Irak’ta yaklaşan fırtına: Yerel seçimler ve Kerkük

Zenginlik içinde yüzmesi gerekirken, sürekli gerginliklerin hakim olduğu Kerkük’te neden fırtına yaklaşıyor? Yıllar sonra yapılacak seçimler nelere gebe? Hangi kritik dengeler söz konusu? Seçimi kazanan her şeyi alır mı? Prof. Dr. Serhat Erkmen yazdı.

Ortadoğu’nun gündemi, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü insanlık dışı katliam. Buna hiç şüphe yok. Fakat önümüzdeki aylarda bölgedeki gelişmelerin odağı başka ülkelere doğru kayabilir. Bu ülkelerin başında Irak geliyor.

Her seçimden sonra krize sürüklenen, bu krizlerin bazen kaosa neden olabildiği Irak’ta 1 ay sonra Vilayet Meclisi seçimi yapılacak. Bu seçim ilk bakışta görülenden çok daha ciddi bir kriz potansiyeli taşıyor. Nedeni, 18 yıl sonra ilk kez Kerkük’te yapılıyor olması.

Vilayet Meclisi Seçimi nedir?

2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte Irak büyük bir siyasi ve idari dönüşüm geçirdi. 2005’te kabul edilen anayasayla federal bir devlete dönüşen Irak’ta aslında idari ve siyasi teşkilatlanmanın temeli vilayetlerdir. Bugün Irak’ın 19 vilayeti bulunuyor. Ülkenin kuzeyinde anayasayla kabul edilmiş Irak Kürdistan Bölgesi adını taşıyan federal bölge bir yana konulursa Irak’ın geri kalanında Vilayet Meclisleri büyük bir güce sahip. Nedir bu güç?

Irak’ta bir vilayet meclisinin toplam üye sayısının üçte birinin talebiyle o vilayette referandum çağrısı yapabileceğini ve referandumda salt çoğunlukla kabul edilirse o vilayetin bir federal bölge olabileceğini biliyor muydunuz? Yani isterse bir vilayetin meclisi o vilayette referandumu tetikleyebilir ve orada bir federal bölge oluşturabilir.

Başka bir güç unsuru sayayım. Irak’ta bir vilayet meclisi, baraj ve havaalanı gibi stratejik altyapı hizmetleri dışında o şehirdeki tüm harcamalara karar verebilir. Eğitimden sağlığa, elektrikten suya kadar altyapı hizmetlerinin tamamını gerçekleştirecek idarecileri kendi içindeki oylama sonucu atayabilir. Vilayet meclisleri herhangi bir bakanlığın ya da kuruluşun kontrolüne tabi değildir. Harcama yetkisinin dışında vergi koymaya varacak kadar güçlü mali yetkilere sahipken, anayasayla çelişmeyen her türlü idari kararı kolaylıkla olabilir. Herhangi bir kişiyi vali olarak seçebilir. Bu vali bir şehrin her türlü güvenlik kararlarını gerekirse tek başına alabilecek kadar güçlüdür.

Yerel seçimler neden çok önemli?

Yani yazının başlığına bakıp da yerel seçim yapılıyor da ne oluyor, alt tarafı belediye seçimleri demeyin. Irak’ta vilayet meclisleri bildiğimiz belediyelerden çok daha farklı yetkilerle donanmış, son derece güçlü kurumlardır. Bu nedenle ne zaman seçim yapılsa ülke siyasetinde taşlar yerinden oynar.

Mesela ilk vilayet seçimi 30 Ocak 2005’te yapıldıktan birkaç ay sonra ülkede mezhepsel iç savaşın fitili ateşlendi, üçüncü seçimin yapıldığı 2013’ten bir yıl sonra ise IŞİD ülkenin üçte birini ele geçirdi. Vilayet meclisi seçimleri büyük zaferler kadar büyük memnuniyetsizlikler yaratır. Bu zaferler ve memnuniyetsizlikler de beraberinde ciddi bir karmaşa getirir. Bu nedenle Irak’taki yerel seçimleri bir kenara atıp geçemezsiniz. Nitekim 4 yılda bir yapılması gereken seçimler en son 10 yıl önce yapıldı. Üstelik 2019’dan beri tüm vilayet meclisleri de alınan bir meclis kararlarıyla ortadan kaldırılmıştı.

