Azerbaycan-İsrail: Dar ama derin bir ilişki

Azerbaycan ve İsrail ilişkileri ne zaman başladı? Karabağ Sorunu, Ermeni lobisi, İran’ın politikaları ilişkilerin seyrini nasıl etkiledi? Yahudi lobisinin ilişkilere etkisi ne? İki ülke ilişkilerinin sınırları ne? Doç. Dr. Esma Özdaşlı yazdı.

Geçen sene yapılan İkinci Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında İsrail’in Azerbaycan’a verdiği destek iki ülkenin epey bir süredir devam eden iş birliğinin farkında olmayanlar için şaşırtıcıydı. Oysa 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden hemen sonra başlayan Bakü ve Tel Aviv ilişkileri bugün askerî boyutu da olan çok yönlü bir ilişki ağı içinde.

İki ülke ilişkileri nasıl başladı ve gelişti?

Bağımsızlığından beri Azerbaycan’ın iç ve dış politikasını şekillendiren, diğer ülkelerle ilişkilerini etkileyen iki önemli konu, İsrail ile ilişkilerinin de temelini oluşturdu: Birincisi Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 rayonun (bölgenin) Ermenistan işgalinde olması; ikincisi de Azerbaycan’ın hidrokarbon kaynaklarının değeri üzerinden küresel piyasalara ulaştırılması.

Aslında bu iki mesele büyük oranda birbirleri ile bağlantılıydı çünkü işgal ancak Azerbaycan’ın askerî gücünü geliştirmesiyle son bulacaktı; bu da, Bakü’yü ekonomisinin en önemli girdisi olan enerji gelirlerini ordunun modernizasyonuna harcamaya yöneltti. Zira, siyasi ve ekonomik açıdan bölgenin en güçsüz ülkesi olan Ermenistan’ın Karabağ’ı yaklaşık olarak 30 yıl işgal edebilmesi, 1990’lı yıllarda Azerbaycan ve Ermenistan’ın askerî gücü arasında ciddi uçurumlar bulunması ve uluslararası güç dengesinin Azerbaycan aleyhine gelişmesiyle yakından ilgiliydi.

Ermenistan, Rusya ile sürdürdüğü çok yönlü askerî iş birliği, İran’dan aldığı doğrudan ve dolaylı destek ve Ermeni lobisi sayesinde Batılı ülkelerden aldığı yardımlarla askerî gücünü artırmıştı. Oysa o tarihlerde Azerbaycan’ın askerî açıdan destek alabileceği tek devlet Türkiye olmuştu.

Bununla birlikte 1990’lı yılların başında Türkiye’nin ekonomik açıdan Azerbaycan’ı destekleme imkânlarının kısıtlılığı ve askerî teknolojisinin yeterince gelişmemiş olması, Azerbaycan’ı başka ülkelerle de askerî ilişki kurmaya yöneltti, bu süreçte İsrail en önemli seçeneklerden biri haline geldi. Özellikle Ermeni lobisinin baskısı ile gelişmiş silah teknolojisine sahip Batılı ülkelerin Azerbaycan’a silah satışına açık ve örtülü ambargo uygulamaları, Azerbaycan’ı İsrail ile yakın ilişki kurmaya yöneltti.

İsrail’in ise Sovyetlerin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan çoğunluğu Müslüman ülkelerle diyalog kurma isteği, iki ülke arasında kısa sürede çok yönlü ilişki kurulmasını kolaylaştırdı. O tarihlerde Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakın olması, Azerbaycan-İsrail ilişkilerini de olumlu yönde etkiledi.

İlişkilerdeki önemli bir ayak: Askerî iş birliği

Azerbaycan, başından beri İsrail’den kolaylıkla askerî malzeme temin edebildi. Hatta bazı basın organlarına göre İsrail, Azerbaycan ordusuna bağımsızlığından önce de silah gönderdi, Birinci Karabağ Savaşı sırasında da Stinger füzeleri gibi silahlar sağladı.[efn_note]İlya Bourtman, “İsrael and Azerbaijan Furtive Embrace”, Middle East Quartely, Summer 2006, p. 47.[/efn_note]

1999’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Efraim Sneh’in Bakü’de yaptığı görüşme iki ülkenin askerî alandaki iş birliğine ivme kazandırdı. İsrailli bazı askeri üretim şirketlerinin Azerbaycan’da temsilcilikleri var, bu firmalar askerî teçhizatların modernizasyonunda da yer alıyor.

İsrail firmaları Azerbaycan’a gelişmiş havacılık sistemleri, füze savunma sistemleri, insansız hava araçları, tanksavar, top, telsiz cihazı ve piyadesiz silah sistemleri satıyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SUPRI) verilerine göre, 2011-20 yıllarında İsrail yaklaşık %27’lik pay ile Rusya’dan sonra Azerbaycan’ın en fazla silah ithal ettiği ülke.[efn_note]Pieter D. Wezeman, Alexandra Kuimova and Jordan Smith, “Arms Transfers to Conflict Zones: The Case of Nagorno-Karabakh”, Stockholm Internatıonal Peace Research Instıtute, https://www.sipri.org/commentary/topical-backgrounder/2021/arms-transfers-conflict-zones-case-nagorno-karabakh, (11.08.2021).[/efn_note] SUPRI ayrıca 2016-2020 yılları arasında İsrail’in Azerbaycan’a silah satışının arttığını, hatta bu dönemde İsrail’in bütün silah ihracatının %17’sini Azerbaycan’a yapılan satışların oluşturduğunu da not ediyor.

