Ukrayna ve Gibridnaya Voyna (Hibrit Savaş)

Ukrayna askerî güçleri ve halkı, Rus ordusuna karşı nasıl direnebiliyor? Ukrayna bu direnişe nasıl hazırlandı? Nasıl bir yeraltı savaşı sürüyor? Rusların zorlukları neler? Bu bir hibrit savaş mı? Merve Seren yazdı.

Ukrayna’da süregiden savaşı nitelemek için birçok farklı terim ve izahat dile getiriliyor. Örneğin İngiltere Başbakanı Johnson’ın Rusya’nın Ukrayna’da İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların uyguladığı, düşmana ani ve hızlı bir biçimde saldırarak savunma hattı kurmasını engelleme üzerine kurulu savaş doktrini “Yıldırım Harbi” namıdiğer “Blitzkrieg” icra edeceğini söylemesi gibi…

Her ne kadar Rusya’nın Yıldırım Harbi’ni çağrıştıran bir harekât tarzından bahsetmek mümkün olsa da bunu Almanlar gibi aynı taarruz düzeniyle uygulamadıkları anlaşılıyor.

Almanların askerî hedefleri öncelerken; Rusların ilk safhada Kara Kuvvetleri üs bölgeleri ve hava savunma üslerini hedef alsalar da müteakip süre zarfında ekonomik ve siyasi hedefleri önceledikleri görülüyor.

Yine Almanlardan farklı olarak, Rusların kara yollarına bağlı kalarak ilerledikleri görülüyor. Zaten gelinen aşamada Rusların yaşadıkları temel sorunsallardan birisi; kara yollarına bağlı kalınmasından dolayı Ukrayna’nın düzenlediği sabotajlara binaen verilen zayiat ve buna paralel olarak ilerlemenin yavaşlaması ve savaşın uzamasından kaynaklı yaşanıyor.

Rusların komuta kademe ve lojistik zorlukları

Buna ilaveten, Yıldırım Harbi’nde süratle ve çok yoğun bir güçle ilerlerken “komuta ve kontrol” ile “lojistiğin” eş zamanlı hareket etme prensibi vardır. Oysa Rusya’nın Ukrayna’da sadece ‘komuta ve kontrol’ bağlamında sorunlar yaşamadığı; aynı zamanda ‘komuta ve kontrol’ ile ardından gelen ‘lojistik’ unsurların birbirinden kopuk olduğu, dolayısıyla Rusya’nın Yıldırım Harbi’ne yönelik bir planlaması olmadığını ileri sürmek mümkün.

Bunun nedeni ise, Rusya’nın Almanlardan farklı olarak yönetime bizatihi Moskova’nın el koyma gayesi gütmemesi. Zira muhtemelen Ruslar, kendilerinin değil; diğer müdahale ve ilhaklarda olduğu gibi, Rus birliklerinin ilerlemesiyle devreye girecek Kiev’deki iş birlikçilerinin yönetime el koyacağı düşüncesiyle hareket ettiler.

Ancak Zelenski’nin, muhtemel iş birlikçilere karşı önceden gerekli tedbirleri aldığını söylemek yanlış olmaz. Bunun en bariz göstergesi, 2018 yılı itibarıyla İngilizlerin ve Amerikalıların Ukrayna’ya hafif silah tedarik etmesi ve piyade eğitim faaliyetlerinde bulunması. Muhtemel bir Rus işgali üzerine kurgulanan harp oyunları göz önünde bulundurulduğunda; Ukrayna’ya hava ve füze savunma sistemleri gibi stratejik platformların değil, stratejik bir tercih olarak ‘ayaklanma/direniş’ yürütebilmek için hafif silah ve piyade eğitimi verildiği düşünülebilir.

Bu anlamda nasıl ki sahada Rusların paralı asker Wagner/League’inden bahsediliyorsa, eski PIRA/IRA militanlarının da söz konusu kırsal direnişi öğretmek ve örgütlemek (urban resistance) üzere uzunca bir süredir Ukrayna’da bulunduğuna dair iddialar dillendiriliyor.