Özetle 10 yıldan beri yapılamayan bir seçimin sonucunda birçok vilayette yerel ve bölgesel dengeler yeniden belirlenecek. Elbette bu, tüm ülke siyasetini etkileyecek. Fakat bizim merceğimiz bu yazıda sadece Kerkük’e odaklanacak. Çünkü diğer vilayetlerden farklı olarak Kerkük’te 2005’ten beri seçim yapılamıyor. Nedeni açık, Kerkük’te vilayet meclisi seçimi dengeleri ciddi ölçüde etkileyecek kadar korkutucu.

Kerkük, Kerkük

Bir şehir düşünün, 100 yıl önce keşfedilmiş milyarca varil petrolün getirdiği dev bir zenginlik üzerine oturuyor ve her gün tonlarca petrol ihraç ediyorken yer yer çöp öbekleri, elektrik kesintileri ve benzin istasyonu kuyrukları olsun. Kerkük’teki zenginliğin şu ana kadar bilinenden çok daha fazla olduğunu iddia eden birçok rapor bir yana şehir mevcut haliyle bile göz kamaştırıcı bir serveti barındırıyor.

Tarihi olarak Türkmen olduğundan hiçbir şüphe olmayan Kerkük’te bugün yüzbinlerce Arap ve Kürt ile birlikte Türkmenler en önemli politik, kültürel ve askerî unsur.

Kerkük’te son yerel seçim 18 yıl önce yapılmıştı. Bu seçimde 41 sandalyenin 26’sını Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) oluşturduğu ittifak almıştı. Bir süre sonra Kerkük’e oldu bittiyle bir vali seçildi. Valiyi sadece Türkmenler ve Araplar değil Kerkük’teki unsurların çoğu kabullenemedi. Şehirde durum o kadar hassastı ki; sorunların 2007 yılı sonuna kadar çözülmesi planlanıyordu. Hatta bu konuda bir anayasa maddesi bulunuyordu. Fakat demografik yapısı değiştirilen Kerkük’e dair sorunların hiçbiri çözülmedi. Hep donduruldu, ertelendi. Çünkü Kerkük’e dair hangi soruna el atılsa karşımıza aynı kördüğüm çıkıyor.

İlk dalgası 1970’lerin sonunda, ikinci dalgası 2003 ABD işgali sırasında haksız bir biçimde değiştirilen demografik yapı, ortadan kaybedilen kayıtlar, evlere, tapulu arazilere el koymalar herkesin şikayetçi olduğu bir sorunlar yığını oluşturmuş durumda. Bundan herkesten önce ve tüm diğer gruplardan çok Türkmenler zarar gördü. Köyleri yıkıldı, evleri alındı, tarihsel kayıtları silindi. Baskı gördüler ve kaçırıldılar. Sonra sistemden dışlandıkları için Sünni Araplar itiraz ettiler. Bugün Kürtler benzeri şikayetleri gündeme taşıyor.

Kerkük’ün sorunu 1946’dan beri devam eden katliamların, zorla yerinden etmelerin, haksız uygulamaların hiçbirinin çözümlenmeden sürekli bir halının altına süpürülmesi. Halının altı öylesine bir atık yığınıyla doldu ki; üzerine çıkan herkesin dengesini bozuyor. Zenginlik içinde yüzmesi gereken şehirde gerginliğin yaşanmadığı bir dönem görünmüyor. Şimdi böylesine bir atmosferde Türkmenler, Kürtler ve Araplar şehri kimin nasıl yöneteceğine dair yapılacak seçimde karşı karşıya geldiler.

Karşılıklı ve karmaşık ittifaklar

Kerkük’te yerel seçimler yapılmasa da parlamento seçimleri hep yapılageldi. Aslında uzun süre ittifaklar son derece basit bir görünüm sergiliyordu. Kürtler bir yanda, Türkmenler ile Sünni Araplar diğer yanda ikili bir ittifak bulunuyordu.

2014’te IŞİD’in Irak’taki yıkıcı etkisi Kerkük’ü de derinden etkiledi. Ekim 2017’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Kerkük’ü de içine alan bağımsızlık referandumu sonrası işler daha da karıştı. 2017’de KYB’nin şehre gelen Şii milis gruplar ve Irak ordusuyla işbirliği yaptığının altı çizilmeli. Kerkük 2017 Ekim’inde IKBY’ye bağlı askerî yapı olan Peşmergelerin denetiminden çıktı. Fakat 2017’deki referandumun Kürtler üzerindeki tek etkisi bu olmadı. Kürtler Kerkük’te bölündü.

