“Sevin kara gözlüm sevin, bu mutluluk hakkın senin”

Britt Assombalonga, Younes Belhanda, David Akintola ve Mario Balotelli… Süper Lig’e çeyrek asrı aşan bir aranın ardından iddialı transferlerle dönen Adana Demirspor, beklentileri karşılayabilecek mi? Transferler ve yönetim yapısı bize neler söylüyor, taraftarlar ne düşünüyor? Mithat Fabian Sözmen yazdı.

Bir iddiam var. Herhangi bir Müslüm Gürses ya da Azer Bülbül şarkısından bir dizeyi herhangi bir kentin herhangi bir tribününe pankart olarak asabiliriz ve kimse onu yadırgamaz. Bu iddiam, tüm kentlerimiz içinde belki de Adana’da daha geçerli, daha güçlü… Geçtiğimiz gün, yapımcılığını Mustafa Uçar’ın üstlendiği “Adana Demirspor Yıkıla Yıkıla Belgeseli”ni izleyince bu hipotezimi yeniden hatırladım. Belgeselin ilk bölümünde Müslüm Gürses’in şarkısına atıfla “Yıllardır yıkıla yıkıla geliyoruz, şampiyon olursak nasıl sevineceğimizi bilmiyoruz” dendi ve aklıma Azer Bülbül’ün başlıkta okuduğunuz dizesi geldi. Adana tribünlerinin çok sevdiği o şarkıda söylendiği gibi, “Bu şehrin her sokağında, aşkımızın izi kaldı.” Aksini iddia eden çıkmayacaktır, ki bu dize Adana’daki âşıklardan önce taraftarlar için geçerli.

“Boşa giden yıllar bizim”

Dile kolay, 26 sezon sonra Adana Demirspor Süper Lig’de. Lig sonuncusu olduğu 1994/95 sezonuna evindeki ilk üç maçı kazanarak başlayan Mavi Şimşekler, eylülden mayısa kadar galibiyet yüzü görmemiş ve feci bir şekilde küme düşmüştü. Hoca o sezon da Samet Aybaba’ydı.

E, öncesi? Yani Fenerbahçe’den 6, Konya’dan 8 gol yiyip küme düşülen 1991/92 sezonu. Ya da Beşiktaş’tan gelen 10 gollük tarifeyle tarihe geçilen 1989/90 sezonu…

Anlayacağınız taraftarın “Süper Lig” hatıraları 30 yılı aşkın süredir hoş değil. Devamındaki alt lig maceraları da öyle… Geride kalan çeyrek asırda kaç kez Süper Lig’in kapısından dönüldü, kaç kez küme düşüldü, kaç kez başkan, hoca değişti, kaç kez yeniden yapılandı Demirspor? Ya da “kaç kadeh kırıldı” taraftarın gönlünde? Eminim, “Nasıl bir sene bu sene?” de “Bu gece karakolluk olabilirim” de az söylenmemiştir 5 Ocak’ta.

“Tam ümidi kesmişken, onu gördüm karşımda”

Araya İbo’nun “Mavi Mavi”si girdi, ama konu Demirspor olunca bu kaçınılmaz. Özellikle de şarkının yukarıdaki kısmını kulüp başkanı Murat Sancak’a uyarlayarak söyleyenler olduğunu hatırda tutarsak. Zafer, uzun bir hasretin ardından gelince başarının aktörleri de kahramanlaştırılıyor. O halde Murat Sancak’a uzun bir parantez açalım.

Bugünden bakınca 2017/18 sezonu Murat Sancak’ın hayatında önemli bir dönüm noktası gibi duruyor. Yalnızca iki yıl önce, Ağustos 2015’te meşum bir suikast girişiminin hedefindeki isimdi. Manşetlere “Ethem Sancak’ın yeğeni” sıfatıyla nahoş iddialarla konuk olmuştu.

