Acılarınızın ilacı gözlerinizde olabilir mi?

Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme metodu olan EMDR, travma tedavilerinde nasıl kullanılıyor? Bu yöntem işe yarıyor mu, şarlatanlık mı? Bir EMDR seansında neler yaşanıyor? Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz yazdı.

Acıdan hangimiz pay almadık ki? Bazılarımız acılardan yana diğerlerinden daha fazla pay almış olsa da acı çekmek çok insani bir deneyim. Hepimizi eşitleyen bir payda gibi.

Şair Cahit Zarifoğlu’nun zarafetle ifade ettiği gibi “Ne çok acı var.” Sevdiğimiz birinin kaybı, hastalık, kaza, doğal afetler, aile içi şiddet, yoksulluk, boşanma ya da iş kaybı. Bu deneyimlerden herhangi biri bile insanın dünyasını alt üst etmeye yeter. Kendimizi eskiden yaptığımız şeylere karşı ilgimizi kaybetmiş hatta günlük işlerimizi dahi yapamaz halde bulabiliriz. Bazen bu süreç uzun vadeli sonuçlara neden olabilir. Travmatik deneyimler üzerimizde hem fiziksel hem de duygusal yaralar bırakabilir ve etkileri sadece olayların yaşandığı zamanla sınırlı kalmaz, sonrasında kişiyi zihinsel olarak da derinden etkilemeye devam eder. Bu nedenle travmatik deneyimlerin yaşama uyum sağlama becerimiz üzerindeki etkisi yadsınamaz; zaman zaman depresyon, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara neden olabilirler.

Seçeneklerden bir seçenek

Travmatik deneyimlerden sonra gündelik hayatına uyum sağlamakta zorluklar yaşayan bireylere birçok tedavi imkânı sunuluyor. Bunlardan biri de sizlerin de son zamanlarda sıklıkla işitmiş olabileceğiniz EMDR. “Eye Movement Desensitization and Reprocessing” kelimelerinin baş harfleri ile isimlendirilen EMDR’yi Türkçeye “Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” olarak çevirmek mümkün.

Kaliforniyalı psikolog Francine Shapiro, travmatik olayın yaşandığı sırada işlemlenen anıların bellekte işlevsel olmayan bir şekilde depolandığını öne sürüyor. Bu depolanmış anıları bir düğüme benzeten Shapiro, göz hareketleriyle travmatik deneyime duyarsızlaştırma ve yeniden işlemleme yapılarak mevcut düğümlerin çözülebileceğini iddia ediyor.

1980’lerin sonlarında EMDR Shapiro tarafından uygulanmaya başlayınca hem psikiyatristler hem de hastalar bu yönteme ilgi gösterdi. Bazı uzmanlar bu yöntemin işe yaradığını söylerken, bazıları EMDR’yi şarlatanlık olarak değerlendirip reddediyor. Kimse gerçekten işe yarayıp yaramadığını ve nasıl çalıştığını tam olarak biliyor gibi görünmüyor.

Peki, nasıl uygulanıyor EMDR? Terapi odasında neler oluyor o sırada?

Elbette, her uzman kendi ana yönelimi ve tarzına göre EMDR’yi uyguluyor. Kimileri bir cihaz eşliğinde tekniği uygularken kimileri sadece baş parmaklarını kullanarak danışanın anılarını göz hareketleri, ses ya da dokunma gibi çift taraflı uyarı sağlayarak depolandıkları yerden geri çağırıyor. Hatta pandemi ile hayatımıza giren online terapi sayesinde bilgisayar ekranından takip edebileceğiniz hareket eden bir top eşliğinde de bu uygulama gerçekleştirilebiliyor. Tedavi sadece seanslar sırasında gerçekleştiriliyor ve danışandan seans dışında bir şey yapması beklenmiyor.

İlk aşamada travmatik anı anlatılıyor. İkinci aşamada ise uygulama sırasında kullanılabilecek olan güvenli bir yer oluşturuluyor hayal dünyasında. Hedef anı tespit edildikten sonra terapist danışanı göz hareketleriyle yönlendirirken danışan o anıyı anlatıyor.

