Bir kadın aday olsa gör başına neler gelir!

Bir kadın seçimlerde aday adayı olursa başına ne gelir? Henüz adayken “Sayın vekilim” hitabının etkisi ne olur? Maddi kaynağı olmayan bir kadın aday nasıl kampanya yapar? Kadın adaylar üzerine doktora tezi yazmak için aday adayı olan Ruziye Tali’nin gözlemleri ve bulguları kendi kaleminden…

Kadın belediye başkanları üzerine doktora tezi yazmam tesadüfen olmadı. Çok farklı deneyimler yaşadım öyle ki gidip bir siyasi partiye bile milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım. Siyasette kadınların karşılaştığı engellerin ve zorlukların neler olduğunu önce kendim deneyimlemek istedim. Yıllardır literatürde hep aynı şeyleri okuyordum; erkek egemen alan, toplumsal cinsiyet rolleri, para, vb. Peki bu engeller hep aynı mı, hiç mi değişmiyor? Ya da yeni engeller var mı, kadınlar nasıl mücadele ediyor?

Sorularımın cevabını bulmak için mecliste grubu bulunan dört siyasi partinin kadın milletvekili aday adaylarının saha çalışmalarını takip etmek için yola çıkmıştım. Bu amaçla kadın aday adayları ile bağlantıya geçtim ama bir türlü programlarına dahil olamadım. Ya saatleri uymadı ya da son anda bildirilen programlarını takip etme şansım kalmadı. Bunun üzerine hocama; ‘kendim aday adayı olayım ve böylece süreci kendim deneyimleyim’ dedim. Babamla da konuştuktan sonra kimsenin haberi olmadan milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım.

Başvuru formunun doldurulmasından başvuru ücretine oradan da ilk defa bir siyasi partinin genel merkezine giden yolculukta ilk engelle de karşılaşmış oldum; başvuru ücreti. 2015 Genel Seçimlerinde başvuru ücreti 5.000 TL idi, kadınlardan %50’sini alıyorlardı ve ben de 2.500 TL’yi babamın yardımıyla ödedim.

Aday adaylık süreci ve art arda sürprizler

Başvuru tarihinin sona ermesiyle benim hiç tahmin etmediğim bir süreç başladı. Aday adaylarının isimlerinin basına verileceğini hiç bilmiyordum. Ben çok rahattım; nasıl olsa hiç kimse benim aday adaylığımdan haberdar olmayacak ben de sahada yapacağım çalışmalarla siyasal alanın kadınlar için oluşturduğu engelleri ve zorlukları deneyimlemiş olacaktım.

Ancak öyle olmadı başvuru sürecinin bitmesiyle tüm aday adaylarının isimleri basında yer aldı ve benim ismim hem arkadaşlarım hem de akrabalarım üzerinde bomba etkisi yarattı. Telefon ve mesaj yağmuruna tutuldum. Çok hazırlıksız yakalanmıştım; “Niye bizim haberimiz yok” diye kırılan, küsen hatta kızanlara kendimi anlatamadım. Bazıları “Senden hiç beklemezdik niye bu partiden aday oldun?”, bazıları “Seni aday göstermezler orada ne paralı insanlar var!”, bazıları ’Büyük cesaret, neye güvendin’ gibi moral bozucu cümleleri ile tepkilerini dile getirdiler. İnanın en yakın arkadaşlarımdan en yakın akrabalarıma kadar böyle bir tepki ve baskıyla (toplumsal engeller) karşılaşacağımı tahmin bile edemezdim.

Diğer yandan ‘Kimi vekil olarak görmek istersiniz’ diye internet sitelerinde anketler açılmaya başladı ve aday adayları arasında bir yarış başladı. Bu yarışa ailem ve sosyal çevrem dahil oldu ve birbirlerini örgütleyip oy kullanmaya başladılar. Aynı zamanda aday adayları boy boy görseller (afiş, broşür vb.) hazırlayıp sokaklarda asmaya ve sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Bu gelişmeler üzerine ‘Sen niye görsel (aifiş-broşür) yaptırmıyorsun?’ diye üzerimde baskı kurmaya başladılar. Başta söylediklerini unutup kendilerini sürecin merkezine koydular.

