“Ukrayna Savaşı” mı bütün savaşların anası?

Ukrayna Savaşı hangi dört krizi tetikledi? Savaş bitse bile, bu krizler bitecek mi? Dünya bu krizlere hazır mı? Bu yeni belirsizlik ortamında hangi ülke ne yapıyor? Mehmet Kancı yazdı.

1990 yılında Doğu Bloku’nun yaklaşan sonunu izlemekte olan dünya kendisini bir anda yeni bir çatışmanın eşiğinde bulmuştu; Irak lideri Saddam Hüseyin, İran’a karşı verdiği 8 yıllık sonuçsuz savaşın dumanı tüterken ordusunu Kuveyt’e soktu.

Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için ABD liderliğindeki koalisyon hazırlıklarını sürdürürken Saddam Hüseyin 6 Ocak 1991’de Irak ordusunun kuruluş gününde tarihe geçecek şu sözleri söyledi: “Bugün tüm dikkatinizi yönelttiğiniz savaş bütün savaşların anasıdır… Allah’ın izniyle zaferle olan buluşmamız yakındır.”

17 Ocak 1991’de Çöl Fırtınası Harekatı ile başlayıp 2003’te Irak’ın işgali ile tamamlanan süreçte Saddam Hüseyin, ordusu için planladığı zafer ile buluşmayı gerçekleştiremediği gibi, işler kendisi için de umduğu gibi sonuçlanmadı.

Muhakkak küresel etkiler yaratmış olsa da Irak savaşının “bütün savaşların anası” olduğunu söylemek zor. Saddam Hüseyin bugün hayatta olsa 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile başlayan sürecin bu payeye daha layık olduğunu muhtemelen söylerdi.

Rusya – Ukrayna Savaşı’nın gün yüzüne çıkardıkları

Artık bir işgal girişimi olmaktan çıkan, Rusya’nın “özel operasyon” olarak tanımladığı Rusya-Ukrayna Savaşı’nda iki ay dolmak üzere.

Ekonomileri artan enflasyon karşısında ezilen ülkeler bir an önce barışın sağlanarak enerji ve gıda fiyatlarının normal seviyelere dönmesi beklentisi içerisinde. Başını ABD, İngiltere ve Polonya’nın çektiği bir grup NATO üyesi ülke ile Japonya gibi Rusya ile tarihi hesabı olan ülkeler ise Moskova’yı mümkün olan en son noktaya kadar askerî ve ekonomik olarak yıpratmanın peşinde.

Ukrayna Savaşı’nı sona erdirecek bir anlaşma, barış getirmekten ziyade, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalandığında bir sonraki dünya savaşının temellerini atan Versailles Anlaşması’na benzer bir etki yaratmaya aday.

Ukrayna’daki savaş, dünya ekonomisinde 2008’den bu yana biriken tüm komplikasyonları, bu komplikasyonların ülkeler arası rekabete etkilerini ve yapısal reformlarını ertelemiş sosyo-ekonomik sorunları uykuda olan ülkelerin kriz potansiyellerini harekete geçirdi.

Nitekim Kremlin yönetimi de uzayacak bir savaşın Batı ekonomilerindeki enflasyonu şahlandıracağını, gıda fiyatlarındaki artışın kıtlığa yol açacağını, kitlesel göç hareketlerinin sosyal patlamaları tetikleyeceğini açıkça dile getirerek Ukrayna’nın destekçilerine gözdağı vermekten kaçınmıyor.

Küresel çapta krizler

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2010 yılında dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna yükselmesini takiben önce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ardından ABD Başkanı Obama, Pekin yönetimini “1 Numaralı Ulusal Güvenlik Tehdidi” ilan etmişlerdi.

Aradan geçen 10 yılda ABD-İngiltere liderliğindeki Anglo-Sakson ittifakı ile Rusya-Çin arasındaki sessiz ittifak arasındaki cepheleşme keskinleşti. Ukrayna sahasında başlayan bu hesaplaşma, kağıt üzerinde bir anlaşma sağlansa bile, eş zamanlı yarattığı etkilerle küresel çapta farklı krizleri çoktan harekete geçirdi.

