Türkiye’den Ay’a gidilebilir mi?

Ay’a insan göndermek neden önemli ve tekrar gündemde? Büyük ve küçük oyuncuların farklılaşan amaçları neler? Türkiye’de üretilmiş bir uydu ile Ay’a gitmek ve bilimsel veri toplamak mümkün mü? Uzay çalışmalarında Türkiye’nin sorması gereken asıl soru ne? Uydu mühendisi Dr. Egemen İmre yazdı.

Son dönemde Ay ve Mars çalışmaları hız kazandı. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) 2024’te Ay’a tekrar astronot göndermek için Artemis Programı’nı başlatmıştı. ABD son aylarda ise yaptığı açıklamalarla, Ay’da uzun süreli varlık göstermek için kuracağı üslerle Ay kaynaklarından istifade etmeyi ve rakiplerinin önünü kesmek için “güvenli bölgeler” oluşturmayı hedeflediğini açıkladı. Rusya ve Çin ise bu gelişmelere tepkili.

Aslına bakılırsa Ay görevlerinin raftan indirilmesi pek yeni bir gelişme değil. ABD ve Avrupa Uzay Ajansı öncülüğünde bir iş birliği olan Lunar Orbital Platform-Gateway Projesi[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Lunar_Gateway https://www.nasa.gov/topics/moon-to-mars/lunar-gateway[/efn_note] ile Dünya yörüngesindeki Uluslararası Uzay İstasyonu’na benzer ama daha küçük bir insanlı ve uzun süreli üssü Ay yörüngesine kurmak hedefleniyor. Bu sayede hem Ay’a ekipman ve insan transferi kolaylaşacak, hem de Mars’a bir sıçrama tahtası oluşturulacak.[efn_note]https://www.nasa.gov/topics/moon-to-mars[/efn_note] Her ne kadar Ay ve Mars projelerinin takvimi ve gerçekçiliği ile ilgili birçok uzman şüphe belirtse de, artık Ay ve Mars görevlerine ilişkin planlar ve bütçeler, bu projeleri hayata geçirmeye çalışan şirketlerin ve ilgili karar alıcıların gündeminde.

Uzay alanının büyük oyuncularında bu gelişmeler yaşanırken, diğer oyuncular da Ay ve Mars görevlerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çin’in uzun yıllardır başarıyla ilerleyen bir Ay programı bulunuyor.[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Chinese_Lunar_Exploration_Program[/efn_note] Hindistan’ın geçmişteki Ay görevlerinin[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Chandrayaan-2[/efn_note] yanı sıra Mars yörüngesindeki uydusu[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Mars_Orbiter_Mission[/efn_note] yakında 6. yılını dolduracak. Bir anlamda daha küçük oyunculardan İsrail Ay’a inmek için başarısız da olsa bir deney yaptı,[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Beresheet[/efn_note] daha yenilerden Birleşik Arap Emirlikleri ise ürettiği uyduyu çok yakında Mars’a göndermeyi düşünüyor.[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Hope_Mars_Mission[/efn_note]

Ay’a uydu göndermek neden önemli?

Peki, neden Ay’a uydu göndermek ya da inmek bu kadar önemli? İlk akla gelen sebepler görece soyut: Bu uğurda elde edilecek teknolojik gelişim, Ay’ı (ve buradan hareketle Dünya’yı) daha yakından tanıyarak bilimsel bilgimizi arttırmayı sağlayabilir, ülkenin uluslararası prestijinin yanı sıra ve kamuoyunda uzay çalışmalarına yönelik ilginin de çoğalmasının kapılarını açabilir.

Bu çalışmaların uzun erimli de olsa somut bir tarafı da var. Ay görevleri için geliştirilen teknolojiler ileride Mars’a gidiş, buradaki ortamı daha iyi tanıma ve hatta orada yaşam için kullanılacak. Elbette Ay’a kalıcı bir insan kolonisi de kurulması gündemde. Ve tabii, Ay madenciliği gibi pek dillendirilmese de birçok şirketin harıl harıl çalıştığı alanlar da var.

