Anadolu halk türkülerinde vergi isyanı

Vergiye isyan etmenin bir yolu olan türküler neler anlatıyor? Maliyeye neden bir de türkülerin sözlerinden bakmak gerek? Vergiye isyan eden türkülerin anlamını Prof. Dr. Selçuk İpek yazdı.

Vergi” ve “türkü” kelimelerinin bir arada kullanılması ilk bakışta anlamsız gelebilir. Oysa Anadolu halk türkülerinde tarihte yaşamış vergi isyanlarına atıflar vardır.

Ayrıca türküler, halkın gerçek tarihine ışık tutması açısından önemli bir işlev görür zira bize resmî tarihin aktardıklarının dışında da bir tarih olduğunu hatırlatırlar.

Bu anlamıyla türküler, tarihe halkın gözüyle de bakılmasını sağlarlar.

1975’te ölen ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu türküler için şunları söylüyor:

“Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i
Öleni, kalanı gidip gelmeyeni
Ben türkülerden aldım haberi”

Gerçekten de türküler, halkın durumu hakkında haber verirler. Tarihteki toplumsal olay ve sorunların gerçek boyutlarını kavramamıza yardımcı olurlar.

Maliye tarihine halkın gözünden bakmak

Bu durum, özelde maliye tarihi açısından da geçerli.

Ne de olsa, mali olaylar ve daha özelde vergilemeye ilişkin olaylar toplumsal tarih sürecinde önemli bir yere sahipler.

Zira tüm dünyada vergiyi ödeyenle vergiyi alan arasındaki mücadele sıradan serzeniş ve sitemlerden, isyanlara varacak derecede önemli sonuçlara yol açtı.

Kendi tarihimiz açısından baktığımızdaysa Osmanlı İmparatorluğu’nda belgelerin neredeyse tamamının bu işle görevlendirilmiş kişiler tarafından yalnızca devlet için hazırlandığını, yazıldığını ve yorumlandığını görüyoruz.

Ancak elimizde belge olmasa da halkı ve toplumu anlamanın en güzel yollarından biri de onların kendilerini ifade etme biçimlerinin ürünleri türkülere, ağıtlara ve destanlara bakmak, oralarda anlatılan hikâyelere kulak vermek.

Vergiler niçin var?

Vergiler için söylenebilecek en önemli sözlerden biri “devlet varsa vergiler olmak zorundadır” ifadesi.

Ancak vergiler, halkın refahını artırmak için kullanılabilecek bir araç olabilecekleri gibi yoksulluk ve esaretin de aracı olabilirler.

Halkın ağır vergiler altında ezilmesi, vergiyi yurttaşlar açısından adeta bir zulüm ve işkence aracı haline getirebilir.

Tüm toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da tarihsel gelişim sınıfsal mücadeleler şeklinde oldu.

Bu sınıfsal mücadele elbette halk türkülerine de yansıdı.

Türkülerde vergilere ilişkin olarak yer alan hususlar genel olarak bir haykırış ve isyan şeklinde dile getirildi.

Bir vergi isyanı olarak türküler

Bu isyan bazen doğrudan vergi yönetiminin kendisine, bazen vergi tahsildarlarına bazen de dolaylı yönlerden bir şikâyet şeklinde kendini gösterdi.

Türküler, silahsız ve kansız çoğu zaman da sonuçsuz bir vergi isyanı şekline de dönüştü.

Şu anonim dörtlük Osmanlı toplum yapısını çarpıcı bir biçimde yansıtıyor:

Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı.[efn_note]Şaltak: Gevşek
Kaltak: 1-Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü, 2- Atın üzerine oturmak için konulan takım, http://tdkterim.gov.tr/bts/ Erişim: 16.02.2010)[/efn_note]

Türkülerin anlattığı vergiler

Anadolu halk türkülerinde vergi ve vergi sorunlarına ilişkin epey konunun ele alındığını görüyoruz.

