Türkiye’de hemen herkesin fikrinin olduğu iki konudan biri, futbol. Televizyonlarda en çok izlenen programların, sosyal medyada bitmeyen tartışmaların çoğu futbol üzerine. Ama ne futbolumuz ne de kulüplerimizin durumu istenilen düzeyde. Toplum olarak en büyük meşgalelerimizden birini kurumsallaştırmayı, profesyonelleştirmeyi, hadi adını açıkça koyalım, beceremedik.
Oysa sportif başarıya giden yol mali başarıdan geçer. Bugün itibariyle, Süper Lig’deki 18 kulübün zararı, gelirlerinin %36’sı. Türkiye’deki 18 futbol kulübü gelirlerinin üçtebirinden fazla zarar ediyor, bu makas büyük kulüpler için Şampiyonlar Ligi’ne katılınamaması ya da büyük sponsorluk anlaşmaları imzalanmadığı takdirde daha da açılabiliyor. Ekonomik durumlarını özetleyecek kelime ise, SÜRDÜRÜLEMEZ.
Türkiye Futbol Federasyonu da işte bu tabloyu değiştirmek için harekete geçti ve hem konunun ilgilileri hem de Bankalar Birliği ile bir araya gelerek kulüplerin finansal durumlarını düzenleyecek ve kontrollü ilerlemelerini sağlayacak yeni bir lisans talimatı hazırladı. Bunun detaylarına ve nasıl işleyeceğine geleceğiz ama önce ‘buraya nasıl geldik?’ sorusuna yanıt aramak, gelecekte aynı hataları yapmamak için çok önemli ipuçları barındırıyor.
“Mali çöküş” noktasına nasıl geldik?
Bugünkü fotoğrafı net bir biçimde ortaya koymakta fayda var. Süper Lig kulüpleri finansal darboğazda; gelir üretemiyor, giderlerini kontrol edemiyor ve sürekli yüksek maliyetli borç ile borçlarını çevirmeye çalışıyorlar.
Bu noktaya gelmelerinin pek çok sebebi var.
İlk olarak, Süper Lig kulüpleri, 2010 yayın ihalesi ile ani artış gösteren gelirlerini o günden bu yana reel olarak artıramadılar. Öte yandan sponsorluk ve tribün gelirleri de reel olarak geriledi. Hal böyleyken, giderler ise sürekli artıyor. Futbolcu ve teknik adam ödemeleri hem zamanında yapılamıyor hem de bunların gelirlere oranı her yıl yükseliyor.
Sportif başarıya giden yol mali başarıdan geçer. Bugün itibariyle, Süper Lig’deki 18 kulübün zararı, gelirlerinin %36’sı. Türkiye’deki 18 futbol kulübü gelirlerinin üçte birinden fazla zarar ediyor, bu makas büyük kulüpler için Şampiyonlar Ligi’ne katılınamaması ya da büyük sponsorluk anlaşmaları imzalanmadığı takdirde daha da açılabiliyor. Ekonomik durumlarını özetleyecek kelime ise, SÜRDÜRÜLEMEZ.
Net transfer harcamaları, bir diğer sorunlu kalem. Futbolcu satışlarından elde edilen transfer bedelleri ile alınan futbolcular için transferlerde ödenen bonservis, imza parası vb. tutarların neti ciddi oranda açık veriyor. Kulüpler bu açığı kısmen sermaye piyasasından, esas olarak da kredi alarak kapatıyorlar. Kredilerin teminatı ise, yayın ve diğer hakların temliki veya bazı kulüplerin sahip olduğu gayrimenkul veya menkul varlıklardır. Bu teminatlara rağmen kredilerin çoğu iki yıldan kısa vadeli ve maliyetleri de oldukça yüksek.
Yüksek ve orantısız aşırı transfer bedelleri (Fesih tazminatı, bonservis), yine yüksek tutarlarda ücret ödenmesi ve özellikle yabancı oyuncularla uzun süreli (3-4 yıllık) sözleşmeler yapılması mali darboğaza giden yolda etkili faktörlerden bazıları.
