Türkiye’de kadın futbolu nereye gidiyor?

Kadın futbolu hayatımıza daha çok girer oldu. Galatasaray ve Fenerbahçe kadın futbol takımlarını kurdu. ABD Futbol Milli Takımı’nda kadın ve erkek takımlarına aynı ücretin ödeneceği açıklandı. Peki, ne oldu da kadın futbolu popüler oldu? Spor endüstrisinde geleceği ne? Görünen ile hakikat örtüşüyor mu? Taner Öner yazdı.

Şöyle bir gerçek var: Dünyada kadın futbolu günden güne gelişiyor; hem sporcu hem de seyirci sayısı artıyor; sponsorlar ve medyanın da ilgisi hayli fazla.

Bizde ise manzara biraz farklı. Başlangıç olarak, 1954 yılında Mithatpaşa Stadı’nda oynanan İzmir Kadınlar Futbol Takımı ile İstanbul Kadınlar Futbol Takımı arasında maç gösterilse de, düzenli bir organizasyon haline gelmesi 1994 yılını buldu.

Doğrusu, biz kervana biraz geç katıldık. Zira dünyada kadınlar arasındaki ilk futbol maçının oynanma tarihi 1895. Yer ise Kuzey Londra…

I. Dünya Savaşı esnasında erkekler savaşta iken fabrikalarda işçi olarak çalışan kadınlar arasında oynanmış daha çok.

1917 Ağustos’unda da ilk resmî futbol turnuvası düzenlenmiş. Adı The Munitionettes’ Cup…

Bizde ise bilinen ilk kadın futbol takımı 1971 yılında Haluk Hekimoğlu’nun şahsi çabalarıyla kurulmuş: İstanbul Kız Futbol Takımı. 13 sporcudan oluşan bu takım, 1973 yılında Dostlukspor adını almış. Dostlukspor’a zaman içinde İzmir, Ankara, Bursa, Samsun ve Kocaeli’de kurulan başka takımlar eklenmiş. Ve 1993 yılında TFF tarafından kadın futbolunun resmen başlatılması kararlaştırılmış.

Kadın Milli Takımı ilk kez 1995 yılında oluşturuldu. Kadın milliler ilk maçlarını, tıpkı erkeklerde olduğu gibi Romanya ile oynadı.

Derken yapılanma yavaş yavaş ilerledi: 1997 yılında U18, 2001 yılında U19, 2006 yılında U17, 2009 yılında ise U15 Milli Takımları kuruldu.

Kadın futbolunda ilkler

FIFA’nın dünya üzerindeki ilk kadın futbolcu olarak kabul ettiği Nettie Honeyball 1800’lü yılların ikinci yarısında dünyaya gelmiş.

Erkek futboluna kafa tutan Honeyball, 1894 yılında gazetelere ilan vermiş. Bir kulüp kurmayı arzu ettiğini söyleyip kadınlara çağrıda bulunmuş. Çağrısı da kısa sürede karşılık bulmuş. Honeyball da İngiliz seyahat yazarı Lady Florence Dixie’yi ikna ederek, 1895 yılında British Ladies’ Football Club’ı kurmuş.

British Ladies’ Football Club, ilk maçını Londra’nın kuzeyini ve güneyini temsil eden 11 kadının oluşturduğu karmaya karşı 23 Mart 1895’te oynamış. Maçı 7-1 gibi net bir skorla kazanan takımı 11 bin kişi izlemiş.

Bayanlardan kadınlara geçiş

Türkiye Bayanlar Futbol Ligi adıyla düzenlenen ilk sezon 1993-94 sezonu. Bu sezon Dinarsuspor şampiyon olmuş; 1997-98 sezonuna kadar da şampiyonluğu kimseye bırakmamış. Sonra bayrağı Marshall Boyaspor devralmış. İki sene üst üste şampiyon olmuş.

1995-96 sezonunda lige ara verilmiş. 2002-03 sezonuna dek iki gruplu sistemle oynanmış. Araya şike olayları girmiş. Bazı takımlar maçlara çıkmamış. İdari-mali sorunlar nedenleriyle kulüpler kapanmış.

2003-04, 2004-05 ve 2005-06 sezonlarında ara verilen lig 2006-07 sezonunda ikişer gruplu normal sezon ve play-off sistemiyle yeniden düzenlenmeye başlandı.

2011-12 sezonunda hem adı değişip Kadınlar Ligi oluyor ve hem de statü tekrar değiştirilerek klasman, kademe ve final grupları sistemi benimseniyor.