Ancak Kerkük’te sadece Kürtler bölünmedi. Sünni Araplar baştan itibaren birbiriyle mücadele ediyordu. 2017’den sonra bu mücadele daha açık hale geldi. Farklı listelerden seçimlerde adaylığını koyan Arap siyasetçilerin ilk rakibi ne Türkmenler ne Kürtler oldu. Nasıl Kürtler Kürtlere karşı oy mücadelesine girdiyse Araplar da Araplara karşı oy savaşı açtı. Türkmenler bunun dışında mı kaldı sanıyorsunuz. 2010’a kadar Kerkük’teki Türkmenlerin ezici çoğunluğu Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) adaylarına oy veriyordu. Ancak 2014’ten beri Türkmenler arasında da siyasi rekabet yoğunlaştı. Doğrusu Irak Türkmen Cephesi hâlâ Türkmenler arasındaki en güçlü parti ve bu nedenle en güçlü ittifakı o kuruyor. Fakat artık Türkmenlerin tek bir listeyle seçime girdiğini söylemek mümkün değil.

Yani denklemi şöyle tamamlayabiliriz: Kürt, Kürtle; Arap Arapla; Türkmen Türkmenle farklı siyasi partilerin ve seçim listelerinin çatısı altında yarışıyor. Çünkü, ihmal edilebilecek kadar küçük istisnalar dışında Kerkük’teki herkes kendisiyle aynı etnik kökenden olan kişilere oy veriyor. Bir Kürt’ün Arab’a veya Türkmen’in Kürt’e oy vermesi son derece istisnai. Bu nedenle Kerkük’te yaşayan etnik ve/veya dini gruplar ne kadar güçlü bir seçim ittifak kurarlarsa seçimden o kadar güçlü çıkıyorlar. Üstelik her seçimde seçim sistemi değiştiren Irak’ta bu yıl en büyük listeleri avantajlı kılan bir yöntem uygulanacak. (Bunun detayına hiç girmeyeyim, çünkü yazı amacından şaşar. Belki bir başka yazıda anlatırım.)

Özetle, 19 Aralık günü seçim sonuçlarına ilişkin ilk sonuçlar açıklanmaya başladığında Kerkük’te en güçlü seçim listelerinin diğerlerini tamamen devre dışı bıraktığı bir tablo göreceğiz. Eğer Kerkük gibi bir şehirde “Daha çok oy kazanan her şeyi alır” biçiminde bir seçim yöntemi uygularsanız, bunun neden olacağı ağır tabloya da katlanırsınız. Bu nedenle bir fırtına geliyor.

Fırtınanın yereli aşan dinamikleri

Kerkük sadece yerel dinamikleri olan bir şehir değil. Türkiye’nin Kerkük’e olan ilgisini bilmemeye imkan yok. Eh şehrin üzerine oturduğu petrol zenginliği onu büyük petrol şirketleri için de önemli hale getiriyor. Fakat tablonun asıl tamamlayıcısı İran.

İran uzun bir süredir Kerkük’te etkinliğini artırmaya çalışıyor. Irak’ın genelinde büyük bir etkisi bulunan İran’ın 2017’den sonra Kerkük’teki varlığı her geçen gün daha fazla hissediliyor. İran’ın Irak’taki rolü denilince akla ilk olarak Iraklı Şiiler üzerindeki etkisi geliyor. Ancak Kerkük özelinde çok farklı dinamikler söz konusu.

Örneğin, İran Kerkük’te mezhepsel yakınlık üzerinde etki kurmadan çok önce dahi güçlü bir müttefike sahipti: KYB. Iraklı Kürtler arasında İran’a daha yakın olan partinin KYB olduğu uzunca bir zamandır biliniyor. Fakat İran-KYB ilişkisinin en açık gözlemlenebildiği şehirlerden birisi Kerkük olagelmiştir. Fakat artık İran’ın etkisi KYB’yle sınırlı değil. Bir zamanlar İran’a en çok karşı çıkan Sünni Arap aşiretlerinin bazıları ve Şii Türkmenlerin bir kısmı Haşdi Şabi etkisi altında. Bu nedenle Kerkük’teki dengeyi Türkmen-Arap-Kürt denklemi üzerinden okumak tamamen yetersiz kalıyor. İran’a yakın olanlar ve olmayanlar diye ayırmak daha doğru gibi.