İki ülkenin 2012’de İHA ve uydu sistemleri gibi stratejik askerî malzemeleri içeren 1.6 milyar dolarlık askerî anlaşma imzalaması büyük yankı uyandırmıştı.

Azerbaycan’ın askerî envanterinde İsrail yapımı LORA balistik füzeleri, Aerostar, Orbiter 3, Hermes 450, HeronTP, Hermes 900 İHA ve SİHA’ları ile Orbiter 1K, Skystriker gibi kamikaze İHA’lar yer alıyor. Azerbaycan bu İHA ve SİHA’ların bir kısmını doğrudan bir kısmını da üretmek amacıyla lisansını satın aldı.[efn_note]Seth J. Frantzman, “Israel Revolutionized Azerbaijan’s Drone Arsenal. Are the Weapons Working?”, The Jerusalem Post, https://www.jpost.com/jpost-tech/israel-revolutionized-azerbaijans-drone-arsenal-are-the-weapons-working-635829, (01.08.2021).[/efn_note]

Dört Gün Savaşları: İsrail ve Azerbaycan için de dönüm noktası

Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1 Nisan 2016 – 5 Nisan 2016’da yaşanan ve “Dört Gün Savaşları” olarak da bilinen çatışmaların iki anlamı vardı: Her iki ülke açısından da psikolojik eşik olan çatışmalar, 30 yıl boyunca “Ermenistan’ın askeri açıdan üstün olduğu” mitini yıkarken 1994’ten sonra ilk defa Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtarmasını sağladı.

Bu olay yalnızca Azerbaycan’ın askerî açıdan özgüveni artırmadı, İsrail ile ilişkileri için de bir dönüm noktası oldu zira Azerbaycan’ın üstünlüğü ele geçirmesinde İsrail’den alınan teknolojik silahların payı büyüktü.

Bu tarihten sonra iki ülke arasındaki askerî ilişkilerde gözle görülür bir artış yaşandı. Aynı yıl dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun Bakü’ye yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında 5 milyar dolarlık silah anlaşması için mutabakata varıldığı açıklandı.

Yahudi lobisinin etkisi

Bakü – Tel Aviv ilişkilerinin bir ayağında da Azerbaycan’ın Ermeni lobisini dengeleme ihtiyacı var.

1992 tarihli ve ABD’nin eski Sovyet cumhuriyetlerine yardım yapmasını öngören “Özgürlükleri Destekleme Yasası”ndan Ermeni lobisinin etkisiyle Azerbaycan çıkarılınca Bakü, Türkiye’nin de teşvikiyle Ermeni lobisini dengelemek için Yahudi lobisi ile yakın ilişki kurulması yönünde bir politika izlemeye başladı.

Yahudi lobisinin küresel enerji piyasasındaki ve savunma sanayisindeki gücü de Azerbaycan için önemli oldu. Örneğin, Azerbaycan’ın bağımsızlığından itibaren petrolün Batı’ya ulaştırılması için ortaya atılan birçok proje arasından Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın seçilmesinde de Yahudi lobisi ve Yahudi finans kuruluşları etkili oldu.[efn_note]Halil Erdemir, “The Policies Araund the BTC Pipeline”, Alternatives, Volume 8, Number 4, Winter 2009, p. 21.[/efn_note]

İran etkisi

Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin gelişiminde İran’ın etkisini de göz ardı etmemek gerekir.

Tahran, Bakü – Tel Aviv yakınlaşmasını kendisi açısından büyük bir tehdit olarak görüp bunu engellemek için her türlü aracı kullanmaya çalıştı ama Karabağ Sorunu’ndaki duruşu ve Ermenistan’a yaptığı yardımlar tam tersi bir etki yaratarak Azerbaycan’ı İsrail’e yakınlaştıran bir unsur haline geldi.

Azerbaycan’ın, İran’ın komşusu olması da İsrail’in gözünde Azerbaycan’a verilen ehemmiyeti artıran bir unsur. İsrail ve Yahudi lobisinin etkili olduğu Amerikan basınının Azerbaycan’dan bahsederken sıklıkla “İran’ın komşusu” sıfatını kullanmaları “İran” faktörünün İsrail açısından önemine işaret ediyor. Zira, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile birlikte İsrail’in İran’ı çevrelemek için bu ülkenin komşuları ile yakın ilişki kurması yani “Yeni Çevre Stratejisi”[efn_note]1950’li yıllarda İsrail, Arapların tecridinden kurtulmak için Arap çemberinin dışındaki ülkelerle ittifaklar kurmaya yönelik birtakım girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimlerin en önemlisi “Çevre/Çevreleme Stratejisi”dir. 1990’lı yıllarda ise İsrail’in İran’ı Çevreleme Stratejisi, bu stratejiye atıfla “Yeni Çevre Stratejisi” olarak isimlendirilmiştir. İronik olan ise 1950’li yıllarda İsrail’in Arapları çevrelemek için uygulamaya koyduğu Çevre Stratejisi’nin en önemli ortağı İran iken, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile İsrail tarafından çevrelenmek istenenin İran olmasıdır.[/efn_note] İsrail’in İran politikasının en önemli parçalarından biri.

