Son yıllarda çocukların kitaplarla kurduğu bağ giderek zayıflıyor. Nedenleri arasında bireysel tercihlerin başka araçlara yöneldiği sanılsa da, hakikat pek de öyle değil. Zayıflayan bağ, daha derin bir dönüşümün işaretlerini taşıyor.
Kitap okuma, bilgi edinme eylemlerinden sadece biri; aynı zamanda dikkat, empati ve zihinsel dayanıklılık geliştirme becerilerinin merkezinde de yer alıyor. Dolayısıyla çocukların kitap okumaktan uzaklaşması, onların bugününü değil, gelecekteki vatandaşlık rollerini, toplumsal katılım biçimlerini ve hatta ekonomik kapasitelerini de doğrudan etkiliyor.
Bu kırılmayı dijitalleşmeyle açıklamak kolaycılığa kaçma olur. Ebeveynlerin örnek olma rolündeki zayıflama, sınav odaklı eğitim sisteminin yarattığı baskılar, toplumsal cinsiyet kalıplarının okuma alışkanlıklarını şekillendirmesi ve kültürel olarak kitap okumanın sıradan bir uğraş olmaktan çıkması gibi birçok dinamik bu değişimin bir parçası. Üstelik bu eğilim sosyoekonomik açıdan dezavantajlı kesimlerle sınırlı değil; okuryazarlık seviyesindeki genel düşüş, neredeyse tüm ülkelerde ve toplumların tüm kesimlerinde yaşanan bir gerçeklik.
Çalışma hayatı ve iş dünyası konuları üstüne uzmanlaşan gazeteci Emma Jacobs, Financial Times internet sitesinde yayımlanan yazısında, çocukların kitap okumaktan aldığı zevkin neden azaldığını; teknolojinin, toplumsal algıların ve cinsiyet rollerinin bu eğilimi nasıl etkilediğini; yayıncılık sektörünün bu krize nasıl yanıt verdiğini ve kütüphanelerden ebeveynlerin tutumlarına kadar uzanan çözüm önerilerini de ele alıyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Çocuklarda kitap okuma oranları gittikçe düşüyor. İngiltere Ulusal Okuryazarlık Vakfı’nın (NLT) Haziran ayında yayımladığı araştırmaya göre, çocukların kitap okumaktan aldığı keyif son 20 yılın en düşük seviyesine gerilemiş. 5-8 yaş aralığındaki çocukların %62,7’si okumaktan hoşlandığını söylüyor. Fakat 8-18 yaş arasındaki çocukların yalnızca %32,7’si kitap okumanın kendisine ‘çok’ ya da ‘oldukça’ keyif verdiğini belirtiyor. Bu oran, 20 yıl öncesine göre 18,7 puan, 2024’e kıyasla ise 1,9 puanlık bir azalma var.
Okuma alışkanlıklarında küresel düşüş eğilimi
İngiltere’deki okuma alışkanlığındaki düşüş, Batı dünyasında giderek yaygınlaşan küresel bir eğilimin parçası. Amerika’da yapılan araştırmaya göre, 2023’te çocukların yalnızca %14’ü neredeyse her gün keyif için kitap okuduğunu söylemiş. Bu oran, 2020’ye göre 3 puan, 2012’ye göreyse tam 13 puan düşmüş durumda.
Bazı ülkelerde yetişkinler bile artık daha az kitap okuyorlar. Evde, okulda ya da toplumda kitap okuyan yetişkin rol modeller olmadıkça, çocukların okuma alışkanlığı kazanması da doğal olarak zorlaşıyor. Buna ek olarak, teknolojinin hızlı yükselişi ve sınav odaklı eğitim sistemi de bu düşüşte etkili faktörler arasında. Uzmanlara göre, çocuklar ortaokul ve lise dönemine geçtikçe kitap okuma ilgisi daha da azalıyor. Ulusal Okuryazarlık Vakfı (NLT) genel müdürü Jonathan Douglas şöyle diyor: ‘Ergenlik döneminde sosyal baskılar devreye giriyor. O yaşlarda bireysel zamanlar azalıyor, çünkü gençler için bir grubun parçası olmak her şeyden önemli hale geliyor. Ve bu süreçte kitap okuma geri planda kalıyor.’
