Jeo-politika

25 Temmuz 2022

Yazdır

Üçüncü Dünya Savaşı bu bölge yüzünden çıkabilir

“Üçüncü Dünya Savaşı çıkarsa, stratejik merkezi kuzey kutbu olacak.”

ABD Silahlı Kuvvetlerinden General Harp Arnold (1946)

Yaşanmakta olan iklim değişikliğinden dünyanın geri kalanına kıyasla iki kat daha fazla etkilenen ve 2040 yılına kadar tamamen buzulların eriyeceği öngörülen Arktika Bölgesi, sahip olduğu potansiyel ile yeni bir rekabet alanına dönüştü. Buradaki zengin yer altı kaynakları ve eriyen buzullarla kullanımı yaygınlaşan deniz yolları bölgeyi uluslararası gündemin üst sıralarına taşıdı.

Bölgede, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Danimarka (Grönland), Norveç, Rusya, Finlandiya, İsveç ve İzlanda bulunuyor. Bu ülkelerden ilk beşinin Arktika Okyanusu’na kıyısı var, o yüzden de Arktika Beşlisi olarak da anılıyorlar.

Bölgedeki en önemli uluslararası yapı da 1996 yılında kurulmuş Arktika Konseyi. İklim değişikliğinin sebep olduğu sorunlara ortak çözümler üretmek başta olmak üzere, bölgede bilimsel iş birliğinin arttırılması ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamayı hedefleyen yapı, bölge devletleri, yerli halkların temsilcileri ve gözlemci üyelerden oluşan bir forum. Sekiz Arktika devleti arasında iki yılda bir değişen başkanlıkla yönetiliyor.

Ukrayna Savaşı’nın Arktika Bölgesi’ne etkisi

Konsey’in şimdiki dönem başkanı, 2021- 2023 yıllarını kapsayacak biçimde Rusya. Fakat Moskova’nın 24 Şubat 2022 tarihinde başlattığı Ukrayna işgali Arktika’yı da doğrudan etkiledi.

Rusya’nın dönem başkanlığı boykot edilerek yapılması planlanan anlaşmalar, projeler, bilimsel toplantılar hatta öğrenci panelleri iptal edildi.

Ancak Ukrayna işgalinin en büyük yansıması dış politikalarında tarafsız olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik için başvuruda bulunması oldu.

Arktika Bölgesi neden önemli?

Arktika bölgesi ABD Jeolojik Araştırma Kurumu tarafından yayımlanan rapora göre dünyanın keşfedilmemiş/çıkarılmamış petrol kaynaklarının %13’üne ve doğalgaz kaynaklarının %30’una sahip. Bu kaynakların %52’si Rusya’da, %20’si ABD’de, %12’si Norveç’te, %11’i Grönland’da ve %5’i Kanada’da. Ayrıca bölgedeki tüm ülkeler yüksek miktarlarda demir, nikel, kobalt, elmas, altın, paladyum, uranyum gibi önemli madenlere sahipler.

Bölge deniz yollarıyla da dikkat çekiyor. Rusya kıyısı boyunca devam eden Kuzey Deniz Yolu, Kanada ve Amerika kıyısında Kuzeybatı Geçidi, Kanada ile Rusya’yı bağlayan Arktika Köprüsü ve Arktika Okyanusu’nun ortasından geçen Kutup Ötesi Deniz Yolu geleneksel ticaret güzergâhlarına en önemli alternatifleri sunuyor. Özellikle 2021 yılında Ever Given konteyner gemisinin Süveyş Kanalı’nda karaya oturmasıyla dünya ticaretinin altı gün boyunca durması, Arktika deniz yollarının tedarik zincirindeki önemini vurgulanmış oldu.

Kuzey Deniz Yolu, Avrupa ve Asya arasındaki en kısa alternatif güzergah olarak ön plana çıkıyor. Örneğin Londra ile Japonya’daki Yokohama Limanı arasında yapılacak seyahat Panama Kanalı güzergahından 23 bin 300 km, Süveyş kanalı rotasından 21 bin 200 km, Kuzey Deniz Yolu güzergâhından 13 bin 841 km ve Kuzeybatı Geçidi’nden ise 15 bin 930 km. olarak hesaplanıyor. Bu durumda Arktika deniz yolları geleneksel yollara göre yaklaşık 10 ila 15 gün daha kısa alternatif sunuyor.

