İsrail, bir tür Yahudi Şeriat devleti mi oluyor?

İsrail hükümeti, Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini kısıtlamaya çalışıyor. Eski ordu komutanlarından bazıları ve liberaller bunun sivil darbe olduğu görüşünde. İsrail’de laikliğin sonu mu geldi? Bu durum bölgeyi nasıl etkileyecek?

Uzun bir süredir siyasi istikrarsızlık içindeki İsrail’de son yapılan seçimlerde yeniden iktidara gelen ve aşı sağcı partileri yanına alarak koalisyon kuran Başbakan Benjamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin ilk yaptığı icraatlardan biri de Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini kısıtlayan bir düzenlemeye girişmek oldu.

Hükümetin önerisi yasalaşırsa, İsrail Parlamentosu Knesset, Yüksek Mahkeme’nin aldığı kararları, salt çoğunlukla geçersiz kılabilecek. Böylece hükümetler, Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilme korkusu olmadan istedikleri yasayı çıkartma imkânına kavuşacak. Bu düzenlemenin yargı bağımsızlığını bitireceğini, azınlık haklarını tırpanlayacağını ve yolsuzlukları artıracağını savunan binlerce gösterici 15 Ocak 2023’de protesto gösterileri için sokaklara çıktı. Protestocular, mevcut hükümetin aşırı sağcı ortakları nedeniyle de ayrıca endişeli.

Bu koalisyonda aşırı dindar Ultra-Ortodoks Yahudi cemaatler ve dinci Siyonist gruplar da yer alıyor. Dartmouth’ta siyaset ekonomisi dersleri veren Bernard Avishai, The New Yorker’daki yazısında Netanyahu’nun koalisyonundaki belirli kesimlerin demokratik özgürlükleri kısıtlayacak dini uygulamaları destekleyebileceğine dikkat çekiyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Aralık 2022’in sonunda göreve başlayan yeni koalisyon hükümeti, sıklıkla “aşırı sağ” olarak nitelendiriliyor. Koalisyonun yüz yirmi milletvekilinden oluşan Knesset’teki otuz iki üyesi, teokratik cemaatlerin siyasi kolları olan sözde dini partilerin mensuplarından oluşuyor. Bu partiler ve partilerin fraksiyonları üç gruba ayrılabilir: On dört milletvekili ile en büyük ittifak, ataları yeni kurulan İsrail devletinde İngiliz Mandası’nın sağladığı evlilik, defin, din değiştirme ve diyet yasaları ile devlet destekli dini okullar üzerindeki denetim gibi hahamlık ayrıcalıklarını muhafaza etmeye çalışan, ancak 1967’den bu yana Batı Şeria yerleşimcilerinin mesihçi iddialarının etkisinde kalan dinci Siyonizm’dir. Yedi milletvekili bulunan Haredi ya da ultra-Ortodokslar, çoğunlukla Kudüs ve çevresinde yaşayan, kendisini diğer dini gruplardan ayıran toplulukları temsil ediyor. On bir milletvekiline sahip olan Şas, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’dan gelen, daha yoksul ve daha az eğitimli göçmenleri temsil eden popülist ve elit karşıtı bir parti.

Son yıllarda bu üç grup ideolojik olarak “ulusal cenahta” birleşti ve özellikle dinci-Siyonist ittifakın aşırı milliyetçi, Büyük İsrail vizyonuna bağlı kaldı. Söz konusu vizyon dini inançlarına göre kendilerine vadedilen topraklardan asla vazgeçilmemesini ve devleti Ortodoks Yahudilik mezhebine daha da yaklaştırmayı içeriyor. Netanyahu’nun Likud partisi de, kendisini açıkça dinci Siyonizm ile özdeşleştiren çok sayıda üyeye sahip.

2016 yılında Pew tarafından yapılan bir araştırmaya göre Haredi’lerin yüzde seksen dokuzu Yahudi ritüel hukuku ve uygulamaları, yani Halaha ile demokratik ilkeler arasında bir seçim yapılması ve Halaha’nın “öncelikli” olması gerektiğine inanıyor.

Sabıkalı bir Ulusal Güvenlik Bakanı

Netanyahu, endişe verici bir şekilde Yahudi Gücü adlı dinci-Siyonist bir grubun lideri olan ve yargı tarafından elliden fazla suçlama ile karşı karşıya kalan bir avukat ve yerleşimci Itamar Ben Gvir’i Ulusal Güvenlik Bakanı olarak atadı.