2017 sonbaharında, Türkiye’de bugüne kadar üretimi olmayan kan ürünlerinden sağlanacak yerli plazma ve ilaç üretimi amaçlı yatırım şirketi Maxicells haberleriyle gündeme geldi. Şirkete devletten alım garantisi verildiği iddiaları da hemen ardından geldi. 2018 yazında ise bu kez bambaşka bir alanda adı geçti; ona kendi ifadesiyle “hiç hayalinde olmayan” bir koltuk vaat edildi. Yine kendi sözleriyle “hiçbir bilgisinin olmadığı” Adana Demirspor’un on gün sonraki başkanlık seçimine girmesi istendi. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, AKP’nin Adana Milletvekili Jülide Sarıeroğlu ve yine kendi ifadesiyle “kıramayacağı bir büyüğünün isteğiyle” Temmuz 2018’de kendini köklü, ama zor günler geçiren bir camianın başkanı olarak buldu. Hemen akabinde “Adana Demirspor’a siyaseti hiç karıştırmayacağım” dedi ve bu sözleri sık sık tekrar etti.

Sancak’ın “kıramayacağı büyüğü” kim bilmiyoruz, ama bu denklemi tüm bu isimlerle birlikte düşündüğümüzde projenin siyasi ayakları olduğunu tahmin etmek güç değil.

Sancak, Demirspor başkanlığıyla bir enkaz devraldı. Ancak 3 futbolcusu, 50 küsur milyon lira borcu olan kulüp, kenti, taraftarı, tarihiyle görmezden gelinemeyecek bir potansiyele sahipti.

Başlangıç ise garipti. Türk futbolunun mimli isimlerinden Tanju Çolak’ın sportif direktörlüğe getirilmesi ciddi hedeflerle yola çıkan bir kulüp için amatörce olmanın ötesinde şüphe uyandırıcıydı. Sonrasında siyasi bağlantıları olduğu daha önce pek çok kez öne sürülen menajer Metin Korkmaz, Sancak’ın “futbol işlerinden sorumlu bakanlığına” atandı. Trabzonspor’un eski başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun “bir ağabeyimin emaneti” açıklamasıyla tanıttığı Korkmaz’ın, işi bildiği, piyasaya hâkim olduğu kesindi ama futbolda şike soruşturmasında[efn_note]”Futbolda şike” iddialarına ilişkin Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ında aralarında bulunduğu 9’u tutuklu 93 sanığın yargılandığı dava kapsamında aranan menajer Metin Korkmaz’ın celse arasında ifadesi alınarak hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı. Kaynak: 11 Mayıs 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesi[/efn_note] adı geçtiği için sicili pek pürüzsüz değildi.

“Kral da bizik kural da”

Hakan Kutlu, Yılmaz Vural, Ümit Özat… Samet Aybaba’da karar kılınana kadar teknik direktör harcamakta tereddüt edilmedi. Sancak’ın Demirspor’u ilk sezonu (2018/19) altıncı tamamladı, Play-Off’ta Hatayspor’a son dakika golüyle yenildi. İkinci sezon son maçta Karagümrük’ü yenemeyince ilk ikiden çıkma şansını kaybetti. Play-Off finalinde hayalleri yıkan takım yine Karagümrük’tü. Nihayet üçüncü sezonda şampiyonluk geldi. Şubat ayında Altay’a kaybettikten sonra oynadığı 12 maçın 10’unu kazandı Mavi Şimşekler ve sıkıntılı başlayan, teknik direktör değiştirilen sezonu zaferle tamamladı.

9 Mayıs akşamı, Türkiye’de Kovid-19 yasakları yürürlükteyken, resmi verilere göre günde 283 kişi yaşamını yitirirken Adana’da tüm kurallar rafa kalkmıştı. “Kral da bizik kural da” sloganında olduğu gibi kentin Demirspor tarafı sokaklardaydı, makus talih yenilmişti, bedeli neyse ödenecekti.

“İki deli bir araya…”

Demirspor şampiyonluk gününden itibaren “Dört Büyükler”i aratmayacak medyatiklikte bir transfer süreci geçirdi. Younes Belhanda, Mario Balotelli, Benjamin Stambouli, Lucas Castro, Jonas Svensson, Britt Assombalonga, David Akintola, Birkir Bjarnason, Arijanet Muric gibi maliyeti, riski, kalitesi Süper Lig standartlarının üzerinde isimler kadroya eklendi. Tabii bir kulüp Balotelli kumarını oynayacak kadar gözünü karartmışsa dünya çapındaki menajerlerin dikkatinin oraya çevrilmesinden doğal bir şey yok. Stambouli, Svensson, Bjarnason gibi transferleri mümkün kılan da David Luiz’den Shkodran Mustafi’ye şöhretli, ama yaşlı yıldızları kulübün kapısına getiren de bu oldu.