Kadınlar Süper Ligi ise 2021-22 sezonunda faaliyete geçiyor.

Henüz yolun başı

Zorlu bir süreçten geçip yeni yeni bilinir ve konuşulur oldu kadın futbolu. Bu çok hoş.

Ancak artan seyirci sayısı, eşit gelir tartışmaları, cinsiyet ayrımcılığı bağlamında gündeme gelse de, kadın futbolumuzun durumu iç açıcı değil doğrusu.

Türkiye’de kadın futbolunun içinde bulunduğu durumu, kimseyi kırmadan, üzmeden anlatmak ise hayli zor.

Ama bir yerden başlanmalı ve birileri de bunları dile getirmeli.

Çarpıcı olduğunu düşündüğüm için tipik bir örnek vermek istiyorum: Pandemi döneminden önce Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) kilometre başına 1,5 lira (sonra 2 lira oldu), konaklama için de 2 bin lira veriyordu. Yakın zamanda statü açıklandı; km. başına 5 lira verileceği, konaklama için katkının da 4 bin liraya yükseltildiği belirtildi.

Bu, şu demek: 25 kişilik bir kafile uçakla yahut otobüsle bin km. yol gidiyorsunuz. İki gece otelde kalıyorsunuz. İki gün için araç kiralıyorsunuz. Yemek yiyorsunuz. Ancak tüm bunlar için TFF size 14 bin lira ödüyor.

Oysa en mütevazı koşullarda dahi masraf 70 binden aşağı değil.

Soru şu: Siz başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz? Mazot, gıda, ulaşım fiyatlarını hiç mi araştırmadınız?

Kadın futbolunun kaymağını 30 kişi yiyor

İkili ilişkiler, dost ahbap kayırması, nasıl ki her yerde var, kadın futbolunda da var.

Doğru; futbolumuz yeni yapılanmayla belli bir aşamaya geldi. İşleyişte, kullanılan malzemelerde, kılıkta kıyafette bazı düzelmeler oldu. Kısmi bir ilgi artışı da yaşandı vs.

Ancak bu görece ilginin ve düzelmenin kaymağını kadın futbolu değil, 30 kişi yedi. Şöyle ki, Milli Takım’da çevre yapan, gözde olanlar dost ahbap ilişkileriyle büyük takımlara astronomik rakamlarla transfer oldular. Bu 30 kişinin dışındakiler de kulüplerin mali güçleri doğrultusunda kendi yağlarıyla kavurulmaya mecbur bırakıldılar. Yani geçim mücadelesine devam!

Soru şu: Kadın futbolunun kaymağını sunduğunuz 30 kişiyi geçmeyecek grubu bir kenara ayırırsanız; hizmetli olarak gördüğünüz ve değer vermediğiniz diğer sporcular, teknik ekip ve kulüp yönetimleriyle bu işi nereye kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Kadın futbolu profesyonel mi?

2006-07 sezonundan itibaren TFF bünyesinde oynanan kadın futbolu, üç ayrı ligden oluşuyor. Altyapısıyla birlikte oluşturulan bir takım, yolculuğuna üçüncü ligde başlıyor ve adım adım birinci lige yükselmeye çalışıyor.

Sonrasında Süper Lig eklendi bu sürece.

Takımın tüm mali yükünü bir anlamda kulüp başkanları çekiyor. Tüm masrafları çoğu kendi cebinden karşılıyor. Böyle ayakta kalmaya çalışılıyor. Büyük bir özveri söz konusu.

Biraz önce saydığım kaymak tabaka dışında kalanların hepsi geçim derdinde.

Her biri, hem sevdiği için futbol oynamak istiyor hem de ailesine bakıp kendinin ve çocuğunun geleceğini düşünerek yaşam mücadelesi veriyor.

Soru şu: Bu camiadaki her kesimin futbol aşkını hobi olarak yapmaya zorlayarak, daha doğrusu, ikinci bir iş statüsünde bırakarak hangi profesyonelleşmeden bahsediyorsunuz?

Erkek futbolunun gölgesi

2010-11 ve 2017-18 sezonları arasında Ataşehir Belediyespor üç defa şampiyon oldu. Konak Belediyespor ise beş defa (üst üste) şampiyon oldu.

Genel prosedür şöyle: Şampiyon olan takım UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor.

Mesela Konak Belediyespor, 2012-13 Devler Ligi sezonunda son 16 turuna kadar yükselmeyi başardı. Ataşehir Belediyespor da 3 kez Şampiyonlar Ligi’ne katıldı.

