Aşıdan önce “sonrası” planlanmalı

COVID-19 aşısı geliştirilse bile bütün kara bulutlar dağılmayacak. Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard N. Haass’a göre aşı geliştirilen uluslar, aşı milliyetçiliğine sapar, düşmanlarından onu sakınır, yoksulları dışlar, üretim ve dağıtım planlarını baştan yapmazsa sonuç küresel bir felaket olabilir.

COVID-19 pandemisi hız kesmiyor. Salgının gerilediğine dair hiçbir işaret yokken, tüm umutlar yeni koronavirüs aşısının bir an evvel geliştirilmesinde. Dünyada yaklaşık 150 kuruluş aşı çalışması yürütüyor. Gelişmeler ümit verici. Ancak kıdemli diplomat ve Dış İlişkiler Konseyi (Council of Foreign Relations) Başkanı Richard N. Haass’a göre, aşı geliştirildikten sonra yapılacaklar şimdiden planlanmaz ve tüm dünyanın aşıya erişimi için mekanizmalar oluşturulmazsa sonuç küresel bir kaos olabilir. Görüşlerini Project Syndicate’de kaleme aldığı makalede dile getiren Haass, yazısına salgının yol açtığı küresel çöküntüyü hatırlatarak başlıyor:

“COVID-19 salgınının küresel bilançosu muazzam: yarım milyondan fazla kişi yaşamını yitirdi, yüz milyonlarca kişi işsiz kaldı ve trilyonlarca dolar servet yok oldu. Üstelik hastalık hiçbir şekilde normal seyrinde izlemiyor. Yüz binlerce insan daha ölebilir.

Doğal olarak bir aşının geliştirilmesine çok büyük ilgi var. Dünya çapında yüzden fazla kurumu aşı geliştirmek için çaba sarf ediyor ve bazıları umut verici. Bu çalışmalardan en az biri veya daha fazlası meyve verebilir. Normalde birkaç yıl veya daha fazla süren aşı üretim süreci muhtemelen daha kısa sürecek ve seri üretim aşamasına gelecek.”

Aşı her derde deva mı?

2001-2003 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Direktörlüğü de yapmış olan Haass, koronavirüs aşısı geliştirildiği takdirde olabilecekler konusunda da önemli uyarılarda bulunuyor:

“Ancak, insanları COVID-19’ya karşı korumayı vaat eden bir veya daha fazla aşı ortaya çıksa bile halk sağlığı sorunu ortadan kalkmayacak. Hiçbir aşının, enjekte edilen herkeste tam veya kalıcı bir bağışıklık sağlaması beklenemez. Ayrıca milyonlarca kişi aşı olmayı reddedecektir.

Dahası yeryüzünde yaklaşık sekiz milyar erkek, kadın ve çocuğun olduğu unutulmamalıdır. Bir veya daha fazla aşıdan sekiz milyar doz (veya birden fazla doz gerekiyorsa bunun katları) üretmek ve bunların dünyaya dağıtılması aylar değil yıllar alabilir.”

Parayı kim verecek ve öncelik kimlerin olacak?

Richard N. Haass, aşı çalışmalarının bugüne dek çok tartışılmayan bir boyutunu dile getiriyor ve COVID-19 aşısının geliştirilmesinden önce devletlerin ciddi hazırlıklar yapması gerektiğini savunuyor:

“İlk sorun, aşının maliyetini kimin karşılanacağının belirlenmesidir. Şirketler, üretim ve dağıtım maliyetleri ile birlikte araştırma ve geliştirme yatırımlarının karşılanmasını bekleyeceklerdir. Söz konu yatırımların kâr öncesi maliyeti milyarlarca dolar hatta muhtemelen çok daha fazla tutacaktır. Ayrıca, bir aşı geliştiren şirketlerin, başka bir yerde üreticilere patentleri ve bilgi birikimlerini (know-how) lisanslamaları gerekiyorsa, bunların nasıl telafi edileceği konusunda da bir soru işareti var.

