Elektrikli otomobillerin gerçek maliyeti ne olabilir?

Elektrikli araçlar, iklim krizi ile mücadelede çok önemli bir alternatif sunuyor. Ancak madalyonun öteki yüzünde, petrol endüstrisinde olduğu gibi doğa ve insan sömürüsü var.

İklim krizinin etkisini giderek artan biçimde hissettirdiği günümüzde, küresel ısınmanın en önemli nedeni olan karbon salınımının artışında içten yanmalı motorla çalışan araçların etkisi büyük. Leeds Üniversitesi İşletme Okulu’nda küresel araba endüstrisi üzerine araştırmalar yapan Dan Coffey, History Today’de yayımlanan yazısında elektrikli arabaların karbon salınımı meselesinde gidişatı tersine çevirebileceğini ancak bunun tıpkı petrol endüstrisinde yaşananlar gibi çevre ve insan emeği üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini anlatıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Şu anda olağanüstü bir değişim dönemiyle karşı karşıya olan küresel otomobil endüstrisinde, tarihin tekerrür edeceğine dair bir görüş giderek güçleniyor. Elektrik devrimi, mobilite dünyasını dönüştürmenin eşiğinde. Ancak Elon Musk’ın ABD merkezli Tesla’sı gibi şirketler, en son teknolojileri kullanırken ve geliştirirken Henry Ford ve Alfred Sloan’ın aşina olduğu denenmiş ve güvenilir iş modellerine yöneliyorlar.

Bu pek de şaşırtıcı değil. Zira otomotiv tarihinde, Ford’un Detroit’teki devasa Highland Park fabrikasının hareketli montaj hatlarında üretilen motorlu Model T arabasından daha tanımlayıcı bir görüntü hayal etmek zor. Ford, üretimini,1913’te otomobil montajının temeli haline gelen ve mekanik olarak güçlendirilmiş konveyör bandıyla temsil edilen sürekli bir akış olarak düzenlemişti. Bu sistem, dünyanın dört bir yanındaki şirketler tarafından kopyalandı. Asıl mesele, Ford’un elde ettiği üretim kapasitesiydi. 1920’de, sadece bir yılda 1 milyon otomobil üreterek ardı ardına rekor kırdı.

Çevreye duyarlı bir dönüşüm

Bunun üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti ve dünya, o dönemde Ford’un benzinle çalışan içten yanmalı motorla yaptığını Tesla’nın pilli elektrik teknolojisi ile yapıp yapamayacağını görmeyi bekliyor. Şirket, bir yandan büyük ölçekli üretim yatırımlarını artırırken diğer taraftan Ford’un kesintisiz üretim ilkesini pil fabrikalarında da uygulamak için çalışıyor. İlk etapta Tesla’nın hedefi, 2020’de yarım milyon otomobil üretimiyle Ford’un bir asır önceki üretiminin yarısının biraz altında.

Bu durum, endüstri gözlemcileri arasında anlaşılabilir bir heyecan yarattı. Nitekim son gelişmeler, bilindik yollarla yönetilebilen, ancak elektrikli arabaların CO2 salan motorlarını ortadan kaldırmak için kitlesel olarak üretilmesiyle küresel ısınmanın varoluşsal tehdidine karşı koyarak yeniden dirilen bir endüstriye işaret ediyor. Fakat bir sorun var.

Benzinle çalışan arabalara sahip olmanın bir yönü, otomobil endüstrisinin tarihinin birçok açıdan aslında petrolün hikâyesi olmasıdır. (…) Ford’un atılımları, birkaç yıl öncesinde başlayan ulusal ölçekte büyük bir petrol patlamasının ardından gerçekleşti. 1901’de Teksas, Beaumont’daki Spindletop sahasında petrolün bulunmasının ardından ABD, hızla dünyanın en büyük petrol üreticisi haline geldi. (…) Henry Ford’un başarısının habercisi, 1870’te Standard Oil’i kuran J.D. Rockefeller’ın zenginliğiydi.