Tüm bunları olurken, “Türkiye’den Ay’a gitmek mümkün mü?” sorusu da hemen akla geliyor. Ama öncelikle soruyu “Türkiye’de üretilmiş bir uydu ile Ay’a gitmek ve bilimsel veri toplamak mümkün mü?” diye sormak gerekiyor. Yanıt ise kesinlikle evet. Şu anda yürütülmekte olan Turksat 6A projesi, yerli bir uydu tasarımı ve büyük ölçüde yerli modülleri içeriyor. Bu tasarım, bir miktar değişiklikle Ay yörüngesinde çalışmak üzere güncellenebilir. Elbette öğrenilmesi gereken konular var, ama Türkiye’de uzay teknolojilerindeki gelişim bunun için yeterli.

Ay’da elden edilen veriler neye yarar?

Ay’a varmak kadar önemli olan diğer konu, Ay yörüngesinde neler yapılacağı. Zira böyle bir bilimsel görevin ne olacağı, hangi verilerin toplanacağı ve bu verilerin kim tarafından nasıl kullanılacağı bir soru işareti. Bu durum teknolojiden ziyade, Türk Uzay Ajansı’nın görevi olarak değerlendirilebilecek; akademi, kamu, sanayi ve sivil alanda bir iş birliği ve paylaşım problemi.

Sivil uzay çalışmalarında yol almış bir örneğe yakından bakmak bize yardımcı olabilir. Avrupa Uzay Ajansı’nı (European Space Agency – ESA) ele alalım. ESA “uzayda trafik ve güvenlik”, “Atmosferi, okyanusları, karaları daha yakından tanımak” gibi birkaç temel alanı, bilimsel komitelerin çalışmaları ışığında öncelikli olarak belirlemiş durumda. Bu alanlarda daha fazla veri elde edilmesi için hangi verilerin ne sıklıkta ve hangi kalitede toplanabileceğine dair hem uydu fizibilite çalışmaları hem de kritik teknolojilerin denenmesi ve geliştirilmesi özel şirketler ve bazen de araştırma kurumları eliyle gerçekleştiriliyor. Bu gelişmeler, akademi, devletlerin uzay ajansları ve şirketlerin de katılımıyla düzenli olarak değerlendiriliyor ve bir sonraki adım belirleniyor.

Ulusal uzay ajansları da ESA ile benzer dinamiklere sahip, kendileri teknoloji geliştirmeyen, ancak bütçenin kullanılması için projeleri geliştiren ve yürüten, test tesisleri gibi ortak kullanım alanlarına sahip, özerk kamu kuruluşları. Örneğin Birleşik Krallık Uzay Ajansı’nın bütçesi 400 milyon sterlin ve personel sayısı da yaklaşık 200.

Ay’a gitmek mi zor inmek mi?

Ay’a gitmek deyince birçoklarının aklına Ay yörüngesi değil, Türkiye’de üretilmiş robotik bir keşif aracıyla da olsa inmek (“lander”), dolanmak (“rover”) ve bir anlamda “bayrak dikmek” geliyor. İşin bu kısmı çok daha zor, zira Ay’a iniş bambaşka bir teknolojik problem ve başaranların sayısı da çok az. Soğuk Savaş sırasında Ay’a inen Sovyet ve ABD görevlerinin yanı sıra son 10 yılda Çin, Hindistan ve İsrail’e ait araçlar Ay’a inmeyi denediler. Bunlardan sadece Çin iki araçla başarılı olurken Hindistan ve İsrail’in denemeleri başarısız oldu.

Türkiye’deki teknoloji bu riskli görevi denemek için de yeterli. Hâlihazırda gelişmiş ve birçok modülü yakında uzayda deneyecek kapasitede bir uydu teknolojisi ile uydu tasarım, üretim, test ve yörüngede işletme deneyimi mevcut. Ay yörüngesine giriş ve Ay’ın zorlu kütle çekim alanında istenilen yörüngede kalabilme, iniş bölgesini belirleme ve saatte 6000 km hızla yörüngede giderken kısa bir süre içinde yavaşlayıp Ay yüzeyine yumuşak iniş yapabilme gibi konularda ise bilgi kazanılması gerekli.

Havacılık ve uzay alanındaki çalışmalar, siyaset dilinde bir başarı hedefi olarak sıkça dile getirilse de bu konunun karar alıcıların öncelikler listesinde hangi sırada olduğunu veyahut böylesine riskli bir görev için ne kadar istekli olunduğunu kestirmek güç. Türkiye’nin Uzay Yol Haritası da Ajans tarafından henüz yayınlanmadığı için bu konudaki planlamaları merakla bekliyoruz.