İsrail’in anti-semitizm hassasiyeti

İsrail açısından başka önemli bir unsur da Azerbaycan’da geçmişten günümüze anti-semitizmin yaşanmaması.

Yahudiler, İsrail’den sonra kendilerini güvenli hissettikleri ikinci yer olarak Azerbaycan’ı işaret ediyorlar.[efn_note]Murad Salmanov, “Kafkasların Kanayan Yarası Karabağ!”, Şalom, https://www.salom.com.tr/haber-116475-kafkaslarin_kanayan_yarasi_karabag.html, (21.07.2021).[/efn_note] Avrupa’daki sinagoglardan da büyük bir sinagogun, 9 Mart 2003’te Bakü’de açılmış olması da Azerbaycan’ın anti-semitizimden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan’dan İsrail’e 1970’lerden itibaren[efn_note]1972’de SSCB, Yahudilerin İsrail’e göçüne izin veren bir karar almış ve bu süreçten sonra Azerbaycan’daki Yahudi nüfusunda önemli oranda düşüş yaşanmaya başlamıştır. Azerbaycan Yahudilerinin en kalabalık olduğu 1970’lerde ülkede 41.288 Yahudi varken bunların 3 bini 1972-78 yılları arasında İsrail’e göç etmiştir. Sadece 1979-1989 yılları arasında İsrail’e göç edenlerin sayısı 8 bini geçmiştir. Günümüzde ise bu rakamın 80 bini aştığını bilinmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Özdaşlı ve Kodaman, 2016, ss. 172-173.[/efn_note] göç eden Yahudiler de ilişkilerdeki önemli bir unsur. İkinci Karabağ Savaşı devam ederken İsrail’de Azerbaycan’ı desteklemek için düzenlenen gösteriler de büyük oranda Azerbaycan’dan göç eden Yahudiler tarafından organize edildi. Hatta İsrail’in Azerbaycan ile yakın askerî ilişkisi ve bu destek gösterileri nedeniyle Ermenistan Tel Aviv’deki büyükelçisini savaş devam ederken, 1 Ekim’de geri çekti.

Azerbaycan Yahudiliği ile ilgili ilginç örneklerden biri de Kırmızı Kasaba’dır. 18. yüzyılın ortalarında kurulan Kırmızı Kasaba, Azerbaycan’da “Balaca İsrail” yani “Küçük İsrail” olarak da bilinir. Burası İsrail’den sonra Yahudilerinin çoğunluğu oluşturduğu tek yerleşim yeri olma özelliğine sahip.[efn_note]Rhonda Spjyak, “Oil, Cell Phones and Mountain Jews: What Fluels Azerbaijan’s Good Relation with Israel?”, Jewish Ideas Daily, http://www.jidaily.com/Ocr, Inga Saffron, “The Mountain Jews of Guba”, Azerbaijan International, Summer 1998, s. 46.[/efn_note]

Ekonomik ilişkiler de gelişti

Bu çerçevede başlayan Azerbaycan – İsrail ilişkileri zamanla çok yönlü bir hale de geldi. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış Müslüman ülkeler arasında İsrail’in en fazla ticaret hacmine sahip olduğu ülke Azerbaycan.

İsrailli firmaların Azerbaycan’da başta iletişim, ulaşım, sağlık, tarım, gıda ve enerji olmak üzere birçok alanda bugün yatırımları var. Azerbaycan’ın İsrail’e yaptığı en önemli ihracat kalemi petrol. En önemli ithalat ürünleri ise insansız hava araçları, tanksavar gibi askerî malzemeler. İsrail halen ihtiyaç duyduğu petrolün yaklaşık olarak %30’unu Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı vasıtasıyla Azerbaycan’dan alıyor. Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesi’ne göre 2019’da Azerbaycan toplam ihracatının %6.8’ini İsrail’e yaptı ve bu rakamla İsrail Azerbaycan’ın en büyük üçüncü ihracat ortağı oldu.

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra işgalden kurtardığı topraklarda hızla restorasyona başlayan Azerbaycan, İsrail’i de bu sürece dahi etti. Örneğin İsrail’in Zengilan bölgesinde bir manda çiftliği kuracağı bilgisi basında yer aldı.[efn_note]“Ayya Lmahamad, Azerbaycan, İsrail’in Petrol İthalatının Büyük Bir Kısmını Karşılıyor”, Azernews, https://www.azernews.az/business/180268.html, (01.08.2021).[/efn_note]

İlişkilerin sınırı

İsrail Güney Kafkasya politikasının merkezine Bakü’yü konumlandırdı, Azerbaycan ile ilişkileri konusunda hep hassas davrandı. Örneğin Karabağ Sorunu konusunda sık sık Azerbaycan lehine açıklamalar yapmadı ama bu ülkeyi çatışmanın başından itibaren destekledi ve Ermenistan ile ilişkilerinde Azerbaycan’ın tepkisini çekecek hamleler yapmaktan kaçındı.

