Dijital dönüşümün ilk yıllarında teknolojiye en uzak görülen grup olan yaşlılar, bugün ekran başında en çok vakit geçiren kuşaklardan biri haline geldi. Bir zamanlar torunlarının yardımıyla telefon kullanmayı öğrenenler, artık kendi sosyal medya hesaplarını yöneten, çevrim içi alışveriş yapan, oyun oynayan ve akıllı saatlerinden sağlık verilerini takip eden aktif dijital bireylere dönüştüler. Bu dönüşüm, yaşlılık kavramını sessizlik ve pasiflikten çıkarıp, ekranların aracılık ettiği yeni bir sosyallik biçimine taşıyor. Fakat bu yeni bağ kurma biçimi, tıpkı gençlerde olduğu gibi, dikkat dağınıklığı, dijital yorgunluk ve bağımlılık risklerini de beraberinde getiriyor.
Uzun ömürlü bir toplumda, boş zaman artık bir lüks değil, bir problem haline geliyor; ekranlar da bu boşluğu doldurmanın, hatta yönetmenin en görünür aracına dönüşüyor. Belki de asıl soru, ekranların bizi nasıl değiştirdiği değil; bizlerin, yaşlanmayı ve zamanı ekranlar aracılığıyla nasıl yeniden tanımladığı. Dijital çağ, gençliği merkeze alan bir kültür yaratmıştı; şimdi ise yaşlılık, bu kültürün içinden yeni bir dil bulmaya çalışıyor. Belki de geleceğin yaşlılığı, fiziksel olarak yavaşlayan ama dijital olarak hiç durmayan bir yaşlılık olacak.
The Economist internet sitesinde yayımlanan yazı, yaşlı kuşakların dijital dünyayla kurduğu ilişkinin yeni bir bağımlılık biçimine dönüşmekte olduğunu ortaya koyuyor. Makaleye göre, akıllı telefonlar, tabletler ve oyun konsolları artık yalnızca gençlerin değil, emeklilerin de gündelik yaşamının merkezinde yer alıyor. İngiltere’den Güney Kore’ye kadar uzanan örneklerle desteklenen yazı, yaşlıların ekran başında geçirdiği sürenin gençleri geride bıraktığını; televizyonun yanına akıllı cihazların da eklenmesiyle toplam ekran süresinin hızla arttığını gösteriyor. Fakat bu eğilimin tamamen olumsuz olmadığını da vurgulanıyor; dijital araçlar, yaşlı bireylerin yalnızlığı azaltmalarına, bilişsel olarak aktif kalmalarına ve geçmişleriyle yeniden bağ kurmalarına da yardımcı olabiliyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Britanya’daki Ulusal Video Oyun Bağımlılığı Merkezi 2019’da açıldığından bu yana yüzlerce genci kabul etti, çoğu ebeveynleri tarafından neredeyse zorla getirilmişti. Fakat son dönemde kliniğin kapısından bambaşka bir grup geçmeye başladı. Video oyunu bağımlılığı uzmanları bugüne kadar 40 yaş üstü 67 kişiyi tedavi etti. En yaşlısı, akıllı telefonundaki oyunlara saplantılı 72 yaşında bir kadındı.
Dijital teknolojinin gençler üzerindeki etkisi birçok ülkede neredeyse bir ‘ahlaki panik’ konusu haline geldi. Sosyal psikolog Jonathan Haidt, akıllı telefonlar ve sosyal medya tarafından ‘çocukluğu elinden alınmış kaygılı bir nesilden’ söz ediyor. Okullar telefonları evde ya da dolapta bırakmayı zorunlu kılıyor. ‘Akıllı Telefonsuz Çocukluk’ gibi ebeveyn girişimleri teknolojiye tamamen ara vermeyi savunuyor. Aralık ayında Avustralya, 16 yaş altındaki çocuklara sosyal medya yasağı getirmeye hazırlanıyor.
Yaşlılar dijital dünyanın yeni bağımlıları mı?