Halk direnişi uzun süredir planlanıyordu

Buna mukabil, Yıldırım Harbi ile benzeşen nokta ise Rusya’nın süratle ve büyük bir güçle içeri girerek karşı tarafı en başta moral bakımından çöküntüye uğratarak kısa sürede zafer kazanmak mantığıyla hareket etmesi.

Esasen bu mantığın izlerini ve çıktılarını; Birinci ve İkinci Çeçenistan Savaşlarının (Birinci Çeçen Savaşı’nda yaşanan başarısızlığı İkinci Çeçen Savaşı esnasında Grozni’nin yerle bir edilmesini tetiklediği dikkate alındığında) ortaya koyduğu hızlı harekât konseptiyle görmek mümkün. Benzer şekilde Rusya’nın Ukrayna’da da ilk etapta hızla sonuç alıcı bir harekât tarzı benimseyerek Kiev’in düşmesini planladığı lakin toplu sivil ölümlere yol açma tedirginliği ve çekincesiyle çok yoğun bir hava taarruzu icra etmediği not düşülmeli.

Kısaca Yıldırım Harbi’nin ilk aşaması görece devreye koyuldu ancak sahadaki gelişmeler nedeniyle diğer aşamalara geçiş mümkün olmadı. Bu hususta İngiltere ve ABD istihbarat değerlendirmelerinin aylar öncesinde Rusya’nın tertip ve terkibâtına yönelik tespit ve bu kapsamda Rusya’nın işgal planına dair ‘erken uyarı’ raporlamalarında bulunduğu hatırlanmalı. Zira bu durum Ukrayna’nın farkındalık ve hazırlık seviyesine önemli bir katkı sundu; Kiev’in Moskova ile mukayese edildiğinde açığa çıkan ‘askerî güç dengesizliğini’, halk direnişi ve örgütlenme modeliyle savaşı farklı bir evreye sürüklemesini sağladı.

Böylece Rusya’nın, Ukrayna’ya ve hatta dünyaya rağmen Kiev’e kendisine müzahir bir yönetim atamasının getireceği mali külfetin uzun vadede ne denli yıkıcı olabileceği gösterilmek istendi.

Rusya Odessa hamlesine girişirse

Ancak mevcut aşamada ne Rusya’nın mağlubiyetinden ne de Ukrayna’nın galibiyetinden bahsetmek mümkün değil.

Savaşın seyri gelecek 4-5 hafta içerisinde daha net bir resme kavuşacak. Zira Rusya’nın henüz Odessa kozunu tam olarak sahneye koymadığı unutulmamalı. Her ne kadar deniz konuşlu füze saldırıları gerçekleşse de Rusya’nın henüz bir deniz kuşatmasına girmediği malumdur. Bu anlamda Rus donanmasına ait 18 savaş gemisinin hâlihazırda Karadeniz’de konuşlu vaziyette bulunduğunu akılda tutmakta fayda var.

Şayet Rusya, Odessa hamlesinde başarılı olursa, o zaman Ukrayna’nın Karadeniz’e çıkışının kapanacağı ve kapalı kara ülkesi (landlocked country) konumuna gerileyeceği ihtimali göz ardı edilmemeli.

Hibrit savaş mı?

Öte yandan, ekseriyetle Batı literatüründe ve hatta Rus akademisi ve bürokrasisinde bu kavramı (Rus literatüründe Gibridnaya Voyna[efn_note]Kavramsal olarak aynı anlamı ifade etmekle birlikte, muhteviyat açısından farklılık sergilemektedir.[/efn_note]) kullanmayı reddedenlere rağmen Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşı ‘hibrit savaş’ terminolojisi üzerinden açıklamak daha kapsayıcı ve gerçekçi bir anlam kazanıyor.

Gayriresmî savaş doktrini olarak kabul edilen hibrit savaşın unsurları tarihin her döneminde uygulanmış olmakla birlikte, güncel literatüre kazandıran ve popülaritesini yaygınlaştıran kişi Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov oldu.

