Şubat ayından beri süregelen Ukrayna’daki savaşın küresel enerji piyasalarındaki etkisi hâlâ devam ediyor. Savaşın başında enerji doğalgaz fiyatlarının artması Rusya’nın bütçesinde olumlu bir etki yaratmıştı, ancak Kuzey Akımı 1 ve Kuzey Akımı 2 boru hatlarının zarar görmesiyle ve Avrupa’ya yönelik doğalgaz akışının ciddi bir şekilde azalması ile bu gelirler de suyunu çekti. Bu durumun farkında olan Hindistan ve Çin gibi ülkeler, Rusya’nın hidrokarbon kaynaklarını büyük indirimlerle tedarik ediyorlar. Avrupa Birliği ise Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için uzun vadede farklı tedarik kaynaklarına ve sıvılaştırılmış doğalgaz ithalatı gibi farklı yöntemlere yöneliyor.
ABD merkezli bir düşünce kuruluşu olan Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nden araştırmacı Maximilian Hess’e göre Kremlin, Avrupa Birliği’ne giden doğalgazı keserek kendi ayağına kurşun sıkıyor. Hess’in Al Jazeera’de yer alan yazısında, ekonomisi büyük oranda hidrokarbon ihracatına dayanan Rusya’nın doğalgaz sektörünü ve genel olarak ekonomisini nelerin beklediği, Rusya’nın bu durum karşısındaki stratejisi ve beklentileri ele alınıyor.
Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
Putin’in stratejisini anlamak
“Rusya, Ukrayna’nın sivil altyapısına yönelik yıkıcı saldırılarını sürdürürken, Avrupa Rus doğalgazının olmadığı bir geleceği değerlendiriyor. Avrupa Birliği ülkeleri bir yandan enerji krizine ortak bir yanıt bulmaya çalışırken bir yandan da alternatif doğalgaz tedarikçileriyle anlaşmalar yapmaya çalışıyor.
Rusya ve Batı arasındaki ekonomik savaşın gidişatını anlamak ve böylece Rus işgaline karşı direnen Ukrayna’ya yönelik desteğin devamlılığını sağlamak için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in stratejisini anlamak her zamankinden daha önemli.
İlk olarak, Avrupa’ya doğalgaz akışının azalması Rus ekonomisi üzerinde önemli bir etki yaratıyor. Son dönemde hızla artan enerji fiyatlarına rağmen, Kremlin’in savaşın ilk altı ayında kaydettiği rekor bütçe fazlaları neredeyse tamamen suyunu çekmiş durumda. Kremlin, yurtdışından önemli bir kredi desteği bulamıyor, zira Çin bile destek verme konusunda çekingen davranıyor.
Pekin ve Hindistan gibi bazı bağlantısız ülkeler Rusya’nın petrol ve doğalgazını ucuza satın almaktan memnun olsa da, yaptırımlar nedeniyle azalan ihtiyari harcamalar ve sanayi üretimindeki düşüş kısa vadede Rus ekonomisini daha da zora sokacaktır. Rusya’nın uzun vadeli beklentileri de yaptırımların etkisi ve ülkenin azalan nüfusu nedeniyle giderek daha umutsuz bir hal alıyor. Bu eğilim, Putin’in seferberliği ve bunun sonucunda ülkeden kaçan yüz binlerce kişi ile daha da kötüleşiyor.
Doğalgaz akışının azalması ne anlama geliyor?
Gerçek şu ki, Rusya’nın ekonomik modeli tamamen Avrupa’ya yönelik hidrokarbon ihracatına bağlı. Putin her şeyini Ukrayna’da yaptığı bir ahmaklık üzerine kumar oynamayı seçti. Doğalgaz akışının azalmasıyla birlikte Rus ekonomisinin can damarı da kuruyor. Rusya Devlet Başkanı, talihinin tersine döneceğini umarken bir enerji oyunu oynuyor gibi görünüyor.
Örneğin, Putin, Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz akışının bir kısmının devam etmesine izin verdi. Doğalgaz akışının geçtiği bir güzergâh da Ukrayna. Mevcut doğalgaz akışından yola çıkarsak, bu güzergâhın yılda sadece 15 milyar metreküp doğalgaz sağlaması bekleniyor. Ancak bunun Avrupa piyasası üzerindeki etkisi öncelikle Putin’in doğalgaz akışını artırabileceğini hatırlatması olacak. Kremlin’in bu güzergâhı işler halde tutması, ekonomik savaşta daha sonra yapacağı eylemlerin, gerçekte hiçbir temeli olmayan Ukrayna’nın işgalinden ayrı olduğu iddialarına zemin hazırlamak için önemlidir.