Türkiye’nin olası Ay görevi için yeterli insan kaynağı var mı?

Bu tür zorlu görevler için teknolojinin yanı sıra bu alanda uzmanlaşmış insan kaynağı da kritik önem taşıyor. Şu anda Türkiye’de uydu teknolojileri alanında çalışan birkaç yüz kişi var, ancak bu kişilerin çoğu halihazırda yürütülmekte olan projelerle meşgul. Çalışanların çoğu yakın mühendislik branşlarından gelip iş üstünde uzay alanını öğreniyorlar. Bu sayıyı kalifiye elemanlarla arttırmak da kısa vadede zor, zira uzay alanını bilen akademisyenlerin sayısı son derece az. Uzay Ajansı’nı bekleyen öncelikli konulardan biri de, temelleri atılmış olan bu insan gücünü Uzay Yol Haritası’na uygun bir şekilde orta ve uzun vadede genişletmek olacak.

Bu tür geniş kapsamlı projeleri ve sonuçta ortaya çıkan verileri uluslararası işbirlikleri ile değerlendirmek de mümkün. Örneğin Avrupa Uzay Ajansı proje finansmanı, iş paylaşımı ve verilerin sunulması konusunda her zaman çok verimli olmasa da çalışan bir model sunuyor. Yine Türk Uzay Ajansı öncülüğünde ulusal ve uluslararası bir kapsamda, “Ay’da merak ettiğiniz ne var ve bunu ölçmek için size nasıl yardımcı olabiliriz” sorusunu araştırmacılara yöneltecek çalıştaylar düzenlemek ve bunu proje fizibilite çalışmaları ile paralel bir şekilde gerçekleştirmek bu konuda ilk adım olabilir. Bunun diğer bir boyutu da elbette tüm dünyada gündeme gelen Ay görevlerine Türkiye’de üretilmiş ekipmanlarla dahil olmak ve böylece üretilen verilere de erişmek.

Türkiye’den uydu fırlatmak mümkün mü?

Ay’a gitmekten söz ederken yanıtlanması gereken önemli bir diğer soru da şu: “Ay’a Türkiye’den yapılan bir fırlatma ile gidilebilir mi?”

Türkiye’nin coğrafi konumu ancak belli yörüngelere ve bunu da tam olarak optimal olmayan koşullarda yapmaya izin veriyor. Örneğin Fransız Guyanası’ndaki Kourou Fırlatma Üssü ekvatora yakınlığı ve okyanusa kıyı olması nedeniyle hem Türksat’lar gibi yersabit yörüngedeki haberleşme uydularının hem de Göktürk’ler gibi yer gözlem uydularının fırlatmalarına ev sahipliği yapabiliyor. Böylece fırlatıcıların ilk ve ikinci kademeleri insanlara zarar vermeden ve güvenli bir şekilde okyanusa düşüyor. Ancak Türkiye’nin ekvatordan uzak olması ve yoğun yerleşim olan bir coğrafya ile çevrili olması nedeniyle fırlatmanın teknik ve yasal kısıtlamaları var.

Öte yandan, son birkaç yıldır hem Roketsan hem de DeltaV şirketleri tarafından yerli bir fırlatıcı geliştirebilmek ve kademeli olarak artan büyüklüklerde uyduları yörüngeye yerleştirebilmek için yürütülen çalışmalar da var. Böylece Türksat benzeri haberleşme uyduları değilse de Göktürk benzeri yer gözlem uydularının yerli imkanlarla fırlatılması önümüzdeki 5 ila 10 yıllık süreçte mümkün olacak gibi görünüyor. Ancak Ay’a yapılacak bir fırlatma çok daha yüksek bir kapasitede bir fırlatıcı gerektireceği için, kısa vadede bu durum pek mümkün görünmüyor. Bununla birlikte, fırlatma sektörünün gitgide ticarileşmesi ve Ay’a yapılacak fırlatmalarda “ikincil fırlatma” imkanlarının artmasını öngörmek mümkün. Diğer bir deyişle Ay’a veya üst yörüngelere gidecek, gitgide artan sayıdaki görevlerdeki ek fırlatma kapasitesinin düşük ücretlerle kullanılabilmesi sayesinde belki de Türkiye’den Ay’a ilk görev için “yerli ve milli bir fırlatıcı” o kadar önemli olmayacak.

