Ukrayna’da Rusya’nın kaybı Türkiye’nin kazancı mı?

Rusya’nın Ukrayna’da müşkül duruma düşmesi, Kafkaslar, Orta Asya ve Suriye gibi nüfuz alanlarında da güç kaybetmesine neden oluyor. Türkiye buralardaki boşluğu doldurabilir mi?

Rusya’nın Ukrayna’da ele geçirdiği bazı yerleri kaybetmesi ve savaşın ne zaman biteceğinin belli olmaması Moskova’yı yıpratmaya başladı. Moskova’nın Ukrayna savaşında zorlanması, Rusya’nın etki alanlarında da erozyonlara neden olabilecek nitelikte.

Oxford Üniversitesi Küresel ve Bölgesel Çalışmalar bölümünde dersler veren Dimitar Bechev, Al Jazeera için kaleme aldığı yazısında Ukrayna Savaşı uzadıkça Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun Moskova’nın aleyhine genişlediğini söylüyor. Bechev’e göre, Türkiye hem Ukrayna’ya askerî yardım sağlayarak hem de Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayarak dengeli bir politika izliyor ve taraflar arasında arabulucu rolünü üstleniyor.

Rusya’nın Ukrayna’da müşkül duruma düşmesi, Kafkaslar, Orta Asya ve Suriye gibi nüfuz alanının içinde bulunan bölgelerdeki etkisini kaybetmesine yol açıyor. Örneğin Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar tekrar alevlenirken Orta Asya’da Kazakistan Rus etkisinden kurtulmaya çalışıyor ve Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki sınır çatışmaları daha da şiddetleniyor.

“Jeopolitika boşluk kabul etmez, bir büyük gücün bıraktığı boşluğu mutlaka başka bir ülke doldurur” diyen Bechev, yazısında Türkiye’nin Rusya’nın müşkül vaziyetinden ortaya çıkan boşluğu nasıl dolduracağını da ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Kırım’ın ayrılmaz bir parçası olduğu Ukrayna’ya iadesi, esas itibarıyla uluslararası hukukun gereğidir.” Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz ay Kırım Platformu Zirvesi’nde video mesaj aracılığıyla yaptığı bu çarpıcı yorum, Türk-Rus ilişkilerini yakından takip eden hiç kimseyi şaşırtmayacaktır.

Ancak bu açıklama, Erdoğan’ın Ukrayna’nın egemenliğine verdiği destek ile Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayı reddetmesi arasında kurmaya çalıştığı karmaşık dengeden daha fazlasına işaret ediyor. Bu, Kremlin’in Ukrayna’da batağa saplandığı bir dönemde Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde sınırları zorlamak için değerlendirmeyi amaçladığı fırsatları gösteriyor.

Hem Suriye’de hem de Güney Kafkasya’da Moskova’nın nüfuzu azalırken Ankara bu boşluğu doldurmaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin denge politikası

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Türkiye, Temmuz ayında Birleşmiş Milletler’in desteğiyle Ukrayna’ya ait tahıl gemilerinin Odessa’dan yola çıkması için sağladığı anlaşmada da görüldüğü üzere arabuluculuk rolünü üstlendi.

Türkiye’nin Rusya ile ticari ilişkileri hızla gelişiyor. Ancak Erdoğan, Türkiye’yi akraba devlet olarak telakki eden Kırım Tatarlarının anavatanı olan Kırım meselesi de dahil olmak üzere Kiev’i desteklemekten vazgeçmedi. Türkiye’nin Ukrayna silahlı kuvvetlerine tedarik ettiği Bayraktar SİHA’ları, Ankara’nın Kiev’e sağladığı askerî desteğin en güçlü sembolü olmaya devam ediyor.

Moskova, Ankara için tehdit mi?

Türkiye, 2008’de Gürcistan’da yaşanan savaştan bu yana Rusya’nın Karadeniz’e doğru genişlemesinden dolayı kendisini tehdit altında hissediyor. Moskova, 1990’ların başında ortaya çıkmaları ile Rusya ve Türkiye’nin daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde yakınlaşmasını sağlayan tampon devletler üzerinde adım adım kontrol sağladı.

Ankara’nın kendisini zayıf hissetmesi, Batılı müttefiklerine duyduğu derin güvensizlik duygusuyla birleşince, emperyalist zihniyetli dev komşusuyla yüzleşmek yerine uzlaşma arayışına girmesine sebep oldu. Ancak aynı zamanda Türkiye, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya ve Moldova gibi Rus rövanşizminden korkan diğer Karadeniz ülkeleriyle de ittifaklar geliştirdi.