Bunların en önemlileri, tarım ürünlerinin yüzde 10’nun (bazen yüzde 5) verildiği aşar vergisi, ihaleyle belirli bir bedel karşılığında vergi toplama yetkisi alan mültezimlerin halka yaptığı baskı ve zulümler, yöneticilerin keyfi vergileme yapmaları, vergilemede karşılaşılan usulsüzlükler ve yolsuzluklar olarak belirtilebilir.

Bu sorunlar Osmanlı İmparatorluğu’nda zaman zaman ayaklanma şeklinde isyana dönüştü. Celali İsyanları, Patrona Halil İsyanı, Atçalı Kel Mehmet Efe İsyanı, Çarşamba Kazası İsyanı bunlardan bazılarıdır.[efn_note]Dünyada da vergilere karşı isyan hareketlerine şu örnekler verilebilir: Poujade Hareketi, Wat Tyler İsyanı,
Hampden Hareketi, Boston Çay Partisi, Viski İsyanı, Alman Dokuma İşçileri İsyanı.[/efn_note]

Fakat çoğu zaman bu isyanlar silahlı ayaklanmalara dönüşmeyip, türkü sözlerinde ortaya çıktı.

Örneğin, 1858 doğumlu Aşık Nigâri’ye ait “Aşar Destanı”nda aşarın iltizam yoluyla toplanması ve bu süreçte tahsildarın keyfi uygulamalarına bir isyan etme hali var.

Bütün malım aldın ey kanlı zalim
Şikayet ederim hüdaya seni
Garip mecnun gibi perişan halim
Şu fani dünyada ağlattın beni

Halk burada vergi tahsildarına (mültezim) isyan ederken aslında sistemin temel sorununu (mültezimin kârını artırabilmek için yaptığı suistimalleri) dile getiriyor.

Gücünü devletten alan mültezimlerin soygunlarına karşı koyamayan halk sonunda nefretinin de etkisiyle onu Tanrı’ya şikayet ediyor.

Aynı durum başka bir türküde daha yalın ve çarpıcı bir biçimde anlatılıyor. Ağır vergi yükünün ve mültezimin keyfi uygulamalarının anlatıldığı bu hikayenin sonunda çiftçi, karısıyla dertleşirken sözü şöyle bağlıyor:

Deminden kuşluk öşürcüler geldiler
Zahirem samanım bütün aldılar
Bir tek yaba ile beni saldılar
Değirmen mi, tohum mu kaldı avrat?

Yine “aşar vergisi ve arık toklu” isimli Kırşehir yöresine ait türkü de vergi tahsildarlarının, istedikleri vergi miktarına ulaşabilmek için köylünün neyi var neyi yoksa almaya çalıştığının göstergesi.

Tahsildar bey niye güldün kuzuya
Hele bir bak ağzındaki azıya
Razıyım ben yazacağın cezaya
Saymışsın tahsildar devlet sağ olsun

……

Boğazında vardır bir top karası
Üç günlükken öldü bunun anası
Devlet sandığını doldurur parası
Saymışsın tahsildar vatan sağ olsun

Zalim mültezimler

1840’ta Tanzimat ile kaldırılan ama 1842’de tekrar getirilen ancak tam olarak Cumhuriyet döneminde kaldırılan mültezim sisteminde mültezimler halkı soymak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdi.

En yaygın olarak kullandıkları yöntemse ürünün satın alınmasını geciktirerek ürünün çürüyeceği korkusunu yaymak, böylece ürünü çok ucuz fiyattan ele geçirmekti.

Şayet vergi ürün olarak ödenemezse; köylünün sabanı, öküzü, yatağı, kap kacağı gibi her türlü malı yok pahasına satılırdı.

Bu durum köylünün mültezimlere bakışını da etkilemekte ve onu adeta bir şeytan gibi görmelerine sebep olmaktaydı.

