Çin, İsrail-Filistin ihtilafını nasıl görüyor?

Çin öteden beri İsrail ile ekonomik ilişkilerini geliştirirken, siyasi açıdan Filistin davasının savunucusu rolünü sürdürüyor. Ama son çatışmalar Çin’in her iki tarafla iyi ilişkileri sürdürmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdi.

İsrail ile Hamas arasında yaşanan son yılların en şiddetli çatışmaları, küllenmeye yüz tutan sanılan Filistin sorununu tüm dünyaya yeniden hatırlattı. İsrail’in Hamas’ın fırlattığı binlerce rokete yüzlerce Filistinlinin ölümüne neden olan hava saldırıları ve topçu ateşiyle yanıt vermesi, soruna en tarafsız yaklaşan ülkeleri bile pozisyonunu yeniden değerlendirmeye yönlendirdi. Bunlardan biri de Çin…

Asia Times gazetesi için bir yazı kaleme alan Çin-İsrail Global Ağ ve Akademik liderlik (SIGNAL) adlı bir düşünce kuruluşunun araştırma direktörü Dale Aluf’a göre olağanüstü şiddetli çatışmalar Çin’in her iki tarafla iyi geçinme politikasına ağır darbe vurdu ve sonuçta kaybeden Çin-İsrail iyi dostluk ilişkileri olabilir.

Yazısına çatışmaların boyutlarını anlatarak başlayan Aluf, o ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını da yürüten Çin’in iki taraf arasında artan gerilimi düşürmek için bir açık oturuma başkanlık ettiğini belirtiyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin tarafları şiddete son vermeye ve “başta İsrail olmak üzere” itidal çağrısında bulunduğuna dikkat çekiyor:

“Açıklamadaki dil dikkatli olmakla “Özellikle İsrail” sözleriyle birlikte mesajı açıktı. Wang “Özellikle İsrail’in tedbirli davranması ve Müslümanlara yönelik şiddete, tehditlere ve provokasyonlara son vermesi ve (…) Kudüs’teki kutsal yerlerin tarihsel statükosunu sürdürmesi ve saygı duyması gerektiğini” vurguladı.

Çin – İsrail ticareti 30 yılda 440 kat arttı

İsrail-Çin dostluğu geçen 10 yılda epey ilerlemişti… Ya da böyle söyleniyordu. İki ülke arasında resmî ilişkilerin ilk kez kurulduğu 1992’de karşılıklı ticaret 50 milyon dolar kadardı. Bugün bu miktar 11 milyar doları aştı.

Sadece ticaret de değil. Çin, İsrail’in yere göğe sığdırılamayan teknoloji sektörüne milyarlar yatırmış ve İsrail, Çin’in Kuşak Ve Yol İnisiyatifi adını verdiği küresel çapta devasa altyapı projesi kapsamında önemli bir ortak olarak ortaya çıkmıştı.

İsrail çalışmaları Çin anakarasındaki üniversitelerinde ön plana çıkmış ve sadece 2019’da 150 bin Çinli turist Yahudi Devleti’ni ziyaret etmişti.

Ne var ki bu yeni kurulmuş dostluğun siyasi alana yansımakta başarısız olduğu anlaşılıyor. Çin, Birleşmiş Milletler’de oyunu kararlı biçimde İsrail’e karşı kullanıyor. İsrail Pekin’i, Hamas ve Filistinli İslami Cihad’ın faaliyetlerini destekleyen ve İsrail’in yok edilmesi çağrılarında bulunan İran’ı desteklemekten vazgeçmeye ikna edemedi.

Dahası Çin, Hamas’ı bir terör örgütü ilan etmeyi reddediyor ve hatta Hamas Gazze’yi seçimden çok güç kullanarak kontrolü altında tutmasına rağmen bir keresinde onları “Filistin halkının seçilmiş temsilcileri” olarak nitelemişti.

Dışişleri Bakanı Wang Yi ayrıca “Filistin meselesi Ortadoğu sorununun her zaman özünde bulunmaktadır” diyerek Çin’in uzun süredir devam eden kanaatini doğrulamıştı.