Türkiye bir adım daha ileri gider mi?

Türkiye’nin şimdi bir adım daha ileri gitmeye hazır göründüğünü kabul etmek önem taşıyor.

Örneğin Suriye’nin kuzeyini ele alalım. Erdoğan Mayıs ayından bu yana YPG’nin Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerinden temizlenmesi için operasyon çağrısında bulunuyor. Türk ordusu ve müttefikleri Suriye Milli Ordusu, Fırat’ın batısındaki temas hattı boyunca ve Fırat’ın doğusundaki Kobani, Ayn İsa ve Tel Tamer çevresindeki YPG unsurları üzerindeki baskıyı artırdı. Buna paralel olarak Erdoğan, Rusya’nın yanı sıra İran’ı da yanına çekmek için yoğun bir diplomatik çaba yürütüyor.

Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile 21 Temmuz’da yaptığı üçlü zirvenin yanı sıra 5 Ağustos’ta Soçi’de Putin ile yaptığı görüşmenin odağında da Suriye vardı. Erdoğan, geniş kapsamlı operasyon planlarının Rusya ve İran tarafından onaylanmasını sağlamak için Suriye’deki Beşar Esad rejimiyle ilişkilerini düzeltme ihtimalini bir taviz olarak öne sürüyor. Ancak Putin’in yeni bir operasyonu onaylamayı reddetmesi halinde, Türk ordusunun tek taraflı bir hamle yapması da ihtimal dışı değil.

Güney Kafkasya’da Rusya Türkiye dengesi

Türkiye’nin Rusya’nın aleyhine ilerleme kaydettiği bir diğer bölge de Güney Kafkasya.

Temmuz ayında Ankara ve Erivan, 1990’ların başından bu yana üçüncü ülke vatandaşlarına kapalı olan sınırlarını açmayı ve kargo uçuşlarının birbirlerinin havaalanlarını kullanmasına izin vermeyi kabul etti. Türk ve Ermeni diplomatlar diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini müzakere ediyorlar.

Türkiye korkusu, Ermenistan’ın dışişleri ve güvenlik politikalarında Rusya ile yakınlaşmasının temel sebeplerinden biri oldu. Ancak Azerbaycan’ın 2020 yılının Kasım ayında Türkiye’nin desteğiyle Dağlık Karabağ’da Ermenileri yenilgiye uğratmasının ardından Rusya ile olan ittifak değerini yitirdi.

Ne de olsa Moskova tarafsız kaldı ve Ermeni kuvvetleri kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kaldı. Şimdi ise Ermenistan yönetici pragmatik bir şekilde Türkiye ile ekonomik ve stratejik faydalar sağlayabilecek bir açılım üzerinde çalışıyor.

Suriye ve Ermenistan’daki ortak nokta ise Türkiye’nin Rusya’yı komşularından ve Moskova’nın son yıllarda jeopolitik rakiplerine karşı stratejik üstünlük kurduğu bölgelerden planlı bir şekilde uzaklaştırmasıdır.

Elbette Moskova bu tür çabaları boşa çıkarabilir. Dikkatleri dağılmış olsa da Rusların Suriye’de hâlâ İran ve Esad gibi dostları var ve YPG ile çıkar ortaklığına sahipler.

Rusya ayrıca Karabağ’da, buradaki çatışmaların şekillenmesinde kritik bir rol oynayabilecek iki bin kişilik bir barış gücü birliği bulunduruyor. Moskova Erivan üzerinde bir takım ekonomik kozlara da sahip: Ermenistan’ın Rusya için Batı yaptırımlarını aşmak için bir arka kapı haline gelmesiyle iki ülke arasındaki ticaret büyük oranda arttı. 12 Eylül 2022’de, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yeni çatışmalar patlak verdi, ancak daha sonra ateşkes ilan edildi.

Ancak Ukrayna’daki savaşın günün sonunda yalnızca Moskova, Kiev ve Batı başkentlerini ilgilendiren bir çatışma olduğunu düşünenlerin bunun daha da ötesine bakması faydalı olacaktır. Rus yayılmacılığı durdurulduğu takdirde başka bir ülke diplomatik nüfuzunu yaymak için hazırda bekliyor.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

 

Dimitar Bechev’in Al Jaazera web sitesinde yayınlanan “Russia’s Ukraine losses are Turkey’s gains” başlıklı yazısından bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.aljazeera.com/opinions/2022/9/15/russias-ukraine-losses-are-turkeys-gains

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ukrayna’da Rusya’nın kaybı Türkiye’nin kazancı mı?