Öte yandan Azerbaycan ve İsrail arasında diplomatik münasebetler 7 Nisan 1992’de tesis edildi. İsrail, Bakü’de büyükelçiliğini 1993’te açtı ama Ermenistan ile ilişkilerini 2007’ye kadar Tiflis’teki büyükelçiliği vasıtasıyla sağladı. Bunlara rağmen Azerbaycan’ın Tel Aviv’de hâlâ büyükelçiliği bulunmuyor. Ancak temmuz ayının sonunda Azerbaycan İsrail’de bir ticaret ve turizm temsilcilik ofisi açtı.

Bazı uzmanlar, Azerbaycan’ın büyükelçilik açmamasının ardında İran ve Arap ülkelerinden gelebilecek tepkiler ile Karabağ Sorunu’nda İslam İşbirliği Teşkilatı’nın desteğini alamama endişesinin yattığını söylüyor, bazı başka uzmanlarsa farklı görüşte…

Büyükelçilik açılmamasının nedeninin İran olduğu iddiasına karşı çıkanlar, Bakü-Tel Aviv ilişkilerinin son yıllarda “stratejik ortaklık” olarak değerlendirilecek bir seviyeye geldiğini düşünüyor. “Azerbaycan’ın İran’dan çekincesi olsa İsrail ile bu yakın diyalogu kurması mümkün olmazdı. Ayrıca İran ile bölgede en sıkı ilişki içerisinde olan Ermenistan’ın İsrail’de büyükelçiliği var” diyorlar. Böyle düşünen uzmanlar Azerbaycan’ın İsrail’de büyükelçilik açmama konusundaki yaklaşımını bütünüyle İran’a bağlamanın, iki ülke ilişkilerinin mevcut durumu düşünüldüğünde çok da gerçekçi görünmediğini savunuyorlar. Hâlihazırda İran’ın ekonomik ve siyasi olarak desteklediği Ermenistan’ın ve Mısır ve Ürdün gibi bazı Arap ülkelerinin de İsrail’de büyükelçilikleri bulunuyor.[efn_note]Bu konudaki tartışmalar için bkz. Kodaman ve Özdaşlı, ss. 123-124.[/efn_note]

Aslında Azerbaycan’ın Tel Aviv’de temsilciliği bulunmasa da, İsrail ile temsilcilik açtığı birçok ülkeden çok daha yakın ve çok yönlü bir ilişki yürütüyor. Özellikle İsrail’deki Azerbaycan Yahudileri iki ülke ilişkilerinin gelişiminde oldukça etkili ve kamu diplomasisi gayet iyi çalışıyor. Zaten Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri tarihsel süreçte analiz edildiğinde, her ne kadar zaman zaman İsrailli yetkililer bu konudaki isteklerini dile getirseler de iki ülkenin büyükelçilik konusunu yakınlaşmaya bir engel olarak görmediği rahatlıkla söylenebilir.

1993’ten itibaren İsrailli siyasetçiler resmî veya gayri resmî düzeyde Azerbaycan’a ziyaretler gerçekleştiriyor. 1997’de dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu Azerbaycan’ı ziyaret etti ve Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile görüştü. Aliyev de 1997’de Amerika’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Amerika Yahudi Kongresi’ne katılarak Amerikan Musevi cemaatinden Ermeni işgaline karşı desteğini istedi. 16 Nisan 1996’da Holokost’u anma dolayısıyla Yahudi cemaatine yönelik bir konuşma yaparak ilişkileri sıcak tutmaya çalıştı. 22-24 Nisan 1999 tarihlerinde, Washington’da Holokost Müzesi’ni ziyaret etti. 2009 yılında ise dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Azerbaycan’a yaptığı ziyaret büyük yankı uyandırdı, özellikle İran’ın tepkisine neden oldu. İlerleyen dönemlerde de farklı düzeylerde karşılıklı resmî ziyaretler devam etti.

Özetle iki ülke ilişkilerinin Azerbaycan’ın büyükelçilik açmamasına rağmen oldukça yakın olduğuna dair çok fazla örnekler sunulabilir. Bununla birlikte ticaret ve turizm ofisinin açılması, büyükelçiliğin de açılacağı yönünde bir sinyal olabilir. Aslında İkinci Karabağ Savaşı ve bu savaşta iki ülke ilişkilerinin yakınlığının uluslararası alanda daha geniş bir çevre tarafından fark edilmesi, Azerbaycan’a yönelik “bu kadar yakın ilişki varken temsilcilik neden yok” gibi sorunların daha fazla dillendirilmesine ve bir baskı unsuru olmasına neden olabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2021’de yayımlanmıştır.

Esma Özdaşlı
Esma Özdaşlı
Doç. Dr. Esma Özdaşlı - 2005 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesiyle mezun olan Özdaşlı, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden 2008 yılında “Rus Dış Politikasını Şekillendiren Temel Dinamikler Çerçevesinde Rusya Federasyonu - Orta Asya Türk Cumhuriyetleri (Türkistan) ilişkileri (1991-1999)” başlıklı teziyle yüksek lisans ve 2012 yılında “Stratejik Ortaklık Kavramı ve Azerbaycan’ın İsrail Politikası“ başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlanmış olan Özdaşlı’nın başlıca telif eserleri; “İsrail’in Orta Asya (Türkistan) Türk Cumhuriyetleri ile İlişkileri”, “Stratejik Ortaklık Bağlamında Azerbaycan-İsrail İlişkileri” ve “Ermenistan Dış Politikası (1991-2019) (eds.) başlıklı kitaplardır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Azerbaycan-İsrail: Dar ama derin bir ilişki

Azerbaycan ve İsrail ilişkileri ne zaman başladı? Karabağ Sorunu, Ermeni lobisi, İran’ın politikaları ilişkilerin seyrini nasıl etkiledi? Yahudi lobisinin ilişkilere etkisi ne? İki ülke ilişkilerinin sınırları ne? Doç. Dr. Esma Özdaşlı yazdı.