 “Sayın vekilim” hitabının büyüsü

Partide de aday adayları için temayül yoklaması vardı ama ben çağrılmamıştım. Partinin üyesi değildim ve teşkilatla hiçbir bağlantım yoktu. Sonrasında nihayet saha çalışmaları için genel merkezden arandım. Telefonu açtığımda “Sayın vekilim saha programı için şu gün ve saat size uygun mudur?” cümlesi ile karşılaştım.

Ben henüz aday adayı idim ama “Sayın vekilim” hitabı bir anda kendimi vekil gibi hissetmemi sağlamıştı ve bana iyi gelmişti. Büyülendim… Siyasetin büyüsü bu hitapta mı saklıydı anlamadım ama gerçekten çok etkilenmiştim.

“Ekibiniz, şoförünüz nerede?”

Sahaya çıkma gününde oradaydım. O ilçede sahaya çıkacak aday adaylarını ve teşkilat üyelerini büyük bir salonda toplamışlardı. Teşkilattan iki kişi ile sahaya çıkılıyordu. Benim gideceğim ekip ve mahalle belirlenince bana dönüp; ”Sayın vekilim, aracınız nerede? Daha doğrusu şoförünüz nerede?” dediler. Ben, “Aracım da şoförüm de yok!’ dedim. Böyle bir cevapla hiç karşılaşmadıkları için çok şaşkın bir ifade ile ‘Nasıl geldiniz buraya’ dediler, ben de ‘Metro ile geldim’ dedim.

Anlam veremediler çünkü diğer aday adaylarının arabaları ve şoförleri hazır bekliyordu. Sanki herkes böyle olmak zorundaymış gibi benden beklenen de buydu. Onlara göre ben çok değişiktim, üstelik doktora öğrencisiydim ve onların kafalarındaki aday adayı profiline hiç uymuyordum. Araç ayarlandı ve sahaya çıktık. Sahada vekil adayı olarak tanıştırıldım ama tüm hitaplar yine “Sayın vekilim” olarak devam ediyordu. Saha dönüşü; ‘Sayın vekilim, sahada çekilen fotoğrafları Whatsapp’tan size atarız’ dediler. Ben de ‘Whatsapp uygulamam yok’ deyince telefonumun akıllı telefon olmadığı ortaya çıktı. “Sayın vekilim, nasıl göndereceğiz?” dediler, “Mail yoluyla” dedim. Şaşkınlıkla tamam dediler.

Mülakata kadar tüm saha çalışmalarına toplu taşıma ile gittim, telefonumu değiştirmedim, özel kıyafetler almadım yani halkın demiyorum ama teşkilatın kafasındaki vekil profiline uygun davranmadım. Benim profilimde hiç kadın yoktu, tek kadındım.

Halktan çok güzel tepkiler alıyordum; “İlk defa sizin gibi bir vekil adayı ile karşılaşıyoruz keşke daha çok olsanız biz de rahatça yanınıza gelsek derdimizi anlatsak ne iyi olur’ diyerek takdir ediyorlardı. Kısa sürede çok iyi bir ivme yakaladım ve teşkilat ‘Sizin profilinizde aday adayı yok o yüzden çok şanslısınız’ demeye başladı. Bu koşuşturma içerisinde artık son aşamaya (mülakat) gelmiştim.

Güç gösterisi, beklentiler

Türkiye geneli tüm aday adayları genel merkezde oluşturulan komisyonlarda mülakata çağrıldı. Mülakat saatim 18.00 olmasına rağmen 23.00’te anca sıra bana geldi ve mülakata girdim. Önce büyük bir salonda beklemiştim ve bu arada diğer aday adaylarını da izleme şansı bulmuştum. Mülakata yalnız gitmiştim, yanımda kimse yoktu.

Aday adayları özellikle de erkekler o kadar kalabalık bir ekiple (10-15 kişi) ve ellerinde hediye paketleri ile geliyorlardı ki hayrete düşmüştüm. Bu aday adayları acaba mülakata tek gelemiyorlar mı, diye düşünmüş ve bir anlam verememiştim. Bu şekilde gelmenin bir güç gösterisi olduğunu sonra anlayacaktım ve hatta benim tek gitmemin de bir zayıflık olduğunu…

Aday adaylığında size dayatılan, sizi güçsüz ve yalnız hissettiren kalıplaşmış beklentiler var. Herkes bu kalıpları kırmak yerine kalıplara göre şekil almaya çalışıyor. En temel sorun bu! İşte tam bu noktada size dayatılanların karşısına eğer bilginizi ve emeğinizi koyabiliyorsanız güçleniyorsunuz. Aksi takdirde bu kalıplar arasında kaybolup gidiyorsunuz. Mülakatta “Partiye üye değilsin ama bizden vekil olmak istiyorsunuz’ dediler.