Çin’in Ortadoğu meselesinin özünü İsrail-Flistin çatışması olarak tanımlaması, İran ile Suudi Arabistan arasında uzun süredir devam eden, komşu ülkelere de sıçrayan ve Yemen’in çok büyük bölümünde bir insani krize yol açan soğuk savaşın karmaşıklığını anlamasını da zorlaştırıyor. (…)

Çin-İsrail ilişkileri nasıl normalleşti?

Çin’in İsrail’e ve İsrail-Filistin ihtilafına yönelik tavrının kökleri Çin’in modern tarihine dayanıyor.

1950’de İsrail, Orta Doğu’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkeydi. Ancak Çin karşılık vermedi.

O zamanlar Komünist Parti Başkanı Mao Zedong, “Emperyalist Batı”ya karşı “Birleşik Cephe”ye katılmak için Arap ve Müslüman dünyasından taraftar toplamaya çalıştı. Buna göre Çin, Filistin davasına sempati duymaya başladı ve İsrail’e karşı açıkça eleştirel bir duruş benimsedi.

Çin ile Sovyetler Birliği arasında ayrışma ve ardından Çin ile ABD arasında 1972’de başlayan normalleşme iki ülke arasındaki ilk temasların önündeki engelleri kaldırdı. İsrail, Arap komşularıyla bir dizi şiddetli savaştan zaferle ayrılalı çok olmamıştı ve ele geçirdiği Sovyet yapımı silahları satmanın yolunu arıyordu. Çin, sahip olduğu Sovyet yapımı cephane ile başlıca müşteriydi. Sovyetler Birliği’nin Asya’daki nüfusunu dengelemeyi isteyen Amerika bu satışlara yaptırım koymuştu.

Sovyetler Birliği’nin çöküşü Çin-İsrail ilişkilerini kökten değiştirdi ve bir yıl sonra resmî ilişkilerin kurulmasının yolunu açtı. 1991’de Arap ülkelerine Sovyet desteği ortadan kalkınca ABD Başkanı H.W. Bush, İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü dahil olmak üzere Arap dünyasının büyük bölümü arasında Madrid Barış Konferansı’nı başlattı.

Araplar İsrail ile masaya oturduktan sonra Çin’in sıraya girmemesi için bir neden kalmamıştı.

Çin neden statükodan yana?

Çin, İsrail ile ekonomik bağlarını önemli ölçüde güçlendirmiş olmasına rağmen İsrail ve İsrail-Filistin ihtilafına karşı siyasi tavrını isteksizliğini sürdürüyor. Çin’in statükoyu değiştirmemesi için bazı zorlayıcı nedenleri var.
Çin enerji ihtiyacının yarısından fazlasını Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerinden karşılıyor. Ayrıca söz konusu Müslüman ülkelerin çoğu, Çin’in Sincan’daki Uygurlara yönelik iç politikalarını açıkça destekledi.

ABD ile arasında yeniden canlanan büyük güç rekabetinde Pekin, (İsrail ile Hamas arasındaki) çatışmayı ABD’yi karalamak için kullanıyor. (…)

Çin’in devlet televizyonu CGTN’de bir sunucu, kısa süre önce ABD’nin İsrail’e verdiği desteği tartışırken 18 Mayıs olaylarına ilişkin çok sayıda antisemitist komplo teorisinin çığırtkanlığını yaptı.

Sunucu, ABD’deki Yahudilerin “güçlü lobilerinin” Washington’un Orta Doğu krizindeki konumunu etkilemek ve şekillendirmekten sorumlu olduğunu ve “Yahudilerin (ABD) finans, medya ve internet sektörlerine hakim olduğunu” söyledi. (…)

İsrail Büyükelçiliği bir dizi Twitter mesajıyla İsrail’in “Çin medyasının resmî bir organında açıkça antisemitizmin ifade edildiğini görünce dehşete düştüğünü” kaydetti ve devamında, “Videoda ifade edilen iddiaların ırkçı ve tehlikeli olduğunu ve kendisine saygı duyan herhangi bir medya kuruluşu tarafından kaçınılması gerektiği” vurguladı.

Siyasi gündemine ulaşmak için İsrail’i otobüsün altına atmakta çekince görmeyen Çin, aslında geleneksel olarak ileri derecede Yahudi hayranlığı besliyor.

