Kitap okumuyoruz kompleksinden uzaklaşmamız lazım. Alınan bandrol açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasındayız. Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından yürütülen OKUYAY Platformu kapsamında Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’ne yaptırılan Türkiye Okuma Kültürü Araştırması’na göre (2019) Türkiye’nin yüzde 42’si net bir şekilde okuyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği IPA verilerine göre, bağımsız yayıncılık alanında dünyada altıncı sıradayız. Pandemi dönemindeyse kitaba ilgi arttı ancak kitapçılar, yayıncılar çok zor bir dönem geçiriyor.
Fransa’da yayımlanan bir kararnameyle kitapçılar, temel ihtiyaçlar maddesi satan ticarethaneler listesine alındı. Listede, “müzik ve video kayıtlarını perakende satan mağazalar” da var. Yani kitabevleri, hafta sonları sınırlı sokağa çıkma yasağı gelmesi durumunda dahi açık kalabilecekler. Ayrıca yine Fransa’da Kültür Bakanlığı’nın salgından etkilenen kültür endüstrileri için ayırdığı paketten, kitap sektörüne 5 milyon euro destek verileceği açıklandı. Peki, Türkiye’de de kitap temel bir ihtiyaç mı? Pandemiden etkilenen kitapçı ve yayınevlerinin ayakta kalması için neler yapılabilir?
Ne kadar kitap okuyoruz? Kitaba ilgimiz neden arttı?
Önce Türkiye’deki duruma daha yakından bakalım. Genel olarak alınan bandrol adetlerinde kültür kitaplarının yeri genel kitap üretimine göre az da olsa, pandemi dönemi dikkate alınarak, YAYFED’in açıkladığı bandrol verilerine baktığımızda, en yüksek artışın yüzde 13,11 ile kültür kitaplarında olduğunu görüyoruz.
2019 yılında satın alınan kitap bandrolü sayısı 423 milyon 602 bin 828 iken 2020’de 433 milyon 213 bin 632’ye yükseldi, yüzde 2,27’lik bir artış söz konusu. Daha yakından baktığımızda, rakamların umut verici olduğunu görüyoruz. Yetişkin kurgu (edebiyat – sanat vb) kitaplarına alınan bandrol sayısı yüzde 18,52 artarak 32 milyon 354 bin 331‘e çıkmış. Bunun yanı sıra yetişkin kurgudışı (araştırma – inceleme) kitaplarında da yüzde 13,67’lik bir yükselişle rakam 79 milyon 387 bin 610’dan 90 milyon 241 bin 549’a çıkmış. Çocuk kitaplarındaki artış ise yüzde 8,46.
Uzun süreli olarak sokağa çıkma kısıtlamaları başladığında yaşanan gıda ve temizlik ürünlerine olan hücumun ardından, kitabın da talep edilen öncelikli ürünler arasında yer alması, bu üretim artışının öncelikli sebebi olarak karşımıza çıkıyor.
Tabii ki bu kitap bandrollerinin alınması tüm bu kitapların satıldığı anlamına gelmiyor. Ancak bu dönemde yayıncılarımız da depolarında uzun süre duracak kitap yerine sirkülasyonu hızlı kitaplarının üretimine öncelik verdikleri düşünüldüğünde, bu yükselme kitap okuma alışkanlığındaki artışı işaret ediyor.
Kitapçılar sokağa çıkma yasaklarında açık olabilir mi?
Fransa’daki kararname gibi Türkiye’de de yayınevleri ve kitapçılar için muafiyet kararı alınabilir. Ancak bu muafiyet kararına, fırınlar olmazsa bakkallarda ekmek olmaz mantığıyla, kitapçılarda satılacak kitabın üreticisi yayınevleri de eklenmeli. Çünkü özellikle Mart ve Nisan 2020’de online satış yapan kitap sitelerinin en büyük sorunu ürün tedariki idi. Gönderim konusunda, kargo firmalarıyla yaşanan problemleri de ayrıca değerlendirmek lazım.
