Adaletin onaran yüzü

Trafikte bir araç sizi sıkıştırdı, tehdit etti veya benzer bir suçun mağduru oldunuz. Fail yakalandı, dava görüldü, ceza verildi. Ama hâlâ kalbiniz kırık, adalet duygunuz zedelenmiş. Aklınızda sorular. O zaman bu yazıyı okuyun.

“Dünya herkesi kırıyor ve sonra bazıları o kırık yerlerden daha güçlü çıkıyor.”

Ernest Hemingway

Çağdaş ceza adalet sistemlerinin çoğunda suçun devlete karşı işlendiği düşünüldüğünden devlet, anlaşmazlığı sahiplenip nasıl tepki verileceğine karar veriyor. Faillerin cezalandırılmasına öncelik tanınıyor. Hal böyle olunca da soruşturma evresinden başlayarak, her aşamada mağdurun ihtiyaçları ve tercihleri göz ardı ediliyor. Bu da ceza adalet sistemlerinin tatmin edici olmaktan uzaklaşmasına yol açıyor ve alternatif arayışların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Bu alternatiflerden biri de, onarıcı adalet anlayışı. Bu anlayışta, devlet suç teşkil eden fiillerde asıl mağdurun kendisi olduğu tutumundan yola çıkmaz; mağdurlara, faillere ve topluma pasif roller biçmez, suçun bireylere karşı işlendiğini kabul eder. Onarıcı adalet süreci, yaşanılan bir suçun tarafları olan fail, mağdur, yakınları ve toplum temsilcilerinin belirlenen yer ve zamanda ve bir moderatör/kolaylaştırıcı gözetiminde gönüllülük esasına bağlı olarak bir araya gelmeleriyle başlar. Bu görüşme esnasında suç mağduriyetinin doğurduğu yaraların sarılması, sulh ve barışın sağlanması adına uzlaşma içerisinde belirlenecek bir plan üzerinde, tarafların mutabakata varması ve bu mutabakat şartlarının tatbik ve takip edilmesi onarıcı adalet sürecini oluşturur.1

Tek kelime ile onarıcı adalet: Saygı

Son birkaç yüzyıldır kullanılan cezalandırıcı adalet kavramından daha eski olan ve geçmişte sosyal kontrolü sağlamanın en önemli kaynağı olmuş ama zamanla unutulmuş onarıcı adalet kavramını bir kelime ile ifade etmek gerekirse, bu kelime, saygıdır. Saygı, onarıcı adaletin her aşamasında sürecin merkezindedir.

Bütün bunları bir örnekle açıklamaya çalışayım:

Diyelim ki mala karşı işlenen bir suç var. Bu tip suçlarda mağdurlar genellikle “Neden ben?” sorusuna yanıt ararlar ve genellikle suçun özel bir sebebi olmadığını, tesadüfi olduğunu öğrenirler. Bunu öğrenmek de mağdurları failin neden o suçu işlediğini düşünmeye teşvik edebilir, onu benzer suçlar işlemeye itebilecek şartları değiştirmek için inisiyatif almaya sevk edebilir ve daha da önemlisi, mağdurun suç nedeniyle yaşadığı psikolojik etkilerin azalmasına da yardımcı olur.

Suçun özel bir sebebi olmadığını, tesadüfi olduğunu öğrenirler. Bunu öğrenmek de mağdurları failin neden o suçu işlediğini düşünmeye teşvik edebilir, onu benzer suçlar işlemeye itebilecek şartları değiştirmek için inisiyatif almaya sevk edebilir ve daha da önemlisi, mağdurun suç nedeniyle yaşadığı psikolojik etkilerin azalmasına da yardımcı olur.

Bir uzlaştırma görüşmesi sonunda mağdurun uzlaştırmacıya söylediği şu sözler, yukarıda açıklanan duruma örnek oluşturabilir: “Park yerinde o kadar araç dururken, neden benim engelli aracımın lastiğinin kesildiğini hiç anlayamadım ve bu beni fazlasıyla üzdü. Ama hedefin bir engelli aracı olmadığını, yola en yakın araç olduğu için otomobilimin zarar gördüğünü öğrenmek beni rahatlattı. Failin sorumu cevaplarken utanması ve yüzüme bakamaması dikkatimi çekti. Yaptığının kısa bir eğlence değil, bir insanın hayatını etkilediğini fark etmesi, bende failin yaşadığı çevreyi öğrenme ve ona yardım etme isteği doğurdu.”2

Onarıcı adalet mağduru iyileştirir mi?

