahil olduğu bir Signal grubunda ortaya çıktı. Olay ABD yönetiminin ulusal güvenlik ciddiyetinin sorgulanmasına yol açtı.

ABD ulusal güvenlik liderleri, 15 Mart’ta Yemen’e yönelik askerî harekâtın öncesinde, son derece gizli kalması gereken bir anlık mesajlaşma grubuna The Atlantic Genel Yayın Yönetmeni Jeffrey Goldberg’i yanlışlıkla dahil etti. Goldberg, bu büyük güvenlik açığını dergisine taşıdı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Dünya, ABD’nin Yemen’deki Husi hedeflerini bombaladığını 15 Mart günü, Doğu Saati ile öğleden sonra 2’den (TSİ 21.00) kısa bir süre önce öğrendi. Ancak ben, ilk bombalar patlamadan iki saat önce bu saldırının gerçekleşeceğini biliyordum. Bunun nedeni, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in saat 11.44’te bana savaş planını mesaj olarak göndermesiydi. Plan, kullanılan silah türleri, hedefler ve zamanlama hakkında kesin bilgiler içeriyordu.

Gruba davet Trump’ın ulusal güvenlik danışmanından geldi

11 Mart Salı günü, Signal üzerinden “Michael Waltz” adına kayıtlı bir kullanıcıdan bağlantı talebi aldım. Signal, özellikle gazeteciler ve daha fazla gizlilik isteyen kişiler tarafından tercih edilen, açık kaynaklı ve şifreli bir mesajlaşma uygulamasıdır. Mesajı gönderen kişinin, Başkan Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olan Michael Waltz olduğunu varsaydım. Ancak bu talebin gerçekten Waltz’tan gelip gelmediğinden emin değildim. Kendisiyle daha önce tanışmıştım ve bana ulaşması olağandışı değildi. Fakat Trump yönetiminin gazetecilere karşı mesafeli tutumunu düşünerek bunun bir tuzak olabileceğini aklımdan geçirdim. Gazetecileri hassas bilgiler paylaşmaya yönlendirmek için yapılan manipülasyonlarla artık sık sık karşılaşıyoruz.

Karşımdaki kişinin gerçekten ulusal güvenlik danışmanı olduğunu ve Ukrayna, İran ya da başka kritik bir konu hakkında konuşmak istediğini umarak bağlantı talebini kabul ettim.

İki gün sonra, 14 Mart Perşembe günü saat 16.28’de, bir Signal sohbet grubuna ekleneceğime dair bir bildirim aldım. Grubun adı “Husi PC Küçük Grubu” idi.

Mesaj şöyle devam ediyordu:

“Lütfen önümüzdeki birkaç gün ve hafta sonu boyunca koordinasyon için ekibinizin en iyi personeliyle iletişimde olun. Teşekkürler.”

“İlkeler Komitesi” terimi, genellikle savunma, dışişleri ve hazine bakanları ile CIA direktörü gibi en üst düzey ulusal güvenlik yetkililerini kapsayan bir grubu ifade eder. Açıkçası, Beyaz Saray’da düzenlenen böyle bir toplantıya hiç davet edilmedim. Üstelik yıllardır ulusal güvenlik konularında haber yapıyorum ve hiçbir zaman ticari bir mesajlaşma uygulaması üzerinden böyle bir toplantının düzenlendiğine tanık olmadım.

İki saat içinde kurumlar yetkilileri bilgilendirdi.

Görünüşe göre yetkililer toplanmıştı. Çeşitli Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Başkan Trump’ın Orta Doğu ve Ukrayna müzakerecisi Steve Witkoff, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve kimliği “SM” olarak belirtilen bir kişi de dahil olmak üzere toplam 18 kişi bu grubun üyeleri olarak listelenmişti. Ben kendi ekranımda yalnızca “JG” olarak görünüyordum.

Perşembe günkü mesaj zincirinin sonu buydu.

Dezenformasyon zannetti

Waltz’ın mesajını aldıktan sonra birkaç meslektaşıma danıştım. Bu mesajların, yabancı bir istihbarat servisi ya da –daha büyük olasılıkla– gazetecileri utanç verici pozisyonlara sokmaya çalışan ve bazen bunda başarılı olan bir medya ya da kötü niyetli örgüt tarafından başlatılan bir dezenformasyon kampanyasının parçası olma ihtimalini tartıştık.