Ben Gvir, ırkçılığa teşvik ve bir Yahudi terör örgütünü desteklemekten hüküm giymişti; bu yüzden İsrail ordusu tarafından askere alınmamıştı. Ben Gvir ayrıca Kudüs’teki Harem-i Şerif’te Yahudilerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ibadet etmesini savunuyor. Harem-i Şerif’teki camilerin idaresinden sorumlu olan İslami yetkililer, teamüllere uygun olarak Yahudilerin burayı ziyaret etmelerine olanak verse de ibadet grupları oluşturmalarına izin vermiyor. Hudut Polisi ise rutin olarak bölgede düzeni sağlamakla görevlendiriliyor. Ancak hükümetin kurulmasından sonra Knesset’e yapılan ve emniyet güçlerinin idaresini düzenleyen yasanın oylanması sonucunda hudut polisi artık bağımsız bir emniyet müdürü yerine Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in doğrudan denetimi altına girdi. Koalisyon ayrıca Temel Yasaları değiştirerek işgal altındaki topraklarda sivil idarenin denetimini savunma bakanlığından aldı ve bu işi Savunma Bakanlığı’ndan oluşturulan başka bir bakanlığa devretti. Koalisyon bu görevi, yerleşimci hareketinin bir başka dinci-Siyonist lideri olan ve aynı zamanda maliye bakanı olarak atanan Bezalel Smotrich’e verdi.

Dahası da var. Koalisyon, geçtiğimiz yıl vergi kaçakçılığı suçlaması karşısında ertelenmiş bir hapis cezasını içeren bir savcı-sanık uzlaşmasını kabul eden Şas lideri Aryeh Deri’yi hem sağlık hem de İçişleri Bakanı olarak atadı. Bu atamanın yapılabilmesi için koalisyon ilk olarak Temel Yasalarda değişiklik yaparak, cezası ertelenen ve fiilen cezaevinde bulunmayan bir kişinin bakanlık görevinde bulunmasına izin verdi. Ancak koalisyon anlaşması, Temel Yasalarda Yargı’nın herhangi bir Knesset yasasının anayasaya uygunluğuna ilişkin hüküm verme yetkisini sınırlayan, yani yargıyı yürütmeye tâbi kılan başka değişiklikler yapılmasını da taahhüt ediyor. “Geçersiz kılma maddesi” olarak adlandırılan bu değişiklik, Knesset’in basit çoğunluğuna Yüksek Mahkeme’nin itirazlarını geçersiz kılma yetkisi verecek.

Ultra-Ortodoks partiler de göz ardı edilmedi. Koalisyon, “Tevrat öğrenmenin Yahudi halkının mirasının temel bir unsuru olduğunu” belirten yeni bir Temel Yasa çıkarmayı taahhüt ediyor. Burada kastedilen, Tevrat ve Talmud üzerine eğitim alan ancak dörtte birinden fazlası matematik, fen bilimleri ya da İngilizce eğitimi almayan öğrencilerin askerlik hizmetinden genel olarak muaf tutulması. Bu muafiyet Yüksek Mahkeme tarafından 2017 yılında iptal edilmişti. Knesset’in finans komitesinin yeni seçilen başkanı ultra-Ortodoks lider Moshe Gafni, Kral Davut döneminde olduğu gibi “halkın yarısının Tevrat okuyacağını, yarısının da orduda görev yapacağını” dile getirdi. Maliye Bakanlığı’ndaki ekonomistler ultra-Ortodoks cemaatlerin devlet bütçesinden yaklaşık altı milyar dolar elde edeceğini tahmin ediyor, ancak çoğu orduda görev yapan laik İsrailliler kişi başına ultra-Ortodokslardan altı kat daha fazla vergi ödüyor.