Özetle, Türkiye’den Ay’a ilk görev ne zaman yapılabilir sorusunun yanıtı, aslında “neden ve nasıl gitmeliyiz?” sorusunun yanıtına bağlı. Hindistan’ın Chandrayaan-2 görevinin 141 milyon dolarlık ve İsrail’in Bereşit görevinin 100 milyon dolarlık bütçesi yüksek görünebilir, ancak mali kaynaklar ve teknoloji bir anlamda işin kolay kısmı; gerekli politik irade ile sanayi, akademi ve kamu iş birliği oluştuğunda Türkiye’nin Ay’a gidişi için gerekli şartlar da olgunlaşmış olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Haziran 2020’de yayımlanmıştır.

Egemen İmre
Egemen İmre
Egemen İmre - Uydu Mühendisi. Uçaklara çok meraklı olduğu için girdiği ODTÜ Havacılık Mühendisliği Bölümü'nden 2001 yılında mezun oldu. Bugünkü adıyla TÜBİTAK UZAY'ın Bilsat Uydu Projesi kapsamında yüksek lisans programı için Surrey Üniversitesi'ne gönderildi, böylece kariyerinin uçaklarla ilgili kısmı başlamadan bitti. Surrey'de yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Yörünge Mekaniği alanında tamamladıktan sonra 2006 yılında TÜBİTAK UZAY'da çalışmaya başladı. Türkiye'de tasarlanan ve üretilen yer gözlem uyduları olan RASAT ve GÖKTÜRK-2 projelerinin tasarım ve analiz çalışmaları ile fırlatma, devreye alma ve operasyonlarında ne iş olsa yaptı. İMECE Uydusu'nun tasarımında görev aldı. 2018 yılından beri Almanya'da özel bir şirkette Avrupa Uzay Ajansı'nın yeni nesil uydularının öntasarım ve fizibilite çalışmalarında görev alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türkiye’den Ay’a gidilebilir mi?

Ay’a insan göndermek neden önemli ve tekrar gündemde? Büyük ve küçük oyuncuların farklılaşan amaçları neler? Türkiye’de üretilmiş bir uydu ile Ay’a gitmek ve bilimsel veri toplamak mümkün mü? Uzay çalışmalarında Türkiye’nin sorması gereken asıl soru ne? Uydu mühendisi Dr. Egemen İmre yazdı.

Son dönemde Ay ve Mars çalışmaları hız kazandı. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) 2024’te Ay’a tekrar astronot göndermek için Artemis Programı’nı başlatmıştı. ABD son aylarda ise yaptığı açıklamalarla, Ay’da uzun süreli varlık göstermek için kuracağı üslerle Ay kaynaklarından istifade etmeyi ve rakiplerinin önünü kesmek için “güvenli bölgeler” oluşturmayı hedeflediğini açıkladı. Rusya ve Çin ise bu gelişmelere tepkili.

Aslına bakılırsa Ay görevlerinin raftan indirilmesi pek yeni bir gelişme değil. ABD ve Avrupa Uzay Ajansı öncülüğünde bir iş birliği olan Lunar Orbital Platform-Gateway Projesi[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Lunar_Gateway https://www.nasa.gov/topics/moon-to-mars/lunar-gateway[/efn_note] ile Dünya yörüngesindeki Uluslararası Uzay İstasyonu’na benzer ama daha küçük bir insanlı ve uzun süreli üssü Ay yörüngesine kurmak hedefleniyor. Bu sayede hem Ay’a ekipman ve insan transferi kolaylaşacak, hem de Mars’a bir sıçrama tahtası oluşturulacak.[efn_note]https://www.nasa.gov/topics/moon-to-mars[/efn_note] Her ne kadar Ay ve Mars projelerinin takvimi ve gerçekçiliği ile ilgili birçok uzman şüphe belirtse de, artık Ay ve Mars görevlerine ilişkin planlar ve bütçeler, bu projeleri hayata geçirmeye çalışan şirketlerin ve ilgili karar alıcıların gündeminde.