Geçen sene yapılan İkinci Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında İsrail’in Azerbaycan’a verdiği destek iki ülkenin epey bir süredir devam eden iş birliğinin farkında olmayanlar için şaşırtıcıydı. Oysa 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden hemen sonra başlayan Bakü ve Tel Aviv ilişkileri bugün askerî boyutu da olan çok yönlü bir ilişki ağı içinde.

İki ülke ilişkileri nasıl başladı ve gelişti?

Bağımsızlığından beri Azerbaycan’ın iç ve dış politikasını şekillendiren, diğer ülkelerle ilişkilerini etkileyen iki önemli konu, İsrail ile ilişkilerinin de temelini oluşturdu: Birincisi Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 rayonun (bölgenin) Ermenistan işgalinde olması; ikincisi de Azerbaycan’ın hidrokarbon kaynaklarının değeri üzerinden küresel piyasalara ulaştırılması.

Aslında bu iki mesele büyük oranda birbirleri ile bağlantılıydı çünkü işgal ancak Azerbaycan’ın askerî gücünü geliştirmesiyle son bulacaktı; bu da, Bakü’yü ekonomisinin en önemli girdisi olan enerji gelirlerini ordunun modernizasyonuna harcamaya yöneltti. Zira, siyasi ve ekonomik açıdan bölgenin en güçsüz ülkesi olan Ermenistan’ın Karabağ’ı yaklaşık olarak 30 yıl işgal edebilmesi, 1990’lı yıllarda Azerbaycan ve Ermenistan’ın askerî gücü arasında ciddi uçurumlar bulunması ve uluslararası güç dengesinin Azerbaycan aleyhine gelişmesiyle yakından ilgiliydi.

Ermenistan, Rusya ile sürdürdüğü çok yönlü askerî iş birliği, İran’dan aldığı doğrudan ve dolaylı destek ve Ermeni lobisi sayesinde Batılı ülkelerden aldığı yardımlarla askerî gücünü artırmıştı. Oysa o tarihlerde Azerbaycan’ın askerî açıdan destek alabileceği tek devlet Türkiye olmuştu.

Bununla birlikte 1990’lı yılların başında Türkiye’nin ekonomik açıdan Azerbaycan’ı destekleme imkânlarının kısıtlılığı ve askerî teknolojisinin yeterince gelişmemiş olması, Azerbaycan’ı başka ülkelerle de askerî ilişki kurmaya yöneltti, bu süreçte İsrail en önemli seçeneklerden biri haline geldi. Özellikle Ermeni lobisinin baskısı ile gelişmiş silah teknolojisine sahip Batılı ülkelerin Azerbaycan’a silah satışına açık ve örtülü ambargo uygulamaları, Azerbaycan’ı İsrail ile yakın ilişki kurmaya yöneltti.

İsrail’in ise Sovyetlerin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan çoğunluğu Müslüman ülkelerle diyalog kurma isteği, iki ülke arasında kısa sürede çok yönlü ilişki kurulmasını kolaylaştırdı. O tarihlerde Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakın olması, Azerbaycan-İsrail ilişkilerini de olumlu yönde etkiledi.

İlişkilerdeki önemli bir ayak: Askerî iş birliği

Azerbaycan, başından beri İsrail’den kolaylıkla askerî malzeme temin edebildi. Hatta bazı basın organlarına göre İsrail, Azerbaycan ordusuna bağımsızlığından önce de silah gönderdi, Birinci Karabağ Savaşı sırasında da Stinger füzeleri gibi silahlar sağladı.[efn_note]İlya Bourtman, “İsrael and Azerbaijan Furtive Embrace”, Middle East Quartely, Summer 2006, p. 47.[/efn_note]

1999’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Efraim Sneh’in Bakü’de yaptığı görüşme iki ülkenin askerî alandaki iş birliğine ivme kazandırdı. İsrailli bazı askeri üretim şirketlerinin Azerbaycan’da temsilcilikleri var, bu firmalar askerî teçhizatların modernizasyonunda da yer alıyor.

İsrail firmaları Azerbaycan’a gelişmiş havacılık sistemleri, füze savunma sistemleri, insansız hava araçları, tanksavar, top, telsiz cihazı ve piyadesiz silah sistemleri satıyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SUPRI) verilerine göre, 2011-20 yıllarında İsrail yaklaşık %27’lik pay ile Rusya’dan sonra Azerbaycan’ın en fazla silah ithal ettiği ülke.[efn_note]Pieter D. Wezeman, Alexandra Kuimova and Jordan Smith, “Arms Transfers to Conflict Zones: The Case of Nagorno-Karabakh”, Stockholm Internatıonal Peace Research Instıtute, https://www.sipri.org/commentary/topical-backgrounder/2021/arms-transfers-conflict-zones-case-nagorno-karabakh, (11.08.2021).[/efn_note] SUPRI ayrıca 2016-2020 yılları arasında İsrail’in Azerbaycan’a silah satışının arttığını, hatta bu dönemde İsrail’in bütün silah ihracatının %17’sini Azerbaycan’a yapılan satışların oluşturduğunu da not ediyor.