Kısacası, Balotelli’yi taraftarın alışık olduğu sound’ın dışında, Serdar Ortaç’ın “İki deli” şarkısıyla duyuran Demirspor için bu transferin birden fazla anlamı, işlevi var. Balotelli hem kulübe uluslararası popülarite getiriyor hem de sonraki transferler için kar küreyici misali kolaylaştırıcılık yapıyor. Adana’ya gelene kadar son üç sezonda dört takım değiştiren, 56 maçta 18 gol atan 31 yaşındaki şöhretin eski günlerine dönüp dönemeyeceği muamma. Ancak Süper Lig’in bu konudaki karnesi fena değil. Balotelli öyle bir yetenek ki biraz kıpırdansa hem takımın gol yükünü çeker hem de İstanbul’a ya da Avrupa’ya yeniden transfer yapar. Bu senaryolardan hangisinin gerçekleşeceğini bilmiyoruz ama Adana’da Balotelli’ye temkinli, gerçekçi bir yaklaşım olduğunu söyleyelim. Kentte esas beklenti Belhanda, Svensson, Stambouli gibi isimlerin üzerinde. Camia genel olarak transferlerden de transfer politikasından da memnun. Teknik Direktör Samet Aybaba da sevilen, güven duyulan bir isim ve takımın bu sezon ilk 10 içerisinde yer edineceği fikri hâkim.

Yani Demirspor’da aslında kontrolsüz, plansız, “balon” bir süreç işlemiyor. Balotelli dahil tüm transferlerin arkasında kendi içinde tutarlı bir strateji var. Kulüp, işi yalnızca yıldız oyuncu transferlerine havale etmiyor. Altyapıya yatırım var, tesisler yenileniyor, Özgür Zengin gibi ciddi antrenörler getiriliyor. Yakın dönemde anonim şirkete çevrilen kulüpte ayakları yere basan bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor.

Adana Demirspor Başakşehir’in zıddı

Başkanın siyasete yakınlığını hatırda tutarak bu proje ile Başakşehir arasında benzerlik kurmanın mümkün olduğunu düşünebiliriz. Ancak Başakşehir köksüz, taraftarsız, kentsiz bir yapıydı, bu yüzden tüm başarılarına rağmen potansiyeli de siyasi işlevi de sınırlı kaldı. Demirspor ise Başakşehir’in zıddı. Adana gibi büyük ama her anlamda başarıya aç bir kente, önemli bir tarihe, taraftara, şu an dahil hiçbir zaman yalnızca başkanın kimliğine indirgenemeyecek bir karizmaya sahip.

Peki, Murat Sancak neyi hedefliyor? Onu desteklediği öne sürülen siyasi irade neyi amaçlıyor? Bu hedefler yerel dinamiklerle nasıl karşı karşıya geliyor?

Her şeyden önce Murat Sancak, Demirspor başkanlığıyla önemli bir popülarite kazandı. Artık “Ethem Sancak’ın yeğeni” değil, Demirspor’u çeyrek asır sonra Süper Lig’e çıkaran, “kulübe Adanalıdan çok hizmet eden” başkan olarak anılıyor. Bu popülarite belki de beraberinde –en çok da onu başkanlığa getiren iradenin gözünde– saygınlık getiriyor. Bunun dışında Sancak’ın temsil ettiği siyasi kutup da kent içerisindeki nüfuzunu güçlendirme fırsatı yakalıyor.

Taraftarda var olan görüşlerden biri ADS’yi şirket haline getiren Sancak’ın yakın dönemde kulübü satarak kâr edeceği yönünde. Sancak’ın Demirspor’la münasebetinin siyasi bir arka plandan çok ekonomik bir hedefe bağlı olduğunu iddia ediyorlar. “Siyasi bağlantılar bu kadar önde olsaydı, Sancak’tan sonra Süper Lig bileti iki kez son anda kaçmazdı” diyorlar.

