Genç yazarın yol haritası

Yazarak büyük paralar kazanmak mümkün. Mesela Wattpad yazarı bir Büşra olsanız, 400 küsur sayfalık romanınız basılıp, 40 liradan satışa sunulsa ve %15 telif alsanız, kitabınız da 200 bin satsa, 1 milyon liranın üzerinde bir telif kazanabilirsiniz. Bir yıllık emek için oldukça iyi bir gelir. Üstelik buna sinema ya da diziye uyarlamadan gelecek telif dahil değil.

Kitap yazarak ün ve para sahibi olunacağı düşüncesi 90’lı yıllarda Orhan Pamuk gibi yazarların ortaya çıkışı ile birlikte pekişti sanıyorum. Yazarlık her zaman onurlu, saygın bir işti, ama yazarlıkla geçinilebileceği düşünülemiyordu. Orhan Pamuk ve ardından gelen Ayşe Kulin, İskender Pala, Ahmet Ümit gibi yazarlar kitap yazarak para kazanmanın yanı sıra, bir sinema ya da pop yıldızı kadar, hatta daha çok tanınabileceğinizi de örnekledi.

Yazarlığın bir meslek olarak ün ve para kazandırabileceği düşüncesi, 80’lerde yayıncılığın sektörleşmesiyle başladı. 12 Eylül Askeri Darbesi’ne kadar yayıncılık gönül işiydi. Çok az sayıda ticari, yani para kazanma hedefli yayınevinin dışındaki tüm yayınevleri edebiyat aşkı, kültürel misyon, siyasi ya da dini hedeflere ulaşmak gibi amaçlarla, genellikle hiç sermaye koymadan çalışıyordu ve maddi gelir beklentisi en son geliyordu. Maddi gelir, yayınevinin kalıcılaşması, uzun yıllar yaşayıp misyonunu sürdürmesi için arzulanıyordu.

80 Darbesi sonrası tüm kültür ortamıyla birlikte yayıncılık da sıfırlandı. Yüzlerce yayınevi, binlerce kitapçı kapandı, siyasetin her kesiminden yazarlar yargılandı, hapsedildi ya da sürgüne gitti. Sonra da bugün çoğunu bildiğimiz, Can, Metis, Timaş, Doğan Kitap, Alfa gibi yeni yayınevleri yeni anlayışla kuruldu. Edebiyat aşkı, kültürel misyon, siyasi ya da dini hedeflere ulaşmak gibi amaçlar tabii ki yine gündemdeydi, ama yayıncılığın ticari bir niteliği olması gerektiği artık kavranmıştı. Burada olumlu bir etken olarak 90’lardan itibaren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahiplerinin haklarını takibi kuvvetlendiren düzenlemeler yapıldığını da belirtmeliyim.

Kitap yazmak, ün ve para kazanmak

Bu anlayışın öncüsü Adam Yayınları’ydı. Adam Yayınları geniş Türk yazarları portföyü ile çalışmaya başlamasının yanında, yazar kampanyalarıyla da dikkati çekti. İlk kitabı büyük bir kampanyayla tanıtılan ve çok satan ilk yazar da Latife Tekin oldu. Orhan Pamuk’un hem çok okunması, hem edebi olarak değer bulması hem de edebiyatın en büyük ödülü olan Nobel’i kazanmasıyla birlikte kitap yazıp ün ve para kazanmak inancı iyice pekişti.

Yazar olmak sabır gerektiren meşakkatli bir iştir. Verilen emeğin maddi karşılığı olmadığı, manevi getirisinin ise çok az olduğu bilinir. Yazar olmak için bol bol okumak, aynı yoğunlukta yazmak gerekir. Önce dergilerde görünülür, dergilerde piştikten ve biraz da tanındıktan sonra da kitap sahibi olacak mertebeye erişilir. Ama çağımız hız çağı. Hiçbir genç yıllarca sabretmek istemiyor. Hız çağına uygun olarak gelişen matbaacılık sektörü de bugün yazıp haftasonu kitap sahibi olmanızı sağlayacak donanımda. Öyleyse kendi kozanıza çekilip kitaplar okumaya, yazma egzersizleri yapmaya, dergilerde yayınlatmaya çalışmakla vakit harcamaya gerek yok! Yazarsınız kitabınızı, yollarsınız bir yayınevine, basılır, bir anda ün ve para kazanırsınız. Tabii niyet ve akıbet birbirine uyarsa.

