Savaşlara, yıkımlara, sık sık yaşanan elektrik kesintilerine, bir anda başlayıp bir anda sönen silahlı çatışmalara rağmen, ilk kez kendisini ziyaret eden birçok kişide, neşeli ve hiç bitmek bilmez bir dirence sahip olduğu izlenimi bırakan Lübnan’ın başkenti Beyrut, 4 Ağustos’ta akşam saatlerinde bugüne kadar tanık olduğu bütün patlamalardan da büyük bir patlamayla sarsıldı.
Onlarca ölü, 4 bin yaralı var, ülkede iki hafta olağanüstü hal ilan edildi. Patlamanın sebebine dair iddialar çok ancak henüz kesin bir bilgi yok. Kesin olan tek şey, bugüne kadar yaşanan travmaları belli ve sınırlı bir alanda tutmaya başararak yoluna devam etmiş Lübnan’ın bu sefer işinin çok daha zor olacağı.
Aslında ülkede zaten son zamanlarda her zamankinden de ağır bir biçimde çöküntü yaşanıyor, ekonomi hiç olmadığı kadar zorlanıyor, siyasal istikrarsızlık, yıllarca hükümetsiz yaşamaya alışmış Lübnan’ı her zamankinden de çok sarsıyor ve Lübnanlılar o ünlü, ‘dirençli olma’ özelliklerini kaybetmeye başladıklarını hissediyorlardı. Korkunç patlamadan bir gün önce Lübnanlı yazar ve çevirmen Lina Mounzer New York Times gazetesine yazdığı köşe yazısında, halkının içinde bulunduğu çok zor koşulları anlatıp, Lübnanlıların hem gurur duydukları hem de zorlukları aşmak için güç aldıkları meşhur “Lübnanlılar ve Lübnan dayanıklıdır” efsanesini tartıştı.
%80 değer kaybeden Lübnan sterlini, %50’nin üzerinde enflasyon
Yazı, pandeminin Lübnan’ı birçok açıdan ciddi anlamda etkilediğini anlatarak başlıyor:
“Lübnan’ı bilen herkes, ‘Lübnanlılar dirençlidir’ sözünü duymuştur. Lübnan halkı, 15 yıl süren bir iç savaş, Suriye ile yaşanan siyasi gerilimler, İsrail’le yapılan savaşlar ve çökmekte olan kamu hizmeti alt yapısı gibi türlü zorluklara göğüs gerdiği için böyle bilinir.
Mart ayındaki koronavirüs karantinasıyla birlikte daha da kötüleşen ekonomik çöküş, Lübnanların yaşadığı felaketlerin sonuncusu. Hükümetin uzun yıllardır devam eden finansal manevraları ve kötü borç yönetiminin ardından, bankalar ve Merkez Bankası ülkenin döviz rezervlerini azaltma kararı aldı. Neticede, uzun süredir dolara sabitlenmiş olan Lübnan sterlini Ekim ayından bu yana yüzde 80’lik bir değer kaybına uğradı.
Lübnan halkı yıllarca kazandığını bir gecede kaybederken, gıda ve temel mallardaki enflasyon oranı art arda üç ay boyunca yüzde 50’nin üzerine çıktı.”
İşini kaybeden binlerce insan, azalan döviz girişi
Lübnanlı yazar Mounzer ülkenin ana gelir kaynağı olan turizm ve hizmet sektörünün çöküşünün sonuçlarına da değiniyor:
“Lübnan ekonomisi hizmet sektörüne dayalı; üretimin çok az olduğu ülkede ithalat oldukça yüksek. Lübnan lirasının hızla değer kaybetmesi ve dolara erişimin olmayışı yüzünden birçok dükkân kepenk indirdi. Maaşlar birden kesintiye uğradığı için satın alma gücünü kaybetti. Ekonominin temel taşlarından olan turizm de son aylarda zorunlu karantina süreciyle birlikte büyük bir darbe aldı.