Çin, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sından kaçan 20 bin Yahudi’yi ağırlamış ve anakarada çok sayıda Yahudi müzesi ve kültür merkezi kurmuştu.

Çok sayıda Çinli Yahudileri iş zekası, düşmanlarının üstesinde gelme başarısı ve yıllardır kişi başına düşen en çok Nobel ödülünün gösterdiği gibi bilimsel ve teknolojik başarılardan ötürü idealleştiriyor.

Çin’den gelen antisemitik yorumların tuhaflığı, yalnızca, İsrail’den çok ABD’yi karalamakla ilgili olduğu fikrini pekiştiriyor. Belki de bu tür yorumların işlevi, radikal sola Çin’in konumunu desteklemeye çağırmaktır. (…)

Çin, iki devletli bir çözüm çerçevesinde çatışmaya barışçıl bir çözüm çağrısında bulundu. Sonuçta, istikrarlı bir Orta Doğu, Çin’in iddialı mega altyapı kampanyasının başarısı için kritik öneme sahiptir.

Özellikle bölge, Kuşak ve Yol Projesi’nin buluştuğu yer olarak nitelenmişti. Son yıllarda Çin, kendisini çatışmada uygun bir arabulucu olarak göstermek için bile çalışıyor. Bu amaçla Pekin, Aralık 2017’de Filistinli ve İsrailli barış savunucuları için bir sempozyuma ev sahipliği yaptı.

Çin’in büyük çelişkisi

Bazı uzmanlar, Çin’in bölgede neredeyse var olmayan askerî varlığının, kurmayı önerdiği barışı ciddi şekilde uygulama kabiliyetine set çekeceğini işaret ediyor. Diğerleri, Çin’in sorumlu bir büyük güç olmaktan çok, öyle göründüğüne dikkat çekiyor.

Durum gerginliğini koruyor. Çin’in Orta Doğu’daki politikası uzun zamandır herkesle dost geçinmeye fikrine dayansa da, mevcut çatışma Pekin için bunu sürdürmenin ne kadar zor olacağını ortaya koyuyor.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çin, İsrail-Filistin ihtilafını nasıl görüyor?

Çin öteden beri İsrail ile ekonomik ilişkilerini geliştirirken, siyasi açıdan Filistin davasının savunucusu rolünü sürdürüyor. Ama son çatışmalar Çin’in her iki tarafla iyi ilişkileri sürdürmesinin ne kadar zor olduğunu gösterdi.

İsrail ile Hamas arasında yaşanan son yılların en şiddetli çatışmaları, küllenmeye yüz tutan sanılan Filistin sorununu tüm dünyaya yeniden hatırlattı. İsrail’in Hamas’ın fırlattığı binlerce rokete yüzlerce Filistinlinin ölümüne neden olan hava saldırıları ve topçu ateşiyle yanıt vermesi, soruna en tarafsız yaklaşan ülkeleri bile pozisyonunu yeniden değerlendirmeye yönlendirdi. Bunlardan biri de Çin…

Asia Times gazetesi için bir yazı kaleme alan Çin-İsrail Global Ağ ve Akademik liderlik (SIGNAL) adlı bir düşünce kuruluşunun araştırma direktörü Dale Aluf’a göre olağanüstü şiddetli çatışmalar Çin’in her iki tarafla iyi geçinme politikasına ağır darbe vurdu ve sonuçta kaybeden Çin-İsrail iyi dostluk ilişkileri olabilir.

Yazısına çatışmaların boyutlarını anlatarak başlayan Aluf, o ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını da yürüten Çin’in iki taraf arasında artan gerilimi düşürmek için bir açık oturuma başkanlık ettiğini belirtiyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin tarafları şiddete son vermeye ve “başta İsrail olmak üzere” itidal çağrısında bulunduğuna dikkat çekiyor:

“Açıklamadaki dil dikkatli olmakla “Özellikle İsrail” sözleriyle birlikte mesajı açıktı. Wang “Özellikle İsrail’in tedbirli davranması ve Müslümanlara yönelik şiddete, tehditlere ve provokasyonlara son vermesi ve (…) Kudüs’teki kutsal yerlerin tarihsel statükosunu sürdürmesi ve saygı duyması gerektiğini” vurguladı.