Tabii benim aday olma şansım yoktu ama müthiş bir deneyim sahibi olmuştum ve doktora tezimde kadın vekil çalışmama kararı almıştım. Karar alma sürecinde doğrudan yer alan/özne olan kadın belediye başkanları çalışacaktım.

Kadın belediye başkanları hakkında doktora tezi

Kadın vekiller konusunda çok kıymetli çalışmalar vardı ama kadın belediye başkanları konusunda sadece bir doktora tezi ve bir yüksek lisans tezi vardı. Uluslararası literatürde yerel siyasetin gizli bahçesi ya da arka bahçesi olarak adlandırılan ‘aday adaylık süreçlerini’ ortaya koyan, benim ulaşabildiğim bir çalışma yoktu.

Özellikle yerel siyasette ataerkil yapının çok daha güçlü olduğu yerlerde aday olmayı başarmış, seçimi kazanmış kadınların deneyimleri, mücadeleleri ve başarıları diğer kadınlara yol göstermesi ve rol model olması açısından çok önemliydi. Kadınların süreçte yaşadıkları deneyimleri ancak nitel araştırma yöntemi ortaya koyabilirdi. Çünkü her bir kadın başkanın yaşadığı deneyim tekti ve biricikti.

Çalışmanın gerekliliği ile çıktığım yolda 11 kadın belediye başkanı ile makam odalarında görüşmeler yaptım. Randevu alma sürecim çok zahmetliydi. İlk defa üç kadının seçildiği büyükşehir belediye başkanı koltuğuna oturan kadınlardan; Fatma Şahin ve Özlem Çerçioğlu’ndan randevu alamadım, özel kalem engelini aşamadım.

Kadın belediye başkanları ve farkları

Gittiğim her ilçede kadın başkanlar rengarenkti. İlçenin sokaklarından belediye binasının koridorlarına, makam odalarından kıyafetlerine kadar kendi tarzlarını ortaya koymuşlardı. Kaldırımlar temizdi ve sokaklarda çirkin çöp kovaları yoktu. Belediye binasının koridorlarında tablolar, çiçekler ve gülen insanlar vardı. Odaları sade ve şıktı. Büyük, siyah içinde kaybolduğunuz deri koltuklar yoktu. Daha zarif ve sade koltuklar vardı.

Halk kapıda beklemiyordu, başkanla her zaman görüşebiliyorlardı. İlçenin kadınları; “İnanın biz daha önce hiç belediyeye gelmediğimiz için belediye binasının yerini bilmezdik! Kadın başkan olunca hem belediyenin yerini öğrendik hem de rahatça gelip derdimizi anlatmaya başladık!” diyorlardı.

Kadın başkan kesinlikle yerelde fark yaratıyor. İlişkiler yüz yüze ve daha samimi bir ortamda gerçekleşiyor. Kadınlar, kadın adaya sahip çıkıyor ve oyları ile fark yaratıyorlar. Ataerkil yapının bu kadar güçlü olduğu ilçelerde ilk defa bir kadının belediye başkanı adayı olması ve seçilmesini açıklayan tek güç; kadın oyları ve kadın desteği. Çalışmamın verileri de bu gerçeği doğruluyor.

Doktora tezim için farklı partilerden 11 kadın belediye başkanı ile mülakat yaptım. Ciddi bir veri yükü ile karşılaştım. Özellikle kadınların aday adaylığı ve adaylık süreçleri çalışmalarının sınırlılığı karşılaştırma yapma anlamında sıkıntı yarattı ama üstesinden gelmeye gayret ettim.

Araştırmamda neler buldum?

Kadınların, belediye başkanı seçilme mücadeleleri hiç kolay değil. Erkek rakiplerine göre çok daha fazla engelle, zorlukla ve tepkiyle karşılaşıyorlar ve bunları aşmak için çok daha fazla çalışmaları gerekiyor.

Mülakat yaptığım kadınların eğitim düzeyleri, meslekleri farklıydı.[1] Bu özellikleri kamusal alandaki varlıklarının, siyasal görünürlüklerine ve siyasal alanın dışlayıcı ve ayrımcı nitelikleri ile mücadele etmelerine bir katkı sağlamıyor.

