Önümüzdeki bahar, 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerde dikkatler birkaç büyükşehire ve tabii ki ülkedeki genel sonuçlara çevrilmiş durumda. Çok uzun zamandır iktidarın icraatlarının onaylanıp onaylanmadığına dair referandumlara dönüşmüş seçimlerimizde çok önem taşıyabilecek diğer konuların dikkatten kaçması şaşırtıcı değil.
Başta ülkedeki siyasal duygusal kutuplaşma olmak üzere çok sayıda kurumsal ve durumsal faktör seçimlerimizin “kazan ya da öl” biçimini almasına yol açıyor; bu yüzden de seçimleri adaylar arasında bir at yarışıymış gibi temsil etmeye alışmış anaakım ve alternatif medyamıza da gün doğuyor.
Oysa, bütün bu kavga gürültünün ortasında çok farklı bir yarış da gerçekleşiyor: belediye meclislerine ve il genel meclislerine üye seçilebilme yarışı.
Aslında ne yaptıkları toplum tarafından çok bilinmeyen bu meclislere üye seçilebilmek neden önemli?
Belediye meclisleri neden cazip?
Elimizde 2019 yerel seçim rakamları var, oradan ilerleyelim.
2019 seçimlerinde il genel meclislerine aday olmak için yarışan aday sayısı 8 bin 719 idi. Bu adayların 690’ı kadın, 1038’i otuz yaş altındaydı. Aynı seçimlerde ilçe belediye meclislerine aday olan siyasetçi sayısı 102 bin 337 oldu. 14 bin 485’i kadın, 15 bin 548’i genç.
Yani, toplam 110 bin kişi, 15 bini kadın, 15 bini genç, 3 bin 400’ü genç kadın o seçimlerde bir şekilde il genel meclislerine ya da belediye meclislerine katılabilmek için aday olmuşlar, vakitlerini ve diğer kaynaklarını ayırmışlar.
2024 seçimlerinde de farklı bir manzara beklemiyoruz, rakamlar iyi kötü aynı olur. Büyükşehir ya da ilçe, belediye başkanı adayı sayısının 9 bin olduğu göz önünde tutulursa meclislerin çok daha ilgi çekici gözüktüğü aşikâr.
Çoğu kişinin görevlerini, kaç kişiden oluştuğunu ya da haftanın hangi günlerinde toplandığını bilmediği bu meclislere bu kadar talep neden?
100 binden fazla kişinin bütün engelleri aşıp zamanını, enerjisini ve parasını harcadığı bu adaylık işi neden bu kadar popüler?
Bu soruları yanıtlayabilmek için biraz başa dönmek ve ülkemizin idari yapısını hatırlamak gerekir, sonra bu meclislerin ne işe yarayıp yaramadığını daha iyi tartışabiliriz.
Büyükşehirler: Süper-belediyeler
12 Kasım 2012’de yasalaşan 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ülkemizin idari yapısı ikili denebilecek bir şekle dönüştü.
Bu kanunla, ülke nüfusunun şu anda yüzde 80’ine yakınını oluşturan 30 il “büyükşehir” sıfatı kazandı, bu illerde bütün köy ve mahalleler, mahallere dönüştü. Daha önce 1984’te üç -İstanbul, Ankara ve İzmir-, 1988’te sekiz, 1993’te 16 olan büyükşehir sayısı sadece nüfus kriterine dayanarak -750 binden fazla nüfusa sahip olması gerekiyordu- 30’a yükselmiş oldu.
Bu illerin her birinin birer süper-belediye olduğunu ve süper-başkanlık ile yönetildiğini söyleyelim; büyükşehir başkanlıkları o illerdeki ilçelerin belediye başkanlıkları üzerinde kayda değer güce sahip ve önemli sayılabilecek bütçeleri yönetiyorlar. Bu illerin 2023 yılında gelirleri 223 milyar TL’yken, giderleri de 237 milyar TL olmuş. Neredeyse bir ülke bütçesi. Bu büyükşehir belediyelerinin altında ilçe belediyeleri bulunuyor, 922 ilçeden 519’u bu sıfatı taşıyor.