Gerasimov’un 2013 yılında yayımlanan “Öngörüde Bilimin Değeri” başlıklı makalesinde bahsettiği “doğrusal olmayan savaş (non-linear warfare)”in yeni araç ve yöntemlerine ilişkin tespit ve değerlendirmeleri literatürde geniş bir tartışma yaratırken; hibrit savaş ile “Gerasimov Doktrinin” özdeşleştirilmesine yol açmıştı. Gerçi Gerasimov Doktrini kavramını ilk defa kullanan Mark Galeotti ise sonradan Foreign Policy’de kaleme aldığı yazısında, gerçekte olmayan bir stratejiye dair ürettiği bu kavram için pişmanlık duyduğunu açıklamıştı.[efn_note]https://foreignpolicy.com/2018/03/05/im-sorry-for-creating-the-gerasimov-doctrine/[/efn_note]

Hibrit savaşın yani Gerasimov Doktrininin mantığı; muharebe meydanında ‘konvansiyonel’ ve ‘konvansiyonel olmayan’ unsurların bir arada kullanılmasıdır. Bu yönüyle hibrit savaş, “bulanık savaş” gibi farklı kavramsal nitelemeleri de bünyesinde barındırır.

Peki, hibrit savaşın ögeleri nelerdir? Hibrit savaş, muharebe meydanında ve hedefe yönelik olarak; düzenli askerî birlikler, özel kuvvetler, gayri nizami kuvvetler, yerel huzursuzluğun desteklenmesi (isyan, ayaklanma çıkarma vb. örtülü operasyonlar), enformasyon savaşı, psikolojik harekât, diplomasi, siber saldırılar ve ekonomik savaş gibi ana unsurlardan istifade edilmesidir. Mevzubahis unsurların aynı muhabere sahasında ve birbirleriyle senkronize kullanılmasının temel nedeni ise daha az konvansiyonel güç, daha az insan kaybı ve daha az maliyetle sıcak çatışma süreçlerini yönlendirmek ve yönetmektir.

Her hibrit savaş aynı mı?

Bu bağlamda Rusya’nın, Ukrayna’nın ulusal güvenlik boşluklarını tespit etmek ve bu boşluklardan yararlanmak maksadıyla siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, enformasyon ve altyapı alanlarını kapsayan geniş bir yelpazede hibrit savaşın unsurlarını devreye soktuğu malum.

Bu arada Ukrayna’ya yönelik icra edilen hibrit savaşın 2014 yılı itibarıyla başladığı ama 2019 yılını takiben yoğunlaştığının altı çizilmeli.

Diğer taraftan Rusya’nın, NATO gibi bölgesel örgütlerin desteğini arkasına alan Ukrayna karşısında hibrit yöntemleri tercih etmesi daha anlaşılır bir seçim.

Ancak burada dikkat çekilmesi gereken iki husus var: Birincisi; Rusya’nın Gürcistan’da yahut Suriye’de icra ettiği hibrit savaş ile Ukrayna’daki aynı değil. Diğer bir deyişle, Ukrayna’da Ruslar yeni tür bir hibrit savaşı uyguluyor. İkincisi; tıpkı Rusya gibi Ukrayna da bu süreçte hibrit savaşı öğrenmeye ve uygulamaya çalışıyor.

Nasıl ki Rusya Kırım’ın ilhakı öncesinde ve sonrasında ‘referandum kültürü’ için yoğun bir bilgi harekatı ve psikolojik harekat yürütmüşse, benzer şekilde Ukrayna’nın mevcut durumda krize yönelik yüksek yoğunluklu bir psikolojik harekat icra ettiğini medyada görmek mümkün.