Adana Demirspor böylesi bir “canlandırma” ve “satma” operasyonu için mantıklı bir tercih ancak Türkiye’de bunun örneğini görmediğimiz için “Ciddi bir alıcı bulunur mu?” suali akıllara iri bir soru işaretiyle beraber geliyor.

“Bunca yıl gözden uzakta”

Peki, tüm bunlar demiryolu işçilerinin emeği, yeteneği, zekasıyla Adana’nın sevgilisi haline gelen kulübün tarihiyle, karakteriyle çelişiyor mu? Aslında bu, çoğunlukla Demirspor’a dışarıdan sol bir kimlik atfederek bakanların endişesi. Demirsporluların çoğu –solcu olanlar dahil– profesyonel futbolda kulüp dinamiklerinin böyle işlemediğini düşünüyor. Kulübün 60’lardan beri Adanalı ağaların –ki çoğu aynı zamanda merkez sağın temsilcileridir– ekonomik ve idari kontrolünde olduğunun farkındalar. Bu bakımdan Murat Sancak ve arkasındaki iradeyi bir tehdit olarak görmüyor, “Biz zaten bunca yıl gözden uzakta büyüttüğümüz sevdamızı bırakmayız,” diyorlar.

Sonunda ne olursa olsun Demirsporlu için kutlamalar devam ediyor. Fenerbahçe maçı da mağlubiyetle de bitse bir şölen şeklinde geçti.[efn_note]Adana Demirspor, ilk maçında Fenerbahçe’ye 0-1 yenildi.[/efn_note] Eylül 1994’ten beri Süper Lig galibiyetine hasret Mavi Şimşekler bu kez bu lige misafirliğe gelmediğini göstermeye hazırlanıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Ağustos 2021’de yayımlanmıştır.

Mithat Fabian Sözmen
Mithat Fabian Sözmen
Mithat Fabian Sözmen – Gazeteci… 1985 Mersin doğumlu. 2009’dan beri Evrensel’de spor ağırlıklı yazılar yazıyor. Uzun yıllar evrensel.net’in editörlüğünü yaptı. Yazıları Evrensel’in yanı sıra Evrensel Kültür, Özgürlük Dünyası, Tîroj, Yeni e dergilerinde yayımlandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

“Sevin kara gözlüm sevin, bu mutluluk hakkın senin”

Britt Assombalonga, Younes Belhanda, David Akintola ve Mario Balotelli… Süper Lig’e çeyrek asrı aşan bir aranın ardından iddialı transferlerle dönen Adana Demirspor, beklentileri karşılayabilecek mi? Transferler ve yönetim yapısı bize neler söylüyor, taraftarlar ne düşünüyor? Mithat Fabian Sözmen yazdı.

Bir iddiam var. Herhangi bir Müslüm Gürses ya da Azer Bülbül şarkısından bir dizeyi herhangi bir kentin herhangi bir tribününe pankart olarak asabiliriz ve kimse onu yadırgamaz. Bu iddiam, tüm kentlerimiz içinde belki de Adana’da daha geçerli, daha güçlü… Geçtiğimiz gün, yapımcılığını Mustafa Uçar’ın üstlendiği “Adana Demirspor Yıkıla Yıkıla Belgeseli”ni izleyince bu hipotezimi yeniden hatırladım. Belgeselin ilk bölümünde Müslüm Gürses’in şarkısına atıfla “Yıllardır yıkıla yıkıla geliyoruz, şampiyon olursak nasıl sevineceğimizi bilmiyoruz” dendi ve aklıma Azer Bülbül’ün başlıkta okuduğunuz dizesi geldi. Adana tribünlerinin çok sevdiği o şarkıda söylendiği gibi, “Bu şehrin her sokağında, aşkımızın izi kaldı.” Aksini iddia eden çıkmayacaktır, ki bu dize Adana’daki âşıklardan önce taraftarlar için geçerli.

“Boşa giden yıllar bizim”

Dile kolay, 26 sezon sonra Adana Demirspor Süper Lig’de. Lig sonuncusu olduğu 1994/95 sezonuna evindeki ilk üç maçı kazanarak başlayan Mavi Şimşekler, eylülden mayısa kadar galibiyet yüzü görmemiş ve feci bir şekilde küme düşmüştü. Hoca o sezon da Samet Aybaba’ydı.