Kanunun büyükşehir belediyesi olarak tanımlamadığı il sayısı 51, toplam nüfusun da yüzde 12’sini barındırıyorlar. Bu illerde 403 ilçe bulunuyor, bu ilçelerin de birer belediyeleri var.
Hemen bir yanlış anlaşmayı düzeltelim, bu 51 ilin herhangi birisinin bir belediye başkanı yok, onun yerine merkez ilçe belediye başkanı var; oysa kamuoyunda o illerin de merkezi birer belediye başkanı olduğu sanılıyor. Başka bir deyişle büyükşehir olan Konya’nın bir belediye başkanı varken, büyükşehir olmayan Yozgat ilinin bir belediye başkanı yok, onun yerine Yozgat merkez ilçe belediye başkanı var ve diğer ilçe belediye başkanlarıyla aynı seviyede. Bu “diğer” illerin toplam bütçesi sınırlı, 32 milyar TL gelire karşılık 35 milyar TL de giderleri var.
İlçe Belediye meclisleri ne yapar?
Büyükşehir kapsamında olsun ya da olmasın her ilçe belediyesinin bir belediye meclisi var, bu ilçe belediye meclisleri bütçe yapmak, yatırım planlarını oluşturmak ve bazen de belediye başkanını düşürmek gibi yetkilere sahipler.
Belediye meclisleri oluşturulurken ilçenin nüfusu göz önünde bulundurulur, ancak orantısal dağıtılmaz.
Örneğin, nüfusu 10 binden az bir ilçede meclis büyüklüğü 10’ken, (bin kişiye bir üye), 250 bin kişilik bir ilçede 41 üye bulunur yani 6 bin kişiye bir üye düşer.
Bu arada belediye meclisi oluşturulurken en fazla oyu alan partiye kontenjan da tahsis edilir, bunu da not alalım.
Yerel seçimlerde de baraj var
Büyükşehir sıfatı taşımayan 51 ilde “il genel meclisi” adı verilen bir meclis daha bulunur. Bu meclis yasa gereği il özel idaresinin karar verme organıdır, il özel idaresi de bu il genelinde belediyenin vermediği hizmetleri vermekle yükümlü görülür.
İl genel meclisinde ilçeler nüfuslarına göre temsil edilir, tabii ki küçük ilçeler daha fazla temsil edilirken, büyük ilçeler bir anlamda cezalandırılır. 50 binden küçük nüfuslu bir ilçede 16 bin kişiye 1 il genel meclisi üyesi düşerken, nüfus 100 bine yakın bir ilçede 20 bin kişiye bir üye verilir.
Hem belediye meclislerinde hem de il genel meclislerinde sandalyeler partilere aldıkları oy oranında dağıtılır dağıtılmasına da; oylar sayılırken, o çevredeki oyların yüzde 10’u her partinin oyundan düşülerek sayılır, böylelikle de küçük partileri kendiliğinden eleyen bir baraj da uygulanmış olur. Böylelikle büyük partilere bir jest yapılır.
Büyükşehir Belediye meclisleri ne yapar?
Bir de büyükşehir belediye meclisi var ki onların oluşumu daha da karışık.
Bu meclisler, büyükşehirlerde bütçe yapmaktan imar planı düzenlemeye, borçlanma kararı almaktan belediye şirketleri kurmaya kadar geniş bir yetki yelpazesine sahipler, eğer dörtte üçü bulurlarsa belediye başkanını bile görevden alabiliyorlar.
Büyükşehir belediye meclislerine dair bir yanılgı da seçmenlerin bu meclis üyelerini doğrudan seçtikleri…
Oysa bu meclislerin üyeleri ilçe belediye meclislerinden geliyor, her ilçe kendi belediye meclisindeki üye sayısının beşte biri kadar üyeyi büyükşehre gönderebiliyor.