Otomobil endüstrisi, ham petrolden elde edilen benzine duyulan ihtiyaçla eşzamanlı olarak genişledi. Ancak ABD’nin dışında sahaların açılmasıyla petrol, jeopolitik bir referans noktası haline geldi ve sayısız savaş, istila, darbe, rüşvet ve el altından yapılan manipülasyonlara konu oldu. Petrolün hikâyesi, Alaska’da 1989’da meydana gelen Exxon Valdez sızıntısı gibi tankerlerin neden olduğu kazalardan BP’nin 2010’da Meksika Körfezi’ndeki Deepwater Horizon sızıntısı gibi petrol sondaj kulesinin neden olduğu felaketlere, bir dökülme felaketidir. Gezegeni ısıtan araçlara yakıt olması da petrolün şöhretine bir başka darbedir.

Kaynaklara sahip olmak bazıları için büyük talihsizlik

Petrol ve yarattığı sömürü, ilerlemeyle ilişkili teknolojilerin, toprakları üzerinde kritik kaynaklara sahip olacak kadar şanssız yerli halkların nasıl en acımasız şekilde istismar edilebileceğini gösteriyor. ABD, Oklahoma’da, bölgesel düzenlemeleri petrol üzerinde hak sahibi olmalarını sağlayan Osage Kabilesi üyelerinin (Kansas’taki rezervleri zorla alıkonuldu) petrol satışı, 20 yılda bir dizi cinayete dönüştü. 1921’den itibaren de beş yıllık bir ‘terör saltanatı’ ile zirveye ulaştı. Kaynak yönetimini Federal hükümete devretmeleri ancak 2011 yılında mümkün oldu.

Ancak yerli halkların sömürülmesine dair en çarpıcı örnek, otomobil endüstrisinin genişlemeye başlamasıyla büyüyen pazara kırmızı kauçuk olarak bilinen şeyi sağlamak için Kongo’da gerçekleşti. Kongo Bağımsız Devleti 1885 yılında Belçika Kralı II. Leopold tarafından kuruldu. Leopold’un özel ordusu tarafından desteklenen (Bağımsız Devlet onun kişisel mülküydü) Avrupalı maceracılar Kongoluları fildişi toplama işinden yabani kauçuk ağacı yetiştirmeleri için ormanlara sürdü. Belçika hükümeti 1908’de kontrolü ele aldı, ancak 1920 itibarıyla Kongo nüfusunun yarısının hastalık, kıtlık ve katliam nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Kongoluların acıları ile havalı lastiklerin ve vulkanize kauçuğun ortaya çıkmasına yol açan buluş ruhu arasında doğrudan bir bağlantı yok. Ancak seri üretimleri için kauçuğa ihtiyaç duyan iç ve dış lastikler, hortumlar, yağmurluklar ve eldivenler bu tatsız mirasın bir parçasıdır.

Geleceğe dönüş

Ve tarih tekerrür ediyor. Elektrikli otomobil dünyayı CO2 ve petrol sızıntılarından kurtarmayı vaat ederken, yeni pil teknolojileri lityum, kobalt ve nikel gibi kritik malzemeler üzerine inşa ediliyor.”

Yazar, bu yeni bağımlılıkların, petrol ve kauçuğun endüstriyel sömürüsüyle ortaya çıkanlara önemli ölçüde benzeyen yeni siyasi gerilim ve çevresel bozulma noktaları anlamına geldiğini belirtiyor: “Elektrikli otomobil üretimini sağlamak için kritik malzemelere olan talep, şimdiden arzın karşısına dikilmiş durumda. Elon Musk, Eylül 2020’de hissedarlara bir dizi ilerlemeyi duyurduğu Tesla Pil Günü Etkinliği’ni düzenledi. Bir haftadan biraz daha uzun bir süre sonra Başkan Donald Trump, Amerika’nın, birçoğu elektronik ürünler için gerekli olan nadir toprak minerallerinin ithalatına bağımlılığının ulusal acil durum olduğunu ilan eden bir kararname imzaladı. Lityum işleme ve lityum iyon pillerdeki hakimiyetiyle ABD’deki elektrikli otomobil üretiminin ayrılmaz bir parçası haline gelen Çin, yabancı bir düşman olarak tanımlanıyor. Lityum için alternatif kaynak ise siyasi kargaşa içinde olan Bolivya. Dünyanın en önemli lityum rezervlerine sahip olan Bolivya, şu anda ‘beyaz petrol’ olarak adlandırılan madene erişim için başlatılan uluslararası mücadelenin odak noktası haline gelebilir.”