E, öncesi? Yani Fenerbahçe’den 6, Konya’dan 8 gol yiyip küme düşülen 1991/92 sezonu. Ya da Beşiktaş’tan gelen 10 gollük tarifeyle tarihe geçilen 1989/90 sezonu…

Anlayacağınız taraftarın “Süper Lig” hatıraları 30 yılı aşkın süredir hoş değil. Devamındaki alt lig maceraları da öyle… Geride kalan çeyrek asırda kaç kez Süper Lig’in kapısından dönüldü, kaç kez küme düşüldü, kaç kez başkan, hoca değişti, kaç kez yeniden yapılandı Demirspor? Ya da “kaç kadeh kırıldı” taraftarın gönlünde? Eminim, “Nasıl bir sene bu sene?” de “Bu gece karakolluk olabilirim” de az söylenmemiştir 5 Ocak’ta.

“Tam ümidi kesmişken, onu gördüm karşımda”

Araya İbo’nun “Mavi Mavi”si girdi, ama konu Demirspor olunca bu kaçınılmaz. Özellikle de şarkının yukarıdaki kısmını kulüp başkanı Murat Sancak’a uyarlayarak söyleyenler olduğunu hatırda tutarsak. Zafer, uzun bir hasretin ardından gelince başarının aktörleri de kahramanlaştırılıyor. O halde Murat Sancak’a uzun bir parantez açalım.

Bugünden bakınca 2017/18 sezonu Murat Sancak’ın hayatında önemli bir dönüm noktası gibi duruyor. Yalnızca iki yıl önce, Ağustos 2015’te meşum bir suikast girişiminin hedefindeki isimdi. Manşetlere “Ethem Sancak’ın yeğeni” sıfatıyla nahoş iddialarla konuk olmuştu.

2017 sonbaharında, Türkiye’de bugüne kadar üretimi olmayan kan ürünlerinden sağlanacak yerli plazma ve ilaç üretimi amaçlı yatırım şirketi Maxicells haberleriyle gündeme geldi. Şirkete devletten alım garantisi verildiği iddiaları da hemen ardından geldi. 2018 yazında ise bu kez bambaşka bir alanda adı geçti; ona kendi ifadesiyle “hiç hayalinde olmayan” bir koltuk vaat edildi. Yine kendi sözleriyle “hiçbir bilgisinin olmadığı” Adana Demirspor’un on gün sonraki başkanlık seçimine girmesi istendi. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, AKP’nin Adana Milletvekili Jülide Sarıeroğlu ve yine kendi ifadesiyle “kıramayacağı bir büyüğünün isteğiyle” Temmuz 2018’de kendini köklü, ama zor günler geçiren bir camianın başkanı olarak buldu. Hemen akabinde “Adana Demirspor’a siyaseti hiç karıştırmayacağım” dedi ve bu sözleri sık sık tekrar etti.

Sancak’ın “kıramayacağı büyüğü” kim bilmiyoruz, ama bu denklemi tüm bu isimlerle birlikte düşündüğümüzde projenin siyasi ayakları olduğunu tahmin etmek güç değil.

Sancak, Demirspor başkanlığıyla bir enkaz devraldı. Ancak 3 futbolcusu, 50 küsur milyon lira borcu olan kulüp, kenti, taraftarı, tarihiyle görmezden gelinemeyecek bir potansiyele sahipti.

Başlangıç ise garipti. Türk futbolunun mimli isimlerinden Tanju Çolak’ın sportif direktörlüğe getirilmesi ciddi hedeflerle yola çıkan bir kulüp için amatörce olmanın ötesinde şüphe uyandırıcıydı. Sonrasında siyasi bağlantıları olduğu daha önce pek çok kez öne sürülen menajer Metin Korkmaz, Sancak’ın “futbol işlerinden sorumlu bakanlığına” atandı. Trabzonspor’un eski başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun “bir ağabeyimin emaneti” açıklamasıyla tanıttığı Korkmaz’ın, işi bildiği, piyasaya hâkim olduğu kesindi ama futbolda şike soruşturmasında[efn_note]”Futbolda şike” iddialarına ilişkin Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ında aralarında bulunduğu 9’u tutuklu 93 sanığın yargılandığı dava kapsamında aranan menajer Metin Korkmaz’ın celse arasında ifadesi alınarak hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı. Kaynak: 11 Mayıs 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesi[/efn_note] adı geçtiği için sicili pek pürüzsüz değildi.