Örneğin Ukrayna, 24 Şubat-15 Mart tarihleri arasında 13 bin 500’den fazla Rus askerinin öldürüldüğünü iddia ederken[efn_note]https://kyivindependent.com/uncategorized/ukraines-military-over-13500-russian-troops-have-been-killed-since-feb-24/[/efn_note]; Rusya’dan 2 Mart günü yapılan resmî açıklamada o güne kadar 498 Rus askerinin hayatını kaybettiği yönünde bir bilgi paylaşılıyordu.[efn_note]https://tass.com/society/1415449?utm_source=google.com&utm_medium=organic&utm_campaign=google.com&utm_referrer=google.com[/efn_note]

Yine bu hususta bir diğer örnek, Kırım’ın ilhakının akabinde Ukrayna Krizi Medya Merkezi’nin (Ukraine Crisis Media Center) ve bu merkezin bünyesinde Hibrit Savaş Analiz Grubu’nun (Hybrid Warfare Analytical Group) teşekkül ettirilmesi.[efn_note]Оригінал статті – на сайті Українського кризового медіа-центру: https://uacrisis.org/en/hwag/group?__cf_chl_tk=gAkMKrm.wCdnemw6sWNedcU9V6Sg_NIyuIjuoVYgy50-1647511702-0-gaNycGzNBr0[/efn_note]

Keza Ukrayna’daki hibrit savaşta dezenformasyon, örtülü operasyon, paramiliter güçler gibi kullanılan bir diğer önemli unsur ise siber saldırılar. Bu anlamda muhtemel bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın ‘ekonomik savaş’ ve ‘siber savaş’ niteliğinin ağır bastığı gözlemleniyor.

Özellikle 2014 yılı sonrasına baktığımızda; Rusya, ABD ve Çin ile birlikte siber uzayda söz sahibi olan ülkeler arasında önemli bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Rusya’nın siber kapasitesinin mahiyetini diğer iki devletten ayıran noktası da, özelikle komşuları ile ilişkilerinde bu kapasiteyi bir baskı/yaptırım aracı olarak kullanması.

*İlk kez 25 Mart 2022 tarihinde yayınlanan bu makalenin bir bölümü, 31 Mart 2022’de, yazarların isteği doğrultusunda yazıdan çıkarılmıştır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Mart 2022’de yayımlanmıştır.

Merve Seren
Merve Seren
Dr. Merve Seren - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi. Milli Savunma Üniversitesi’nde de misafir öğretim üyesi olarak savaş, strateji ve istihbarat konularında lisans ve lisansüstü dersler veriyor. Seren, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans eğitimini Başkent Üniversitesi’nde ve Erasmus bursuyla gittiği Rheinische Friedrich-Wilhelms Universität Bonn’da Avrupa Birliği alanında aldı. Kara Harp Okulu Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Bölümü’nde başladığı doktora çalışmalarının ders aşamasını burada tamamladıktan sonra; tez aşamasında Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik Bölümü’ne geçiş yaptı. “Stratejik İstihbaratın Güvenlik Stratejileri ve Politikaları Açısından Yeri ve Önemi” başlıklı teziyle doktora çalışmalarını tamamladı. 2011’de National Democratic Institute ve Freedom House tarafından yürütülen “Legislative Fellows” programına kabul edildi. 2012’de Atlantic Council tarafından “Young Atlanticist” seçilerek; GLOBSEC Forum ve NATO Chicago Zirvesi’ne katıldı. 2013’te, Richardson Center’ın düzenlediği “First Middle East Generational Ambassadors Summit” programına seçildi. 2015’te Atlantic Treaty Association ve NATO Public Diplomacy Division tarafından ortaklaşa düzenlenen “Youth Ministerial Meeting” programına katıldı. 2017’de Münih Güvenlik Konferansı ile Körber Vakfı tarafından “Munich Young Leaders”, 2018’de Tayvan Dışişleri Bakanlığı tarafından “Taiwan International Elite Leadership” ve 2019’da IISS tarafından “Southeast Asian Young Leaders” seçildi. 2005–2015 yılları arasında TBMM’de Parlamenter Danışmanı, 2015–2017 yılları arasında SETA’da Güvenlik Araştırmacısı, 2017–2018 döneminde ise STM’de Kıdemli Danışman olarak görev yaptı. Seren güvenlik, savunma ve istihbarat konularında çalışmalarına devam ediyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ukrayna ve Gibridnaya Voyna (Hibrit Savaş)

Ukrayna askerî güçleri ve halkı, Rus ordusuna karşı nasıl direnebiliyor? Ukrayna bu direnişe nasıl hazırlandı? Nasıl bir yeraltı savaşı sürüyor? Rusların zorlukları neler? Bu bir hibrit savaş mı? Merve Seren yazdı.