Dinle’n ağalar Öşürlü’nün sözün
Kara olsun iki yüzün
Başındaki bir top bezin
Küpe batır Koca Şeytan
…..
Öşürlü’yü aciz ettik
Çok söyledik taciz ettik
İki türkü haciz ettik
Darıldın mı Koca Şeytan

Osmanlı’da vergilerin iltizam usulüyle toplanmasında iltizamı alan mültezim, verginin toplanma işini yanında çalıştırdığı adamlarına da verebilmekteydi.

Halk bu kişilere öşürcü demekte ve bunları köylerine sokmak istememekteydi.

Hatta köye öşürcü geleceği duyulduğunda önceden köy dışında mevzilenen köylüler, öşürcünün köye gelmemesi için silahlı çatışmaya bile girebilmekteydi.

Aşağıdaki Bolu türküsü, vergi baskısı altında kalan köylünün artık vergi ödememek için vergi toplayıcılarını köye sokmamak adına göze aldıkları direnişi gözler önüne seriyor.

Çatal çama kurşun attım geçmedi
Ali efeye ayran verdim içmedi aman yandım aman
Öşürcü Yakup elime geçmedi
Teke bıçak tırpan gibi biçmedi aman yandım aman

Kova kova çapulama kum doldu
Silahlarım senin için dün doldu aman yandım aman
Öşürcüler bizim köyden kovuldu
Düşmanlarım dumanlara boğuldu aman yandım aman

Bir yandan merkezi idarenin memurlarının doğrudan topladığı vergiler, diğer yandan yerel güçlerin vergi adı altında getirdikleri yükümlülükler üzerine 1733 – 1813 yılları arasında yaşamış Âşık Talibi’nin aşağıdaki dörtlükleri halkın düşüncelerine tercüman oluyor:

Dağa çıksam ayısı var kurdu var
Düze insem sıtması var derdi var
Köye insem tahsildar var vergi var
Şaştım anam bu salgının elinden

Yine Âşık Tâlibî vergilerin ayni olarak tahsilinde (özellikle aşar vergisinde) yapılan yolsuzlukları şöyle dile getiriyor:

Tâlibî’yim kurtulmadım çileden
Mültezimler öşür alır kileden
En doğrusu kaçmak imiş Zile’den
Hiç gelmemek nûrun âlâ nur imiş

Osmanlı’da zaman zaman yerleşik ve yarı yerleşik (konar göçer) reaya arasında çatışmalar olduğunda devlet yerleşiklerin yanında oldu.

Böyle durumlarda konar göçerler bir yandan devleti karşılarına almışlar bir yandan da tahsildarların baskısına isyan etmişlerdir. Bu durum Şarkışlalı 19. yüzyılda yaşayan Aşık Serdari’den (1833 – 1922) alınan bir türküde açıkça görülüyor:

(….)

Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Döşeği yorganı mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim
(….)

Vergiden kaçınma yollarını gösteren türküler

Türkülerde bazen ilginç vergiden kaçınma yöntemlerine de rastlanıyor.

Bunun ilginç örneklerinden biri de daha çok gayrimüslim tebaayı ilgilendiren bir haraç vergisine ilişkin. Verginin ağır geldiği durumlarda kaçınma mekanizması olarak Müslüman olma (veya Müslüman gibi görünme) yoluna başvurulması 19. yüzyılda yaşamış Aşık Seyrani’den alınan bir Develi türküsünde görülüyor:

Sorsa ne olduğun bilmezsin iman
Anın’çün bilinmez yahşiyle yaman
Haraç korkusundan olmuş Müslüman
Bir alay nimeti küfran olanlar

Doğal afetler kaynaklı vergisel sorunlar da vardı

Anadolu halk türkülerinde karşılaşılan vergi sorunlarının temelinde bazen de doğa olayları yatar.

Zira kötü iklim koşullarının ayni olarak alınan vergilerin tahsilatını olumsuz etkilediği olmuştur. Tahsilat bazen 1/3 oranında azalmış, bazen de yarıya inmiştir. Bunun sonucunda elinde buğdayı olmayan halk devletten verginin alınmamasını ve borçların silinmesini beklemiştir.