Ama ekran başında geçirilen zamanın aşırı artması aslında başka bir kuşakta yaşanıyor. Dijital dünyaya zaten aşina olan 60’lı yaşlardaki insanlar emekliliğe adım attıkça, ekran başında geçirilen süre hızla artıyor. Harvard Tıp Fakültesi’ne bağlı McLean Hastanesi’nden Ipsit Vahia’ya göre, ‘Bazı yaşlı yetişkinler artık hayatlarını telefonları üzerinden yaşıyor, tıpkı ergenler gibi.’ Yani gençliğin alışkanlıkları, yaşlılığa taşınmış durumda.
Yaşlıların televizyona düşkünlüğü zaten bilinen bir şey. Boş zaman, hareketsizlik ve yalnızlık, ekran karşısında geçirilen uzun saatlerin doğal bir sonucu. İngiltere’de geçen yıl 75 yaş üstündekiler günde ortalama beş buçuk saat televizyon izledi, bu, 16-24 yaş grubuna göre beş saat daha fazla. Eskiden yaşlılar dijital teknolojiye ayak uydurmakta zorlanırdı. On yıl önce 65 yaş üstü Amerikalıların yalnızca beşte biri akıllı telefon kullanıyordu. Bugün tablo çok farklı. Orta yaşlarından beri internete alışkın olan yeni emekliler, dijital cihazların en hevesli kullanıcıları haline geldi. Global Web Index (GWI) adlı araştırma şirketinin yedi ülkede yaptığı bir ankete göre, 65 yaş üstündekiler tablet, akıllı TV, e-kitap okuyucu ve bilgisayar sahibi olma konusunda 25 yaş altındakilerden bile önde.
Teknoloji şirketleri de bu dönüşümü fark ettiler. Apple, hem işitmeyi destekleyen özelliklere sahip kulaklıklar hem de kalp ritmini ölçebilen, hatta düşme algılandığında otomatik olarak ambulans çağırabilen akıllı saatler üretiyor. Bu yüzden 65 yaş üstü kişilerin yüzde 17’si artık akıllı saat sahibi.
Yeni emekli kuşağı dijital cihazlara daha da düşkün görünüyor: 55-64 yaş arası her beş kişiden biri artık bir oyun konsoluna sahip. Emeklilik, golften çok Grand Theft Auto oynamakla anılacak gibi. Dijital cihazlar yaygınlaştıkça, yaşlıların ekran başında geçirdiği süre de hızla artıyor. Telefonlar ve tabletler, televizyonun yerini almaktan ziyade toplam ekran süresine ekleniyor. Son on yılda 50’li ve 60’lı yaşlardakilerin televizyon ve radyo alışkanlıkları fazla değişmezken, sosyal medya, oyun ve müzik platformlarında geçirilen süre belirgin şekilde arttı. Ofcom’un verilerine göre İngiltere’de 65 yaş üstü kişiler geçen yıl akıllı telefon, bilgisayar ve tabletlerde günde ortalama üç saat online vakit geçirdi. Bu, 18-24 yaş grubunun yarısı kadar. Fakat televizyon ve akıllı cihaz kullanımı birlikte hesaplandığında, emekliler artık genç yetişkinlerden daha fazla ekran başında vakit geçiriyorlar.
Bu eğilimin en belirgin olduğu ülkelerde, yaşlı akıllı telefon kullanıcıları artık gençler kadar kaygı uyandırıyor. Dünyanın en yüksek telefon kullanım oranlarından birine sahip Güney Kore’de 2022’de yapılan bir araştırmaya göre, 60-69 yaş grubundakilerin yüzde 15’i telefon bağımlılığı riski taşıyor. (Katılımcılara şu ifadeye ne kadar katıldıkları sorulmuştu: ‘Akıllı telefon kullanım süremi azaltmaya çalıştığım her seferinde başarısız oluyorum.’) Japonya’daki çalışmalar, ekran başında geçirilen sürenin yaşlılarda fiziksel aktiviteyi azalttığını gösteriyor. Çin’de 60 yaş üstü kişilerle yapılan bir ankette ise uzun ekran süresinin uyku kalitesini bozduğu saptandı.