Başkanlardan üçü yerel seçim süreçlerini daha önce aday adayı/aday olarak sahada deneyimlemişlerdi. Seçimleri kazanamasalar da siyaseti sahada görme tecrübesi kazanarak siyasal alanın tüm ayrımcılıkları ile baş etmeyi öğrenmişlerdi. Bu deneyim bir sonraki seçime zemin hazırlayarak başarı getirmişti.

Kadınlar, ataerkil/geleneksel yapının yöneticiliğin erkek işi olduğunu vurgulayan toplumsal cinsiyet yüklü söylemlerle; “kadın konuşmayı bilmez”, “başkan olmayı bilmez”, ‘bir ineğin arkasında o kadar öküz mü gideceğiz’, ‘yani ne demek şimdi bir kadının önünde ceket mi ilikleyeceğiz!’, “elinin hamuru ile erkek işine kalkışma”, “kadın başkan gece saat 12’de aranır mı?”, “bir kız çocuğundan mı emir alacağız” “nasılsa senden olmayacak”, “sen kadınsın yapamazsın”, ‘ bunun arkasında kocası mı, babası mı erkek kardeşi mi var!’, ‘başkanlık kadın işi değil’ vb. ifadelerle karşılaşıyorlar.

Kadın belediye başkanlarının, geleneksel-ataerkil baskının kadın üzerinde daha yoğun hissedildiği küçük ilçelerde belediye başkanı aday adayı/adayı olmaları ve daha sonra başkan seçilmeleri ataerkil yapıyı kadınlar lehine etkileyebiliyor. Böylece seçmen kadınların siyasete katılımı artıyor ve geleneksel toplumsal yapıda kadınların lehine (sokağa çıkma, siyasi toplantılara ve mitinglere katılma vb.) olumlu değişiklikler/dönüştürücü etkiler ortaya çıkıyor. Kadın adaylar, kadın seçmenlere rol model oluyor, kadınların siyasi faaliyetlere katılabilmesinin önünü açıyor ve kendilerine olan güvenlerin artmasına neden oluyor.

Başkanlar, bir kadın temsilci olarak belediye başkanı koltuğuna oturduktan sonra politikalarında, projelerinde ve hizmetlerinde kadın çıkar ve sorunlarına karşı daha duyarlı bir politika izliyorlar. Kadın başkanların belediye yönetiminde ve meclisinde kadınlara pozitif ayrımcılık yaparak onlara meclis üyeliği ve idari görevler verdikleri görülüyor. Kadın temsilcilerin, hem daha fazla kadının kamusal alana çıkmasında/iş bulmasında hem de meclis toplantılarında kadın sorun ve çıkarlarının daha fazla gündeme gelmesinde ve tartışılmasında önemli katkıları oluyor.

Kadın belediye başkanları meclis üyeliği ve belediye başkanı yardımcılığı görevlerinde kadınları tercih etmiyor ya da çok az tercih ediyorlar. Başkanlar, küçük ilçelerde kadın siyasetçi bulmanın çok zor olduğunu, halkın tepkisini çekmemek ve seçim stratejileri nedeniyle kadın meclis üyesi tercihlerini daha çok erkeklerden yana kullandıklarını dile getiriyorlar. Aynı şekilde başkanların, başkan yardımcılığı görevine de erkekleri seçtikleri görülüyor. Başkanların, kadınları tercih etmesi hatta kadınlara pozitif ayrımcılık yapmaları beklenirken tam tersi bir uygulama ile karşılaşılıyor. Bu, küçük ilçelerde meclis üyesi yazacak kadın adayın olmaması ile değil ataerkil yapının küçük ilçelerde kadınların siyasal alana çıkmalarında ve siyasal faaliyetlerde bulunmalarının önünde engel olmaya devam etmesiyle açıklanabilir.

Kadınların siyasete ve seçim süreçlerine aday adayı ve aday olarak dahil olmalarının önündeki en büyük engellerin başında     “seçim maliyetlerinin finasmanı” geliyor. Kadınların deneyimleri doğrultusunda “seçimlerin aday adaylığı ve adaylık süreci maliyet kalemleri” ilk defa bu araştırma ile ortaya kondu. Başkanların hepsi yüksek eğitimli, meslek sahibi ve ücretli bir işte ya da kendi işyerlerinde çalışan kadınlar… Başkanların, siyasal alana çıkmalarında ekonomik özgürlüklerinin olması çok önemli ve etkili… Başkanlar da bunu bizzat ifade ettiler.