Kriz 1: Gıda milliyetçiliğinin gölgesinde açlık oyunları 2023

Ukrayna-Rusya Savaşı tahıl başta olmak üzere neredeyse tüm gıda maddelerinin fiyatlarını tarihin en yüksek seviyelerine çıkarttı. Yalnızca savaş değil, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle azalan yağışlar Fas, Mısır ve Irak gibi ülkelerde tahıl rekoltesinde neredeyse yarı yarıya düşüşe yol açtı.

24 Şubat’tan sonra buğday ve mısır fiyatları yüzde 30 artarken, Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithal eden 36 ülke stoklarını güvence altına almanın yollarını arıyor. Sri Lanka, Peru, Endonezya ve Lübnan, artan gıda fiyatları nedeniyle siyasi ve sosyal sistemleri ağır şekilde etkilenen zincirin en zayıf halkaları.

Uluslararası finans kuruluşları Kuzey Yarımkürede son 20 yılın en şiddetli soğuklarının yaşanması ve hava sıcaklıklarındaki dengesizlikler nedeniyle Avrupa’da da tarım ürünü kaybının ciddi miktarlara ulaştığına dikkat çekiyor. Covid19 salgını sırasında bazı ülkelerin istihbarat servislerinin cerrahi maske başta olmak üzere birbirlerinin tıbbi malzemelerini çaldığına dünya tanıklık etmişti. 2023 yılında buna birbirlerinin tahıl kargolarını çalan ülkeler eklenebilir.

Yakın gelecekte gıda güvenliği kavramını yalnızca ülkelerin ürettiği gıdayı vatandaşlarına ulaştırma kabiliyeti olarak düşünmenin ötesinde, ithal edilen gıdanın yolculuğu sırasında güvenliğinin sağlanması olarak da düşünmek gerekebilir. Ülkelerin, ürettikleri temel gıda maddelerinin ihracatını yasaklamalarıyla başlayan süreç 2023 yılında “Gıda Milliyetçiliği”nin daha fazla gündem olmasını da beraberinde getirecek.

Kriz 2: Enerjide mad max dönemi-yakıt için ölümüne mücadele

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın tetiklediği bir başka kriz de enerji sektöründe. Rusya’nın doğalgaz, kömür ve petrolden elde ettiği geliri azaltmak isteyen Avrupa ülkelerinin yürürlüğe koyduğu politikalar, 2021-2022 kış mevsiminin ağır şartlarıyla birleşince ortaya endüstri devriminin başından bu yana görülmemiş bir enerji krizi çıktı.

Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Fatih Birol’a göre Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başladığı 24 Şubat 2022 günü aynı zamanda “Küresel Enerji Krizinin Başlangıcı” olarak da kabul edilebilir. Birol’a göre bugün yaşanan kriz, 1973’teki Arap-İsrail Savaşı’ndan kaynaklı petrol krizinden çok daha ağır ve farklı dinamiklere sahip.

ABD’nin stratejik petrol rezervlerini kullanıma açarak piyasaya günde 1 milyon varil petrol sürmesi ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’i petrol arzını artırmaya zorlaması etkili bir sonuç vermedi. Petrolün varil fiyatı istikrarlı bir şekilde 100 doların üzerinde seyretmeye devam ediyor. Enerji uzmanları petrolün fiyatında 2023 yılının ilkbahar mevsiminden önce düşüş beklemiyor. Dahası, savaşın uzaması halinde petrol fiyatlarının 150 dolara ulaşması da ihtimal dâhilinde. Doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ından fazlasını Rusya’dan karşılayan Avrupa Birliği ülkelerinin bu bağımlılığa son vermek için Afrika ve Ortadoğu pazarlarındaki münferit girişimleri de sürüyor. Ancak kalıcı şekilde işlerlik kazanacak yeni politikaların hayata geçirilmesi 5 yıldan önce mümkün olmayacak. Fransa yeni nükleer reaktörler inşa etmeye yönelirken Belçika gibi ülkeler nükleer santrallerinin ömrünü uzatmaya çalışıyor. Almanya, Aşağı Saksonya’daki Silbersee gölüne, 3 megawat elektirik üretecek güneş panellerinden oluşan yüzer santral kurmak gibi tüm alternatif çözümleri yürürlüğe koyuyor.

