14 Ekim 2022’de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Kazakistan’ın Astana şehrinde görüştüler. Bu görüşme öncesi ve sırasında Putin’in Türkiye’ye yönelik ilgi çekici önerileri oldu. Putin, Türkiye’nin, Rusya’dan Avrupa ülkelerine ulaşmakta olan doğalgazın toplandığı ve dağıtıldığı bir enerji üssü olabileceğini söyledi. Ayrıca, Rusya ile Ukrayna arasında sürmekte olan savaşın neticelenmesi için Türkiye’nin arabulucu rolünü ileriye taşıyabileceğini dile getirdi. İki lider bu önerilerin olabilirliğini araştırmak adına ortak bir çalışma başlatacaklarını da açıkladılar.
Önemli bir komşusunun Türkiye’ye yönelik bu niyetleri, Türk-Rus ilişkilerinin son yıllarda kat ettiği olumlu aşamayı göstermesi ve Türkiye’nin çok-boyutlu ve çok-yönlü dış politika anlayışının başarısını göstermesi açısından şüphesiz ki çok değerli.
Yalnız bu öneriye verilecek tepkilerin ciddiyetle değerlendirilmesini gerektiren bir ortamda olduğumuz da aşikâr.
Nasıl bir ortamdayız?
Şubat 2022’den bu yana sürmekte olan Rusya – Ukrayna Savaşı’nda şu an için bir tıkanmışlık yaşanıyor. Ukrayna karşı saldırılarla bazı toprak kazanımları elde etti. Buna mukabil Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda işgal ettiği dört bölgeyi kendi topraklarına dâhil ettiğini açıklaması ve kısmi seferberlik çağrısı yaparak ulusal savunması bağlamında nükleer silahların kullanımını gündeme getirmesi, savaş üzerinden yaşanan uluslararası gerginliği tırmandırdı.
Ne Ukrayna ne de Rusya’nın kendi jeopolitik tercihlerini birbirlerine dayatma kapasitesi görünüyor. Bunun yanında Avrupa Birliği’nin Rusya’yı cezalandırma noktasında uygulamakta olduğu siyasi ve ekonomik yaptırımlar hız kesmeden devam ediyor.
Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz taşıyan Kuzey Akım 1 boru hatlarında yaşanan sabotaj ve Kuzey Akım 2 boru hattı projesinin zaten ölü doğmuş olması, Avrupa Birliği ülkelerini çok ciddi bir enerji krizine soktu, Rusya’yı da çok önemli bir gelir kaynağından mahrum bıraktı. Bu iki doğal gaz boru hattının toplam kapasitesinin yüz milyar metreküpten fazla olduğunu ve Avrupa’nın Rusya’dan ithal ettiği doğalgazın yüzde doksan kadarını karşıladığını düşünecek olursak durumun ne kadar ciddi olduğu görülür.
Avrupa’ya doğal gaz ihracı noktasında sıkışmış Rusya, Türk Akımı doğalgaz boru hattını bu durumdan bir çıkış yolu olarak görüyor gibi. Türk Akımı projesi çerçevesinde Rusya’dan Türkiye’ye döşenmiş olan iki boru hattının toplam gaz taşıma kapasitesi yılda ortalama otuz bir buçuk milyar metreküp. Bu hatlardan bir tanesi Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılarken, diğeri Avrupa’ya giden diğer boru hatlarına entegre olmuş durumda.
Türkiye’nin bir enerji üssü olma fikri yeni değil. Kendisi doğalgaz kaynakları açısından fakir olsa da Türkiye kuzey-güney ve doğu-batı doğalgaz hatları trafiğinin tam ortasında yer alıyor. Kuzey Irak, Kafkaslar, Orta Asya ve İran’dan kaynaklanan doğalgazın Türkiye’de toplanıp buradan Avrupa pazarlarına nakledilmesi şüphesiz Türkiye’nin uluslararası doğalgaz piyasasındaki ağırlığını arttıracaktır.
Tartışılması gereken iki soru
Buna mukabil tartışılmayı hak eden iki soru var: İlki, Putin’in önerisi Türkiye’nin enerji üssü olma arzusunu ne derece karşılayabilir? İkinci soru da bu öneri, Türkiye’nin jeopolitik çıkarlarıyla ne kadar uyumlu?