Coffey, Kongoluların emeğinin güvensiz ve kirli madenlerde kobalt çıkarma operasyonlarında kullanıldığını ve Uluslararası Af Örgütü raporlarına göre ülkede yaygın çocuk işçiliğinin yanı sıra tespit edilen çok sayıda istismarın olduğunu vurguluyor.

Kıt kaynaklar üzerinde baskı

“Dunlop lastiği ve su geçirmeyen yağmurlukta yapılan iyileştirmelerin kauçuk için yeni bir talep yaratması gibi, akıllı telefon ve kişisel bilgisayar da kobalt için talep yaratıyor. Kongo, dünyadaki kobalt tüketiminin yüzde 60’ından fazlasını karşılıyor. Elektrikli araba da bunun bir parçası. Birkaç yıldır kobaltın aşamalı olarak kaldırılacağı dile getirilse de bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve ne kadar hızlı olacağı henüz belli değil.

Seri otomobil üretimini desteklemek için gerekli madencilik faaliyetleri, kıt toprak ve su kaynaklarını kaçınılmaz olarak olumsuz etkileyecek, yönünü değiştirecek ve kirletecektir. Bolivya, dış baskılar veya müdahale olmaksızın halkın kendi kaynaklarını kontrol etme özgürlüğü bakımından takip edilmesi gereken bir örnektir.

Herkes için otomobil

Tarihten alınacak başka dersler de var. Benzinin görkemli günlerinin bir başka önemli ismi olan Alfred Sloan, 1920’lerde General Motors’taki ekibiyle birlikte Ford’un iş modelini geliştirmeye çalışıyordu. Yönetilmesi gereken, kitlesel pazara sahip Chevrolet’den lüks Cadillac modellerine kadar her biri kendine özgü fiyatlandırma noktaları olan beş marka vardı. Ford, arabaları mütevazı alıcılar için erişilebilir hale getirerek dünyayı değiştirmeyi amaçlarken Sloan’ın amacı arabaları ‘her bütçeye ve amaca’ uygun hale getirmekti.

Bu yaklaşım başarılı oldu ama Amerika’nın, en son satın alınandan daha büyük ve daha iyi bir arabaya sahip olma hırsını da besledi. İnanması güç olabilir ancak ABD’deki ilk ticari otomobil üreticileri, arabalarını, Avrupalı meslektaşlarından daha mütevazı çizgilerle tasarlamışlardı. Ancak bol bulunan ve ucuza satılan benzin, çamurlu yolları iyileştirmeye yönelik kamu yatırımları ile birleşince büyük arabaları elverişli hale getirdi. OPEC petrol konsorsiyumunun 1970’lerde yaptığı fiyat artışları nedeniyle pek çok kişi küçük otomobiller için parlak bir gelecek öngörmeye başlamıştı. Ancak petrol fiyatları yeniden düşünce mükemmel büyük otomobil arayışı devam etti. Yakıt ekonomisinin peşindeki Amerikalılara daha küçük arabalar satarak işe başlayan Japon üreticiler de sonrasında arabalarını büyüttüler. Ford ve General Motors ise pahalı ve büyük SUV’ler için pazarı büyük ölçüde genişleterek bu yeni rekabete uyum sağladı.

Mecvut sorun, Tesla’nın kitlelere yönelik bir elektrikli otomobil konusunda başarılı olup olmayacağına dair bahisler devam ederken, oyunda hissesi olan hemen her otomobil üreticisinin, daha büyük arabalar, spor arabalar ve lüks arabalar için elektrikli pil tasarımı üzerinde çalışması. Bu, metal madenciliği üzerindeki baskıyı artıracaktır.

Gizli bağımlılıklar

Tesla dahil birçok teknoloji odaklı üretim şirketi, kaynak temini ve tedarik zincirlerini yeniden geliştiriyor. Ford ve Sloan, uygarlığa çığır açan bir katkı olarak gördükleri şeylerin çevresel ve jeopolitik dezavantajlarını öngöremezlerdi. Ancak tarih, bu tür beklenmedik sonuçları ortaya çıkardığı için önemlidir.

Sadece petrole bağımlı teknolojiye bakıldığında, elektrikli otomobil daha yeşil ve daha adil bir gelecek sunuyor. Kendi bağımlılıklarının gerçekleri değerlendirildiğinde ise durum hiç de öyle değil.”