İlçe belediye başkanları doğal üyeyken, kontenjandan seçilen meclis üyeleri öncelikli sayılıyor. Böyle bir oluşumda da birden fazla eşitsizlik kendiliğinden oluşuyor: küçük ilçeler ve ilçelerdeki büyük partiler daha fazla ödüllendiriliyor.
Yerel yönetimler düzeni
Türkiye’de yerel yönetim düzenini tasarlayanların toplumdaki farklı kesimleri daha fazla temsil etmek gibi bir kaygıları olmadığı açık, onun yerine karar alabilen ve iş yapabilen yönetimler istiyorlar.
Bu bağlamda da meclislerin işi de belediye başkanlarına ayak bağı olmamak üzere tasarlanmışlar. Şu anda ülkemizin yönetim biçimi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de benzer bir mantıkla tasarlandığını biliyoruz, etliye sütlüye fazla karışmayacak bir meclisin bulunduğu hızlı karar alacak bir sistem.
O zaman da soru şuna dönüşüyor: Bu kadar yetkisizse bu meclisler, neden taliplisi bu kadar fazla?
Pınar Uyan-Semerci tarafından derlenen Yerel Demokrasi Sorunsalı: Büyükşehir Belediye Meclisleri Yapısı ve İşleyişi başlıklı kitap bu konuda bize detaylı bir fikir veriyor: Bu meclislerde imar ve bayındırlık komisyonlarında hararetli tartışmalar dönerken, diğer faaliyetler biraz ihmal ediliyor.
Belediye başkanı ve meclis çoğunluğunun farklı partilerden olduğu örneklerdeyse tartışmalar teknik olmaktan ziyade taraflar arasında bilek güreşi şeklinde gerçekleşiyor.
Kararların şeffaflığı ya da kararlara vatandaşların katılımı gibi meselelerse pek gündeme gelmiyor. Kent Konseyi benzeri yapılara pek başvurulmuyor.
Büyükşehir belediye meclisi üyelerinin kayda değer kısmının mühendis, iş insanı, esnaf ya da avukat gibi mesleklere sahip olması da bize bu meclislerin yerel girişim ağının bir parçası olduklarını düşündürtüyor.
Kadınlar nerede?
Başta bahsettiğimiz konuya geri dönersek, 2019 yılında aday olanların yüzde 15’inin kadın, yüzde 15’inin genç ve yüzde 3’ününse genç kadın olduğunu söylemiştik.
Bu kez de kazananlara bir bakalım: 1214 il genel meclisi üyesinin 48’i kadın, 23’ü genç ve 4’ü genç kadın.
20 bin 475 belediye meclis üyesinin 2 bin 284’ü kadın, 1163’ü genç ve 337’si genç kadın.
Büyükşehir belediye meclisi üyelerine baktığımızdaysa kadınların oranının %10 civarında olduğunu görüyoruz.
Özetle nüfusun yarısını oluşturan kadınların bu meclislerde temsil edilme oranları yüzde 11’i geçmiyor, hele genç bir kadınsanız meclislerde sesiniz duyulmuyor.
Ulusal ya da yerel her tür meclisi bir tür onay ve pazarlık mekânı olarak görüyorsanız; kadınların, gençlerin ya da diğer toplumsal grupların az temsil edilmesinde bir sakınca görmeyebilirsiniz. Ama demokrasi adını verdiğimiz rejim vatandaşların iradelerinin yönetimlere yansımasıysa, meclislerin toplumsal farklılıklara yer veren en önemli meşruiyet kaynakları olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Temsiliyet olmadan, irade olmaz. Bu açıdan önümüzdeki yerel seçimlerin daha “tam” bir demokrasiye mi bizi götüreceğini yoksa her şeyin eskisi gibi mi kalacağını üç vakte kadar göreceğiz. Her hâlükârda iyi bir demokrasiye erişebilmek için gidilecek çok yol, alınacak çok mesafe var.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 31 Ocak 2024’te yayımlanmıştır.