Washington’da diplomasi artık nasıl işliyor?

HeDonald Trump, tarzıyla dünya gündeminden düşmüyor. Ancak bu durum yalnızca söylemleriyle değil, politikaları ve tutumlarıyla da ilgili. Bu tutum ABD’nin klasik diplomasisini de kökten değiştirmiş durumda. Financial Times’ın Washington muhabirleri Abigail Hauslohner ve Alec Russell, ABD başkentindeki diplomasi dünyasından içgörüler paylaştılar.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Cumhuriyetçi kongre üyesi Brian Mast, Washington’daki ofisinde, her gün Nijerya, Türkiye, Azerbaycan ve Tayvan gibi ülkelerin büyükelçileri veya heyetleri kabul ediyor. Aynı zamanda Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı olan Mast, “Hepsi Amerika’ya sunduklarını satmaya geliyorlar. Her biri buraya ‘Bu mineralin en yüksek kalitesine sahibiz’ veya ‘Bu minerali rafine etmek için en yüksek kapasiteye sahibiz’ diyerek geliyor. Bu yeni bir trend” diyor.

Trump’ın ikinci dönem dış politikasının belirleyici temalarından biri alışveriş odaklı olması.  Washington’un yabancı bir ülke için ne yapabileceğini değil, yabancı ülkelerin Washington için ne yapabileceği soruluyor.  Bir diğer önemli özellik ise ‘elçiler diplomasisi’.

Elçiler diplomasisi

Trump yönetiminde “kişisel ilişkilere dayanan politika”, şimdiye kadar ABD’nin dış politika yapımının temelini oluşturan süreçlerin ve kurumların yerini aldı. Örneğin “barış müzakereleri” yürütmek üzere Moskova, Riyad, Kudüs ve başka yerlere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri yerine, özel elçiye dönüşen başkanın uzun süredir arkadaşı ve iş ortağı Steve Witkoff gönderiliyor. Yanına da Trump’ın damadı ve sermaye yatırımcısı olan Jared Kushner ekleniyor. Kushner’ın aslında resmi bir unvanı yok, ama Körfez monarşileriyle olan iş ilişkileri var.

Trump’ın uzun süredir sırdaşı ve kampanya bağışçısı olan Tom Barrack ise hem ABD’nin Türkiye büyükelçisi hem de (belki daha da önemlisi) Suriye ve Lübnan’da barış için serbest hareket eden bir arabulucu olarak görev yapıyor. Trump’ın kızı Tiffany’nin Lübnan asıllı Amerikan kayınpederi Massad Boulos ise uzun süredir Batı Afrika’da bir iş imparatorluğunu yönetiyor. Tahmin edileceği üzere o da Trump’ın Afrika elçisi.

Birkaç yönetimde görev yapmış eski bir ABD yetkilisi, bir zamanlar bu alanı yöneten geleneksel kanalların ve hiyerarşinin artık ortadan kalktığını söylüyor. Onlarca yıllık diplomasi deneyimine artık aldıran yok.

Trump’ın ‘diplomat’ piramidi

Suriye Acil Durum Görev Gücü direktörü Mouaz Moustafa, “Steve Witkoff veya Tom Barrack gibi eski müteahhit dostlarınız varsa, bunlar başrol oyuncularıdır. Ivanka (Trump) ve Jared (Kushner) da başrol oyuncularıdır. Belki Don Jr. (Donald Trump Junior) da bu listeye girebilir. Bir kademe daha aşağıda ise Trump’ın dışişleri bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı Marco Rubio ile başkan yardımcısı JD Vance var,” diyor. Bunlar, Trump 2.0’ın dünyaya yaklaşımında belirleyici olan kişiler: Onlar arka kanalın adamları. Trump onlara güveniyor.

Her yönetimin, rollerine göre orantısız bir güç kullananlar veya yapıya nispeten aldırış etmeyenler de dahil olmak üzere, kendi elçileri olmuştur. Ancak deneyimli kamu görevlileri, o zaman bile kurumların işlediğini belirtiyor.  Kariyer diplomatları, Trump’ın Dışişleri Bakanlığı’nı bir kenara iterek bir avuç iş adamı ve danışmanı Amerika’nın yurtdışı gündemini yürütmekle görevlendirerek Washington’da dış politika yapma şeklini temelden değiştirdiğini söylüyor.