Bu yazı ilk kez 3 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Elektrikli otomobillerin gerçek maliyeti ne olabilir?

Elektrikli araçlar, iklim krizi ile mücadelede çok önemli bir alternatif sunuyor. Ancak madalyonun öteki yüzünde, petrol endüstrisinde olduğu gibi doğa ve insan sömürüsü var.

İklim krizinin etkisini giderek artan biçimde hissettirdiği günümüzde, küresel ısınmanın en önemli nedeni olan karbon salınımının artışında içten yanmalı motorla çalışan araçların etkisi büyük. Leeds Üniversitesi İşletme Okulu’nda küresel araba endüstrisi üzerine araştırmalar yapan Dan Coffey, History Today’de yayımlanan yazısında elektrikli arabaların karbon salınımı meselesinde gidişatı tersine çevirebileceğini ancak bunun tıpkı petrol endüstrisinde yaşananlar gibi çevre ve insan emeği üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini anlatıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Şu anda olağanüstü bir değişim dönemiyle karşı karşıya olan küresel otomobil endüstrisinde, tarihin tekerrür edeceğine dair bir görüş giderek güçleniyor. Elektrik devrimi, mobilite dünyasını dönüştürmenin eşiğinde. Ancak Elon Musk’ın ABD merkezli Tesla’sı gibi şirketler, en son teknolojileri kullanırken ve geliştirirken Henry Ford ve Alfred Sloan’ın aşina olduğu denenmiş ve güvenilir iş modellerine yöneliyorlar.

Bu pek de şaşırtıcı değil. Zira otomotiv tarihinde, Ford’un Detroit’teki devasa Highland Park fabrikasının hareketli montaj hatlarında üretilen motorlu Model T arabasından daha tanımlayıcı bir görüntü hayal etmek zor. Ford, üretimini,1913’te otomobil montajının temeli haline gelen ve mekanik olarak güçlendirilmiş konveyör bandıyla temsil edilen sürekli bir akış olarak düzenlemişti. Bu sistem, dünyanın dört bir yanındaki şirketler tarafından kopyalandı. Asıl mesele, Ford’un elde ettiği üretim kapasitesiydi. 1920’de, sadece bir yılda 1 milyon otomobil üreterek ardı ardına rekor kırdı.

Çevreye duyarlı bir dönüşüm

Bunun üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti ve dünya, o dönemde Ford’un benzinle çalışan içten yanmalı motorla yaptığını Tesla’nın pilli elektrik teknolojisi ile yapıp yapamayacağını görmeyi bekliyor. Şirket, bir yandan büyük ölçekli üretim yatırımlarını artırırken diğer taraftan Ford’un kesintisiz üretim ilkesini pil fabrikalarında da uygulamak için çalışıyor. İlk etapta Tesla’nın hedefi, 2020’de yarım milyon otomobil üretimiyle Ford’un bir asır önceki üretiminin yarısının biraz altında.

Bu durum, endüstri gözlemcileri arasında anlaşılabilir bir heyecan yarattı. Nitekim son gelişmeler, bilindik yollarla yönetilebilen, ancak elektrikli arabaların CO2 salan motorlarını ortadan kaldırmak için kitlesel olarak üretilmesiyle küresel ısınmanın varoluşsal tehdidine karşı koyarak yeniden dirilen bir endüstriye işaret ediyor. Fakat bir sorun var.

Benzinle çalışan arabalara sahip olmanın bir yönü, otomobil endüstrisinin tarihinin birçok açıdan aslında petrolün hikâyesi olmasıdır. (…) Ford’un atılımları, birkaç yıl öncesinde başlayan ulusal ölçekte büyük bir petrol patlamasının ardından gerçekleşti. 1901’de Teksas, Beaumont’daki Spindletop sahasında petrolün bulunmasının ardından ABD, hızla dünyanın en büyük petrol üreticisi haline geldi. (…) Henry Ford’un başarısının habercisi, 1870’te Standard Oil’i kuran J.D. Rockefeller’ın zenginliğiydi.

