Yapay zekanın yapamayacağı iş ne?

Yapay zeka, son birkaç yılın en çok merak edilen, en çok konuşulan, hem ilgiyle hem de kaygıyla bakılan konularından biri... Peki, yapay zeka nasıl çalışır? Hayatımızı mı kolaylaştıracak, bizi işsiz mi bırakacak? Kimlerin kaygılanmasına gerek yok?

Bilimkurgu filmlerini sever misiniz? Hemen hepsinde, her işi yapan robotlar vardır. Herhalde onları izleyip “Böyle bir hayat ne güzel olurdu” demeyen de pek yoktur. Filmlerde geçen bu olağanüstü durum yani yapay zeka uzak bir geleceğe dairken heyecan vericiydi ancak gerçeğe dönmeye başlayınca merakın yanı sıra endişeye de neden oldu. Yapay zekaya ilişkin kaygılara mahal veren temel gerekçelerinden biri de yapay zekanın milyonlarca insanı işsiz bırakacağı düşüncesi…

Peki, bu makul bir kaygı mı?

Yapay zekanın kullanımı ile bazı işlerin insanlar değil de bilgisayar programları ya da makineler tarafından yapılması, yani otomasyon, artık hayatımızın bir parçası, yani gelecekte olacak bir süreç değil, olmaya başladı.

Otomasyon, bir insanın yaptığı işin tamamen ortadan kalkması anlamına gelmiyor, sadece yapılan işin kolaylaştırılması ve verimliliğin artmasını sağlamayı hedefliyor. Örneğin bazı bankalarda faksla gönderilen talimatlar yapay zeka ile işleniyor, böylece insanların teker teker IBAN ya da hesap numaralarının girilmesi gerekmiyor. Veyahut e-ticaret sitelerinden sizlere tercih edebileceğiniz ürünleri öneren tavsiye sistemleri, normalde bir mağazadaki satış personelinin sorumluluk alanındaki işlerin bir kısmını yapıyor. Çağrı merkezlerinde ne zaman aranmanız ya da belki de artık aranmamanız gerektiğine yapay zeka karar verebiliyor. Bambaşka bir alanda, tıbbi görüntülerin ön işleme ve analizinde, yapay zeka radyologlara yardımcı olabiliyor.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) otomasyonun iş yaşamını nasıl değiştireceğini değerlendirdiği bir analizi var. Sonuçlar elbette her ülke için farklı etkiler doğurabilir ancak ortalama olarak işlerin %14’ünün otomatize olması bekleniyor, %32’si ise büyük miktarda değişecek.

OECD’nin otomasyonun iş yaşamını nasıl değiştireceğini değerlendirdiği analize göre, ortalama olarak işlerin %14’ünün otomatize olması bekleniyor, %32’si ise büyük miktarda değişecek.

Hangi işleri yapanlar rahat bir nefes alabilir?

Başka bir OECD çalışmasında ise, yaptığınız işin ne kadar otomatize edilebileceği ile ilgili tahminleri bizzat öğrenebiliyorsunuz: https://oecd-futureofjobs.org Bu siteye sorulan sorular ve verilen yanıtlar, hangi işlerin otomatize olmayacağı ile ilgili olarak fikir edinmenizi sağlıyor.

Şöyle düşünün, genel olarak servis sektöründeki işlerde artış olması tahmin ediliyor ama üretim işleri azalacak. Eğer sizin işinizde karmaşık kararlar vermeniz, hayal gücünü kullanarak yeni yaklaşımlar üretmeniz, farklılaşan koşullarda aldığınız aksiyonları değiştirmeniz gerekiyorsa işinizin otomatize olması ihtimali düşük. Sosyal olarak, eğer başkalarını ikna etmeniz, etkilemeniz ya da başkaları ile fikir alışverişinde bulunmanız gerekiyorsa da işiniz zor otomatize olur.