Yönetimsel açıdan da ciddi hatalar söz konusu. Kulüplerin dernek çatısı altında yönetilmesi ve dolayısıyla uzun süre AŞ olmamaları; akabinde de halka açılmamaları sebebiyle şeffaflığın sağlanamaması, sürecin kontrolünü zorlaştıran etkenler oldu. Aslında dev meblağların döndüğü bir şirket yapısındaki kulüplerin SAHİPLERİNİN OLMAMASI DA, bu yapıların asla gerçek anlamda profesyonel olarak yönetilememesine kapı açtı.
İnanması güç ama gerçek olan ve bugünkü duruma sebebiyet veren bir diğer veri de, mevcut futbol sistemimizde, kulüp yönetimleri için borçlanma miktarlarının sınırlandırılmamış olması ve görev alan yöneticilerin mali ve idari yönden hiç bir sorumluluklarının olmaması.
Kısa vadeli borçlanma ile tesis yatırımları yapılması, futbolcu stopajlarının kulüpler tarafından ödenmeye mecbur bırakılması ve menajerlik sisteminin kurallara bağlanamaması da sebeplerden bazıları.
Kulüplerin amatör branşlara yaptığı harcamalar ve bu konuda yeterli teşvikin bulunmaması da mali gediğin büyümesine yol açtı.
Son olarak, ele almamız gereken konu, vergi. Türkiye futbol camiasında hiçbir futbolcu ve teknik direktörün vergi ile ilgisi yok zira bu yükümlülük kulüplerin omuzlarında. Devlete yapılmayan ve biriken vergi ödemeleri aslında iştigali spor kulübü ve gençleri spora teşvik edecek olan kulüpleri, devletin mali mekanizmalarıyla da karşı karşıya getiriyor.
Kulüplerin ne kadar borcu var?
Yaklaşık 15 yıl vurdumduymaz bir şekilde yönetilen kulüplerin bugün itibariyle gelmiş olduğu mali durumu aşağıdaki tablolar çok acı ve açık biçimde ortaya koyuyor. Artışı rahatça teşhis edebilmek için 5’er yıllık dönemleri dikkate aldık ve esas sistemsel bozulmanın başladığı yıl olan 2004’ü baz aldık.
2004 yılında, Süper Lig’deki 18 takımın yıllık toplam zararı 76,5 milyon TL iken 2018 – 2019 sezonunda bu rakam inanılmaz bir artışla yaklaşık 1 milyar 585 milyona çıktı. Aynı zaman diliminde, kulüplerin gelirleriyse 145 milyondan 4 milyar 399 milyona yükseldi.
2004 yılında, Süper Lig’deki 18 takımın yıllık toplam zararı 76,5 milyon TL iken 2018 – 2019 sezonunda bu rakam inanılmaz bir artışla yaklaşık 1 milyar 585 milyona çıktı. Aynı zaman diliminde, kulüplerin gelirleriyse 145 milyondan 4 milyar 399 milyona yükseldi.
Peki, böyle olmak zorunda mı? Dünyanın dev futbol endüstrisine sahip ülkelerinde takımlar nasıl yönetiliyor, nasıl mali tabloları var?
Örneğin Real Madrid ve Barcelona da negatif bakiye verebiliyor fakat nakit akışları her zaman kulübün finans sistemini çevirmeye yeterli. Futbolun beşiği İngiltere, Almanya ve İtalya’da ise bambaşka bir sistem söz konusu, hatta birçok kulübün şahıs ve şirketler sahibi olmuş ve kâr etmek zorundalar, futbol kulüpleri zaten kâr amacı güden, profesyonel futbol yöneticilerinin yönetim kurullarına operasyonel kâr – zarar hesabı verdiği kurumlara evrilmiş durumda. Elbette Avrupa’nın en büyük kulüpleri dahi UEFA standartları gereği denetime tabi.
