Japonya’da neler oluyor?

Japonya, savunma harcamalarını iki katına çıkarma kararı aldı. Ülkede dinî bir örgütün siyasi etkisi ve düşük faiz-yüksek parasal gevşeme politikası alarm veriyor. G7’nin bu seneki başkanı Japonya’nın mücadelesini Elif Sercen Nurcan yazdı.

Japonya 2023’te Group of 7 (G7) başkanlığını üstlendi. Japonya Başbakanı Fumio Kişida da bu önemli görevin bir gereği olarak, yılın ilk günlerinde G7 liderlerini ziyaret turuna çıktı. Ziyaret, Mayıs ayında yapılacak zirve toplantısına da hazırlık niteliğindeydi.

Doğu Asya güvenliği açısından Japonya, ABD’nin kilit bir müttefiki pozisyonunu korumaya devam ediyor. Ekim 2021’de göreve gelmesinden bu yana ABD başkentine ilk ziyaretini gerçekleştiren Kişida’nın, ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya gelmesi bu ittifakı güçlendirdi. Kişida ve Biden, Çin’in geçen seneki Tayvan’a yönelik askerî provokasyonlarını dikkate alarak 13 Ocak günü ortak savunma kapasitelerini geliştirme sözü verdiler. İki lider de Çin’in bölgedeki ekonomik nüfuzuna karşı koymak için Japonya ile ABD’nin güvenlik bağlarını derinleştirmeye ve yarı iletken tedarik zincirlerini güvence altına almaya yönelik iş birliği yapacaklarını kabul ettiler. Biden, Japonya’nın savunma yeteneklerini güçlendirme kararını memnuniyetle karşılayarak görüşme esnasında bu durumun “tarihi” olduğunu ve ABD’nin ikili güvenlik ittifakına “tamamen” sadık kalacağının altını çizdi.

Japonya savunma kapasitesini artırıyor

Japonya’nın savunma yeteneklerini geliştirme ve silahlı kuvvetlerinin modernizasyonundaki hızı da gittikçe artıyor.

16 Aralık 2022’de Japonya hükümeti, uzun zamandır yenilenmesi beklenen Milli Güvenlik Stratejisi, Ulusal Savunma Programı Yönergeleri ve Milli Savunma Stratejisi olmak üzere üç yeni savunma belgesini onayladı. Düşman füze fırlatma üslerini vurmak için bir “karşı saldırı kabiliyetine” sahip olma fikri etrafında toplanan yeni savunma politika hedefleri, bundan sonra Japonya savunma bütçesinin ikiye katlanarak ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %2’sine çıkarılmasını içeriyor. Belgelerin şekillenmesinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, Çin’in ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ziyareti sonrası Tayvan’ı sindirmek için yoğun askerî tatbikatları ve Kuzey Kore’nin gittikçe sıklaşan kıtalararası balistik füze denemelerinin etkisi büyük.

Ancak Japonya’nın barışçıl anayasasına bağlı temel savunma prensibi değişmedi: Japonya’nın müttefikleriyle birlikte yürüttüğü “entegre caydırıcılık”. Bu amaçla Japon Öz Savunma Kuvvetleri’nin ABD ordusuyla özellikle üslerin en yoğun bulunduğu Okinawa Adası etrafında her zamankinden daha fazla birlikte hareket etmesi bekleniyor.

Karşı saldırı kabiliyeti, revize edilen bu üç belgenin ana temalarından biri. Ancak Japonya hükümeti, bu tür bir kabiliyetin düşman üslerine saldırma araçlarını elinde tutmak olmadığının altını çiziyor. Karşı saldırı kabiliyetinin kullanımı “gerekli asgari öz savunma önlemleri” olarak tanımlanıyor ve olası bir harekâtta hedef, füze üsleri gibi “askerî hedefler” ile sınırlandırılıyor. Japonya, yurt içinde üretilen füzelerin menzilini genişletmenin yanı sıra ABD yapımı Tomahawk seyir füzeleri de satın alacak. Satışın Japonya için bedeli 2 milyar ABD Doları olması öngörülüyor.