Fakat bu arada işinizi yapay zeka yapmayacaksa da size düşen görevler var, mesela genel olarak yapılan işlerde bir tür IT (Information Technologies – Bilişim Teknolojileri) bilgisine sahip olmak gerekecek ki değişime ayak uydurmak mümkün olsun. Özellikle nüfusu genç ülkelerde akıllı telefonlar ve uygulamaları ile bir tür aşinalık sağlanmış durumda. Ancak pasif kullanıcı olmak yerine, çalışma alanı ile ilgili bilgisayar kullanabilmek için farklı eğitimler gerekecek. Yakın gelecekte ihtiyaç duyulacak beceri, bilgisayarın nasıl çalıştığını anlamayı elbette içeriyor fakat sadece kod yazma tecrübesi gerekmeyecek. Araba kullanabilmek için makine mühendisi kadar bilgi sahibi olmamıza gerek olmaması gibi.

İşinizde karmaşık kararlar vermeniz, hayal gücünü kullanarak yeni yaklaşımlar üretmeniz, değişen koşullarda aldığınız aksiyonları değiştirmeniz gerekiyorsa işinizin otomatize olması ihtimali düşük.

Otomasyonun derecesine ve kapsamına bağlı olarak, nasıl makine operasyonu ya da doküman hazırlama programlarını kullanıyorsak, işlerimizle ilgili olarak yapay zekaya dayanan yazılımları da kullanmamız gerekecek ki rekabet edebiliyor halde olalım. Zira değişimin ortasındayız, dolayısı ile bu yazılımlar da oluşmaya ve olgunlaşmaya devam ediyor.

Yapay zekadan korkmalı mıyız?

Yaklaşık 1000 kişilik bir grup üzerinde yapılan bir araştırmaya [https://digitalage.com.tr/algoritmalar-dost-mu-dusman-mi-arastirma/] göre, insanların %56’sı yapay zeka algoritmalarının insan hayatında olumsuz etkileri olacağını düşünüyor. Böyle düşünülmesinin ana sebepleri, yapay zekanın nasıl çalıştığının, neye/kime hizmet ettiğinin ve yapay zeka ile alınan kararların insanları nasıl etkileyeceğinin bilinmiyor olması.

Türkiye’de ve dünyada en çok rastlanan rahatsızlıklardan biri olan şeker hastalığı ile ilgili bir uygulama ile örnek vermek faydalı olabilir.

Öncelikle yapay zekanın nasıl çalıştığına bakalım. Yapay zekanın devreye girebilmesi için üç temel bilginin var olması lazım: 1) ‘Ne yapılmak isteniyor?’ sorusunun yanıtı yani çalışmanın amacı 2) veri 3) öğrenebilen (yani kendini yapılmak istenen şeye göre değiştirebilen) bir model.

Örneğin, hedefimiz bir şeker hastasının hayatını, hastalık gidişatını daha iyiye götürecek şekilde değiştirmesi olsun. Yapay zeka sistemimizin adına da Şeker Asistanı diyelim. Veri, şeker hastasının yaş, cinsiyet, ağırlık, başka hastalık tarihçesi, ne yediği, ne kadar hareket ettiği, farklı zamanlarda alınan glikoz seviyesi, farklı tahlil değerleri, alınan ilaçlar, kişinin kendisini nasıl hissettiği, etrafındaki diğer insanların şeker hastası olup olmadığı, kaç farklı kişi ile hangi etkileşimde olduğu gibi ölçümlerden oluşabilir. Yapılmak istenen şey, hastalığın ilerlemesini engellemek olduğu için, hastalık gidişatının iyi ya da kötü olduğunu glikoz seviyesine göre takip edebildiğimizi varsayalım (Bunun tek başına yeterli bir ölçüm olmadığını bilerek).

Öğrenebilen model olarak basit bir lineer regresyon modeli seçelim. Bu modelde, glikoz seviyesinin bir ay sonra ne olacağı, farklı değişkenlerin (Örneğin bu ve geçen ayki ölçümler, ne yendiği, aktivite) belirli katsayılarla çarpılıp toplanması ile tahmin edilebilir. Model, yapay sinir ağı veya karar ağacı gibi başka bir model ise bu tahmin mekanizması daha karmaşık katsayıların, parametrelerin kullanılması ile yapılabilir.