Otomobil endüstrisi, ham petrolden elde edilen benzine duyulan ihtiyaçla eşzamanlı olarak genişledi. Ancak ABD’nin dışında sahaların açılmasıyla petrol, jeopolitik bir referans noktası haline geldi ve sayısız savaş, istila, darbe, rüşvet ve el altından yapılan manipülasyonlara konu oldu. Petrolün hikâyesi, Alaska’da 1989’da meydana gelen Exxon Valdez sızıntısı gibi tankerlerin neden olduğu kazalardan BP’nin 2010’da Meksika Körfezi’ndeki Deepwater Horizon sızıntısı gibi petrol sondaj kulesinin neden olduğu felaketlere, bir dökülme felaketidir. Gezegeni ısıtan araçlara yakıt olması da petrolün şöhretine bir başka darbedir.

Kaynaklara sahip olmak bazıları için büyük talihsizlik

Petrol ve yarattığı sömürü, ilerlemeyle ilişkili teknolojilerin, toprakları üzerinde kritik kaynaklara sahip olacak kadar şanssız yerli halkların nasıl en acımasız şekilde istismar edilebileceğini gösteriyor. ABD, Oklahoma’da, bölgesel düzenlemeleri petrol üzerinde hak sahibi olmalarını sağlayan Osage Kabilesi üyelerinin (Kansas’taki rezervleri zorla alıkonuldu) petrol satışı, 20 yılda bir dizi cinayete dönüştü. 1921’den itibaren de beş yıllık bir ‘terör saltanatı’ ile zirveye ulaştı. Kaynak yönetimini Federal hükümete devretmeleri ancak 2011 yılında mümkün oldu.

Ancak yerli halkların sömürülmesine dair en çarpıcı örnek, otomobil endüstrisinin genişlemeye başlamasıyla büyüyen pazara kırmızı kauçuk olarak bilinen şeyi sağlamak için Kongo’da gerçekleşti. Kongo Bağımsız Devleti 1885 yılında Belçika Kralı II. Leopold tarafından kuruldu. Leopold’un özel ordusu tarafından desteklenen (Bağımsız Devlet onun kişisel mülküydü) Avrupalı maceracılar Kongoluları fildişi toplama işinden yabani kauçuk ağacı yetiştirmeleri için ormanlara sürdü. Belçika hükümeti 1908’de kontrolü ele aldı, ancak 1920 itibarıyla Kongo nüfusunun yarısının hastalık, kıtlık ve katliam nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Kongoluların acıları ile havalı lastiklerin ve vulkanize kauçuğun ortaya çıkmasına yol açan buluş ruhu arasında doğrudan bir bağlantı yok. Ancak seri üretimleri için kauçuğa ihtiyaç duyan iç ve dış lastikler, hortumlar, yağmurluklar ve eldivenler bu tatsız mirasın bir parçasıdır.

Geleceğe dönüş

Ve tarih tekerrür ediyor. Elektrikli otomobil dünyayı CO2 ve petrol sızıntılarından kurtarmayı vaat ederken, yeni pil teknolojileri lityum, kobalt ve nikel gibi kritik malzemeler üzerine inşa ediliyor.”

Yazar, bu yeni bağımlılıkların, petrol ve kauçuğun endüstriyel sömürüsüyle ortaya çıkanlara önemli ölçüde benzeyen yeni siyasi gerilim ve çevresel bozulma noktaları anlamına geldiğini belirtiyor: “Elektrikli otomobil üretimini sağlamak için kritik malzemelere olan talep, şimdiden arzın karşısına dikilmiş durumda. Elon Musk, Eylül 2020’de hissedarlara bir dizi ilerlemeyi duyurduğu Tesla Pil Günü Etkinliği’ni düzenledi. Bir haftadan biraz daha uzun bir süre sonra Başkan Donald Trump, Amerika’nın, birçoğu elektronik ürünler için gerekli olan nadir toprak minerallerinin ithalatına bağımlılığının ulusal acil durum olduğunu ilan eden bir kararname imzaladı. Lityum işleme ve lityum iyon pillerdeki hakimiyetiyle ABD’deki elektrikli otomobil üretiminin ayrılmaz bir parçası haline gelen Çin, yabancı bir düşman olarak tanımlanıyor. Lityum için alternatif kaynak ise siyasi kargaşa içinde olan Bolivya. Dünyanın en önemli lityum rezervlerine sahip olan Bolivya, şu anda ‘beyaz petrol’ olarak adlandırılan madene erişim için başlatılan uluslararası mücadelenin odak noktası haline gelebilir.”