Diyelim ki, bir trafik kazası geçirdiniz ve bu olaydan sonra araba kullanmaya karşı aşırı bir korku geliştirdiniz. Bilişsel davranışçı terapi korkunuzun arkasında travmatik deneyim yoluyla öğrendiğiniz çarpıtılmış düşüncelerin yer aldığını söylerken, EMDR araç kullanmaya dair korkunuzun kazaya dair anınız olduğunu söyler. EMDR uygulaması sırasında terapistin iki yöne hareket ettirdiği parmağını gözleriyle takip ederken danışan anıya dair zihninden geçenleri anlatır. Travmatik anılardan bahsetmek zorlayıcı olabileceği için terapist danışanı yatıştırmak için nefes egzersizleri gibi bazı egzersizler ile danışanı rahatlatır. Travmatik anı kişinin bedeninde herhangi bir gerginlik olmadan anımsanıncaya kadar devam eder işlem. Araba kazası örneğine dönersek, o anının rahatsızlık duymadan hatırlanır olmasına kadar işlem devam eder.

Tek seans bu işlem için yeterli olmayabilir. Böylesi bir durumda terapist o anıyı daha sonra işlemlemek üzere bazı yöntemler kullanarak başka bir seansa bırakabilir ya da seansı uygulama bitene kadar sürdürebilir.

EMDR ve Hipnoz farkı

Zaman zaman hipnozla tedavi ve EMDR’nin birbiri ile kıyaslandığına rast geliyorum. Hipnoz ve EMDR’nin her ikisi de olumsuz anı ve algıları çalışır fakat aralarında temel bazı farlılıklar vardır.

Hipnoz sırasında danışan bir tür trans halinde iken EMDR sırasında danışanın bilinci açıktır. İşlem sırasında kişiye telkin yapılmaz ve sürekli bir diyalog hali mevcuttur. İkisi de farklı yöntemler ve uygulayan uzmanın yeterliliği ve danışanla ilişkisinin niteliği çok önemlidir.

EMDR üzerine bilimsel çalışmalar

Mesleğimi yaparken danışanlarımın ihtiyaçlarını karşılamak temel hedefim. Bu sebeple her terapi ekolünü ve mevcut araçları araştırıyorum. Kendi klinik tecrübelerime güvenilir olduğu ispatlanmış olanları dâhil ediyorum. Yakın zamanda incelediğim bir araştırma hangi müdahaleden danışanların daha çok yararlandığını konu alıyordu. Meta analiz çalışmasına EMDR üzerine yapılan bilimsel çalışmaların çoğu girememiş zira gerekli kriterleri karşılayan araştırmalar konusunda EMDR üzerine yapılan nitelikli araştırmalar yetersiz.

Travmatik deneyimlerin üzerimizdeki uyum bozucu etkisini gidermeyi amaçlayan birçok tedavi planı mevcut. Günümüzde Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünü esas alan psikoterapiler etkinlik konusunda bilimsel araştırmalarla kendilerini ispatlamış durumda. Psikoterapinin travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini azaltmak konusunda etkinliği oldukça yüksek. Başka bir tedavi yöntemi ise ilaçlar. İlaçların da travma sonrası yaşanan belirtilerin azalmasında etkili olduğunu gösteren çalışmalar var. Öte yandan ilaç tedavisine eşlik eden bir terapi süreci olduğunda etkinliğin daha yüksek olduğu görülmüş. Üstelik böyle bütüncül bir yaklaşımın şikâyetlerin tekrarlanma olasılığını ciddi anlamda azaltıyor olması da çok umut verici. Hasılı, travma odaklı psikoterapiler içinde bilişsel ve davranışçı terapiler en büyük bilimsel araştırma veri tabanına sahipler. Bunun anlamı, uyguladıkları yöntemlerin sıkça sınanmış olması ve etkilerinin bir başka faktörle açıklanamadığını gösteriyor olmaları.