Ülkede yaklaşık bin restoran kapanmak zorunda kalırken yalnızca bu sektörde 25 bin kişi işinden oldu. Bütçe açığını dengelemek üzere yeterli doların ülkeye girmesini sağlayan işçi dövizleri, birçok Lübnanlının çalıştığı Körfez ülkelerinde petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle son yıllarda oldukça azalmış durumda. 2020 yılına dair veriler henüz mevcut değil. Ancak, bankalara olan güven kaybı ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle banka veya kişiler aracılığıyla ülkeye para girişi olmadığından dövizler daha da azalma eğiliminde.”
Facebook’ta bebek mamasıyla şık kıyafet takası
Lübnanlı yazar ekonomik anlamda büyük zorluk çeken insanların ihtiyaçlarını karşılamak için bulduğu çözümleri de örnekleriyle anlatıyor:
“Ekonominin kötüye gitmesine neden olan bu faktörlerin sonucunda ülke nüfusunun yüzde 65’ine tekabül eden 3,25 milyonluk orta sınıfın büyük bir kısmı yoksulluğa sürüklendi. Yoksullar açlık sınırının altında yaşıyor. İnsanlar, bir kez daha hükümetin yarattığı sorunlarla mücadele etmek zorunda.
Ellerinde avuçlarında ne varsa değiş tokuş yapmak isteyen insanlar, Facebook’ta takas grupları oluşturarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Kimi zaman bebek mamasına karşılık şık bir kıyafet, kimi zamansa bir torba pirince bir kadeh takımı… Kimi, bir bebek bezi için silah zoruyla eczane soyarken, kimisi de bir başkasına bıçakla saldırıp soymaya çalışıyor, ardından hıçkırıklara boğularak özür diliyor, ailesine bakmak ve hayatta kalmak için bunu yapmak zorunda olduğunu söylüyor.”
Lübnanlıların dayanıklılığı: Hem avuntu hem gurur kaynağı
2019’un son aylarında Lübnan’da çok geniş katılımlı gösteriler yaşandı. 17 Ekim 2019’da yönetici elitin yolsuzluğuna ve sürdürülen mezhepçi sisteme karşı toplu protestolar sonucu hükümet devrildi. Ancak yeni hükümet de git gide kötüleşen yaşam koşullarını düzeltmek için pek büyük bir çaba göstermedi. Yazar Lübnan’da bugün gelinen noktayı şu cümlelerle tasvir ediyor:
“Yoksulluk ülke çapında hissedilir bir hal aldı. Kepenklerini indiren dükkanlarda, temel hizmetlerin aksadığı farklı mahallelerde biriken çöp yığınlarında ve gün içinde 20 saatten fazla elektrik kesintisinin olduğu Beyrut sokaklarının kapkaranlık gecelerinde bu yoksulluğu görmek mümkün.
Şimdi oturup da benzersiz cümbüş içindeki barlarıyla adına birçok şiir yazılan, çoğu Batılı gazetecinin dilinden düşürmediği, önemli gazetelerde hep adı geçen Beyrut’un aynı Beyrut olduğunu düşünmek bir hayli zor.
Bu gazete yazıları, hep kendimize güvenmeye ne kadar hevesli olduğumuz efsanesini yaymaya çalıştı; Lübnanlıların şehre mermiler yağarken bile dans etmesini bildiğini, yer altı sığınaklarını gece kulüplerine çevirdiğini, her zorluğa bir çözüm bulduklarını anlattı. Çünkü Lübnanlılar, becerikli ve dayanıklıdır. Bir bakıma bu düşünce, hem zor yaşam koşulları karşısında bir avuntu hem de tüm bunların nasıl üstesinden geldiğimizi gösteren bir gurur kaynağıdır.”
