Dünyanın pek çok yerinde uzun zamandır devam eden çatışmalar ve şiddet, beraberinde büyük ekonomik ve toplumsal maliyetleri de getiriyor. Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün (IEP) “Barışın Ekonomik Değeri 2021” raporu da bu gerçeğe dikkat çekiyor.
Yazar Douglas Broom, Dünya Ekonomik Forumu’nun internet sitesinde yayımlanan yazısında, şiddete yapılan yatırımların azalmasının toplumsal refah ve ekonomik gelişmeye nasıl katkıda bulunduğunu anlatıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Barışın fiyatı nedir? Ya da başka bir deyişle, silahlı çatışmaların önlendiği bir dünyada hepimiz ne kadar iyi durumda olurduk?
Ekonomi ve Barış Enstitüsü’ne (IEP) göre 2019 yılı için barışın fiyatı yaklaşık 14,4 trilyon dolar. Bu da dünyadaki her insan için günde yaklaşık 5 dolara denk geliyor.
Bir bağlama oturtmak gerekirse, dünya nüfusunun %9’dan fazlasını temsil eden 689 milyon insan, Dünya Bankası rakamlarına göre günde 1,90 dolardan daha az gelirle yaşıyor. Bu da barış inşası faaliyetlerinin sahip olabileceği potansiyel etkiyi gösteriyor.
Yazar, küresel GSYİH’nın %10’undan biraz fazlasının şiddetin sonuçlarını kontrol altına almak, önlemek ve bunlarla başa çıkmak için harcandığını belirtiyor: “Her yıl şiddet sonucu 1,4 milyon ölüm gerçekleşiyor. Çatışmalar ayrıca, ekonomik gelişmeyi engelliyor, istikrarsızlığa neden oluyor, eşitsizliği artırıyor ve insan sermayesini aşındırıyor.
IEP kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Steve Killelea, ‘Barış ve şiddete bir fiyat etiketi koymak; dirençli, üretken ve barışçıl toplumlar inşa etmeye harcananlara kıyasla şiddet içeren eylemler yaratmaya ve sınırlamaya orantısız şekilde yüksek miktarlar harcandığını görmemize yardımcı oluyor’ diyor.
IEP, ‘Barışın Ekonomik Değeri 2021’ başlıklı rapora göre (…) dünyanın bu durumdan en çok etkilenen 10 ülkesi, GSYİH’larının %59’unu şiddetin etkilerine harcıyor.
Ancak tablo o kadar da karanlık değil. Şiddetin ekonomik etkisi, dünyanın bazı bölgelerinin daha barışçıl hale gelmesiyle birlikte 2019’da art arda iki yıl azalma gösterdi. Küresel maliyet, 2012’den 1,2 trilyon dolar daha yüksek olmasına rağmen 2018 ile 2019 arasında 64 milyar dolar düştü.
Dünyanın beş bölgesinde ise 2019 yılında maliyetler arttı. En büyük sıçrama, artan cinayet oranının maliyeti %8,3 artırdığı Orta Amerika ve Karayipler’de yaşandı.
Suriye, devam eden iç savaşıyla en büyük ekonomik etkiyi yaşadı ve GSYİH’sının neredeyse %60’ını 2019 yılında çatışmalar nedeniyle kaybetti. Suriye’yi Afganistan (%50) ve Güney Sudan (%46) izledi.
Barış refah getiriyor
Rapor, barış ve refah arasında doğrudan bir bağlantı kuruyor. 2000 yılından bu yana daha barışçıl hale gelen ülkelerin, daha şiddetli hale gelen ülkelere göre daha yüksek GSYİH büyümesine sahip olduklarını vurguluyor.
Rapora göre ‘Bu fark önemli ve kişi başına düşen GSYİH’nın 20 yıllık bir sürede %30 daha fazla olduğunu gösteriyor.’ Ayrıca barışçıl ülkelerde enflasyon ve işsizlik oranları da önemli ölçüde düşük.
Raporda, barış konusunda küçük iyileştirmelerin önemli ekonomik faydaları olabileceği de ifade ediliyor. Örneğin, şiddetin küresel etkisindeki %2’lik bir azalma, kabaca 2019 yılının tüm denizaşırı kalkınma yardımlarına eşit.
Aynı şekilde, küresel ölçekte doğrudan yabancı yatırımın toplam değeri, şiddetin ekonomik etkisinin yalnızca %10’unu dengeliyor. Otoriter rejimler GSYİH’nın ortalama %11’ini şiddetin maliyetine kaptırırken, demokrasilerde maliyet GSYİH’nın sadece %4’ü kadar. (…) Öte yandan demokrasiler 2007’den bu yana şiddetin maliyetini neredeyse %16 düşürürken, otoriter ülkelerde bu oran aynı dönemde %27 arttı.
Rapor, şiddetin maliyetini değerlendirmek için 18 ekonomik gösterge kullanıyor. İlk üçü; askeri harcamalar (2019’da küresel olarak 5,9 trilyon dolar), 4,9 trilyon dolarlık toplamın üçte birinden fazlasını oluşturan iç güvenlik maliyeti ve cinayetler.”
Yazar, barış arttıkça şiddete harcanan paranın, büyümenin yanı sıra daha yüksek oranda parasal ve sosyal getiri sağlayan daha üretken faaliyetlerde kullanılabildiğini vurguluyor.
“Rapor da ‘Güçlü ekonomik gelişmeler barıştaki gelişmelerle bağlantılıdır’ diyor. ‘Bu nedenle hükümet politikaları, özellikle ekonomik faaliyetin durgunlaştığı COVID-19 ortamında barışçıl hali iyileştirmeye yönelmelidir.’
“Negatif barış” yerine “pozitif barış”
IEP, ‘pozitif barış’ olarak adlandırdığı şeyin, sadece şiddetin veya şiddet korkusunun olmaması anlamına gelen ‘negatif barış’tan daha faydalı olduğunu söylüyor. Pozitif barış, barışçıl toplumları yaratan ve sürdüren tutumları, kurumları ve yapıları geliştirmeyi kapsıyor.
Pozitif barışçıl bir toplumun temelleri ise şöyle sıralanıyor: İyi işleyen bir hükümet, sağlam bir iş ortamı, başkalarının haklarının kabulü, komşularla iyi ilişkiler, serbest bilgi akışı, üst düzey insan sermayesi, düşük seviye yolsuzluk ve kaynakların eşit dağılımı.
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Özel Sektörü Barış ve Uzlaşma Konusunda Harekete Geçirmek” isimli raporu ise büyük ve küçük şirketleri barış için çalışma potansiyellerini fark etmeye çağırarak Goldman Sachs’ın eski başkanı merhum Peter Sutherland’ın, ‘Toplumun geliştiği yerde iş de gelişir’ sözünü hatırlatıyor.”
Bu yazı ilk kez 15 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.