Kriz 3: Tedarik zincirinin Covid19 virüsüne mağlubiyeti

“Covid19’da endemik (salgının küreselden bölgesel seviyeye inmesi) duruma yakın bir noktaya ulaştığımıza kesinlikle inanmıyorum. Hâlâ salgının ortasındayız ve endemik bir aşamada değiliz.”

Bu ifadeler bir komplo teorisyenine ait değil. Uyarıyı yapan Dünya Sağlık Örgütü Acil Durumlar Programı Direktörü Michael Ryan. Her ne kadar ülkemiz dâhil dünyanın büyük bir kısmı “yeni normali” ve hatta aşılamayı, piyasa ekonomistlerinin tabiriyle “satın almamış” olsalar ve bir an önce 30 Aralık 2019 günündeki hayatlarına dönme açlığı yaşasalar da Mart ayından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti’nde salgının ulaştığı boyut korkutucu. Uluslararası toplumun büyük bir bölümü Çin’deki gelişmeleri görmek istemese de salgın hayatımızı etkilemeye devam edecek.

“Sıfır Covid Stratejisi” ile virüse karşı zafer ilan eden Çin Halk Cumhuriyeti’nin 26 milyonluk metropolü Şanghay’da Mart ayından itibaren, salgının başından bu yana görülmeyen miktarda vaka tespit edilmeye başlandı. Günlük vaka sayılarının 20 bine yaklaşması, Nisan’ın ilk haftasından itibaren kentin farklı bölgelerinde karantina uygulamasının devreye girmesine yol açtı. Nisan ayının ikinci haftası biterken kapanma tedbirlerinin uygulandığı kentlere Zhengzhou ve Xi’an da eklendi. Çin’in küresel düzeydeki ekonomik faaliyetlerini akamete uğradan bu tedbirler, Şanghay gibi büyük bir metropolde gıda krizine yol açtı. Kapatılan bölgelerdeki halka gıda ulaştırılmaması sosyal patlamaları tetikleyince ordu devreye girdi. Çin Komünist Partisi’nin Şanghay parti sekreteri Li Qiang’ın gelecek vaat eden kariyeri de riske girdi. Devlet Başkanı Şi tarafından başbakanlığa getirilmesi beklenen Li’nin salgın karşısında etkisiz kalması, Pekin yönetiminin politikalarının meşruiyetini de tartışmaya açtı. Covid19 salgını döneminde küresel ihracattaki payı yüzde 15,4’e ulaşan Çin’de yeni salgın dalgasıyla beraber üretim ve tedarik zinciri de durdu. Alman beyaz eşya markası Bosch, Iphone için üretim yapan Pegatron, dünyanın en büyük çip üreticilerinden Foxconn üretimlerini ya tamamen durduran ya da yarı yarıya azaltan markalardan bazı örnekler.

Küresel ticaretin yüzde 90’ını üstlenen deniz ticaretindeki navlun fiyatlarındaki yükseliş de durmuyor ve deniz ticaretinin maliyeti de giderek yükseliyor. Çin limanlarından mal almak için sıraya giren ancak artan maliyetler nedeniyle bekleyen gemi sayısı her geçen gün artıyor.