Genç yazar adayının aceleciliği sektörde de karşılığını buldu. Birtakım uyanık kişiler para karşılığı kitap basan sözde yayınevleri kurdular. Yazar adayları buralardan kitap çıkarırlarsa tanınacaklarını, kitaplarının okunacağını sandılar. Ama kısa sürede bu işin bir tür kandırmaca olduğu anlaşıldı. Maliyetinin birkaç katını ödediğiniz kitaplar basılıyordu, size de birkaç kitap veriliyordu, ama bu kitaplar kitapçılarda bulunmuyordu. Her türlü kitabı bulunduran internet kitapçılarında bile yoktular. Çözüm yine sektörden geldi. En büyük internet kitapçılarından Kitap Yurdu, KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) ile sipariş üzerine satış yöntemi ile yazar adaylarının kitaplarını onlardan hiçbir ücret almadan yayımlıyor ve kendi sitesinden satışa sunmaya başladı. Bu tip uygulamaların zamanla çoğalacağı görülüyor. Tabii kitabını tanıtmak, çok okunmasını sağlamak yazarın görevi…

Yazar adayı için bir diğer yol da “Yaratıcı Yazarlık Kursları”… Deneyimli bir yazarın verdiği 2-3 aylık bir kursa gidip yazar olabileceği düşünülüyor. Edebiyat camiası, haklı olarak yazarlığın kursla öğrenilemeyeceğini, bilgi, görgü ve yetenek gerektiğini düşünüyor ve bu kurslara karşı çıkıyor. Ama yazar adaylarının kurslara ilgisi yoğun ve kurs sayısı gittikçe artıyor. Kursa gitse de gitmese de her yıl binin üzerinde yeni romancı adayının yayınevlerinin kapısını aşındırdığını biliyoruz. Bunların çok azı yayınlanma şansı buluyor.

Kitap yazmak, sanat mı, zanaat mı?

Bu az yayımlanmanın nedeni nedir? Öncelikle “Yaratıcı Yazarlık Kursları”nda Murat Gülsoy, Mario Levi gibi az sayıda nitelikli hocadan yazarlığın tekniği öğrenilebilse bile zanaatkârlığın yanında sanat da gerektiği için kursların faydasının bir yere kadar olduğunu söylemeliyiz. Üstelik yayınevleri bu aşırı arza karşı daha iyisini, var olandan farklı olanı arıyorlar. Zira zaten yeterinden fazla yazar var. Türkçenin en geniş kapsamlı yazar sözlüğü olan İhsan Işık’ın Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi’nde 10 bin yazarın biyografisi bulunuyor. Bu sayının çok daha fazla olduğunu öngörebiliriz. ISBN Ajansı’nın verilerine göre 2019 yılında 68 bin 554 yeni kitap yayımlanmış ve Türkiye bu üretimle dünyanın en çok yeni kitap üreten altıncı ülkesi… Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) verileri böyle söylüyor. Bu çokluğun içinde yer bulabilmenin ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz.

Üstelik okurlar, son beş altı yıldır klasikleşmiş eserleri tercih ediyorlar ve bunların arasında da Türk yazarı pek yok. Yani okur, yeni/genç bir yazarı okumak bir yana yerli ya da yabancı hiçbir yaşayan yazarı okumak istemiyor. Amazon Türkiye’nin 20 kitaplık 2020’nin en çok satanları listesinde tek bir Türk yazarı var: İlber Ortaylı (bkz. Amazon.com.tr 2020’nin çok satan kitaplarını açıkladı (edebiyathaber.net) ). Diğer büyük kitapçıların yıllık çoksatan listeleri de pek farklı değil. George Orwell, Jose Saramago, Stefan Zweig, Franz Kafka, Jose Mauro De Vasconcelos, William Golding gibi yazarlar bu listelerin gediklisi. Bu olgu da yayınevlerinin yeni yazarları yayımlamasını olumsuz anlamda etkiliyor.