Son olarak başkanların küçük ilçelerde geleneksel toplumsal yapıda değişim ve dönüşüme katkıları olduğu muhakkak. Özellikle de ataerkil yapının “kadından başkan/yönetici olmaz” bakışını yumuşatabildikleri söylenebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

[1]  Sadece 1 kadın hariç hepsi üniversite mezunu, 4’ü yüksek lisans yapmış. Meslekleri de şöyleydi: öğretmen (2), avukat, doktor, mühendis (2), eczacı, sosyolog, memur (2), ev kadını.

Ruziye Tali
Ruziye Tali
Dr. Ruziye Tali - Doktora derecesini 2019 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim dalında; “2014 Yerel Seçimleri: Kadın Belediye Başkanlarının Yerel Siyasi Temsil Süreçleri Üzerine Nitel Bir Araştırma” konulu tezi ile aldı. Kadın belediye başkanları, devlet başkanı, başbakan ve siyasi parti genel başkanı kadınlar üzerine çalışıyor ve bu konularda makaleleri, kitap bölümleri ve bildirileri yayımlandı. Ayrıca uzun süre Avrupa Birliği projelerinin yazım ve yürütümünde uzman olarak çalıştı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Bir kadın aday olsa gör başına neler gelir!

Bir kadın seçimlerde aday adayı olursa başına ne gelir? Henüz adayken “Sayın vekilim” hitabının etkisi ne olur? Maddi kaynağı olmayan bir kadın aday nasıl kampanya yapar? Kadın adaylar üzerine doktora tezi yazmak için aday adayı olan Ruziye Tali’nin gözlemleri ve bulguları kendi kaleminden…

Kadın belediye başkanları üzerine doktora tezi yazmam tesadüfen olmadı. Çok farklı deneyimler yaşadım öyle ki gidip bir siyasi partiye bile milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım. Siyasette kadınların karşılaştığı engellerin ve zorlukların neler olduğunu önce kendim deneyimlemek istedim. Yıllardır literatürde hep aynı şeyleri okuyordum; erkek egemen alan, toplumsal cinsiyet rolleri, para, vb. Peki bu engeller hep aynı mı, hiç mi değişmiyor? Ya da yeni engeller var mı, kadınlar nasıl mücadele ediyor?

Sorularımın cevabını bulmak için mecliste grubu bulunan dört siyasi partinin kadın milletvekili aday adaylarının saha çalışmalarını takip etmek için yola çıkmıştım. Bu amaçla kadın aday adayları ile bağlantıya geçtim ama bir türlü programlarına dahil olamadım. Ya saatleri uymadı ya da son anda bildirilen programlarını takip etme şansım kalmadı. Bunun üzerine hocama; ‘kendim aday adayı olayım ve böylece süreci kendim deneyimleyim’ dedim. Babamla da konuştuktan sonra kimsenin haberi olmadan milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım.

Başvuru formunun doldurulmasından başvuru ücretine oradan da ilk defa bir siyasi partinin genel merkezine giden yolculukta ilk engelle de karşılaşmış oldum; başvuru ücreti. 2015 Genel Seçimlerinde başvuru ücreti 5.000 TL idi, kadınlardan %50’sini alıyorlardı ve ben de 2.500 TL’yi babamın yardımıyla ödedim.

Aday adaylık süreci ve art arda sürprizler

Başvuru tarihinin sona ermesiyle benim hiç tahmin etmediğim bir süreç başladı. Aday adaylarının isimlerinin basına verileceğini hiç bilmiyordum. Ben çok rahattım; nasıl olsa hiç kimse benim aday adaylığımdan haberdar olmayacak ben de sahada yapacağım çalışmalarla siyasal alanın kadınlar için oluşturduğu engelleri ve zorlukları deneyimlemiş olacaktım.