Suç mağdurları, yaşadıkları travmanın bir sonucu olarak, çoğunlukla kendilerini hayat mücadelesinde kaybetmiş ve aşağılanmış hissederler. Dünya onlar için düzenli olmaktan çıkmış kötü bir yer hâlini almıştır. “Neden ben?” sorusuna cevap bulamayabilirler. Bunun sonucu olarak mağdurlar, duyguları ve hayatları üzerindeki kontrolü tekrar ele geçirmek için genellikle kendilerine göre mantıklı fakat çoğunlukla yanlış cevaplar uydurur; bu senaryo içinde kendilerini zayıf ve olaydan sorumlu taraf olarak konumlandırırlar. Bu nedenle onarıcı adalet sürecinin aşamalarından biri olan, bir uzlaştırıcı gözetiminde yapılan, suçtan etkilenen kişilerin hazır bulunduğu ortak toplantılarda failin mağdurun sorularını yanıtlaması için uygun zemin sağlanması başlı başına önem arz eder. Mağdur, bu suçun neden meydana geldiğini ve muhatabının neden kendisi olduğunu bütün açıklığı ile anlamak; sorularına aldığı cevaplarda artık güvende olduğunu duymak ve failin kendisine karşı benzer bir suçu tekrar işlemeyeceğine dair güvence almak ister. Böylece kendisini zayıf ve olaydan dolayı sorumlu kişi olarak konumlandırmaktan vazgeçebilir ve onarım (iyileşme) yaşamaya başlayabilir.

Onarıcı adaletin insan yaşamında esas aldığı felsefeyi, Japonların Kintsukuroi (altınla tamir) ve Kintsugi (altınla birleştirme) sanatının temelinde yer alan felsefeye benzetmek mümkün. Bu iki sanat dalı da, kırılmış eşyaları altınla onarıyor, kırık vazonun yeni gibi görünmesi değil, kusurlarıyla güzelleştirilmesini amaçlıyor.

Bu felsefeye göre, bir eşya ya da insan bir hasara uğramış, bir acı çekmiş ise bundan çıkardığı dersler vardır. Bu sebeple daha önceki halinden çok daha değerli kabul edilmelidir. İşte onarıcı adalet anlayışının temel aldığı felsefe de klasik cezalandırıcı adalet anlayışının aksine, bireyler arasında diyalog sağlanması yoluyla bireylerin yaşadığı toplumda saygı ve güven içerisinde yaşamalarına olanak sağlayarak değer yaratır. Şiddetsiz iletişimle sürdürülebilir ilişkiler ortaya çıkmasını sağlayarak insanı ve toplum yaşamını hep birlikte değerli kılan bir amaca hizmet etmeyi amaçlar.

Onarıcı adaletin farkı ne?

Bütün bunlar, onarıcı adaletin suç teşkil eden fiili yok saydığı anlamına da asla gelmez; fakat failleri kanuna uygun davranmayı sağlayacak şekilde topluma kazandırma ihtiyacını vurgular.

Geleneksel ceza adalet sistemi, hangi suç işlenmiştir, bu suçu kim işlemiştir, faillerin hak ettiği ceza nedir, sorularına yanıt ararken; onarıcı adalet anlayışının yanıtını aradığı sorularsa, suçtan kim zarar görmüştür, bu kişilerin ihtiyaçları nelerdir, bu ihtiyaçları karşılamak kimin sorumluluğundadır, gibi sorulardır. Dolayısıyla, onarıcı adalet toplumda suç olgusunun tamamen farklı bir şekilde kavranması, anlaşılması ve bu anlayışla suça cevap verilmesini öngörür.

Onarıcı adalet anlayışının temel aldığı felsefe de klasik cezalandırıcı adalet anlayışının aksine, bireyler arasında diyalog sağlanması yoluyla bireylerin yaşadığı toplumda saygı ve güven içerisinde yaşamalarına olanak sağlayarak değer yaratır.

Onarıcı adaletin ilkeleri

Bu çerçevede onarı adalet sürecinde öne çıkan ilkeleri şöyle sıralamak mümkün:

  • Olaya dâhil olan herkesin onuruna saygı,
  • En güçsüz olana destek sağlama dâhil olmak üzere, sürece katılım ve güçlendirme,
  • Hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı,
  • Yaş, cinsiyet, ırk, sosyal statü, düşünce yapısı veya dine dayalı ayrımcılık yapılmaması,
  • Dikte edilen yerine gönüllü olarak ulaşılan sonuçları tercih etme,
  • Sürecin esnek olması ve sonuçların tarafların ihtiyaçlarını karşılaması,
  • Tarafların sonuçta yapılan anlaşmaya uyması,
  • Sürece toplum katılımının sağlanması,
  • Kişi ve toplum güvenliğine saygı duyulması.