Wattpad yazarlığı ve üç Büşra

Görünüm ne kadar karanlık olsa da gençliğin azminin her şeyi yeneceğini de bilmemiz gerek. Ne kadar klasikler, çoksatanlar listelerini doldursa da eline ilk kez kalem alan ve ilk romanlarını yazan Büşra’lar bu yapıyı kırdı, yayınevlerinin açılmaz kapılarını sonuna kadar açmayı başardı. Büşra Küçük, Büşra Yılmaz, Büşra Toraman gibi çoğunun adı Büşra olan 16-17 yaşındaki gençler ücretsiz bir uygulama olan wattpad’de yazıp yayınladıkları romanlarla milyonlarca genç okura ulaştı ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu uygulamada yazıp çok okunan yazarlar yayıncıların dikkatini çekti. Ücretsiz bir uygulamada sadece zevk için yazan genç yazarlar bir anda yüzbinlerin okuduğu çoksatan yazarlar halini aldı. Kitaplar sinemaya, tv dizlerine uyarlandı. Büyük paralar kazandılar.

Bu büyük paralar nedir, diyeceksiniz haklı olarak? Wattpad yazarı bir Büşra olsanız, 400 küsur sayfalık romanınız basılıp 40 liradan satışa sunulsa ve % 15 telif alsanız, kitabınız da 200 bin satsa, 1 milyon liranın üzerinde bir telif kazanmanız mümkün. Bir yıllık emek için oldukça iyi bir gelir. Üstelik buna sinema ya da diziye uyarlamadan gelecek telif dahil değil.

Ama bu büyük rakamlar, ancak her yıl 15-20 yazara nasip oluyor. Geriye kalan 9980 yazar içinse tablo karanlık. YAYFED (Yayıncılar Federasyonu) verilerine göre 2019’da üretilen kitap 577 milyon adede ulaşsa, Türkiye yayıncılık sektörü dünyanın en büyük 10 sektöründen biri olsa da (bkz.yayfed.org), normal bir kitabın ortalama baskı sayısı 1000 adet, fiyatı 20 TL. Benim 2 yıl emek verip yayımlatma şansına sahip olduğum romanım Hayatın Ucu için aldığım telif ücreti brüt 2000 TL. Stopaj ve KDV düşünce 1400 TL. Tek kitabım bu olsa aylık gelirim 100 TL civarında olur. Bir yemek parası etmeyen bu telif için o kadar emek vermeye değer mi diyeceksiniz. Haklısınız. Ama “Damlaya damlaya göl olur” diye bir atasözümüzün de olduğunu unutmayalım. Tabii “Sabrın sonu selamet” sözünü de.

İlle de kitap diyenler için bir fırsat

Sabreder 40 yılda 40 kitap yazarsanız yıllık geliriniz 30-40 bin lirayı bulabilir. Tabii hiç eğitim almayıp işçilik yapsam, asgari ücret kazansam bu rakamdan fazla olur diyebilirsiniz. Haklısınız. Çünkü yazarlık para kazanmak için değil edebi zevk almak için yapılan bir iştir. Estetik haz almak için yapılan bir işten üste para kazanmak keyiflidir.

Anladım, çok kazanamayacağım, bari kitabım yayınlansın ve de biraz da telif kazanayım, diyorsanız, ilk kitaplarını yayınlatmak isteyenler için güzel bir olanak var. Kültür ve Turizm Bakanlığı Edebiyat Eserlerini Destek Projesi (EDES) ilk eserleri yayımlayacak yayınevlerine önemli bir destekte bulunuyor ve bu desteğin %35’inin telif olarak yazara ödenmesini şart koşuyor (bkz. Edebiyat Destek (ktb.gov.tr)).