Ancak öyle olmadı başvuru sürecinin bitmesiyle tüm aday adaylarının isimleri basında yer aldı ve benim ismim hem arkadaşlarım hem de akrabalarım üzerinde bomba etkisi yarattı. Telefon ve mesaj yağmuruna tutuldum. Çok hazırlıksız yakalanmıştım; “Niye bizim haberimiz yok” diye kırılan, küsen hatta kızanlara kendimi anlatamadım. Bazıları “Senden hiç beklemezdik niye bu partiden aday oldun?”, bazıları “Seni aday göstermezler orada ne paralı insanlar var!”, bazıları ’Büyük cesaret, neye güvendin’ gibi moral bozucu cümleleri ile tepkilerini dile getirdiler. İnanın en yakın arkadaşlarımdan en yakın akrabalarıma kadar böyle bir tepki ve baskıyla (toplumsal engeller) karşılaşacağımı tahmin bile edemezdim.

Diğer yandan ‘Kimi vekil olarak görmek istersiniz’ diye internet sitelerinde anketler açılmaya başladı ve aday adayları arasında bir yarış başladı. Bu yarışa ailem ve sosyal çevrem dahil oldu ve birbirlerini örgütleyip oy kullanmaya başladılar. Aynı zamanda aday adayları boy boy görseller (afiş, broşür vb.) hazırlayıp sokaklarda asmaya ve sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Bu gelişmeler üzerine ‘Sen niye görsel (aifiş-broşür) yaptırmıyorsun?’ diye üzerimde baskı kurmaya başladılar. Başta söylediklerini unutup kendilerini sürecin merkezine koydular.

 “Sayın vekilim” hitabının büyüsü

Partide de aday adayları için temayül yoklaması vardı ama ben çağrılmamıştım. Partinin üyesi değildim ve teşkilatla hiçbir bağlantım yoktu. Sonrasında nihayet saha çalışmaları için genel merkezden arandım. Telefonu açtığımda “Sayın vekilim saha programı için şu gün ve saat size uygun mudur?” cümlesi ile karşılaştım.

Ben henüz aday adayı idim ama “Sayın vekilim” hitabı bir anda kendimi vekil gibi hissetmemi sağlamıştı ve bana iyi gelmişti. Büyülendim… Siyasetin büyüsü bu hitapta mı saklıydı anlamadım ama gerçekten çok etkilenmiştim.

“Ekibiniz, şoförünüz nerede?”

Sahaya çıkma gününde oradaydım. O ilçede sahaya çıkacak aday adaylarını ve teşkilat üyelerini büyük bir salonda toplamışlardı. Teşkilattan iki kişi ile sahaya çıkılıyordu. Benim gideceğim ekip ve mahalle belirlenince bana dönüp; ”Sayın vekilim, aracınız nerede? Daha doğrusu şoförünüz nerede?” dediler. Ben, “Aracım da şoförüm de yok!’ dedim. Böyle bir cevapla hiç karşılaşmadıkları için çok şaşkın bir ifade ile ‘Nasıl geldiniz buraya’ dediler, ben de ‘Metro ile geldim’ dedim.

Anlam veremediler çünkü diğer aday adaylarının arabaları ve şoförleri hazır bekliyordu. Sanki herkes böyle olmak zorundaymış gibi benden beklenen de buydu. Onlara göre ben çok değişiktim, üstelik doktora öğrencisiydim ve onların kafalarındaki aday adayı profiline hiç uymuyordum. Araç ayarlandı ve sahaya çıktık. Sahada vekil adayı olarak tanıştırıldım ama tüm hitaplar yine “Sayın vekilim” olarak devam ediyordu. Saha dönüşü; ‘Sayın vekilim, sahada çekilen fotoğrafları Whatsapp’tan size atarız’ dediler. Ben de ‘Whatsapp uygulamam yok’ deyince telefonumun akıllı telefon olmadığı ortaya çıktı. “Sayın vekilim, nasıl göndereceğiz?” dediler, “Mail yoluyla” dedim. Şaşkınlıkla tamam dediler.

Mülakata kadar tüm saha çalışmalarına toplu taşıma ile gittim, telefonumu değiştirmedim, özel kıyafetler almadım yani halkın demiyorum ama teşkilatın kafasındaki vekil profiline uygun davranmadım. Benim profilimde hiç kadın yoktu, tek kadındım.

Halktan çok güzel tepkiler alıyordum; “İlk defa sizin gibi bir vekil adayı ile karşılaşıyoruz keşke daha çok olsanız biz de rahatça yanınıza gelsek derdimizi anlatsak ne iyi olur’ diyerek takdir ediyorlardı. Kısa sürede çok iyi bir ivme yakaladım ve teşkilat ‘Sizin profilinizde aday adayı yok o yüzden çok şanslısınız’ demeye başladı. Bu koşuşturma içerisinde artık son aşamaya (mülakat) gelmiştim.