“Payitahta” ulaşmanın yolları

Geleneksel diplomasi kanallarına alışkın birçok geleneksel müttefik için, yönetime nasıl erişeceklerini bulmak oldukça zor oldu. Örneğin Güney Kore’de, müzakereciler bu yılın başlarında, Trump’a doğrudan taleplerini iletmek için, bazen bir haftada iki kez olmak üzere, 30 saat süren yorucu gidiş-dönüş yolculukları yapmak zorunda kaldılar.

Bir Japon diplomat, düşünce kuruluşları ve lobi gruplarının da Trump yönetimi ile bağlarının koptuğunu söylüyor. Kiminle muhatap olunacağı ise muamma: Bir Avrupalı yetkili ise “Bugünlerde binlerce kişi Trump’ın danışmanı olduğunu iddia ediyor” diye yakınıyor.

Yeni dönemde diplomatik ilişkiler kişisel ilişkilere bağlı hale geldi. Örneğin Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei, Trump ile yakınlık kurmak için MAGA’cıların etkinliklerinde boy gösteriyor ama gerçek bağlantıyı Milei’nin ekonomi bakan yardımcısı José Luis Daza ile ABD Hazine Bakanı Scott Bessent arasındaki kişisel yakınlıkla kurabildi. Bessent, Nisan ayında Buenos Aires’i ziyaret etti ve bir destek paketi açıkladı.

Trump’ın otokratlara duyduğu takdir ve sürece olan küçümsemesini paylaşanlar, onun Washington’unda çalışmanın en kolay olduğunu gördüler. Birkaç yönetimde görev yapmış ABD’li diplomat, “En hızlı şekilde uyum sağlamayı başaranlar, Trump yönetiminin ‘kişisel, siyasi ve ekonomik unsurları harmanlayan’ yapısını bir nevi yansıtan Körfez ülkeleriydi” diyor. Bir Körfez ülkesi yetkilisi, kendilerinin Trump’ın elçileri arasındaki “dostlarına” artık rahatça eriştiklerini ve “zahmetli süreçlerden geçmek zorunda kalmadıklarını” söyledi.

Bir Güneydoğu Asya yetkilisi, Trump yönetime erişmek için yağcılık dahil birçok yöntemin bulunduğunu söylüyor ve ekliyor, “Herkesin yeni duruma uyum sağlaması gerekti. Taht’a ulaşmanın birkaç yolu var. Kişisel bağlantıların her şeyden daha önemli olduğu bir devletle uğraşmak, bölgemizdeki pek çok kişi için yabancı bir durum değil.”

Hediye ver indirimi kap

Trump, kişisel iş çıkarlarının özgür dünyanın lideri olarak üstlendiği rolle hiçbir şekilde karışmadığını ileri sürüyor, ancak Amerika’nın çıkarlarının nerede bittiği ve kişisel çıkarlarının nerede başladığı belirsiz.

Beyaz Saray’da ABD Başkanı’nın Özel Elçisi Tom Barrack ile bir araya gelen Irak Başbakanı Muhammed Şia el-Sudani,  “yabancılara yönelik bağış kısıtlaması” olmasaydı, Beyaz Saray’a yeni balo salonu inşaatına Suudi Arabistan’ın bağışta bulunmasını isteyeceğini söyledi.

İsviçre’de, yöneticilerin Trump’ın başkanlık kütüphanesi için Rolex saat ve kişisel olarak oyulmuş altın külçe hediye ettikleri haberleri ülkede rahatsızlık yarattı. Ancak bu jest, Trump’ın İsviçre mallarına yüzde 39 gümrük vergisi uygulama tehdidini yüzde 15’e çekmesini sağladı.