Çin – İsrail ticareti 30 yılda 440 kat arttı

İsrail-Çin dostluğu geçen 10 yılda epey ilerlemişti… Ya da böyle söyleniyordu. İki ülke arasında resmî ilişkilerin ilk kez kurulduğu 1992’de karşılıklı ticaret 50 milyon dolar kadardı. Bugün bu miktar 11 milyar doları aştı.

Sadece ticaret de değil. Çin, İsrail’in yere göğe sığdırılamayan teknoloji sektörüne milyarlar yatırmış ve İsrail, Çin’in Kuşak Ve Yol İnisiyatifi adını verdiği küresel çapta devasa altyapı projesi kapsamında önemli bir ortak olarak ortaya çıkmıştı.

İsrail çalışmaları Çin anakarasındaki üniversitelerinde ön plana çıkmış ve sadece 2019’da 150 bin Çinli turist Yahudi Devleti’ni ziyaret etmişti.

Ne var ki bu yeni kurulmuş dostluğun siyasi alana yansımakta başarısız olduğu anlaşılıyor. Çin, Birleşmiş Milletler’de oyunu kararlı biçimde İsrail’e karşı kullanıyor. İsrail Pekin’i, Hamas ve Filistinli İslami Cihad’ın faaliyetlerini destekleyen ve İsrail’in yok edilmesi çağrılarında bulunan İran’ı desteklemekten vazgeçmeye ikna edemedi.

Dahası Çin, Hamas’ı bir terör örgütü ilan etmeyi reddediyor ve hatta Hamas Gazze’yi seçimden çok güç kullanarak kontrolü altında tutmasına rağmen bir keresinde onları “Filistin halkının seçilmiş temsilcileri” olarak nitelemişti.

Dışişleri Bakanı Wang Yi ayrıca “Filistin meselesi Ortadoğu sorununun her zaman özünde bulunmaktadır” diyerek Çin’in uzun süredir devam eden kanaatini doğrulamıştı.

Çin’in Ortadoğu meselesinin özünü İsrail-Flistin çatışması olarak tanımlaması, İran ile Suudi Arabistan arasında uzun süredir devam eden, komşu ülkelere de sıçrayan ve Yemen’in çok büyük bölümünde bir insani krize yol açan soğuk savaşın karmaşıklığını anlamasını da zorlaştırıyor. (…)

Çin-İsrail ilişkileri nasıl normalleşti?

Çin’in İsrail’e ve İsrail-Filistin ihtilafına yönelik tavrının kökleri Çin’in modern tarihine dayanıyor.

1950’de İsrail, Orta Doğu’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkeydi. Ancak Çin karşılık vermedi.

O zamanlar Komünist Parti Başkanı Mao Zedong, “Emperyalist Batı”ya karşı “Birleşik Cephe”ye katılmak için Arap ve Müslüman dünyasından taraftar toplamaya çalıştı. Buna göre Çin, Filistin davasına sempati duymaya başladı ve İsrail’e karşı açıkça eleştirel bir duruş benimsedi.

Çin ile Sovyetler Birliği arasında ayrışma ve ardından Çin ile ABD arasında 1972’de başlayan normalleşme iki ülke arasındaki ilk temasların önündeki engelleri kaldırdı. İsrail, Arap komşularıyla bir dizi şiddetli savaştan zaferle ayrılalı çok olmamıştı ve ele geçirdiği Sovyet yapımı silahları satmanın yolunu arıyordu. Çin, sahip olduğu Sovyet yapımı cephane ile başlıca müşteriydi. Sovyetler Birliği’nin Asya’daki nüfusunu dengelemeyi isteyen Amerika bu satışlara yaptırım koymuştu.

Sovyetler Birliği’nin çöküşü Çin-İsrail ilişkilerini kökten değiştirdi ve bir yıl sonra resmî ilişkilerin kurulmasının yolunu açtı. 1991’de Arap ülkelerine Sovyet desteği ortadan kalkınca ABD Başkanı H.W. Bush, İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü dahil olmak üzere Arap dünyasının büyük bölümü arasında Madrid Barış Konferansı’nı başlattı.