Kitaplar aracılığıyla yeni dünyalara dalmak, iyi yazılmış bir metinden keyif almak ya da bilgi keşfetmek kendi başına değerli şeyler. Ama okuma alışkanlığındaki bu düşüş, “yalnızca bireysel gelişimi değil, işe girme yeterliliğini, demokratik süreçlere katılımı, genel okuryazarlık düzeyi ve özellikle dijital dünyada çok önemli hale gelen eleştirel düşünme becerileri gibi daha büyük konuları da etkiliyor.
Bir başka araştırma, okumanın çocukların gelişimi açısından ne kadar kritik olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Araştırmaya göre kitap okumak, çocukların zihinsel becerilerini, ruh sağlığını ve beyin yapısını güçlendiriyor. Bu da öğrenme süreçleri ve genel yaşam kaliteleri için sağlam bir temel anlamına geliyor. Okuma ilgisinin azalmasının nedenleri oldukça karmaşık. Örneğin, son on yılda ‘okuryazarlık seviyesi çok düşük olan yetişkinlerin sayısı’ artmış durumda. OECD’nin son verilerine göre, İngiltere’de bu oranın %16,4’ten %18’e yükseldiği görülüyor.
Çocukları kitap okumaktan uzaklaştıran etkenler
Sosyoekonomik eşitsizliklerin eğitime etkisi de elbette yadsınamaz. Ancak NLT’nin bulgularına göre, ücretsiz okul yemeği alan çocuklarla almayanlar arasında kitap okumaktan keyif almama oranı arasında büyük bir fark yok: sırasıyla %69 ve %67. Bu da, okuma alışkanlığındaki düşüşün sadece dezavantajlı çocuklarla sınırlı kalmadığını, daha geniş bir kesime yayıldığını gösteriyor.
NLT’nin eğitim direktörü Andrew Ettinger bu tabloyu bir kültürel değişimle açıklıyor: ‘İnsanların okumaya bakış açısı kökten değişmiş gibi. Artık kitap okumak, toplum genelinde sıradan ve yaygın bir uğraş olarak görülmüyor,’ diyor.
Kütüphane erişimi de başka bir sorun. Sosyoekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerdeki devlet ilkokullarının dörtte birinde hiç kütüphane yok. Ülke genelinde bu oran yedi okulda bir. Üstelik yerel yönetimlerin daralan bütçeleri yüzünden bazı kütüphaneler kapanmak zorunda kalıyor.
Cinsiyet farkı da dikkat çekici boyutta. Geçtiğimiz yıl kız öğrencilerin %39,1’i kitap okumaktan keyif aldığını söylerken, bu oran erkek öğrencilerde yalnızca %25,7. Ulusal Okuryazarlık Vakfı’ndan Jonathan Douglas, ‘Okuma hâlâ ‘kız işi’ gibi görülüyor, bu algıyı kırmak şart,’ diyor ve ailelerin daha bebeklikten itibaren kız çocuklarına erkeklere kıyasla daha çok kitap aldığını, onları kütüphaneye götürmeye daha yatkın olduklarını söylüyor.
Bir araştırmaya göre iki yaş altındaki erkek çocukların sadece %29’una ‘her gün ya da neredeyse her gün’ kitap okunurken, kız çocuklarında bu oran %44. Bazı çocuk kitabı yazarları, erkek çocuklara hitap eden kitapların azlığını vurguluyor. Popüler bir çocuk kitabı yazarı şöyle diyor: ‘Erkek çocuklar kitap okumaz’ gibi bir inanç var, bu da kendi kendini gerçekleştiren bir döngüye dönüşüyor. Kimse onlar için yazmayınca, okuyacak bir şey de bulamıyorlar. Erkekler 11-12 yaşına geldiğinde büyük bir kopuş başlıyor. Kızlar bu yaşta duygusal olarak daha ileri oluyor. Genç yetişkin kitapları da genellikle ilişkilerle ilgili. Erkekler çocukça şeyler okumak istemiyor ama duygusal derinliğe sahip kitaplara da mesafeli yaklaşıyor. Bu yaş grubundaki erkeklere hitap eden, onları ‘büyümüş’ hissettirecek kitaplar gerçekten çok az.’