Her şey koşullu

Amerikan diplomasisinin bu yeni döneminde, zamanında yapılan teklifler çok önemlidir. Temmuz ayında birkaç Afrikalı cumhurbaşkanı Beyaz Saray’da Trump ile toplu bir görüşme yaptığında, her biri bu fırsatı değerlendirerek ülkelerinin kazançlı maden rezervlerini Trump’a sattı.

Trump’ın ikinci döneminin ilk yılında ne öğrendiği sorulan bir Avrupa dışişleri bakanı, “Her şey koşulludur. Risk almazsanız hiçbir şey elde edemezsiniz” diyor.

Yönetim, Trump’ın alışverişe dayalı politika anlayışının Amerikan halkına fayda sağladığını savunuyor. ABD’nin borcunu azaltması ve ordusuna, altyapısına ve verilerine güç sağlayan kritik minerallere erişimini güvence altına alması gerektiğini söylüyor.

Aracısız diplomasi

Trump muhalifleri, iş çıkarlarını dış politika ile daha sorunsuz bir şekilde birleştirmek için sürecin büyük bir kısmını ortadan kaldırdığını öne sürüyor. Trump yönetimi ise diplomaside aracıları ortadan kaldırmayı iyi bir şey olarak görüyor.

ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi üyesi Demokrat Cory Booker, yıllardır tanıdığı yabancı yetkililerde gördüğü değişim karşısında “hayretler içinde” kaldığını söylüyor. Ona göre yabancı yetkililer artık yönetim yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde başkanın ticari çıkarları gözetmenin bilincinde hareket ediyor.

Trump, Aralık ayı başında Ruanda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile ABD şirketlerine mineral kaynaklarına erişim hakkı veren anlaşmalar imzalarken, şöyle övündü: “10 ayda 18 trilyon doların üzerinde bir miktar Amerika’ya taahhüt edildi, yatırıldı veya yatırılacağı taahhüt edildi.”

Bir yetkili, “Yeni iş yapma tarzında, bankalar ve iş adamları dışarı çıkıp ”iş anlaşmaları buluyor” ve ardından hükümetler bunları Trump’ın gözüne girmek için kullanıyor” diyor.

Gelişmiş ülkeler de kabullendi

Washington’un Avrupalı müttefiklerinin çoğu, dalkavukluğun utanç verici olduğunu söylese de çoğu bu durumu kabul etmiş ve bunu alışılmadık bir dönemde kritik bir strateji olarak görüyorlar.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Haziran ayında, Avrupa’nın Trump’ın Ukrayna’yı savunmaya devam etmesini sağlamak için çaresiz olduğu bir dönemde, ortak basın toplantısında Trump’a ”baba” diye hitap ederek birçok kişiyi şaşırttı.

Bir de golf var. Japonya’nın eski başbakanı Shinzo Abe, Trump 2017’de ilk yemin törenini yapmadan önce diğer dünya liderlerinden önce ABD’ye uçarak, golf sever yeni başkana altın kaplama bir golf sopası hediye etti ve onunla bir tur golf oynadı.

Trump ile İngiltere başbakanı Sir Keir Starmer arasında yapılacak bir toplantı öncesinde, İngiliz yetkililer İngiltere hükümetinde en iyi golf vuruşuna sahip kişinin kim olduğunu tartıştılar.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, eski milli golf takımı oyuncusu babasının kendisine sık sık golfün ileriki yaşamında işine yarayacağını söylediğini anlatıyor. O zamanlar buna inanmamış, ancak Mart ayında Trump ile oynadığı golf maçı onu Avrupa siyasetinin zirvesine taşıdı. Trump’ın Ukrayna konusunda kendisini dinlemesini isteyen Stubb, Trump’ın istediği şeyi teklif etti: Kuzey Kutbu için buz kırıcı gemiler.

Yeni duruma uymamanın cezası büyük

Trump’a çok az şey sunanlar veya övgüde bulunmaktan çekinenler, istenmeyen sonuçlarla karşı karşıya kaldı. Brezilya yetkililerinin eski başkan Jair Bolsonaro’ya yönelik federal darbe suçlamalarını düşürmeyi reddetmesi, Trump’ın yüzde 50 gümrük vergisi uygulamasına yol açtı.