Güç gösterisi, beklentiler

Türkiye geneli tüm aday adayları genel merkezde oluşturulan komisyonlarda mülakata çağrıldı. Mülakat saatim 18.00 olmasına rağmen 23.00’te anca sıra bana geldi ve mülakata girdim. Önce büyük bir salonda beklemiştim ve bu arada diğer aday adaylarını da izleme şansı bulmuştum. Mülakata yalnız gitmiştim, yanımda kimse yoktu.

Aday adayları özellikle de erkekler o kadar kalabalık bir ekiple (10-15 kişi) ve ellerinde hediye paketleri ile geliyorlardı ki hayrete düşmüştüm. Bu aday adayları acaba mülakata tek gelemiyorlar mı, diye düşünmüş ve bir anlam verememiştim. Bu şekilde gelmenin bir güç gösterisi olduğunu sonra anlayacaktım ve hatta benim tek gitmemin de bir zayıflık olduğunu…

Aday adaylığında size dayatılan, sizi güçsüz ve yalnız hissettiren kalıplaşmış beklentiler var. Herkes bu kalıpları kırmak yerine kalıplara göre şekil almaya çalışıyor. En temel sorun bu! İşte tam bu noktada size dayatılanların karşısına eğer bilginizi ve emeğinizi koyabiliyorsanız güçleniyorsunuz. Aksi takdirde bu kalıplar arasında kaybolup gidiyorsunuz. Mülakatta “Partiye üye değilsin ama bizden vekil olmak istiyorsunuz’ dediler.

Tabii benim aday olma şansım yoktu ama müthiş bir deneyim sahibi olmuştum ve doktora tezimde kadın vekil çalışmama kararı almıştım. Karar alma sürecinde doğrudan yer alan/özne olan kadın belediye başkanları çalışacaktım.

Kadın belediye başkanları hakkında doktora tezi

Kadın vekiller konusunda çok kıymetli çalışmalar vardı ama kadın belediye başkanları konusunda sadece bir doktora tezi ve bir yüksek lisans tezi vardı. Uluslararası literatürde yerel siyasetin gizli bahçesi ya da arka bahçesi olarak adlandırılan ‘aday adaylık süreçlerini’ ortaya koyan, benim ulaşabildiğim bir çalışma yoktu.

Özellikle yerel siyasette ataerkil yapının çok daha güçlü olduğu yerlerde aday olmayı başarmış, seçimi kazanmış kadınların deneyimleri, mücadeleleri ve başarıları diğer kadınlara yol göstermesi ve rol model olması açısından çok önemliydi. Kadınların süreçte yaşadıkları deneyimleri ancak nitel araştırma yöntemi ortaya koyabilirdi. Çünkü her bir kadın başkanın yaşadığı deneyim tekti ve biricikti.

Çalışmanın gerekliliği ile çıktığım yolda 11 kadın belediye başkanı ile makam odalarında görüşmeler yaptım. Randevu alma sürecim çok zahmetliydi. İlk defa üç kadının seçildiği büyükşehir belediye başkanı koltuğuna oturan kadınlardan; Fatma Şahin ve Özlem Çerçioğlu’ndan randevu alamadım, özel kalem engelini aşamadım.

Kadın belediye başkanları ve farkları

Gittiğim her ilçede kadın başkanlar rengarenkti. İlçenin sokaklarından belediye binasının koridorlarına, makam odalarından kıyafetlerine kadar kendi tarzlarını ortaya koymuşlardı. Kaldırımlar temizdi ve sokaklarda çirkin çöp kovaları yoktu. Belediye binasının koridorlarında tablolar, çiçekler ve gülen insanlar vardı. Odaları sade ve şıktı. Büyük, siyah içinde kaybolduğunuz deri koltuklar yoktu. Daha zarif ve sade koltuklar vardı.

Halk kapıda beklemiyordu, başkanla her zaman görüşebiliyorlardı. İlçenin kadınları; “İnanın biz daha önce hiç belediyeye gelmediğimiz için belediye binasının yerini bilmezdik! Kadın başkan olunca hem belediyenin yerini öğrendik hem de rahatça gelip derdimizi anlatmaya başladık!” diyorlardı.