EMDR işe yarıyor mu?

EMDR eğitimi almış ve bu yöntemi uygulayan ve işe yaradığını söyleyen birçok terapist var ve bu görüşü destekleyen çalışmalar bulmak da mümkün. Ayrıca Amerikan Psikiyatri Birliği ve Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Derneği EMDR’yi travma sonrası stres bozukluğunun tedavisi konusunda etkin buluyor ve birçok ülkede eğitimi tamamlamış uzmanlar tarafından uygulanıyor.

İyileşmeye bütüncül olarak baktığımızda tedaviden sonuç alınmasını sağlayan ise birçok değişken var. Birçok meta analiz çalışmalarında terapi ekolleri karşılaştırılır. Çıkan sonuç ise etkileyici; terapiyi işlevsel yapan şey danışan ve terapist arasındaki güvene dayalı ilişki. Psikiyatrist Prof. Dr. Irvin Yalom’un söylediği gibi “İlişki iyileştirir”. Önemli olan, danışanın güvenli, empatik ve kucaklayıcı bir ortamda kendisini yargılanmaksızın ifade edebilmesi. Kendi meselelerine dönük sorumluluğunun payını tespit edip onu fark ettikten sonra değişimi başlatmasıdır. Hümanistik Terapi ekolünün kurucusu Carl Rogers’ın dediği gibi “Kim olduğumuzu kabul ettiğimizde değişmeye hazır oluruz.”

Travmaların karmaşık dinamiği

Travma oldukça karmaşık bir dinamiğe sahip, öyle ki travmatik deneyim yaşayan her birey travma sonrası stres bozukluğu yaşamaz. Çalışmalar gösteriyor ki, insanların %75’i yaşamlarında travmatik bir olaya maruz kaldığını ifade ediyor. Lakin sadece bu insanların %8’i travma sonrası stres bozukluğu deneyimliyor.

Peki, neden bazılarımız travma sonrası stres bozukluğu yaşarken bazılarımız bu belirtileri göstermiyor? Bu noktada fark yaratan birçok değişken var. Psikolojik dayanıklılık, maneviyat, sosyal destek, anlam arayışı, amaç sahibi olma, duygusal zekâ, karakter özellikleri, benlik saygısı, farkındalık, öz-şefkat faktörlerden bazıları. Olumsuz bir durumdan her zaman olumsuz bir durum çıkmak zorunda değildir. İnsan muazzam derecede karmaşık bir canlı. Derman bazen derdin içinde ve her yara şifasını çağırmakta. Sözü Mevlana’ya bırakacak olursak, “Ümitsizlikten sonra nice ümitler vardır. Karanlığın ardında nice güneşler vardır.” Karanlığın ardındaki güneşler gibi travmatik deneyimlerin ardından travma sonrası büyüme ile karşılaşabiliyoruz. Yaşananlar ne olursa olsun bazı bireyler travma sonrası daha yüksek bir işlevselliğe ulaşabiliyor ve öz yeterlilik konusunda kendilerini daha bütün hissedebiliyor.

Travmalar da yaşam anlatımızın tekrar inşa edilebileceği kırılma noktaları olarak görülebilir. Bazen insanın iç bütünlüğünü paramparça olur lakin hikâye burada bitmek zorunda değildir. Kim olduğumuzla ilgili, bu dünyada olmamızın anlamıyla ilgili bu parçalardan yeni bir anlatı inşa etmeyi deneyebiliriz. Sanat ve tasarımda kullanılan Japon estetiğinin dünya görüşünü yansıtan Wabi Sabi felsefesi kırılmış bir eşyayı altın ve gümüş tozuyla karıştırarak onarmayı önerir. Bu yaklaşım kırılabileceğimizi ya da mükemmel olmak zorunda olmadığımızı söylerken her zaman kendimizi kırılan yerlerden onarabileceğimizi de söyler. Belki de bu sayede daha sahici yeni bir forma ulaşabiliriz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Ağustos 2022’de yayımlanmıştır.