Bu durum Afrika üzerinden gelen çekirgelerin Anadolu’da tarım alanlarına zarar vermesi üzerine yakılan Afyon türküsünde açık bir şekilde görülüyor.

Çekirgenin teşiri
Arpa buğday devşiri
Tel çekelim devlete
Kimden alcak öşürü

“Adana’da Biter Taze Arpalar” adlı türkü, 1800’lü yıllarda yaşanan kıtlık günlerini ve daha sonraki yılların ağır koşullarını ve halkın çektiği ızdırabı dile getirir.

Bu dönemde yaşam güçlüğü çeken halk, aynı zamanda ağır vergi yükü altında ezilmekte, vergilerini güçlükle ödeyebilmektedir. Türküden, halkın vergisini ödeyebilmek için günlük ihtiyaçlarından bile vazgeçmek zorunda olduğu anlaşılıyor.

Ağlayı ağlayı aşar yatırdım
Gaz kalmadı karanlıkta oturdum
Ölüm kefenini borca getirdim

Aman Allah rızkımızı kesme ver
Aman Ağam gurbet elde durma gel
…..

Mizahi bir örnek

Vergi sorunlarından kaynaklı türküler arasında mizahi olanlar da var elbette. Bunların en bilinenlerinden biri de yıllarca televizyon ve radyolarda zevkle dinlenilen ‘tiridine bandım’ türküsü.

Bu Kastamonu yöresine ait türküde, aşar vergisini veremediği için bir çift öküzünden biri alınan vatandaşın, boyunduruğa kendisinin girmesini anlatır. Bu türkü mizahi yönüyle ilgi toplamıştır.

Manda yuva yapmış söğüt dalına
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü
Sabah erken çifte giderken
Öküzüm torbadan düştü gördün mü?

Verdiğimiz örneklerden de hareketle son söz olarak şunu söyleyebiliriz:

Anadolu halk türkülerinde yer alan vergi sorunları ister yöneticilerden, ister sistemin kendi iç dinamiklerinden, isterse doğa olaylarından kaynaklansın sonuçta kaybeden hep Anadolu köylüsü ve çiftçisi oldu.

Bu durum gerçekten de “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki küçük üretici, belki de dünyada en çok vergilendirilmiş bireydir” görüşünü doğrular nitelikte.

Kaynakça
Baki Yaşa Altınok, Öyküleriyle Kırşehir Türküleri Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, Ankara, Mayıs, 2003.
Cazim Gürbüz, Edebiyatlaşan Vergiler, 1. bs. Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul, 2007.
Hamdi Tanses, Öyküleriyle Halk Türküleri (Notalı), Tay Yayınları, İstanbul, 2005
Mehmet Bayrak, Öyküleriyle Halk Anlatı Türküleri, Ankara, 1996.
Mehmet Bayrak, Eşkiyalık ve Eşkiya Türküleri, Yorum Yayınları, No:4, Ankara, 1985
Mehmet Özbek, Folklor ve Türkülerimiz, Ötüken Yayınları, Ankara, 1975.
Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları:35, İstanbul, 1996.
Şevket Pamuk, 100 Soruda Osmanlı Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914), K Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 2003.
Vasfi Mahir Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1963.
Yaşar Kemal, Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, 1.bs, İstanbul, t.y

Not: Bu yazı yazarın Anadolu Halk Türkülerinde Vergi İsyanı, Ekin Yayınevi, Bursa, 2010 adlı kitabından yazar tarafından derlenmiştir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2023’te yayımlanmıştır.

Selçuk İpek
Selçuk İpek
Prof. Dr. Selçuk İpek - Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Uludağ Üniversitesi’nde, doktora öğrenimini İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümünde tamamladı. 2011 yılında doçent, 2016 yılında profesör oldu. Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Vergi teorisi ve politikası, vergi psikolojisi, yerel yönetimler maliyesi konularında makale ve kitapları bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Anadolu halk türkülerinde vergi isyanı

Vergiye isyan etmenin bir yolu olan türküler neler anlatıyor? Maliyeye neden bir de türkülerin sözlerinden bakmak gerek? Vergiye isyan eden türkülerin anlamını Prof. Dr. Selçuk İpek yazdı.