Ukrayna’da süregiden savaşı nitelemek için birçok farklı terim ve izahat dile getiriliyor. Örneğin İngiltere Başbakanı Johnson’ın Rusya’nın Ukrayna’da İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların uyguladığı, düşmana ani ve hızlı bir biçimde saldırarak savunma hattı kurmasını engelleme üzerine kurulu savaş doktrini “Yıldırım Harbi” namıdiğer “Blitzkrieg” icra edeceğini söylemesi gibi…

Her ne kadar Rusya’nın Yıldırım Harbi’ni çağrıştıran bir harekât tarzından bahsetmek mümkün olsa da bunu Almanlar gibi aynı taarruz düzeniyle uygulamadıkları anlaşılıyor.

Almanların askerî hedefleri öncelerken; Rusların ilk safhada Kara Kuvvetleri üs bölgeleri ve hava savunma üslerini hedef alsalar da müteakip süre zarfında ekonomik ve siyasi hedefleri önceledikleri görülüyor.

Yine Almanlardan farklı olarak, Rusların kara yollarına bağlı kalarak ilerledikleri görülüyor. Zaten gelinen aşamada Rusların yaşadıkları temel sorunsallardan birisi; kara yollarına bağlı kalınmasından dolayı Ukrayna’nın düzenlediği sabotajlara binaen verilen zayiat ve buna paralel olarak ilerlemenin yavaşlaması ve savaşın uzamasından kaynaklı yaşanıyor.

Rusların komuta kademe ve lojistik zorlukları

Buna ilaveten, Yıldırım Harbi’nde süratle ve çok yoğun bir güçle ilerlerken “komuta ve kontrol” ile “lojistiğin” eş zamanlı hareket etme prensibi vardır. Oysa Rusya’nın Ukrayna’da sadece ‘komuta ve kontrol’ bağlamında sorunlar yaşamadığı; aynı zamanda ‘komuta ve kontrol’ ile ardından gelen ‘lojistik’ unsurların birbirinden kopuk olduğu, dolayısıyla Rusya’nın Yıldırım Harbi’ne yönelik bir planlaması olmadığını ileri sürmek mümkün.

Bunun nedeni ise, Rusya’nın Almanlardan farklı olarak yönetime bizatihi Moskova’nın el koyma gayesi gütmemesi. Zira muhtemelen Ruslar, kendilerinin değil; diğer müdahale ve ilhaklarda olduğu gibi, Rus birliklerinin ilerlemesiyle devreye girecek Kiev’deki iş birlikçilerinin yönetime el koyacağı düşüncesiyle hareket ettiler.

Ancak Zelenski’nin, muhtemel iş birlikçilere karşı önceden gerekli tedbirleri aldığını söylemek yanlış olmaz. Bunun en bariz göstergesi, 2018 yılı itibarıyla İngilizlerin ve Amerikalıların Ukrayna’ya hafif silah tedarik etmesi ve piyade eğitim faaliyetlerinde bulunması. Muhtemel bir Rus işgali üzerine kurgulanan harp oyunları göz önünde bulundurulduğunda; Ukrayna’ya hava ve füze savunma sistemleri gibi stratejik platformların değil, stratejik bir tercih olarak ‘ayaklanma/direniş’ yürütebilmek için hafif silah ve piyade eğitimi verildiği düşünülebilir.

Bu anlamda nasıl ki sahada Rusların paralı asker Wagner/League’inden bahsediliyorsa, eski PIRA/IRA militanlarının da söz konusu kırsal direnişi öğretmek ve örgütlemek (urban resistance) üzere uzunca bir süredir Ukrayna’da bulunduğuna dair iddialar dillendiriliyor.