Kriz 4: Enflasyon canavarının Godzilla’ya dönüşmesi

Rekorlar kıran gıda, enerji ve lojistik maliyetleri kaçınılmaz olarak 40 yıldır uykuda olan ve 20’inci yüzyılda kaldığı sanılan enflasyon canavarını uykusundan uyandırdı. Bu uyanış Avrupa ülkeleri ve ABD’de yüzde 10’u dahi bulmuyor ancak söz konusu ülkelerde sarsıcı seviyelerde yaşanıyor buna karşılık Arjantin gibi her küresel ekonomik krizin en zayıf halkası olan ülkelerde hiper düzeyde etki yaratıyor. Nitekim Arjantin Merkez Bankası Nisan ayının ikinci haftasında 250 baz puan artışla faizleri yüzde 47 seviyesine yükseltti. Sri Lanka bu hafta Uluslararası Para Fonu IMF ile 4 milyar dolarlık acil yardım paketinin görüşmelerine başladı. Enflasyon canavarı bu defa Japon sinemasının efsane karakteri Godzilla misali tüm dünyayı yıkımla tehdit ediyor. Yüksek enflasyon ile beraber derinleşen küresel yoksulluk ve açlık 1 milyar 700 milyon kişinin yaşamını doğrudan etkiliyor.

Uluslararası Para Fonu IMF’nin Başkanı Kristalina Georgieva Nisan ayının ikinci haftasında IMF’nin 2022 ve 2023 küresel ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize edeceğini duyurdu. Oysa IMF 2021 yılının Ekim ayında yüzde 4,9 olarak tahmin ettiği küresel ekonomik büyümeyi 2022 yılı Ocak ayı sonunda zaten aşağı yönlü olarak, yüzde 4,4 olarak revize etmişti. Yapılacak yeni revizyonla küresel büyümenin yüzde 4’ün de altına düşmesi kaçınılmaz olacak.

Nitekim Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde de yine Nisan ayında yaptığı açıklamada enflasyonun genele yayılma eğiliminin arttığına, bundaki birinci etkenin enerji fiyatları olduğuna dikkat çekti. Lagarde’a göre yüksek çekirdek enflasyonun bu yüksek seviyeyi ne kadar sürdüreceğini söylemek de bugün için mümkün değil.

Ukrayna Savaşı’yla harekete geçen mahşerin 4 atlısı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle harekete geçen bu 4 kriz faktörü, yakın bir gelecekte Moskova ile Batı dünyası arasında bir barış sağlansa bile dünyanın yakasını kısa vadede bırakmayacak.

Gıda ve enerji fiyatlarındaki artışın yanı sıra tedarik zincirindeki hasarlarla beslenen küresel enflasyon, uykudaki jeopolitik anlaşmazlıkları ve kitlesel göç hareketlerini de kaçınılmaz şekilde tetikledi.

2022 yılının ilk 3 ayında Manş Denizi’ni aşarak Fransa’dan İngiltere’ye ulaşan düzensiz göçmenlerin sayısı 5 bini buldu. 2021 yılının Mart ayında 831 düzensiz göçmen İngiltere’ye ulaşmıştı. Bu sayı bu yılın Mart ayında 3 bin 6 oldu.

Çin-Tayvan krizi, Fas-Cezayir sınır anlaşmazlıklarının her an daha geniş çaplı sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali, Pakistan’da ABD ile anlaşmazlığa düşen İmran Han hükümetinin uluslararası toplumun tepki gösteremeyeceği bir şekilde sessiz sedasız iktidardan uzaklaştırılması, Tunus’ta Cumhurbaşkanı’nın parlamentoyu feshetmesi ve DEAŞ terör örgütünün izahı zor bir şekilde İsrail topraklarında peş peşe saldırılar düzenlemesi de bu krizler zincirinin ilk çıktıları.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın gölgesinde kalan bu gelişmeler küresel ekonomik ve sosyal istikrarın gördüğü hasarı 2023’ün de ötesinde daha uzun vadeye yayma potansiyeline sahip.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Nisan 2022’de yayımlanmıştır.

Mehmet Kancı
Mehmet Kancı
Mehmet A. Kancı – Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. 1994 yılında ATV Siyaset Meydanı ile başladığı meslek hayatını sırasıyla ATV’de Haberci, NTV Haber Merkezi, CNN Türk’te Editör programı ve Haber Merkezi, TRT Türk ve TRT Haber’de sürdürdü. TRT’de görevine devam eden Kancı dış politika analizleri de kaleme alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

“Ukrayna Savaşı” mı bütün savaşların anası?

