Dünya Sağlık Örgütü dünya nüfusunun %70’ten fazlasının bitkisel ürünlerden faydalandığını belirtiyor. İlaç sektörünün de kökeninde yatan bitkiler aslında bir şifa kaynağı. Türkiye’de bu tür ürünlerin kullanımı hızla artıyor. İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinde bir durağız, bitkisel ürünlere doğal bir yatkınlığımız var. Ayrıca bitki çeşitliliğimiz tüm Avrupa kıtasından daha fazla. Ancak yetkin olmayan kişilerin yönlendirmeleri, sosyal medyada dolanan yanlış bilgiler, şifa olabilecek bitkileri yeni hastalıkların sebebine de dönüştürebiliyor.
Doğanın iyileştirici gücü olan bitkileri kimler, nasıl kullanmalı? Hangi bitkiler neye iyi gelir? Hangi durumlarda, kimin tavsiyesiyle ilerlemeliyiz? Bitkisel takviyeleri nereden temin etmeliyiz? Güvenli kullanım için nelere dikkat etmeliyiz?
Nereden başlamalı?
Hastalıkları tedavi etmek veya sağlığı korumak için kullanılan bitki bazlı ürünlere bitkisel ürünler ya da botanik ürünler denir. Bitki kaynaklarından üretilen ve yalnızca ağızdan kullanım için kullanılan ürünlere bitkisel takviye denir. Ancak takviye edici gıdalarda ve ürünlerde sadece bitkisel ürünler bulunmayabilir; magnezyum, demir, çinko gibi elementler de, et suyu ya da yumurta gibi hayvansal ürünler de ya da arı ürünleri de bu takviye edici ürünlerin içine eklenebilir.
Bitkisel takviyeler her türlü formda mevcuttur. Kurutulmuş, doğranmış, toz haline getirilmiş veya kapsül ya da sıvı formda olabilirler. Birçok şekilde kullanılabilirler. Örneğin, hap, toz veya konsantre sıvı özüt (tentür) olarak yutulabilir; çay olarak demlenebilir veyahut jel, losyon veya krem olarak ciltte kullanılabilir ya da banyo suyuna eklenebilirler.
Bitkilerin sağlık için kullanımı aslında binlerce yıl öncesine dayanıyor. Modern tıbbın ve ilaç sektörünün son 100 yıl içinde çok ilerlediği düşünüldüğünde insanlar hastalıkları iyileştirmede ve sağlığı korumada bitkileri kullanıyor olmaları son derece doğal.
Sadece insanlar değil hayvanlar da rahatsızlıklarını gidermede belli bitkileri seçip yiyerek kendilerini tedavi ederler. Evde evcil hayvanı olanlar ya da köy hayatına alışkın olanlar, kedilerin, köpeklerin, koyunların, keçilerin, zaman zaman özenle koklayarak ve seçerek bazı otları yediğini görmüşlerdir. Hayvanlar koku duyuları ve içgüdüleri ile kendilerine iyi gelen bitkileri bilir, seçer ve yerler.
Sağlık okuryazarlığı neden önemli?
Bizlerse yaşadığımız ortamlarda giderek doğadan, eskilerden gelen kadim bilgilerden, içgüdülerimizden, doğayı gözlemleme ve onunla uyum sağlama özelliğimizden uzaklaştığımız için bize neyin iyi geldiğine sosyal medya ya da komşumuzun yönlendirmesiyle karar veriyoruz. Yan komşumuzun veya yakın bir arkadaşımızın “Bu bitki içeriği bana iyi geldi” demesi ya da sosyal medyada çok takipçisi olan, bilgisi olmayan ve fikri bol olan birinin önermesi ile hiç düşünmeden takviye edici ürünleri kullanıyoruz.
Sağlık okuryazarlığının yerini Google okuryazarlığı aldı artık. Giderek gelişen yapay zekâ uygulamaları da yakında sosyal medya düşünürlerinin yerini alacak gibi gözüküyor. Biz araştırmayı, düşünmeyi ve konu üzerinde gerçekten bilgi sahibi olan birilerine sormayı bıraktıkça bu boşluğu birileri dolduruyor, hepimiz adına düşünüyor, herkesten çok biliyor ve önerilerde bulunuyor.
Bu işin uzmanı var mı? Kimi dinlemeli?
Bir de piyasada kendini uzman olarak tanıtan pek çok kişi var. Öncelikle şunu vurgulamam gerekir ki bu iş bir uzmanlık dalı değil. Yetkin olmayan bir kişi veya kurumdan iki gün eğitim alan ve bunun karşılığında üstünde sertifika yazan bir kâğıt parçası alan herkes kendini uzman olarak tanıtıyor.