Veriden öğrenme, geçmişteki veri kümesine bağlı olarak, katsayıların otomatik olarak belirlenmesi demek. Sürekli olarak veriden öğrenen bir sistemde ise, kişilerden toplanan veriler modele verilince yaptığı tahminlerin doğru/yanlış olmasına göre hatalarından öğrenerek model güncellenir.

Yapay zeka kime nasıl hizmet eder?

Şeker Asistanı, bir şeker hastasına hizmet edebilir. Örneğin, kişinin ölçümlerinden bir sonraki ay ne olacağını tahmin ettiği için, yeme-içme, hareketlilik, sosyal iletişim, alınan ilaçlar gibi verilere göre ‘gidişat iyi ya da kötü olacak’ diyebilir. Gidişatı düzeltmek için alınabilecek aksiyonların kişi için maliyeti ve yapılabilirliğini hesaba katarak, biraz daha iyileştirebilmek için önerilerde bulunabilir. Alınan ilaçlar fayda sağlamıyor ya da zarar veriyorsa, bunu bulabilir. Buna benzer birçok faydayı şeker hastasına sağlayabilir.

Birçok yapay zeka uygulaması, toplanabilen farklı verilerle yeni faydalar ve bazen de problemler oluşturacak. Evet, bazı işler değişecek ya da yok olacak. Ama yeni işler de elbette ki çıkacak.

Böyle bir sistem hastaya hizmet ettiği gibi, spor aleti, yemek, ilaç, müzik, etkinlik reklamı yapan şirketler, sigorta şirketleri, ilaç şirketleri, farklı yiyecek üreticileri gibi şirketlere de hizmet edebilir. Böyle kullanımlar için, hasta verilerinin ve Şeker Asistanı’nın nasıl çalıştığının hastanın menfaatini koruyacak şekilde paylaşılması, alınan aksiyonların hastaya fayda getirmeyecekse yapılmaması, alternatiflerin çok iyi bir şekilde hastaya sunulması, algoritmaların neden bir alternatifi sunduğunun hastaya açık bir dille anlatılması sayesinde hem yapay zekadan fayda sağlamaya çalışan diğer şirketlere hem de hastaya yarar sağlayacak bir sistem olur Şeker Asistanı.

Peki, Şeker Asistanı sistemi kimi işinden eder? Aslında işinden edilecek pek kimse yok. Eğer bu kadar çok veriyi işleyen insanlar olsaydı, onların işlerinin bir kısmı alınmış olurdu.

Evet böyle bir sistem, etik meseleler ortaya çıkartabilir, hastanın kişisel verilerinin korunması, reklam veren şirketlerin kötü niyetli yaklaşımların vereceği olası zararlar gibi. Ama bunların hiçbiri yakından bakıldığında yapay zekadan kaynaklanacak sorunlar değil, insandan kaynaklanacak problemler.

Bunun gibi birçok yapay zeka uygulaması, toplanabilen farklı verilerle yeni faydalar ve bazen de problemler oluşturacak. Evet, bazı işler değişecek ya da yok olacak. Ama yeni işler de elbette ki çıkacak. Bu yeni işlerde başarılı olabilmek için, bilişim teknolojileri ile ilgili bilgili olmak yanında, sosyal beceriler, bir konuda ileri seviyede bilgi sahibi olma ve insan olmayla eşleştirdiğimiz daha birçok yönümüzü güçlendirmeye ihtiyacımız olacak.

Twitter: @tazi_ai

Sorumluluk reddi: Bu yazıda belirtilen düşünceler Zehra Cataltepe’nin kişisel görüşleri olup İTÜ ya da Tazi Bilişim Teknolojileri hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 30 Ağustos 2019’da yayımlanmıştır.

Zehra Çataltepe
Zehra Çataltepe
Prof. Zehra Çataltepe - İstanbul Teknik Üniversitesi, Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Öğretim Üyesi. Aynı zamanda veriden ve insandan sürekli olarak yapay öğrenmeyi sağlayan bir AML (Automated Machine Learning) Platformu olan tazi.ai’ın kurucu ortağı ve genel müdürü. Doktorasını aldığı California Institute of Technology'den beri, Çataltepe'nin hedefi, yapay zekanın sadece endüstri değil, verisi olan herkesin işine yarayabilecek bir teknoloji haline getirilmesini sağlamak.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yapay zekanın yapamayacağı iş ne?