Vergi” ve “türkü” kelimelerinin bir arada kullanılması ilk bakışta anlamsız gelebilir. Oysa Anadolu halk türkülerinde tarihte yaşamış vergi isyanlarına atıflar vardır.

Ayrıca türküler, halkın gerçek tarihine ışık tutması açısından önemli bir işlev görür zira bize resmî tarihin aktardıklarının dışında da bir tarih olduğunu hatırlatırlar.

Bu anlamıyla türküler, tarihe halkın gözüyle de bakılmasını sağlarlar.

1975’te ölen ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu türküler için şunları söylüyor:

“Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i
Öleni, kalanı gidip gelmeyeni
Ben türkülerden aldım haberi”

Gerçekten de türküler, halkın durumu hakkında haber verirler. Tarihteki toplumsal olay ve sorunların gerçek boyutlarını kavramamıza yardımcı olurlar.

Maliye tarihine halkın gözünden bakmak

Bu durum, özelde maliye tarihi açısından da geçerli.

Ne de olsa, mali olaylar ve daha özelde vergilemeye ilişkin olaylar toplumsal tarih sürecinde önemli bir yere sahipler.

Zira tüm dünyada vergiyi ödeyenle vergiyi alan arasındaki mücadele sıradan serzeniş ve sitemlerden, isyanlara varacak derecede önemli sonuçlara yol açtı.

Kendi tarihimiz açısından baktığımızdaysa Osmanlı İmparatorluğu’nda belgelerin neredeyse tamamının bu işle görevlendirilmiş kişiler tarafından yalnızca devlet için hazırlandığını, yazıldığını ve yorumlandığını görüyoruz.

Ancak elimizde belge olmasa da halkı ve toplumu anlamanın en güzel yollarından biri de onların kendilerini ifade etme biçimlerinin ürünleri türkülere, ağıtlara ve destanlara bakmak, oralarda anlatılan hikâyelere kulak vermek.

Vergiler niçin var?

Vergiler için söylenebilecek en önemli sözlerden biri “devlet varsa vergiler olmak zorundadır” ifadesi.

Ancak vergiler, halkın refahını artırmak için kullanılabilecek bir araç olabilecekleri gibi yoksulluk ve esaretin de aracı olabilirler.

Halkın ağır vergiler altında ezilmesi, vergiyi yurttaşlar açısından adeta bir zulüm ve işkence aracı haline getirebilir.

Tüm toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da tarihsel gelişim sınıfsal mücadeleler şeklinde oldu.

Bu sınıfsal mücadele elbette halk türkülerine de yansıdı.

Türkülerde vergilere ilişkin olarak yer alan hususlar genel olarak bir haykırış ve isyan şeklinde dile getirildi.

Bir vergi isyanı olarak türküler

Bu isyan bazen doğrudan vergi yönetiminin kendisine, bazen vergi tahsildarlarına bazen de dolaylı yönlerden bir şikâyet şeklinde kendini gösterdi.

Türküler, silahsız ve kansız çoğu zaman da sonuçsuz bir vergi isyanı şekline de dönüştü.

Şu anonim dörtlük Osmanlı toplum yapısını çarpıcı bir biçimde yansıtıyor:

Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı.[efn_note]Şaltak: Gevşek
Kaltak: 1-Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü, 2- Atın üzerine oturmak için konulan takım, http://tdkterim.gov.tr/bts/ Erişim: 16.02.2010)[/efn_note]

Türkülerin anlattığı vergiler

Anadolu halk türkülerinde vergi ve vergi sorunlarına ilişkin epey konunun ele alındığını görüyoruz.