En zorlu siyasi sorun ise muhtemelen aşıya erişim olacak. Aşı ilk olarak kimlere vurulmalı? Kimin hangi düzenle aşı sırasına gireceğine kim karar verecek? Bir aşı, geliştirildiği ülkeye hangi özel avantajları kazandıracak? Zengin ülkeler fakir ülkeleri ne kadar sıra dışında bırakacak? Ülkeler jeopolitik hesaplara girecek, dostları ve müttefikleri ile aşıyı paylaşırken, rakip ülkelerdeki zor durumdaki insanları sıranın arkalarına itecekler mi?

Ulusal düzeyde bakıldığında her hükümet ürettiği veya aldığı aşıları nasıl dağıtacağını düşünmeye şimdiden başlamalıdır. İlk önce sağlık çalışanlarına, ardından polis, itfaiye, ordu, öğretmen ve diğer temel çalışanlara uygulamak iyi bir fikir olabilir. Hükümetler ayrıca COVID-19’dan yaşlılar ve önceden var olan rahatsızlıklar gibi ciddi komplikasyonlar geliştirme riski yüksek olanlara hangi önceliği vermeleri gerektiğini de karar vermelidir. Ayrıca aşının bir kesime veya herkese ücretsiz olup olmayacağı da düşünülmelidir?”

Aşı milliyetçiliği felakete davetiye çıkarır

Kıdemli diplomat Haass, yazısının devamında aşı sonrasının uluslararası planlamasının daha karışık ve zor olduğunu belirtiyor ve olası tehlikelere dikkat çekiyor:

“Uluslararası düzeydeyse sorunlar daha da karmaşıktır. Üretimin hızlı bir şekilde ölçeklendirilebildiğinden, aşının her yerde bulunabilir hale getirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapıldığından ve görece fakir ülkelerin aşıdan yararlanabilmesi için yeterli fonun sağlandığından emin olmalıyız. Gavi, Aşı İttifakı (The Vaccine Alliance), Dünya Sağlık Örgütü, çeşitli hükümetler ve Bill & Melinda Gates Vakfı, COVID-19 Aşı Küresel Erişimi (COVAX) inisiyatifini başlattılar. İnisiyatifin kurucuları, ortaya çıkan herhangi bir etkili aşının, nerede icat edildiğine veya bir ülkenin ödeme kabiliyetine bakılmaksızın, dünya çapında eşit olarak dağıtılması gerektiğini savunuyor. Dünya Sağlık Örgütü, zor durumdaki insanlara ve sağlık çalışanlarına öncelik vermeyi amaçlayan küresel bir paylaştırma sisteminin çerçevesini oluşturdu.

Ancak bu tür yaklaşımlar gerçekçi olmayabilir. COVAX inisiyatifinin çabalarının yeterli finansmandan yoksun olması bir yana ABD ve Çin bu girişime katılmadılar ve ortada yetkili bir kurum da bulunmuyor. Tüm hükümetlerin öncelikle kendi vatandaşlarına bakmak için muazzam bir baskı altına gireceğinden kuşku yok. Dolayısıyla aşı milliyetçiliğinin, çok taraflı aşı girişimlerine baskın çıkacağı neredeyse kesin…

Aşıya yönelik ulusal düzeydeki yaklaşım, felakete davetiye çıkarmak olacaktır. Sadece birkaç ülke sürdürülebilir aşı üretebilecektir. Yaklaşım küresel olmalıdır. Bu yaklaşımın gerekçeleri sadece etik ve insani değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejiktir. Çünkü küresel toparlanma için şartların müşterek olarak iyileştirilmesi gerekir.

Irak’ta askeri alandaki gelişmeler, ABD önderliğindeki savaşın sonrasındaki planlamayı geride bıraktığında, sonuç kaos ya da “yıkıcı başarı” oldu. Burada benzeri durum olursa sonuçlarına gücümüz etmez. Laboratuvarda başarı elde etmeden önce sonrasını planlamalıyız. Devletler, şirketler ve sivil toplum örgütleri, COVAX İnisiyatifi, Birleşmiş Milletler, G20 veya başka bir yerin himayesinde hızlı bir şekilde bir araya gelmelidir. Küresel yönetişimin türlü şekilleri vardır. Önemli olan ortaya konmasıdır. Milyonların hayatı, milyarların ekonomik refahı ve her yerde toplumsal istikrar tehlike altındadır.”