Peki, neden biz de başaramayalım? Yaşanmakta olan bu mali çöküş tablosunu geri dönülmez şekilde değiştirmek mümkün mü?
Bu tabloyu değiştirmek için son bir yıl, başında benim olduğum bir ekip Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) ter döktü. O dönemde, Lisans – Finansal Fair – Play, Mali İşler ve Hukuk konularından sorumlu Başkan Vekiliydim. 1 Mart 2019’dan sonra üç ay süre ile TFF Başkanlığı yaptığım zaman diliminde de tüm kulüplerle ve özellikle dört büyüklerle toplantılar yaparak bu kulüplerin hayatiyetlerini sürdürebilmeleri için optimum noktalarını bulmaya çalıştık.
Futbolun ciddiyetle yapıldığı her ülkede spor kulüpleri profesyonel ligde oynayabilmek için kendi ülkesinin ilgili kurumundan lisans almak zorundadır. Çoğu ülkenin futbol federasyonu, kulüplerin gelir – gider dengesinde belli sınırlamalar getiren UEFA’nın kriterlerini kendi lisanslarına adapte etmiştir. Maalesef, çok uzun ayrı bir yazıya konu olabilecek çeşitli sebepler sonucu bunca yıl kendi lisansımızı bu evrensel standartlar düzeyine getiremedik.
Nihayet biz de spor kulüplerinin ligde oynayabilmesi için TFF’den alması gereken ve her sene yenilenen lisansın içeriğini değiştirdik ve Yeni Ulusal Lisans Talimatı’nı hazırladık, UEFA’nın da görüşüne sunduk ve onlardan da çok olumlu cevap aldık. Hatta o dönemde, UEFA bu yeni lisans talimatının yürürlüğe konması ve banka yapılandırması planlamasının, Fenerbahçe ve Trabzonspor kulüplerine ceza verip vermeme konusunda alınacak kararda çok etkisi ve önemi olacağını TFF’ye yazı ile bildirmişti. Her iki kulübümüz de UEFA’dan çok az sıyrıklarla genel olarak ceza almadan önümüzdeki yıl Avrupa Kupalarına katılma hakkını kazandılar.
Ne yaptık?
Kulüplerin bu sürdürülemez darboğazdan çıkabilmesi için Türkiye Bankalar Birliği ile bu konsorsiyumun lideri Ziraat Bankası ekibi ile defalarca görüşmeler yaptık. Kulüpler Birliği Vakfı’ndan esas taslağımızı hazırlayıp gönderdikten sonra görüşlerini aldık ve temsilci tayin etmelerini istedik. Bu temsilciler ile beraber çalışarak hazırladığımız temel taslağın ince ayarlarını yaptık. Ayrıca UEFA temsilcileri ile toplantı ve görüşmelerde bulunduk. UEFA’nın Yüksek Yargıçlar Kurulu’na giderek çok kapsamlı sunum yaptık ve bu sunum UEFA tarafından çok beğenilerek kabul gördü. Bu şekilde tüm paydaşlar ile mutabık kalındıktan sonra Lisans Talimatı taslağını hazırladık ve yeni yönetime bıraktık.
Ne değişti? Hangi prensipler geldi?
İlk adım olarak, takım harcama limiti kavramını getirdik. Basitçe anlatmak gerekirse, 100 lira geliri olan bir kulüp bunun ne kadarını Futbol Şubesi’ne harcayabilir? İşte bu sorunun cevabını aradık. Çok ince matematik formülleri ve denklemlerle çalıştıktan sonra kulüplere bu alanda rehberlik edebilecek ve kontrolsüzce açılmalarını önleyecek iki kılavuz tablo ortaya çıktı. Bu tablolar için özellikle 4 büyük kulünümüzün 3 tanesi ile mutabık kaldık. Bu üç kulübün temsilcilerini Kulüpler Birliği Vakfı’ndan istedik ve onların gönderdiği kişiler ile çalıştık.
