3 Mart’ta ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları askıya aldığını duyurmasının ardından, Ukrayna’nın Avrupa’ya bağımlılığı kaçınılmaz bir olasılık haline geldi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, maden endüstrisiyle ilgili anlaşmayı imzaladı; ancak bunun Donald Trump’ın kararını nasıl etkileyeceği belirsizliğini koruyor.
Son gelişmeler, Ukrayna’nın güvenliğini yalnızca ABD’ye emanet etmenin riskli olduğunu gösteriyor.
Peki, Avrupa’nın Ukrayna’da ABD’nin yerini alması mümkün mü?
Daha önce Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde Eisenhower Araştırmacısı olarak görev yapmış ve Tallinn’deki NATO Siber Mükemmeliyet Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak bulunmuş olan Hudson Enstitüsü kıdemli araştırmacı Dr. Can Kasapoğlu ile aynı enstitüden Peter Rough, The National Interest için kaleme aldığı yazıda bunun üç yolu olduğunu ileri sürüyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Transatlantik ilişkilerde çalkantılar yaşanıyor. ABD ve Avrupa, Batı’nın Ukrayna ve Rusya’ya yönelik stratejilerinde görüş ayrılığı yaşarken, Avrupalı liderler ABD’nin güvenilirliğini sorguluyor ve Avrupa’nın stratejik özerklik kavramına yeni bir ivme kazandırmaya çalışıyor.
Birçokları için bu kavram, Charles de Gaulle’ün ünlü Brezilya tanımına benziyor: Geleceğin ideali ve hep öyle kalacak. Ancak, Avrupa’nın stratejik özerkliğinin uzun vadeli beklentileri ne olursa olsun, yakın vadede Ukrayna’nın Amerikan silahları, stratejik destek ve istihbarat desteği olmadan Rus saldırganlığını savuşturması mümkün değil. Ukrayna için mücadeleden vazgeçilmediği sürece, Avrupa ve ABD’nin önümüzdeki haftalarda ve aylarda sürdürülebilir bir işbirliği yolu bulması gerekiyor.
Üç olası çözüm
Mevcut çıkmazın aşılması ve Ukrayna’ya desteğin yeniden başlaması için üç fikir öne çıkıyor.
Bunlardan ilki, Ukrayna’ya Amerikan silah ve teçhizatı satın almak üzere bir Avrupa fonu kurulmasıdır. Bu fikri hayata geçirecek kaynaklar mevcut. Örneğin, Norveç 1,7 trilyon euro’luk bir varlık fonuna sahip olmasına rağmen Ukrayna’yı desteklemek için 4 milyar euro’dan daha az harcama yaptı. Ayrıca, 200 milyar euro civarındaki Rus varlığı, başta Belçika olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde dondurulmuş durumda. Avrupalıların savunma harcamalarını artırması yönünde her gün yeni haberler görüyoruz.
Avrupalılar bu fonla, Ukrayna için başka yerden temin edilemeyen Amerikan silahlarını satın alabilirler. Örneğin, Türkiye dışında hiçbir Avrupa ülkesi Amerikan yapımı M-142 HIMARS ve M-270 gibi çoklu fırlatma roket sistemlerini (MLRS) üretmiyor. Benzer şekilde, Avrupa, Rusya ve hatta Moskova’nın müttefiki Kuzey Kore’nin top mermisi üretimiyle rekabet edemiyor. ABD hava ve füze savunma sistemleri, Avrupa’nın ikame edemeyeceği kritik bir alanı temsil ediyor. Bu tür bir destek, ABD’nin diğer alanlardaki hazırlık durumunu etkileyebilir. Ancak, Donald Trump gibi iş dünyasından anlayan bir ABD başkanının, Ukrayna’nın zengin mineral kaynakları için bir anlaşma yapmışken, ABD savunma sanayisine yapılan avro bazlı yatırıma karşı çıkması beklenmez.
Washington ile Avrupalı ortaklar arasındaki işbirliğini güçlendirecek ikinci öneri, Ukrayna’nın eski Sovyet savunma sanayisi altyapısından Batı standartlarına geçiş yapmasını sağlamaktır. Danimarka’nın 155mm NATO standardındaki Bohdana obüsü, bu konuda örnek teşkil edebilir. Kopenhag, Kiev’e hazır topçu parçaları göndermek yerine Ukrayna savunma sanayisine üretim lisansı verdi. Artık Ukrayna, ayda yaklaşık yirmi Bohdana silahı üretiyor. Danimarka, bu silahları Kiev’den satın alarak Ukrayna ordusuna bağışlıyor.