Onarıcı adalet nasıl işler?

Onarıcı adalete başvurulması ilk kez 1970’lerin sonlarına rastlar. Anglo – Amerikan ve Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde çok sayıda onarıcı adalet yöntemi, programı ve politikası halen uygulanıyor ve geliştiriliyor. Onarıcı adalet yöntemleri arasında öne çıkanlarsa, mağdur – fail arabuluculuğu (ceza arabuluculuğu -uzlaştırma), grup toplantısı, görüşme grupları (barış halkaları).

Bütün yöntemlerin müşterek özellikleriyse mağdur ve faillerin genelde yüz yüze olmak üzere, belirli bir suç veya suçun etkileri hususunda doğrudan görüşmesi; görüşmelerde arabulucu (uzlaştırmacı), kolaylaştırıcı şeklinde görev yapan en az bir tarafsız kişinin bulunması ve tarafların çoğu zaman, beklentilerini belirlemek üzere önceden hazırlık yapmasıdır.

Bu yüzleşmenin temel amacı, işlenen fiilin isminin konulması, etkisinin belirlenmesi ve sonuçta ortaya çıkan zararın nasıl giderileceği konusunda uzlaşmaya varılması da dâhil olmak üzere, ortak bir anlayış oluşturulmasıdır.

Dolayısıyla onarıcı adalet sisteminin amacına uygun bir biçimde işleyebilmesi, uzlaştırıcılık görevini hakkıyla yapacak kişilerin varlığına bağlı.

Onarıcı adalet sisteminin anahtarı ne?

Yanlış kişilerin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesi, uzlaştırmanın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabileceği gibi, bu süreçte mağdurun yeniden mağduriyeti de söz konusu olabilir.

Yaşanan anlaşmazlıklara ve sorunlara ortak çözümler bulunabilmesi için karşılıklı iki yönlü iletişim ve ortak bir çaba gerekir. Karşılıklı iletişim, her iki tarafın konuya hassasiyet göstermesiyle etkin bir hâl kazanır. Böyle bir iletişim gerçekleşmediği sürece, sorunların çözümüne ulaşılamaz. Uzlaştırma süreci, karşılıklı mesaj alış-verişinin gerçekleştiği, ortak anlamların üretilmeye çalışıldığı, aktif dinlemenin hâkim olduğu bir uzlaşmaya odaklanmış bir diyalog niteliğindedir.

Türkiye’de onarıcı adalet sistemi var mı?

Hukuk sistemimizde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “uzlaşma” başlığı altında, onarıcı adaleti önceleyen bazı düzenlemelere gidildi. Buna göre, şikâyete tâbi bir suç, yani mağdurun şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine soruşturmanın başladığı suçlar, tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyetini engelleme gibi suçlar ile mağdurun şikayeti üzerine adalet sisteminin doğrudan harekete geçtiği basit yaralama, konut dokunulmazlığının ihlali, hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlar uzlaştırma kapsamında yer alır.

Uzlaştırma faaliyeti ile bir araya gelen taraflar arasında gerçekleştirilen müzakerelerde, mağdur ve failin uzlaşması sonucunda, mağdurun zararının telafisi için çoğu zaman failin üstlendiği sosyal sorumluluklarla sosyal fayda üretilmesini sağlar.

101 çiçek dağıtarak dilenen özür

Nasıl uygulandığına dair birkaç gerçek uygulama örneği vermek zihinleri açabilir.

Örneğin, yolda otomobiliyle seyir halinde iken erkek sürücü tarafından sıkıştırılan kadın sürücünün, trafik ışıklarında yan yana gelince aralarında çıkan tartışma sırasında tehdit edilmesi üzerine, başlatılan soruşturma sürecinde taraflar arasında gerçekleştirilen uzlaşma sonucunda, erkek sürücü mağdurdan ve tüm kadınlardan, bir cadde boyunca üzerinde “size karşı çok daha hassas ve nazik olacağıma söz veriyorum” notu yazılı 101 çiçek dağıtarak özür diledi. Bu olayın ardından erkek sürücü yaşadığı durumu “Kadınlar çiçek aldığı zaman çok mutlu oluyor. Bu olay bana hemen sinirlenmemeyi, karşındaki insanı tanımayı öğretti. Bir anlık öfkeyle ağzımızdan çıkabilecek kelimeye çok dikkat etmemiz gerekiyor.” sözleriyle özetlemişti.