“Kral da bizik kural da”

Hakan Kutlu, Yılmaz Vural, Ümit Özat… Samet Aybaba’da karar kılınana kadar teknik direktör harcamakta tereddüt edilmedi. Sancak’ın Demirspor’u ilk sezonu (2018/19) altıncı tamamladı, Play-Off’ta Hatayspor’a son dakika golüyle yenildi. İkinci sezon son maçta Karagümrük’ü yenemeyince ilk ikiden çıkma şansını kaybetti. Play-Off finalinde hayalleri yıkan takım yine Karagümrük’tü. Nihayet üçüncü sezonda şampiyonluk geldi. Şubat ayında Altay’a kaybettikten sonra oynadığı 12 maçın 10’unu kazandı Mavi Şimşekler ve sıkıntılı başlayan, teknik direktör değiştirilen sezonu zaferle tamamladı.

9 Mayıs akşamı, Türkiye’de Kovid-19 yasakları yürürlükteyken, resmi verilere göre günde 283 kişi yaşamını yitirirken Adana’da tüm kurallar rafa kalkmıştı. “Kral da bizik kural da” sloganında olduğu gibi kentin Demirspor tarafı sokaklardaydı, makus talih yenilmişti, bedeli neyse ödenecekti.

“İki deli bir araya…”

Demirspor şampiyonluk gününden itibaren “Dört Büyükler”i aratmayacak medyatiklikte bir transfer süreci geçirdi. Younes Belhanda, Mario Balotelli, Benjamin Stambouli, Lucas Castro, Jonas Svensson, Britt Assombalonga, David Akintola, Birkir Bjarnason, Arijanet Muric gibi maliyeti, riski, kalitesi Süper Lig standartlarının üzerinde isimler kadroya eklendi. Tabii bir kulüp Balotelli kumarını oynayacak kadar gözünü karartmışsa dünya çapındaki menajerlerin dikkatinin oraya çevrilmesinden doğal bir şey yok. Stambouli, Svensson, Bjarnason gibi transferleri mümkün kılan da David Luiz’den Shkodran Mustafi’ye şöhretli, ama yaşlı yıldızları kulübün kapısına getiren de bu oldu.

Kısacası, Balotelli’yi taraftarın alışık olduğu sound’ın dışında, Serdar Ortaç’ın “İki deli” şarkısıyla duyuran Demirspor için bu transferin birden fazla anlamı, işlevi var. Balotelli hem kulübe uluslararası popülarite getiriyor hem de sonraki transferler için kar küreyici misali kolaylaştırıcılık yapıyor. Adana’ya gelene kadar son üç sezonda dört takım değiştiren, 56 maçta 18 gol atan 31 yaşındaki şöhretin eski günlerine dönüp dönemeyeceği muamma. Ancak Süper Lig’in bu konudaki karnesi fena değil. Balotelli öyle bir yetenek ki biraz kıpırdansa hem takımın gol yükünü çeker hem de İstanbul’a ya da Avrupa’ya yeniden transfer yapar. Bu senaryolardan hangisinin gerçekleşeceğini bilmiyoruz ama Adana’da Balotelli’ye temkinli, gerçekçi bir yaklaşım olduğunu söyleyelim. Kentte esas beklenti Belhanda, Svensson, Stambouli gibi isimlerin üzerinde. Camia genel olarak transferlerden de transfer politikasından da memnun. Teknik Direktör Samet Aybaba da sevilen, güven duyulan bir isim ve takımın bu sezon ilk 10 içerisinde yer edineceği fikri hâkim.

Yani Demirspor’da aslında kontrolsüz, plansız, “balon” bir süreç işlemiyor. Balotelli dahil tüm transferlerin arkasında kendi içinde tutarlı bir strateji var. Kulüp, işi yalnızca yıldız oyuncu transferlerine havale etmiyor. Altyapıya yatırım var, tesisler yenileniyor, Özgür Zengin gibi ciddi antrenörler getiriliyor. Yakın dönemde anonim şirkete çevrilen kulüpte ayakları yere basan bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor.