Ukrayna Savaşı hangi dört krizi tetikledi? Savaş bitse bile, bu krizler bitecek mi? Dünya bu krizlere hazır mı? Bu yeni belirsizlik ortamında hangi ülke ne yapıyor? Mehmet Kancı yazdı.

1990 yılında Doğu Bloku’nun yaklaşan sonunu izlemekte olan dünya kendisini bir anda yeni bir çatışmanın eşiğinde bulmuştu; Irak lideri Saddam Hüseyin, İran’a karşı verdiği 8 yıllık sonuçsuz savaşın dumanı tüterken ordusunu Kuveyt’e soktu.

Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için ABD liderliğindeki koalisyon hazırlıklarını sürdürürken Saddam Hüseyin 6 Ocak 1991’de Irak ordusunun kuruluş gününde tarihe geçecek şu sözleri söyledi: “Bugün tüm dikkatinizi yönelttiğiniz savaş bütün savaşların anasıdır… Allah’ın izniyle zaferle olan buluşmamız yakındır.”

17 Ocak 1991’de Çöl Fırtınası Harekatı ile başlayıp 2003’te Irak’ın işgali ile tamamlanan süreçte Saddam Hüseyin, ordusu için planladığı zafer ile buluşmayı gerçekleştiremediği gibi, işler kendisi için de umduğu gibi sonuçlanmadı.

Muhakkak küresel etkiler yaratmış olsa da Irak savaşının “bütün savaşların anası” olduğunu söylemek zor. Saddam Hüseyin bugün hayatta olsa 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile başlayan sürecin bu payeye daha layık olduğunu muhtemelen söylerdi.

Rusya – Ukrayna Savaşı’nın gün yüzüne çıkardıkları

Artık bir işgal girişimi olmaktan çıkan, Rusya’nın “özel operasyon” olarak tanımladığı Rusya-Ukrayna Savaşı’nda iki ay dolmak üzere.

Ekonomileri artan enflasyon karşısında ezilen ülkeler bir an önce barışın sağlanarak enerji ve gıda fiyatlarının normal seviyelere dönmesi beklentisi içerisinde. Başını ABD, İngiltere ve Polonya’nın çektiği bir grup NATO üyesi ülke ile Japonya gibi Rusya ile tarihi hesabı olan ülkeler ise Moskova’yı mümkün olan en son noktaya kadar askerî ve ekonomik olarak yıpratmanın peşinde.

Ukrayna Savaşı’nı sona erdirecek bir anlaşma, barış getirmekten ziyade, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalandığında bir sonraki dünya savaşının temellerini atan Versailles Anlaşması’na benzer bir etki yaratmaya aday.

Ukrayna’daki savaş, dünya ekonomisinde 2008’den bu yana biriken tüm komplikasyonları, bu komplikasyonların ülkeler arası rekabete etkilerini ve yapısal reformlarını ertelemiş sosyo-ekonomik sorunları uykuda olan ülkelerin kriz potansiyellerini harekete geçirdi.

Nitekim Kremlin yönetimi de uzayacak bir savaşın Batı ekonomilerindeki enflasyonu şahlandıracağını, gıda fiyatlarındaki artışın kıtlığa yol açacağını, kitlesel göç hareketlerinin sosyal patlamaları tetikleyeceğini açıkça dile getirerek Ukrayna’nın destekçilerine gözdağı vermekten kaçınmıyor.

Küresel çapta krizler

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2010 yılında dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna yükselmesini takiben önce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ardından ABD Başkanı Obama, Pekin yönetimini “1 Numaralı Ulusal Güvenlik Tehdidi” ilan etmişlerdi.

Aradan geçen 10 yılda ABD-İngiltere liderliğindeki Anglo-Sakson ittifakı ile Rusya-Çin arasındaki sessiz ittifak arasındaki cepheleşme keskinleşti. Ukrayna sahasında başlayan bu hesaplaşma, kağıt üzerinde bir anlaşma sağlansa bile, eş zamanlı yarattığı etkilerle küresel çapta farklı krizleri çoktan harekete geçirdi.