İlk adım olarak, takım harcama limiti kavramını getirdik. Basitçe anlatmak gerekirse, 100 lira geliri olan bir kulüp bunun ne kadarını Futbol Şubesi’ne harcayabilir? İşte bu sorunun cevabını aradık. Çok ince matematik formülleri ve denklemlerle çalıştıktan sonra kulüplere bu alanda rehberlik edebilecek ve kontrolsüzce açılmalarını önleyecek iki kılavuz tablo ortaya çıktı.
Harcamaların kontrolünde ilk tedbir
Birincisi, net borç / net faaliyet gelir oranı üzerinden hesaplama tablosu.
Bu tablo üzerinden takım harcama limitinin hesaplanmasında yasal grup yapısındaki dernek, derneğe bağlı tüm iştirakler ve bağlı ortaklıkların, spor ile iştigal eden Anonim Şirketi’nin tüm iştirakleri ve bağlı ortaklıkların konsolide edilmiş fînansal rakamlarının dikkate alınması noktasında uzlaşıldı. Konsolidasyon kapsamı dahilinde denetimden geçmiş son konsolide mali tablolarında yer alan net borç ve net faaliyet gelirlerinin de aşağıdaki şekilde hesaplanmasına karar verildi:
Net Borç = Toplam Yükümlülükler – Dönen Varlıklar – Sportif Tesis Yatırımları Net Defter Değeri
Net Faaliyet Geliri = Satış Gelirleri – Transfer Gelirleri – UEFA Gelirleri
Net borcun net faaliyet gelirlerine bölünmesiyle bulunacak oran doğrultusunda, yukarıda yer alan usullerle hesaplanmış Toplam Faaliyet Geliri’nin yüzde kaçının Takım Harcama Limiti olarak belirleneceği de aşağıdaki tabloda gösteriliyor.
Hesaplanan orana karşılık gelecek olan değerin, kulübün Toplam Faaliyet Geliri ile çarpılması sonucunda Takım Harcama Limiti belirlenebilecek. Bir örnekle açıklamak gerekirse, örneğin, üç büyüklerden birinin geliri 800 milyon TL, borcu ise 2 milyar TL ise, o zaman bu oran (2.000/800 = %250) baremine girer. Bu durumda toplam gelirinin ancak karşısında yazan oran olan %55 ini harcayabilir, bu rakam da 440 milyon TL eder.
İkinci hesaplama yönteminde ise, belirleyici kriterler ise gelir ve gider farkı olarak kararlaştırıldı.
Kulüplerin mali çöküşünün en önemli ayağını oluşturan Takım Harcama Limiti’nin bu iki hesaplama yöntemi kullanılarak bulunacak tutarların ortalaması alınmak sureti ile hesaplanması konusunda uzlaşıldı.
Aynı örnek üzerinden devam etmek gerekirse, Gelir Gider Farkı Üzerinden Hesaplama ile ulaşılan sonuç 100 milyon TL iken, Net Borç / Net Faaliyet Gelir Rasyosu Üzerinden Hesaplama ile ulaşılan sonuç örneğin 96 milyon TL. Bu durumda, bu iki hesaplama yöntemi kullanılarak bulunacak tutarların ortalaması olan 98 milyon TL, örneğimizdeki kulübün önümüzdeki sezonda Takım Harcama Limiti’ni oluşturacak meblağdır.
Kararların bağlayıcılığı var mı?
Peki, bu alınan kararların bir bağlayıcılığı var mı? Belirlenen Takım Harcama Limiti hesaplama yöntemlerine tüm takımlar uymak zorunda mı?
Kulüplerin 2019-2020 Sezonu’nda Takım Harcama Limiti’ni %30’una kadar aşmaları yaptırıma (ceza) tabi değil; bu oran 2020-2021 sezonunda %15’e düşecek. Devam eden sezonlarda ise kulüplerin Takım Harcama Limiti dahilinde kalmaları zorunluluk olarak belirlendi.