Bağımlılık mı, yeni bir sosyallik biçimi mi?
Bu konuda kesin bir neden-sonuç ilişkisi kurmak zor. Ekranlar yaşlıları mı hareketsizleştiriyor, yoksa zaten hareketsiz oldukları için mi ekran başında daha fazla vakit geçiriyorlar, belli değil. Bath Spa Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Pete Etchells, birkaç hafta hastanede kaldığı dönemde ekran süresinin fırladığını anlatıyor: ‘iPad’im olmasaydı, yine yerimden kalkamazdım ama çok daha mutsuz olurdum,’ diyor.
Yaşlılar, diğer hassas grupların karşılaşmadığı bazı online risklerle karşı karşıyalar. Gençlerin aksine, onların telefon ve tabletleri genellikle banka hesaplarına bağlı. Oyun içi ‘mikro ödemeler’, örneğin ganimet kutuları kolayca cüzdanı boşaltabiliyor. Aynı şekilde dolandırıcılar da tek bir uygulama üzerinden yaşlılara ulaşıp para koparabiliyorlar. Harvard’dan Dr. Ipsit Vahia, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşlıların WhatsApp’ı iletişimden alışverişe kadar her şey için kullandığını söylüyor: ‘Bu yüzden dolandırıcıların da en çok tercih ettiği platform WhatsApp olmuş durumda.’
Gençlerin ekran başında geçirdiği zamanı sınırlayan sosyal denetimlerden yaşlıların yoksun olduğu da bir gerçek. Gençlerin telefon kullanımı gündüz öğretmenlerin, akşam ise ebeveynlerin kontrolü altındadır. Oysa yaşlılar kendi kendilerinin patronu; çoğu zaman onları yönlendirecek, yardıma ihtiyaç duyduklarında fark edecek biri bulunmaz. Britanya’daki oyun bağımlılığı kliniğini yöneten Henrietta Bowden-Jones bu durumu şöyle özetliyor: ‘Yaşlı insanların çevresinde bazen kimse olmuyor; olsa bile bilgisayar başında ne yaptıklarını gerçekten fark eden yok.’
Harvard’dan Dr. Ipsit Vahia, yaşlıların gençlere göre telefon bağımlılığı şikâyetiyle doktora başvurma ihtimalinin çok daha düşük olduğunu söylüyor. Ancak kimi zaman ekran başında geçirilen uzun saatler, başka sorunların altında yatan gizli sebep olabiliyor. Vahia’nın kliniğinde tedavi gören bazı yaşlıların uykusuzluk problemi, online dolandırıcılardan duydukları korkudan kaynaklanmış. Bazılarında ise kaygının asıl nedeni, sosyal medyada sürekli kötü haberleri kaydırarak vakit geçirmek, yani ‘doom-scrolling.’
Yanıltıcı ya da korku yayan haberler yaşlılar için ayrı bir tehlike. 25 yaş altındakilere kıyasla haber sitelerini ya da uygulamalarını iki kat daha fazla kullanıyorlar. Stanford Üniversitesi’nden Hunt Allcott ve arkadaşlarının yaptığı bir araştırmaya göre, Facebook’u bırakmak her yaş grubunda ruh halini biraz iyileştiriyor. Ancak bu etkinin yaşlı katılımcılar arasında gençlerin iki katı kadar güçlü olduğu görülmüş.
Ekran başında geçirilen zaman bir yalnızlık göstergesi mi?
Yine de yaşlılarda artan ekran süresinin tamamen olumsuz olduğu söylenemez. Zoom üzerinden yapılan ayinlerden online yoga derslerine, dijital kitap kulüplerine kadar internetin bağ kurma gücü, dışarı çıkmakta zorlananlar için büyük bir değer taşıyor. Profesör Bowden-Jones’a göre, evden çıkamayan ya da artık araba kullanamayan biri için online uğraşlara katılabilmek ‘gerçekten harika bir şey.’ Mesajlaşma uygulamaları aileyi birbirine yaklaştırıyor, oyunlar zamanı keyifli geçirmenin bir yolu oluyor. Spotify ve YouTube ise geçmişin müziklerini ve videolarını geri getirerek birer nostalji makinesine dönüşüyor.