Altını çizmeye çalıştığım tüm finansal, lojistik ve teknik bağlamdaki kötü şartlar, hatta imkânsızlıklara rağmen gelen bu başarılar müthiş. Olağanüstü bir çabanın, azmin, yeteneğin ve sabrın mahsulü.

Şimdi Süper Lig oluşturuldu. Ama güçlü ekonomiye sahip kulüpler kalsın, diğerleri bir alt lige geçsin; 1’inci, 2’inci ve 3’üncü ligde mücadele etsin deniliyor.

Soru şu: Altyapılarını bile oluşturmadığınız kadın futboluna (altyapı çalışması düzenli olan kulüp 10’u geçmez) destek vermeden, yapılanın da zorunluluktan yapıldığını hissettirerek, UEFA korkusuyla sahip çıkıyormuş gibi görünerek bu iş nereye kadar devam eder sanıyorsunuz? Erkek futboluna verilen bunca önceliğin haklı bir gerekçesi olabilir mi?

Kadınlar başımızın tacı mı?

Süper Lig’de mücadele ediyorsunuz. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ile aynı grupta. Ama tüm amatör kulüpler gibi 1 saat 15 dakika yarım sahada çalışmak zorunda bırakılıyoruz. O kadar iş insanı varken sponsor bulamıyoruz. 12 milyon bütçeli rakiplerle mütevazı bir bütçeyle ayakta durmaya çalışıyoruz.

Neden biliyor musunuz?

Kadın takımı olduğumuz için.

Erkek takımlarının, bırakın Süper Lig’i, 3’üncü ligde bile olsa kendisine ait saha ve tesisleri olurdu. Sponsorlar sıraya girerdi.

Soru şu: Suçumuz kadın takımı olmak mı? Hani kadınlar başımızın tacıydı?

“Her şeyi başarırız” yalanı

Aslında sorunlara herkes aşina. Görmemek için kör olmak gerek. Üstelik çözülmeyecek sorunlar da değil. Yeter ki istensin.

Lakin bu yönde zayıf bir irade söz konusu. “Kulüpler Birliği ile birlikte hareket edip her şeyi düzelteceğiz” deniliyor, sonrasında da hiçbir diyaloga girmeden her şey kendi isteklerine göre yaşama geçiriliyor.

Soru şu: Kulüpler Birliği’ni, “güzel diyaloglarla her şeyi başarırız” yalanıyla oyalayıp kendi bildiğini yapıyorlar. Peki, insanları daha kaç kere kandırabileceklerini düşünüyorlar?

Sporcu sigortası ve 8 yabancı

Yalnız menfi yanlara işaret etmek hoş değil. Hiç mi güzel bir şey yapılmıyor diye soranlar için söyleyelim: Evet; yapılıyor. Kulüpler Birliği’nin ısrarla üzerinde durduğu sporcu sigortası nihayet kabul edildi. Ayrıca yabancı sayısı 8’e çıkarıldı. Bunlar için teşekkür ederiz.

Soru şu: Yabancı sayısı artıp transferleri söz konusu olunca dünyanın her yerinden bir menajerlik furyası kulüplerle diyaloğa girerken, ülkemizde de bir güruh oluştu. Bu menajerleri belgelendirip liyakatlandırarak bu kesimin de sıkıntılarını çözmeyi düşünüyor musunuz?

Her ay 150 bin lira masraf

Belli maçların başlama tarihi ve lig oluşumu için tarih belli değil.

Soru şu: 3 aydır çalışan takımlar var. 2 aydır herkes bir hazırlık peşinde. Hiçbir destek vermediğiniz kulüpleri bu belirsizlik içinde her ay en az 150 bin lira masrafa soktuğunuzu biliyor musunuz?

Kadın futbolu nereye gidiyor, diye sormuştuk ya hani; bazı şeylerin sadece yapmış olmak için yapıldığını düşünüyorum ve kadın futbolunun zorunlu olduğu için desteklendiğine inanıyorum.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.

Taner Öner
Taner Öner
Taner Öner – Futbol menajeri, beden eğitimi öğretmeni, hentbol koçu. UEFA A antrenör belgesine sahip. 1971 yılında doğdu. Gazi üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü mezunu... 2015 yılından beri Ataşehir Belediyesi Kadın Futbol Takımı Teknik Direktörü... 2017- 2018 sezonunda lig şampiyonluğunu kazandılar. 28 yıldır ortaokul- lise beden eğitimi öğretmenliği yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türkiye’de kadın futbolu nereye gidiyor?