Çetin Altan üstadın dediği gibi “yeter ki enseyi karartmayalım!” ve kitaplarımızı yazmaya devam edelim.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 2 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

Metin Celal
Metin Celal
Metin Celâl - 1961, Ankara doğumlu. ODTÜ Petrol Mühendisliği Bölümü’nde (1979) ve İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenim gördü. Çeşitli yayınevlerinde ve dergilerde (Karacan, Güneş gibi) redaktörlük, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İmge/Ayrım (1984), Yeryüzü Konukları (1984), Poetika (1985), Fanatik (1989) ve Sombahar (1990 - 1996) gibi şiir ve edebiyat dergilerinin yazı kurullarında yer aldı. Özgür Edebiyat dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı (2007-2013). Türkiye Yayıncılar Birliği’nde Genel Sekreterlik ve Başkanlık görevlerinde bulundu. Halen 1992’de kurulan Parantez Yayınları’nın yöneticisi. İlk deneme yazısı (“Yol Ayrımı”) ODTÜ Edebiyat Kulübü Bülteni’ninde (1979), ilk şiiri (“İnanç ve Aşka Dair”) Oluşum dergisinde (1981) yayınlandı. Oluşum, Varlık, Türk Dili, Sanat Olayı, Gösteri, Öküz ve E gibi birçok edebiyat dergisinde, Güneş, Evrensel, Özgür Gündem, Yeni Yüzyıl, Cumhuriyet, Radikal gibi gazetelerde şiir ve yazıları yayınlandı. Halen Hürriyet Gazetesi Kitap-Sanat ekinde yazıyor. Dört şiir kitabı, beş romanı, iki eleştiri kitabı bulunuyor. Antolojiler, sözlükler hazırladı; derlemeler yaptı. Şiirleri 11 dile çevrildi, antoloji ve dergilerde yer aldı. Fransa ve Almanya’da şiir kitapları yayımlandı. Kitapları Şiir: Adım Ölüm (1986), Kendi Kendini Tatmin (1989), Konformist (1993), Küçük Hayat Bağları (1999), Herkes Kendine Yabancı (dört kitap bir arada, 2011) Roman: Ne Güzel Çocuklardık Biz (Roman, 2000), Gitmek Zamanı (2003), Seni Sevdiğimi Biliyorsun (2005), Fazladan Bir Adam (2010), Hayatın Ucu (2019). Eleştiri: Yeni Türk Şiiri (1999), Şiir Ustalardan Öğrenilir (2007)

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Genç yazarın yol haritası

Yazarak büyük paralar kazanmak mümkün. Mesela Wattpad yazarı bir Büşra olsanız, 400 küsur sayfalık romanınız basılıp, 40 liradan satışa sunulsa ve %15 telif alsanız, kitabınız da 200 bin satsa, 1 milyon liranın üzerinde bir telif kazanabilirsiniz. Bir yıllık emek için oldukça iyi bir gelir. Üstelik buna sinema ya da diziye uyarlamadan gelecek telif dahil değil.

Kitap yazarak ün ve para sahibi olunacağı düşüncesi 90’lı yıllarda Orhan Pamuk gibi yazarların ortaya çıkışı ile birlikte pekişti sanıyorum. Yazarlık her zaman onurlu, saygın bir işti, ama yazarlıkla geçinilebileceği düşünülemiyordu. Orhan Pamuk ve ardından gelen Ayşe Kulin, İskender Pala, Ahmet Ümit gibi yazarlar kitap yazarak para kazanmanın yanı sıra, bir sinema ya da pop yıldızı kadar, hatta daha çok tanınabileceğinizi de örnekledi.

Yazarlığın bir meslek olarak ün ve para kazandırabileceği düşüncesi, 80’lerde yayıncılığın sektörleşmesiyle başladı. 12 Eylül Askeri Darbesi’ne kadar yayıncılık gönül işiydi. Çok az sayıda ticari, yani para kazanma hedefli yayınevinin dışındaki tüm yayınevleri edebiyat aşkı, kültürel misyon, siyasi ya da dini hedeflere ulaşmak gibi amaçlarla, genellikle hiç sermaye koymadan çalışıyordu ve maddi gelir beklentisi en son geliyordu. Maddi gelir, yayınevinin kalıcılaşması, uzun yıllar yaşayıp misyonunu sürdürmesi için arzulanıyordu.

