COVİD-19 pandemisi dünyayı kasıp kavurmaya devam ederken beklenen aşılardan bazıları onay alıp uygulanmaya başladı. Ancak gelişmekte olan ülkelerin aşıya ne zaman ve ne miktarda erişebileceği belirsizliğini koruyor. The Atlantic dergisi yazarı Yasmeen Serhan, gelişmiş ülkelerin milyarlarca doz aşı rezervasyonu yaparken dünyanın geri kalanının da bu aşılardan faydalanması için çok az girişimde bulunduğuna dikkat çekiyor:
“Yaklaşık bir yıl koronavirüse karşı bir ‘savaş’ sürdürdükten sonra, birçok ülke zafer ilan etmeye hazırlanıyor. Pfizer ve BioNTech aşısını uygulayan ilk ülke olan İngiltere, aşılama programının başlangıcını İkinci Dünya Savaşı’ndaki zaferini anımsatarak “V-Day” olarak adlandırdı. Başka yerlerde, Çin ve Rusya devlet desteğinde hazırlanan aşıların ülke içinde kullanılması için dağıtıma başladılar. Ayrıca henüz herhangi bir aşı adayı düzenleyici kuruluşlardan onay almamış olmasına rağmen ABD’de Başkan Donald Trump, kendi adına çok sayıda olumlu aşı haberlerini paylaşmakta aceleci davranıyor.”
Parayı ödeyen kuyruğun başına geçti
“Bu aşıların birçoğu ve potansiyel alternatifler için devam eden denemeler, devasa devlet yatırımlarından faydalandı. Bu yatırımların finansmanın büyük kısmı, aşıların nihayet hazır olduğunda sıranın önünde yer almayı garanti altına almaya kararlı varlıklı ülkelerden geldi. Bu amaçla birçok ülke, tüm nüfuslarını birkaç kez aşılamaya yetecek milyarlarca doz aşıyı daha bunlar onay almadan önce rezerve etti.
Ülkelerin, diğerlerinin pahasına kendi iç ihtiyaçlarını ön planda tuttuğu bu “aşı milliyetçiliği”, bu tür ilaçları geliştirme çabalarını hızlandırmış olabilir ama şimdiden yaratacağı sonuçları göstermeye başladı. Varlıklı ülkeler, aşılardan aslan payını talep eder dağıtımı dengelemeye yönelik küresel çabalar tek taraflılık ve sınırlı kaynaklarla karşı karşıya kalırken, dünyayı “normale” benzer bir duruma döndürecek koronavirüs aşısının gelmesi gerektiğinden de uzun sürebilir. Tek taraflı yaklaşıma karşı uyarıda bulunan hükümetlerin çoğu, dedikleriyle açıkça çelişip aşı üreticileriyle kendi ikili anlaşmalarını imzalıyorlar. Halk sağlığı uzmanları, aşıların dengeli dağıtılmaması halinde pandeminin yerinden kıpırdamayıp daha fazla ölüm ve ekonomik çöküntü getireceği konusunda uyarıyor. Virüs herhangi bir yerde bulaşmaya devam ederse her yerde tehdit oluşturmaya devam edecek”.
5 milyar doz ısmarladılar
“Zengin ülkelerin beklenen aşıların arzına ne ölçüde hakim olduğunu daha iyi anlamak için sayılara bakmakta fayda var. Dünya çapında aşı tedarikini takip eden Duke Küresel Sağlık İnovasyon Merkezi’ne göre, yüksek ve üst-orta gelirli ülkeler toplamda yaklaşık 5 milyar aşı dozu ayırdı. Bu dozlar büyük ölçüde, hükümetlerin, aşı onaylandıktan sonra öncelikli erişim karşılığında önceden doz satın almayı taahhüt ettiği “ileriye dönük pazar taahhütleri” olarak adlandırılan hükümetler ve aşı üreticileri arasındaki ikili anlaşmaların ürünü.
Örneğin ABD, toplamda 1 milyardan fazla doz, yani tüm Amerikan nüfusunu aşılamak için fazlasıyla yeterli miktarı garanti altına alan 6 anlaşma imzaladı. Duke’un verilerine göre, Avrupa Birliği, İngiltere ve Kanada, nüfuslarını sırasıyla iki, dört ve altı kez aşılamaya yeterli dozu güvence altına alma potansiyeline sahip yedi ikili anlaşmaya imzaladı.”
Artanı bağışlayacaklarmış
“Söz konusu anlaşmalar hükümetlere, bir veya daha fazla aşı denemeleri başarısız olsa bile kullanabilecekleri başka çok sayıda aşıya sahip olmalarını sağlıyor. (…) İspanya ve Kanada gibi zengin ülkeler, ihtiyaç duyan ülkelere aşırı doz bağışlama niyetinde olduklarını öne sürseler de, bu süreç o kadar basit değil. Bir aşıyı uygulamaya koymadan önce, beklenmedik yan etkiler veya diğer maliyetli sorunlar ortaya çıkması halinde faturayı ödeyebilir hale gelmesi gerekiyor ki birçok yoksul ülke bu yükümlülüğü karşılayacak durumda değil.
(…)
Sorun, en azından kısa vadede sonsuz aşı arzının mümkün olmamasıdır. Artan kapasiteye rağmen, küresel talebi karşılayacak yeterli dozun üretilmesi yıllar alacaktır. Şimdiye kadar aşı üreticileri, ‘ilk gelen ilk hizmeti alır’ esasına göre kimin önce aşıyı alacağına karar veriyor.