Koalisyon ayrıca dinci-Siyonist lider Avi Maoz’a laik okullar da dâhil olmak üzere bazı okul müfredatlarının denetimini üstlenme yetkisi vermeyi kabul etti. Ayrıca Koalisyon, Yahudilere inanç ve kan bağından dolaylı derhal vatandaşlık veren Geri Dönüş Yasası’nda değişiklik yaptı. Kan bağı kriterinin “bir Yahudi’nin çocuğu ve torunu” yerine sadece “bir Yahudi’nin çocuğu” olarak değiştirilmesi hahamlara göçmenlerin inancının sağlamlığını test etme yetkisi veriyor. Böyle bir düzenleme, birçok sığınmacının göç etme imkânını kısıtlayacaktır, zira Ukrayna’dan gelen binlerce mülteciden bazıları laik olabilir veya ebeveynleri Yahudi olmayabilir, ancak büyükbabaları veya büyükanneleri Yahudi olabilir. Diğer değişiklikler Sahra altı Afrika’dan gelen mültecilerin gözaltı kamplarında tutulmalarına itiraz etme haklarını ellerinden almayı öngörüyor. Başka bir deyişle Dinci Siyonizm, ilahi seçilmişlik kavramını devlet gücüyle harmanlıyor.

Liberal İsrailliler şokta

Bu değişikliklerin hızı ve kapsamı liberal İsraillileri şoka uğrattı. Binlerce kişi hükümetin yemin töreni sırasında Knesset’in dışında toplanarak, “İran çoktan buraya geldi bile” sloganları attı. Bu konuda yalnız değiller. Aralarında eski İsrail Ordusu Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un da bulunduğu binden fazla eski üst düzey İsrail Hava Kuvvetleri subayı, ülkenin önde gelen hukukçularına bir mektup yazarak hükümetin, uğruna savaştıkları demokratik ülkeyi “yok edeceğini” ifade etti. Dört yüz önde gelen girişimci, şirket yöneticisi ve yatırımcı Netanyahu’ya bir mektup yazarak “Knesset’te gerçekleşen yasama çalışmalarının genel olarak ekonomi, özellikle de yüksek teknoloji sektörü için doğurabileceği yıkıcı sonuçlar” konusunda uyarıda bulundu. Geçtiğimiz Cuma günü eski Başbakan Ehud Barak “bu hükümet ırkçılığı, yolsuzluğu, adalet sistemini devre dışı bırakması, polisi siyasallaştırması ve İsrail ordusundaki emir komuta zincirinin altını oymasıyla İsrail’de gözlerimizin önünde bir darbe gerçekleştiriyor” dedi.

Seçimlerde dört buçuk milyondan fazla oy kullanılmasına rağmen Netanyahu’nun bloğu muhalefete göre sadece otuz bin oy fazla aldı ve bazı muhalefet partileri Knesset’e girmek için gerekli olan dört milletvekili barajını geçemediği için Knesset’te çoğunluğu elde etti.

Dinci Siyonistlerin Netanyahu’nun en sevdiği müttefikleri olup olmadığı ise bir tartışma konusu. Netanyahu Dinci Siyonistler ile arasına biraz mesafe koymak için Knesset başkanlığına kendisine sadık bir isim olan, eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden Amir Ohana’yı atadı. Ancak Netanyahu’nun bu gruplarla tam da liberal hukukun üstünlüğüne karşı sergiledikleri umursamaz yaklaşım nedeniyle işbirliği yaptığı aşikâr. Netanyahu, rüşvet, dolandırıcılık ve emniyeti suiistimal suçlarından yargılanıyor ve sırf yeniden Başbakan oldu diye yargılamalar durdurulamaz. Netanyahu açık bir şekilde ortakları vasıtasıyla kendisini hapse mahkûm edecek ya da Başbakanlığı bırakmaya zorlayacak herhangi bir neticeyi önlemek istiyor.

İsrail işgal güçleri 2022 yılında Batı Şeria’da yaklaşık yüz elli Filistinliyi öldürmüştü. İşgal altındaki topraklarda gerilim tırmandıkça ve İsrail’deki Arap topluluklar bu hükümetin politikalarından dolayı devletten uzaklaştıkça özellikle işgal altındaki topraklarda Yahudi İsraillere yönelik saldırılar artacaktır. Bu tür saldırılar İsrail’de medyanın öfkesine ve bakanlıkların harekete geçmesine yol açarak yeni hükümeti normalleştirecektir.

Ancak bu hükümet normal bir hükümet değil. Bu, İsrail tarihinde İsrailli liberaller, İsrail’de yaşayan Araplar, Filistinliler ve tüm bölge için tehlikeli sonuçları olan bir dönüm noktası.”

Bu yazı ilk kez 17 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Bernard Avishai’nin The New Yorker haber sitesinde yayınlanan “Netanyahu’s Government Takes a Turn Toward Theocracy” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.newyorker.com/news/daily-comment/netanyahus-government-takes-a-turn-toward-theocracy

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail, bir tür Yahudi Şeriat devleti mi oluyor?