Yapay zeka, son birkaç yılın en çok merak edilen, en çok konuşulan, hem ilgiyle hem de kaygıyla bakılan konularından biri... Peki, yapay zeka nasıl çalışır? Hayatımızı mı kolaylaştıracak, bizi işsiz mi bırakacak? Kimlerin kaygılanmasına gerek yok?

Bilimkurgu filmlerini sever misiniz? Hemen hepsinde, her işi yapan robotlar vardır. Herhalde onları izleyip “Böyle bir hayat ne güzel olurdu” demeyen de pek yoktur. Filmlerde geçen bu olağanüstü durum yani yapay zeka uzak bir geleceğe dairken heyecan vericiydi ancak gerçeğe dönmeye başlayınca merakın yanı sıra endişeye de neden oldu. Yapay zekaya ilişkin kaygılara mahal veren temel gerekçelerinden biri de yapay zekanın milyonlarca insanı işsiz bırakacağı düşüncesi…

Peki, bu makul bir kaygı mı?

Yapay zekanın kullanımı ile bazı işlerin insanlar değil de bilgisayar programları ya da makineler tarafından yapılması, yani otomasyon, artık hayatımızın bir parçası, yani gelecekte olacak bir süreç değil, olmaya başladı.

Otomasyon, bir insanın yaptığı işin tamamen ortadan kalkması anlamına gelmiyor, sadece yapılan işin kolaylaştırılması ve verimliliğin artmasını sağlamayı hedefliyor. Örneğin bazı bankalarda faksla gönderilen talimatlar yapay zeka ile işleniyor, böylece insanların teker teker IBAN ya da hesap numaralarının girilmesi gerekmiyor. Veyahut e-ticaret sitelerinden sizlere tercih edebileceğiniz ürünleri öneren tavsiye sistemleri, normalde bir mağazadaki satış personelinin sorumluluk alanındaki işlerin bir kısmını yapıyor. Çağrı merkezlerinde ne zaman aranmanız ya da belki de artık aranmamanız gerektiğine yapay zeka karar verebiliyor. Bambaşka bir alanda, tıbbi görüntülerin ön işleme ve analizinde, yapay zeka radyologlara yardımcı olabiliyor.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) otomasyonun iş yaşamını nasıl değiştireceğini değerlendirdiği bir analizi var. Sonuçlar elbette her ülke için farklı etkiler doğurabilir ancak ortalama olarak işlerin %14’ünün otomatize olması bekleniyor, %32’si ise büyük miktarda değişecek.

OECD’nin otomasyonun iş yaşamını nasıl değiştireceğini değerlendirdiği analize göre, ortalama olarak işlerin %14’ünün otomatize olması bekleniyor, %32’si ise büyük miktarda değişecek.

Hangi işleri yapanlar rahat bir nefes alabilir?

Başka bir OECD çalışmasında ise, yaptığınız işin ne kadar otomatize edilebileceği ile ilgili tahminleri bizzat öğrenebiliyorsunuz: https://oecd-futureofjobs.org Bu siteye sorulan sorular ve verilen yanıtlar, hangi işlerin otomatize olmayacağı ile ilgili olarak fikir edinmenizi sağlıyor.

Şöyle düşünün, genel olarak servis sektöründeki işlerde artış olması tahmin ediliyor ama üretim işleri azalacak. Eğer sizin işinizde karmaşık kararlar vermeniz, hayal gücünü kullanarak yeni yaklaşımlar üretmeniz, farklılaşan koşullarda aldığınız aksiyonları değiştirmeniz gerekiyorsa işinizin otomatize olması ihtimali düşük. Sosyal olarak, eğer başkalarını ikna etmeniz, etkilemeniz ya da başkaları ile fikir alışverişinde bulunmanız gerekiyorsa da işiniz zor otomatize olur.