Bu yazı ilk kez 23 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Aşıdan önce “sonrası” planlanmalı

COVID-19 aşısı geliştirilse bile bütün kara bulutlar dağılmayacak. Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard N. Haass’a göre aşı geliştirilen uluslar, aşı milliyetçiliğine sapar, düşmanlarından onu sakınır, yoksulları dışlar, üretim ve dağıtım planlarını baştan yapmazsa sonuç küresel bir felaket olabilir.

COVID-19 pandemisi hız kesmiyor. Salgının gerilediğine dair hiçbir işaret yokken, tüm umutlar yeni koronavirüs aşısının bir an evvel geliştirilmesinde. Dünyada yaklaşık 150 kuruluş aşı çalışması yürütüyor. Gelişmeler ümit verici. Ancak kıdemli diplomat ve Dış İlişkiler Konseyi (Council of Foreign Relations) Başkanı Richard N. Haass’a göre, aşı geliştirildikten sonra yapılacaklar şimdiden planlanmaz ve tüm dünyanın aşıya erişimi için mekanizmalar oluşturulmazsa sonuç küresel bir kaos olabilir. Görüşlerini Project Syndicate’de kaleme aldığı makalede dile getiren Haass, yazısına salgının yol açtığı küresel çöküntüyü hatırlatarak başlıyor:

“COVID-19 salgınının küresel bilançosu muazzam: yarım milyondan fazla kişi yaşamını yitirdi, yüz milyonlarca kişi işsiz kaldı ve trilyonlarca dolar servet yok oldu. Üstelik hastalık hiçbir şekilde normal seyrinde izlemiyor. Yüz binlerce insan daha ölebilir.

Doğal olarak bir aşının geliştirilmesine çok büyük ilgi var. Dünya çapında yüzden fazla kurumu aşı geliştirmek için çaba sarf ediyor ve bazıları umut verici. Bu çalışmalardan en az biri veya daha fazlası meyve verebilir. Normalde birkaç yıl veya daha fazla süren aşı üretim süreci muhtemelen daha kısa sürecek ve seri üretim aşamasına gelecek.”

Aşı her derde deva mı?

2001-2003 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Direktörlüğü de yapmış olan Haass, koronavirüs aşısı geliştirildiği takdirde olabilecekler konusunda da önemli uyarılarda bulunuyor:

“Ancak, insanları COVID-19’ya karşı korumayı vaat eden bir veya daha fazla aşı ortaya çıksa bile halk sağlığı sorunu ortadan kalkmayacak. Hiçbir aşının, enjekte edilen herkeste tam veya kalıcı bir bağışıklık sağlaması beklenemez. Ayrıca milyonlarca kişi aşı olmayı reddedecektir.

Dahası yeryüzünde yaklaşık sekiz milyar erkek, kadın ve çocuğun olduğu unutulmamalıdır. Bir veya daha fazla aşıdan sekiz milyar doz (veya birden fazla doz gerekiyorsa bunun katları) üretmek ve bunların dünyaya dağıtılması aylar değil yıllar alabilir.”

Parayı kim verecek ve öncelik kimlerin olacak?

Richard N. Haass, aşı çalışmalarının bugüne dek çok tartışılmayan bir boyutunu dile getiriyor ve COVID-19 aşısının geliştirilmesinden önce devletlerin ciddi hazırlıklar yapması gerektiğini savunuyor:

“İlk sorun, aşının maliyetini kimin karşılanacağının belirlenmesidir. Şirketler, üretim ve dağıtım maliyetleri ile birlikte araştırma ve geliştirme yatırımlarının karşılanmasını bekleyeceklerdir. Söz konu yatırımların kâr öncesi maliyeti milyarlarca dolar hatta muhtemelen çok daha fazla tutacaktır. Ayrıca, bir aşı geliştiren şirketlerin, başka bir yerde üreticilere patentleri ve bilgi birikimlerini (know-how) lisanslamaları gerekiyorsa, bunların nasıl telafi edileceği konusunda da bir soru işareti var.