İtalya ile de savunma işbirliği

ABD’ye ek olarak İtalya ile savunma iş birliğine yönelik çalışmalara başlayıp İngiltere ile de savunma iş birliği anlaşması imzalayan Başbakan Kişida, G7 sürecinde daha da faal olacağının sinyallerini veriyor. Birbiri ardına kurulan savunma iş birliklerinin arka planında ortak stratejik tehditler bulunmakta. Nitekim Japonya’yı kendi askerî ve ekonomik emellerini engellemeye çalışmakla eleştiren Çin, Kişida’nın turu esnasınca imzalan anlaşmalara sert tepki vermeye devam ediyor.

Japonya ve Çin arasındaki gerginlikler

Japonya ile Çin’in ikili ilişkilerinin kötüye gitmesi COVID-19 salgınıyla da ilişkili.

Son günlerde hem yurtiçi hem yurtdışı protestolardan sonra “Sıfır covid” politikasından vazgeçen Çin, sınırlarını neredeyse üç seneden sonra yabancı ziyaretçilere açmasına rağmen halen tüm ziyaretçilere negatif PCR test sonucunu zorunlu tutuyor. Buna karşılık, Japonya ve diğer ülkeler Çin’de gittikçe artan vaka sayısını göz önünde bulundurarak Çin’den gelen ziyaretçilere PCR test zorunluluğu getirmeye karar verse de Çin hükümeti bu uygulamayı ayrımcı bularak şiddetle protesto etti. Çin, aynı zorunluluğu getiren bir diğer ülke olan Güney Kore ile Japonya vatandaşlarına kısa süreli vize vermeyi kesti.

Hindistan ile de işbirliği

Başbakan Kişida’nın turuna ek olarak Japonya’nın G7 liderliğini destekleyen diğer ülke içi kurumların çalışmaları da göze çarpıyor.

Asya Kalkınma Bankası Enstitüsü (ADBI) Dekanı Tetsuşi Sonobe, enstitünün G7’nin resmi düşünce kuruluşları katılım grubu olan Think7 (T7)’ye altı ay boyunca ev sahipliği yapma sürecini yönetecek. T7 Japonya süreci kapsamında, G7 ve G7 dışı ülkelerden uzmanlar, “Krizleri Ele Alma, Sürdürülebilir Kalkınmayı Yeniden Canlandırma” temasıyla G7 için araştırmaya dayalı politika desteği sağlayacak. 12 Aralık 2022’deki T7 açılış etkinliğinde, Sonobe, T7 Japonya’nın çok taraflılığı teşvik etmeye odaklandığına ve küresel zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olmak için G7’nin gelişmekte olan ülkelerle yapılan angajmanlara dikkat çekti.

için G7’nin gelişmekte olan ülkelerle yapılan angajmanlara dikkat çekti.

Japonya Dışişleri Bakanlığı Dış Politika Bürosu Politika Planlama Bölümü Direktörü Naobumi Yokota’nın da konuşma yaptığı etkinlikte, T7 Japonya’nın, 2023 Group of 20 (G20) başkanlığı aracılığıyla Hindistan’ın ev sahipliği yapacağı Think20 (T20) ile yakın iş birliği yapılacağı da vurgulandı. Hindistan’ın Hint-Pasifik bölgesinde Çin tehdidine karşı kurulan, Hint-Pasifik’in NATO’su olmaya aday, ABD, Japonya, Avusturalya ve Hindistan’ın dâhil olduğu QUAD iş birliğinin üyesi. Bununla birlikte Hindistan, Rusya ile sıcak ilişkilerinin devamı bu etkileşime ayrı bir boyut kazandırıyor.

Japonya, ekonomik ilişkilerinde de yeni güçlendirmeler peşinde. Asya Kalkınma Bankası’nın faaliyetleri G7 sürecinde Japonya’nın dış ilişkileri için önemli bir kanal olması bekleniyor.