Kadın futbolu hayatımıza daha çok girer oldu. Galatasaray ve Fenerbahçe kadın futbol takımlarını kurdu. ABD Futbol Milli Takımı’nda kadın ve erkek takımlarına aynı ücretin ödeneceği açıklandı. Peki, ne oldu da kadın futbolu popüler oldu? Spor endüstrisinde geleceği ne? Görünen ile hakikat örtüşüyor mu? Taner Öner yazdı.

Şöyle bir gerçek var: Dünyada kadın futbolu günden güne gelişiyor; hem sporcu hem de seyirci sayısı artıyor; sponsorlar ve medyanın da ilgisi hayli fazla.

Bizde ise manzara biraz farklı. Başlangıç olarak, 1954 yılında Mithatpaşa Stadı’nda oynanan İzmir Kadınlar Futbol Takımı ile İstanbul Kadınlar Futbol Takımı arasında maç gösterilse de, düzenli bir organizasyon haline gelmesi 1994 yılını buldu.

Doğrusu, biz kervana biraz geç katıldık. Zira dünyada kadınlar arasındaki ilk futbol maçının oynanma tarihi 1895. Yer ise Kuzey Londra…

I. Dünya Savaşı esnasında erkekler savaşta iken fabrikalarda işçi olarak çalışan kadınlar arasında oynanmış daha çok.

1917 Ağustos’unda da ilk resmî futbol turnuvası düzenlenmiş. Adı The Munitionettes’ Cup…

Bizde ise bilinen ilk kadın futbol takımı 1971 yılında Haluk Hekimoğlu’nun şahsi çabalarıyla kurulmuş: İstanbul Kız Futbol Takımı. 13 sporcudan oluşan bu takım, 1973 yılında Dostlukspor adını almış. Dostlukspor’a zaman içinde İzmir, Ankara, Bursa, Samsun ve Kocaeli’de kurulan başka takımlar eklenmiş. Ve 1993 yılında TFF tarafından kadın futbolunun resmen başlatılması kararlaştırılmış.

Kadın Milli Takımı ilk kez 1995 yılında oluşturuldu. Kadın milliler ilk maçlarını, tıpkı erkeklerde olduğu gibi Romanya ile oynadı.

Derken yapılanma yavaş yavaş ilerledi: 1997 yılında U18, 2001 yılında U19, 2006 yılında U17, 2009 yılında ise U15 Milli Takımları kuruldu.

Kadın futbolunda ilkler

FIFA’nın dünya üzerindeki ilk kadın futbolcu olarak kabul ettiği Nettie Honeyball 1800’lü yılların ikinci yarısında dünyaya gelmiş.

Erkek futboluna kafa tutan Honeyball, 1894 yılında gazetelere ilan vermiş. Bir kulüp kurmayı arzu ettiğini söyleyip kadınlara çağrıda bulunmuş. Çağrısı da kısa sürede karşılık bulmuş. Honeyball da İngiliz seyahat yazarı Lady Florence Dixie’yi ikna ederek, 1895 yılında British Ladies’ Football Club’ı kurmuş.

British Ladies’ Football Club, ilk maçını Londra’nın kuzeyini ve güneyini temsil eden 11 kadının oluşturduğu karmaya karşı 23 Mart 1895’te oynamış. Maçı 7-1 gibi net bir skorla kazanan takımı 11 bin kişi izlemiş.

Bayanlardan kadınlara geçiş

Türkiye Bayanlar Futbol Ligi adıyla düzenlenen ilk sezon 1993-94 sezonu. Bu sezon Dinarsuspor şampiyon olmuş; 1997-98 sezonuna kadar da şampiyonluğu kimseye bırakmamış. Sonra bayrağı Marshall Boyaspor devralmış. İki sene üst üste şampiyon olmuş.

1995-96 sezonunda lige ara verilmiş. 2002-03 sezonuna dek iki gruplu sistemle oynanmış. Araya şike olayları girmiş. Bazı takımlar maçlara çıkmamış. İdari-mali sorunlar nedenleriyle kulüpler kapanmış.

2003-04, 2004-05 ve 2005-06 sezonlarında ara verilen lig 2006-07 sezonunda ikişer gruplu normal sezon ve play-off sistemiyle yeniden düzenlenmeye başlandı.

2011-12 sezonunda hem adı değişip Kadınlar Ligi oluyor ve hem de statü tekrar değiştirilerek klasman, kademe ve final grupları sistemi benimseniyor.