80 Darbesi sonrası tüm kültür ortamıyla birlikte yayıncılık da sıfırlandı. Yüzlerce yayınevi, binlerce kitapçı kapandı, siyasetin her kesiminden yazarlar yargılandı, hapsedildi ya da sürgüne gitti. Sonra da bugün çoğunu bildiğimiz, Can, Metis, Timaş, Doğan Kitap, Alfa gibi yeni yayınevleri yeni anlayışla kuruldu. Edebiyat aşkı, kültürel misyon, siyasi ya da dini hedeflere ulaşmak gibi amaçlar tabii ki yine gündemdeydi, ama yayıncılığın ticari bir niteliği olması gerektiği artık kavranmıştı. Burada olumlu bir etken olarak 90’lardan itibaren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahiplerinin haklarını takibi kuvvetlendiren düzenlemeler yapıldığını da belirtmeliyim.

Kitap yazmak, ün ve para kazanmak

Bu anlayışın öncüsü Adam Yayınları’ydı. Adam Yayınları geniş Türk yazarları portföyü ile çalışmaya başlamasının yanında, yazar kampanyalarıyla da dikkati çekti. İlk kitabı büyük bir kampanyayla tanıtılan ve çok satan ilk yazar da Latife Tekin oldu. Orhan Pamuk’un hem çok okunması, hem edebi olarak değer bulması hem de edebiyatın en büyük ödülü olan Nobel’i kazanmasıyla birlikte kitap yazıp ün ve para kazanmak inancı iyice pekişti.

Yazar olmak sabır gerektiren meşakkatli bir iştir. Verilen emeğin maddi karşılığı olmadığı, manevi getirisinin ise çok az olduğu bilinir. Yazar olmak için bol bol okumak, aynı yoğunlukta yazmak gerekir. Önce dergilerde görünülür, dergilerde piştikten ve biraz da tanındıktan sonra da kitap sahibi olacak mertebeye erişilir. Ama çağımız hız çağı. Hiçbir genç yıllarca sabretmek istemiyor. Hız çağına uygun olarak gelişen matbaacılık sektörü de bugün yazıp haftasonu kitap sahibi olmanızı sağlayacak donanımda. Öyleyse kendi kozanıza çekilip kitaplar okumaya, yazma egzersizleri yapmaya, dergilerde yayınlatmaya çalışmakla vakit harcamaya gerek yok! Yazarsınız kitabınızı, yollarsınız bir yayınevine, basılır, bir anda ün ve para kazanırsınız. Tabii niyet ve akıbet birbirine uyarsa.

Genç yazar adayının aceleciliği sektörde de karşılığını buldu. Birtakım uyanık kişiler para karşılığı kitap basan sözde yayınevleri kurdular. Yazar adayları buralardan kitap çıkarırlarsa tanınacaklarını, kitaplarının okunacağını sandılar. Ama kısa sürede bu işin bir tür kandırmaca olduğu anlaşıldı. Maliyetinin birkaç katını ödediğiniz kitaplar basılıyordu, size de birkaç kitap veriliyordu, ama bu kitaplar kitapçılarda bulunmuyordu. Her türlü kitabı bulunduran internet kitapçılarında bile yoktular. Çözüm yine sektörden geldi. En büyük internet kitapçılarından Kitap Yurdu, KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) ile sipariş üzerine satış yöntemi ile yazar adaylarının kitaplarını onlardan hiçbir ücret almadan yayımlıyor ve kendi sitesinden satışa sunmaya başladı. Bu tip uygulamaların zamanla çoğalacağı görülüyor. Tabii kitabını tanıtmak, çok okunmasını sağlamak yazarın görevi…

Yazar adayı için bir diğer yol da “Yaratıcı Yazarlık Kursları”… Deneyimli bir yazarın verdiği 2-3 aylık bir kursa gidip yazar olabileceği düşünülüyor. Edebiyat camiası, haklı olarak yazarlığın kursla öğrenilemeyeceğini, bilgi, görgü ve yetenek gerektiğini düşünüyor ve bu kurslara karşı çıkıyor. Ama yazar adaylarının kurslara ilgisi yoğun ve kurs sayısı gittikçe artıyor. Kursa gitse de gitmese de her yıl binin üzerinde yeni romancı adayının yayınevlerinin kapısını aşındırdığını biliyoruz. Bunların çok azı yayınlanma şansı buluyor.