Bu mesaj grubunun gerçek olduğuna dair çok güçlü şüphelerim vardı; çünkü ABD’nin ulusal güvenlik liderliğinin, yakın savaş planları hakkında Signal üzerinden iletişim kuracağına inanamıyordum. Ayrıca başkanın ulusal güvenlik danışmanının, The Atlantic’in genel yayın yönetmenini başkan yardımcısına kadar uzanan üst düzey ABD yetkilileriyle bu tür tartışmalara dahil edecek kadar pervasız olabileceğine de inanmakta zorlanıyordum.

Ertesi gün işler daha da garipleşiyor

14 Mart Cuma günü sabah 08.05’te “Michael Waltz” gruba bir mesaj gönderdi:

“Ekip, bu sabah üst taraftaki gelen kutunuzda, Başkan’ın yönlendirmesi doğrultusunda görevlerle birlikte bir sonuç bildirgesi olmalı. Dışişleri ve Savunma Bakanlığı olarak, bölgesel müttefikler ve ortaklar için önerilen bildirim listeleri geliştirdik. Genelkurmay Başkanlığı önümüzdeki günlerde daha spesifik bir olay dizisi gönderecek ve Genelkurmay Başkanlığı, Başkanlık Ofisi ve Başkan’ın bilgilendirilmesini sağlamak üzere Savunma Bakanlığı ile birlikte çalışacağız.”

Bu noktada büyüleyici bir politika tartışması başladı. “JD Vance” 08.16’da şu yanıtı verdi:

“Ekip, bugün Michigan’da bir ekonomik etkinlik için dışarıdayım. Ama sanırım bir hata yapıyoruz.”

(Vance gerçekten de o gün Michigan’daydı.)

Vance hesabı şöyle devam ediyordu:

“ABD ticaretinin yüzde 3’ü Süveyş’ten geçiyor. Avrupa ticaretinin yüzde 40’ı geçiyor. Halkın bunu ya da bunun neden gerekli olduğunu anlamaması gibi gerçek bir risk var. Bunu yapmak için en güçlü neden, Başkan’ın da dediği gibi, bir mesaj göndermektir.”

Vance daha sonra kayda değer bir açıklama yaptı:

“Başkan’ın, bunun şu anda Avrupa konusunda verdiği mesajla ne kadar tutarsız olduğunun farkında olduğundan emin değilim. Petrol fiyatlarında ılımlı ya da ciddi bir artış görme riskimiz var. Ekibin fikir birliğini desteklemeye ve bu endişelerimi kendime saklamaya hazırım. Ancak bunu bir ay ertelemek, bunun neden önemli olduğuna dair mesaj çalışması yapmak, ekonominin ne durumda olduğunu görmek vs. için güçlü bir argüman var.”

Ardından, sabah 08.26’da Signal uygulamama “John Ratcliffe” adlı kullanıcıdan bir mesaj düştü. Mesaj, gerçek ve güncel istihbarat operasyonlarıyla ilgili olarak yorumlanabilecek bilgiler içeriyordu.

Saat 08.27’de “Pete Hegseth” hesabından bir mesaj geldi:

“Başkan Yardımcısı: Endişelerinizi anlıyorum ve bunu Başkan’a iletmenizi tamamen destekliyorum. Önemli hususlar var ve bunların çoğunun nasıl sonuçlanacağını bilmek zor (ekonomi, Ukrayna barışı, Gazze vs.). Ne olursa olsun, mesaj vermenin zor olacağını düşünüyorum – kimse Husilerin kim olduğunu bilmiyor, bu yüzden şunlara odaklanmamız gerekiyor:

1) Biden başarısız oldu

2) İran finanse etti.”

Hegseth’in mesajı şöyle devam ediyordu:

“Birkaç hafta ya da bir ay beklemek, hesapları temelden değiştirmez. Beklemenin iki büyük riski var:

1) Bu sızar ve kararsız görünürüz;

2) İsrail önce harekete geçer (ya da Gazze ateşkesi bozulur) ve bu işe kendi şartlarımızla başlayamayız.

İkisini de idare edebiliriz. Harekete geçmeye hazırız ve eğer nihai bir evet ya da hayır oyu kullanacak olsaydım, bunu yapmamız gerektiğine inanıyorum. Bu Husilerle ilgili değil. Ben bunu iki şey olarak görüyorum:

1) Temel bir ulusal çıkar olan Seyrüsefer Özgürlüğü’nü yeniden tesis etmek; ve

  1. Biden’ın çökerttiği caydırıcılığı yeniden tesis etmek.”

“Avrupa’yı tekrar kurtarmaktan nefret ediyorum”

Birkaç dakika sonra, Michael Waltz ticaret rakamları ve Avrupa donanmalarının sınırlı kabiliyetleri hakkında uzun bir not paylaştı:

“İster şimdi ister birkaç hafta sonra olsun, bu nakliye yollarını yeniden açacak olan ABD olacaktır. Başkan’ın talebi doğrultusunda, ilgili maliyetin nasıl hesaplanacağı ve Avrupalılara nasıl fatura edileceğini belirlemek üzere Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz.”