Teknolojik aletler kitap okuma alışkanlığını kötü yönde mi etkiliyor?
Tüm bu sorunlar arasında, en büyük engelin teknoloji olduğu düşünülüyor. Fakat teknolojik cihazlar öğrenme süreçlerinde önemli roller de oynayabilir. Günümüz gençleri dijital dünyanın içine doğdu.
Ulusal Okuryazarlık Vakfı’nın (NLT) araştırmasına göre, kitap okumaya pek hevesli olmayan çocuklar bile ekranda şarkı sözleri, fan kurgu hikâyeleri ya da haber yazıları okumaktan keyif alıyor. ‘Metnin herhangi bir türüyle bağ kurmak, hiç kurmamaktan iyidir. Video oyunlarında bile kayda değer miktarda okuma bulunuyor; bolca metin, hikâye anlatımı ve karakter gelişimi içeriyor,’ diyor NLT Eğitim Direktörü Andrew Ettinger.
Ettinger, çocukların bu dijital içerikler sayesinde kendilerini birer ‘okur’ olarak görmeye başlayabileceklerini söylüyor: ‘Sadece ‘ekrandan uzaklaş, kitap oku’ demek artık gerçekçi değil. Dünya değişti. Ayrıca teknoloji sadece çocukları değil, ebeveynleri de etkiliyor. Ebeveynler sürekli telefonlarına gömülmüş durumdalar, bu da çocuklara iyi bir okuma alışkanlığı örneği sunmalarını zorlaştırıyor. Aynı zamanda çocuklarını oyalamak için sıkça ekranlara yönlendiriyorlar. Sonuç olarak, çocuklara kitap okuma oranı da düşüyor. Hayat pahalılığı ve stres de bu tabloya katkı yapıyor.
İngiltere ve Norveç’te çocuk gelişimi ve okuma üzerine çalışan Profesör Natalia Kucirkova ise, çocukların kitap okumaya ilgisinin azalmasını tamamen telefonlara ve tabletlere bağlamanın adil olmadığını düşünüyor. Kucirkova’ya göre, eğer bu dijital araçlar doğru eğitimsel ilkelerle tasarlanırsa, özellikle özel öğrenme ihtiyaçları olan çocuklar için okuma deneyimini olumlu yönde geliştirebilir: ‘Ekranlar; yazı puntosunu büyütme, sesli geri bildirim verme, kelimeleri açıklayan gömülü sözlükler sunma ya da ek bilgiye kolayca ulaşma gibi etkileşimli özelliklerle çocukların okuma sürecini destekleyebilir.’
Sosyal medya da okuma alışkanlıklarını olumlu yönde etkileyebilir. Hollanda’daki Radboud Üniversitesi’nde ergenlerde okuma alışkanlığı üzerine çalışan öğretim üyesi Jeroen Dera, teknolojinin aynı zamanda kitaplara ilgi duyan gençler arasında doğal yollardan gelişen online toplulukların ortaya çıkmasına da olanak sağladığını söylüyor. NLT’nin araştırmasına göre, 16–18 yaş grubundaki gençlerin okuma alışkanlıkları sosyal medyadan diğer yaş gruplarına göre daha fazla etkileniyor. Ancak Dera, teknolojinin dikkat dağıtıcı etkisine de dikkat çekiyor: Okumaya niyetli olup ekranlar yüzünden geri kalan, kitap okuyamadığı için kendini suçlu hisseden gençlerin sayısı hiç de az değil. Dijital ekranlar çok fazla zamanlarını alıyor.
Yayınevleri için de gençlerin kitaplara olan ilgisinin azalması, sektörün geleceği açısından büyük bir endişe kaynağı. Yayıncılar Birliği’nin son raporuna göre, 2023–2024 yılları arasında çocuk kitaplarından elde edilen gelir neredeyse hiç artmadı. HarperCollins’in tüketici içgörüleri direktörü Alison David şöyle diyor: ‘Okumayı seven çocuklar, gelecekteki kitap okurlarımız. Bu sadece toplumsal değil, aynı zamanda ticari bir ihtiyaç.’