Fakat bu arada işinizi yapay zeka yapmayacaksa da size düşen görevler var, mesela genel olarak yapılan işlerde bir tür IT (Information Technologies – Bilişim Teknolojileri) bilgisine sahip olmak gerekecek ki değişime ayak uydurmak mümkün olsun. Özellikle nüfusu genç ülkelerde akıllı telefonlar ve uygulamaları ile bir tür aşinalık sağlanmış durumda. Ancak pasif kullanıcı olmak yerine, çalışma alanı ile ilgili bilgisayar kullanabilmek için farklı eğitimler gerekecek. Yakın gelecekte ihtiyaç duyulacak beceri, bilgisayarın nasıl çalıştığını anlamayı elbette içeriyor fakat sadece kod yazma tecrübesi gerekmeyecek. Araba kullanabilmek için makine mühendisi kadar bilgi sahibi olmamıza gerek olmaması gibi.

İşinizde karmaşık kararlar vermeniz, hayal gücünü kullanarak yeni yaklaşımlar üretmeniz, değişen koşullarda aldığınız aksiyonları değiştirmeniz gerekiyorsa işinizin otomatize olması ihtimali düşük.

Otomasyonun derecesine ve kapsamına bağlı olarak, nasıl makine operasyonu ya da doküman hazırlama programlarını kullanıyorsak, işlerimizle ilgili olarak yapay zekaya dayanan yazılımları da kullanmamız gerekecek ki rekabet edebiliyor halde olalım. Zira değişimin ortasındayız, dolayısı ile bu yazılımlar da oluşmaya ve olgunlaşmaya devam ediyor.

Yapay zekadan korkmalı mıyız?

Yaklaşık 1000 kişilik bir grup üzerinde yapılan bir araştırmaya [https://digitalage.com.tr/algoritmalar-dost-mu-dusman-mi-arastirma/] göre, insanların %56’sı yapay zeka algoritmalarının insan hayatında olumsuz etkileri olacağını düşünüyor. Böyle düşünülmesinin ana sebepleri, yapay zekanın nasıl çalıştığının, neye/kime hizmet ettiğinin ve yapay zeka ile alınan kararların insanları nasıl etkileyeceğinin bilinmiyor olması.

Türkiye’de ve dünyada en çok rastlanan rahatsızlıklardan biri olan şeker hastalığı ile ilgili bir uygulama ile örnek vermek faydalı olabilir.

Öncelikle yapay zekanın nasıl çalıştığına bakalım. Yapay zekanın devreye girebilmesi için üç temel bilginin var olması lazım: 1) ‘Ne yapılmak isteniyor?’ sorusunun yanıtı yani çalışmanın amacı 2) veri 3) öğrenebilen (yani kendini yapılmak istenen şeye göre değiştirebilen) bir model.

Örneğin, hedefimiz bir şeker hastasının hayatını, hastalık gidişatını daha iyiye götürecek şekilde değiştirmesi olsun. Yapay zeka sistemimizin adına da Şeker Asistanı diyelim. Veri, şeker hastasının yaş, cinsiyet, ağırlık, başka hastalık tarihçesi, ne yediği, ne kadar hareket ettiği, farklı zamanlarda alınan glikoz seviyesi, farklı tahlil değerleri, alınan ilaçlar, kişinin kendisini nasıl hissettiği, etrafındaki diğer insanların şeker hastası olup olmadığı, kaç farklı kişi ile hangi etkileşimde olduğu gibi ölçümlerden oluşabilir. Yapılmak istenen şey, hastalığın ilerlemesini engellemek olduğu için, hastalık gidişatının iyi ya da kötü olduğunu glikoz seviyesine göre takip edebildiğimizi varsayalım (Bunun tek başına yeterli bir ölçüm olmadığını bilerek).

Öğrenebilen model olarak basit bir lineer regresyon modeli seçelim. Bu modelde, glikoz seviyesinin bir ay sonra ne olacağı, farklı değişkenlerin (Örneğin bu ve geçen ayki ölçümler, ne yendiği, aktivite) belirli katsayılarla çarpılıp toplanması ile tahmin edilebilir. Model, yapay sinir ağı veya karar ağacı gibi başka bir model ise bu tahmin mekanizması daha karmaşık katsayıların, parametrelerin kullanılması ile yapılabilir.