Bu noktada bir hususu atlamamamız gerekiyor. Kerkük, Türkiye için çok özel bir şehir olagelmiştir. Bazıları için bu ilgi nostaljik bir yaklaşımdan öteye geçmiyor olabilir. Ancak Kerkük Türkiye için Türkmenlerin can güvenliği ve varlığının devamına ek olarak Irak’ın istikrarı ve refahı bağlamında da devasa bir önem taşıyor. Türkiye 2017’de Kerkük’ün IKBY’nin parçası olarak Irak’tan bağımsız bir devletin sınırlarında yer almasına son derece sert bir karşı çıkış sergilemişti. Fakat Kerkük’ün Irak’tan kopması ne kadar büyük bir istikrarsızlık unsuruysa İran’ın etkisi sahasına haline gelerek çatışma odağına dönüşmesi de o kadar büyük bir güvenlik riski.

Yani Kerkük’teki dengeler sadece yılların birikimiyle birbirine karşı örgütlenen etnik gruplar arası çatışmadan değil aynı zamanda bölgesel bir rekabetten de etkileniyor. O yüzden Kerkük’ün vilayet meclisinin ve valisinin seçimi yerel dengelerin çok ötesinde bir anlam içeriyor.

Seçimden sonra

Irak’ta seçim sonuçları en geç açıklanan şehirlerden birisi hep Kerkük olmuştur. 2021’deki seçimden sonra milletvekilliğinin el değiştirdiği tek itirazın Kerkük’te olması tesadüf değildi. Trajikomik bir biçimde tüm Irak’ta sadece Kerkük’teki oyların seçim sonucunu değiştirecek şekilde yanlış sayıldığı söylendi. Bir adayın oyu silindi, diğerine iki tane eklendi. Böylece sandalye bir gruptan diğerine geçiverdi. 2021 yılındaki yaşananlar Irak’ta “oyu veren kadar oyu sayanın önemli olduğunu” bir kez daha hatırlattı. Aslında bu örnek gelecek seçim için de bize önemli bir ipucu veriyor. Bu sefer yeni sistemin getirisiyle bir-iki oy kimseden sandalyesini almaz, kimseye de vermez. Fakat vilayet meclisinde çoğunluğu oluşturmak için seçim öncesi kurulan ittifaklar ile seçim sonrasındakinin aynı olmayacağı şimdiden söylenebilir.

Kerkük’teki dengeyi basite indirgeyen yaklaşımların çoğu şehri Türkmen-Kürt-Arap üçgeni üzerine kuruyor. Fakat artık 2005’te değiliz. Kerkük Vilayet Meclisi 16 kişiden oluşacak (15 genel sandalye +1 Hristiyan azınlık kotası).

KDP ve KYB’nin toplam sandalye sayısının 9’u bulması mevcut şartlarda mümkün değil. Yine de bu iki partinin 9 sandalyeyi kontrol ettiğini varsayalım, ikisi anlaşıp tek bir kişi üzerinde uzlaşabilecek durumda değil. Bunun en önemli nedeni, iki partinin Şubat 2024’de IKBY’de birbiriyle hesaplaşacağı bir başka seçim yarışının bulunması. Kerkük’te kaybeden KYB, IKBY’de KDP karşısında zor ayakta kalır. Vali seçimi konusunda fikir ayrılığı Kürtlere özgü değil. Araplar ve Türkmenler de geleceğin Kerkük valisinin kim olacağı konusunda hem birbirleriyle hem de kendi içlerinde görüş ayrılıkları yaşıyor. Bu seçimde bütünlüğünü en çok koruyan, sandığa en çok giden, adaylarının çevresinde en çok kenetlenen başarılı olacak. Fakat asıl bilek güreşi, seçimden sonra sıra valiyi seçmeye geldiğinde başlayacak. İşte o zaman yaşanacak her türlü kışkırtıcı eylem Kerkük’ü büyük bir sorun alanına dönüştürebilir.

Kerkük’ün sorunları yıllardır çözülmüyor. Halkı yorgun, kızgın, gergin. Irak’ı daha önce karıştıran ayak oyunlarının tekrarı Kerkük’te hiç istenmeyen olayların yaşanmasına neden olabilir. O nedenle dikkatimizi Kerkük’ten ayırmamamız gerekir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 16 Kasım 2023’te yayımlanmıştır.

Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
Prof. Dr. Serhat Erkmen, Pros&Cons Güvenlik ve Risk Analizi Merkezi Direktörüi. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında çalıştı. Terörizm ve Orta Doğu konularında yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Irak’ta yaklaşan fırtına: Yerel seçimler ve Kerkük

Zenginlik içinde yüzmesi gerekirken, sürekli gerginliklerin hakim olduğu Kerkük’te neden fırtına yaklaşıyor? Yıllar sonra yapılacak seçimler nelere gebe? Hangi kritik dengeler söz konusu? Seçimi kazanan her şeyi alır mı? Prof. Dr. Serhat Erkmen yazdı.

Ortadoğu’nun gündemi, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü insanlık dışı katliam. Buna hiç şüphe yok. Fakat önümüzdeki aylarda bölgedeki gelişmelerin odağı başka ülkelere doğru kayabilir. Bu ülkelerin başında Irak geliyor.

Her seçimden sonra krize sürüklenen, bu krizlerin bazen kaosa neden olabildiği Irak’ta 1 ay sonra Vilayet Meclisi seçimi yapılacak. Bu seçim ilk bakışta görülenden çok daha ciddi bir kriz potansiyeli taşıyor. Nedeni, 18 yıl sonra ilk kez Kerkük’te yapılıyor olması.

Vilayet Meclisi Seçimi nedir?

2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte Irak büyük bir siyasi ve idari dönüşüm geçirdi. 2005’te kabul edilen anayasayla federal bir devlete dönüşen Irak’ta aslında idari ve siyasi teşkilatlanmanın temeli vilayetlerdir. Bugün Irak’ın 19 vilayeti bulunuyor. Ülkenin kuzeyinde anayasayla kabul edilmiş Irak Kürdistan Bölgesi adını taşıyan federal bölge bir yana konulursa Irak’ın geri kalanında Vilayet Meclisleri büyük bir güce sahip. Nedir bu güç?

Irak’ta bir vilayet meclisinin toplam üye sayısının üçte birinin talebiyle o vilayette referandum çağrısı yapabileceğini ve referandumda salt çoğunlukla kabul edilirse o vilayetin bir federal bölge olabileceğini biliyor muydunuz? Yani isterse bir vilayetin meclisi o vilayette referandumu tetikleyebilir ve orada bir federal bölge oluşturabilir.

Başka bir güç unsuru sayayım. Irak’ta bir vilayet meclisi, baraj ve havaalanı gibi stratejik altyapı hizmetleri dışında o şehirdeki tüm harcamalara karar verebilir. Eğitimden sağlığa, elektrikten suya kadar altyapı hizmetlerinin tamamını gerçekleştirecek idarecileri kendi içindeki oylama sonucu atayabilir. Vilayet meclisleri herhangi bir bakanlığın ya da kuruluşun kontrolüne tabi değildir. Harcama yetkisinin dışında vergi koymaya varacak kadar güçlü mali yetkilere sahipken, anayasayla çelişmeyen her türlü idari kararı kolaylıkla olabilir. Herhangi bir kişiyi vali olarak seçebilir. Bu vali bir şehrin her türlü güvenlik kararlarını gerekirse tek başına alabilecek kadar güçlüdür.

Yerel seçimler neden çok önemli?

Yani yazının başlığına bakıp da yerel seçim yapılıyor da ne oluyor, alt tarafı belediye seçimleri demeyin. Irak’ta vilayet meclisleri bildiğimiz belediyelerden çok daha farklı yetkilerle donanmış, son derece güçlü kurumlardır. Bu nedenle ne zaman seçim yapılsa ülke siyasetinde taşlar yerinden oynar.

Mesela ilk vilayet seçimi 30 Ocak 2005’te yapıldıktan birkaç ay sonra ülkede mezhepsel iç savaşın fitili ateşlendi, üçüncü seçimin yapıldığı 2013’ten bir yıl sonra ise IŞİD ülkenin üçte birini ele geçirdi. Vilayet meclisi seçimleri büyük zaferler kadar büyük memnuniyetsizlikler yaratır. Bu zaferler ve memnuniyetsizlikler de beraberinde ciddi bir karmaşa getirir. Bu nedenle Irak’taki yerel seçimleri bir kenara atıp geçemezsiniz. Nitekim 4 yılda bir yapılması gereken seçimler en son 10 yıl önce yapıldı. Üstelik 2019’dan beri tüm vilayet meclisleri de alınan bir meclis kararlarıyla ortadan kaldırılmıştı.