Uzay alanının büyük oyuncularında bu gelişmeler yaşanırken, diğer oyuncular da Ay ve Mars görevlerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çin’in uzun yıllardır başarıyla ilerleyen bir Ay programı bulunuyor.[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Chinese_Lunar_Exploration_Program[/efn_note] Hindistan’ın geçmişteki Ay görevlerinin[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Chandrayaan-2[/efn_note] yanı sıra Mars yörüngesindeki uydusu[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Mars_Orbiter_Mission[/efn_note] yakında 6. yılını dolduracak. Bir anlamda daha küçük oyunculardan İsrail Ay’a inmek için başarısız da olsa bir deney yaptı,[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Beresheet[/efn_note] daha yenilerden Birleşik Arap Emirlikleri ise ürettiği uyduyu çok yakında Mars’a göndermeyi düşünüyor.[efn_note]https://en.wikipedia.org/wiki/Hope_Mars_Mission[/efn_note]

Ay’a uydu göndermek neden önemli?

Peki, neden Ay’a uydu göndermek ya da inmek bu kadar önemli? İlk akla gelen sebepler görece soyut: Bu uğurda elde edilecek teknolojik gelişim, Ay’ı (ve buradan hareketle Dünya’yı) daha yakından tanıyarak bilimsel bilgimizi arttırmayı sağlayabilir, ülkenin uluslararası prestijinin yanı sıra ve kamuoyunda uzay çalışmalarına yönelik ilginin de çoğalmasının kapılarını açabilir.

Bu çalışmaların uzun erimli de olsa somut bir tarafı da var. Ay görevleri için geliştirilen teknolojiler ileride Mars’a gidiş, buradaki ortamı daha iyi tanıma ve hatta orada yaşam için kullanılacak. Elbette Ay’a kalıcı bir insan kolonisi de kurulması gündemde. Ve tabii, Ay madenciliği gibi pek dillendirilmese de birçok şirketin harıl harıl çalıştığı alanlar da var.

Tüm bunları olurken, “Türkiye’den Ay’a gitmek mümkün mü?” sorusu da hemen akla geliyor. Ama öncelikle soruyu “Türkiye’de üretilmiş bir uydu ile Ay’a gitmek ve bilimsel veri toplamak mümkün mü?” diye sormak gerekiyor. Yanıt ise kesinlikle evet. Şu anda yürütülmekte olan Turksat 6A projesi, yerli bir uydu tasarımı ve büyük ölçüde yerli modülleri içeriyor. Bu tasarım, bir miktar değişiklikle Ay yörüngesinde çalışmak üzere güncellenebilir. Elbette öğrenilmesi gereken konular var, ama Türkiye’de uzay teknolojilerindeki gelişim bunun için yeterli.

Ay’da elden edilen veriler neye yarar?

Ay’a varmak kadar önemli olan diğer konu, Ay yörüngesinde neler yapılacağı. Zira böyle bir bilimsel görevin ne olacağı, hangi verilerin toplanacağı ve bu verilerin kim tarafından nasıl kullanılacağı bir soru işareti. Bu durum teknolojiden ziyade, Türk Uzay Ajansı’nın görevi olarak değerlendirilebilecek; akademi, kamu, sanayi ve sivil alanda bir iş birliği ve paylaşım problemi.

Sivil uzay çalışmalarında yol almış bir örneğe yakından bakmak bize yardımcı olabilir. Avrupa Uzay Ajansı’nı (European Space Agency – ESA) ele alalım. ESA “uzayda trafik ve güvenlik”, “Atmosferi, okyanusları, karaları daha yakından tanımak” gibi birkaç temel alanı, bilimsel komitelerin çalışmaları ışığında öncelikli olarak belirlemiş durumda. Bu alanlarda daha fazla veri elde edilmesi için hangi verilerin ne sıklıkta ve hangi kalitede toplanabileceğine dair hem uydu fizibilite çalışmaları hem de kritik teknolojilerin denenmesi ve geliştirilmesi özel şirketler ve bazen de araştırma kurumları eliyle gerçekleştiriliyor. Bu gelişmeler, akademi, devletlerin uzay ajansları ve şirketlerin de katılımıyla düzenli olarak değerlendiriliyor ve bir sonraki adım belirleniyor.