İlk döneminde Trump ile olan dostluğu yaygın olarak bilinen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, uygun övgülerde bulunmadığı için kısmen cezalandırılmış görünüyor. Modi, Mayıs ayında dört gün süren çatışmanın ardından Hindistan’ın eski düşmanı Pakistan ile ateşkesin sağlanmasında Trump’ın kendine pay çıkarmaya çalışmasına öfkelendi. Bu, ABD başkanını övgülerle yağmurlayan Pakistan’ın tepkisiyle keskin bir tezat oluşturuyordu.

Modi hükümeti, Washington’un önde gelen lobicisi ve eski Trump kampanya danışmanı Jason Miller’ı işe aldı, ancak uzun zamandır beklenen ABD-Hindistan ticaret anlaşması askıya alındı.

Trump’ın destekçileri, eski ortaklara karşı bu sert tutuma sıcak bakmasalar da pişmanlık da duymuyorlar. Güney Carolina senatörü Lindsey Graham, “Trump ‘kazan-kazan’ı sever, ama kendisiyle dalga geçilmesine asla izin vermez” diyor. Bu nedenle, daha iyi ilişkiler kurmak isteyen yabancı yetkililer, “daha önce masada olmayan” seçenekleri sunmayı düşünmeli.

ABD Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi partili Brian Mast’in dediği gibi, Trump yönetiminin dünyaya bakışındaki temel soru şudur: “Bir ülkeden veya bölgeden neye ihtiyacımız var?” Ardından şu soru geliyor: “Bu ülke veya bölge bizden ne istiyor?” Sonra, en önemli kısım geliyor: Onlara istediklerini verirsek, ihtiyacımız olanı alır mıyız? Yoksa almaz mıyız? Çünkü almazsak… tekrar masaya oturmamız gerekir.”

Bu yazı ilk kez 18 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Abigail Hauslohner ile Alec Russell’ın Financial Times’ta yayınlanan “The Trump back channel: how diplomacy works in Washington” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.ft.com/content/05bdc758-7d2e-46bc-bba8-f5858e9b3ad7

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Washington’da diplomasi artık nasıl işliyor?

HeDonald Trump, tarzıyla dünya gündeminden düşmüyor. Ancak bu durum yalnızca söylemleriyle değil, politikaları ve tutumlarıyla da ilgili. Bu tutum ABD’nin klasik diplomasisini de kökten değiştirmiş durumda. Financial Times’ın Washington muhabirleri Abigail Hauslohner ve Alec Russell, ABD başkentindeki diplomasi dünyasından içgörüler paylaştılar.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Cumhuriyetçi kongre üyesi Brian Mast, Washington’daki ofisinde, her gün Nijerya, Türkiye, Azerbaycan ve Tayvan gibi ülkelerin büyükelçileri veya heyetleri kabul ediyor. Aynı zamanda Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı olan Mast, “Hepsi Amerika’ya sunduklarını satmaya geliyorlar. Her biri buraya ‘Bu mineralin en yüksek kalitesine sahibiz’ veya ‘Bu minerali rafine etmek için en yüksek kapasiteye sahibiz’ diyerek geliyor. Bu yeni bir trend” diyor.

Trump’ın ikinci dönem dış politikasının belirleyici temalarından biri alışveriş odaklı olması.  Washington’un yabancı bir ülke için ne yapabileceğini değil, yabancı ülkelerin Washington için ne yapabileceği soruluyor.  Bir diğer önemli özellik ise ‘elçiler diplomasisi’.

Elçiler diplomasisi

Trump yönetiminde “kişisel ilişkilere dayanan politika”, şimdiye kadar ABD’nin dış politika yapımının temelini oluşturan süreçlerin ve kurumların yerini aldı. Örneğin “barış müzakereleri” yürütmek üzere Moskova, Riyad, Kudüs ve başka yerlere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri yerine, özel elçiye dönüşen başkanın uzun süredir arkadaşı ve iş ortağı Steve Witkoff gönderiliyor. Yanına da Trump’ın damadı ve sermaye yatırımcısı olan Jared Kushner ekleniyor. Kushner’ın aslında resmi bir unvanı yok, ama Körfez monarşileriyle olan iş ilişkileri var.