Bunların en önemlileri, tarım ürünlerinin yüzde 10’nun (bazen yüzde 5) verildiği aşar vergisi, ihaleyle belirli bir bedel karşılığında vergi toplama yetkisi alan mültezimlerin halka yaptığı baskı ve zulümler, yöneticilerin keyfi vergileme yapmaları, vergilemede karşılaşılan usulsüzlükler ve yolsuzluklar olarak belirtilebilir.

Bu sorunlar Osmanlı İmparatorluğu’nda zaman zaman ayaklanma şeklinde isyana dönüştü. Celali İsyanları, Patrona Halil İsyanı, Atçalı Kel Mehmet Efe İsyanı, Çarşamba Kazası İsyanı bunlardan bazılarıdır.[efn_note]Dünyada da vergilere karşı isyan hareketlerine şu örnekler verilebilir: Poujade Hareketi, Wat Tyler İsyanı,
Hampden Hareketi, Boston Çay Partisi, Viski İsyanı, Alman Dokuma İşçileri İsyanı.[/efn_note]

Fakat çoğu zaman bu isyanlar silahlı ayaklanmalara dönüşmeyip, türkü sözlerinde ortaya çıktı.

Örneğin, 1858 doğumlu Aşık Nigâri’ye ait “Aşar Destanı”nda aşarın iltizam yoluyla toplanması ve bu süreçte tahsildarın keyfi uygulamalarına bir isyan etme hali var.

Bütün malım aldın ey kanlı zalim
Şikayet ederim hüdaya seni
Garip mecnun gibi perişan halim
Şu fani dünyada ağlattın beni

Halk burada vergi tahsildarına (mültezim) isyan ederken aslında sistemin temel sorununu (mültezimin kârını artırabilmek için yaptığı suistimalleri) dile getiriyor.

Gücünü devletten alan mültezimlerin soygunlarına karşı koyamayan halk sonunda nefretinin de etkisiyle onu Tanrı’ya şikayet ediyor.

Aynı durum başka bir türküde daha yalın ve çarpıcı bir biçimde anlatılıyor. Ağır vergi yükünün ve mültezimin keyfi uygulamalarının anlatıldığı bu hikayenin sonunda çiftçi, karısıyla dertleşirken sözü şöyle bağlıyor:

Deminden kuşluk öşürcüler geldiler
Zahirem samanım bütün aldılar
Bir tek yaba ile beni saldılar
Değirmen mi, tohum mu kaldı avrat?

Yine “aşar vergisi ve arık toklu” isimli Kırşehir yöresine ait türkü de vergi tahsildarlarının, istedikleri vergi miktarına ulaşabilmek için köylünün neyi var neyi yoksa almaya çalıştığının göstergesi.

Tahsildar bey niye güldün kuzuya
Hele bir bak ağzındaki azıya
Razıyım ben yazacağın cezaya
Saymışsın tahsildar devlet sağ olsun

……

Boğazında vardır bir top karası
Üç günlükken öldü bunun anası
Devlet sandığını doldurur parası
Saymışsın tahsildar vatan sağ olsun

Zalim mültezimler

1840’ta Tanzimat ile kaldırılan ama 1842’de tekrar getirilen ancak tam olarak Cumhuriyet döneminde kaldırılan mültezim sisteminde mültezimler halkı soymak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdi.

En yaygın olarak kullandıkları yöntemse ürünün satın alınmasını geciktirerek ürünün çürüyeceği korkusunu yaymak, böylece ürünü çok ucuz fiyattan ele geçirmekti.

Şayet vergi ürün olarak ödenemezse; köylünün sabanı, öküzü, yatağı, kap kacağı gibi her türlü malı yok pahasına satılırdı.

Bu durum köylünün mültezimlere bakışını da etkilemekte ve onu adeta bir şeytan gibi görmelerine sebep olmaktaydı.