Bu formüllerle yapılan hesaplama sonrası toplam futbol takımı harcama limitleri her takım için TFF Kulüp Lisans Kurulu tarafından belirlenerek TFF internet sitesinde yayınlanacak. Her yıl bu limitlere uyulup uyulmadığı da Kulüp Lisans Kurulu (KLK) tarafından izlenecek. Eğer uyulmaz ise cezai yaptırımlar gelecek. Tabi bu yıl geçiş senesi olduğu için bildirim ve yayınlama özel tarihlerde olacak ama ilk olarak 2020 Ocak döneminde yaptırımlar uygulanacak.
Bu formüllerle yapılan hesaplama sonrası toplam futbol takımı harcama limitleri her takım için TFF Kulüp Lisans Kurulu tarafından belirlenerek TFF internet sitesinde yayınlanacak. Her yıl bu limitlere uyulup uyulmadığı da Kulüp Lisans Kurulu (KLK) tarafından izlenecek. Eğer uyulmaz ise cezai yaptırımlar gelecek. Tabi bu yıl geçiş senesi olduğu için bildirim ve yayınlama özel tarihlerde olacak ama ilk olarak 2020 Ocak döneminde yaptırımlar uygulanacak.
İhlaller halinde hangi cezalar verilecek?
Kulüplere Takım Harcama Limitinin aşılması halinde Kulüp Lisans Kurulu tarafından cezalar verilebilecek. %5’e kadar aşılması durumunda İhtar Cezası verilirken, bu rakam %6 – %10 arasına çıktığında Kadro Sınırlaması Cezası, %11 – %15 arası aşılması durumunda ise Transfer Yasağı Cezası söz konusu olabilecek. verilir. Oranın artması halinde de, 1, 2 veya 3 puan silmenin yanı sıra ve bunlara ek olarak Transfer Yasağı, Kadro Sınırlaması ve Para Cezası yaptırımlarından biri veya birkaçı uygulanabilecek.
Süper Lig ve 1. Lig’de, ulusal lisans sistemi izleme sürecine ilişkin uygulanacak cezalar da belirlendi.
Denk hesap ihlallerinde, kabul edilebilir sapma miktarını %30 ve üzerini aşan kulüplerden 3 puan; % 15 – % 30’una kadar aşan kulüplerden 2 puan; %1 – % 15’e kadar aşan kulüplerden 1 puan silinecek. Akabinde transfer yasağı ve yeni transfer edilen futbolcuların lig müsabakalarında oynatılamaması söz konusu olabilecek.
Vadesi geçmiş borç ihlallerinde ise aşağıdaki süreç takip edilecek:
M. 84 – Futbol kulüplerine vadesi geçmiş borcun bulunmaması – devamlı takip
- Uyarı + 60 gün süre
- 3 puan silme
M. 85 – Personele vadesi geçmiş borcun bulunmaması – devamlı takip
- Uyarı + 60 gün süre
- 3 puan silme
M. 85/A – SGK/Vergi Dairesine vadesi geçmiş borcun bulunmaması – devamlı takip
- Uyarı + 60 gün süre
- 3 puan silme
Öte yandan Ulusal Lisans Talimatı’nı güçlendirmek için, TFF Genel Kurulu’nda, Kulüp Lisans Kurulu’nun oluşumu maddesi de tamamen değiştirildi, üye sayısı 5’ten 7’ye çıkarıldı ve tüm üyelerin konusunda uzman kişilerden ve lisanslı bağımsız denetçi ve yeminli mali müşavirlerden seçilmesi sağlandı. Bu kurula ayrıca Bankalar Birliği’nden de 3 üye seçildi.
Bankalarla nasıl anlaşıldı?
Futbol kulüplerimizin mali sıkıntıları hemen her gün artarken, 2018’in Kasım ayında, dönemin TFF Başkanı Yıldırım Demirören ve Türkiye Bankalar Birliği borçlu kulüplerin tüm borçlarının yeniden yapılandırılması kararını verdiler ve Konsorsiyum’un başını Ziraat Bankası çekerek 6 aylık bir süreçte tüm isteyen kulüplerle görüşerek bu aylarda, bir çoğu ile borçlarını 2+5 yıl vade ile yapılandırdılar.