İki ülkenin 2012’de İHA ve uydu sistemleri gibi stratejik askerî malzemeleri içeren 1.6 milyar dolarlık askerî anlaşma imzalaması büyük yankı uyandırmıştı.

Azerbaycan’ın askerî envanterinde İsrail yapımı LORA balistik füzeleri, Aerostar, Orbiter 3, Hermes 450, HeronTP, Hermes 900 İHA ve SİHA’ları ile Orbiter 1K, Skystriker gibi kamikaze İHA’lar yer alıyor. Azerbaycan bu İHA ve SİHA’ların bir kısmını doğrudan bir kısmını da üretmek amacıyla lisansını satın aldı.[efn_note]Seth J. Frantzman, “Israel Revolutionized Azerbaijan’s Drone Arsenal. Are the Weapons Working?”, The Jerusalem Post, https://www.jpost.com/jpost-tech/israel-revolutionized-azerbaijans-drone-arsenal-are-the-weapons-working-635829, (01.08.2021).[/efn_note]

Dört Gün Savaşları: İsrail ve Azerbaycan için de dönüm noktası

Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1 Nisan 2016 – 5 Nisan 2016’da yaşanan ve “Dört Gün Savaşları” olarak da bilinen çatışmaların iki anlamı vardı: Her iki ülke açısından da psikolojik eşik olan çatışmalar, 30 yıl boyunca “Ermenistan’ın askeri açıdan üstün olduğu” mitini yıkarken 1994’ten sonra ilk defa Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtarmasını sağladı.

Bu olay yalnızca Azerbaycan’ın askerî açıdan özgüveni artırmadı, İsrail ile ilişkileri için de bir dönüm noktası oldu zira Azerbaycan’ın üstünlüğü ele geçirmesinde İsrail’den alınan teknolojik silahların payı büyüktü.

Bu tarihten sonra iki ülke arasındaki askerî ilişkilerde gözle görülür bir artış yaşandı. Aynı yıl dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun Bakü’ye yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında 5 milyar dolarlık silah anlaşması için mutabakata varıldığı açıklandı.

Yahudi lobisinin etkisi

Bakü – Tel Aviv ilişkilerinin bir ayağında da Azerbaycan’ın Ermeni lobisini dengeleme ihtiyacı var.

1992 tarihli ve ABD’nin eski Sovyet cumhuriyetlerine yardım yapmasını öngören “Özgürlükleri Destekleme Yasası”ndan Ermeni lobisinin etkisiyle Azerbaycan çıkarılınca Bakü, Türkiye’nin de teşvikiyle Ermeni lobisini dengelemek için Yahudi lobisi ile yakın ilişki kurulması yönünde bir politika izlemeye başladı.

Yahudi lobisinin küresel enerji piyasasındaki ve savunma sanayisindeki gücü de Azerbaycan için önemli oldu. Örneğin, Azerbaycan’ın bağımsızlığından itibaren petrolün Batı’ya ulaştırılması için ortaya atılan birçok proje arasından Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın seçilmesinde de Yahudi lobisi ve Yahudi finans kuruluşları etkili oldu.[efn_note]Halil Erdemir, “The Policies Araund the BTC Pipeline”, Alternatives, Volume 8, Number 4, Winter 2009, p. 21.[/efn_note]

İran etkisi

Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin gelişiminde İran’ın etkisini de göz ardı etmemek gerekir.

Tahran, Bakü – Tel Aviv yakınlaşmasını kendisi açısından büyük bir tehdit olarak görüp bunu engellemek için her türlü aracı kullanmaya çalıştı ama Karabağ Sorunu’ndaki duruşu ve Ermenistan’a yaptığı yardımlar tam tersi bir etki yaratarak Azerbaycan’ı İsrail’e yakınlaştıran bir unsur haline geldi.

Azerbaycan’ın, İran’ın komşusu olması da İsrail’in gözünde Azerbaycan’a verilen ehemmiyeti artıran bir unsur. İsrail ve Yahudi lobisinin etkili olduğu Amerikan basınının Azerbaycan’dan bahsederken sıklıkla “İran’ın komşusu” sıfatını kullanmaları “İran” faktörünün İsrail açısından önemine işaret ediyor. Zira, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile birlikte İsrail’in İran’ı çevrelemek için bu ülkenin komşuları ile yakın ilişki kurması yani “Yeni Çevre Stratejisi”[efn_note]1950’li yıllarda İsrail, Arapların tecridinden kurtulmak için Arap çemberinin dışındaki ülkelerle ittifaklar kurmaya yönelik birtakım girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimlerin en önemlisi “Çevre/Çevreleme Stratejisi”dir. 1990’lı yıllarda ise İsrail’in İran’ı Çevreleme Stratejisi, bu stratejiye atıfla “Yeni Çevre Stratejisi” olarak isimlendirilmiştir. İronik olan ise 1950’li yıllarda İsrail’in Arapları çevrelemek için uygulamaya koyduğu Çevre Stratejisi’nin en önemli ortağı İran iken, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile İsrail tarafından çevrelenmek istenenin İran olmasıdır.[/efn_note] İsrail’in İran politikasının en önemli parçalarından biri.

