[et_pb_section admin_label=”section”]
[et_pb_row admin_label=”row”]
[et_pb_column type=”4_4″][et_pb_text admin_label=”Text”]
Havasından mı, suyundan mı, bilinmez; Trabzon’lu olanların futbola ilgisi, bilgisi fazladır.
Aslen Trabzonlu olan Okan Buruk, 19 Ekim 1973 tarihinde İstanbul’da doğar. Futbola Büyükçekmece’de başlar ve Karadeniz İdman Ocağı takımında forma giyer.
İki abisi de futbolcu olduğu için küçüklükten bu yana futbol camiasının içinde büyür.
11 yaşına geldiğinde en büyük hayalini gerçekleştirerek Galatasaray alt yapısında yer alır. Bu süreci bir röportajında, “Hayatımın kırılma anı, ailemden gizlice Galatasaray seçmelerine gitmem” diyerek izah eder.
Altyapıda çizmiş olduğu başarılı grafik sonrasında Galatasaray profesyonel takımına yükselir ve uzun yıllar Galatasaray formasını terletir.
“Ben Galatasaray’a ayağımı feda ettim”
Her şey çok iyi giderken 10 Şubat 1993 tarihinde Galatasaray ile Trabzonspor arasında oynanan kupa müsabakasında, ayağının kırılması üzerine sahalardan çok uzun bir süre ayrı kalır.
Kupa maçının 19’uncu dakikasında Galatasaray 1-0 öndedir. Trabzonspor’lu Soner’in orta sahada Okan ile girdiği ikili mücadele sonrasında Okan’ın feryadı tüm statta duyulur. Acı haber gecikmez: Doktoru, yaptığı muayene sonrasında sezonu kapattığını, kaval kemiğinde kırık olduğunu söyler.
Okan Buruk bu hazin durumu büyütmez; “Ben Galatasaray’a ayağımı feda ettim” der sadece.
Geçirdiği ciddi sakatlık umudunu kırmaz. Suda sabun gibi erir zaman ve iyileşir. Tekrar idmanlara döner. Bir süre sonra da A takımdaki yerini alır. Takımın önemli taşlarından biridir çünkü.
Fatih Terim’le birlikte üst üste gelen şampiyonluklarda çok önemli rol üstlenir. Hem futbolculuğu hem de insanlığı sevilir takım içinde.
Üst üste gelen şampiyonluklar sonrası takım yüzünü Avrupa’ya döner. Artık orada da ilerlemenin vakti gelmiştir.
O sene UEFA Kupası’nda rakiplerini bir bir eleyen Galatasaray için düğüm noktasıdır Bologna maçı. Takım bütünleşmiş ve inançlıdır. Kupayı alacaklarından emindir.
Okan Buruk, “Bologna maçı kupayı kazanacağımıza inandığımız an”dır diye açıklar içinde bulundukları hali.
Galatasaray’da UEFA Kupası’nda
Kurada İtalyan ekiplerinden Bologna çıkar. Sarı Kırmızılılar ilk maçı deplasmanda oynar.
Maça temkinli başlar. 8’inci dakikada Popescu’nun uzaklaştıramadığı atakta top Signori’nin önünde kalınca yürekler ağza gelir. Ancak top deneyimli kaleci Taffarel’de kalır.
Heyecanlı maçın ikinci yarısı başladığında, iki takım da pozisyon bulmak istese de etkili olamaz.
Dakikalar 68’i gösterdiğinde taç atışı kazanan Bologna, ceza sahasına uzun kullanır. Kafa vuruşuyla topu uzaklaştırma çabasında olan Ahmet Yıldırım’ın topu, ceza sahasında bekleyen Signori’nin önüne düşer, o topu ağlarla buluşturur.
İtalyanlar sevinir.
Maçın bitimine 10 dakika kalır. 83’te sol kanattan Emre atak yönünü değiştirir. Sağa doğru uzun bir top atar. Ümit topu kontrol edip içeriye doğru falsolu bir orta yapar. Ceza sahasında yükselen Hakan’ın vuruşuyla gol gelir.
İkinci maçı evinde oynar Galatasaray.
Gazeteler “Pençele Aslanım” manşetiyle çıkar.
Maç başlar. 5’inci dakikaya girilirken Okan Buruk ile Ümit’in güzel verkaçıyla atağa hız kazandırılır. Okan Buruk’un ortasına Hasan Şaş vurur. Takım öne geçer.
Golün heyecanından mıdır, bilinmez, işler pek yolunda gitmez. Atağı uzaklaştırdığını sanan Galatasaray savunması, öne çıktığı zaman gerilerden atılan kafa pasıyla ceza sahasında kaleciyle karşı karşıya kalan Ventola skora dengeyi getirir.
