Son otuz yılda futbolda çok önemli değişikliklere tanık olduk. Bu süreçte, oyuncusundan teknik adamına, stadından çimin yapısına, başkanından taraftarına, gelirlerin yapısından harcama türlerine varıncaya kadar, topun şeklinin dışında her şey değişti. Bu değişim süreci futbolda ticarileşme ve buna bağlı olarak parasallaşmayı artırdı. Futbol tam anlamıyla bir “gösteri endüstrisi”ne dönüştü. Öyle ki, 1996-97 sezonunda 3 milyar 750 bin Euro civarında olan Avrupa futbol gelirleri, 2018-19 sezonunda 28 milyar 900 milyon Euro’ya ulaştı.[efn_note]Home truths, Annual Review of Football Finance 2020, Sports Business Group, June 2020[/efn_note] Futbolda yaşanılan bu hızlı parasallaşma zaman içinde futbol kulüplerini de birer ekonomik örgüte dönüştürdü.
Avrupa futbolunda gerçekleşen bu değişim ve dönüşüm süreci, sonunda kendi futbol pazarını da yarattı. Futbol, pazar için üretilen bir metaya dönüştü. Futbol artık, diğer ürünleri küresel olarak pazarlayan ve satan bir ürün konumuna ulaştı. Kulüplerin bütçeleri bir anda yüz milyonlarca Eurolara ulaştı. Bugün Avrupa’nın en zengin kulübü Barcelona’nın 2019-20 gelirleri 715 milyon Euro…[efn_note]Testing times, Football Money League, Deloitte Sports Business, January 2021[/efn_note]
Sportif başarısızlık finansal performansı etkiliyor
Gelirleri hızla artan kulüplerin giderleri de astronomik olarak yükselmeye başlıyor. Bu durumda kârlılık ve sürdürülebilir bir mali yapıya sahip olmak önemli hale geliyor. Parasal durum, sağlıklı bir finans yönetimini de zorunlu kılıyor.
Ne var ki, spor kulüplerinin öncelikli amaçları salt kâr maksimizasyonu olamaz; fayda maksimizasyonu temelli bir kârlılığa ulaşmak kulüplerin öncelikli hedefi olmak zorunda.
Kulüplerin bu süreçte mali sorunları giderek büyüdü ve yönetilemez bir seviyeye ulaştı. Bugün Avrupa ve Türk futbolunda çok önemli ekonomik ve finansal sorunlar yaşanıyor. Mali yapılarındaki olumsuzluk ve oluşan devasa zararlar, futbol kulüplerinin rekabet yeteneklerini olumsuz etkiliyor ve onları sportif başarısızlığa itiyor. Sportif başarısızlık ise ekonomik ve finansal performansı olumsuz etkiliyor. Bu kısır döngü Avrupa futbolunun temel sorunlarından birisi olarak varlığını devam ettiriyor. Bu bağlamda ülkemiz özelinde de kulüplerimiz çok önemli ekonomik ve finansal problemlerle yüz yüzeler… Bu yakıcı sorunlar pandemik etkiyle giderek daha da derinleşiyor.
Futbol yapılanmamızın yaşadığı sorunların çözümü ise günü kurtaran palyatif, yani köklü bir çözümü olmayan, geçici çözümlerden daha çok, yapısal önlemler gerektiriyor.
Bu bağlamda kulüpler ile futbol örgütlenmelerinin var olan sorunlarının çözmek için yapısal değişimlere ihtiyacı var.
Futbol sendikası kaçınılmaz bir zorunluluk
Bu kapsamda, bugünkü futbol örgütlenmesi yerine,
- Süper Lig Anonim Şirketi yapılanmasına geçilmesi,
- Kulüplerin “anonim şirket” şeklinde organize olmaları,
- Tüm kulüplerde kurumsal yönetişimim egemen örgüt modeli haline getirilmesi, (Bu kapsamda şeffaflığın, hesap verilebilirliğin sağlanması, sağlıklı denetlemenin gerçekleştirilebilmesi ve paydaşlara karşı sorumluluğun yerine getirilmesi sağlanabilecektir.)
- Kulüpleri finansal olarak denetleyecek ve yönlendirecek, Federasyondan bağımsız bir Üst Mali Kurul oluşturulması,
- Federasyonun sadece Lig organizasyonu ile uğraşması, UEFA ve FIFA ile koordinasyonu sağlamasını, yani idari işlerle ilgilenmesi,
- Futbolcuların ekonomik, demokratik ve örgütsel haklarını koruyacak ve doğrudan Uluslararası Futbol Sendikaları Örgütü FIFPRO’ya bağlı ayrı bir yapının oluşturulması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak Türk futbolunun önünde duruyor.