Kitap yazmak, sanat mı, zanaat mı?

Bu az yayımlanmanın nedeni nedir? Öncelikle “Yaratıcı Yazarlık Kursları”nda Murat Gülsoy, Mario Levi gibi az sayıda nitelikli hocadan yazarlığın tekniği öğrenilebilse bile zanaatkârlığın yanında sanat da gerektiği için kursların faydasının bir yere kadar olduğunu söylemeliyiz. Üstelik yayınevleri bu aşırı arza karşı daha iyisini, var olandan farklı olanı arıyorlar. Zira zaten yeterinden fazla yazar var. Türkçenin en geniş kapsamlı yazar sözlüğü olan İhsan Işık’ın Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi’nde 10 bin yazarın biyografisi bulunuyor. Bu sayının çok daha fazla olduğunu öngörebiliriz. ISBN Ajansı’nın verilerine göre 2019 yılında 68 bin 554 yeni kitap yayımlanmış ve Türkiye bu üretimle dünyanın en çok yeni kitap üreten altıncı ülkesi… Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) verileri böyle söylüyor. Bu çokluğun içinde yer bulabilmenin ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz.

Üstelik okurlar, son beş altı yıldır klasikleşmiş eserleri tercih ediyorlar ve bunların arasında da Türk yazarı pek yok. Yani okur, yeni/genç bir yazarı okumak bir yana yerli ya da yabancı hiçbir yaşayan yazarı okumak istemiyor. Amazon Türkiye’nin 20 kitaplık 2020’nin en çok satanları listesinde tek bir Türk yazarı var: İlber Ortaylı (bkz. Amazon.com.tr 2020’nin çok satan kitaplarını açıkladı (edebiyathaber.net) ). Diğer büyük kitapçıların yıllık çoksatan listeleri de pek farklı değil. George Orwell, Jose Saramago, Stefan Zweig, Franz Kafka, Jose Mauro De Vasconcelos, William Golding gibi yazarlar bu listelerin gediklisi. Bu olgu da yayınevlerinin yeni yazarları yayımlamasını olumsuz anlamda etkiliyor.

Wattpad yazarlığı ve üç Büşra

Görünüm ne kadar karanlık olsa da gençliğin azminin her şeyi yeneceğini de bilmemiz gerek. Ne kadar klasikler, çoksatanlar listelerini doldursa da eline ilk kez kalem alan ve ilk romanlarını yazan Büşra’lar bu yapıyı kırdı, yayınevlerinin açılmaz kapılarını sonuna kadar açmayı başardı. Büşra Küçük, Büşra Yılmaz, Büşra Toraman gibi çoğunun adı Büşra olan 16-17 yaşındaki gençler ücretsiz bir uygulama olan wattpad’de yazıp yayınladıkları romanlarla milyonlarca genç okura ulaştı ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu uygulamada yazıp çok okunan yazarlar yayıncıların dikkatini çekti. Ücretsiz bir uygulamada sadece zevk için yazan genç yazarlar bir anda yüzbinlerin okuduğu çoksatan yazarlar halini aldı. Kitaplar sinemaya, tv dizlerine uyarlandı. Büyük paralar kazandılar.

Bu büyük paralar nedir, diyeceksiniz haklı olarak? Wattpad yazarı bir Büşra olsanız, 400 küsur sayfalık romanınız basılıp 40 liradan satışa sunulsa ve % 15 telif alsanız, kitabınız da 200 bin satsa, 1 milyon liranın üzerinde bir telif kazanmanız mümkün. Bir yıllık emek için oldukça iyi bir gelir. Üstelik buna sinema ya da diziye uyarlamadan gelecek telif dahil değil.