Bu model, farklı silah sistemleri ve ortak girişimler için de geçerli olabilir. Ukrayna’nın Batılı müttefikleri, Kiev’e başlangıçta malzeme sağlayabilir veya üretim lisansı verebilir, böylece Ukrayna kendi savunma kapasitesini artırabilir. Bu yaklaşım, ABD ve Avrupa’nın üzerindeki yükü hafifletirken Kiev’in kendi savunmasını sağlama yeteneğini de güçlendirir.
Üçüncü olarak, Ukrayna NATO ile ilişkilerini güçlendirebilir. İttifak üyeliği yakın gelecekte mümkün olmasa da, Kiev Haziran 2020’den bu yana Geliştirilmiş Fırsat Ortağı (EOP)[1] statüsüne sahip. EOP statüsü, NATO ile işbirliğini artırıyor ve Kiev’in daha etkin savaşmasına yardımcı oluyor. Bu işbirliğini yoğunlaştırmak için NATO ve Ukrayna, 2023’te bir Birlikte Çalışabilirlik Konsepti üzerinde anlaştılar.
Finlandiya örneği
Batı, bu düzenlemeleri bir başlangıç noktası olarak kullanabilir. Örneğin, Finlandiya EOP statüsündeyken NATO Mukabele Gücü’ne katılmıştı. Ayrıca, Finlandiya üye olmadan önce NATO ile bir Ev Sahibi Ülke Destek Mutabakatı imzalayarak, müttefik kuvvetlerin tatbikatlar veya kriz anlarında Finlandiya topraklarında konuşlanmasına veya geçiş yapmasına izin verdi.
Kremlin’in Belarus üzerindeki fiili kontrolü ve taktik nükleer silahlar konuşlandırma planları göz önüne alındığında, NATO yeni Kuvvet Modeli[2] kapsamında Ukrayna için ‘üye benzeri’ bir ortaklık ve Ev Sahibi Ülke Desteği Mutabakatı’nı[3] değerlendirebilir. Rusya bu adımlara karşı çıkabilir, ancak Belarus’taki politikası Batı’ya ilerleme için güçlü bir neden sunuyor.[4] Bu yaklaşım, Kiev’deki NATO üyeliği beklentilerindeki hayal kırıklığını da azaltabilir.
ABD ve Avrupa için gelecek, pragmatik işbirliği ve yenilikçi finansal mekanizmalar gerektiriyor. Amerikan silahlarını satın almak için bir Avrupa fonu oluşturarak, teknoloji transferlerini kolaylaştırarak ve NATO ortaklıklarını güçlendirerek Batı, Ukrayna’nın egemenliğine olan bağlılığını gösterebilir ve jeopolitik açıdan kritik bir noktada transatlantik ilişkileri canlandırabilir.
Aksi takdirde, Rus saldırganlığının başarılı olmasına izin vermek, Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye atacaktır. Tüm farklılıklara rağmen ABD, stratejik çıkarlarının esasen Avrupa ile örtüştüğünü kabul etmelidir. Ukrayna’yı desteklemek yalnızca bir ulusu desteklemek değil, aynı zamanda Avrupa düzenini ve uzun süredir devam eden işbirliğinin kazanımlarını korumaktır.”
Bu yazı ilk kez 20 Mart 2025’te yayımlanmıştır.

https://nationalinterest.org/feature/how-to-save-ukraine
[1] Ukrayna, 2020’de NATO’nun Geliştirilmiş Fırsat Ortağı olarak ilan edildi. Bu statü, Ukrayna’ya daha fazla eğitim, planlama ve istihbarat desteği sağlıyor.
[2] NATO’nun 2022’de kabul ettiği ve müttefik ülkelerde daha hızlı konuşlanabilecek birlikler öngören savunma planı.
[3] Bu mutabakat, NATO kuvvetlerinin kriz anlarında veya tatbikatlar sırasında Ukrayna topraklarında konuşlanmasına izin vermeyi içerir.
[4] Rusya’nın Belarus üzerindeki etkisini artırması, NATO’nun doğu kanadını güçlendirme ihtiyacını artırıyor.