İsrail’in anti-semitizm hassasiyeti

İsrail açısından başka önemli bir unsur da Azerbaycan’da geçmişten günümüze anti-semitizmin yaşanmaması.

Yahudiler, İsrail’den sonra kendilerini güvenli hissettikleri ikinci yer olarak Azerbaycan’ı işaret ediyorlar.[efn_note]Murad Salmanov, “Kafkasların Kanayan Yarası Karabağ!”, Şalom, https://www.salom.com.tr/haber-116475-kafkaslarin_kanayan_yarasi_karabag.html, (21.07.2021).[/efn_note] Avrupa’daki sinagoglardan da büyük bir sinagogun, 9 Mart 2003’te Bakü’de açılmış olması da Azerbaycan’ın anti-semitizimden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan’dan İsrail’e 1970’lerden itibaren[efn_note]1972’de SSCB, Yahudilerin İsrail’e göçüne izin veren bir karar almış ve bu süreçten sonra Azerbaycan’daki Yahudi nüfusunda önemli oranda düşüş yaşanmaya başlamıştır. Azerbaycan Yahudilerinin en kalabalık olduğu 1970’lerde ülkede 41.288 Yahudi varken bunların 3 bini 1972-78 yılları arasında İsrail’e göç etmiştir. Sadece 1979-1989 yılları arasında İsrail’e göç edenlerin sayısı 8 bini geçmiştir. Günümüzde ise bu rakamın 80 bini aştığını bilinmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Özdaşlı ve Kodaman, 2016, ss. 172-173.[/efn_note] göç eden Yahudiler de ilişkilerdeki önemli bir unsur. İkinci Karabağ Savaşı devam ederken İsrail’de Azerbaycan’ı desteklemek için düzenlenen gösteriler de büyük oranda Azerbaycan’dan göç eden Yahudiler tarafından organize edildi. Hatta İsrail’in Azerbaycan ile yakın askerî ilişkisi ve bu destek gösterileri nedeniyle Ermenistan Tel Aviv’deki büyükelçisini savaş devam ederken, 1 Ekim’de geri çekti.

Azerbaycan Yahudiliği ile ilgili ilginç örneklerden biri de Kırmızı Kasaba’dır. 18. yüzyılın ortalarında kurulan Kırmızı Kasaba, Azerbaycan’da “Balaca İsrail” yani “Küçük İsrail” olarak da bilinir. Burası İsrail’den sonra Yahudilerinin çoğunluğu oluşturduğu tek yerleşim yeri olma özelliğine sahip.[efn_note]Rhonda Spjyak, “Oil, Cell Phones and Mountain Jews: What Fluels Azerbaijan’s Good Relation with Israel?”, Jewish Ideas Daily, http://www.jidaily.com/Ocr, Inga Saffron, “The Mountain Jews of Guba”, Azerbaijan International, Summer 1998, s. 46.[/efn_note]

Ekonomik ilişkiler de gelişti

Bu çerçevede başlayan Azerbaycan – İsrail ilişkileri zamanla çok yönlü bir hale de geldi. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış Müslüman ülkeler arasında İsrail’in en fazla ticaret hacmine sahip olduğu ülke Azerbaycan.

İsrailli firmaların Azerbaycan’da başta iletişim, ulaşım, sağlık, tarım, gıda ve enerji olmak üzere birçok alanda bugün yatırımları var. Azerbaycan’ın İsrail’e yaptığı en önemli ihracat kalemi petrol. En önemli ithalat ürünleri ise insansız hava araçları, tanksavar gibi askerî malzemeler. İsrail halen ihtiyaç duyduğu petrolün yaklaşık olarak %30’unu Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı vasıtasıyla Azerbaycan’dan alıyor. Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesi’ne göre 2019’da Azerbaycan toplam ihracatının %6.8’ini İsrail’e yaptı ve bu rakamla İsrail Azerbaycan’ın en büyük üçüncü ihracat ortağı oldu.

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra işgalden kurtardığı topraklarda hızla restorasyona başlayan Azerbaycan, İsrail’i de bu sürece dahi etti. Örneğin İsrail’in Zengilan bölgesinde bir manda çiftliği kuracağı bilgisi basında yer aldı.[efn_note]“Ayya Lmahamad, Azerbaycan, İsrail’in Petrol İthalatının Büyük Bir Kısmını Karşılıyor”, Azernews, https://www.azernews.az/business/180268.html, (01.08.2021).[/efn_note]

İlişkilerin sınırı

İsrail Güney Kafkasya politikasının merkezine Bakü’yü konumlandırdı, Azerbaycan ile ilişkileri konusunda hep hassas davrandı. Örneğin Karabağ Sorunu konusunda sık sık Azerbaycan lehine açıklamalar yapmadı ama bu ülkeyi çatışmanın başından itibaren destekledi ve Ermenistan ile ilişkilerinde Azerbaycan’ın tepkisini çekecek hamleler yapmaktan kaçındı.