Rusya’nın Ukrayna’da müşkül duruma düşmesi, Kafkaslar, Orta Asya ve Suriye gibi nüfuz alanlarında da güç kaybetmesine neden oluyor. Türkiye buralardaki boşluğu doldurabilir mi?

Rusya’nın Ukrayna’da ele geçirdiği bazı yerleri kaybetmesi ve savaşın ne zaman biteceğinin belli olmaması Moskova’yı yıpratmaya başladı. Moskova’nın Ukrayna savaşında zorlanması, Rusya’nın etki alanlarında da erozyonlara neden olabilecek nitelikte.

Oxford Üniversitesi Küresel ve Bölgesel Çalışmalar bölümünde dersler veren Dimitar Bechev, Al Jazeera için kaleme aldığı yazısında Ukrayna Savaşı uzadıkça Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun Moskova’nın aleyhine genişlediğini söylüyor. Bechev’e göre, Türkiye hem Ukrayna’ya askerî yardım sağlayarak hem de Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayarak dengeli bir politika izliyor ve taraflar arasında arabulucu rolünü üstleniyor.

Rusya’nın Ukrayna’da müşkül duruma düşmesi, Kafkaslar, Orta Asya ve Suriye gibi nüfuz alanının içinde bulunan bölgelerdeki etkisini kaybetmesine yol açıyor. Örneğin Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar tekrar alevlenirken Orta Asya’da Kazakistan Rus etkisinden kurtulmaya çalışıyor ve Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki sınır çatışmaları daha da şiddetleniyor.

“Jeopolitika boşluk kabul etmez, bir büyük gücün bıraktığı boşluğu mutlaka başka bir ülke doldurur” diyen Bechev, yazısında Türkiye’nin Rusya’nın müşkül vaziyetinden ortaya çıkan boşluğu nasıl dolduracağını da ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Kırım’ın ayrılmaz bir parçası olduğu Ukrayna’ya iadesi, esas itibarıyla uluslararası hukukun gereğidir.” Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz ay Kırım Platformu Zirvesi’nde video mesaj aracılığıyla yaptığı bu çarpıcı yorum, Türk-Rus ilişkilerini yakından takip eden hiç kimseyi şaşırtmayacaktır.

Ancak bu açıklama, Erdoğan’ın Ukrayna’nın egemenliğine verdiği destek ile Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayı reddetmesi arasında kurmaya çalıştığı karmaşık dengeden daha fazlasına işaret ediyor. Bu, Kremlin’in Ukrayna’da batağa saplandığı bir dönemde Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde sınırları zorlamak için değerlendirmeyi amaçladığı fırsatları gösteriyor.

Hem Suriye’de hem de Güney Kafkasya’da Moskova’nın nüfuzu azalırken Ankara bu boşluğu doldurmaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin denge politikası

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Türkiye, Temmuz ayında Birleşmiş Milletler’in desteğiyle Ukrayna’ya ait tahıl gemilerinin Odessa’dan yola çıkması için sağladığı anlaşmada da görüldüğü üzere arabuluculuk rolünü üstlendi.

Türkiye’nin Rusya ile ticari ilişkileri hızla gelişiyor. Ancak Erdoğan, Türkiye’yi akraba devlet olarak telakki eden Kırım Tatarlarının anavatanı olan Kırım meselesi de dahil olmak üzere Kiev’i desteklemekten vazgeçmedi. Türkiye’nin Ukrayna silahlı kuvvetlerine tedarik ettiği Bayraktar SİHA’ları, Ankara’nın Kiev’e sağladığı askerî desteğin en güçlü sembolü olmaya devam ediyor.

Moskova, Ankara için tehdit mi?

Türkiye, 2008’de Gürcistan’da yaşanan savaştan bu yana Rusya’nın Karadeniz’e doğru genişlemesinden dolayı kendisini tehdit altında hissediyor. Moskova, 1990’ların başında ortaya çıkmaları ile Rusya ve Türkiye’nin daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde yakınlaşmasını sağlayan tampon devletler üzerinde adım adım kontrol sağladı.

Ankara’nın kendisini zayıf hissetmesi, Batılı müttefiklerine duyduğu derin güvensizlik duygusuyla birleşince, emperyalist zihniyetli dev komşusuyla yüzleşmek yerine uzlaşma arayışına girmesine sebep oldu. Ancak aynı zamanda Türkiye, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya ve Moldova gibi Rus rövanşizminden korkan diğer Karadeniz ülkeleriyle de ittifaklar geliştirdi.