Ama bu büyük rakamlar, ancak her yıl 15-20 yazara nasip oluyor. Geriye kalan 9980 yazar içinse tablo karanlık. YAYFED (Yayıncılar Federasyonu) verilerine göre 2019’da üretilen kitap 577 milyon adede ulaşsa, Türkiye yayıncılık sektörü dünyanın en büyük 10 sektöründen biri olsa da (bkz.yayfed.org), normal bir kitabın ortalama baskı sayısı 1000 adet, fiyatı 20 TL. Benim 2 yıl emek verip yayımlatma şansına sahip olduğum romanım Hayatın Ucu için aldığım telif ücreti brüt 2000 TL. Stopaj ve KDV düşünce 1400 TL. Tek kitabım bu olsa aylık gelirim 100 TL civarında olur. Bir yemek parası etmeyen bu telif için o kadar emek vermeye değer mi diyeceksiniz. Haklısınız. Ama “Damlaya damlaya göl olur” diye bir atasözümüzün de olduğunu unutmayalım. Tabii “Sabrın sonu selamet” sözünü de.

İlle de kitap diyenler için bir fırsat

Sabreder 40 yılda 40 kitap yazarsanız yıllık geliriniz 30-40 bin lirayı bulabilir. Tabii hiç eğitim almayıp işçilik yapsam, asgari ücret kazansam bu rakamdan fazla olur diyebilirsiniz. Haklısınız. Çünkü yazarlık para kazanmak için değil edebi zevk almak için yapılan bir iştir. Estetik haz almak için yapılan bir işten üste para kazanmak keyiflidir.

Anladım, çok kazanamayacağım, bari kitabım yayınlansın ve de biraz da telif kazanayım, diyorsanız, ilk kitaplarını yayınlatmak isteyenler için güzel bir olanak var. Kültür ve Turizm Bakanlığı Edebiyat Eserlerini Destek Projesi (EDES) ilk eserleri yayımlayacak yayınevlerine önemli bir destekte bulunuyor ve bu desteğin %35’inin telif olarak yazara ödenmesini şart koşuyor (bkz. Edebiyat Destek (ktb.gov.tr)).

Çetin Altan üstadın dediği gibi “yeter ki enseyi karartmayalım!” ve kitaplarımızı yazmaya devam edelim.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 2 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

Metin Celal
Metin Celal
Metin Celâl - 1961, Ankara doğumlu. ODTÜ Petrol Mühendisliği Bölümü’nde (1979) ve İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenim gördü. Çeşitli yayınevlerinde ve dergilerde (Karacan, Güneş gibi) redaktörlük, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İmge/Ayrım (1984), Yeryüzü Konukları (1984), Poetika (1985), Fanatik (1989) ve Sombahar (1990 - 1996) gibi şiir ve edebiyat dergilerinin yazı kurullarında yer aldı. Özgür Edebiyat dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı (2007-2013). Türkiye Yayıncılar Birliği’nde Genel Sekreterlik ve Başkanlık görevlerinde bulundu. Halen 1992’de kurulan Parantez Yayınları’nın yöneticisi. İlk deneme yazısı (“Yol Ayrımı”) ODTÜ Edebiyat Kulübü Bülteni’ninde (1979), ilk şiiri (“İnanç ve Aşka Dair”) Oluşum dergisinde (1981) yayınlandı. Oluşum, Varlık, Türk Dili, Sanat Olayı, Gösteri, Öküz ve E gibi birçok edebiyat dergisinde, Güneş, Evrensel, Özgür Gündem, Yeni Yüzyıl, Cumhuriyet, Radikal gibi gazetelerde şiir ve yazıları yayınlandı. Halen Hürriyet Gazetesi Kitap-Sanat ekinde yazıyor. Dört şiir kitabı, beş romanı, iki eleştiri kitabı bulunuyor. Antolojiler, sözlükler hazırladı; derlemeler yaptı. Şiirleri 11 dile çevrildi, antoloji ve dergilerde yer aldı. Fransa ve Almanya’da şiir kitapları yayımlandı. Kitapları Şiir: Adım Ölüm (1986), Kendi Kendini Tatmin (1989), Konformist (1993), Küçük Hayat Bağları (1999), Herkes Kendine Yabancı (dört kitap bir arada, 2011) Roman: Ne Güzel Çocuklardık Biz (Roman, 2000), Gitmek Zamanı (2003), Seni Sevdiğimi Biliyorsun (2005), Fazladan Bir Adam (2010), Hayatın Ucu (2019). Eleştiri: Yeni Türk Şiiri (1999), Şiir Ustalardan Öğrenilir (2007)

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x