Kadınlar Süper Ligi ise 2021-22 sezonunda faaliyete geçiyor.

Henüz yolun başı

Zorlu bir süreçten geçip yeni yeni bilinir ve konuşulur oldu kadın futbolu. Bu çok hoş.

Ancak artan seyirci sayısı, eşit gelir tartışmaları, cinsiyet ayrımcılığı bağlamında gündeme gelse de, kadın futbolumuzun durumu iç açıcı değil doğrusu.

Türkiye’de kadın futbolunun içinde bulunduğu durumu, kimseyi kırmadan, üzmeden anlatmak ise hayli zor.

Ama bir yerden başlanmalı ve birileri de bunları dile getirmeli.

Çarpıcı olduğunu düşündüğüm için tipik bir örnek vermek istiyorum: Pandemi döneminden önce Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) kilometre başına 1,5 lira (sonra 2 lira oldu), konaklama için de 2 bin lira veriyordu. Yakın zamanda statü açıklandı; km. başına 5 lira verileceği, konaklama için katkının da 4 bin liraya yükseltildiği belirtildi.

Bu, şu demek: 25 kişilik bir kafile uçakla yahut otobüsle bin km. yol gidiyorsunuz. İki gece otelde kalıyorsunuz. İki gün için araç kiralıyorsunuz. Yemek yiyorsunuz. Ancak tüm bunlar için TFF size 14 bin lira ödüyor.

Oysa en mütevazı koşullarda dahi masraf 70 binden aşağı değil.

Soru şu: Siz başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz? Mazot, gıda, ulaşım fiyatlarını hiç mi araştırmadınız?

Kadın futbolunun kaymağını 30 kişi yiyor

İkili ilişkiler, dost ahbap kayırması, nasıl ki her yerde var, kadın futbolunda da var.

Doğru; futbolumuz yeni yapılanmayla belli bir aşamaya geldi. İşleyişte, kullanılan malzemelerde, kılıkta kıyafette bazı düzelmeler oldu. Kısmi bir ilgi artışı da yaşandı vs.

Ancak bu görece ilginin ve düzelmenin kaymağını kadın futbolu değil, 30 kişi yedi. Şöyle ki, Milli Takım’da çevre yapan, gözde olanlar dost ahbap ilişkileriyle büyük takımlara astronomik rakamlarla transfer oldular. Bu 30 kişinin dışındakiler de kulüplerin mali güçleri doğrultusunda kendi yağlarıyla kavurulmaya mecbur bırakıldılar. Yani geçim mücadelesine devam!

Soru şu: Kadın futbolunun kaymağını sunduğunuz 30 kişiyi geçmeyecek grubu bir kenara ayırırsanız; hizmetli olarak gördüğünüz ve değer vermediğiniz diğer sporcular, teknik ekip ve kulüp yönetimleriyle bu işi nereye kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Kadın futbolu profesyonel mi?

2006-07 sezonundan itibaren TFF bünyesinde oynanan kadın futbolu, üç ayrı ligden oluşuyor. Altyapısıyla birlikte oluşturulan bir takım, yolculuğuna üçüncü ligde başlıyor ve adım adım birinci lige yükselmeye çalışıyor.

Sonrasında Süper Lig eklendi bu sürece.

Takımın tüm mali yükünü bir anlamda kulüp başkanları çekiyor. Tüm masrafları çoğu kendi cebinden karşılıyor. Böyle ayakta kalmaya çalışılıyor. Büyük bir özveri söz konusu.

Biraz önce saydığım kaymak tabaka dışında kalanların hepsi geçim derdinde.

Her biri, hem sevdiği için futbol oynamak istiyor hem de ailesine bakıp kendinin ve çocuğunun geleceğini düşünerek yaşam mücadelesi veriyor.

Soru şu: Bu camiadaki her kesimin futbol aşkını hobi olarak yapmaya zorlayarak, daha doğrusu, ikinci bir iş statüsünde bırakarak hangi profesyonelleşmeden bahsediyorsunuz?

Erkek futbolunun gölgesi

2010-11 ve 2017-18 sezonları arasında Ataşehir Belediyespor üç defa şampiyon oldu. Konak Belediyespor ise beş defa (üst üste) şampiyon oldu.

Genel prosedür şöyle: Şampiyon olan takım UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor.

Mesela Konak Belediyespor, 2012-13 Devler Ligi sezonunda son 16 turuna kadar yükselmeyi başardı. Ataşehir Belediyespor da 3 kez Şampiyonlar Ligi’ne katıldı.