Özetle 10 yıldan beri yapılamayan bir seçimin sonucunda birçok vilayette yerel ve bölgesel dengeler yeniden belirlenecek. Elbette bu, tüm ülke siyasetini etkileyecek. Fakat bizim merceğimiz bu yazıda sadece Kerkük’e odaklanacak. Çünkü diğer vilayetlerden farklı olarak Kerkük’te 2005’ten beri seçim yapılamıyor. Nedeni açık, Kerkük’te vilayet meclisi seçimi dengeleri ciddi ölçüde etkileyecek kadar korkutucu.

Kerkük, Kerkük

Bir şehir düşünün, 100 yıl önce keşfedilmiş milyarca varil petrolün getirdiği dev bir zenginlik üzerine oturuyor ve her gün tonlarca petrol ihraç ediyorken yer yer çöp öbekleri, elektrik kesintileri ve benzin istasyonu kuyrukları olsun. Kerkük’teki zenginliğin şu ana kadar bilinenden çok daha fazla olduğunu iddia eden birçok rapor bir yana şehir mevcut haliyle bile göz kamaştırıcı bir serveti barındırıyor.

Tarihi olarak Türkmen olduğundan hiçbir şüphe olmayan Kerkük’te bugün yüzbinlerce Arap ve Kürt ile birlikte Türkmenler en önemli politik, kültürel ve askerî unsur.

Kerkük’te son yerel seçim 18 yıl önce yapılmıştı. Bu seçimde 41 sandalyenin 26’sını Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) oluşturduğu ittifak almıştı. Bir süre sonra Kerkük’e oldu bittiyle bir vali seçildi. Valiyi sadece Türkmenler ve Araplar değil Kerkük’teki unsurların çoğu kabullenemedi. Şehirde durum o kadar hassastı ki; sorunların 2007 yılı sonuna kadar çözülmesi planlanıyordu. Hatta bu konuda bir anayasa maddesi bulunuyordu. Fakat demografik yapısı değiştirilen Kerkük’e dair sorunların hiçbiri çözülmedi. Hep donduruldu, ertelendi. Çünkü Kerkük’e dair hangi soruna el atılsa karşımıza aynı kördüğüm çıkıyor.

İlk dalgası 1970’lerin sonunda, ikinci dalgası 2003 ABD işgali sırasında haksız bir biçimde değiştirilen demografik yapı, ortadan kaybedilen kayıtlar, evlere, tapulu arazilere el koymalar herkesin şikayetçi olduğu bir sorunlar yığını oluşturmuş durumda. Bundan herkesten önce ve tüm diğer gruplardan çok Türkmenler zarar gördü. Köyleri yıkıldı, evleri alındı, tarihsel kayıtları silindi. Baskı gördüler ve kaçırıldılar. Sonra sistemden dışlandıkları için Sünni Araplar itiraz ettiler. Bugün Kürtler benzeri şikayetleri gündeme taşıyor.

Kerkük’ün sorunu 1946’dan beri devam eden katliamların, zorla yerinden etmelerin, haksız uygulamaların hiçbirinin çözümlenmeden sürekli bir halının altına süpürülmesi. Halının altı öylesine bir atık yığınıyla doldu ki; üzerine çıkan herkesin dengesini bozuyor. Zenginlik içinde yüzmesi gereken şehirde gerginliğin yaşanmadığı bir dönem görünmüyor. Şimdi böylesine bir atmosferde Türkmenler, Kürtler ve Araplar şehri kimin nasıl yöneteceğine dair yapılacak seçimde karşı karşıya geldiler.

Karşılıklı ve karmaşık ittifaklar

Kerkük’te yerel seçimler yapılmasa da parlamento seçimleri hep yapılageldi. Aslında uzun süre ittifaklar son derece basit bir görünüm sergiliyordu. Kürtler bir yanda, Türkmenler ile Sünni Araplar diğer yanda ikili bir ittifak bulunuyordu.

2014’te IŞİD’in Irak’taki yıkıcı etkisi Kerkük’ü de derinden etkiledi. Ekim 2017’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Kerkük’ü de içine alan bağımsızlık referandumu sonrası işler daha da karıştı. 2017’de KYB’nin şehre gelen Şii milis gruplar ve Irak ordusuyla işbirliği yaptığının altı çizilmeli. Kerkük 2017 Ekim’inde IKBY’ye bağlı askerî yapı olan Peşmergelerin denetiminden çıktı. Fakat 2017’deki referandumun Kürtler üzerindeki tek etkisi bu olmadı. Kürtler Kerkük’te bölündü.