Düşük faiz yüksek parasal gevşeme

Japonya Merkez Bankası’nın en uzun görev süreli şu andaki valisi Haruhiko Kuroda’nın yerine Nisan ayında yeni valinin atanacak olması, Başbakan Kişida’nın genel seçimlerde ayakta kalabilmesi için çok önemli bir sınav olacak.

Geçtiğimiz sene suikaste kurban giden eski Başbakan Şinzo Abe tarafından atanan Vali Kuroda’nın 2013’ten beridir sürdürdüğü “düşük faiz, yüksek parasal gevşeme” politikası Japonya’nın özel sektörünü canlandırmış olsa da bu politikanın COVID-19 salgınının etkisiyle değişen küresel koşullarda sürdürülmesi imkânsız hale geldi. Ülkede yükselen arz-kaynaklı enflasyon ve bozulan dış ticaret dengesinin getirdiği yük, bu politikanın sonunu getirmiş durumda. Bundan sonraki Merkez Bankası valisinin hem iş dünyasına hem de seçmene güven verebilmesi hükümet için elzem.

Nitekim yıllardır %0 civarında süregelen tüketici enflasyonu, bu sene ilk kez Tokyo içinde %4’e tırmandı. Mitsui Otomotiv ve Uniqlo gibi bazı büyük şirketler çalışanlarının alım gücünü korumak için maaşlarda artışa gitse de, çalışan nüfusun önemli bir kısmı küçük ölçekli şirketlerde veya saatlik ücret bazlı kontratlı işlerde çalıştığı için genel anlamda tüketicinin alım gücünün düştüğü gözlemleniyor. Devletin savunma stratejisi doğrultusunda yatırım yapabilmesi için vergi oranlarının yükseltmesi gerektiği konuşulurken, genel halkın böyle bir kararı kolaylıkla sırtlanabilmesi mümkün gözükmüyor.

Birleşme Kilisesi’nin siyasete etkisi

Japon siyasetine köklü bir şekilde nüfuz ettiği ortaya çıkan Birleşme Kilisesi hükümet için halen çok büyük bir problem. Başbakan Kişida hükümetin imajını kiliseden uzaklaştırmak için geçtiğimiz sene kabine değişikliğine gitse de, yeni kabinedeki kilise ile bağlantıları ortaya çıkan bazı bakanlar muhalefetin baskısıyla istifa etmek zorunda kaldılar.

Kökeni Güney Kore’ye dayanan kilise, Şinzo Abe’nin dedesinin yardımıyla Japonya’ya girmiş, uzun yıllar boyunca özgürce Japon üyelerinden aileleri iflasa sürükleyecek miktarda bağış toplayabilmişti. Aynı zamanda hem yerel hem genel seçimlerde siyasetçilerin seçim kampanyalarında insan kaynağı yardımında bulunan kilise, bu bağlantıların ortaya çıkmasıyla Japonya hükümeti için çözülmesi zor bir sorun haline geldi. Kiliseye karşı soruşturma açılma çalışmaları başlasa da Abe’nin suikastçısı Tetsuya Yamagami’ye halkın bir kısmından yoğun destek gelmesi vatandaşların nezdinde devlete olan güvenin sarsılmış olduğuna işaret kabul edilebilir. Önümüzdeki günlerde G7 lideri olarak savunma başta olmak üzere birçok alanda yoğun bir çalışmaya girecek olan Japonya hükümetini hem yurtiçinde hem yurtdışında birçok sorun beklemekte.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

Elif Sercen Nurcan
Elif Sercen Nurcan
Elif Sercen Nurcan - 2016 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü ile İktisat bölümünden çift anadal programından mezun oldu. Japonya hükümeti MEXT bursu ile gittiği Tokyo'daki Meiji Üniversitesi'nden 2020 senesinde Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans derecesini aldı. Aynı üniversitede halen siyaset bilimi alanında doktora yapıyor. Araştırmalarının ana konusu devletin siber güvenlikteki rolü, teknoloji ve siyasetin kesişimi, siber uzayda demokrasi konularıdır. Mesleki deneyimi İngilizce-Türkçe-Japonca dillerinde çeviri ve tercüme, akademik yayın ve içerik pazarlaması da içerir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Japonya’da neler oluyor?