JD Vance, 08.45’te @Pete Hegseth’e şu mesajı gönderdi:

“Eğer yapmamız gerektiğini düşünüyorsan, yapalım. Avrupa’yı tekrar kurtarmaktan nefret ediyorum.”

Üç dakika sonra, “Pete Hegseth” hesabı şu yanıtı verdi:

“Başkan Yardımcısı: Avrupa’nın serbest yüklemesinden duyduğunuz nefreti tamamen paylaşıyorum. Bu iğrenç bir durum. Ancak Mike haklı, gezegende bunu yapabilecek tek ülke biziz. Asıl mesele zamanlama. Başkan, nakliye yollarını yeniden açma talimatı verdiği için, en uygun zamanın şu an olduğunu düşünüyorum. Harekete geçmeliyiz. Ancak Başkan’ın hâlâ 24 saatlik karar süresi var.”

Bu noktada, daha önce sessiz kalan ve kimliği “S M” olarak belirtilen kişi konuşmaya katıldı:

“Duyduğum kadarıyla Başkan net konuşmuş: Yeşil ışık, ama karşılığında ne beklediğimizi Mısır ve Avrupa’ya açıkça belirteceğiz. Ayrıca böyle bir şartı nasıl uygulayacağımızı da bulmamız gerekiyor. Örneğin, eğer Avrupa karşılığını vermezse, o zaman ne olacak? Eğer ABD, büyük bir maliyete katlanarak seyrüsefer serbestisini yeniden tesis etmeyi başarırsa, bunun karşılığında daha fazla ekonomik kazanç elde etmelidir.”

Kimliği “S M” olarak belirtilen kişiden gelen bu mesaj –muhtemelen Başkan Trump’ın sırdaşı Stephen Miller olduğu iddia edilen kişi– sohbeti sona erdirdi. Günün son mesajı “Pete Hegseth”ten geldi; saat 09.46’da gönderilen mesajda yalnızca “Katılıyorum” yazıyordu.

Bu zinciri okuduktan sonra, bu konuşmanın yüksek derecede gerçekliğe sahip olduğunu fark ettim.

Ertesi sabah, 15 Mart Cumartesi saat 11.44’te, “Pete Hegseth” etiketli hesap Signal’de bir “EKİP GÜNCELLEMESİ” yayınladı. Hegseth’in uzun mesajına göre, Yemen’deki ilk patlamalar iki saat sonra, Doğu Saati ile 13.45’te meydana gelecekti.

Ben de bir süpermarketin otoparkında, arabamın içinde bekledim. Eğer bu Signal konuşması gerçekse, Husi hedeflerinin yakında bombalanacağını düşündüm. Yaklaşık 13.55’te X’i kontrol ettim ve “Yemen” araması yaptım. O sırada başkent Sana’da patlamalar duyuluyordu.

Signal kanalına geri döndüm. 13.48’de “Michael Waltz” gruba bir güncelleme yapmıştı. Yine bu metinden alıntı yapmayacağım, ancak operasyonu “harika bir iş” olarak tanımladığını belirtmek isterim.

Ayrıldığında bile fark etmediler

Signal sohbet grubunun neredeyse kesinlikle gerçek olduğu sonucuna vardım. Sadece birkaç saat önce neredeyse imkânsız görünen bu gerçeğe ulaştıktan sonra, kendimi Signal grubundan çıkardım ve bunun, grubun yaratıcısı “Michael Waltz”a ayrıldığıma dair otomatik bir bildirim gönderilmesini tetikleyeceğini fark ettim.

Sohbetteki hiç kimse benim orada olduğumu fark etmemişti. Ayrıca, neden ayrıldığıma ya da –daha da önemlisi– kim olduğuma dair herhangi bir soru da almadım.

Bugün erken saatlerde Waltz’a bir e-posta gönderdim ve Signal hesabına bir mesaj yolladım. E-postada bazı sorularımın ana hatlarını şöyle belirttim:

* “Husi iletişim grubu” gerçek bir Signal grubu mu?

* Benim bu gruba dahil olduğumu biliyorlar mıydı?

* (Bir ihtimal) Bilerek mi dahil edildim?