Halk direnişi uzun süredir planlanıyordu

Buna mukabil, Yıldırım Harbi ile benzeşen nokta ise Rusya’nın süratle ve büyük bir güçle içeri girerek karşı tarafı en başta moral bakımından çöküntüye uğratarak kısa sürede zafer kazanmak mantığıyla hareket etmesi.

Esasen bu mantığın izlerini ve çıktılarını; Birinci ve İkinci Çeçenistan Savaşlarının (Birinci Çeçen Savaşı’nda yaşanan başarısızlığı İkinci Çeçen Savaşı esnasında Grozni’nin yerle bir edilmesini tetiklediği dikkate alındığında) ortaya koyduğu hızlı harekât konseptiyle görmek mümkün. Benzer şekilde Rusya’nın Ukrayna’da da ilk etapta hızla sonuç alıcı bir harekât tarzı benimseyerek Kiev’in düşmesini planladığı lakin toplu sivil ölümlere yol açma tedirginliği ve çekincesiyle çok yoğun bir hava taarruzu icra etmediği not düşülmeli.

Kısaca Yıldırım Harbi’nin ilk aşaması görece devreye koyuldu ancak sahadaki gelişmeler nedeniyle diğer aşamalara geçiş mümkün olmadı. Bu hususta İngiltere ve ABD istihbarat değerlendirmelerinin aylar öncesinde Rusya’nın tertip ve terkibâtına yönelik tespit ve bu kapsamda Rusya’nın işgal planına dair ‘erken uyarı’ raporlamalarında bulunduğu hatırlanmalı. Zira bu durum Ukrayna’nın farkındalık ve hazırlık seviyesine önemli bir katkı sundu; Kiev’in Moskova ile mukayese edildiğinde açığa çıkan ‘askerî güç dengesizliğini’, halk direnişi ve örgütlenme modeliyle savaşı farklı bir evreye sürüklemesini sağladı.

Böylece Rusya’nın, Ukrayna’ya ve hatta dünyaya rağmen Kiev’e kendisine müzahir bir yönetim atamasının getireceği mali külfetin uzun vadede ne denli yıkıcı olabileceği gösterilmek istendi.

Rusya Odessa hamlesine girişirse

Ancak mevcut aşamada ne Rusya’nın mağlubiyetinden ne de Ukrayna’nın galibiyetinden bahsetmek mümkün değil.

Savaşın seyri gelecek 4-5 hafta içerisinde daha net bir resme kavuşacak. Zira Rusya’nın henüz Odessa kozunu tam olarak sahneye koymadığı unutulmamalı. Her ne kadar deniz konuşlu füze saldırıları gerçekleşse de Rusya’nın henüz bir deniz kuşatmasına girmediği malumdur. Bu anlamda Rus donanmasına ait 18 savaş gemisinin hâlihazırda Karadeniz’de konuşlu vaziyette bulunduğunu akılda tutmakta fayda var.

Şayet Rusya, Odessa hamlesinde başarılı olursa, o zaman Ukrayna’nın Karadeniz’e çıkışının kapanacağı ve kapalı kara ülkesi (landlocked country) konumuna gerileyeceği ihtimali göz ardı edilmemeli.

Hibrit savaş mı?

Öte yandan, ekseriyetle Batı literatüründe ve hatta Rus akademisi ve bürokrasisinde bu kavramı (Rus literatüründe Gibridnaya Voyna[efn_note]Kavramsal olarak aynı anlamı ifade etmekle birlikte, muhteviyat açısından farklılık sergilemektedir.[/efn_note]) kullanmayı reddedenlere rağmen Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşı ‘hibrit savaş’ terminolojisi üzerinden açıklamak daha kapsayıcı ve gerçekçi bir anlam kazanıyor.

Gayriresmî savaş doktrini olarak kabul edilen hibrit savaşın unsurları tarihin her döneminde uygulanmış olmakla birlikte, güncel literatüre kazandıran ve popülaritesini yaygınlaştıran kişi Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov oldu.