Trafikte yaşanan bir başka hakaret örneğinde, fail ve mağdur arasında gerçekleştirilen uzlaştırma sonucunda, failin sosyal sorumluluk ve insan ilişkileri sorunlarının giderilmesine yönelik görgü kuralları kitabını okumasının sağlanması da son derece eğitici olmuştu.

Yaşanan bir diğer uzlaştırma uygulamasında, eski iş yeri sorumlusuna tehdit ve hakarette bulunduğu, aracına zarar verdiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan fail, huzurevi sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılaması şartını kabul ederek mağdurla uzlaşma sağladı.

Bir başka onarıcı adalet örneğinde, “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçundan başlatılan soruşturmada, yediği yemekten yabancı cisim çıktığı için rahatsızlanan mağdur ile yemek şirketi yetkilileri arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda, sevgi evine oyun odası kurulması suretiyle uzlaşma ve sosyal fayda sağlandı.

Bir başka onarıcı adalet örneğinde, “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçundan başlatılan soruşturmada, yediği yemekten yabancı cisim çıktığı için rahatsızlanan mağdur ile yemek şirketi yetkilileri arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda, sevgi evine oyun odası kurulması suretiyle uzlaşma ve sosyal fayda sağlandı.

Başka uzlaştırma örneklerinde, bir ilköğretim okulundaki çocuklara ayakkabı ve müzik aleti alınması sağlandı, çevre, eğitim ve sağlık amaçlı kurulan vakıflara bağışlar gerçekleştirildi, öğrencilere burs vermek, ağaç dikmek suretiyle sosyal sorumlulukların üstlenildiğine şahit olduk.

Onarıcı adaletin uygulandığı başka bir alan da “suça sürüklenen çocuklarla” ilgili ceza davaları.

Türk hukuk sistemine göre, suça sürüklenen çocuklar bakımından mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, ayrıca üst sınırı 3 yılı geçmeyen hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamındadır. Fakat suça sürüklenen çocuklar tarafından işlense dahi cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve mağduru kamu hukuku tüzel kişisi olan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilmediğini de belirtmekte fayda var. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda hiçbir zaman uzlaştırma uygulanmaz.

Sonuç olarak, onarıcı adalet anlayışı, temelinde uygulanmaya başlayan ceza muhakemesi hukukunda uzlaştırma, yargılamadan farklı bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıkıyor. Gittikçe de yaygınlaşıyor.

Adalet Bakanlığı bünyesinde 2009’dan itibaren hizmet veren uzlaştırma büroları aracılığıyla 2018’de yaklaşık 250 bin dosyada uzlaşma sağlandı.

Onarıcı adalet ve özelde uzlaştırma, ceza adalet sisteminin insanileştirilmesi çabalarına en iyi örneklerden biridir. Onarıcı adalet, mağdur ve failin birbiriyle mücadele eden taraflar olmadığını hatırlatırken, yepyeni bir yaklaşım sunarak tüm yerleşik kabulleri tartışmaya açıyor ve adalet adına umut veriyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.

  1. Uludağ, Şener-Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar, Polis Bilimleri Dergisi Cilt:13 (4)
  2. Umbreit/Peterson-Armour s. 15.; Umbreit/Peterson-Armour s. 16.; Umbreit/Peterson-Armour s. 15; Şamil DEMİR, Adalet Bakanlığı Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma Egitim Kitabi s.173

Dilek Yumrutaş
Dilek Yumrutaş
Dilek Yumrutaş - Avukat, uzman arabulucu, uzlaştırmacı, eğitmen. Doğa Hukuk Bürosu ve İstanbul Arabuluculuk Merkezi’nin kurucusu ve yöneticisi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Mali Hukuk alanında Yüksek Lisans yaptı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Kamu Hukuku yüksek lisans-doktora programlarında eğitimini sürdürüyor. İstanbul’da farklı üniversitelerde ve Baro’da iletişim, müzakere, uzlaştırma, arabuluculuk, CMK ve Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Vergi Hukuku, Sigorta Hukuku, Bilişim Hukuku, İş Hukuku, Ticaret Hukuku, Dış Ticaret, Taşıma ve Lojistik Hukuku üzerine eğitimler vermeye, üniversitelerde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam ediyor. 2006 yılı itibariyle uzlaştırmacı siciline kayıtlı ilk isimlerden, 2013 itibariyle de arabuluculuk siciline ilk kayıt olan avukatlardan Yumrutaş, 1000’i aşkın dosyada arabuluculuk ve çok sayıda uzlaştırma uygulaması gerçekleştirdi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Adaletin onaran yüzü

Trafikte bir araç sizi sıkıştırdı, tehdit etti veya benzer bir suçun mağduru oldunuz. Fail yakalandı, dava görüldü, ceza verildi. Ama hâlâ kalbiniz kırık, adalet duygunuz zedelenmiş. Aklınızda sorular. O zaman bu yazıyı okuyun.