En zorlu siyasi sorun ise muhtemelen aşıya erişim olacak. Aşı ilk olarak kimlere vurulmalı? Kimin hangi düzenle aşı sırasına gireceğine kim karar verecek? Bir aşı, geliştirildiği ülkeye hangi özel avantajları kazandıracak? Zengin ülkeler fakir ülkeleri ne kadar sıra dışında bırakacak? Ülkeler jeopolitik hesaplara girecek, dostları ve müttefikleri ile aşıyı paylaşırken, rakip ülkelerdeki zor durumdaki insanları sıranın arkalarına itecekler mi?

Ulusal düzeyde bakıldığında her hükümet ürettiği veya aldığı aşıları nasıl dağıtacağını düşünmeye şimdiden başlamalıdır. İlk önce sağlık çalışanlarına, ardından polis, itfaiye, ordu, öğretmen ve diğer temel çalışanlara uygulamak iyi bir fikir olabilir. Hükümetler ayrıca COVID-19’dan yaşlılar ve önceden var olan rahatsızlıklar gibi ciddi komplikasyonlar geliştirme riski yüksek olanlara hangi önceliği vermeleri gerektiğini de karar vermelidir. Ayrıca aşının bir kesime veya herkese ücretsiz olup olmayacağı da düşünülmelidir?”

Aşı milliyetçiliği felakete davetiye çıkarır

Kıdemli diplomat Haass, yazısının devamında aşı sonrasının uluslararası planlamasının daha karışık ve zor olduğunu belirtiyor ve olası tehlikelere dikkat çekiyor:

“Uluslararası düzeydeyse sorunlar daha da karmaşıktır. Üretimin hızlı bir şekilde ölçeklendirilebildiğinden, aşının her yerde bulunabilir hale getirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapıldığından ve görece fakir ülkelerin aşıdan yararlanabilmesi için yeterli fonun sağlandığından emin olmalıyız. Gavi, Aşı İttifakı (The Vaccine Alliance), Dünya Sağlık Örgütü, çeşitli hükümetler ve Bill & Melinda Gates Vakfı, COVID-19 Aşı Küresel Erişimi (COVAX) inisiyatifini başlattılar. İnisiyatifin kurucuları, ortaya çıkan herhangi bir etkili aşının, nerede icat edildiğine veya bir ülkenin ödeme kabiliyetine bakılmaksızın, dünya çapında eşit olarak dağıtılması gerektiğini savunuyor. Dünya Sağlık Örgütü, zor durumdaki insanlara ve sağlık çalışanlarına öncelik vermeyi amaçlayan küresel bir paylaştırma sisteminin çerçevesini oluşturdu.

Ancak bu tür yaklaşımlar gerçekçi olmayabilir. COVAX inisiyatifinin çabalarının yeterli finansmandan yoksun olması bir yana ABD ve Çin bu girişime katılmadılar ve ortada yetkili bir kurum da bulunmuyor. Tüm hükümetlerin öncelikle kendi vatandaşlarına bakmak için muazzam bir baskı altına gireceğinden kuşku yok. Dolayısıyla aşı milliyetçiliğinin, çok taraflı aşı girişimlerine baskın çıkacağı neredeyse kesin…

Aşıya yönelik ulusal düzeydeki yaklaşım, felakete davetiye çıkarmak olacaktır. Sadece birkaç ülke sürdürülebilir aşı üretebilecektir. Yaklaşım küresel olmalıdır. Bu yaklaşımın gerekçeleri sadece etik ve insani değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejiktir. Çünkü küresel toparlanma için şartların müşterek olarak iyileştirilmesi gerekir.

Irak’ta askeri alandaki gelişmeler, ABD önderliğindeki savaşın sonrasındaki planlamayı geride bıraktığında, sonuç kaos ya da “yıkıcı başarı” oldu. Burada benzeri durum olursa sonuçlarına gücümüz etmez. Laboratuvarda başarı elde etmeden önce sonrasını planlamalıyız. Devletler, şirketler ve sivil toplum örgütleri, COVAX İnisiyatifi, Birleşmiş Milletler, G20 veya başka bir yerin himayesinde hızlı bir şekilde bir araya gelmelidir. Küresel yönetişimin türlü şekilleri vardır. Önemli olan ortaya konmasıdır. Milyonların hayatı, milyarların ekonomik refahı ve her yerde toplumsal istikrar tehlike altındadır.”

Bu yazı ilk kez 23 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x