* Değilse, benim kim olduğumu düşünüyorlardı?

* Eklendiğimde ya da kendimi gruptan çıkardığımda kim olduğumu fark eden oldu mu?

* Trump yönetiminin üst düzey yetkilileri, hassas tartışmalar için düzenli olarak Signal kullanıyor mu?

* Yetkililer, böyle bir kanalın kullanılmasının Amerikan personelini tehlikeye atabileceğine inanıyor mu?

Trump yönetimi savundu

Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Brian Hughes, iki saat sonra verdiği yanıtta Signal grubunun doğruluğunu teyit etti. Hughes, “Bu gerçek bir mesaj grubu gibi görünüyor ve gruba yanlışlıkla bir numaranın nasıl eklendiğini inceliyoruz,” diye yazdı. Ancak Hughes, “Bu mesaj zinciri, üst düzey yetkililer arasındaki derin ve özenli politika koordinasyonunun bir göstergesidir. Husi operasyonunun devam eden başarısı, birliklere ya da ulusal güvenliğe yönelik herhangi bir tehdit olmadığını göstermektedir,” diyerek savunmasını yaptı.

Daha önce böyle bir ihlalle karşılaşmamıştım. Ulusal güvenlik yetkililerinin Signal üzerinden iletişim kurması alışılmadık bir durum değil; ancak bu uygulama genellikle toplantı planlaması ve lojistik koordinasyon gibi rutin işler için kullanılır. Bekleyen bir askerî harekâtla ilgili son derece gizli görüşmeler yapmak veya bir gazetecinin bu tür bir görüşmeye davet edilmesi ise kesinlikle olağan dışıdır.

Görüştüğümüz ulusal güvenlik hukukçularına göre, Waltz’ın Signal üzerinden ulusal güvenlikle ilgili bir eylemi koordine etmesi, Casusluk Yasası’nın “ulusal savunma” bilgilerinin ele alınmasını düzenleyen hükümlerini ihlal etmiş olabilir. Avukatlar, üst düzey bir ABD yetkilisinin, aktif bir askerî operasyon hakkında bakanlar kurulu üyeleriyle Signal üzerinden bilgi paylaşmasının yasal açıdan sorunlu olduğunu belirtti.

Hukukçulara göre, aktif bir operasyonla ilgili bilgiler yasanın “ulusal savunma” kapsamına girer. Signal, gizli bilgilerin paylaşımı için hükümet tarafından onaylanmış bir platform değildir; bu amaçla özel sistemler mevcuttur. Signal, gizlilik derecesi ne olursa olsun, hassas bilgilerin paylaşımı için uygun bir kanal değildir. Hükümet çalışanlarının Signal gibi uygulamaları resmî işler için kullanması, mesajlar resmî bir hesaba iletilmediği sürece yasaktır.

Eski ABD yetkilileri, Signal’i yalnızca sınıflandırılmamış bilgiler ve rutin konular için kullandıklarını, ancak gizli bilgileri asla bu platform üzerinden paylaşmadıklarını belirtti. Zira telefonların yabancı istihbarat servislerince ele geçirilmesi riski bulunuyor. İronik bir şekilde, Donald Trump başkanlığı döneminde Hillary Clinton’ın özel e-posta sunucusu kullanmasını sert biçimde eleştirmişti. Trump’ın 2023’te gizli belgeleri yanlış kullanmaktan suçlanması da bu bağlamda not edilmelidir.

Waltz ve diğer yetkililer, operasyonla ilgili mesajlaşarak muhtemelen politika ve yasaları ihlal etmişti. Ancak Waltz’ın bir gazeteciyi gruba eklemesi, durumu daha da ciddi bir boyuta taşıdı. Bilgi alma yetkisi olmayan birine bilgi aktarımı, kasıtlı olmasa bile bir “sızıntı” olarak tanımlanabilir.

Grubun üyeleri, başından beri operasyonel güvenliğin farkındaydı. Hegseth, Yemen’deki hedeflere yönelik saldırı detaylarını paylaşırken, “Şu anda operasyonel güvenlik konusunda temiziz,” demişti.”

Bu yazı ilk kez 27 Mart 2025’te yayımlanmıştır.

Jeffrey Goldberg’in The Atlantic’te yayınlanan “The Trump Administration Accidentally Texted Me Its War Plans” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.theatlantic.com/politics/archive/2025/03/trump-administration-accidentally-texted-me-its-war-plans/682151/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Trump yönetimi savaş planlarını gazeteciye nasıl gönderdi?