Rabia Yavuz
Rabia Yavuz
Rabia Yavuz - Uzman Klinik Psikolog. Lisans derecesini Psikoloji-Sosyoloji İngilizce tam burslu ve onur derecesi ile İstanbul Şehir Üniversitesi’nden aldı. Ayrıca lisans eğitimi sırasında The University of Sheffield, Utrecht Üniversitesi, LSE ve Harvard Üniversitesi’nde de eğitim aldı. Eğitim hayatı boyunca İstanbul Şehir Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Utrecht Üniversitesi, London School of Economics and Political Science ve The University of Sheffield gibi üniversitelerde travma, ön yargı, göç, travmaya müdahale, sosyal psikoloji ve sosyal politikalar alanında araştırma asistanlığı yaptı. Boston’da HSRI enstitüsünde koordinatörlük ve araştırma gibi alanlarda görev aldı. Stajını Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Yüksek lisans eğitimini klinik psikoloji alanında Marmara Üniversitesi’nde aldı. Klinik yüksek lisans eğitimi sırasında Şema Terapi ve Diyalektik Davranışçı Terapi eğitimi aldı. Prof. Gonca Soygüt Pekak, Dr. İrem Akduman ve psikoterapist Elit Bilge Bıyıkoğlu’nun süpervizyonunda klinik yüksek lisans eğitimi süpervizyon sürecini tamamladı. Ayrıca Doç. Dr. Önder Kavakçı’dan Travma eğitimi ve süpervizyonu alıyor. Mesleğini Prof. Dr. Psikiyatrist Kemal Sayar’ın süpervizyonluğunda yapıyor. Ayrıca online terapi hizmeti vermekteyim. Depresyondan travmaya kadar birçok alanda çalışıyorum. Çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde ağırlıklı olarak psikoloji alanına dair çeviri ve yazıları yayınlanıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Acılarınızın ilacı gözlerinizde olabilir mi?

Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme metodu olan EMDR, travma tedavilerinde nasıl kullanılıyor? Bu yöntem işe yarıyor mu, şarlatanlık mı? Bir EMDR seansında neler yaşanıyor? Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz yazdı.

Acıdan hangimiz pay almadık ki? Bazılarımız acılardan yana diğerlerinden daha fazla pay almış olsa da acı çekmek çok insani bir deneyim. Hepimizi eşitleyen bir payda gibi.

Şair Cahit Zarifoğlu’nun zarafetle ifade ettiği gibi “Ne çok acı var.” Sevdiğimiz birinin kaybı, hastalık, kaza, doğal afetler, aile içi şiddet, yoksulluk, boşanma ya da iş kaybı. Bu deneyimlerden herhangi biri bile insanın dünyasını alt üst etmeye yeter. Kendimizi eskiden yaptığımız şeylere karşı ilgimizi kaybetmiş hatta günlük işlerimizi dahi yapamaz halde bulabiliriz. Bazen bu süreç uzun vadeli sonuçlara neden olabilir. Travmatik deneyimler üzerimizde hem fiziksel hem de duygusal yaralar bırakabilir ve etkileri sadece olayların yaşandığı zamanla sınırlı kalmaz, sonrasında kişiyi zihinsel olarak da derinden etkilemeye devam eder. Bu nedenle travmatik deneyimlerin yaşama uyum sağlama becerimiz üzerindeki etkisi yadsınamaz; zaman zaman depresyon, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara neden olabilirler.

Seçeneklerden bir seçenek

Travmatik deneyimlerden sonra gündelik hayatına uyum sağlamakta zorluklar yaşayan bireylere birçok tedavi imkânı sunuluyor. Bunlardan biri de sizlerin de son zamanlarda sıklıkla işitmiş olabileceğiniz EMDR. “Eye Movement Desensitization and Reprocessing” kelimelerinin baş harfleri ile isimlendirilen EMDR’yi Türkçeye “Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” olarak çevirmek mümkün.