İsrail hükümeti, Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini kısıtlamaya çalışıyor. Eski ordu komutanlarından bazıları ve liberaller bunun sivil darbe olduğu görüşünde. İsrail’de laikliğin sonu mu geldi? Bu durum bölgeyi nasıl etkileyecek?

Uzun bir süredir siyasi istikrarsızlık içindeki İsrail’de son yapılan seçimlerde yeniden iktidara gelen ve aşı sağcı partileri yanına alarak koalisyon kuran Başbakan Benjamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin ilk yaptığı icraatlardan biri de Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini kısıtlayan bir düzenlemeye girişmek oldu.

Hükümetin önerisi yasalaşırsa, İsrail Parlamentosu Knesset, Yüksek Mahkeme’nin aldığı kararları, salt çoğunlukla geçersiz kılabilecek. Böylece hükümetler, Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilme korkusu olmadan istedikleri yasayı çıkartma imkânına kavuşacak. Bu düzenlemenin yargı bağımsızlığını bitireceğini, azınlık haklarını tırpanlayacağını ve yolsuzlukları artıracağını savunan binlerce gösterici 15 Ocak 2023’de protesto gösterileri için sokaklara çıktı. Protestocular, mevcut hükümetin aşırı sağcı ortakları nedeniyle de ayrıca endişeli.

Bu koalisyonda aşırı dindar Ultra-Ortodoks Yahudi cemaatler ve dinci Siyonist gruplar da yer alıyor. Dartmouth’ta siyaset ekonomisi dersleri veren Bernard Avishai, The New Yorker’daki yazısında Netanyahu’nun koalisyonundaki belirli kesimlerin demokratik özgürlükleri kısıtlayacak dini uygulamaları destekleyebileceğine dikkat çekiyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Aralık 2022’in sonunda göreve başlayan yeni koalisyon hükümeti, sıklıkla “aşırı sağ” olarak nitelendiriliyor. Koalisyonun yüz yirmi milletvekilinden oluşan Knesset’teki otuz iki üyesi, teokratik cemaatlerin siyasi kolları olan sözde dini partilerin mensuplarından oluşuyor. Bu partiler ve partilerin fraksiyonları üç gruba ayrılabilir: On dört milletvekili ile en büyük ittifak, ataları yeni kurulan İsrail devletinde İngiliz Mandası’nın sağladığı evlilik, defin, din değiştirme ve diyet yasaları ile devlet destekli dini okullar üzerindeki denetim gibi hahamlık ayrıcalıklarını muhafaza etmeye çalışan, ancak 1967’den bu yana Batı Şeria yerleşimcilerinin mesihçi iddialarının etkisinde kalan dinci Siyonizm’dir. Yedi milletvekili bulunan Haredi ya da ultra-Ortodokslar, çoğunlukla Kudüs ve çevresinde yaşayan, kendisini diğer dini gruplardan ayıran toplulukları temsil ediyor. On bir milletvekiline sahip olan Şas, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’dan gelen, daha yoksul ve daha az eğitimli göçmenleri temsil eden popülist ve elit karşıtı bir parti.

Son yıllarda bu üç grup ideolojik olarak “ulusal cenahta” birleşti ve özellikle dinci-Siyonist ittifakın aşırı milliyetçi, Büyük İsrail vizyonuna bağlı kaldı. Söz konusu vizyon dini inançlarına göre kendilerine vadedilen topraklardan asla vazgeçilmemesini ve devleti Ortodoks Yahudilik mezhebine daha da yaklaştırmayı içeriyor. Netanyahu’nun Likud partisi de, kendisini açıkça dinci Siyonizm ile özdeşleştiren çok sayıda üyeye sahip.

2016 yılında Pew tarafından yapılan bir araştırmaya göre Haredi’lerin yüzde seksen dokuzu Yahudi ritüel hukuku ve uygulamaları, yani Halaha ile demokratik ilkeler arasında bir seçim yapılması ve Halaha’nın “öncelikli” olması gerektiğine inanıyor.

Sabıkalı bir Ulusal Güvenlik Bakanı

Netanyahu, endişe verici bir şekilde Yahudi Gücü adlı dinci-Siyonist bir grubun lideri olan ve yargı tarafından elliden fazla suçlama ile karşı karşıya kalan bir avukat ve yerleşimci Itamar Ben Gvir’i Ulusal Güvenlik Bakanı olarak atadı.