Trump Yönetimi'nin Yemen'e yönelik askerî harekatı öncesinde yaşanan gizli mesajlaşma skandalı, The Atlantic Genel Yayın Yönetmeni Jeffrey Goldberg'in de dahil olduğu bir Signal grubunda ortaya çıktı. Olay ABD yönetiminin ulusal güvenlik ciddiyetinin sorgulanmasına yol açtı.

ABD ulusal güvenlik liderleri, 15 Mart’ta Yemen’e yönelik askerî harekâtın öncesinde, son derece gizli kalması gereken bir anlık mesajlaşma grubuna The Atlantic Genel Yayın Yönetmeni Jeffrey Goldberg’i yanlışlıkla dahil etti. Goldberg, bu büyük güvenlik açığını dergisine taşıdı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Dünya, ABD’nin Yemen’deki Husi hedeflerini bombaladığını 15 Mart günü, Doğu Saati ile öğleden sonra 2’den (TSİ 21.00) kısa bir süre önce öğrendi. Ancak ben, ilk bombalar patlamadan iki saat önce bu saldırının gerçekleşeceğini biliyordum. Bunun nedeni, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in saat 11.44’te bana savaş planını mesaj olarak göndermesiydi. Plan, kullanılan silah türleri, hedefler ve zamanlama hakkında kesin bilgiler içeriyordu.

Gruba davet Trump’ın ulusal güvenlik danışmanından geldi

11 Mart Salı günü, Signal üzerinden “Michael Waltz” adına kayıtlı bir kullanıcıdan bağlantı talebi aldım. Signal, özellikle gazeteciler ve daha fazla gizlilik isteyen kişiler tarafından tercih edilen, açık kaynaklı ve şifreli bir mesajlaşma uygulamasıdır. Mesajı gönderen kişinin, Başkan Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olan Michael Waltz olduğunu varsaydım. Ancak bu talebin gerçekten Waltz’tan gelip gelmediğinden emin değildim. Kendisiyle daha önce tanışmıştım ve bana ulaşması olağandışı değildi. Fakat Trump yönetiminin gazetecilere karşı mesafeli tutumunu düşünerek bunun bir tuzak olabileceğini aklımdan geçirdim. Gazetecileri hassas bilgiler paylaşmaya yönlendirmek için yapılan manipülasyonlarla artık sık sık karşılaşıyoruz.

Karşımdaki kişinin gerçekten ulusal güvenlik danışmanı olduğunu ve Ukrayna, İran ya da başka kritik bir konu hakkında konuşmak istediğini umarak bağlantı talebini kabul ettim.

İki gün sonra, 14 Mart Perşembe günü saat 16.28’de, bir Signal sohbet grubuna ekleneceğime dair bir bildirim aldım. Grubun adı “Husi PC Küçük Grubu” idi.

Mesaj şöyle devam ediyordu:

“Lütfen önümüzdeki birkaç gün ve hafta sonu boyunca koordinasyon için ekibinizin en iyi personeliyle iletişimde olun. Teşekkürler.”

“İlkeler Komitesi” terimi, genellikle savunma, dışişleri ve hazine bakanları ile CIA direktörü gibi en üst düzey ulusal güvenlik yetkililerini kapsayan bir grubu ifade eder. Açıkçası, Beyaz Saray’da düzenlenen böyle bir toplantıya hiç davet edilmedim. Üstelik yıllardır ulusal güvenlik konularında haber yapıyorum ve hiçbir zaman ticari bir mesajlaşma uygulaması üzerinden böyle bir toplantının düzenlendiğine tanık olmadım.

İki saat içinde kurumlar yetkilileri bilgilendirdi.

Görünüşe göre yetkililer toplanmıştı. Çeşitli Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Başkan Trump’ın Orta Doğu ve Ukrayna müzakerecisi Steve Witkoff, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Susie Wiles ve kimliği “SM” olarak belirtilen bir kişi de dahil olmak üzere toplam 18 kişi bu grubun üyeleri olarak listelenmişti. Ben kendi ekranımda yalnızca “JG” olarak görünüyordum.

Perşembe günkü mesaj zincirinin sonu buydu.

Dezenformasyon zannetti

Waltz’ın mesajını aldıktan sonra birkaç meslektaşıma danıştım. Bu mesajların, yabancı bir istihbarat servisi ya da –daha büyük olasılıkla– gazetecileri utanç verici pozisyonlara sokmaya çalışan ve bazen bunda başarılı olan bir medya ya da kötü niyetli örgüt tarafından başlatılan bir dezenformasyon kampanyasının parçası olma ihtimalini tartıştık.