Maçta dakikalar ilerlerken orta sahada topu kazanan Emre, kıvrak zekâsıyla kimsenin görmediği yerde boşa kaçan Ümit Davala’yı görür. O da topu ağlara gönderir. Bu golle maçın da skorunu belirlenir.
Böylece Galatasaray UEFA Kupası’nda dördüncü tura çıkar.
Aklı hep Galatasaray’da
2000 UEFA Kupası finali, 17 Mayıs 2000 tarihinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da oynanır. Maç Parken Stadyumu’ndadır. UEFA Kupası 1999-2000 Sezonu’nun şampiyonunun belirlendiği maçtır. Türk kulübü Galatasaray ile İngiliz kulübü Arsenal arasında oynanır. Normal süresi 0-0 biten maçı Galatasaray, penaltı vuruşları sonucu 4-1 kazanarak kupayı müzesine götürür. Bu şampiyonlukla beraber ilk kez bir Türk futbol kulübü, Avrupa kupasını kazanma başarısını gösterir.
Galatasaray 1999-2000 UEFA Şampiyonlar Ligi sezonunda H grubundan üçüncü olarak gelmiştir. UEFA Kupası’nda yoluna devam etmesinin ardından sırasıyla Bologna, Borussia Dortmund, RCD Mallorca ve Leeds United takımlarını eleyerek finale kalmıştır.
UEFA Kupası ve ardından gelen Süper Kupa, Okan Buruk’un yıldızını parlatır. Avrupa’nın gözde oyuncuları arasında gösterilir. Kendisine ve birçok takım arkadaşına Avrupa’nın önemli takımları teklif üstüne teklif sunar.
İtalya’nın önemli kulüplerinden Inter’den teklif gelince Okan Buruk, alacaklarını içeride bırakarak ve izin alarak İtalya’nın yolunu tutar.
2001-2004 tarihlerinde Inter Milan takımında istediği forma şansını bulamaz. Tam da bu esnada Beşiktaş kendisine teklifte bulunur. Aslında özlemi Galatasaray’a dönmektir. Ancak koşullar uygun değildir. Daha fazla direnemeyip Beşiktaş’ın teklifini kabul eder.
İki yıl Beşiktaş forması giyer. Bu süre zarfında 4 kez fileleri havalandırır.
Fakat aklı hep Galatasaray’dadır. Geri döneceği günleri düşünmeden edemez.
2006 yılında bu rüya gerçekleşir. Beşiktaş’tan Galatasaray’a transfer olur. Yuvaya dönmenin eşsiz heyecanını yaşar ve 2 yıl boyunca Galatasaray formasını terletir.
2008 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyespor takımına transfer olur. 2009’da ise futbol kariyerine nokta koyar.
Fenerbahçe’yi yenerek Türkiye Kupası’nı kazanır
Futbolculuk sonrası kariyerine teknik direktör olarak devam etme kararı alır. 2013’te sahalara ‘hoca’ olarak çıkar ilk kez.
2014 yılında Gaziantepspor’un başındadır. 2015 senesinde Sivasspor, 2016’da Göztepe, 2017 senesinde de Akhisar Belediyespor… Akhisar’dayken Türkiye Kupası’nı finalde Fenerbahçe’yi yenerek kazanır.
2018 yılında Çaykur Rizespor teknik direktörlüğü sırasında oynatmış olduğu iyi ve güzel futbol sonrası 2019 tarihinde Başakşehir takımında teknik direktör olarak görev alır.
Başakşehir yeni bir kulüp; taraftar sayısı az. Ancak Okan Buruk bir teknik direktörün takıma katkısı ne olur, bunu burada gösterir. Yönettiği takımı Süper Lig’in 5’inci şampiyonu olarak tarihe geçirir.
Ve bu başarı sonrasında çok sevdiği, ayağını feda ettiği, ailesinden gizli seçmelerine katıldığı Galatasaray’a teknik direktör olarak geri döner.
Futbolcu olarak kazandığı şampiyonluklara, teknik direktör olarak da yenilerini eklemek ister. Amacı adını bir kez daha Galatasaray tarihine yazdırmaktır.
Adına ister şans deyin ister kader
Buraya kadar Okan Buruk’un hayatını okuduk. Peki, her insanın hayatında çeşitli olasılıklar vardır. Şimdi biraz daha farklı bakış açısıyla bu hayata bakalım.
Şans ve rastlantının hesaplanması: Olasılık kuramı.
Bunun Okan Buruk ne alakası var, diye düşünebilirsiniz.