Altını çizmeye çalıştığım tüm finansal, lojistik ve teknik bağlamdaki kötü şartlar, hatta imkânsızlıklara rağmen gelen bu başarılar müthiş. Olağanüstü bir çabanın, azmin, yeteneğin ve sabrın mahsulü.

Şimdi Süper Lig oluşturuldu. Ama güçlü ekonomiye sahip kulüpler kalsın, diğerleri bir alt lige geçsin; 1’inci, 2’inci ve 3’üncü ligde mücadele etsin deniliyor.

Soru şu: Altyapılarını bile oluşturmadığınız kadın futboluna (altyapı çalışması düzenli olan kulüp 10’u geçmez) destek vermeden, yapılanın da zorunluluktan yapıldığını hissettirerek, UEFA korkusuyla sahip çıkıyormuş gibi görünerek bu iş nereye kadar devam eder sanıyorsunuz? Erkek futboluna verilen bunca önceliğin haklı bir gerekçesi olabilir mi?

Kadınlar başımızın tacı mı?

Süper Lig’de mücadele ediyorsunuz. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ile aynı grupta. Ama tüm amatör kulüpler gibi 1 saat 15 dakika yarım sahada çalışmak zorunda bırakılıyoruz. O kadar iş insanı varken sponsor bulamıyoruz. 12 milyon bütçeli rakiplerle mütevazı bir bütçeyle ayakta durmaya çalışıyoruz.

Neden biliyor musunuz?

Kadın takımı olduğumuz için.

Erkek takımlarının, bırakın Süper Lig’i, 3’üncü ligde bile olsa kendisine ait saha ve tesisleri olurdu. Sponsorlar sıraya girerdi.

Soru şu: Suçumuz kadın takımı olmak mı? Hani kadınlar başımızın tacıydı?

“Her şeyi başarırız” yalanı

Aslında sorunlara herkes aşina. Görmemek için kör olmak gerek. Üstelik çözülmeyecek sorunlar da değil. Yeter ki istensin.

Lakin bu yönde zayıf bir irade söz konusu. “Kulüpler Birliği ile birlikte hareket edip her şeyi düzelteceğiz” deniliyor, sonrasında da hiçbir diyaloga girmeden her şey kendi isteklerine göre yaşama geçiriliyor.

Soru şu: Kulüpler Birliği’ni, “güzel diyaloglarla her şeyi başarırız” yalanıyla oyalayıp kendi bildiğini yapıyorlar. Peki, insanları daha kaç kere kandırabileceklerini düşünüyorlar?

Sporcu sigortası ve 8 yabancı

Yalnız menfi yanlara işaret etmek hoş değil. Hiç mi güzel bir şey yapılmıyor diye soranlar için söyleyelim: Evet; yapılıyor. Kulüpler Birliği’nin ısrarla üzerinde durduğu sporcu sigortası nihayet kabul edildi. Ayrıca yabancı sayısı 8’e çıkarıldı. Bunlar için teşekkür ederiz.

Soru şu: Yabancı sayısı artıp transferleri söz konusu olunca dünyanın her yerinden bir menajerlik furyası kulüplerle diyaloğa girerken, ülkemizde de bir güruh oluştu. Bu menajerleri belgelendirip liyakatlandırarak bu kesimin de sıkıntılarını çözmeyi düşünüyor musunuz?

Her ay 150 bin lira masraf

Belli maçların başlama tarihi ve lig oluşumu için tarih belli değil.

Soru şu: 3 aydır çalışan takımlar var. 2 aydır herkes bir hazırlık peşinde. Hiçbir destek vermediğiniz kulüpleri bu belirsizlik içinde her ay en az 150 bin lira masrafa soktuğunuzu biliyor musunuz?

Kadın futbolu nereye gidiyor, diye sormuştuk ya hani; bazı şeylerin sadece yapmış olmak için yapıldığını düşünüyorum ve kadın futbolunun zorunlu olduğu için desteklendiğine inanıyorum.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.

Taner Öner
Taner Öner
Taner Öner – Futbol menajeri, beden eğitimi öğretmeni, hentbol koçu. UEFA A antrenör belgesine sahip. 1971 yılında doğdu. Gazi üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü mezunu... 2015 yılından beri Ataşehir Belediyesi Kadın Futbol Takımı Teknik Direktörü... 2017- 2018 sezonunda lig şampiyonluğunu kazandılar. 28 yıldır ortaokul- lise beden eğitimi öğretmenliği yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x