Türkiye bir adım daha ileri gider mi?

Türkiye’nin şimdi bir adım daha ileri gitmeye hazır göründüğünü kabul etmek önem taşıyor.

Örneğin Suriye’nin kuzeyini ele alalım. Erdoğan Mayıs ayından bu yana YPG’nin Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerinden temizlenmesi için operasyon çağrısında bulunuyor. Türk ordusu ve müttefikleri Suriye Milli Ordusu, Fırat’ın batısındaki temas hattı boyunca ve Fırat’ın doğusundaki Kobani, Ayn İsa ve Tel Tamer çevresindeki YPG unsurları üzerindeki baskıyı artırdı. Buna paralel olarak Erdoğan, Rusya’nın yanı sıra İran’ı da yanına çekmek için yoğun bir diplomatik çaba yürütüyor.

Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile 21 Temmuz’da yaptığı üçlü zirvenin yanı sıra 5 Ağustos’ta Soçi’de Putin ile yaptığı görüşmenin odağında da Suriye vardı. Erdoğan, geniş kapsamlı operasyon planlarının Rusya ve İran tarafından onaylanmasını sağlamak için Suriye’deki Beşar Esad rejimiyle ilişkilerini düzeltme ihtimalini bir taviz olarak öne sürüyor. Ancak Putin’in yeni bir operasyonu onaylamayı reddetmesi halinde, Türk ordusunun tek taraflı bir hamle yapması da ihtimal dışı değil.

Güney Kafkasya’da Rusya Türkiye dengesi

Türkiye’nin Rusya’nın aleyhine ilerleme kaydettiği bir diğer bölge de Güney Kafkasya.

Temmuz ayında Ankara ve Erivan, 1990’ların başından bu yana üçüncü ülke vatandaşlarına kapalı olan sınırlarını açmayı ve kargo uçuşlarının birbirlerinin havaalanlarını kullanmasına izin vermeyi kabul etti. Türk ve Ermeni diplomatlar diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini müzakere ediyorlar.

Türkiye korkusu, Ermenistan’ın dışişleri ve güvenlik politikalarında Rusya ile yakınlaşmasının temel sebeplerinden biri oldu. Ancak Azerbaycan’ın 2020 yılının Kasım ayında Türkiye’nin desteğiyle Dağlık Karabağ’da Ermenileri yenilgiye uğratmasının ardından Rusya ile olan ittifak değerini yitirdi.

Ne de olsa Moskova tarafsız kaldı ve Ermeni kuvvetleri kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kaldı. Şimdi ise Ermenistan yönetici pragmatik bir şekilde Türkiye ile ekonomik ve stratejik faydalar sağlayabilecek bir açılım üzerinde çalışıyor.

Suriye ve Ermenistan’daki ortak nokta ise Türkiye’nin Rusya’yı komşularından ve Moskova’nın son yıllarda jeopolitik rakiplerine karşı stratejik üstünlük kurduğu bölgelerden planlı bir şekilde uzaklaştırmasıdır.

Elbette Moskova bu tür çabaları boşa çıkarabilir. Dikkatleri dağılmış olsa da Rusların Suriye’de hâlâ İran ve Esad gibi dostları var ve YPG ile çıkar ortaklığına sahipler.

Rusya ayrıca Karabağ’da, buradaki çatışmaların şekillenmesinde kritik bir rol oynayabilecek iki bin kişilik bir barış gücü birliği bulunduruyor. Moskova Erivan üzerinde bir takım ekonomik kozlara da sahip: Ermenistan’ın Rusya için Batı yaptırımlarını aşmak için bir arka kapı haline gelmesiyle iki ülke arasındaki ticaret büyük oranda arttı. 12 Eylül 2022’de, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yeni çatışmalar patlak verdi, ancak daha sonra ateşkes ilan edildi.

Ancak Ukrayna’daki savaşın günün sonunda yalnızca Moskova, Kiev ve Batı başkentlerini ilgilendiren bir çatışma olduğunu düşünenlerin bunun daha da ötesine bakması faydalı olacaktır. Rus yayılmacılığı durdurulduğu takdirde başka bir ülke diplomatik nüfuzunu yaymak için hazırda bekliyor.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

 

Dimitar Bechev’in Al Jaazera web sitesinde yayınlanan “Russia’s Ukraine losses are Turkey’s gains” başlıklı yazısından bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.aljazeera.com/opinions/2022/9/15/russias-ukraine-losses-are-turkeys-gains

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x