Coffey, Kongoluların emeğinin güvensiz ve kirli madenlerde kobalt çıkarma operasyonlarında kullanıldığını ve Uluslararası Af Örgütü raporlarına göre ülkede yaygın çocuk işçiliğinin yanı sıra tespit edilen çok sayıda istismarın olduğunu vurguluyor.

Kıt kaynaklar üzerinde baskı

“Dunlop lastiği ve su geçirmeyen yağmurlukta yapılan iyileştirmelerin kauçuk için yeni bir talep yaratması gibi, akıllı telefon ve kişisel bilgisayar da kobalt için talep yaratıyor. Kongo, dünyadaki kobalt tüketiminin yüzde 60’ından fazlasını karşılıyor. Elektrikli araba da bunun bir parçası. Birkaç yıldır kobaltın aşamalı olarak kaldırılacağı dile getirilse de bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve ne kadar hızlı olacağı henüz belli değil.

Seri otomobil üretimini desteklemek için gerekli madencilik faaliyetleri, kıt toprak ve su kaynaklarını kaçınılmaz olarak olumsuz etkileyecek, yönünü değiştirecek ve kirletecektir. Bolivya, dış baskılar veya müdahale olmaksızın halkın kendi kaynaklarını kontrol etme özgürlüğü bakımından takip edilmesi gereken bir örnektir.

Herkes için otomobil

Tarihten alınacak başka dersler de var. Benzinin görkemli günlerinin bir başka önemli ismi olan Alfred Sloan, 1920’lerde General Motors’taki ekibiyle birlikte Ford’un iş modelini geliştirmeye çalışıyordu. Yönetilmesi gereken, kitlesel pazara sahip Chevrolet’den lüks Cadillac modellerine kadar her biri kendine özgü fiyatlandırma noktaları olan beş marka vardı. Ford, arabaları mütevazı alıcılar için erişilebilir hale getirerek dünyayı değiştirmeyi amaçlarken Sloan’ın amacı arabaları ‘her bütçeye ve amaca’ uygun hale getirmekti.

Bu yaklaşım başarılı oldu ama Amerika’nın, en son satın alınandan daha büyük ve daha iyi bir arabaya sahip olma hırsını da besledi. İnanması güç olabilir ancak ABD’deki ilk ticari otomobil üreticileri, arabalarını, Avrupalı meslektaşlarından daha mütevazı çizgilerle tasarlamışlardı. Ancak bol bulunan ve ucuza satılan benzin, çamurlu yolları iyileştirmeye yönelik kamu yatırımları ile birleşince büyük arabaları elverişli hale getirdi. OPEC petrol konsorsiyumunun 1970’lerde yaptığı fiyat artışları nedeniyle pek çok kişi küçük otomobiller için parlak bir gelecek öngörmeye başlamıştı. Ancak petrol fiyatları yeniden düşünce mükemmel büyük otomobil arayışı devam etti. Yakıt ekonomisinin peşindeki Amerikalılara daha küçük arabalar satarak işe başlayan Japon üreticiler de sonrasında arabalarını büyüttüler. Ford ve General Motors ise pahalı ve büyük SUV’ler için pazarı büyük ölçüde genişleterek bu yeni rekabete uyum sağladı.

Mecvut sorun, Tesla’nın kitlelere yönelik bir elektrikli otomobil konusunda başarılı olup olmayacağına dair bahisler devam ederken, oyunda hissesi olan hemen her otomobil üreticisinin, daha büyük arabalar, spor arabalar ve lüks arabalar için elektrikli pil tasarımı üzerinde çalışması. Bu, metal madenciliği üzerindeki baskıyı artıracaktır.

Gizli bağımlılıklar

Tesla dahil birçok teknoloji odaklı üretim şirketi, kaynak temini ve tedarik zincirlerini yeniden geliştiriyor. Ford ve Sloan, uygarlığa çığır açan bir katkı olarak gördükleri şeylerin çevresel ve jeopolitik dezavantajlarını öngöremezlerdi. Ancak tarih, bu tür beklenmedik sonuçları ortaya çıkardığı için önemlidir.

Sadece petrole bağımlı teknolojiye bakıldığında, elektrikli otomobil daha yeşil ve daha adil bir gelecek sunuyor. Kendi bağımlılıklarının gerçekleri değerlendirildiğinde ise durum hiç de öyle değil.”

Bu yazı ilk kez 3 Mart 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x