“Dünya herkesi kırıyor ve sonra bazıları o kırık yerlerden daha güçlü çıkıyor.”

Ernest Hemingway

Çağdaş ceza adalet sistemlerinin çoğunda suçun devlete karşı işlendiği düşünüldüğünden devlet, anlaşmazlığı sahiplenip nasıl tepki verileceğine karar veriyor. Faillerin cezalandırılmasına öncelik tanınıyor. Hal böyle olunca da soruşturma evresinden başlayarak, her aşamada mağdurun ihtiyaçları ve tercihleri göz ardı ediliyor. Bu da ceza adalet sistemlerinin tatmin edici olmaktan uzaklaşmasına yol açıyor ve alternatif arayışların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Bu alternatiflerden biri de, onarıcı adalet anlayışı. Bu anlayışta, devlet suç teşkil eden fiillerde asıl mağdurun kendisi olduğu tutumundan yola çıkmaz; mağdurlara, faillere ve topluma pasif roller biçmez, suçun bireylere karşı işlendiğini kabul eder. Onarıcı adalet süreci, yaşanılan bir suçun tarafları olan fail, mağdur, yakınları ve toplum temsilcilerinin belirlenen yer ve zamanda ve bir moderatör/kolaylaştırıcı gözetiminde gönüllülük esasına bağlı olarak bir araya gelmeleriyle başlar. Bu görüşme esnasında suç mağduriyetinin doğurduğu yaraların sarılması, sulh ve barışın sağlanması adına uzlaşma içerisinde belirlenecek bir plan üzerinde, tarafların mutabakata varması ve bu mutabakat şartlarının tatbik ve takip edilmesi onarıcı adalet sürecini oluşturur.1

Tek kelime ile onarıcı adalet: Saygı

Son birkaç yüzyıldır kullanılan cezalandırıcı adalet kavramından daha eski olan ve geçmişte sosyal kontrolü sağlamanın en önemli kaynağı olmuş ama zamanla unutulmuş onarıcı adalet kavramını bir kelime ile ifade etmek gerekirse, bu kelime, saygıdır. Saygı, onarıcı adaletin her aşamasında sürecin merkezindedir.

Bütün bunları bir örnekle açıklamaya çalışayım:

Diyelim ki mala karşı işlenen bir suç var. Bu tip suçlarda mağdurlar genellikle “Neden ben?” sorusuna yanıt ararlar ve genellikle suçun özel bir sebebi olmadığını, tesadüfi olduğunu öğrenirler. Bunu öğrenmek de mağdurları failin neden o suçu işlediğini düşünmeye teşvik edebilir, onu benzer suçlar işlemeye itebilecek şartları değiştirmek için inisiyatif almaya sevk edebilir ve daha da önemlisi, mağdurun suç nedeniyle yaşadığı psikolojik etkilerin azalmasına da yardımcı olur.

Suçun özel bir sebebi olmadığını, tesadüfi olduğunu öğrenirler. Bunu öğrenmek de mağdurları failin neden o suçu işlediğini düşünmeye teşvik edebilir, onu benzer suçlar işlemeye itebilecek şartları değiştirmek için inisiyatif almaya sevk edebilir ve daha da önemlisi, mağdurun suç nedeniyle yaşadığı psikolojik etkilerin azalmasına da yardımcı olur.

Bir uzlaştırma görüşmesi sonunda mağdurun uzlaştırmacıya söylediği şu sözler, yukarıda açıklanan duruma örnek oluşturabilir: “Park yerinde o kadar araç dururken, neden benim engelli aracımın lastiğinin kesildiğini hiç anlayamadım ve bu beni fazlasıyla üzdü. Ama hedefin bir engelli aracı olmadığını, yola en yakın araç olduğu için otomobilimin zarar gördüğünü öğrenmek beni rahatlattı. Failin sorumu cevaplarken utanması ve yüzüme bakamaması dikkatimi çekti. Yaptığının kısa bir eğlence değil, bir insanın hayatını etkilediğini fark etmesi, bende failin yaşadığı çevreyi öğrenme ve ona yardım etme isteği doğurdu.”2

Onarıcı adalet mağduru iyileştirir mi?