Online satış mağazalarının ve özellikle yüksek indirim vaadiyle pazara girmiş olan online platformların sektöre ve okuyucuya katkısı göründüğü kadar çok olmadı. Sektörde artan indirim talepleri ve komisyon oranlarının yüksekliği, kitap fiyatlarının dolaylı olarak yükselmesine sebep oldu. Yayıncı, kitabın üretim maliyetlerinden sonra oluşan giderleri karşılayabilmek ve tahsil sürelerinin uzaması sebebiyle oluşan farkı en aza indirebilmek için kitap fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldı. Temel ihtiyaç maddelerinde ilgili sektörün önde gelen dernek ve meslek birlikleri fiyatların suni artışını önleme konusunda birlikte çalışıp, bu ürünlerin halka ulaşmasını kolaylaştıracak tedbirler alır. Bunun aynı şekilde kitap içinde geçerli olabileceğini düşünüyorum.
Yüksek fiyatların çaresi e-kitap mı?
Kağıt maliyetlerinin çok yüksek olması aslında herkesin aklına aynı soruyu getiriyor: E-kitap yahut online kitap/periyodik yayıncılık, nefes almakta zorlanan kitap sektörüne suni bir solunum sağlar mı?
Türkiye’de üretilen kitapların yaklaşık yüzde 2’si e-kitap olarak üretiliyor. Ancak e-kitap satışları on binde 2 oranında kalıyor. 2 yıl kadar önce Güney Kore’den bir araştırma gurubu Türkiye’ye geldi ve Türkiye’nin kitap okuma alışkanlıkları ve dijital kanalların kullanımı, akıllı telefonların kullanımı üzerine bizlere sorular sordular. Genç ve yetişkin nüfusun bu kadar yaygın olarak akıllı telefonlar, tabletler vs kullanmasına rağmen, e-kitap satın alma ve e-kitap kiralama konusunda, ‘istatistiki rakamlara bakarak’ bir yükselme olmadığını ve fiziki kitap tercihinin yüksek olmasını anlamlandıramamışlardı. O zaman onlara kendi fuar tecrübelerimi anlattım. Sevdiği yazarın kitabını görünce onu eline almanın, sayfalarını aralayıp mürekkep kokusunu duymanın, kitabı şefkatle okşamanın okuyucuları ne kadar mutlu ettiğini anlattım. Sayfaların altını çizerek okumaktan haz duyan okuyucu kitlesinin varlığından bahsettim. Pandemi şartlarında da gördük ki ülkemizde e-kitabın basılı kitabın yerini alması kısa vadede çok mümkün gözükmüyor. Ancak özellikle üniversite kütüphaneleri ve araştırmacıların kaynağa ulaşımı bakımından e-kitap formatının büyük rahatlık olduğunu göz ardı etmemek lazım. Çünkü fiziki olarak büyüyemeyen bir kütüphane binasına kurulacak basit bir bilgisayarla milyonlarca e-kitap ulaşılır hale gelebiliyor.
Dergi gibi periyodik yayınlar için ise durum biraz karışık. Son zamanlarda özellikle çeşitli medya guruplarının desteklediği dergiler yanında kendi çabalarıyla ve eşten ve dosttan toplanan reklam gelirleriyle yaşamaya çalışan edebiyat dergileri var. Bu dergilerin müdavimleri var. Ancak bu müdavimlere yapılan satışlar da bir sonraki sayı çıkana kadar bile derginin yaşamasına sağlayacak yükseklikte değil. Şahsen, abonelik planını online platforma taşımanın faydalı olacağını düşünüyorum. Ama basılı derginin verdiği hazzın yerini online almaz diye de eklemem gerek. Kitapta olduğu gibi dergilerin de en büyük maliyet kalemleri arasında yer alan kağıdın dövizle alınıyor olması en büyük handikaplardan biri.
Kitapçılar ve yayınevleri nasıl ayakta kalır?