Japonya, savunma harcamalarını iki katına çıkarma kararı aldı. Ülkede dinî bir örgütün siyasi etkisi ve düşük faiz-yüksek parasal gevşeme politikası alarm veriyor. G7’nin bu seneki başkanı Japonya’nın mücadelesini Elif Sercen Nurcan yazdı.

Japonya 2023’te Group of 7 (G7) başkanlığını üstlendi. Japonya Başbakanı Fumio Kişida da bu önemli görevin bir gereği olarak, yılın ilk günlerinde G7 liderlerini ziyaret turuna çıktı. Ziyaret, Mayıs ayında yapılacak zirve toplantısına da hazırlık niteliğindeydi.

Doğu Asya güvenliği açısından Japonya, ABD’nin kilit bir müttefiki pozisyonunu korumaya devam ediyor. Ekim 2021’de göreve gelmesinden bu yana ABD başkentine ilk ziyaretini gerçekleştiren Kişida’nın, ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya gelmesi bu ittifakı güçlendirdi. Kişida ve Biden, Çin’in geçen seneki Tayvan’a yönelik askerî provokasyonlarını dikkate alarak 13 Ocak günü ortak savunma kapasitelerini geliştirme sözü verdiler. İki lider de Çin’in bölgedeki ekonomik nüfuzuna karşı koymak için Japonya ile ABD’nin güvenlik bağlarını derinleştirmeye ve yarı iletken tedarik zincirlerini güvence altına almaya yönelik iş birliği yapacaklarını kabul ettiler. Biden, Japonya’nın savunma yeteneklerini güçlendirme kararını memnuniyetle karşılayarak görüşme esnasında bu durumun “tarihi” olduğunu ve ABD’nin ikili güvenlik ittifakına “tamamen” sadık kalacağının altını çizdi.

Japonya savunma kapasitesini artırıyor

Japonya’nın savunma yeteneklerini geliştirme ve silahlı kuvvetlerinin modernizasyonundaki hızı da gittikçe artıyor.

16 Aralık 2022’de Japonya hükümeti, uzun zamandır yenilenmesi beklenen Milli Güvenlik Stratejisi, Ulusal Savunma Programı Yönergeleri ve Milli Savunma Stratejisi olmak üzere üç yeni savunma belgesini onayladı. Düşman füze fırlatma üslerini vurmak için bir “karşı saldırı kabiliyetine” sahip olma fikri etrafında toplanan yeni savunma politika hedefleri, bundan sonra Japonya savunma bütçesinin ikiye katlanarak ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %2’sine çıkarılmasını içeriyor. Belgelerin şekillenmesinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, Çin’in ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ziyareti sonrası Tayvan’ı sindirmek için yoğun askerî tatbikatları ve Kuzey Kore’nin gittikçe sıklaşan kıtalararası balistik füze denemelerinin etkisi büyük.

Ancak Japonya’nın barışçıl anayasasına bağlı temel savunma prensibi değişmedi: Japonya’nın müttefikleriyle birlikte yürüttüğü “entegre caydırıcılık”. Bu amaçla Japon Öz Savunma Kuvvetleri’nin ABD ordusuyla özellikle üslerin en yoğun bulunduğu Okinawa Adası etrafında her zamankinden daha fazla birlikte hareket etmesi bekleniyor.

Karşı saldırı kabiliyeti, revize edilen bu üç belgenin ana temalarından biri. Ancak Japonya hükümeti, bu tür bir kabiliyetin düşman üslerine saldırma araçlarını elinde tutmak olmadığının altını çiziyor. Karşı saldırı kabiliyetinin kullanımı “gerekli asgari öz savunma önlemleri” olarak tanımlanıyor ve olası bir harekâtta hedef, füze üsleri gibi “askerî hedefler” ile sınırlandırılıyor. Japonya, yurt içinde üretilen füzelerin menzilini genişletmenin yanı sıra ABD yapımı Tomahawk seyir füzeleri de satın alacak. Satışın Japonya için bedeli 2 milyar ABD Doları olması öngörülüyor.