Kriz 1: Gıda milliyetçiliğinin gölgesinde açlık oyunları 2023

Ukrayna-Rusya Savaşı tahıl başta olmak üzere neredeyse tüm gıda maddelerinin fiyatlarını tarihin en yüksek seviyelerine çıkarttı. Yalnızca savaş değil, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle azalan yağışlar Fas, Mısır ve Irak gibi ülkelerde tahıl rekoltesinde neredeyse yarı yarıya düşüşe yol açtı.

24 Şubat’tan sonra buğday ve mısır fiyatları yüzde 30 artarken, Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithal eden 36 ülke stoklarını güvence altına almanın yollarını arıyor. Sri Lanka, Peru, Endonezya ve Lübnan, artan gıda fiyatları nedeniyle siyasi ve sosyal sistemleri ağır şekilde etkilenen zincirin en zayıf halkaları.

Uluslararası finans kuruluşları Kuzey Yarımkürede son 20 yılın en şiddetli soğuklarının yaşanması ve hava sıcaklıklarındaki dengesizlikler nedeniyle Avrupa’da da tarım ürünü kaybının ciddi miktarlara ulaştığına dikkat çekiyor. Covid19 salgını sırasında bazı ülkelerin istihbarat servislerinin cerrahi maske başta olmak üzere birbirlerinin tıbbi malzemelerini çaldığına dünya tanıklık etmişti. 2023 yılında buna birbirlerinin tahıl kargolarını çalan ülkeler eklenebilir.

Yakın gelecekte gıda güvenliği kavramını yalnızca ülkelerin ürettiği gıdayı vatandaşlarına ulaştırma kabiliyeti olarak düşünmenin ötesinde, ithal edilen gıdanın yolculuğu sırasında güvenliğinin sağlanması olarak da düşünmek gerekebilir. Ülkelerin, ürettikleri temel gıda maddelerinin ihracatını yasaklamalarıyla başlayan süreç 2023 yılında “Gıda Milliyetçiliği”nin daha fazla gündem olmasını da beraberinde getirecek.

Kriz 2: Enerjide mad max dönemi-yakıt için ölümüne mücadele

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın tetiklediği bir başka kriz de enerji sektöründe. Rusya’nın doğalgaz, kömür ve petrolden elde ettiği geliri azaltmak isteyen Avrupa ülkelerinin yürürlüğe koyduğu politikalar, 2021-2022 kış mevsiminin ağır şartlarıyla birleşince ortaya endüstri devriminin başından bu yana görülmemiş bir enerji krizi çıktı.

Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Fatih Birol’a göre Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başladığı 24 Şubat 2022 günü aynı zamanda “Küresel Enerji Krizinin Başlangıcı” olarak da kabul edilebilir. Birol’a göre bugün yaşanan kriz, 1973’teki Arap-İsrail Savaşı’ndan kaynaklı petrol krizinden çok daha ağır ve farklı dinamiklere sahip.

ABD’nin stratejik petrol rezervlerini kullanıma açarak piyasaya günde 1 milyon varil petrol sürmesi ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’i petrol arzını artırmaya zorlaması etkili bir sonuç vermedi. Petrolün varil fiyatı istikrarlı bir şekilde 100 doların üzerinde seyretmeye devam ediyor. Enerji uzmanları petrolün fiyatında 2023 yılının ilkbahar mevsiminden önce düşüş beklemiyor. Dahası, savaşın uzaması halinde petrol fiyatlarının 150 dolara ulaşması da ihtimal dâhilinde. Doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ından fazlasını Rusya’dan karşılayan Avrupa Birliği ülkelerinin bu bağımlılığa son vermek için Afrika ve Ortadoğu pazarlarındaki münferit girişimleri de sürüyor. Ancak kalıcı şekilde işlerlik kazanacak yeni politikaların hayata geçirilmesi 5 yıldan önce mümkün olmayacak. Fransa yeni nükleer reaktörler inşa etmeye yönelirken Belçika gibi ülkeler nükleer santrallerinin ömrünü uzatmaya çalışıyor. Almanya, Aşağı Saksonya’daki Silbersee gölüne, 3 megawat elektirik üretecek güneş panellerinden oluşan yüzer santral kurmak gibi tüm alternatif çözümleri yürürlüğe koyuyor.