Trump’ın uzun süredir sırdaşı ve kampanya bağışçısı olan Tom Barrack ise hem ABD’nin Türkiye büyükelçisi hem de (belki daha da önemlisi) Suriye ve Lübnan’da barış için serbest hareket eden bir arabulucu olarak görev yapıyor. Trump’ın kızı Tiffany’nin Lübnan asıllı Amerikan kayınpederi Massad Boulos ise uzun süredir Batı Afrika’da bir iş imparatorluğunu yönetiyor. Tahmin edileceği üzere o da Trump’ın Afrika elçisi.

Birkaç yönetimde görev yapmış eski bir ABD yetkilisi, bir zamanlar bu alanı yöneten geleneksel kanalların ve hiyerarşinin artık ortadan kalktığını söylüyor. Onlarca yıllık diplomasi deneyimine artık aldıran yok.

Trump’ın ‘diplomat’ piramidi

Suriye Acil Durum Görev Gücü direktörü Mouaz Moustafa, “Steve Witkoff veya Tom Barrack gibi eski müteahhit dostlarınız varsa, bunlar başrol oyuncularıdır. Ivanka (Trump) ve Jared (Kushner) da başrol oyuncularıdır. Belki Don Jr. (Donald Trump Junior) da bu listeye girebilir. Bir kademe daha aşağıda ise Trump’ın dışişleri bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı Marco Rubio ile başkan yardımcısı JD Vance var,” diyor. Bunlar, Trump 2.0’ın dünyaya yaklaşımında belirleyici olan kişiler: Onlar arka kanalın adamları. Trump onlara güveniyor.

Her yönetimin, rollerine göre orantısız bir güç kullananlar veya yapıya nispeten aldırış etmeyenler de dahil olmak üzere, kendi elçileri olmuştur. Ancak deneyimli kamu görevlileri, o zaman bile kurumların işlediğini belirtiyor.  Kariyer diplomatları, Trump’ın Dışişleri Bakanlığı’nı bir kenara iterek bir avuç iş adamı ve danışmanı Amerika’nın yurtdışı gündemini yürütmekle görevlendirerek Washington’da dış politika yapma şeklini temelden değiştirdiğini söylüyor.

“Payitahta” ulaşmanın yolları

Geleneksel diplomasi kanallarına alışkın birçok geleneksel müttefik için, yönetime nasıl erişeceklerini bulmak oldukça zor oldu. Örneğin Güney Kore’de, müzakereciler bu yılın başlarında, Trump’a doğrudan taleplerini iletmek için, bazen bir haftada iki kez olmak üzere, 30 saat süren yorucu gidiş-dönüş yolculukları yapmak zorunda kaldılar.

Bir Japon diplomat, düşünce kuruluşları ve lobi gruplarının da Trump yönetimi ile bağlarının koptuğunu söylüyor. Kiminle muhatap olunacağı ise muamma: Bir Avrupalı yetkili ise “Bugünlerde binlerce kişi Trump’ın danışmanı olduğunu iddia ediyor” diye yakınıyor.

Yeni dönemde diplomatik ilişkiler kişisel ilişkilere bağlı hale geldi. Örneğin Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei, Trump ile yakınlık kurmak için MAGA’cıların etkinliklerinde boy gösteriyor ama gerçek bağlantıyı Milei’nin ekonomi bakan yardımcısı José Luis Daza ile ABD Hazine Bakanı Scott Bessent arasındaki kişisel yakınlıkla kurabildi. Bessent, Nisan ayında Buenos Aires’i ziyaret etti ve bir destek paketi açıkladı.

Trump’ın otokratlara duyduğu takdir ve sürece olan küçümsemesini paylaşanlar, onun Washington’unda çalışmanın en kolay olduğunu gördüler. Birkaç yönetimde görev yapmış ABD’li diplomat, “En hızlı şekilde uyum sağlamayı başaranlar, Trump yönetiminin ‘kişisel, siyasi ve ekonomik unsurları harmanlayan’ yapısını bir nevi yansıtan Körfez ülkeleriydi” diyor. Bir Körfez ülkesi yetkilisi, kendilerinin Trump’ın elçileri arasındaki “dostlarına” artık rahatça eriştiklerini ve “zahmetli süreçlerden geçmek zorunda kalmadıklarını” söyledi.