Kaliforniyalı psikolog Francine Shapiro, travmatik olayın yaşandığı sırada işlemlenen anıların bellekte işlevsel olmayan bir şekilde depolandığını öne sürüyor. Bu depolanmış anıları bir düğüme benzeten Shapiro, göz hareketleriyle travmatik deneyime duyarsızlaştırma ve yeniden işlemleme yapılarak mevcut düğümlerin çözülebileceğini iddia ediyor.

1980’lerin sonlarında EMDR Shapiro tarafından uygulanmaya başlayınca hem psikiyatristler hem de hastalar bu yönteme ilgi gösterdi. Bazı uzmanlar bu yöntemin işe yaradığını söylerken, bazıları EMDR’yi şarlatanlık olarak değerlendirip reddediyor. Kimse gerçekten işe yarayıp yaramadığını ve nasıl çalıştığını tam olarak biliyor gibi görünmüyor.

Peki, nasıl uygulanıyor EMDR? Terapi odasında neler oluyor o sırada?

Elbette, her uzman kendi ana yönelimi ve tarzına göre EMDR’yi uyguluyor. Kimileri bir cihaz eşliğinde tekniği uygularken kimileri sadece baş parmaklarını kullanarak danışanın anılarını göz hareketleri, ses ya da dokunma gibi çift taraflı uyarı sağlayarak depolandıkları yerden geri çağırıyor. Hatta pandemi ile hayatımıza giren online terapi sayesinde bilgisayar ekranından takip edebileceğiniz hareket eden bir top eşliğinde de bu uygulama gerçekleştirilebiliyor. Tedavi sadece seanslar sırasında gerçekleştiriliyor ve danışandan seans dışında bir şey yapması beklenmiyor.

İlk aşamada travmatik anı anlatılıyor. İkinci aşamada ise uygulama sırasında kullanılabilecek olan güvenli bir yer oluşturuluyor hayal dünyasında. Hedef anı tespit edildikten sonra terapist danışanı göz hareketleriyle yönlendirirken danışan o anıyı anlatıyor.

Diyelim ki, bir trafik kazası geçirdiniz ve bu olaydan sonra araba kullanmaya karşı aşırı bir korku geliştirdiniz. Bilişsel davranışçı terapi korkunuzun arkasında travmatik deneyim yoluyla öğrendiğiniz çarpıtılmış düşüncelerin yer aldığını söylerken, EMDR araç kullanmaya dair korkunuzun kazaya dair anınız olduğunu söyler. EMDR uygulaması sırasında terapistin iki yöne hareket ettirdiği parmağını gözleriyle takip ederken danışan anıya dair zihninden geçenleri anlatır. Travmatik anılardan bahsetmek zorlayıcı olabileceği için terapist danışanı yatıştırmak için nefes egzersizleri gibi bazı egzersizler ile danışanı rahatlatır. Travmatik anı kişinin bedeninde herhangi bir gerginlik olmadan anımsanıncaya kadar devam eder işlem. Araba kazası örneğine dönersek, o anının rahatsızlık duymadan hatırlanır olmasına kadar işlem devam eder.

Tek seans bu işlem için yeterli olmayabilir. Böylesi bir durumda terapist o anıyı daha sonra işlemlemek üzere bazı yöntemler kullanarak başka bir seansa bırakabilir ya da seansı uygulama bitene kadar sürdürebilir.

EMDR ve Hipnoz farkı

Zaman zaman hipnozla tedavi ve EMDR’nin birbiri ile kıyaslandığına rast geliyorum. Hipnoz ve EMDR’nin her ikisi de olumsuz anı ve algıları çalışır fakat aralarında temel bazı farlılıklar vardır.

Hipnoz sırasında danışan bir tür trans halinde iken EMDR sırasında danışanın bilinci açıktır. İşlem sırasında kişiye telkin yapılmaz ve sürekli bir diyalog hali mevcuttur. İkisi de farklı yöntemler ve uygulayan uzmanın yeterliliği ve danışanla ilişkisinin niteliği çok önemlidir.