Bu mesaj grubunun gerçek olduğuna dair çok güçlü şüphelerim vardı; çünkü ABD’nin ulusal güvenlik liderliğinin, yakın savaş planları hakkında Signal üzerinden iletişim kuracağına inanamıyordum. Ayrıca başkanın ulusal güvenlik danışmanının, The Atlantic’in genel yayın yönetmenini başkan yardımcısına kadar uzanan üst düzey ABD yetkilileriyle bu tür tartışmalara dahil edecek kadar pervasız olabileceğine de inanmakta zorlanıyordum.

Ertesi gün işler daha da garipleşiyor

14 Mart Cuma günü sabah 08.05’te “Michael Waltz” gruba bir mesaj gönderdi:

“Ekip, bu sabah üst taraftaki gelen kutunuzda, Başkan’ın yönlendirmesi doğrultusunda görevlerle birlikte bir sonuç bildirgesi olmalı. Dışişleri ve Savunma Bakanlığı olarak, bölgesel müttefikler ve ortaklar için önerilen bildirim listeleri geliştirdik. Genelkurmay Başkanlığı önümüzdeki günlerde daha spesifik bir olay dizisi gönderecek ve Genelkurmay Başkanlığı, Başkanlık Ofisi ve Başkan’ın bilgilendirilmesini sağlamak üzere Savunma Bakanlığı ile birlikte çalışacağız.”

Bu noktada büyüleyici bir politika tartışması başladı. “JD Vance” 08.16’da şu yanıtı verdi:

“Ekip, bugün Michigan’da bir ekonomik etkinlik için dışarıdayım. Ama sanırım bir hata yapıyoruz.”

(Vance gerçekten de o gün Michigan’daydı.)

Vance hesabı şöyle devam ediyordu:

“ABD ticaretinin yüzde 3’ü Süveyş’ten geçiyor. Avrupa ticaretinin yüzde 40’ı geçiyor. Halkın bunu ya da bunun neden gerekli olduğunu anlamaması gibi gerçek bir risk var. Bunu yapmak için en güçlü neden, Başkan’ın da dediği gibi, bir mesaj göndermektir.”

Vance daha sonra kayda değer bir açıklama yaptı:

“Başkan’ın, bunun şu anda Avrupa konusunda verdiği mesajla ne kadar tutarsız olduğunun farkında olduğundan emin değilim. Petrol fiyatlarında ılımlı ya da ciddi bir artış görme riskimiz var. Ekibin fikir birliğini desteklemeye ve bu endişelerimi kendime saklamaya hazırım. Ancak bunu bir ay ertelemek, bunun neden önemli olduğuna dair mesaj çalışması yapmak, ekonominin ne durumda olduğunu görmek vs. için güçlü bir argüman var.”

Ardından, sabah 08.26’da Signal uygulamama “John Ratcliffe” adlı kullanıcıdan bir mesaj düştü. Mesaj, gerçek ve güncel istihbarat operasyonlarıyla ilgili olarak yorumlanabilecek bilgiler içeriyordu.

Saat 08.27’de “Pete Hegseth” hesabından bir mesaj geldi:

“Başkan Yardımcısı: Endişelerinizi anlıyorum ve bunu Başkan’a iletmenizi tamamen destekliyorum. Önemli hususlar var ve bunların çoğunun nasıl sonuçlanacağını bilmek zor (ekonomi, Ukrayna barışı, Gazze vs.). Ne olursa olsun, mesaj vermenin zor olacağını düşünüyorum – kimse Husilerin kim olduğunu bilmiyor, bu yüzden şunlara odaklanmamız gerekiyor:

1) Biden başarısız oldu

2) İran finanse etti.”

Hegseth’in mesajı şöyle devam ediyordu:

“Birkaç hafta ya da bir ay beklemek, hesapları temelden değiştirmez. Beklemenin iki büyük riski var:

1) Bu sızar ve kararsız görünürüz;

2) İsrail önce harekete geçer (ya da Gazze ateşkesi bozulur) ve bu işe kendi şartlarımızla başlayamayız.