Gerasimov’un 2013 yılında yayımlanan “Öngörüde Bilimin Değeri” başlıklı makalesinde bahsettiği “doğrusal olmayan savaş (non-linear warfare)”in yeni araç ve yöntemlerine ilişkin tespit ve değerlendirmeleri literatürde geniş bir tartışma yaratırken; hibrit savaş ile “Gerasimov Doktrinin” özdeşleştirilmesine yol açmıştı. Gerçi Gerasimov Doktrini kavramını ilk defa kullanan Mark Galeotti ise sonradan Foreign Policy’de kaleme aldığı yazısında, gerçekte olmayan bir stratejiye dair ürettiği bu kavram için pişmanlık duyduğunu açıklamıştı.[efn_note]https://foreignpolicy.com/2018/03/05/im-sorry-for-creating-the-gerasimov-doctrine/[/efn_note]

Hibrit savaşın yani Gerasimov Doktrininin mantığı; muharebe meydanında ‘konvansiyonel’ ve ‘konvansiyonel olmayan’ unsurların bir arada kullanılmasıdır. Bu yönüyle hibrit savaş, “bulanık savaş” gibi farklı kavramsal nitelemeleri de bünyesinde barındırır.

Peki, hibrit savaşın ögeleri nelerdir? Hibrit savaş, muharebe meydanında ve hedefe yönelik olarak; düzenli askerî birlikler, özel kuvvetler, gayri nizami kuvvetler, yerel huzursuzluğun desteklenmesi (isyan, ayaklanma çıkarma vb. örtülü operasyonlar), enformasyon savaşı, psikolojik harekât, diplomasi, siber saldırılar ve ekonomik savaş gibi ana unsurlardan istifade edilmesidir. Mevzubahis unsurların aynı muhabere sahasında ve birbirleriyle senkronize kullanılmasının temel nedeni ise daha az konvansiyonel güç, daha az insan kaybı ve daha az maliyetle sıcak çatışma süreçlerini yönlendirmek ve yönetmektir.

Her hibrit savaş aynı mı?

Bu bağlamda Rusya’nın, Ukrayna’nın ulusal güvenlik boşluklarını tespit etmek ve bu boşluklardan yararlanmak maksadıyla siyasi, askerî, ekonomik, sosyal, enformasyon ve altyapı alanlarını kapsayan geniş bir yelpazede hibrit savaşın unsurlarını devreye soktuğu malum.

Bu arada Ukrayna’ya yönelik icra edilen hibrit savaşın 2014 yılı itibarıyla başladığı ama 2019 yılını takiben yoğunlaştığının altı çizilmeli.

Diğer taraftan Rusya’nın, NATO gibi bölgesel örgütlerin desteğini arkasına alan Ukrayna karşısında hibrit yöntemleri tercih etmesi daha anlaşılır bir seçim.

Ancak burada dikkat çekilmesi gereken iki husus var: Birincisi; Rusya’nın Gürcistan’da yahut Suriye’de icra ettiği hibrit savaş ile Ukrayna’daki aynı değil. Diğer bir deyişle, Ukrayna’da Ruslar yeni tür bir hibrit savaşı uyguluyor. İkincisi; tıpkı Rusya gibi Ukrayna da bu süreçte hibrit savaşı öğrenmeye ve uygulamaya çalışıyor.

Nasıl ki Rusya Kırım’ın ilhakı öncesinde ve sonrasında ‘referandum kültürü’ için yoğun bir bilgi harekatı ve psikolojik harekat yürütmüşse, benzer şekilde Ukrayna’nın mevcut durumda krize yönelik yüksek yoğunluklu bir psikolojik harekat icra ettiğini medyada görmek mümkün.