Dilim döndüğünce anlatayım: Futbol hayatına Galatasaray’da başlayan Okan Hoca, antrenmana her zaman gittiği yol yerine başka bir yoldan gider ve ayağını burkar. Ailesinden gizlemek yerine söylemeyi seçer. Ailesi buna rağmen izin verir futbol oynamasına.
Eğer ailesi izin vermeseydi veya o sırada bir arkadaşını görüp dediklerine ikna olsaydı, yani futbol yerine başka bir hayat seçseydi, bugün başka bir isim üzerine yazı yazıyor olurduk.
Fatih Terim, Galatasaray teknik direktörü olduğunda topla çok fazla oynayan sağ açığa esprili bir şekilde ikinci bir top verir. “Sen bununla oyna” demek yerine “Satış listesine koyun bu Okan denen çocuğu” deseydi, belki de Türkiye’nin en iyi sağ açıklarından biri olmayacak, bugün Galatasaray’ın başarısında yer almayacaktı.
İşte bütün bu olasılıklar, adına ister şans ister kader deyiniz, Okan Hoca’nın lehine işler.
Galatasaray’da başlayan futbol kariyeri Inter, ardından Beşiktaş, tekrar Galatasaray ve İstanbul Büyükşehir Belediye’de devam eder. 2010 yılında futbol hayatına son veren Okan Hoca, teknik direktörlük eğitimleri sonrası Milli Takım yardımcı hocalığına getirilir.
Asıl başarısını Akhisarspor’un başında Türkiye Kupası’nı alarak gösterir. Fakat bu başarıları elde ederken İstanbul dışında uzun süre kalamaz.
Sonrasında Ç. Rizespor’da oldukça başarılı bir sezon geçirmesine rağmen yine sene sonunda kendi isteği ve özel nedenlerle ayrılmak zorunda kalır.
Başta bahsettiğim gibi, kader kariyerinin en büyük başarılarından birine doğru onu yönlendirir. Bazen kötü zannettiğimiz durumlar, aslında daha iyi için bize durugörü özelliği sağlayabilir.
Okan Hoca, Başakşehir ile anlaştığında, kimse onun adını tarihe altın harflerle yazdıracağını bilmiyordu.
O sene tüm dünya pandemi ile uğraşırken Okan Hoca hedefine doğru emin adımlarla ilerliyordu.
Her zaman söylerim, 4 büyük takımla şampiyonluk yaşamak kolaydır. Sezona başlarken her biri şampiyonluk için kadro kurar. Taraftar, camia desteği büyüktür. Ama diğer takımların, hele ki Başakşehir gibi taraftarı yok denecek kadar az takımların şampiyonluk yolunda şansları %1 bile demek abartı sayılır. İşte pandemi, yani olumsuzluk, taraftarsız maç oynamaya alışkın Başakşehir için bir avantaj olur. Okan Hoca bu avantajı iyi kullanır. Sezon sonunda şampiyonluğa uzanır.
2022-2023 sezonunda ise yuvası Galatasaray’a döner.
“Hedefleri olan antrenör olmak istiyorum”
Okan Hoca üst üste rekorlar kırarak, şu anda Süper Lig’in lideri ve şampiyonluğun en büyük adayı.
Okan Hoca, çok önemli teknik adamlarla çalıştı. Del Bosque, Fatih Terim, Feldkamp, Mustafa Denizli. Yurt dışında Cuper ve Zacceroni. Dolayısıyla onun teknik adamlığında her birinden izler görmek mümkün.
Tam Saha dergisine verdiği bir röportajda kendisine sorulan, “Okan Buruk nasıl bir teknik direktör olacak?” sorusuna verdiği cevap şu şekilde:
“Uzaktan konuşmak kolay değil. En önemlisi, hedefleri olan bir antrenör olmak istiyorum. İnsanın kendi doğruları olmalı, bu doğrular çerçevesinde kendisine bir yol çizip hiç sapmadan o yoldan yürümeli. Ben de bu doğruların peşinden yürümek istiyorum. Türkiye’de böyle bir yol çizip sapmadan yürümenin kolay olmadığını da biliyorum. Ülkemizde futbolu yöneten insanların da belli bir çizgiye gelmesi gerekiyor. Sadece yöneticiler değil, futbolcular, taraftarlar ve teknik adamlar açısından da bu gelişmeyi sağlamamız şart.”
Bakalım, Okan Hoca’nın kaderinde yine büyük bir başarı var mı?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 28 Nisan 2023’te yayımlanmıştır.[/et_pb_text][/et_pb_column]
[/et_pb_row]
[/et_pb_section]