Ulusal uzay ajansları da ESA ile benzer dinamiklere sahip, kendileri teknoloji geliştirmeyen, ancak bütçenin kullanılması için projeleri geliştiren ve yürüten, test tesisleri gibi ortak kullanım alanlarına sahip, özerk kamu kuruluşları. Örneğin Birleşik Krallık Uzay Ajansı’nın bütçesi 400 milyon sterlin ve personel sayısı da yaklaşık 200.

Ay’a gitmek mi zor inmek mi?

Ay’a gitmek deyince birçoklarının aklına Ay yörüngesi değil, Türkiye’de üretilmiş robotik bir keşif aracıyla da olsa inmek (“lander”), dolanmak (“rover”) ve bir anlamda “bayrak dikmek” geliyor. İşin bu kısmı çok daha zor, zira Ay’a iniş bambaşka bir teknolojik problem ve başaranların sayısı da çok az. Soğuk Savaş sırasında Ay’a inen Sovyet ve ABD görevlerinin yanı sıra son 10 yılda Çin, Hindistan ve İsrail’e ait araçlar Ay’a inmeyi denediler. Bunlardan sadece Çin iki araçla başarılı olurken Hindistan ve İsrail’in denemeleri başarısız oldu.

Türkiye’deki teknoloji bu riskli görevi denemek için de yeterli. Hâlihazırda gelişmiş ve birçok modülü yakında uzayda deneyecek kapasitede bir uydu teknolojisi ile uydu tasarım, üretim, test ve yörüngede işletme deneyimi mevcut. Ay yörüngesine giriş ve Ay’ın zorlu kütle çekim alanında istenilen yörüngede kalabilme, iniş bölgesini belirleme ve saatte 6000 km hızla yörüngede giderken kısa bir süre içinde yavaşlayıp Ay yüzeyine yumuşak iniş yapabilme gibi konularda ise bilgi kazanılması gerekli.

Havacılık ve uzay alanındaki çalışmalar, siyaset dilinde bir başarı hedefi olarak sıkça dile getirilse de bu konunun karar alıcıların öncelikler listesinde hangi sırada olduğunu veyahut böylesine riskli bir görev için ne kadar istekli olunduğunu kestirmek güç. Türkiye’nin Uzay Yol Haritası da Ajans tarafından henüz yayınlanmadığı için bu konudaki planlamaları merakla bekliyoruz.

Türkiye’nin olası Ay görevi için yeterli insan kaynağı var mı?

Bu tür zorlu görevler için teknolojinin yanı sıra bu alanda uzmanlaşmış insan kaynağı da kritik önem taşıyor. Şu anda Türkiye’de uydu teknolojileri alanında çalışan birkaç yüz kişi var, ancak bu kişilerin çoğu halihazırda yürütülmekte olan projelerle meşgul. Çalışanların çoğu yakın mühendislik branşlarından gelip iş üstünde uzay alanını öğreniyorlar. Bu sayıyı kalifiye elemanlarla arttırmak da kısa vadede zor, zira uzay alanını bilen akademisyenlerin sayısı son derece az. Uzay Ajansı’nı bekleyen öncelikli konulardan biri de, temelleri atılmış olan bu insan gücünü Uzay Yol Haritası’na uygun bir şekilde orta ve uzun vadede genişletmek olacak.

Bu tür geniş kapsamlı projeleri ve sonuçta ortaya çıkan verileri uluslararası işbirlikleri ile değerlendirmek de mümkün. Örneğin Avrupa Uzay Ajansı proje finansmanı, iş paylaşımı ve verilerin sunulması konusunda her zaman çok verimli olmasa da çalışan bir model sunuyor. Yine Türk Uzay Ajansı öncülüğünde ulusal ve uluslararası bir kapsamda, “Ay’da merak ettiğiniz ne var ve bunu ölçmek için size nasıl yardımcı olabiliriz” sorusunu araştırmacılara yöneltecek çalıştaylar düzenlemek ve bunu proje fizibilite çalışmaları ile paralel bir şekilde gerçekleştirmek bu konuda ilk adım olabilir. Bunun diğer bir boyutu da elbette tüm dünyada gündeme gelen Ay görevlerine Türkiye’de üretilmiş ekipmanlarla dahil olmak ve böylece üretilen verilere de erişmek.