İtalya ile de savunma işbirliği

ABD’ye ek olarak İtalya ile savunma iş birliğine yönelik çalışmalara başlayıp İngiltere ile de savunma iş birliği anlaşması imzalayan Başbakan Kişida, G7 sürecinde daha da faal olacağının sinyallerini veriyor. Birbiri ardına kurulan savunma iş birliklerinin arka planında ortak stratejik tehditler bulunmakta. Nitekim Japonya’yı kendi askerî ve ekonomik emellerini engellemeye çalışmakla eleştiren Çin, Kişida’nın turu esnasınca imzalan anlaşmalara sert tepki vermeye devam ediyor.

Japonya ve Çin arasındaki gerginlikler

Japonya ile Çin’in ikili ilişkilerinin kötüye gitmesi COVID-19 salgınıyla da ilişkili.

Son günlerde hem yurtiçi hem yurtdışı protestolardan sonra “Sıfır covid” politikasından vazgeçen Çin, sınırlarını neredeyse üç seneden sonra yabancı ziyaretçilere açmasına rağmen halen tüm ziyaretçilere negatif PCR test sonucunu zorunlu tutuyor. Buna karşılık, Japonya ve diğer ülkeler Çin’de gittikçe artan vaka sayısını göz önünde bulundurarak Çin’den gelen ziyaretçilere PCR test zorunluluğu getirmeye karar verse de Çin hükümeti bu uygulamayı ayrımcı bularak şiddetle protesto etti. Çin, aynı zorunluluğu getiren bir diğer ülke olan Güney Kore ile Japonya vatandaşlarına kısa süreli vize vermeyi kesti.

Hindistan ile de işbirliği

Başbakan Kişida’nın turuna ek olarak Japonya’nın G7 liderliğini destekleyen diğer ülke içi kurumların çalışmaları da göze çarpıyor.

Asya Kalkınma Bankası Enstitüsü (ADBI) Dekanı Tetsuşi Sonobe, enstitünün G7’nin resmi düşünce kuruluşları katılım grubu olan Think7 (T7)’ye altı ay boyunca ev sahipliği yapma sürecini yönetecek. T7 Japonya süreci kapsamında, G7 ve G7 dışı ülkelerden uzmanlar, “Krizleri Ele Alma, Sürdürülebilir Kalkınmayı Yeniden Canlandırma” temasıyla G7 için araştırmaya dayalı politika desteği sağlayacak. 12 Aralık 2022’deki T7 açılış etkinliğinde, Sonobe, T7 Japonya’nın çok taraflılığı teşvik etmeye odaklandığına ve küresel zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olmak için G7’nin gelişmekte olan ülkelerle yapılan angajmanlara dikkat çekti.

için G7’nin gelişmekte olan ülkelerle yapılan angajmanlara dikkat çekti.

Japonya Dışişleri Bakanlığı Dış Politika Bürosu Politika Planlama Bölümü Direktörü Naobumi Yokota’nın da konuşma yaptığı etkinlikte, T7 Japonya’nın, 2023 Group of 20 (G20) başkanlığı aracılığıyla Hindistan’ın ev sahipliği yapacağı Think20 (T20) ile yakın iş birliği yapılacağı da vurgulandı. Hindistan’ın Hint-Pasifik bölgesinde Çin tehdidine karşı kurulan, Hint-Pasifik’in NATO’su olmaya aday, ABD, Japonya, Avusturalya ve Hindistan’ın dâhil olduğu QUAD iş birliğinin üyesi. Bununla birlikte Hindistan, Rusya ile sıcak ilişkilerinin devamı bu etkileşime ayrı bir boyut kazandırıyor.

Japonya, ekonomik ilişkilerinde de yeni güçlendirmeler peşinde. Asya Kalkınma Bankası’nın faaliyetleri G7 sürecinde Japonya’nın dış ilişkileri için önemli bir kanal olması bekleniyor.