Diğer güzergâh ise Türkiye’nin Türk Akımı boru hattı ve onun Bulgaristan uzantısı olan Balkan Akımı üzerinden Rus doğalgazının Sırbistan ve Macaristan’a ulaştırılması. Söz konusu doğalgaz akışı özellikle Kremlin’in AB’de kalan tek büyük destekçisi olan Viktor Orban hükümetinin ödüllendirilmesini sağladığı için önemlidir. Bu da Moskova’nın eninde sonunda Avrupa ve enerji kriziyle boğuşan diğer ülkeler için güvenilir bir tedarikçi olarak kendini yeniden tesis etmesini sağlamayı amaçlıyor.
Doğalgaza aç Avrupa ülkeleri
Balkan Akımı’nın mevcut kapasitesi yıllık 15 milyar metreküp olup, 20 milyar metreküpe çıkarılabilir. Bu miktar, Kuzey Denizi’nin dibinde sabotaj sonucu hasar gören ve Rusya’yı Almanya’nın boru hattı ağına bağlayan iki Kuzey Akım boru hattının toplam 110 milyar m3’lük kapasitesinin yanında çok küçük kalabilir. Bununla birlikte söz konusu güzergâh, Avusturya da dâhil olmak üzere Orta ve Doğu Avrupa’daki doğalgaza aç olan diğer Avrupa ülkelerini ikna etmek için kullanılabilecek yeterli bir arz kaynağı sunuyor.
Rusya da muhtemelen ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın diğer AB ülkelerini enerji alanında tekrar kendi safına çekmesini umuyor. Ağustos ayında Bulgaristan’daki geçici hükümet, Sofya’nın ruble ile ödeme yapmayı reddetmesi üzerine Nisan ayında gaz tedarikini kesen Gazprom ile müzakere etmeyi düşündü. Önceki Bulgar hükümetleri, Türk Akımı’nın uzatılmasını büyük bir maliyetle ve transit ücretleri şeklinde sınırlı bir getiriyle üstlenerek Moskova ile yakınlaştı.
Putin, muhtemelen 2 Ekim seçimlerinden sonra hükümet kurulamaması durumunda ekonominin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin bir süre sonra Bulgar hükümetini, geçici veya sürekli bir şekilde, kendi şartlarına boyun eğmeye zorlayacağını umuyor.
Doğalgaza alternatif kaynaklar
Kremlin’in stratejisi, doğalgaz boru hattı oyununun yanı sıra giderek daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaza (LNG) da dayanıyor. AB, boru hatları ile Rusya’dan tedarik ettiği doğalgaza alternatif kaynaklar bulma çabasının bir parçası olarak Kremlin’in bir truva atı olarak kullanmayı umduğu güçlü bir LNG altyapısı inşa ediyor.
AB, Rus boru gazını çeşitlendirme çabasının bir parçası olarak, Kremlin’in bir truva atı olarak kullanmayı umduğu önemli bir LNG altyapısı inşa ediyor. Bunun kanıtları şimdiden mevcut: Avrupa’nın Rusya’dan LNG ithalatı 2022’nin ilk sekiz ayında 2021’e kıyasla yüzde 15 arttı.
AB şu ana kadar piyasayı hedef almakta çekingen davrandı. Rus LNG piyasasının en büyük oyuncusu özel bir şirket olan Novatek’tir. Rusya’nın en zengin adamlarından biri olan Leonid Mikhelson tarafından yönetilen firma, Batı’nın yaptırım listelerinde yer almıyor.
Mikhelson, Novatek’in yüzde 25’inden biraz azına sahipken, yüzde 23,5’i Kremlin’in yakın müttefiki olan ve 2014’ten bu yana ABD yaptırımları altında bulunan Gennady Timchenko’ya ait. Diğer bir yüzde 9,99’luk kısım ise Gazprom’un elinde bulunuyor ve firmanın yüzde 20’sinin biraz altında bir kısmı (Londra’daki kotasyonu askıya alınmış olsa da) halka açık piyasalarda işlem görmeye devam ediyor.