Kitap okuma kültürünü nasıl tekrar güçlendirebiliriz?
Oxford University Press’ten erken çocukluk ve ilkokul yayınlarından sorumlu direktör Andrea Quincey de aynı fikirde: ‘Artık kitaplar, oyunlar ve dijital içeriklerle yarışıyor. Bu yüzden yayınevleri olarak bizlerin de daha cazip ve ilgi çekici içerikler sunmamız şart.’
Enders Analysis CEO’su Douglas McCabe, TikTok’ta oluşturulan ‘BookTok’ topluluklarının gençleri tekrar kitaplara yönlendirmesini başarılı bir örnek olarak gösteriyor.
Fakat kimileri de, yayınevlerinin reklam bütçelerinin büyük bölümünü ünlü yazarlara ayırmasından şikayetçi. Ancak Yayıncılar Birliği CEO’su Dan Conway bu konuda daha iyimser: ‘Eğer bir ünlü, geniş bir kitleye ulaşabiliyor ve bir çocuk onun kitabıyla okumaya başlıyor, sonra başka kitaplara yöneliyorsa bu okuma alışkanlığı için harika bir etki olur.’
Londra’daki Elthorne Park Lisesi kütüphanecisi Alison Martino, kütüphanelerin de bu dönüşümde önemli bir rolü olduğunu söylüyor. Çocuklara farklı tür ve formatlarda içerik sunarak, onları çeşitli etkinliklerle içeri çekmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Özellikle Dungeons & Dragons gibi masaüstü rol yapma oyunlarının, kitap okumaya mesafeli çocuklar için iyi bir çıkış noktası olduğunu belirtiyor: ‘Farkında olmadan okuyorlar. Karakter kartları hazırlıyorlar, oyuncu kitaplarını inceliyorlar. D&D oynayan bir çocuğun Yüzüklerin Efendisi’ni okuması hiç şaşırtıcı değil. ‘Erkekler için kitap kulübü kuruyorum’ desem gelmezler ama bu şekilde geliyorlar.’
Çocuklarla birlikte kitap okumak da önemli bir alışkanlık kazandırma yöntemi. HarperCollins’in raporuna göre, birçok ebeveyn, çocukları okumayı öğrendikten sonra onlara kitap okumayı bırakıyorlar. Bunun nedeni, çocukların ‘tembelleşeceği’ ya da ‘kendi başına okumaktan vazgeçeceği’ endişesi. Oysa bugün 4 yaş altı çocukların sadece %41’ine düzenli kitap okunuyor. Bu oran 2012’de %64’tü. Bu düşüş, yetişkinlerdeki okuma alışkanlığının da azalmasıyla bağlantılı olabilir. YouGov’un yaptığı bir ankete göre, yetişkinlerin %40’ı son bir yılda hiç kitap okumamış.
Martino, okulda büyük sınıftaki öğrencilerle küçükleri eşleştirip birlikte kitap okumalarını sağladıklarını anlatıyor: ‘Küçükler, yaşıtlarıyla okumaktan çok hoşlanıyor. Öğretmen olmayan birinden destek almak onlar için çok özel.’
Yine de umut veren gelişmeler var. 16–18 yaş grubundaki gençlerin kitap okuma oranı yükseliyor. Bu yaş grubunun %41,1’i, zevk için kitap okuduğunu söylüyor. NLT’den Ettinger, bu artışın birkaç nedeni olabileceğini söylüyor: daha az ders yükü, kitap okumanın zihinsel olarak iyi geldiğini fark etmeleri ve gençlere yönelik içeriklerin çeşitlenmesi.
Uzmanlar, çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için en önemli şeyin özgürlük ve seçim hakkı olduğunu vurguluyorlar. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin ise bu süreçte baskı kurmadan, destekleyici bir rol üstlenmeleri gerektiğini belirtiyorlar.”
Bu yazı ilk kez 11 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.