Ülke dışına kaçırılan 6 milyar dolar ve halkın 100 dolar çekme yasağı
Lina Mounzer halkın çok büyük bir kısmı zorluklar içindeyken durumdan istifade eden banka sahiplerini de eleştiriyor:
“Görünen o ki, yaptıkları vurgunculukla halkı ve ülkeyi mahvettikten sonra bile koltuktan inmeyi reddeden siyasetçiler ve eski savaş ağaları dışında Lübnan’da ‘dirençli’ bir kimse yok. İktisatçılar uzun yıllar boyunca Lübnan bankalarının ne kadar dirençli olduğunu söylediler. Şimdilerde bu durum, yalnızca banka sahipleri için geçerli.
Son kredi mercii olarak bilinen Uluslararası Para Fonu IMF bile kredi sağlanması için gerekli olan maddi bilançonun denetimi adına bankaları bir araya getiremiyor. Şimdiye kadar geciken müzakereler nedeniyle iki üst düzey görevli istifa etti. İstifasını sunan ve Maliye Bakanlığı’nda önceden üst düzey yöneticilik görevinde bulunan Alain Bifani, banka sahiplerinin 6 milyar dolar değerinde bir parayı ülke dışına kaçırdığını ve küçük mevduat sahiplerinin 100 dolar bile çekmelerine engel olduklarını ortaya çıkardı.”
Artan yorgunluk ve kurulamayan hayaller
Pandemi döneminde ihtiyaç sahibi ailelere yönelik yardım miktarının önce azaltılması sonra yapılamaması, ülkedeki kültür sanat faaliyetlerinde kullanılmak üzere ayrılan öğrenci fonlarına bile el konması, Lübnan’daki durumu gözler önüne seriyor:
“Christine Tohme, yerel sanatları ve kültürel üretimi destekleyen Ashkal Alwan adlı kuruluşun küratör ve kurucusu. Tohme, iç savaştan iki yıl sonra önce kendi arabasında faaliyetlerine başladı. Geçtiğimiz 27 yıl içinde, yetersiz devlet fonlarına rağmen bu kuruluş dünyanın dört bir yanından adayların başvurduğu saygın bir sanat programının yürütücülüğünü üstlendi. Bu sene, sanat programı zorla erkenden kapatılırken, öğrenciler için ayrılan fonlara bankalar el koydu. Tohme, yaşananlar karşısında hissettiklerini şu sözlerle ifade ediyor: “Her şeyin iyi olması için çok çalıştık. Şimdi düştüğümüz duruma bakın. Geleceğe dair hayal kuramamak veya bir öngörüde bulunamamak çok üzücü. Çok yoruldum”.
Bu yorgunluk, karşılaştığım insanların gözlerinde ve seslerinde gitgide daha da çekilmez bir hal alıyor. Belki de dirençlilik bizi ayakta tutan koca bir yalandı. Kamu veya sosyal hizmetleri asgari düzeyde karşılayamayacak derecede yozlaşmış bir devletin ayakta kalması için tekrarlanan bir yalan…
Ve kendi halkını hiç düşünmeyen bir devlet… Öyle ki, pandemi sırasında aç ailelere vaat edilen üç kuruşluk maddi yardımda bile sıkıntı çıkaran ve devalüasyon yüzünden ailelerin alacağı yardım miktarını 180 dolardan 50 dolara düşüren, sonunda da bu yardımı dağıtmayan bir devlet.
Geçtiğimiz yılın sonlarında başlayan protestolar, dirençli olmayı gerektiren koşulların da değişmesi gerektiğini söylüyordu; yasal olarak devletin çözmesi gereken sorunlara şahsi çözümler bulmayı reddetmek. Durum şimdilik pek iç açıcı gözükmese de en azından şunu biliyoruz: Bir efsane ne kadar çekici olursa olsun, eksik hayatlar için garip bir avuntudan ibarettir.”
Bu yazı ilk kez 5 Ağustos 2020’de yayımlanmıştır.