Ancak Kerkük’te sadece Kürtler bölünmedi. Sünni Araplar baştan itibaren birbiriyle mücadele ediyordu. 2017’den sonra bu mücadele daha açık hale geldi. Farklı listelerden seçimlerde adaylığını koyan Arap siyasetçilerin ilk rakibi ne Türkmenler ne Kürtler oldu. Nasıl Kürtler Kürtlere karşı oy mücadelesine girdiyse Araplar da Araplara karşı oy savaşı açtı. Türkmenler bunun dışında mı kaldı sanıyorsunuz. 2010’a kadar Kerkük’teki Türkmenlerin ezici çoğunluğu Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) adaylarına oy veriyordu. Ancak 2014’ten beri Türkmenler arasında da siyasi rekabet yoğunlaştı. Doğrusu Irak Türkmen Cephesi hâlâ Türkmenler arasındaki en güçlü parti ve bu nedenle en güçlü ittifakı o kuruyor. Fakat artık Türkmenlerin tek bir listeyle seçime girdiğini söylemek mümkün değil.

Yani denklemi şöyle tamamlayabiliriz: Kürt, Kürtle; Arap Arapla; Türkmen Türkmenle farklı siyasi partilerin ve seçim listelerinin çatısı altında yarışıyor. Çünkü, ihmal edilebilecek kadar küçük istisnalar dışında Kerkük’teki herkes kendisiyle aynı etnik kökenden olan kişilere oy veriyor. Bir Kürt’ün Arab’a veya Türkmen’in Kürt’e oy vermesi son derece istisnai. Bu nedenle Kerkük’te yaşayan etnik ve/veya dini gruplar ne kadar güçlü bir seçim ittifak kurarlarsa seçimden o kadar güçlü çıkıyorlar. Üstelik her seçimde seçim sistemi değiştiren Irak’ta bu yıl en büyük listeleri avantajlı kılan bir yöntem uygulanacak. (Bunun detayına hiç girmeyeyim, çünkü yazı amacından şaşar. Belki bir başka yazıda anlatırım.)

Özetle, 19 Aralık günü seçim sonuçlarına ilişkin ilk sonuçlar açıklanmaya başladığında Kerkük’te en güçlü seçim listelerinin diğerlerini tamamen devre dışı bıraktığı bir tablo göreceğiz. Eğer Kerkük gibi bir şehirde “Daha çok oy kazanan her şeyi alır” biçiminde bir seçim yöntemi uygularsanız, bunun neden olacağı ağır tabloya da katlanırsınız. Bu nedenle bir fırtına geliyor.

Fırtınanın yereli aşan dinamikleri

Kerkük sadece yerel dinamikleri olan bir şehir değil. Türkiye’nin Kerkük’e olan ilgisini bilmemeye imkan yok. Eh şehrin üzerine oturduğu petrol zenginliği onu büyük petrol şirketleri için de önemli hale getiriyor. Fakat tablonun asıl tamamlayıcısı İran.

İran uzun bir süredir Kerkük’te etkinliğini artırmaya çalışıyor. Irak’ın genelinde büyük bir etkisi bulunan İran’ın 2017’den sonra Kerkük’teki varlığı her geçen gün daha fazla hissediliyor. İran’ın Irak’taki rolü denilince akla ilk olarak Iraklı Şiiler üzerindeki etkisi geliyor. Ancak Kerkük özelinde çok farklı dinamikler söz konusu.

Örneğin, İran Kerkük’te mezhepsel yakınlık üzerinde etki kurmadan çok önce dahi güçlü bir müttefike sahipti: KYB. Iraklı Kürtler arasında İran’a daha yakın olan partinin KYB olduğu uzunca bir zamandır biliniyor. Fakat İran-KYB ilişkisinin en açık gözlemlenebildiği şehirlerden birisi Kerkük olagelmiştir. Fakat artık İran’ın etkisi KYB’yle sınırlı değil. Bir zamanlar İran’a en çok karşı çıkan Sünni Arap aşiretlerinin bazıları ve Şii Türkmenlerin bir kısmı Haşdi Şabi etkisi altında. Bu nedenle Kerkük’teki dengeyi Türkmen-Arap-Kürt denklemi üzerinden okumak tamamen yetersiz kalıyor. İran’a yakın olanlar ve olmayanlar diye ayırmak daha doğru gibi.