Düşük faiz yüksek parasal gevşeme

Japonya Merkez Bankası’nın en uzun görev süreli şu andaki valisi Haruhiko Kuroda’nın yerine Nisan ayında yeni valinin atanacak olması, Başbakan Kişida’nın genel seçimlerde ayakta kalabilmesi için çok önemli bir sınav olacak.

Geçtiğimiz sene suikaste kurban giden eski Başbakan Şinzo Abe tarafından atanan Vali Kuroda’nın 2013’ten beridir sürdürdüğü “düşük faiz, yüksek parasal gevşeme” politikası Japonya’nın özel sektörünü canlandırmış olsa da bu politikanın COVID-19 salgınının etkisiyle değişen küresel koşullarda sürdürülmesi imkânsız hale geldi. Ülkede yükselen arz-kaynaklı enflasyon ve bozulan dış ticaret dengesinin getirdiği yük, bu politikanın sonunu getirmiş durumda. Bundan sonraki Merkez Bankası valisinin hem iş dünyasına hem de seçmene güven verebilmesi hükümet için elzem.

Nitekim yıllardır %0 civarında süregelen tüketici enflasyonu, bu sene ilk kez Tokyo içinde %4’e tırmandı. Mitsui Otomotiv ve Uniqlo gibi bazı büyük şirketler çalışanlarının alım gücünü korumak için maaşlarda artışa gitse de, çalışan nüfusun önemli bir kısmı küçük ölçekli şirketlerde veya saatlik ücret bazlı kontratlı işlerde çalıştığı için genel anlamda tüketicinin alım gücünün düştüğü gözlemleniyor. Devletin savunma stratejisi doğrultusunda yatırım yapabilmesi için vergi oranlarının yükseltmesi gerektiği konuşulurken, genel halkın böyle bir kararı kolaylıkla sırtlanabilmesi mümkün gözükmüyor.

Birleşme Kilisesi’nin siyasete etkisi

Japon siyasetine köklü bir şekilde nüfuz ettiği ortaya çıkan Birleşme Kilisesi hükümet için halen çok büyük bir problem. Başbakan Kişida hükümetin imajını kiliseden uzaklaştırmak için geçtiğimiz sene kabine değişikliğine gitse de, yeni kabinedeki kilise ile bağlantıları ortaya çıkan bazı bakanlar muhalefetin baskısıyla istifa etmek zorunda kaldılar.

Kökeni Güney Kore’ye dayanan kilise, Şinzo Abe’nin dedesinin yardımıyla Japonya’ya girmiş, uzun yıllar boyunca özgürce Japon üyelerinden aileleri iflasa sürükleyecek miktarda bağış toplayabilmişti. Aynı zamanda hem yerel hem genel seçimlerde siyasetçilerin seçim kampanyalarında insan kaynağı yardımında bulunan kilise, bu bağlantıların ortaya çıkmasıyla Japonya hükümeti için çözülmesi zor bir sorun haline geldi. Kiliseye karşı soruşturma açılma çalışmaları başlasa da Abe’nin suikastçısı Tetsuya Yamagami’ye halkın bir kısmından yoğun destek gelmesi vatandaşların nezdinde devlete olan güvenin sarsılmış olduğuna işaret kabul edilebilir. Önümüzdeki günlerde G7 lideri olarak savunma başta olmak üzere birçok alanda yoğun bir çalışmaya girecek olan Japonya hükümetini hem yurtiçinde hem yurtdışında birçok sorun beklemekte.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

Elif Sercen Nurcan
Elif Sercen Nurcan
Elif Sercen Nurcan - 2016 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü ile İktisat bölümünden çift anadal programından mezun oldu. Japonya hükümeti MEXT bursu ile gittiği Tokyo'daki Meiji Üniversitesi'nden 2020 senesinde Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans derecesini aldı. Aynı üniversitede halen siyaset bilimi alanında doktora yapıyor. Araştırmalarının ana konusu devletin siber güvenlikteki rolü, teknoloji ve siyasetin kesişimi, siber uzayda demokrasi konularıdır. Mesleki deneyimi İngilizce-Türkçe-Japonca dillerinde çeviri ve tercüme, akademik yayın ve içerik pazarlaması da içerir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x