Dinle’n ağalar Öşürlü’nün sözün
Kara olsun iki yüzün
Başındaki bir top bezin
Küpe batır Koca Şeytan
…..
Öşürlü’yü aciz ettik
Çok söyledik taciz ettik
İki türkü haciz ettik
Darıldın mı Koca Şeytan

Osmanlı’da vergilerin iltizam usulüyle toplanmasında iltizamı alan mültezim, verginin toplanma işini yanında çalıştırdığı adamlarına da verebilmekteydi.

Halk bu kişilere öşürcü demekte ve bunları köylerine sokmak istememekteydi.

Hatta köye öşürcü geleceği duyulduğunda önceden köy dışında mevzilenen köylüler, öşürcünün köye gelmemesi için silahlı çatışmaya bile girebilmekteydi.

Aşağıdaki Bolu türküsü, vergi baskısı altında kalan köylünün artık vergi ödememek için vergi toplayıcılarını köye sokmamak adına göze aldıkları direnişi gözler önüne seriyor.

Çatal çama kurşun attım geçmedi
Ali efeye ayran verdim içmedi aman yandım aman
Öşürcü Yakup elime geçmedi
Teke bıçak tırpan gibi biçmedi aman yandım aman

Kova kova çapulama kum doldu
Silahlarım senin için dün doldu aman yandım aman
Öşürcüler bizim köyden kovuldu
Düşmanlarım dumanlara boğuldu aman yandım aman

Bir yandan merkezi idarenin memurlarının doğrudan topladığı vergiler, diğer yandan yerel güçlerin vergi adı altında getirdikleri yükümlülükler üzerine 1733 – 1813 yılları arasında yaşamış Âşık Talibi’nin aşağıdaki dörtlükleri halkın düşüncelerine tercüman oluyor:

Dağa çıksam ayısı var kurdu var
Düze insem sıtması var derdi var
Köye insem tahsildar var vergi var
Şaştım anam bu salgının elinden

Yine Âşık Tâlibî vergilerin ayni olarak tahsilinde (özellikle aşar vergisinde) yapılan yolsuzlukları şöyle dile getiriyor:

Tâlibî’yim kurtulmadım çileden
Mültezimler öşür alır kileden
En doğrusu kaçmak imiş Zile’den
Hiç gelmemek nûrun âlâ nur imiş

Osmanlı’da zaman zaman yerleşik ve yarı yerleşik (konar göçer) reaya arasında çatışmalar olduğunda devlet yerleşiklerin yanında oldu.

Böyle durumlarda konar göçerler bir yandan devleti karşılarına almışlar bir yandan da tahsildarların baskısına isyan etmişlerdir. Bu durum Şarkışlalı 19. yüzyılda yaşayan Aşık Serdari’den (1833 – 1922) alınan bir türküde açıkça görülüyor:

(….)

Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Döşeği yorganı mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim
(….)

Vergiden kaçınma yollarını gösteren türküler

Türkülerde bazen ilginç vergiden kaçınma yöntemlerine de rastlanıyor.

Bunun ilginç örneklerinden biri de daha çok gayrimüslim tebaayı ilgilendiren bir haraç vergisine ilişkin. Verginin ağır geldiği durumlarda kaçınma mekanizması olarak Müslüman olma (veya Müslüman gibi görünme) yoluna başvurulması 19. yüzyılda yaşamış Aşık Seyrani’den alınan bir Develi türküsünde görülüyor:

Sorsa ne olduğun bilmezsin iman
Anın’çün bilinmez yahşiyle yaman
Haraç korkusundan olmuş Müslüman
Bir alay nimeti küfran olanlar

Doğal afetler kaynaklı vergisel sorunlar da vardı

Anadolu halk türkülerinde karşılaşılan vergi sorunlarının temelinde bazen de doğa olayları yatar.

Zira kötü iklim koşullarının ayni olarak alınan vergilerin tahsilatını olumsuz etkilediği olmuştur. Tahsilat bazen 1/3 oranında azalmış, bazen de yarıya inmiştir. Bunun sonucunda elinde buğdayı olmayan halk devletten verginin alınmamasını ve borçların silinmesini beklemiştir.