Örneğin Ukrayna, 24 Şubat-15 Mart tarihleri arasında 13 bin 500’den fazla Rus askerinin öldürüldüğünü iddia ederken[efn_note]https://kyivindependent.com/uncategorized/ukraines-military-over-13500-russian-troops-have-been-killed-since-feb-24/[/efn_note]; Rusya’dan 2 Mart günü yapılan resmî açıklamada o güne kadar 498 Rus askerinin hayatını kaybettiği yönünde bir bilgi paylaşılıyordu.[efn_note]https://tass.com/society/1415449?utm_source=google.com&utm_medium=organic&utm_campaign=google.com&utm_referrer=google.com[/efn_note]

Yine bu hususta bir diğer örnek, Kırım’ın ilhakının akabinde Ukrayna Krizi Medya Merkezi’nin (Ukraine Crisis Media Center) ve bu merkezin bünyesinde Hibrit Savaş Analiz Grubu’nun (Hybrid Warfare Analytical Group) teşekkül ettirilmesi.[efn_note]Оригінал статті – на сайті Українського кризового медіа-центру: https://uacrisis.org/en/hwag/group?__cf_chl_tk=gAkMKrm.wCdnemw6sWNedcU9V6Sg_NIyuIjuoVYgy50-1647511702-0-gaNycGzNBr0[/efn_note]

Keza Ukrayna’daki hibrit savaşta dezenformasyon, örtülü operasyon, paramiliter güçler gibi kullanılan bir diğer önemli unsur ise siber saldırılar. Bu anlamda muhtemel bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın ‘ekonomik savaş’ ve ‘siber savaş’ niteliğinin ağır bastığı gözlemleniyor.

Özellikle 2014 yılı sonrasına baktığımızda; Rusya, ABD ve Çin ile birlikte siber uzayda söz sahibi olan ülkeler arasında önemli bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Rusya’nın siber kapasitesinin mahiyetini diğer iki devletten ayıran noktası da, özelikle komşuları ile ilişkilerinde bu kapasiteyi bir baskı/yaptırım aracı olarak kullanması.

*İlk kez 25 Mart 2022 tarihinde yayınlanan bu makalenin bir bölümü, 31 Mart 2022’de, yazarların isteği doğrultusunda yazıdan çıkarılmıştır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Mart 2022’de yayımlanmıştır.

Merve Seren
Merve Seren
Dr. Merve Seren - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi. Milli Savunma Üniversitesi’nde de misafir öğretim üyesi olarak savaş, strateji ve istihbarat konularında lisans ve lisansüstü dersler veriyor. Seren, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans eğitimini Başkent Üniversitesi’nde ve Erasmus bursuyla gittiği Rheinische Friedrich-Wilhelms Universität Bonn’da Avrupa Birliği alanında aldı. Kara Harp Okulu Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Bölümü’nde başladığı doktora çalışmalarının ders aşamasını burada tamamladıktan sonra; tez aşamasında Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik Bölümü’ne geçiş yaptı. “Stratejik İstihbaratın Güvenlik Stratejileri ve Politikaları Açısından Yeri ve Önemi” başlıklı teziyle doktora çalışmalarını tamamladı. 2011’de National Democratic Institute ve Freedom House tarafından yürütülen “Legislative Fellows” programına kabul edildi. 2012’de Atlantic Council tarafından “Young Atlanticist” seçilerek; GLOBSEC Forum ve NATO Chicago Zirvesi’ne katıldı. 2013’te, Richardson Center’ın düzenlediği “First Middle East Generational Ambassadors Summit” programına seçildi. 2015’te Atlantic Treaty Association ve NATO Public Diplomacy Division tarafından ortaklaşa düzenlenen “Youth Ministerial Meeting” programına katıldı. 2017’de Münih Güvenlik Konferansı ile Körber Vakfı tarafından “Munich Young Leaders”, 2018’de Tayvan Dışişleri Bakanlığı tarafından “Taiwan International Elite Leadership” ve 2019’da IISS tarafından “Southeast Asian Young Leaders” seçildi. 2005–2015 yılları arasında TBMM’de Parlamenter Danışmanı, 2015–2017 yılları arasında SETA’da Güvenlik Araştırmacısı, 2017–2018 döneminde ise STM’de Kıdemli Danışman olarak görev yaptı. Seren güvenlik, savunma ve istihbarat konularında çalışmalarına devam ediyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x