Bu noktada bir hususu atlamamamız gerekiyor. Kerkük, Türkiye için çok özel bir şehir olagelmiştir. Bazıları için bu ilgi nostaljik bir yaklaşımdan öteye geçmiyor olabilir. Ancak Kerkük Türkiye için Türkmenlerin can güvenliği ve varlığının devamına ek olarak Irak’ın istikrarı ve refahı bağlamında da devasa bir önem taşıyor. Türkiye 2017’de Kerkük’ün IKBY’nin parçası olarak Irak’tan bağımsız bir devletin sınırlarında yer almasına son derece sert bir karşı çıkış sergilemişti. Fakat Kerkük’ün Irak’tan kopması ne kadar büyük bir istikrarsızlık unsuruysa İran’ın etkisi sahasına haline gelerek çatışma odağına dönüşmesi de o kadar büyük bir güvenlik riski.

Yani Kerkük’teki dengeler sadece yılların birikimiyle birbirine karşı örgütlenen etnik gruplar arası çatışmadan değil aynı zamanda bölgesel bir rekabetten de etkileniyor. O yüzden Kerkük’ün vilayet meclisinin ve valisinin seçimi yerel dengelerin çok ötesinde bir anlam içeriyor.

Seçimden sonra

Irak’ta seçim sonuçları en geç açıklanan şehirlerden birisi hep Kerkük olmuştur. 2021’deki seçimden sonra milletvekilliğinin el değiştirdiği tek itirazın Kerkük’te olması tesadüf değildi. Trajikomik bir biçimde tüm Irak’ta sadece Kerkük’teki oyların seçim sonucunu değiştirecek şekilde yanlış sayıldığı söylendi. Bir adayın oyu silindi, diğerine iki tane eklendi. Böylece sandalye bir gruptan diğerine geçiverdi. 2021 yılındaki yaşananlar Irak’ta “oyu veren kadar oyu sayanın önemli olduğunu” bir kez daha hatırlattı. Aslında bu örnek gelecek seçim için de bize önemli bir ipucu veriyor. Bu sefer yeni sistemin getirisiyle bir-iki oy kimseden sandalyesini almaz, kimseye de vermez. Fakat vilayet meclisinde çoğunluğu oluşturmak için seçim öncesi kurulan ittifaklar ile seçim sonrasındakinin aynı olmayacağı şimdiden söylenebilir.

Kerkük’teki dengeyi basite indirgeyen yaklaşımların çoğu şehri Türkmen-Kürt-Arap üçgeni üzerine kuruyor. Fakat artık 2005’te değiliz. Kerkük Vilayet Meclisi 16 kişiden oluşacak (15 genel sandalye +1 Hristiyan azınlık kotası).

KDP ve KYB’nin toplam sandalye sayısının 9’u bulması mevcut şartlarda mümkün değil. Yine de bu iki partinin 9 sandalyeyi kontrol ettiğini varsayalım, ikisi anlaşıp tek bir kişi üzerinde uzlaşabilecek durumda değil. Bunun en önemli nedeni, iki partinin Şubat 2024’de IKBY’de birbiriyle hesaplaşacağı bir başka seçim yarışının bulunması. Kerkük’te kaybeden KYB, IKBY’de KDP karşısında zor ayakta kalır. Vali seçimi konusunda fikir ayrılığı Kürtlere özgü değil. Araplar ve Türkmenler de geleceğin Kerkük valisinin kim olacağı konusunda hem birbirleriyle hem de kendi içlerinde görüş ayrılıkları yaşıyor. Bu seçimde bütünlüğünü en çok koruyan, sandığa en çok giden, adaylarının çevresinde en çok kenetlenen başarılı olacak. Fakat asıl bilek güreşi, seçimden sonra sıra valiyi seçmeye geldiğinde başlayacak. İşte o zaman yaşanacak her türlü kışkırtıcı eylem Kerkük’ü büyük bir sorun alanına dönüştürebilir.

Kerkük’ün sorunları yıllardır çözülmüyor. Halkı yorgun, kızgın, gergin. Irak’ı daha önce karıştıran ayak oyunlarının tekrarı Kerkük’te hiç istenmeyen olayların yaşanmasına neden olabilir. O nedenle dikkatimizi Kerkük’ten ayırmamamız gerekir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 16 Kasım 2023’te yayımlanmıştır.

Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
Prof. Dr. Serhat Erkmen, Pros&Cons Güvenlik ve Risk Analizi Merkezi Direktörüi. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında çalıştı. Terörizm ve Orta Doğu konularında yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x