Bu durum Afrika üzerinden gelen çekirgelerin Anadolu’da tarım alanlarına zarar vermesi üzerine yakılan Afyon türküsünde açık bir şekilde görülüyor.

Çekirgenin teşiri
Arpa buğday devşiri
Tel çekelim devlete
Kimden alcak öşürü

“Adana’da Biter Taze Arpalar” adlı türkü, 1800’lü yıllarda yaşanan kıtlık günlerini ve daha sonraki yılların ağır koşullarını ve halkın çektiği ızdırabı dile getirir.

Bu dönemde yaşam güçlüğü çeken halk, aynı zamanda ağır vergi yükü altında ezilmekte, vergilerini güçlükle ödeyebilmektedir. Türküden, halkın vergisini ödeyebilmek için günlük ihtiyaçlarından bile vazgeçmek zorunda olduğu anlaşılıyor.

Ağlayı ağlayı aşar yatırdım
Gaz kalmadı karanlıkta oturdum
Ölüm kefenini borca getirdim

Aman Allah rızkımızı kesme ver
Aman Ağam gurbet elde durma gel
…..

Mizahi bir örnek

Vergi sorunlarından kaynaklı türküler arasında mizahi olanlar da var elbette. Bunların en bilinenlerinden biri de yıllarca televizyon ve radyolarda zevkle dinlenilen ‘tiridine bandım’ türküsü.

Bu Kastamonu yöresine ait türküde, aşar vergisini veremediği için bir çift öküzünden biri alınan vatandaşın, boyunduruğa kendisinin girmesini anlatır. Bu türkü mizahi yönüyle ilgi toplamıştır.

Manda yuva yapmış söğüt dalına
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü
Sabah erken çifte giderken
Öküzüm torbadan düştü gördün mü?

Verdiğimiz örneklerden de hareketle son söz olarak şunu söyleyebiliriz:

Anadolu halk türkülerinde yer alan vergi sorunları ister yöneticilerden, ister sistemin kendi iç dinamiklerinden, isterse doğa olaylarından kaynaklansın sonuçta kaybeden hep Anadolu köylüsü ve çiftçisi oldu.

Bu durum gerçekten de “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki küçük üretici, belki de dünyada en çok vergilendirilmiş bireydir” görüşünü doğrular nitelikte.

Kaynakça
Baki Yaşa Altınok, Öyküleriyle Kırşehir Türküleri Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, Ankara, Mayıs, 2003.
Cazim Gürbüz, Edebiyatlaşan Vergiler, 1. bs. Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul, 2007.
Hamdi Tanses, Öyküleriyle Halk Türküleri (Notalı), Tay Yayınları, İstanbul, 2005
Mehmet Bayrak, Öyküleriyle Halk Anlatı Türküleri, Ankara, 1996.
Mehmet Bayrak, Eşkiyalık ve Eşkiya Türküleri, Yorum Yayınları, No:4, Ankara, 1985
Mehmet Özbek, Folklor ve Türkülerimiz, Ötüken Yayınları, Ankara, 1975.
Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları:35, İstanbul, 1996.
Şevket Pamuk, 100 Soruda Osmanlı Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914), K Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 2003.
Vasfi Mahir Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1963.
Yaşar Kemal, Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, 1.bs, İstanbul, t.y

Not: Bu yazı yazarın Anadolu Halk Türkülerinde Vergi İsyanı, Ekin Yayınevi, Bursa, 2010 adlı kitabından yazar tarafından derlenmiştir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Eylül 2023’te yayımlanmıştır.

Selçuk İpek
Selçuk İpek
Prof. Dr. Selçuk İpek - Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Uludağ Üniversitesi’nde, doktora öğrenimini İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümünde tamamladı. 2011 yılında doçent, 2016 yılında profesör oldu. Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Vergi teorisi ve politikası, vergi psikolojisi, yerel yönetimler maliyesi konularında makale ve kitapları bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x