Hücrenin enerji santrali olarak tanımlanabilecek mitokondri sağlığının genel sağlık durumumuz üzerindeki etkileri bir süredir gündemde. Bilim ve sağlık alanlarında yazan gazeteci Hannah Seo, The Atlantic internet sitesinde yayımlanan yazısında bu konuyu inceleyerek mitokondriyal tahribatın sağlığa etkilerini ve daha iyi bir mitokondriyal sağlık için yapılması gerekenleri anlatıyor. Makale ABD’ye odaklansa da, artık hemen herkes benzer hayatlar yaşıyor, yazıdaki güncel bilgiler herkesin işine yarayabilir.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Robert F. Kennedy Jr.’ın mitokondriler hakkındaki uyarısı, aşı karşıtı sözde bilim ile farmasötik ilaçların ‘ABD’deki 3 numaralı katil’ olarak yerden yere vurulması arasında sıkıştı. 2023’te, hiçbir yüksek kaliteli bilimsel kanıtın sağlığa zararlı olduğunu göstermediği Wi-Fi’ın tehlikelerini ayrıntılı olarak anlatıyor ve bir şekilde kan-beyin bariyerini açıp kurbanların mitokondrilerini bozarak hastalığa neden olduğunu savunuyordu.
Hücrelerimizde enerji üreten minik yapılar olan mitokondriler şimdilerde MAHA şeklinde kısaltılan Amerika’yı yeniden sağlıklı hale getirmek hareketinin önemli bir ayağı haline geliyor; hâlihazırda takviyelerin pazarlanmasında ve podcast’lerde kendine yer buluyor. Başkan Donald Trump’ın sağlık dairesi başkanlığına aday gösterdiği Casey Means, hücrenin bu bölümünü modern Amerikan sağlık krizinin başlıca kurbanı olarak gösterdi. Means’e göre Amerika’daki kronik rahatsızlıkların çoğu mitokondriyal işlev bozukluğuna dayanıyor. (…)
Chicago Üniversitesi’nden araştırmacı Kay Macleod, bilim insanları arasında mitokondriye olan ilgi ve yatırımın son beş yılda önemli ölçüde arttığını belirtiyor. Mitokondriler insan vücudunda çeşitli önemli işlevler gerçekleştirir. Hücrelere güç vermenin ötesinde, gen ifadesini etkileyebilir, belirli enzimlerin çalışmasına yardımcı olabilir ve hücre ölümünü düzenleyebilir diye ekliyor Macleod.
Mitokondriler kusurlu olduğunda, insanlar gerçekten sorun yaşıyor. Massachusetts Genel Hastanesi ve Broad Enstitüsü’nde görevli mitokondriyal biyolog Vamsi Mootha, nadir görülen genetik kusurların (yaklaşık 4.300 kişiden birinde) organellerin bozulmasına neden olarak kas zayıflığına, kalp anormalliklerine, bilişsel engelliliğe, karaciğer ve böbrek sorunlarına yol açabileceğini söylüyor. Kanıtlar ayrıca mitokondrilerdeki kusurların doğrudan Parkinson hastalığı semptomlarına katkıda bulunduğunu ve tip 2 diyabetin hem nedeni hem de sonucu olabileceğini gösteriyor. Diğer durumların mitokondrilerle bağlantıları daha muğlak. Mootha, araştırmacıların Alzheimer, kanser ve karaciğer yağlanması gibi hastalıkları olanların postmortem biyopsilerinde anormal mitokondriler gördüklerini belirtiyor. Bu hasarlı mitokondrilerin bu tür durumlara neden olup olmadığı veya bu durumlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ise henüz netlik kazanmış değil.
Geçen yıl Means ve MAHA’nın önde gelen danışmanlarından kardeşi Calley’in yayımladığı İyi Enerji (Good Energy) adlı kitap, hem ciddi hastalıklara hem de günlük rahatsızlıklara yol açan mitokondriyal işlev bozukluğunun ABD için önemli bir sorun olduğunu öne sürüyor. Yazarlara göre, modern Batı diyetleri ve yaşam tarzları sayısız Amerikalının metabolik sağlığını mahvediyor: Her filtrelenmemiş su veya soda içtiğinizde veya artan telefon bildirimlerinin stresini hissettiğinizde, mitokondrinize zarar veriyorsunuz. Bu da iltihaplanmayı tetikleyen bir bağışıklık tepkisini harekete geçiriyor. Means’lerin iddiasına göre bu olaylar zinciri neredeyse her yaygın kronik sağlık sorunundan sorumlu olabilir: Migren, depresyon, kısırlık, kalp hastalığı, obezite, kanser ve daha fazlası. (…)
Beslenme ve egzersiz
Yazar, mitokondriyal tahribatımızın sorumluları arasında kötü uyku, ilaçlar, aşırı işlenmiş gıdalar, tohum yağları, çok fazla kalori ve çok az vitamin, ayrıca kronik olarak konforlu ortam sıcaklıklarında kalmanın yer aldığını söylüyor: “Means kardeşler bu nedenle rafine şeker yerine yapraklı yeşillikler yemeyi, nikotin ve alkolden uzak durmayı, saunalara ve soğuk sulara girmeyi, gecede yedi ila sekiz saat kesintisiz uyumayı ve hayatınızı çevresel toksinlerden arındırmayı öneriyor.
Bazı çalışmalar gerçekten de mitokondriyal işlevin uyku ve sıcaklıkla bağlantılı olduğunu öne sürüyor, ancak hepsi hücre kültürleri, organoidler veya fareler üzerinde yürütüldü. Macleod’a göre kanıtlar beslenmenin de önemli olduğunu gösteriyor. Ancak yalnızca bir yaşam tarzı müdahalesinin -egzersizin- insanlarda mitokondriyal sağlığı kesin olarak iyileştirdiği görülüyor.
Yazar, mitokondriyal sağlığa ilginin artmasına paralel olarak belirli takviyelere ilginin de arttığını, ancak bu takviyelerin sağlıklı yetişkinleri nasıl etkileyebileceğini gösteren çok az araştırma olduğunu belirtiyor. (…)
“İyi Enerji kitabındaki tavsiyelerin çoğu, onlarca yıldır duyduğumuz sağlık önerilerini yansıtıyor; düzenli egzersiz yapmak ve bol miktarda lif tüketmek vb. Mount Sinai’deki Icahn Tıp Fakültesi’nde mitokondri hastalıkları uzmanı Jaya Ganesh, sağlıksız alışkanlıkları sağlıklı olanlarla değiştirmenin mitokondri sağlığını da iyileştirebileceğini vurguluyor. (…)
Riskler
Ancak mitokondriyal sağlık yaklaşımı da riskler barındırıyor. Ganesh, genetik olarak mitokondriyal hastalığı olan hastalarda yaşam tarzı değişikliklerinin bazı semptomları marjinal olarak iyileştirebileceğini, ancak bu tür durumları yalnızca takviyeler ve sağlıklı bir diyetle tedavi etmeye çalışmanın tehlikeli olabileceğini söylüyor.
Means ayrıca antibiyotikler, kemoterapi, antiretroviraller, statinler ve yüksek tansiyon ilaçları gibi ilaçların mitokondriye müdahale ettiğini söylüyor. Macleod, statinlerin gerçekten mitokondriyi etkilediğini ve bazı antibiyotiklerin de bunu yaptığını belirtiyor. (…)”
Bu yazı ilk kez 2 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.