Oysa hastalıkları önlemek veya tedavi etmek için bitkilerin veya otların ilaç olarak kullanıldığı tamamlayıcı tıp uygulaması anlamına gelen fitoterapi sertifikası sadece Sağlık Bakanlığı tarafından doktor ve diş hekimlerine belirli bir eğitim sonrası veriliyor. Eczacılar da aldıkları eğitim ve meslekleri gereği bu konuda doğru yönlendirmelerde bulunabilirler. Bunun haricinde “Ben aromaterapi uzmanıyım, bitkisel tedavi uzmanıyım, el aldım, kurs gördüm” diyen kişilere itibar etmemek lazım.
Günümüzde bitkisel takviye kullanımı giderek artıyor. Ülkemizde geçmişten gelen bir aktar kültürü de var. Biz İpek Yolu, Baharat Yolu üzerinde bir durak olarak yüzlerce yıl ticari rotalar içinde olmuşuz. O günün imkanlarında dünyanın her tarafından işlenmiş bitkiler bu topraklardan geçmiş. Bu sebeple bitkisel ürünlere doğal bir yatkınlığımız var. Ayrıca bitki çeşitliliğimiz tüm Avrupa kıtasından daha fazla.
Bitkisel ürün yapan yerli firma sayısı da arttıkça kalite de aynı oranda artıyor. Her ne kadar şu an çok fazla ürün olsa da zaman içinde bunların sadece kaliteli olanlarının ayakta kalacağı mutlak bir gerçek.
Aynı şekilde aktarlar da bu değişime ayak uydurmalı ve eczanelerde olduğu gibi sadece ruhsatlı, paketli, standardize ürünlere yer vermeli. Şu an ürün seçiminde en güvenilir yer, eczaneler. İnternetten satışta ise sadece bilinen ve güvenilir firmaların ürünlerini almaya cesaret gösteriyoruz.
Riskler neler? Nelere dikkat etmeli?
Ülkemizde bu tarz ürünlerin onayını Tarım ve Orman Bakanlığı veriyor ve bu ürünler reçetesiz satılabiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı gibi titiz ve uzun araştırmalardan geçmiyor, çok daha basit bir süreç sonunda onay alıyorlar.
Özellikle kronik rahatsızlıkları için düzenli ilaç kullananlar ya da anlık gelişen durumlarda gerektiğinde ilaç kullanan kişiler yani hemen hemen herkes bitkisel bir ürün kullanırken çok dikkatli olmalı. Her ürün herkes için faydalı olacak diye bir şart yok.
Bitkilerin ilaçlarla etkileşime girdiği su götürmez bir gerçek ve bu konuda yapılan pek çok çalışma var. Bazı bitkiler kullandığınız ilaçların etkisini arttırabilir, azaltabilir ya da zehirli maddeler haline dönmesine neden olabilir. Bazı bitkisel ürünlerin içinde birden fazla bitki bulunuyor, bu sayı bazen 10’un üstüne çıkıyor. Nasıl bitkisel ürünler ilaçlarla etkileşime giriyorsa, bitkiler de bir arada kullanıldıklarında etkileşime girebilirler. Maalesef bu, ruhsat alma aşamasında çok titizlikle kontrol edilen bir durum değil.
Ayrıca bu tarz bir bitkisel takviye alan kişi eğer ilaç da kullanıyorsa işler iyice içinden çıkılamaz bir hal alabilir. Bu kadar çok bitkinin birbiriyle ve ilaçlarla etkileşimini araştırmak doktorlar ve eczacılar için bile çok zor olabiliyor. Bazen bizler de doktora gittiğimizde kullandığımız bitkisel ürünleri söylemeyi unutuyoruz ya da söylemeye çekiniyoruz.
Hangi bitkiler neye iyi gelir?
Bitkilerin doğru şekilde yetkin kişiler tarafından önerildiği şekilde ve dozda kullanıldığında şifa getirdiği aşikar.
Peki, hangi bitkiler hangi hastalıklara iyi gelir?
Örneğin, ginkgo biloba bunama, Alzheimer hastalığı, damar hastalıkları, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi bazı hastalıklarda kullanılır. Uzun süreli kullanımda kanama zamanını uzatabileceği bildirilir; kan sulandırıcı ilaçlar, aspirin veya ağrı kesici ilaçlarla birlikte kullanımı ciddi sorunlar oluşturabilir.
Ginseng kanserin önlenmesi, bağışıklık sisteminin arttırılması, fiziksel ve bilişsel fonksiyonların artırılması, diyabet ve erkeklerde performans arttırıcı olarak kullanılır. Ginsengin de pıhtılaşmayı etkileyen ilaçlarla, ağrı kesicilerle kullanımına dikkat edilmelidir.
Zencefil halk arasında mide bağırsak rahatsızlıklarında, gaz sancısı, mide bulantısı ve kasılmalarında halk arasında sıkça kullanılır. Zencefil de aspirin, varfarin kan sulandırıcılarla etkileşime girebilir.