Adana Demirspor Başakşehir’in zıddı

Başkanın siyasete yakınlığını hatırda tutarak bu proje ile Başakşehir arasında benzerlik kurmanın mümkün olduğunu düşünebiliriz. Ancak Başakşehir köksüz, taraftarsız, kentsiz bir yapıydı, bu yüzden tüm başarılarına rağmen potansiyeli de siyasi işlevi de sınırlı kaldı. Demirspor ise Başakşehir’in zıddı. Adana gibi büyük ama her anlamda başarıya aç bir kente, önemli bir tarihe, taraftara, şu an dahil hiçbir zaman yalnızca başkanın kimliğine indirgenemeyecek bir karizmaya sahip.

Peki, Murat Sancak neyi hedefliyor? Onu desteklediği öne sürülen siyasi irade neyi amaçlıyor? Bu hedefler yerel dinamiklerle nasıl karşı karşıya geliyor?

Her şeyden önce Murat Sancak, Demirspor başkanlığıyla önemli bir popülarite kazandı. Artık “Ethem Sancak’ın yeğeni” değil, Demirspor’u çeyrek asır sonra Süper Lig’e çıkaran, “kulübe Adanalıdan çok hizmet eden” başkan olarak anılıyor. Bu popülarite belki de beraberinde –en çok da onu başkanlığa getiren iradenin gözünde– saygınlık getiriyor. Bunun dışında Sancak’ın temsil ettiği siyasi kutup da kent içerisindeki nüfuzunu güçlendirme fırsatı yakalıyor.

Taraftarda var olan görüşlerden biri ADS’yi şirket haline getiren Sancak’ın yakın dönemde kulübü satarak kâr edeceği yönünde. Sancak’ın Demirspor’la münasebetinin siyasi bir arka plandan çok ekonomik bir hedefe bağlı olduğunu iddia ediyorlar. “Siyasi bağlantılar bu kadar önde olsaydı, Sancak’tan sonra Süper Lig bileti iki kez son anda kaçmazdı” diyorlar.

Adana Demirspor böylesi bir “canlandırma” ve “satma” operasyonu için mantıklı bir tercih ancak Türkiye’de bunun örneğini görmediğimiz için “Ciddi bir alıcı bulunur mu?” suali akıllara iri bir soru işaretiyle beraber geliyor.

“Bunca yıl gözden uzakta”

Peki, tüm bunlar demiryolu işçilerinin emeği, yeteneği, zekasıyla Adana’nın sevgilisi haline gelen kulübün tarihiyle, karakteriyle çelişiyor mu? Aslında bu, çoğunlukla Demirspor’a dışarıdan sol bir kimlik atfederek bakanların endişesi. Demirsporluların çoğu –solcu olanlar dahil– profesyonel futbolda kulüp dinamiklerinin böyle işlemediğini düşünüyor. Kulübün 60’lardan beri Adanalı ağaların –ki çoğu aynı zamanda merkez sağın temsilcileridir– ekonomik ve idari kontrolünde olduğunun farkındalar. Bu bakımdan Murat Sancak ve arkasındaki iradeyi bir tehdit olarak görmüyor, “Biz zaten bunca yıl gözden uzakta büyüttüğümüz sevdamızı bırakmayız,” diyorlar.

Sonunda ne olursa olsun Demirsporlu için kutlamalar devam ediyor. Fenerbahçe maçı da mağlubiyetle de bitse bir şölen şeklinde geçti.[efn_note]Adana Demirspor, ilk maçında Fenerbahçe’ye 0-1 yenildi.[/efn_note] Eylül 1994’ten beri Süper Lig galibiyetine hasret Mavi Şimşekler bu kez bu lige misafirliğe gelmediğini göstermeye hazırlanıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Ağustos 2021’de yayımlanmıştır.

Mithat Fabian Sözmen
Mithat Fabian Sözmen
Mithat Fabian Sözmen – Gazeteci… 1985 Mersin doğumlu. 2009’dan beri Evrensel’de spor ağırlıklı yazılar yazıyor. Uzun yıllar evrensel.net’in editörlüğünü yaptı. Yazıları Evrensel’in yanı sıra Evrensel Kültür, Özgürlük Dünyası, Tîroj, Yeni e dergilerinde yayımlandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x