Kulüpleri yöneten Başkanlar tribünlere oynamadan mali disiplini taraftarlarına açıkça anlatmak zorundadırlar. Eskisi gibi devam ederlerse, bırakın UEFA’yı, ulusal ligimizde de büyük cezalarla muhatap olmaları ve hatta futbol lisanslarını alamamaları bile söz konusu olabilecektir.
Ancak öğrendiğimiz kadarıyla faiz oranı, enflasyon +5 puan (yaklaşık %20-21) olarak kararlaştırıldı. Üç büyüklerde ciro/borç oranı, yaklaşık 2,5’dur. Yani 100 lira gelirine karşılık 250 Lira borçları vardır. Maalesef bugüne kadar yıl içindeki futbol operasyonlarından da kâr edemediklerini biliyoruz.
Bu modelle olan yapılandırmanın gerçekçi olabilmesi için kulüplerin gelirinin en az %20-30’u kadar fon yaratmaları yani kâr etmeleri zorunludur. Aksi takdirde bu 2 sene ödemesiz dönem olarak yaptıkları yapılandırma anlaşmaları kalıcı olamaz. Olsa olsa, günü geçirip, bir sonraki dönem yönetimine çok daha büyük ve içinden çıkılmaz bir yük bırakma sonucunu doğurur.
Esasen, bu yapılandırma modelinin yetersiz olduğunu, daha değişik bir biçimde ve yöntemle düşük faizli ve 10-15 yıl vadeli olarak yapılması halinde bir anlam ifade edeceğini de kendi görüşüm olarak belirtmeden geçemeyeceğim. Hukukçu bir eski hesap uzmanı, yeminli mali müşavir olarak bu işin içinde 25 yıl bulundum. 8 sene kulüp yöneticiliği, 5 sene TFF yöneticiliği yaptım. Bundan 5 sene önce, çeşitli konferanslarda, gazetelerde, röportajlarımda, sempozyumlarda ve TV programlarında “Deniz bitti” diyen kişiyim yani bu deyimin müellifi benim. Ama maalesef hiçbir kulübümüze bunu anlatamadık. Şimdi hepsi mecburen denizleri bitince durumun vahametini anlamış oldular.
Ben kulübü nasıl yönettim?
Okurlardan şu soruyu aklından geçirenler olabilir: Siz de 8 sene boyunca kulübü böyle mi yönettiniz? Cevabım ise hayır. Serdar Bilgili’nin başkanlığı, benim 2. Başkanlık ve İcra Kurulu Başkanlığı dönemimde, Türk sporuna “denk bütçe mali disiplini” kavramlarını getiren kişiyim. 2004’ün Mayıs ayında kulübümüzü neredeyse sıfır borçla devretmiştik. “Mali başarı olmadan sportif başarı gelmez” sözüm bugün nihayet ve mecburen kabul gördü.
Sportif başarıya giden yolda bir adım atmak ve kulüplere mali çöküşten kurtulma yolu açacak yeni talimatı yazmak bana ve ekibime nasip olduğu için çok mutluyum. Yeni TFF Başkanı Nihat Özdemir ve yönetimi de bu talimatı bir ay içinde yayınlayarak bu konuda ne kadar kararlı ve ciddi olduklarını gösterdi.
Son olarak, kulüpleri yöneten Başkanlar tribünlere oynamadan mali disiplini taraftarlarına açıkça anlatmak zorundadırlar. Eskisi gibi devam ederlerse, bırakın UEFA’yı, ulusal ligimizde de büyük cezalarla muhatap olmaları ve hatta futbol lisanslarını alamamaları bile söz konusu olabilecektir. Dilerim, böyle bir durum olmaz ve bu büyük endüstri yaşamaya devam eder.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 23 Ağustos 2019’da yayımlanmıştır.