İkisini de idare edebiliriz. Harekete geçmeye hazırız ve eğer nihai bir evet ya da hayır oyu kullanacak olsaydım, bunu yapmamız gerektiğine inanıyorum. Bu Husilerle ilgili değil. Ben bunu iki şey olarak görüyorum:

1) Temel bir ulusal çıkar olan Seyrüsefer Özgürlüğü’nü yeniden tesis etmek; ve

  1. Biden’ın çökerttiği caydırıcılığı yeniden tesis etmek.”

“Avrupa’yı tekrar kurtarmaktan nefret ediyorum”

Birkaç dakika sonra, Michael Waltz ticaret rakamları ve Avrupa donanmalarının sınırlı kabiliyetleri hakkında uzun bir not paylaştı:

“İster şimdi ister birkaç hafta sonra olsun, bu nakliye yollarını yeniden açacak olan ABD olacaktır. Başkan’ın talebi doğrultusunda, ilgili maliyetin nasıl hesaplanacağı ve Avrupalılara nasıl fatura edileceğini belirlemek üzere Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz.”

JD Vance, 08.45’te @Pete Hegseth’e şu mesajı gönderdi:

“Eğer yapmamız gerektiğini düşünüyorsan, yapalım. Avrupa’yı tekrar kurtarmaktan nefret ediyorum.”

Üç dakika sonra, “Pete Hegseth” hesabı şu yanıtı verdi:

“Başkan Yardımcısı: Avrupa’nın serbest yüklemesinden duyduğunuz nefreti tamamen paylaşıyorum. Bu iğrenç bir durum. Ancak Mike haklı, gezegende bunu yapabilecek tek ülke biziz. Asıl mesele zamanlama. Başkan, nakliye yollarını yeniden açma talimatı verdiği için, en uygun zamanın şu an olduğunu düşünüyorum. Harekete geçmeliyiz. Ancak Başkan’ın hâlâ 24 saatlik karar süresi var.”

Bu noktada, daha önce sessiz kalan ve kimliği “S M” olarak belirtilen kişi konuşmaya katıldı:

“Duyduğum kadarıyla Başkan net konuşmuş: Yeşil ışık, ama karşılığında ne beklediğimizi Mısır ve Avrupa’ya açıkça belirteceğiz. Ayrıca böyle bir şartı nasıl uygulayacağımızı da bulmamız gerekiyor. Örneğin, eğer Avrupa karşılığını vermezse, o zaman ne olacak? Eğer ABD, büyük bir maliyete katlanarak seyrüsefer serbestisini yeniden tesis etmeyi başarırsa, bunun karşılığında daha fazla ekonomik kazanç elde etmelidir.”

Kimliği “S M” olarak belirtilen kişiden gelen bu mesaj –muhtemelen Başkan Trump’ın sırdaşı Stephen Miller olduğu iddia edilen kişi– sohbeti sona erdirdi. Günün son mesajı “Pete Hegseth”ten geldi; saat 09.46’da gönderilen mesajda yalnızca “Katılıyorum” yazıyordu.

Bu zinciri okuduktan sonra, bu konuşmanın yüksek derecede gerçekliğe sahip olduğunu fark ettim.

Ertesi sabah, 15 Mart Cumartesi saat 11.44’te, “Pete Hegseth” etiketli hesap Signal’de bir “EKİP GÜNCELLEMESİ” yayınladı. Hegseth’in uzun mesajına göre, Yemen’deki ilk patlamalar iki saat sonra, Doğu Saati ile 13.45’te meydana gelecekti.

Ben de bir süpermarketin otoparkında, arabamın içinde bekledim. Eğer bu Signal konuşması gerçekse, Husi hedeflerinin yakında bombalanacağını düşündüm. Yaklaşık 13.55’te X’i kontrol ettim ve “Yemen” araması yaptım. O sırada başkent Sana’da patlamalar duyuluyordu.

Signal kanalına geri döndüm. 13.48’de “Michael Waltz” gruba bir güncelleme yapmıştı. Yine bu metinden alıntı yapmayacağım, ancak operasyonu “harika bir iş” olarak tanımladığını belirtmek isterim.

Ayrıldığında bile fark etmediler

Signal sohbet grubunun neredeyse kesinlikle gerçek olduğu sonucuna vardım. Sadece birkaç saat önce neredeyse imkânsız görünen bu gerçeğe ulaştıktan sonra, kendimi Signal grubundan çıkardım ve bunun, grubun yaratıcısı “Michael Waltz”a ayrıldığıma dair otomatik bir bildirim gönderilmesini tetikleyeceğini fark ettim.

Sohbetteki hiç kimse benim orada olduğumu fark etmemişti. Ayrıca, neden ayrıldığıma ya da –daha da önemlisi– kim olduğuma dair herhangi bir soru da almadım.

Bugün erken saatlerde Waltz’a bir e-posta gönderdim ve Signal hesabına bir mesaj yolladım. E-postada bazı sorularımın ana hatlarını şöyle belirttim:

* “Husi iletişim grubu” gerçek bir Signal grubu mu?