Veriden öğrenme, geçmişteki veri kümesine bağlı olarak, katsayıların otomatik olarak belirlenmesi demek. Sürekli olarak veriden öğrenen bir sistemde ise, kişilerden toplanan veriler modele verilince yaptığı tahminlerin doğru/yanlış olmasına göre hatalarından öğrenerek model güncellenir.

Yapay zeka kime nasıl hizmet eder?

Şeker Asistanı, bir şeker hastasına hizmet edebilir. Örneğin, kişinin ölçümlerinden bir sonraki ay ne olacağını tahmin ettiği için, yeme-içme, hareketlilik, sosyal iletişim, alınan ilaçlar gibi verilere göre ‘gidişat iyi ya da kötü olacak’ diyebilir. Gidişatı düzeltmek için alınabilecek aksiyonların kişi için maliyeti ve yapılabilirliğini hesaba katarak, biraz daha iyileştirebilmek için önerilerde bulunabilir. Alınan ilaçlar fayda sağlamıyor ya da zarar veriyorsa, bunu bulabilir. Buna benzer birçok faydayı şeker hastasına sağlayabilir.

Birçok yapay zeka uygulaması, toplanabilen farklı verilerle yeni faydalar ve bazen de problemler oluşturacak. Evet, bazı işler değişecek ya da yok olacak. Ama yeni işler de elbette ki çıkacak.

Böyle bir sistem hastaya hizmet ettiği gibi, spor aleti, yemek, ilaç, müzik, etkinlik reklamı yapan şirketler, sigorta şirketleri, ilaç şirketleri, farklı yiyecek üreticileri gibi şirketlere de hizmet edebilir. Böyle kullanımlar için, hasta verilerinin ve Şeker Asistanı’nın nasıl çalıştığının hastanın menfaatini koruyacak şekilde paylaşılması, alınan aksiyonların hastaya fayda getirmeyecekse yapılmaması, alternatiflerin çok iyi bir şekilde hastaya sunulması, algoritmaların neden bir alternatifi sunduğunun hastaya açık bir dille anlatılması sayesinde hem yapay zekadan fayda sağlamaya çalışan diğer şirketlere hem de hastaya yarar sağlayacak bir sistem olur Şeker Asistanı.

Peki, Şeker Asistanı sistemi kimi işinden eder? Aslında işinden edilecek pek kimse yok. Eğer bu kadar çok veriyi işleyen insanlar olsaydı, onların işlerinin bir kısmı alınmış olurdu.

Evet böyle bir sistem, etik meseleler ortaya çıkartabilir, hastanın kişisel verilerinin korunması, reklam veren şirketlerin kötü niyetli yaklaşımların vereceği olası zararlar gibi. Ama bunların hiçbiri yakından bakıldığında yapay zekadan kaynaklanacak sorunlar değil, insandan kaynaklanacak problemler.

Bunun gibi birçok yapay zeka uygulaması, toplanabilen farklı verilerle yeni faydalar ve bazen de problemler oluşturacak. Evet, bazı işler değişecek ya da yok olacak. Ama yeni işler de elbette ki çıkacak. Bu yeni işlerde başarılı olabilmek için, bilişim teknolojileri ile ilgili bilgili olmak yanında, sosyal beceriler, bir konuda ileri seviyede bilgi sahibi olma ve insan olmayla eşleştirdiğimiz daha birçok yönümüzü güçlendirmeye ihtiyacımız olacak.

Twitter: @tazi_ai

Sorumluluk reddi: Bu yazıda belirtilen düşünceler Zehra Cataltepe’nin kişisel görüşleri olup İTÜ ya da Tazi Bilişim Teknolojileri hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 30 Ağustos 2019’da yayımlanmıştır.

Zehra Çataltepe
Zehra Çataltepe
Prof. Zehra Çataltepe - İstanbul Teknik Üniversitesi, Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Öğretim Üyesi. Aynı zamanda veriden ve insandan sürekli olarak yapay öğrenmeyi sağlayan bir AML (Automated Machine Learning) Platformu olan tazi.ai’ın kurucu ortağı ve genel müdürü. Doktorasını aldığı California Institute of Technology'den beri, Çataltepe'nin hedefi, yapay zekanın sadece endüstri değil, verisi olan herkesin işine yarayabilecek bir teknoloji haline getirilmesini sağlamak.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x