BioNTech’in kurucu ortağı ve CEO’su Uğur Şahin, Financial Times’a verdiği demeçte, Pfizer ve BioNTech’in, aşısının düzenleyici onayı aldığı aralarında İngiltere’nin de bulunduğu ülkelere öncelik vereceğini söyledi. Bu arada Moderna’nın ABD pazarına öncelik vermesi bekleniyor. AstraZeneca, Oxford Üniversitesi ile olan ortaklığı nedeniyle ilk dozlarının İngiltere’ye ayrılacağını söyledi. Hâlâ aşı geliştirmenin ilk aşamalarında olan Fransız ilaç devi Sanofi, ilk yatırımcılardan biri olması vesilesiyle ABD’ye öncelikli erişim sözü verdi ancak Fransa’da öfkeye yol açınca sözünden geri dönmek zorunda kaldı.”
Verilen sözlere ne oldu?
Jasmeen Serhan, gelişmiş ülkelerin, düşük gelirli ülkelerin aşıya erişim sağlaması için başlatılan COVAX girişimine destek verir görünürken ikili anlaşmalarla bu mekanizmayı işlevsiz kıldığının altını çiziyor:
“Tüm ülkelerin aşıya eşit erişime sahip olmasını sağlamak için kurulmuş uluslararası bir ittifak olan COVAX, bu hedefe ülkeler birlikte çalışmaya istekli olursa başarabileceğine inanıyor. Ancak bu tür bir iş birliği, geçmişte veya günümüzde halk sağlığı krizlerinde görülmüş bir özellik değil: 2009 domuz gribi salgını sırasında, zengin ülkeler kendilerine çok sayıda aşı dozu ayırıp düşük gelirli ülkeleri kendilerinden çok sonra gelecek bağışlara bel bağlamak zorunda bıraktılar. Günümüzde ülkeler maske, solunum cihazları ve diğer temel kaynaklara ihracat yasakları koyarak bu milliyetçi içgüdülere teslim oluyorlar.
COVAX tümüyle başarısız olmadı: Yarısına yakını yüksek gelirli 180’den fazla ülke, bu girişime imza attı. Dahası, 1 milyardan fazla doz aşı üretebilecek üretim kapasitesine rezervasyon yaptı. Bu kapasitenin gelecek yılın sonuna kadar ikiye katlanması hedefleniyor. Ancak bu üretim zaman alacak ve ittifakı kısa vadede sadece 700 milyon dozluk aşıyla baş başa bırakacak. Bu miktar birçok zengin ülke tarafından rezerve edilen doz sayısından çok daha az ve katılımcı ülkelerin nüfusunun en az yüzde 20’sini aşılamaya yeterli doz sağlama hedefinin epey gerisinde…
COVAX’ın tek sorunu bu değil. Birincisi, hem ABD hem de Rusya projeden vazgeçti. (…) COVAX’a katılmaları, yüksek gelirli ülkeleri kendi ikili anlaşmalarını imzalamak çelişkisinden alıkoymadı. Söz konusu anlaşmalar girişimin eşit dağıtım hedefini temelden baltalıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün sağlık hakkı araştırmacısı Tamaryn Nelson, “Söz konusu ikili anlaşmaların yapılamayacağına dair herhangi bir hüküm yok gibi görünüyor, bu yüzden burada hedeflerden sapılmasının yarattığı bir gerilim var. Açıkçası biri diğerinin altını oyuyor.” diyor.
Hiçbir ülke servetini harcasa tek başına bu sorunların üstesinden gelemez
Serhan’ın yazısı, bilim insanlarının pandeminin ülkelerin bireysel girişimleriyle son bulmayacağı uyarılarıyla son buluyor:
“Tek başına hareket etme yaklaşımı yalnızca COVAX’ın yoluna taş koymuyor. Aynı zamanda halk sağlığına ve küresel ekonomiye zarar verme riski de taşıyor. Northeastern Üniversitesi’nin kısa süre önce hazırladığı bir modellemeye göre, aşıların orantılı dağılımı, yalnızca yüksek gelirli ülkelerle sınırlı bir aşı dağıtımına göre neredeyse iki kat daha fazla ölümü önleyebilir. Rand Corporation tarafından yürütülen bir başka modelleme, dengesiz aşı dağıtımının gayrisafi küresel hasılaya yaklaşık 1,2 trilyon dolara mal olabileceğini ortaya koydu. Tersine, Rand’a göre, düşük ve orta gelirli ülkelere eşit erişim hakkı verilirse, küresel ekonomiye maliyeti çok daha az olacaktır.
WHO ile birlikte COVAX’ı yöneten aşı ittifakı Gavi’nin sözcüsü (…) “Kolektif bir yanıt (…) sadece ahlaki açıdan değil bilimsel açıdan da anlamlıdır. Zengin ülkeler daha başlangıçta aşıları tekeline alırsa, bizim küresel ve adil dağıtımımıza göre çok daha fazla vakit kaybedilecek, çok daha fazla insan ölecek.” diyor.
Salgın, ülkelerin küresel bir soruna çok taraflı bir yanıt uygulama becerisi konusunda şüphe uyandırdı. Bu diğer ortak krizler, en azından iklim değişikliği için de kötüye işaret. Her iki zorluk da benzeri görülmemiş bir iş birliği gerektiriyor. Her ikisi de düşük gelirli ülkeleri orantısız şekilde etkiliyor. Ve hiçbir ülke servetini harcasa tek başına bu sorunların üstesinden gelemez.”
Bu yazı ilk kez 11 Aralık 2020’de yayımlanmıştır.