Suç mağdurları, yaşadıkları travmanın bir sonucu olarak, çoğunlukla kendilerini hayat mücadelesinde kaybetmiş ve aşağılanmış hissederler. Dünya onlar için düzenli olmaktan çıkmış kötü bir yer hâlini almıştır. “Neden ben?” sorusuna cevap bulamayabilirler. Bunun sonucu olarak mağdurlar, duyguları ve hayatları üzerindeki kontrolü tekrar ele geçirmek için genellikle kendilerine göre mantıklı fakat çoğunlukla yanlış cevaplar uydurur; bu senaryo içinde kendilerini zayıf ve olaydan sorumlu taraf olarak konumlandırırlar. Bu nedenle onarıcı adalet sürecinin aşamalarından biri olan, bir uzlaştırıcı gözetiminde yapılan, suçtan etkilenen kişilerin hazır bulunduğu ortak toplantılarda failin mağdurun sorularını yanıtlaması için uygun zemin sağlanması başlı başına önem arz eder. Mağdur, bu suçun neden meydana geldiğini ve muhatabının neden kendisi olduğunu bütün açıklığı ile anlamak; sorularına aldığı cevaplarda artık güvende olduğunu duymak ve failin kendisine karşı benzer bir suçu tekrar işlemeyeceğine dair güvence almak ister. Böylece kendisini zayıf ve olaydan dolayı sorumlu kişi olarak konumlandırmaktan vazgeçebilir ve onarım (iyileşme) yaşamaya başlayabilir.

Onarıcı adaletin insan yaşamında esas aldığı felsefeyi, Japonların Kintsukuroi (altınla tamir) ve Kintsugi (altınla birleştirme) sanatının temelinde yer alan felsefeye benzetmek mümkün. Bu iki sanat dalı da, kırılmış eşyaları altınla onarıyor, kırık vazonun yeni gibi görünmesi değil, kusurlarıyla güzelleştirilmesini amaçlıyor.

Bu felsefeye göre, bir eşya ya da insan bir hasara uğramış, bir acı çekmiş ise bundan çıkardığı dersler vardır. Bu sebeple daha önceki halinden çok daha değerli kabul edilmelidir. İşte onarıcı adalet anlayışının temel aldığı felsefe de klasik cezalandırıcı adalet anlayışının aksine, bireyler arasında diyalog sağlanması yoluyla bireylerin yaşadığı toplumda saygı ve güven içerisinde yaşamalarına olanak sağlayarak değer yaratır. Şiddetsiz iletişimle sürdürülebilir ilişkiler ortaya çıkmasını sağlayarak insanı ve toplum yaşamını hep birlikte değerli kılan bir amaca hizmet etmeyi amaçlar.

Onarıcı adaletin farkı ne?

Bütün bunlar, onarıcı adaletin suç teşkil eden fiili yok saydığı anlamına da asla gelmez; fakat failleri kanuna uygun davranmayı sağlayacak şekilde topluma kazandırma ihtiyacını vurgular.

Geleneksel ceza adalet sistemi, hangi suç işlenmiştir, bu suçu kim işlemiştir, faillerin hak ettiği ceza nedir, sorularına yanıt ararken; onarıcı adalet anlayışının yanıtını aradığı sorularsa, suçtan kim zarar görmüştür, bu kişilerin ihtiyaçları nelerdir, bu ihtiyaçları karşılamak kimin sorumluluğundadır, gibi sorulardır. Dolayısıyla, onarıcı adalet toplumda suç olgusunun tamamen farklı bir şekilde kavranması, anlaşılması ve bu anlayışla suça cevap verilmesini öngörür.

Onarıcı adalet anlayışının temel aldığı felsefe de klasik cezalandırıcı adalet anlayışının aksine, bireyler arasında diyalog sağlanması yoluyla bireylerin yaşadığı toplumda saygı ve güven içerisinde yaşamalarına olanak sağlayarak değer yaratır.

Onarıcı adaletin ilkeleri

Bu çerçevede onarı adalet sürecinde öne çıkan ilkeleri şöyle sıralamak mümkün:

  • Olaya dâhil olan herkesin onuruna saygı,
  • En güçsüz olana destek sağlama dâhil olmak üzere, sürece katılım ve güçlendirme,
  • Hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı,
  • Yaş, cinsiyet, ırk, sosyal statü, düşünce yapısı veya dine dayalı ayrımcılık yapılmaması,
  • Dikte edilen yerine gönüllü olarak ulaşılan sonuçları tercih etme,
  • Sürecin esnek olması ve sonuçların tarafların ihtiyaçlarını karşılaması,
  • Tarafların sonuçta yapılan anlaşmaya uyması,
  • Sürece toplum katılımının sağlanması,
  • Kişi ve toplum güvenliğine saygı duyulması.