Öte yandan Azerbaycan ve İsrail arasında diplomatik münasebetler 7 Nisan 1992’de tesis edildi. İsrail, Bakü’de büyükelçiliğini 1993’te açtı ama Ermenistan ile ilişkilerini 2007’ye kadar Tiflis’teki büyükelçiliği vasıtasıyla sağladı. Bunlara rağmen Azerbaycan’ın Tel Aviv’de hâlâ büyükelçiliği bulunmuyor. Ancak temmuz ayının sonunda Azerbaycan İsrail’de bir ticaret ve turizm temsilcilik ofisi açtı.

Bazı uzmanlar, Azerbaycan’ın büyükelçilik açmamasının ardında İran ve Arap ülkelerinden gelebilecek tepkiler ile Karabağ Sorunu’nda İslam İşbirliği Teşkilatı’nın desteğini alamama endişesinin yattığını söylüyor, bazı başka uzmanlarsa farklı görüşte…

Büyükelçilik açılmamasının nedeninin İran olduğu iddiasına karşı çıkanlar, Bakü-Tel Aviv ilişkilerinin son yıllarda “stratejik ortaklık” olarak değerlendirilecek bir seviyeye geldiğini düşünüyor. “Azerbaycan’ın İran’dan çekincesi olsa İsrail ile bu yakın diyalogu kurması mümkün olmazdı. Ayrıca İran ile bölgede en sıkı ilişki içerisinde olan Ermenistan’ın İsrail’de büyükelçiliği var” diyorlar. Böyle düşünen uzmanlar Azerbaycan’ın İsrail’de büyükelçilik açmama konusundaki yaklaşımını bütünüyle İran’a bağlamanın, iki ülke ilişkilerinin mevcut durumu düşünüldüğünde çok da gerçekçi görünmediğini savunuyorlar. Hâlihazırda İran’ın ekonomik ve siyasi olarak desteklediği Ermenistan’ın ve Mısır ve Ürdün gibi bazı Arap ülkelerinin de İsrail’de büyükelçilikleri bulunuyor.[efn_note]Bu konudaki tartışmalar için bkz. Kodaman ve Özdaşlı, ss. 123-124.[/efn_note]

Aslında Azerbaycan’ın Tel Aviv’de temsilciliği bulunmasa da, İsrail ile temsilcilik açtığı birçok ülkeden çok daha yakın ve çok yönlü bir ilişki yürütüyor. Özellikle İsrail’deki Azerbaycan Yahudileri iki ülke ilişkilerinin gelişiminde oldukça etkili ve kamu diplomasisi gayet iyi çalışıyor. Zaten Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri tarihsel süreçte analiz edildiğinde, her ne kadar zaman zaman İsrailli yetkililer bu konudaki isteklerini dile getirseler de iki ülkenin büyükelçilik konusunu yakınlaşmaya bir engel olarak görmediği rahatlıkla söylenebilir.

1993’ten itibaren İsrailli siyasetçiler resmî veya gayri resmî düzeyde Azerbaycan’a ziyaretler gerçekleştiriyor. 1997’de dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu Azerbaycan’ı ziyaret etti ve Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile görüştü. Aliyev de 1997’de Amerika’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Amerika Yahudi Kongresi’ne katılarak Amerikan Musevi cemaatinden Ermeni işgaline karşı desteğini istedi. 16 Nisan 1996’da Holokost’u anma dolayısıyla Yahudi cemaatine yönelik bir konuşma yaparak ilişkileri sıcak tutmaya çalıştı. 22-24 Nisan 1999 tarihlerinde, Washington’da Holokost Müzesi’ni ziyaret etti. 2009 yılında ise dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Azerbaycan’a yaptığı ziyaret büyük yankı uyandırdı, özellikle İran’ın tepkisine neden oldu. İlerleyen dönemlerde de farklı düzeylerde karşılıklı resmî ziyaretler devam etti.

Özetle iki ülke ilişkilerinin Azerbaycan’ın büyükelçilik açmamasına rağmen oldukça yakın olduğuna dair çok fazla örnekler sunulabilir. Bununla birlikte ticaret ve turizm ofisinin açılması, büyükelçiliğin de açılacağı yönünde bir sinyal olabilir. Aslında İkinci Karabağ Savaşı ve bu savaşta iki ülke ilişkilerinin yakınlığının uluslararası alanda daha geniş bir çevre tarafından fark edilmesi, Azerbaycan’a yönelik “bu kadar yakın ilişki varken temsilcilik neden yok” gibi sorunların daha fazla dillendirilmesine ve bir baskı unsuru olmasına neden olabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2021’de yayımlanmıştır.

Esma Özdaşlı
Esma Özdaşlı
Doç. Dr. Esma Özdaşlı - 2005 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesiyle mezun olan Özdaşlı, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden 2008 yılında “Rus Dış Politikasını Şekillendiren Temel Dinamikler Çerçevesinde Rusya Federasyonu - Orta Asya Türk Cumhuriyetleri (Türkistan) ilişkileri (1991-1999)” başlıklı teziyle yüksek lisans ve 2012 yılında “Stratejik Ortaklık Kavramı ve Azerbaycan’ın İsrail Politikası“ başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlanmış olan Özdaşlı’nın başlıca telif eserleri; “İsrail’in Orta Asya (Türkistan) Türk Cumhuriyetleri ile İlişkileri”, “Stratejik Ortaklık Bağlamında Azerbaycan-İsrail İlişkileri” ve “Ermenistan Dış Politikası (1991-2019) (eds.) başlıklı kitaplardır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x