Bir Güneydoğu Asya yetkilisi, Trump yönetime erişmek için yağcılık dahil birçok yöntemin bulunduğunu söylüyor ve ekliyor, “Herkesin yeni duruma uyum sağlaması gerekti. Taht’a ulaşmanın birkaç yolu var. Kişisel bağlantıların her şeyden daha önemli olduğu bir devletle uğraşmak, bölgemizdeki pek çok kişi için yabancı bir durum değil.”

Hediye ver indirimi kap

Trump, kişisel iş çıkarlarının özgür dünyanın lideri olarak üstlendiği rolle hiçbir şekilde karışmadığını ileri sürüyor, ancak Amerika’nın çıkarlarının nerede bittiği ve kişisel çıkarlarının nerede başladığı belirsiz.

Beyaz Saray’da ABD Başkanı’nın Özel Elçisi Tom Barrack ile bir araya gelen Irak Başbakanı Muhammed Şia el-Sudani,  “yabancılara yönelik bağış kısıtlaması” olmasaydı, Beyaz Saray’a yeni balo salonu inşaatına Suudi Arabistan’ın bağışta bulunmasını isteyeceğini söyledi.

İsviçre’de, yöneticilerin Trump’ın başkanlık kütüphanesi için Rolex saat ve kişisel olarak oyulmuş altın külçe hediye ettikleri haberleri ülkede rahatsızlık yarattı. Ancak bu jest, Trump’ın İsviçre mallarına yüzde 39 gümrük vergisi uygulama tehdidini yüzde 15’e çekmesini sağladı.

Her şey koşullu

Amerikan diplomasisinin bu yeni döneminde, zamanında yapılan teklifler çok önemlidir. Temmuz ayında birkaç Afrikalı cumhurbaşkanı Beyaz Saray’da Trump ile toplu bir görüşme yaptığında, her biri bu fırsatı değerlendirerek ülkelerinin kazançlı maden rezervlerini Trump’a sattı.

Trump’ın ikinci döneminin ilk yılında ne öğrendiği sorulan bir Avrupa dışişleri bakanı, “Her şey koşulludur. Risk almazsanız hiçbir şey elde edemezsiniz” diyor.

Yönetim, Trump’ın alışverişe dayalı politika anlayışının Amerikan halkına fayda sağladığını savunuyor. ABD’nin borcunu azaltması ve ordusuna, altyapısına ve verilerine güç sağlayan kritik minerallere erişimini güvence altına alması gerektiğini söylüyor.

Aracısız diplomasi

Trump muhalifleri, iş çıkarlarını dış politika ile daha sorunsuz bir şekilde birleştirmek için sürecin büyük bir kısmını ortadan kaldırdığını öne sürüyor. Trump yönetimi ise diplomaside aracıları ortadan kaldırmayı iyi bir şey olarak görüyor.

ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi üyesi Demokrat Cory Booker, yıllardır tanıdığı yabancı yetkililerde gördüğü değişim karşısında “hayretler içinde” kaldığını söylüyor. Ona göre yabancı yetkililer artık yönetim yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde başkanın ticari çıkarları gözetmenin bilincinde hareket ediyor.

Trump, Aralık ayı başında Ruanda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile ABD şirketlerine mineral kaynaklarına erişim hakkı veren anlaşmalar imzalarken, şöyle övündü: “10 ayda 18 trilyon doların üzerinde bir miktar Amerika’ya taahhüt edildi, yatırıldı veya yatırılacağı taahhüt edildi.”

Bir yetkili, “Yeni iş yapma tarzında, bankalar ve iş adamları dışarı çıkıp ”iş anlaşmaları buluyor” ve ardından hükümetler bunları Trump’ın gözüne girmek için kullanıyor” diyor.