Onarıcı adalet nasıl işler?

Onarıcı adalete başvurulması ilk kez 1970’lerin sonlarına rastlar. Anglo – Amerikan ve Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde çok sayıda onarıcı adalet yöntemi, programı ve politikası halen uygulanıyor ve geliştiriliyor. Onarıcı adalet yöntemleri arasında öne çıkanlarsa, mağdur – fail arabuluculuğu (ceza arabuluculuğu -uzlaştırma), grup toplantısı, görüşme grupları (barış halkaları).

Bütün yöntemlerin müşterek özellikleriyse mağdur ve faillerin genelde yüz yüze olmak üzere, belirli bir suç veya suçun etkileri hususunda doğrudan görüşmesi; görüşmelerde arabulucu (uzlaştırmacı), kolaylaştırıcı şeklinde görev yapan en az bir tarafsız kişinin bulunması ve tarafların çoğu zaman, beklentilerini belirlemek üzere önceden hazırlık yapmasıdır.

Bu yüzleşmenin temel amacı, işlenen fiilin isminin konulması, etkisinin belirlenmesi ve sonuçta ortaya çıkan zararın nasıl giderileceği konusunda uzlaşmaya varılması da dâhil olmak üzere, ortak bir anlayış oluşturulmasıdır.

Dolayısıyla onarıcı adalet sisteminin amacına uygun bir biçimde işleyebilmesi, uzlaştırıcılık görevini hakkıyla yapacak kişilerin varlığına bağlı.

Onarıcı adalet sisteminin anahtarı ne?

Yanlış kişilerin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesi, uzlaştırmanın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabileceği gibi, bu süreçte mağdurun yeniden mağduriyeti de söz konusu olabilir.

Yaşanan anlaşmazlıklara ve sorunlara ortak çözümler bulunabilmesi için karşılıklı iki yönlü iletişim ve ortak bir çaba gerekir. Karşılıklı iletişim, her iki tarafın konuya hassasiyet göstermesiyle etkin bir hâl kazanır. Böyle bir iletişim gerçekleşmediği sürece, sorunların çözümüne ulaşılamaz. Uzlaştırma süreci, karşılıklı mesaj alış-verişinin gerçekleştiği, ortak anlamların üretilmeye çalışıldığı, aktif dinlemenin hâkim olduğu bir uzlaşmaya odaklanmış bir diyalog niteliğindedir.

Türkiye’de onarıcı adalet sistemi var mı?

Hukuk sistemimizde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda “uzlaşma” başlığı altında, onarıcı adaleti önceleyen bazı düzenlemelere gidildi. Buna göre, şikâyete tâbi bir suç, yani mağdurun şikayetçi olduğunu beyan etmesi üzerine soruşturmanın başladığı suçlar, tehdit, hakaret, iş ve çalışma hürriyetini engelleme gibi suçlar ile mağdurun şikayeti üzerine adalet sisteminin doğrudan harekete geçtiği basit yaralama, konut dokunulmazlığının ihlali, hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlar uzlaştırma kapsamında yer alır.

Uzlaştırma faaliyeti ile bir araya gelen taraflar arasında gerçekleştirilen müzakerelerde, mağdur ve failin uzlaşması sonucunda, mağdurun zararının telafisi için çoğu zaman failin üstlendiği sosyal sorumluluklarla sosyal fayda üretilmesini sağlar.

101 çiçek dağıtarak dilenen özür

Nasıl uygulandığına dair birkaç gerçek uygulama örneği vermek zihinleri açabilir.

Örneğin, yolda otomobiliyle seyir halinde iken erkek sürücü tarafından sıkıştırılan kadın sürücünün, trafik ışıklarında yan yana gelince aralarında çıkan tartışma sırasında tehdit edilmesi üzerine, başlatılan soruşturma sürecinde taraflar arasında gerçekleştirilen uzlaşma sonucunda, erkek sürücü mağdurdan ve tüm kadınlardan, bir cadde boyunca üzerinde “size karşı çok daha hassas ve nazik olacağıma söz veriyorum” notu yazılı 101 çiçek dağıtarak özür diledi. Bu olayın ardından erkek sürücü yaşadığı durumu “Kadınlar çiçek aldığı zaman çok mutlu oluyor. Bu olay bana hemen sinirlenmemeyi, karşındaki insanı tanımayı öğretti. Bir anlık öfkeyle ağzımızdan çıkabilecek kelimeye çok dikkat etmemiz gerekiyor.” sözleriyle özetlemişti.