Ben Gvir, ırkçılığa teşvik ve bir Yahudi terör örgütünü desteklemekten hüküm giymişti; bu yüzden İsrail ordusu tarafından askere alınmamıştı. Ben Gvir ayrıca Kudüs’teki Harem-i Şerif’te Yahudilerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ibadet etmesini savunuyor. Harem-i Şerif’teki camilerin idaresinden sorumlu olan İslami yetkililer, teamüllere uygun olarak Yahudilerin burayı ziyaret etmelerine olanak verse de ibadet grupları oluşturmalarına izin vermiyor. Hudut Polisi ise rutin olarak bölgede düzeni sağlamakla görevlendiriliyor. Ancak hükümetin kurulmasından sonra Knesset’e yapılan ve emniyet güçlerinin idaresini düzenleyen yasanın oylanması sonucunda hudut polisi artık bağımsız bir emniyet müdürü yerine Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in doğrudan denetimi altına girdi. Koalisyon ayrıca Temel Yasaları değiştirerek işgal altındaki topraklarda sivil idarenin denetimini savunma bakanlığından aldı ve bu işi Savunma Bakanlığı’ndan oluşturulan başka bir bakanlığa devretti. Koalisyon bu görevi, yerleşimci hareketinin bir başka dinci-Siyonist lideri olan ve aynı zamanda maliye bakanı olarak atanan Bezalel Smotrich’e verdi.

Dahası da var. Koalisyon, geçtiğimiz yıl vergi kaçakçılığı suçlaması karşısında ertelenmiş bir hapis cezasını içeren bir savcı-sanık uzlaşmasını kabul eden Şas lideri Aryeh Deri’yi hem sağlık hem de İçişleri Bakanı olarak atadı. Bu atamanın yapılabilmesi için koalisyon ilk olarak Temel Yasalarda değişiklik yaparak, cezası ertelenen ve fiilen cezaevinde bulunmayan bir kişinin bakanlık görevinde bulunmasına izin verdi. Ancak koalisyon anlaşması, Temel Yasalarda Yargı’nın herhangi bir Knesset yasasının anayasaya uygunluğuna ilişkin hüküm verme yetkisini sınırlayan, yani yargıyı yürütmeye tâbi kılan başka değişiklikler yapılmasını da taahhüt ediyor. “Geçersiz kılma maddesi” olarak adlandırılan bu değişiklik, Knesset’in basit çoğunluğuna Yüksek Mahkeme’nin itirazlarını geçersiz kılma yetkisi verecek.

Ultra-Ortodoks partiler de göz ardı edilmedi. Koalisyon, “Tevrat öğrenmenin Yahudi halkının mirasının temel bir unsuru olduğunu” belirten yeni bir Temel Yasa çıkarmayı taahhüt ediyor. Burada kastedilen, Tevrat ve Talmud üzerine eğitim alan ancak dörtte birinden fazlası matematik, fen bilimleri ya da İngilizce eğitimi almayan öğrencilerin askerlik hizmetinden genel olarak muaf tutulması. Bu muafiyet Yüksek Mahkeme tarafından 2017 yılında iptal edilmişti. Knesset’in finans komitesinin yeni seçilen başkanı ultra-Ortodoks lider Moshe Gafni, Kral Davut döneminde olduğu gibi “halkın yarısının Tevrat okuyacağını, yarısının da orduda görev yapacağını” dile getirdi. Maliye Bakanlığı’ndaki ekonomistler ultra-Ortodoks cemaatlerin devlet bütçesinden yaklaşık altı milyar dolar elde edeceğini tahmin ediyor, ancak çoğu orduda görev yapan laik İsrailliler kişi başına ultra-Ortodokslardan altı kat daha fazla vergi ödüyor.