Öncelikle biliyoruz ki birçok Avrupalı ülke gibi Türkiye de Rusya gibi tek bir enerji kaynağına bağımlı olmak istemiyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını yüzde ellilerin üzerine çıkaracak girişimler dikkatle incelenmeli. Mevcut doğalgaz boru hatlarına ilave olarak Mersin Akkuyu’da inşa edilmekte olan nükleer enerji santrali ile birlikte Türkiye’nin Rusya’dan kaynaklı enerjiye bağımlılığı yüzde ellinin üzerine çıkabilir.
İkinci olarak üzerinde durulması gereken husus, Putin’den kaynaklanan bu öneriye Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı jeopolitik bağlam çerçevesinde yaklaşılmasının doğru olacağıdır. Savaşın başlangıcından bu yana Türkiye’nin oynamakta olduğu arabuluculuk ve tarafları birbirine yakınlaştırmayı hedefleyen kolaylaştırıcılık rolü, bu önerinin hayata geçmesi ile birlikte Türkiye’nin Rusya’nın yanına daha fazla yaklaştığı algısını güçlendirebilir. Rusya Türkiye’nin karşılıklı fayda esasına dayanan ekonomik ve siyasi işbirliği yaptığı bir ortağı iken, AB üyesi ülkeler ve Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin NATO içindeki müttefikleri konumundalar.
AB ve ABD’nin olası tepkisi
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Rusya’dan ithal ettikleri doğalgazı ciddi oranda azalttıkları ve alternatif enerji kaynakları arayışına girdikleri böyle bir ortamda, Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına ulaştırılması projesine Avrupalıların sıcak bakmaları çok düşük bir ihtimal. Aslında Putin önerisini yaptığı konuşmada Avrupa Birliği üyelerinden bu yönde bir talep olması durumunda bu önerinin mantıklı olabileceğine işaret etmişti.
Bu çerçevede altı çizilmesi gereken bir diğer husus, Amerika Birleşik Devletleri’nin Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına taşınması fikrine sıcak yaklaşmayacağıdır.
Türkiye’nin arabuluculuğu
Türkiye’nin oynamaya çalıştığı arabuluculuk ve tarafları birbirine yakınlaştırma rolü aralarında NATO üyesi ülkelerin de bulunduğu birçok Birleşmiş Milletler üyesi ülke tarafından olumlu değerlendiriliyor. Yalnız bunu mümkün kılan en önemli unsur Rusya’nın görece zayıflığı ve Ukrayna’nın savaş alanında gösterdiği şiddetli dirençtir.
Rusya zayıf kaldıkça ve Ukrayna’nın savaşı kendi lehine çevirme kapasitesi devam ettikçe Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında taraf tutmama politikası ciddi eleştirilere muhatap olmaz. Savaşta Rusya’yı öne çıkarabilecek, Rusya’ya uygulanan siyasi ve ekonomik yaptırımları hafifletebilecek olası girişimlere Batı’nın sempatiyle bakmayacağı aşikâr.
Gerçek anlamda enerji üssü olmak için
Üçüncü olarak, Türkiye’yi gerçek anlamda bir doğalgaz enerji üssüne dönüştürebilecek durum, Rusya’nın Türkiye’ye enerji fiyatlaması noktasında kolaylık göstermesi ve Rusya dışından kaynaklanan doğalgazın Türkiye’de birikmesi halinde söz konusu olabilir.
Kendi imkân ve çabalarıyla Karadeniz ve Akdeniz’de yürüttüğü doğalgaz arama çalışmaları başarıyla sonuçlanır ve ciddi rezervlere ulaşılırsa, Türkiye’nin enerji üssü olma kapasitesi çok daha artar.
Rusya ve Ukrayna’nın tahıl ve gübre stoklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında Türkiye’nin oynadığı olumlu rol, bütün dünyanın takdirini kazanmışsa da, Türkiye’nin bir doğalgaz enerji terminaline dönüşmesi teklifi, Rusya’nın Batı’yı bölme ve üzerindeki baskıları azaltma politikasının bir yansıması şeklinde algılanırsa bunun Türkiye’ye çıkarabileceği jeopolitik maliyetler dikkate alınmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 21 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.