Trafikte yaşanan bir başka hakaret örneğinde, fail ve mağdur arasında gerçekleştirilen uzlaştırma sonucunda, failin sosyal sorumluluk ve insan ilişkileri sorunlarının giderilmesine yönelik görgü kuralları kitabını okumasının sağlanması da son derece eğitici olmuştu.

Yaşanan bir diğer uzlaştırma uygulamasında, eski iş yeri sorumlusuna tehdit ve hakarette bulunduğu, aracına zarar verdiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan fail, huzurevi sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılaması şartını kabul ederek mağdurla uzlaşma sağladı.

Bir başka onarıcı adalet örneğinde, “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçundan başlatılan soruşturmada, yediği yemekten yabancı cisim çıktığı için rahatsızlanan mağdur ile yemek şirketi yetkilileri arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda, sevgi evine oyun odası kurulması suretiyle uzlaşma ve sosyal fayda sağlandı.

Bir başka onarıcı adalet örneğinde, “taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçundan başlatılan soruşturmada, yediği yemekten yabancı cisim çıktığı için rahatsızlanan mağdur ile yemek şirketi yetkilileri arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda, sevgi evine oyun odası kurulması suretiyle uzlaşma ve sosyal fayda sağlandı.

Başka uzlaştırma örneklerinde, bir ilköğretim okulundaki çocuklara ayakkabı ve müzik aleti alınması sağlandı, çevre, eğitim ve sağlık amaçlı kurulan vakıflara bağışlar gerçekleştirildi, öğrencilere burs vermek, ağaç dikmek suretiyle sosyal sorumlulukların üstlenildiğine şahit olduk.

Onarıcı adaletin uygulandığı başka bir alan da “suça sürüklenen çocuklarla” ilgili ceza davaları.

Türk hukuk sistemine göre, suça sürüklenen çocuklar bakımından mağdurun veya suçtan zarar görenin, gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, ayrıca üst sınırı 3 yılı geçmeyen hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamındadır. Fakat suça sürüklenen çocuklar tarafından işlense dahi cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve mağduru kamu hukuku tüzel kişisi olan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilmediğini de belirtmekte fayda var. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda hiçbir zaman uzlaştırma uygulanmaz.

Sonuç olarak, onarıcı adalet anlayışı, temelinde uygulanmaya başlayan ceza muhakemesi hukukunda uzlaştırma, yargılamadan farklı bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıkıyor. Gittikçe de yaygınlaşıyor.

Adalet Bakanlığı bünyesinde 2009’dan itibaren hizmet veren uzlaştırma büroları aracılığıyla 2018’de yaklaşık 250 bin dosyada uzlaşma sağlandı.

Onarıcı adalet ve özelde uzlaştırma, ceza adalet sisteminin insanileştirilmesi çabalarına en iyi örneklerden biridir. Onarıcı adalet, mağdur ve failin birbiriyle mücadele eden taraflar olmadığını hatırlatırken, yepyeni bir yaklaşım sunarak tüm yerleşik kabulleri tartışmaya açıyor ve adalet adına umut veriyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.

  1. Uludağ, Şener-Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar, Polis Bilimleri Dergisi Cilt:13 (4)
  2. Umbreit/Peterson-Armour s. 15.; Umbreit/Peterson-Armour s. 16.; Umbreit/Peterson-Armour s. 15; Şamil DEMİR, Adalet Bakanlığı Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma Egitim Kitabi s.173

Dilek Yumrutaş
Dilek Yumrutaş
Dilek Yumrutaş - Avukat, uzman arabulucu, uzlaştırmacı, eğitmen. Doğa Hukuk Bürosu ve İstanbul Arabuluculuk Merkezi’nin kurucusu ve yöneticisi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Mali Hukuk alanında Yüksek Lisans yaptı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Kamu Hukuku yüksek lisans-doktora programlarında eğitimini sürdürüyor. İstanbul’da farklı üniversitelerde ve Baro’da iletişim, müzakere, uzlaştırma, arabuluculuk, CMK ve Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Vergi Hukuku, Sigorta Hukuku, Bilişim Hukuku, İş Hukuku, Ticaret Hukuku, Dış Ticaret, Taşıma ve Lojistik Hukuku üzerine eğitimler vermeye, üniversitelerde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam ediyor. 2006 yılı itibariyle uzlaştırmacı siciline kayıtlı ilk isimlerden, 2013 itibariyle de arabuluculuk siciline ilk kayıt olan avukatlardan Yumrutaş, 1000’i aşkın dosyada arabuluculuk ve çok sayıda uzlaştırma uygulaması gerçekleştirdi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x