Üstelik ekran düşkünü yaşlıların gençlere göre bazı avantajları da var. Akıllı telefonlar gençlerin gerçek ilişkilerinin arasına girebilirken, yaşlılar hayatlarındaki temel sosyal bağları çoktan kurmuş durumda. Dr. Vahia bunu şöyle açıklıyor: ‘Yaşlı insanların yerleşmiş alışkanlıkları, köklü ilişkileri ve kendine özgü iletişim biçimleri var. Akıllı telefonlar çoğu zaman bunları zayıflatmak yerine güçlendiriyor.’
Ekran başında uzun süreler geçirmek, özellikle de yaşlı bireyler açısından bakıldığında, genç kuşaklara kıyasla çok daha az yıkıcı ve sarsıcı sonuçlar doğuruyor. Alkol ya da kumar bağımlılığı örneklerinde olduğu gibi sağlıklarını yitirme, evlerini kaybetme ya da maddi olarak çökme riski taşımıyorlar; ekran bağımlılığının yol açtığı en büyük tehlike, esasen yalnızca saatler boyunca fark edilmeden yitip giden zaman. Genç biri için bu durum, kaçırılan sınavlar, aksayan sorumluluklar ya da kaybedilen iş fırsatları anlamına gelebilirken, emeklilik dönemindeki kişiler için zaman zaten fazlasıyla bol bir kaynak.
Üstelik son araştırmalar, dijital cihazların yaşlıların zihinsel olarak daha zinde kalmasına yardımcı olabileceğini gösteriyor. Önceki dönemlerde yürütülen çalışmalar, aşırı ekran süresinin dikkat dağınıklığına, odaklanma zorluklarına ve hafıza problemlerine yol açtığını, hatta bazı araştırmacıların bu durumu ‘dijital bunama’ olarak tanımladığını ileri sürüyordu. Ancak geçtiğimiz nisan ayında 400 binden fazla yaşlı yetişkin üzerinde yapılan geniş kapsamlı bir analiz, dijital cihazları düzenli olarak kullanan 50 yaş üzerindeki kişilerin bilişsel gerileme riskinin belirgin şekilde daha düşük olduğunu ortaya koydu. Elbette bu bulguların ardındaki neden-sonuç ilişkisi hâlâ tam olarak açıklığa kavuşmuş değil; belki de zihinsel olarak daha meraklı ve aktif bireyler, doğaları gereği cihazlarını zaten daha yoğun biçimde kullanıyor olabilirler.
Sanal gerçeklik teknolojisi dijital yaşlılığın geleceği mi?
Yaşlı kuşakların teknolojiye ve dijital yeniliklere olan ilgisi her geçen yıl artıyor, üstelik bu ilginin kısa sürede azalacağına dair bir işaret de görünmüyor. Şimdi sıradaki büyük adım, insanları fiziksel olarak yerlerinden kalkmadan, evlerinin konforundan çıkmadan istedikleri her yere ve zamana götürebilen sanal gerçeklik (VR) teknolojisi olabilir. Dr. Vahia kısa süre önce, depresyonla mücadele eden 85 yaşındaki bir hastası için, çocukluk evinden başlayıp ilkokuluna uzanan bir VR turu hazırladı. Bu derin ve duygusal deneyim, yıllar boyunca bastırılmış anılarını yeniden canlandırarak onun geçmişle barışmasına, kendi yaşam öyküsünü farklı bir huzurla yeniden hatırlamasına yardımcı oldu. İster olumlu ister olumsuz yönde olsun, yaşlı bireylerin ekran başında geçirdiği sürenin önümüzdeki yıllarda daha da artacağı artık neredeyse kaçınılmaz görünüyor.”
Bu yazı ilk kez 18 Kasım 2025’te yayımlanmıştır.