Temel sorun “dernek” bazlı kurumsal yapı
Öte yandan, kulüpleri bugün içinde bulundukları temel olumsuzluklara iten ana faktörler: Şeffaflığa, hesap verebilirliğe, denetime ve paydaşlarına karşı sorumluluğa zorlayacak bir örgütsel, yönetsel ve hukuksal yapılanmanın bulunmayışıdır. Böylesi bir yapıyı kurmadan, salt kulüp yöneticilerini cezalandırmayı hedefleyen bir anlayışla kulüplerimizi içinde bulunduğu sorunlardan kurtaramayız. Siyasi otoritenin yönlendirmesiyle hazırlanan yeni yasa tasarısı, kulüpleri içinde bulundukları sarmaldan kurtarmayı amaçlıyor. Oysa burada temel amaç, onları içinde bulunduğu sıkıntı ve problemlerden kurtarmaktan daha çok, onların içinde bulunduğu sorunlardan kendi dinamikleriyle çıkabilmelerine olanak sağlayacak ve bir daha benzer sorunlara neden olmayacak bir yapıya kavuşturulmaları olmalı.
Bugün kulüplerin içinde bulundukları temel sorunların kaynakları, sadece kulüp yöneticileri değil; onlara hatalı yönetim ortamı ve olanağı hazırlayan “dernek” bazlı kurumsal yapıdır. Bugünkü sorun üreten patolojik yapıyı sadece bazı cezai müeyyideler uygulayarak düzeltmeye kalkmak uzun vadede kalıcı bir çözüm sağlayamaz.
Olması gereken şudur: Türk sporunda rekabeti artıracak, kaliteyi yükseltecek, marka değerini büyütecek, siyasi etkilerden uzak, tamamen sporun kendi dinamikleriyle dengesini kurabilmesine olanak sağlayacak yapısal dönüşümleri gerçekleştirmektir. Bu amaçla Türk sporunun kurumsal yapılanmasında başarıyı getirecek ve kalıcılaştıracak kapsayıcı kurumların bir an önce tesis edilmesi gerekir.
Liyakata göre yönetim
Türk spor kulüplerine kurumsal yönetim ve yönetişim egemen örgüt modeli haline getirilmeden, ekonomik ve finansal yapısındaki temel olumsuzluklara çözüm sağlanmadan, temel örgütlenme modelini oluşturan kurullar daha demokratik hale getirilmeden, şeffaflık sağlanmadan, hesap verilebilirlik tesis edilmeden, denetleme olanağı yaratılmadan, paydaşlara karşı sorumluluk oluşturulmadan, siyasetin etkisi en aza indirilmeden, liyakata göre yönetim koşulları sağlanmadan ceza yasası temelli bir spor yönetim modeliyle kalıcı bir başarıya ulaşılamaz.
Günümüzde finansal futbol, merkez liglerin servet birikimine olanak sağlayan ortamı ve olanakları haksız rekabet yoluyla sağlıyor. Haksız rekabet sayesinde, merkez liglerde oluşan aşırı gelir, finansal dönemin temel stratejisi olan kadro değeri- marka değeri- piyasa değeri maksimizasyonuna da olanak sağlıyor. Bu ise, dengesiz ve haksız rekabetin temel dinamiğini oluşturuyor.[efn_note]Haksız rekabet konusuna özellikle merkez ligler içinde de tanık oluyoruz. Bu konuda Premier Lig temel alınarak yapılan bir çalışmada 1992 ile 2010 arasında on sekiz yıl boyunca ilk dörtteki kulüpler hiç değişmemiştir. (bkz. Paul Tomkins, Graeme Riley & Gary Fulcher, Pay As You Play,Transfer Price Indeks yayın., 1.Baskı 210, sh. 53)[/efn_note] Bu nedenle, endüstriyel dönemin ayırt edici özelliklerinden olan dengesiz rekabet, finansal futbol tarafından yüceltiliyor ve onu kendi gelişiminin ana eksenine oturtuyor. İşte, tam da bu bağlamda dengesiz rekabet hem bugünün, hem de gelecekteki futbolun en temel problemlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.[efn_note]Stephan Dobson and John Goddard, The Economics of Football, Cambridge University Press, The Edinburgh Building, 2007, sayfa, 425.[/efn_note]
UEFA servet birikimini hızlandırdı
Özetle, futbol günümüzde farklı bir boyuta evrildi. Artık sadece ekonomik gelir temelli ve ticari karakterli futbolun yerini, finansal anlamda kulübün takım değerini/marka değerini/piyasa değerini maksimize etmeyi öncelikleyen bir futbol yapısı aldı.
Endüstriyel futbolun en üst aşamasını ifade eden Finansal Futbol, UEFA’nın patronluğunda merkez ligler ve çevre ligler yapılanmasını oluşturarak, kulüpler arasında dengesiz ve haksız rekabeti artırırken, merkez liglerde aşırı gelir artışı sağladı ve bu liglerde servet birikimini hızlandırdı. Diğer taraftan da, kalıcı sportif başarılar için günümüzde kulüpleri sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapıya zorlayan bir misyona sahip.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 9 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.