Arktika Bölgesi’nde hem yer altı kaynaklarının çıkarılması hem de deniz taşımacılığı için en önemli şey buzkıran gemileri.

Arktika Beşlisi’nden Rusya sahip olduğu en az 40 buzkıran gemisi ile diğer ülkelerin çok ilerisinde. Kanada’nın altı, Norveç ‘in ve Amerika (biri 10, diğeri 30 yaşında) ikişer eski buzkıran gemisi var. Fakat özellikle Trump’ın Grönland’ı satın almak istemesiyle birlikte ABD’nin bölgeye olan ilgisinin arttığını söylemek gerek. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da “Biraz geç kaldık. Sorun değil, daha önce partilere geç kaldım ve harika zaman geçirdim.”1 sözleriyle ABD’nin bölgede Rusya’ya yetişmesinin çok da zor olmadığını belirtmişti.

Çin’in bölgedeki varlığı

Bölgede Arktika Beşlisi dışında en etkili ülke olarak Çin ön plana çıkıyor.

Pekin’in 1990’lı yıllarda başlayan bilimsel araştırmalarla bölge ile başlattığı ilişki 2013 yılında Arktika Konseyi’ne gözlemci üye seçilmesiyle hızlandı.

26 Ocak 2018 tarihinde bölgeyle ilgili yayımlanan ilk resmî politika belgesiyle kendisini “ komşu Arktika ülkesi” olarak konumlandırdı.

Ayrıca belgede, Rusya egemenliğindeki Kuzey Deniz Yolu merkezli “Kuzey İpek Yolu” da Kuşak ve Yol Girişimi’nin üç büyük deniz yolundan biri olarak ilk kez ilân edildi. Çin, iki nükleer buzkıran gemisi de yaptı.

Barış bölgesinden güvenlik ikilemine doğru

Bölgenin nükleerleşmesi Soğuk Savaş dönemine dayanıyor. Dönemin en önemli nükleer güçleri olan ABD ile Sovyetler Birliği’nin mesafe olarak birbirine en yakın olduğu bölge, ilk nükleer atış avantajı sağladığı için erken uyarı radar sistemleri ve nükleer yığınakların yoğun olduğu bir alana dönüştü.

O yıllarda Sovyetler Birliği’ne ait olan Kola Yarımadası dünyada en yoğun nükleer silaha sahip alan olarak dikkat çekiyordu.

1987 yılında Dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Başkanı Mihail Gorbaçov tarafından başlatılan bir inisiyatifle, Arktika Bölgesi’nde barış ve iş birliğinin hâkim olduğu, nükleer silahlanmanın azaltılacağı ve uluslararası bir örgüt ile bölgede ülkelerin koordinasyonlarının sağlanabileceği “Arktika İstisnacılığı” olarak da bilinen yeni bir düzenin temeli atıldı.

2000’li yıllara kadar devam eden bu düzende devletler diğer bölgelerde yaşanan gerilimleri ve anlaşmazlıkları bu bölgenin dışında tutmayı başardı, iş birliği devam ettirildi.

Fakat 2007’de Rusya’nın Arktika Okyanusu’na bayrak dikmesi ve 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi ardından Çin’in bölgede artan etkisi gerilimi tırmandırdı. Böylece Arktika İstisnacılığından güvenlik ikilemine doğru dönüşüm gerçekleşmeye başladı.

2022 yılında başlayan Ukrayna – Rusya Savaşı ve Rusya’nın Arktika Konseyi dönem başkanlığının protesto edilerek bölgede yapılan iş birliklerinin dondurulmasıyla Rusya bölgede Çin ile ilişkilerini daha da geliştirdi.

Bölgede güvenlik ikilemine dönüşümde askerî tatbikatlar da büyük rol oynadı. Rusya tarafından Çin ve Moğolistan’ın da katılımıyla gerçekleşen VOSTOK-2018 bu anlamda dikkat çeken tatbikatlardan oldu. Özellikle Vostok, 1981’den sonra gerçekleşmiş en önemli Rus askerî tatbikatı olarak değerlendirildi.