EMDR üzerine bilimsel çalışmalar

Mesleğimi yaparken danışanlarımın ihtiyaçlarını karşılamak temel hedefim. Bu sebeple her terapi ekolünü ve mevcut araçları araştırıyorum. Kendi klinik tecrübelerime güvenilir olduğu ispatlanmış olanları dâhil ediyorum. Yakın zamanda incelediğim bir araştırma hangi müdahaleden danışanların daha çok yararlandığını konu alıyordu. Meta analiz çalışmasına EMDR üzerine yapılan bilimsel çalışmaların çoğu girememiş zira gerekli kriterleri karşılayan araştırmalar konusunda EMDR üzerine yapılan nitelikli araştırmalar yetersiz.

Travmatik deneyimlerin üzerimizdeki uyum bozucu etkisini gidermeyi amaçlayan birçok tedavi planı mevcut. Günümüzde Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünü esas alan psikoterapiler etkinlik konusunda bilimsel araştırmalarla kendilerini ispatlamış durumda. Psikoterapinin travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini azaltmak konusunda etkinliği oldukça yüksek. Başka bir tedavi yöntemi ise ilaçlar. İlaçların da travma sonrası yaşanan belirtilerin azalmasında etkili olduğunu gösteren çalışmalar var. Öte yandan ilaç tedavisine eşlik eden bir terapi süreci olduğunda etkinliğin daha yüksek olduğu görülmüş. Üstelik böyle bütüncül bir yaklaşımın şikâyetlerin tekrarlanma olasılığını ciddi anlamda azaltıyor olması da çok umut verici. Hasılı, travma odaklı psikoterapiler içinde bilişsel ve davranışçı terapiler en büyük bilimsel araştırma veri tabanına sahipler. Bunun anlamı, uyguladıkları yöntemlerin sıkça sınanmış olması ve etkilerinin bir başka faktörle açıklanamadığını gösteriyor olmaları.

EMDR işe yarıyor mu?

EMDR eğitimi almış ve bu yöntemi uygulayan ve işe yaradığını söyleyen birçok terapist var ve bu görüşü destekleyen çalışmalar bulmak da mümkün. Ayrıca Amerikan Psikiyatri Birliği ve Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Derneği EMDR’yi travma sonrası stres bozukluğunun tedavisi konusunda etkin buluyor ve birçok ülkede eğitimi tamamlamış uzmanlar tarafından uygulanıyor.

İyileşmeye bütüncül olarak baktığımızda tedaviden sonuç alınmasını sağlayan ise birçok değişken var. Birçok meta analiz çalışmalarında terapi ekolleri karşılaştırılır. Çıkan sonuç ise etkileyici; terapiyi işlevsel yapan şey danışan ve terapist arasındaki güvene dayalı ilişki. Psikiyatrist Prof. Dr. Irvin Yalom’un söylediği gibi “İlişki iyileştirir”. Önemli olan, danışanın güvenli, empatik ve kucaklayıcı bir ortamda kendisini yargılanmaksızın ifade edebilmesi. Kendi meselelerine dönük sorumluluğunun payını tespit edip onu fark ettikten sonra değişimi başlatmasıdır. Hümanistik Terapi ekolünün kurucusu Carl Rogers’ın dediği gibi “Kim olduğumuzu kabul ettiğimizde değişmeye hazır oluruz.”

Travmaların karmaşık dinamiği

Travma oldukça karmaşık bir dinamiğe sahip, öyle ki travmatik deneyim yaşayan her birey travma sonrası stres bozukluğu yaşamaz. Çalışmalar gösteriyor ki, insanların %75’i yaşamlarında travmatik bir olaya maruz kaldığını ifade ediyor. Lakin sadece bu insanların %8’i travma sonrası stres bozukluğu deneyimliyor.