Kalan yüzde 19,4’lük pay ise Şubat ayından önce Putin’in 2014’te Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından uygulanan yaptırımlara rağmen Rusya’da yatırım yapmaya devam etmeye en hevesli Batılı enerji şirketleri arasında yer alan Fransız Total Energies’e ait.
Avrupa, Rus doğalgazı satışını zorlaştırıyor
Total Energies, Putin’in Şubat ayında Ukrayna’daki gerilimi tırmandırmasının ardından Rusya’dan çekilme konusunda ilk başta çekingen davrandı. Ancak 22 Mart’ta “Rusya’daki projelerin gerçekleştirilmesi için daha fazla sermaye sağlamayacağını” ve yıl sonuna kadar Rus petrolü alımını durduracağını açıkladı. Ayrıca, yüzde 10 hissedarı olduğu Arctic LNG 2 projesi için yeni bir finansman sağlanmayacağını söyledi. Bununla birlikte Total, Rus LNG’si satın almaya devam ediyor.
Avrupalı yetkililer hâlihazırda Rus doğalgazı satışını daha da zorlaştırmaya ve her ne kadar süreç sıkıntılı olsa da doğalgaz satışına bir fiyat sınırı getirmeye çalışıyor. Rusya’nın tehditkâr eylemleri bu tedbirlerin alınmasına yönelik adımları teşvik etmeye devam edecek ve AB hiçbir zaman bu tür önemli tedbirler üzerinde hızla anlaşmaya varma becerisiyle tanınmamış olsa da, piyasalar Rus LNG satışlarının bile eninde sonunda kesileceği gerçeğini kabul etmiş görünüyor.
Ağustos ayında Total Energies, Termokarstovoye gaz sahasını işleten Terneftegaz’daki yüzde 49’luk hissesini Novatek’e satarak elden çıkaracağını açıkladı. Mikhelson ABD ve AB yaptırım listelerinde yer almazken, Nisan ayında İngiliz ve Kanadalı yetkililer tarafından kara listeye alındı. Nihayetinde Brüksel ve Washington tarafından da hedef alınması muhtemeldir.
AB’nin doğalgaz depolarının giderek dolması ve buna bağlı olarak spot doğalgaz fiyatlarının düşmesiyle birlikte Batılı yetkililer Rus LNG’sinin yara bandını yakın zamanda yırtıp atabilir. Ancak, öyle olmasa bile, LNG yakın zamanda Putin için her derde deva bir ilaç olmayacaktır.
Yakılan köprüler
Rusya’nın mevcut LNG ihracat kapasitesi yılda yaklaşık 40 milyar metreküp. Putin 2035 yılına kadar en az 160 milyar metreküpe çıkarılmasını emretmiş olsa da, özellikle Batılı sermaye yatırımlarının kesilmesi göz önüne alındığında, bunun başarılabilir olduğuna dair ciddi şüpheler var. LNG, Rusya’nın Avrupa’ya boru hatları aracılığıyla yaptığı doğalgaz satışlarında 2021’de yaşanan yaklaşık 140 milyar metreküplük düşüşü öngörülebilir gelecekte tek başına telafi edemez.
Rus yetkililer, yılda 50 milyar metreküp daha fazla doğalgaz akışı sağlayacak Sibirya’nın Gücü 2 boru hattıyla yönlerini Çin’e çevireceklerini açıklasalar da Pekin, Kırım’ın ilhakından sonra Sibirya’nın Gücü 1 boru hattı hususunda anlaşmaya varırken elde ettiğinden daha büyük bir indirim sağlamak için tüm kozları elinde bulunduruyor. Bu durum Çin ile nihai bir anlaşmaya varma konusunda ilerleme kaydedilememesini ve Moskova’nın Kuzey Akım 2 üzerinden Avrupa’ya gaz satma ısrarını açıklıyor.
Putin’in stratejisi “yaktığı köprülerin önünü aydınlatacağını” ummak şeklinde özetlenebilir. Bu, Rusya’yı daha zayıf ve fakir hale getirecek, dünya genelinde ekonomik tahribata yol açacak tarihi bir çılgınlıktır.”
Bu yazı ilk kez 7 Kasım 2022’de yayımlanmıştır.