Asıl mesele kitapçıların da yayınevlerin de ayakta kalabilmesi. Kitapçılar Türkiye’de en çok online platformların yaptığı yıkıcı indirimlerden muzdarip.
Fransa’da, Kültür Bakanlığı’nın salgından etkilenen kültür endüstrileri için ayırdığı paketten, kitap sektörüne 5 milyon euro destek verileceği açıklandı. Fransa Kitabevi Sendikası (SFL) Amazon ile rekabette zor duruma düştüklerini belirtiyor ve kitap satışının Amazon ve marketlerde devam etmesine karşı çıkıyor. Türkiye’de Fransa’dakine benzer bir uygulama yapılsa, Amazon gibi devasa online satış platformlarının itiraz edeceğini sanmıyorum. Çünkü neredeyse kitapçıların aldığı fiyatın altındaki bir fiyata satış yapıyorlar.
Zincir mağazalar okuma kültürünü nasıl etkiliyor?
Ayrıca birçok kitapçı, zincir mağazaların internet sitelerinde olduğu gibi belirli bir okuma yaklaşımını okura dayattıklarını düşünüyor. Müşterinin zincir mağazalara indirimler nedeniyle yönelmesi de kültürel iklime zarar veriyor. Zincir mağazada kendine raf bulamayan yayıncının, bağımsız kitabevinin vitrininde, masasında yer bulabildiğini görebiliyoruz.
Sermaye gruplarının tekelinde olan zincir mağazalarda yer bulmakta zorlanan birçok yayıncının bağımsız kitabevleri aracılığıyla okuruna ulaşabildiğini gösteren OKUYAY Platformunca hazırlanan Bağımsız Kitabevleri araştırması var. Araştırma içinde Çok Satan listelerine giremeyen yayınevinin kitaplarının bağımsız kitabevi aracılığıyla dolaşıma girdiği, okurunu bulduğu hemen hemen tüm kitapçıların dillendirdiği konulardan biri.
Sektörün neye ihtiyacı var?
Özellikle COVID–19 salgını sebebiyle tün işyerlerinin kapandığı ve sadece zorunlu ihtiyaç maddelerini üreten ve satanların açık kaldığı dönemde, tüm kitapçılar zor duruma düştüler. Zaten online satışlardaki yıkıcı indirimler ile müşteriler karşısında pahalı satan pozisyonuna düşmüş ve işleri azalmış kitapçılar, bir de tamamen kapanınca dönemez hale geldiler. Tam da bunun için çeşitli yasal düzenlemelerle ve teşviklerle ayakta tutulması ve desteklenmesi gerekiyor. Yayıncılık sektörünün pandemiden etkilenen sektörler arasına alınması kitapçılara ciddi bir katkı sağlayamadı. Birçoğu esnaf statüsündeki kitapçılarımızın kısa çalışma ödeneği veya kira yardımı gibi devlet katkılarına ulaşma imkanı olamadığı gibi bu desteklerden yararlanmak da maalesef beklendiği kadar katkı yaratmadı.
Yazılı kültürümüzün yaygınlaştırılması ve okuma alışkanlığının artırılmasına katkı için, yayıncıların ve kitabevlerinin yararlanacağı destek kalemlerinin çeşitlendirilmesi önem taşıyor. Ancak maksat, uzun vadeli krediler veya hibelerle kitapçıları finanse etmenin dışında, onları çeşitli projelerin paydaşı yaparak işlerini bağımsız olarak sürdürülebilir hale getirmeye teşvik etmek olmalı.
Unutulmamalı ki, yayın dünyamızın ve bağımsız yayıncılığımızın devam etmesi için, bağımsız okurlarla, bağımsız kitabevlerine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Pandemi günleri bize önemli dersler verdi, şimdi yeni kurallarla, yeni yaklaşımlarla kültür dünyamızı destekleyip büyütmenin zamanı.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 16 Mart 2021’de yayımlanmıştır.