* Benim bu gruba dahil olduğumu biliyorlar mıydı?

* (Bir ihtimal) Bilerek mi dahil edildim?

* Değilse, benim kim olduğumu düşünüyorlardı?

* Eklendiğimde ya da kendimi gruptan çıkardığımda kim olduğumu fark eden oldu mu?

* Trump yönetiminin üst düzey yetkilileri, hassas tartışmalar için düzenli olarak Signal kullanıyor mu?

* Yetkililer, böyle bir kanalın kullanılmasının Amerikan personelini tehlikeye atabileceğine inanıyor mu?

Trump yönetimi savundu

Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Brian Hughes, iki saat sonra verdiği yanıtta Signal grubunun doğruluğunu teyit etti. Hughes, “Bu gerçek bir mesaj grubu gibi görünüyor ve gruba yanlışlıkla bir numaranın nasıl eklendiğini inceliyoruz,” diye yazdı. Ancak Hughes, “Bu mesaj zinciri, üst düzey yetkililer arasındaki derin ve özenli politika koordinasyonunun bir göstergesidir. Husi operasyonunun devam eden başarısı, birliklere ya da ulusal güvenliğe yönelik herhangi bir tehdit olmadığını göstermektedir,” diyerek savunmasını yaptı.

Daha önce böyle bir ihlalle karşılaşmamıştım. Ulusal güvenlik yetkililerinin Signal üzerinden iletişim kurması alışılmadık bir durum değil; ancak bu uygulama genellikle toplantı planlaması ve lojistik koordinasyon gibi rutin işler için kullanılır. Bekleyen bir askerî harekâtla ilgili son derece gizli görüşmeler yapmak veya bir gazetecinin bu tür bir görüşmeye davet edilmesi ise kesinlikle olağan dışıdır.

Görüştüğümüz ulusal güvenlik hukukçularına göre, Waltz’ın Signal üzerinden ulusal güvenlikle ilgili bir eylemi koordine etmesi, Casusluk Yasası’nın “ulusal savunma” bilgilerinin ele alınmasını düzenleyen hükümlerini ihlal etmiş olabilir. Avukatlar, üst düzey bir ABD yetkilisinin, aktif bir askerî operasyon hakkında bakanlar kurulu üyeleriyle Signal üzerinden bilgi paylaşmasının yasal açıdan sorunlu olduğunu belirtti.

Hukukçulara göre, aktif bir operasyonla ilgili bilgiler yasanın “ulusal savunma” kapsamına girer. Signal, gizli bilgilerin paylaşımı için hükümet tarafından onaylanmış bir platform değildir; bu amaçla özel sistemler mevcuttur. Signal, gizlilik derecesi ne olursa olsun, hassas bilgilerin paylaşımı için uygun bir kanal değildir. Hükümet çalışanlarının Signal gibi uygulamaları resmî işler için kullanması, mesajlar resmî bir hesaba iletilmediği sürece yasaktır.

Eski ABD yetkilileri, Signal’i yalnızca sınıflandırılmamış bilgiler ve rutin konular için kullandıklarını, ancak gizli bilgileri asla bu platform üzerinden paylaşmadıklarını belirtti. Zira telefonların yabancı istihbarat servislerince ele geçirilmesi riski bulunuyor. İronik bir şekilde, Donald Trump başkanlığı döneminde Hillary Clinton’ın özel e-posta sunucusu kullanmasını sert biçimde eleştirmişti. Trump’ın 2023’te gizli belgeleri yanlış kullanmaktan suçlanması da bu bağlamda not edilmelidir.

Waltz ve diğer yetkililer, operasyonla ilgili mesajlaşarak muhtemelen politika ve yasaları ihlal etmişti. Ancak Waltz’ın bir gazeteciyi gruba eklemesi, durumu daha da ciddi bir boyuta taşıdı. Bilgi alma yetkisi olmayan birine bilgi aktarımı, kasıtlı olmasa bile bir “sızıntı” olarak tanımlanabilir.

Grubun üyeleri, başından beri operasyonel güvenliğin farkındaydı. Hegseth, Yemen’deki hedeflere yönelik saldırı detaylarını paylaşırken, “Şu anda operasyonel güvenlik konusunda temiziz,” demişti.”

Bu yazı ilk kez 27 Mart 2025’te yayımlanmıştır.

Jeffrey Goldberg’in The Atlantic’te yayınlanan “The Trump Administration Accidentally Texted Me Its War Plans” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.theatlantic.com/politics/archive/2025/03/trump-administration-accidentally-texted-me-its-war-plans/682151/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x