Ekinezya yara iyileşmesi, egzema, sedef hastalığı ve herpes simplex enfeksiyonunda kullanılır. Ayrıca bağışıklık sistemi düzenleyici olarak viral, mantar ve bakteriyel infeksiyonların tedavisinde ve artritlerde tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bitkilerden biridir ancak antiviral ilaçlar, bazı kemoterapi ilaçları ya da bağışıklık düzenleyici ilaçlarla etkileşime girer.
Yine ülkemizde çok kullanılan sarı kantaron antibiyotikler, bazı kalp ilaçları, tansiyon ilaçları, depresyon ilaçları ile etkileşime girerler.
Karaciğer sağlığı için önerilen enginar, devedikeni gibi bitkilerin, karaciğere iyi gelirken, safra kesesinde taş var olan bazı hastaları şiddetli ağrı ile acile gidilecek hale getirdiği ve safra kesesi ameliyatına alınmasına sebep olduğu bilinir.
Bitkisel ürünler her zaman güvenli mi?
Bitkisel ürünlerin doğal olması her zaman güvenli olduğu anlamına gelmez. O yüzden kendi kendinize tanı koymaya ve tedavi vermeye başlamayın.
Doğruluğundan emin olmadığınız bir kaynak veya kişinin önermesi ile bitkisel ürün kullanmamamız, kendi sağlığımız açısından çok önemli. İlaç kullanıyorsanız, emziriyorsanız, hamilelik ihtimaliniz varsa, küçük çocuklarda kullanmak istiyorsanız, mutlaka bu konuda doktorunuza veya güvendiğiniz bir eczacıya danışmanız ve bilgi almanız gerekir.
Sonuçta bitkiler de, kimyasal maddeler de oldukça etkilidir ve reçeteli bir ilacı keyfinize göre kullanmayacağınıza göre bitkisel ürünleri de ciddiyetle kullanmak gerekir. Özellikle acil ve ileri seviyede hastalıklarda, kullanılan bitkisel ürünler ilacın yerini kesinlikle tutmaz. Çünkü takviye edici ürünlerde kullanıma izin verilen bitkisel içerik oranları mümkün olan en güvenilir dozlarda tutulur, bunlar acil ve ileri durumlarda etkili olacak dozlar değildir.
Ayrıca bitkisel ürünlerde aynı ilaçlarda olduğu gibi alerji riski de vardır. Sindirim sorunlarına da yol açabilirler. Böyle durumlarda hemen size öneride bulunan hekiminize danışmanız gerekir.
Umut tacirlerinin pençesine düşmemek için
İnsanlar kanser gibi hastalıklarda korku ve çaresizlik içinde alternatif metotlara sarılmak ister, maalesef umut tacirleri bu tür hastaların çaresiz durumunu sömürürler.
Bu ürünlerin paylaşıldığı platformlarda hep başarı hikayeleri anlatılır; “3 ayda kanseri yendi”, “Bastonla geldi, koşarak çıktı” gibi…
Ancak kimse böbrek yetmezliğine giden, durumu kötüleşen veya maalesef hayatını kaybeden hastaların hikayesini anlatmaz. Bu konuda bilgili olan hekim ve eczacılar size kullandığınız üründen sağlayacağınız faydayı ve olası yan etki veya beklenmeyen etkileri dengeli ve doğru şekilde anlatırlar.
Hangi şartta, nasıl kullanmalı?
Sonuç olarak; bitkilerle tedavi binlerce yıldır insanların sağlığımı korumak ve hastalıklardan kurtulmak için başvurduğu tedavi yöntemlerinden biridir. Bitkilerin içeriği pek çok ilacın geliştirilmesine ilham vermiştir. Standardize ve ruhsatlı bitkisel ürünler doktorlar tarafından reçetelendiğinde veya eczacılar tarafından bilgilendirildiğinde oldukça uygun desteklerdir.
Ancak kime, neden, ne süre ile kullanılacağı kesinlikle kendi başınıza ya da etraftan duyacağınız bilgilerle alacağınız bir karar olmamalı. Fitoterapi yani bitkilerle tedavi artık ülkemizde sertifikalı doktorlar tarafından üniversitelerde, eğitim ve araştırma hastanelerinde ya da özel kurumlarda uygulanan bir tedavi yöntemi, aynı zamanda geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın bir parçası. Bu tür merkezler ve hekimler sizin için en uygun bitkisel tedaviye ulaşmanızda yardımcı olacaklardır.
Umarım hepimiz sağlıklı oluruz, doğayla daha barışık oluruz, sağlık okuryazarlığımız artar, doğru bilgiye erişiriz, örnek bir toplum oluruz.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 2 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.