Araplar İsrail ile masaya oturduktan sonra Çin’in sıraya girmemesi için bir neden kalmamıştı.

Çin neden statükodan yana?

Çin, İsrail ile ekonomik bağlarını önemli ölçüde güçlendirmiş olmasına rağmen İsrail ve İsrail-Filistin ihtilafına karşı siyasi tavrını isteksizliğini sürdürüyor. Çin’in statükoyu değiştirmemesi için bazı zorlayıcı nedenleri var.
Çin enerji ihtiyacının yarısından fazlasını Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerinden karşılıyor. Ayrıca söz konusu Müslüman ülkelerin çoğu, Çin’in Sincan’daki Uygurlara yönelik iç politikalarını açıkça destekledi.

ABD ile arasında yeniden canlanan büyük güç rekabetinde Pekin, (İsrail ile Hamas arasındaki) çatışmayı ABD’yi karalamak için kullanıyor. (…)

Çin’in devlet televizyonu CGTN’de bir sunucu, kısa süre önce ABD’nin İsrail’e verdiği desteği tartışırken 18 Mayıs olaylarına ilişkin çok sayıda antisemitist komplo teorisinin çığırtkanlığını yaptı.

Sunucu, ABD’deki Yahudilerin “güçlü lobilerinin” Washington’un Orta Doğu krizindeki konumunu etkilemek ve şekillendirmekten sorumlu olduğunu ve “Yahudilerin (ABD) finans, medya ve internet sektörlerine hakim olduğunu” söyledi. (…)

İsrail Büyükelçiliği bir dizi Twitter mesajıyla İsrail’in “Çin medyasının resmî bir organında açıkça antisemitizmin ifade edildiğini görünce dehşete düştüğünü” kaydetti ve devamında, “Videoda ifade edilen iddiaların ırkçı ve tehlikeli olduğunu ve kendisine saygı duyan herhangi bir medya kuruluşu tarafından kaçınılması gerektiği” vurguladı.

Siyasi gündemine ulaşmak için İsrail’i otobüsün altına atmakta çekince görmeyen Çin, aslında geleneksel olarak ileri derecede Yahudi hayranlığı besliyor.

Çin, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sından kaçan 20 bin Yahudi’yi ağırlamış ve anakarada çok sayıda Yahudi müzesi ve kültür merkezi kurmuştu.

Çok sayıda Çinli Yahudileri iş zekası, düşmanlarının üstesinde gelme başarısı ve yıllardır kişi başına düşen en çok Nobel ödülünün gösterdiği gibi bilimsel ve teknolojik başarılardan ötürü idealleştiriyor.

Çin’den gelen antisemitik yorumların tuhaflığı, yalnızca, İsrail’den çok ABD’yi karalamakla ilgili olduğu fikrini pekiştiriyor. Belki de bu tür yorumların işlevi, radikal sola Çin’in konumunu desteklemeye çağırmaktır. (…)

Çin, iki devletli bir çözüm çerçevesinde çatışmaya barışçıl bir çözüm çağrısında bulundu. Sonuçta, istikrarlı bir Orta Doğu, Çin’in iddialı mega altyapı kampanyasının başarısı için kritik öneme sahiptir.

Özellikle bölge, Kuşak ve Yol Projesi’nin buluştuğu yer olarak nitelenmişti. Son yıllarda Çin, kendisini çatışmada uygun bir arabulucu olarak göstermek için bile çalışıyor. Bu amaçla Pekin, Aralık 2017’de Filistinli ve İsrailli barış savunucuları için bir sempozyuma ev sahipliği yaptı.

Çin’in büyük çelişkisi

Bazı uzmanlar, Çin’in bölgede neredeyse var olmayan askerî varlığının, kurmayı önerdiği barışı ciddi şekilde uygulama kabiliyetine set çekeceğini işaret ediyor. Diğerleri, Çin’in sorumlu bir büyük güç olmaktan çok, öyle göründüğüne dikkat çekiyor.

Durum gerginliğini koruyor. Çin’in Orta Doğu’daki politikası uzun zamandır herkesle dost geçinmeye fikrine dayansa da, mevcut çatışma Pekin için bunu sürdürmenin ne kadar zor olacağını ortaya koyuyor.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x