Koalisyon ayrıca dinci-Siyonist lider Avi Maoz’a laik okullar da dâhil olmak üzere bazı okul müfredatlarının denetimini üstlenme yetkisi vermeyi kabul etti. Ayrıca Koalisyon, Yahudilere inanç ve kan bağından dolaylı derhal vatandaşlık veren Geri Dönüş Yasası’nda değişiklik yaptı. Kan bağı kriterinin “bir Yahudi’nin çocuğu ve torunu” yerine sadece “bir Yahudi’nin çocuğu” olarak değiştirilmesi hahamlara göçmenlerin inancının sağlamlığını test etme yetkisi veriyor. Böyle bir düzenleme, birçok sığınmacının göç etme imkânını kısıtlayacaktır, zira Ukrayna’dan gelen binlerce mülteciden bazıları laik olabilir veya ebeveynleri Yahudi olmayabilir, ancak büyükbabaları veya büyükanneleri Yahudi olabilir. Diğer değişiklikler Sahra altı Afrika’dan gelen mültecilerin gözaltı kamplarında tutulmalarına itiraz etme haklarını ellerinden almayı öngörüyor. Başka bir deyişle Dinci Siyonizm, ilahi seçilmişlik kavramını devlet gücüyle harmanlıyor.

Liberal İsrailliler şokta

Bu değişikliklerin hızı ve kapsamı liberal İsraillileri şoka uğrattı. Binlerce kişi hükümetin yemin töreni sırasında Knesset’in dışında toplanarak, “İran çoktan buraya geldi bile” sloganları attı. Bu konuda yalnız değiller. Aralarında eski İsrail Ordusu Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un da bulunduğu binden fazla eski üst düzey İsrail Hava Kuvvetleri subayı, ülkenin önde gelen hukukçularına bir mektup yazarak hükümetin, uğruna savaştıkları demokratik ülkeyi “yok edeceğini” ifade etti. Dört yüz önde gelen girişimci, şirket yöneticisi ve yatırımcı Netanyahu’ya bir mektup yazarak “Knesset’te gerçekleşen yasama çalışmalarının genel olarak ekonomi, özellikle de yüksek teknoloji sektörü için doğurabileceği yıkıcı sonuçlar” konusunda uyarıda bulundu. Geçtiğimiz Cuma günü eski Başbakan Ehud Barak “bu hükümet ırkçılığı, yolsuzluğu, adalet sistemini devre dışı bırakması, polisi siyasallaştırması ve İsrail ordusundaki emir komuta zincirinin altını oymasıyla İsrail’de gözlerimizin önünde bir darbe gerçekleştiriyor” dedi.

Seçimlerde dört buçuk milyondan fazla oy kullanılmasına rağmen Netanyahu’nun bloğu muhalefete göre sadece otuz bin oy fazla aldı ve bazı muhalefet partileri Knesset’e girmek için gerekli olan dört milletvekili barajını geçemediği için Knesset’te çoğunluğu elde etti.

Dinci Siyonistlerin Netanyahu’nun en sevdiği müttefikleri olup olmadığı ise bir tartışma konusu. Netanyahu Dinci Siyonistler ile arasına biraz mesafe koymak için Knesset başkanlığına kendisine sadık bir isim olan, eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden Amir Ohana’yı atadı. Ancak Netanyahu’nun bu gruplarla tam da liberal hukukun üstünlüğüne karşı sergiledikleri umursamaz yaklaşım nedeniyle işbirliği yaptığı aşikâr. Netanyahu, rüşvet, dolandırıcılık ve emniyeti suiistimal suçlarından yargılanıyor ve sırf yeniden Başbakan oldu diye yargılamalar durdurulamaz. Netanyahu açık bir şekilde ortakları vasıtasıyla kendisini hapse mahkûm edecek ya da Başbakanlığı bırakmaya zorlayacak herhangi bir neticeyi önlemek istiyor.

İsrail işgal güçleri 2022 yılında Batı Şeria’da yaklaşık yüz elli Filistinliyi öldürmüştü. İşgal altındaki topraklarda gerilim tırmandıkça ve İsrail’deki Arap topluluklar bu hükümetin politikalarından dolayı devletten uzaklaştıkça özellikle işgal altındaki topraklarda Yahudi İsraillere yönelik saldırılar artacaktır. Bu tür saldırılar İsrail’de medyanın öfkesine ve bakanlıkların harekete geçmesine yol açarak yeni hükümeti normalleştirecektir.

Ancak bu hükümet normal bir hükümet değil. Bu, İsrail tarihinde İsrailli liberaller, İsrail’de yaşayan Araplar, Filistinliler ve tüm bölge için tehlikeli sonuçları olan bir dönüm noktası.”

Bu yazı ilk kez 17 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Bernard Avishai’nin The New Yorker haber sitesinde yayınlanan “Netanyahu’s Government Takes a Turn Toward Theocracy” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.newyorker.com/news/daily-comment/netanyahus-government-takes-a-turn-toward-theocracy

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x