Kriz 3: Tedarik zincirinin Covid19 virüsüne mağlubiyeti

“Covid19’da endemik (salgının küreselden bölgesel seviyeye inmesi) duruma yakın bir noktaya ulaştığımıza kesinlikle inanmıyorum. Hâlâ salgının ortasındayız ve endemik bir aşamada değiliz.”

Bu ifadeler bir komplo teorisyenine ait değil. Uyarıyı yapan Dünya Sağlık Örgütü Acil Durumlar Programı Direktörü Michael Ryan. Her ne kadar ülkemiz dâhil dünyanın büyük bir kısmı “yeni normali” ve hatta aşılamayı, piyasa ekonomistlerinin tabiriyle “satın almamış” olsalar ve bir an önce 30 Aralık 2019 günündeki hayatlarına dönme açlığı yaşasalar da Mart ayından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti’nde salgının ulaştığı boyut korkutucu. Uluslararası toplumun büyük bir bölümü Çin’deki gelişmeleri görmek istemese de salgın hayatımızı etkilemeye devam edecek.

“Sıfır Covid Stratejisi” ile virüse karşı zafer ilan eden Çin Halk Cumhuriyeti’nin 26 milyonluk metropolü Şanghay’da Mart ayından itibaren, salgının başından bu yana görülmeyen miktarda vaka tespit edilmeye başlandı. Günlük vaka sayılarının 20 bine yaklaşması, Nisan’ın ilk haftasından itibaren kentin farklı bölgelerinde karantina uygulamasının devreye girmesine yol açtı. Nisan ayının ikinci haftası biterken kapanma tedbirlerinin uygulandığı kentlere Zhengzhou ve Xi’an da eklendi. Çin’in küresel düzeydeki ekonomik faaliyetlerini akamete uğradan bu tedbirler, Şanghay gibi büyük bir metropolde gıda krizine yol açtı. Kapatılan bölgelerdeki halka gıda ulaştırılmaması sosyal patlamaları tetikleyince ordu devreye girdi. Çin Komünist Partisi’nin Şanghay parti sekreteri Li Qiang’ın gelecek vaat eden kariyeri de riske girdi. Devlet Başkanı Şi tarafından başbakanlığa getirilmesi beklenen Li’nin salgın karşısında etkisiz kalması, Pekin yönetiminin politikalarının meşruiyetini de tartışmaya açtı. Covid19 salgını döneminde küresel ihracattaki payı yüzde 15,4’e ulaşan Çin’de yeni salgın dalgasıyla beraber üretim ve tedarik zinciri de durdu. Alman beyaz eşya markası Bosch, Iphone için üretim yapan Pegatron, dünyanın en büyük çip üreticilerinden Foxconn üretimlerini ya tamamen durduran ya da yarı yarıya azaltan markalardan bazı örnekler.

Küresel ticaretin yüzde 90’ını üstlenen deniz ticaretindeki navlun fiyatlarındaki yükseliş de durmuyor ve deniz ticaretinin maliyeti de giderek yükseliyor. Çin limanlarından mal almak için sıraya giren ancak artan maliyetler nedeniyle bekleyen gemi sayısı her geçen gün artıyor.