Gelişmiş ülkeler de kabullendi

Washington’un Avrupalı müttefiklerinin çoğu, dalkavukluğun utanç verici olduğunu söylese de çoğu bu durumu kabul etmiş ve bunu alışılmadık bir dönemde kritik bir strateji olarak görüyorlar.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Haziran ayında, Avrupa’nın Trump’ın Ukrayna’yı savunmaya devam etmesini sağlamak için çaresiz olduğu bir dönemde, ortak basın toplantısında Trump’a ”baba” diye hitap ederek birçok kişiyi şaşırttı.

Bir de golf var. Japonya’nın eski başbakanı Shinzo Abe, Trump 2017’de ilk yemin törenini yapmadan önce diğer dünya liderlerinden önce ABD’ye uçarak, golf sever yeni başkana altın kaplama bir golf sopası hediye etti ve onunla bir tur golf oynadı.

Trump ile İngiltere başbakanı Sir Keir Starmer arasında yapılacak bir toplantı öncesinde, İngiliz yetkililer İngiltere hükümetinde en iyi golf vuruşuna sahip kişinin kim olduğunu tartıştılar.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, eski milli golf takımı oyuncusu babasının kendisine sık sık golfün ileriki yaşamında işine yarayacağını söylediğini anlatıyor. O zamanlar buna inanmamış, ancak Mart ayında Trump ile oynadığı golf maçı onu Avrupa siyasetinin zirvesine taşıdı. Trump’ın Ukrayna konusunda kendisini dinlemesini isteyen Stubb, Trump’ın istediği şeyi teklif etti: Kuzey Kutbu için buz kırıcı gemiler.

Yeni duruma uymamanın cezası büyük

Trump’a çok az şey sunanlar veya övgüde bulunmaktan çekinenler, istenmeyen sonuçlarla karşı karşıya kaldı. Brezilya yetkililerinin eski başkan Jair Bolsonaro’ya yönelik federal darbe suçlamalarını düşürmeyi reddetmesi, Trump’ın yüzde 50 gümrük vergisi uygulamasına yol açtı.

İlk döneminde Trump ile olan dostluğu yaygın olarak bilinen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, uygun övgülerde bulunmadığı için kısmen cezalandırılmış görünüyor. Modi, Mayıs ayında dört gün süren çatışmanın ardından Hindistan’ın eski düşmanı Pakistan ile ateşkesin sağlanmasında Trump’ın kendine pay çıkarmaya çalışmasına öfkelendi. Bu, ABD başkanını övgülerle yağmurlayan Pakistan’ın tepkisiyle keskin bir tezat oluşturuyordu.

Modi hükümeti, Washington’un önde gelen lobicisi ve eski Trump kampanya danışmanı Jason Miller’ı işe aldı, ancak uzun zamandır beklenen ABD-Hindistan ticaret anlaşması askıya alındı.

Trump’ın destekçileri, eski ortaklara karşı bu sert tutuma sıcak bakmasalar da pişmanlık da duymuyorlar. Güney Carolina senatörü Lindsey Graham, “Trump ‘kazan-kazan’ı sever, ama kendisiyle dalga geçilmesine asla izin vermez” diyor. Bu nedenle, daha iyi ilişkiler kurmak isteyen yabancı yetkililer, “daha önce masada olmayan” seçenekleri sunmayı düşünmeli.

ABD Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi partili Brian Mast’in dediği gibi, Trump yönetiminin dünyaya bakışındaki temel soru şudur: “Bir ülkeden veya bölgeden neye ihtiyacımız var?” Ardından şu soru geliyor: “Bu ülke veya bölge bizden ne istiyor?” Sonra, en önemli kısım geliyor: Onlara istediklerini verirsek, ihtiyacımız olanı alır mıyız? Yoksa almaz mıyız? Çünkü almazsak… tekrar masaya oturmamız gerekir.”

Bu yazı ilk kez 18 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Abigail Hauslohner ile Alec Russell’ın Financial Times’ta yayınlanan “The Trump back channel: how diplomacy works in Washington” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.ft.com/content/05bdc758-7d2e-46bc-bba8-f5858e9b3ad7

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x