Türkiye’den uydu fırlatmak mümkün mü?

Ay’a gitmekten söz ederken yanıtlanması gereken önemli bir diğer soru da şu: “Ay’a Türkiye’den yapılan bir fırlatma ile gidilebilir mi?”

Türkiye’nin coğrafi konumu ancak belli yörüngelere ve bunu da tam olarak optimal olmayan koşullarda yapmaya izin veriyor. Örneğin Fransız Guyanası’ndaki Kourou Fırlatma Üssü ekvatora yakınlığı ve okyanusa kıyı olması nedeniyle hem Türksat’lar gibi yersabit yörüngedeki haberleşme uydularının hem de Göktürk’ler gibi yer gözlem uydularının fırlatmalarına ev sahipliği yapabiliyor. Böylece fırlatıcıların ilk ve ikinci kademeleri insanlara zarar vermeden ve güvenli bir şekilde okyanusa düşüyor. Ancak Türkiye’nin ekvatordan uzak olması ve yoğun yerleşim olan bir coğrafya ile çevrili olması nedeniyle fırlatmanın teknik ve yasal kısıtlamaları var.

Öte yandan, son birkaç yıldır hem Roketsan hem de DeltaV şirketleri tarafından yerli bir fırlatıcı geliştirebilmek ve kademeli olarak artan büyüklüklerde uyduları yörüngeye yerleştirebilmek için yürütülen çalışmalar da var. Böylece Türksat benzeri haberleşme uyduları değilse de Göktürk benzeri yer gözlem uydularının yerli imkanlarla fırlatılması önümüzdeki 5 ila 10 yıllık süreçte mümkün olacak gibi görünüyor. Ancak Ay’a yapılacak bir fırlatma çok daha yüksek bir kapasitede bir fırlatıcı gerektireceği için, kısa vadede bu durum pek mümkün görünmüyor. Bununla birlikte, fırlatma sektörünün gitgide ticarileşmesi ve Ay’a yapılacak fırlatmalarda “ikincil fırlatma” imkanlarının artmasını öngörmek mümkün. Diğer bir deyişle Ay’a veya üst yörüngelere gidecek, gitgide artan sayıdaki görevlerdeki ek fırlatma kapasitesinin düşük ücretlerle kullanılabilmesi sayesinde belki de Türkiye’den Ay’a ilk görev için “yerli ve milli bir fırlatıcı” o kadar önemli olmayacak.

Özetle, Türkiye’den Ay’a ilk görev ne zaman yapılabilir sorusunun yanıtı, aslında “neden ve nasıl gitmeliyiz?” sorusunun yanıtına bağlı. Hindistan’ın Chandrayaan-2 görevinin 141 milyon dolarlık ve İsrail’in Bereşit görevinin 100 milyon dolarlık bütçesi yüksek görünebilir, ancak mali kaynaklar ve teknoloji bir anlamda işin kolay kısmı; gerekli politik irade ile sanayi, akademi ve kamu iş birliği oluştuğunda Türkiye’nin Ay’a gidişi için gerekli şartlar da olgunlaşmış olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Haziran 2020’de yayımlanmıştır.

Egemen İmre
Egemen İmre
Egemen İmre - Uydu Mühendisi. Uçaklara çok meraklı olduğu için girdiği ODTÜ Havacılık Mühendisliği Bölümü'nden 2001 yılında mezun oldu. Bugünkü adıyla TÜBİTAK UZAY'ın Bilsat Uydu Projesi kapsamında yüksek lisans programı için Surrey Üniversitesi'ne gönderildi, böylece kariyerinin uçaklarla ilgili kısmı başlamadan bitti. Surrey'de yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Yörünge Mekaniği alanında tamamladıktan sonra 2006 yılında TÜBİTAK UZAY'da çalışmaya başladı. Türkiye'de tasarlanan ve üretilen yer gözlem uyduları olan RASAT ve GÖKTÜRK-2 projelerinin tasarım ve analiz çalışmaları ile fırlatma, devreye alma ve operasyonlarında ne iş olsa yaptı. İMECE Uydusu'nun tasarımında görev aldı. 2018 yılından beri Almanya'da özel bir şirkette Avrupa Uzay Ajansı'nın yeni nesil uydularının öntasarım ve fizibilite çalışmalarında görev alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x