Kriz 4: Enflasyon canavarının Godzilla’ya dönüşmesi

Rekorlar kıran gıda, enerji ve lojistik maliyetleri kaçınılmaz olarak 40 yıldır uykuda olan ve 20’inci yüzyılda kaldığı sanılan enflasyon canavarını uykusundan uyandırdı. Bu uyanış Avrupa ülkeleri ve ABD’de yüzde 10’u dahi bulmuyor ancak söz konusu ülkelerde sarsıcı seviyelerde yaşanıyor buna karşılık Arjantin gibi her küresel ekonomik krizin en zayıf halkası olan ülkelerde hiper düzeyde etki yaratıyor. Nitekim Arjantin Merkez Bankası Nisan ayının ikinci haftasında 250 baz puan artışla faizleri yüzde 47 seviyesine yükseltti. Sri Lanka bu hafta Uluslararası Para Fonu IMF ile 4 milyar dolarlık acil yardım paketinin görüşmelerine başladı. Enflasyon canavarı bu defa Japon sinemasının efsane karakteri Godzilla misali tüm dünyayı yıkımla tehdit ediyor. Yüksek enflasyon ile beraber derinleşen küresel yoksulluk ve açlık 1 milyar 700 milyon kişinin yaşamını doğrudan etkiliyor.

Uluslararası Para Fonu IMF’nin Başkanı Kristalina Georgieva Nisan ayının ikinci haftasında IMF’nin 2022 ve 2023 küresel ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize edeceğini duyurdu. Oysa IMF 2021 yılının Ekim ayında yüzde 4,9 olarak tahmin ettiği küresel ekonomik büyümeyi 2022 yılı Ocak ayı sonunda zaten aşağı yönlü olarak, yüzde 4,4 olarak revize etmişti. Yapılacak yeni revizyonla küresel büyümenin yüzde 4’ün de altına düşmesi kaçınılmaz olacak.

Nitekim Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde de yine Nisan ayında yaptığı açıklamada enflasyonun genele yayılma eğiliminin arttığına, bundaki birinci etkenin enerji fiyatları olduğuna dikkat çekti. Lagarde’a göre yüksek çekirdek enflasyonun bu yüksek seviyeyi ne kadar sürdüreceğini söylemek de bugün için mümkün değil.

Ukrayna Savaşı’yla harekete geçen mahşerin 4 atlısı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle harekete geçen bu 4 kriz faktörü, yakın bir gelecekte Moskova ile Batı dünyası arasında bir barış sağlansa bile dünyanın yakasını kısa vadede bırakmayacak.

Gıda ve enerji fiyatlarındaki artışın yanı sıra tedarik zincirindeki hasarlarla beslenen küresel enflasyon, uykudaki jeopolitik anlaşmazlıkları ve kitlesel göç hareketlerini de kaçınılmaz şekilde tetikledi.

2022 yılının ilk 3 ayında Manş Denizi’ni aşarak Fransa’dan İngiltere’ye ulaşan düzensiz göçmenlerin sayısı 5 bini buldu. 2021 yılının Mart ayında 831 düzensiz göçmen İngiltere’ye ulaşmıştı. Bu sayı bu yılın Mart ayında 3 bin 6 oldu.

Çin-Tayvan krizi, Fas-Cezayir sınır anlaşmazlıklarının her an daha geniş çaplı sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali, Pakistan’da ABD ile anlaşmazlığa düşen İmran Han hükümetinin uluslararası toplumun tepki gösteremeyeceği bir şekilde sessiz sedasız iktidardan uzaklaştırılması, Tunus’ta Cumhurbaşkanı’nın parlamentoyu feshetmesi ve DEAŞ terör örgütünün izahı zor bir şekilde İsrail topraklarında peş peşe saldırılar düzenlemesi de bu krizler zincirinin ilk çıktıları.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın gölgesinde kalan bu gelişmeler küresel ekonomik ve sosyal istikrarın gördüğü hasarı 2023’ün de ötesinde daha uzun vadeye yayma potansiyeline sahip.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Nisan 2022’de yayımlanmıştır.

Mehmet Kancı
Mehmet Kancı
Mehmet A. Kancı – Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. 1994 yılında ATV Siyaset Meydanı ile başladığı meslek hayatını sırasıyla ATV’de Haberci, NTV Haber Merkezi, CNN Türk’te Editör programı ve Haber Merkezi, TRT Türk ve TRT Haber’de sürdürdü. TRT’de görevine devam eden Kancı dış politika analizleri de kaleme alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x