Peki, neden bazılarımız travma sonrası stres bozukluğu yaşarken bazılarımız bu belirtileri göstermiyor? Bu noktada fark yaratan birçok değişken var. Psikolojik dayanıklılık, maneviyat, sosyal destek, anlam arayışı, amaç sahibi olma, duygusal zekâ, karakter özellikleri, benlik saygısı, farkındalık, öz-şefkat faktörlerden bazıları. Olumsuz bir durumdan her zaman olumsuz bir durum çıkmak zorunda değildir. İnsan muazzam derecede karmaşık bir canlı. Derman bazen derdin içinde ve her yara şifasını çağırmakta. Sözü Mevlana’ya bırakacak olursak, “Ümitsizlikten sonra nice ümitler vardır. Karanlığın ardında nice güneşler vardır.” Karanlığın ardındaki güneşler gibi travmatik deneyimlerin ardından travma sonrası büyüme ile karşılaşabiliyoruz. Yaşananlar ne olursa olsun bazı bireyler travma sonrası daha yüksek bir işlevselliğe ulaşabiliyor ve öz yeterlilik konusunda kendilerini daha bütün hissedebiliyor.

Travmalar da yaşam anlatımızın tekrar inşa edilebileceği kırılma noktaları olarak görülebilir. Bazen insanın iç bütünlüğünü paramparça olur lakin hikâye burada bitmek zorunda değildir. Kim olduğumuzla ilgili, bu dünyada olmamızın anlamıyla ilgili bu parçalardan yeni bir anlatı inşa etmeyi deneyebiliriz. Sanat ve tasarımda kullanılan Japon estetiğinin dünya görüşünü yansıtan Wabi Sabi felsefesi kırılmış bir eşyayı altın ve gümüş tozuyla karıştırarak onarmayı önerir. Bu yaklaşım kırılabileceğimizi ya da mükemmel olmak zorunda olmadığımızı söylerken her zaman kendimizi kırılan yerlerden onarabileceğimizi de söyler. Belki de bu sayede daha sahici yeni bir forma ulaşabiliriz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Ağustos 2022’de yayımlanmıştır.

Rabia Yavuz
Rabia Yavuz
Rabia Yavuz - Uzman Klinik Psikolog. Lisans derecesini Psikoloji-Sosyoloji İngilizce tam burslu ve onur derecesi ile İstanbul Şehir Üniversitesi’nden aldı. Ayrıca lisans eğitimi sırasında The University of Sheffield, Utrecht Üniversitesi, LSE ve Harvard Üniversitesi’nde de eğitim aldı. Eğitim hayatı boyunca İstanbul Şehir Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Utrecht Üniversitesi, London School of Economics and Political Science ve The University of Sheffield gibi üniversitelerde travma, ön yargı, göç, travmaya müdahale, sosyal psikoloji ve sosyal politikalar alanında araştırma asistanlığı yaptı. Boston’da HSRI enstitüsünde koordinatörlük ve araştırma gibi alanlarda görev aldı. Stajını Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Yüksek lisans eğitimini klinik psikoloji alanında Marmara Üniversitesi’nde aldı. Klinik yüksek lisans eğitimi sırasında Şema Terapi ve Diyalektik Davranışçı Terapi eğitimi aldı. Prof. Gonca Soygüt Pekak, Dr. İrem Akduman ve psikoterapist Elit Bilge Bıyıkoğlu’nun süpervizyonunda klinik yüksek lisans eğitimi süpervizyon sürecini tamamladı. Ayrıca Doç. Dr. Önder Kavakçı’dan Travma eğitimi ve süpervizyonu alıyor. Mesleğini Prof. Dr. Psikiyatrist Kemal Sayar’ın süpervizyonluğunda yapıyor. Ayrıca online terapi hizmeti vermekteyim. Depresyondan travmaya kadar birçok alanda çalışıyorum. Çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde ağırlıklı olarak psikoloji alanına dair çeviri ve yazıları yayınlanıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x