NATO’nun Arktika genişlemesi ne anlama geliyor?

Arktika Okyanusu’na kıyısı olan beş ülkenin dördünün NATO üyesi olması bölgeyi doğrudan NATO’nun kapsam alanına dâhil ediyor. Özellikle Norveç merkezli operasyonların yürütüldüğü Arktika’da NATO 2006’dan beri düzenli aralıklarla tatbikatlar yapıyor. En son “Cold Response 2022” tatbikatı 27 ülkeden 30 binden fazla askerin katılımıyla gerçekleşmişti.

Her ne kadar NATO’nun en önemli ülkelerinden olan ABD, Arktika’nın jeopolitik öneminin farkında olduklarını ve bölgenin Rusya ile Çin tarafından güvenlikleştirildiğini dile getirse de henüz NATO, bölgeyle ilgili özel bir politika takip etmiyor.

Fakat bu durum NATO’ya üyelik süreçleri devam eden Finlandiya ve İsveç’in ittifaka katılmasıyla değişebilir. Böyle bir durumda Rusya dışında geri kalan tüm Arktika ülkeleri NATO üyesi olacak. İttifak da bölge ile ilgili takip edeceği politikaları kısa sürede belirlemek zorunda kalacak. Mevcut durumda NATO Arktika’yı sadece iklim değişikliği kapsamında bilimsel olarak ele alsa da gelinen noktada reel politiğe geçmek zorunda olduğu açık.

Arktika’da NATO – Rusya rekabeti

Rusya, NATO’nun genişlemesini provokasyon olarak göreceğini ve tehdit olarak algılayacağını açıkça ifade ediyor. Doğal gazının %80’i ve petrolün %17’sinin sağlandığı Arktika bölgesi Rusya için hayati derecede önemli.

Putin’in bölgeye verdiği önem 2014 Kırım’ın ilhakı sonrası uygulanan yaptırımlara rağmen bölgeye yönelik yatırımları arttırmasından da anlaşılıyor: “Her türlü dış kısıtlama ve yaptırım baskısı dikkate alınarak, Arktika ile ilgili tüm proje ve planlara özel dikkat gösterilmelidir. Onları ertelemek yerine hem mevcut hem de gelecekteki görevlerde çalışma oranını maksimum artışla geliştirmemizi engelleme girişimlerine yanıt vermeliyiz.”2

Rusya’nın NATO’nun bölgede genişlemesiyle değişen güç dengesine cevabının Çin ile daha fazla iş birliği ve aşırı silahlanması olması şaşırtıcı olmayacak. Son dönemde Hindistan’ın da bölgeye ilgisinin arttığı hesaba katıldığında NATO’nun bölgede genişlemesiyle yaşanacak güç değişikliği, iş birliği ve diyaloğun azalmasının ve Soğuk Savaş dönemine geri dönülmesinin başlangıcı olabilir.

Rusya, kuzeydeki yalnızlaşmasının önüne geçmek için Çin’i bölgeye daha fazla dâhil etmek istiyor. Bölgede oluşmaya başlayan iki kutuplu güvenlik ikileminin kalıcı olmaması için önümüzdeki aylarda tekrar Arktika Konseyi aktif olmalı ve diyalog kanalları açılmalıdır. Çünkü bölgenin özel konumu nedeniyle olası bir kaza bile devletlerarasında nükleer çatışma riskini barındırıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.

  1. “U.S. was ‘late to the party’ in the Arctic, says Pompeo,” Reuters, 22 Haziran 2020, https://www.reuters.com/article/us-usa-security-arctic-idUSKCN24N2HU ( E.T: 16.07.2022)
  2. “Vladimir Putin: The Arctic is an Extremely Important Region, Which Will Ensure the Future of Russia,” The Arctic, 16 Haziran 2017, https://arctic.ru/analitic/20170616/629407.html

Ayşe Gülsüm Çalık

Ayşe Gülsüm Çalık - İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını Brunel University of London’da güvenlik alanında yazdığı tezle tamamladı. Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde Rusya’nın Arktika Dış Politikası başlıklı doktora tezini yazıyor. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli konferans ve seminerlere katıldı.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x
Send this to a friend