Kadın başkan kesinlikle yerelde fark yaratıyor. İlişkiler yüz yüze ve daha samimi bir ortamda gerçekleşiyor. Kadınlar, kadın adaya sahip çıkıyor ve oyları ile fark yaratıyorlar. Ataerkil yapının bu kadar güçlü olduğu ilçelerde ilk defa bir kadının belediye başkanı adayı olması ve seçilmesini açıklayan tek güç; kadın oyları ve kadın desteği. Çalışmamın verileri de bu gerçeği doğruluyor.

Doktora tezim için farklı partilerden 11 kadın belediye başkanı ile mülakat yaptım. Ciddi bir veri yükü ile karşılaştım. Özellikle kadınların aday adaylığı ve adaylık süreçleri çalışmalarının sınırlılığı karşılaştırma yapma anlamında sıkıntı yarattı ama üstesinden gelmeye gayret ettim.

Araştırmamda neler buldum?

Kadınların, belediye başkanı seçilme mücadeleleri hiç kolay değil. Erkek rakiplerine göre çok daha fazla engelle, zorlukla ve tepkiyle karşılaşıyorlar ve bunları aşmak için çok daha fazla çalışmaları gerekiyor.

Mülakat yaptığım kadınların eğitim düzeyleri, meslekleri farklıydı.[1] Bu özellikleri kamusal alandaki varlıklarının, siyasal görünürlüklerine ve siyasal alanın dışlayıcı ve ayrımcı nitelikleri ile mücadele etmelerine bir katkı sağlamıyor.

Başkanlardan üçü yerel seçim süreçlerini daha önce aday adayı/aday olarak sahada deneyimlemişlerdi. Seçimleri kazanamasalar da siyaseti sahada görme tecrübesi kazanarak siyasal alanın tüm ayrımcılıkları ile baş etmeyi öğrenmişlerdi. Bu deneyim bir sonraki seçime zemin hazırlayarak başarı getirmişti.

Kadınlar, ataerkil/geleneksel yapının yöneticiliğin erkek işi olduğunu vurgulayan toplumsal cinsiyet yüklü söylemlerle; “kadın konuşmayı bilmez”, “başkan olmayı bilmez”, ‘bir ineğin arkasında o kadar öküz mü gideceğiz’, ‘yani ne demek şimdi bir kadının önünde ceket mi ilikleyeceğiz!’, “elinin hamuru ile erkek işine kalkışma”, “kadın başkan gece saat 12’de aranır mı?”, “bir kız çocuğundan mı emir alacağız” “nasılsa senden olmayacak”, “sen kadınsın yapamazsın”, ‘ bunun arkasında kocası mı, babası mı erkek kardeşi mi var!’, ‘başkanlık kadın işi değil’ vb. ifadelerle karşılaşıyorlar.

Kadın belediye başkanlarının, geleneksel-ataerkil baskının kadın üzerinde daha yoğun hissedildiği küçük ilçelerde belediye başkanı aday adayı/adayı olmaları ve daha sonra başkan seçilmeleri ataerkil yapıyı kadınlar lehine etkileyebiliyor. Böylece seçmen kadınların siyasete katılımı artıyor ve geleneksel toplumsal yapıda kadınların lehine (sokağa çıkma, siyasi toplantılara ve mitinglere katılma vb.) olumlu değişiklikler/dönüştürücü etkiler ortaya çıkıyor. Kadın adaylar, kadın seçmenlere rol model oluyor, kadınların siyasi faaliyetlere katılabilmesinin önünü açıyor ve kendilerine olan güvenlerin artmasına neden oluyor.

Başkanlar, bir kadın temsilci olarak belediye başkanı koltuğuna oturduktan sonra politikalarında, projelerinde ve hizmetlerinde kadın çıkar ve sorunlarına karşı daha duyarlı bir politika izliyorlar. Kadın başkanların belediye yönetiminde ve meclisinde kadınlara pozitif ayrımcılık yaparak onlara meclis üyeliği ve idari görevler verdikleri görülüyor. Kadın temsilcilerin, hem daha fazla kadının kamusal alana çıkmasında/iş bulmasında hem de meclis toplantılarında kadın sorun ve çıkarlarının daha fazla gündeme gelmesinde ve tartışılmasında önemli katkıları oluyor.

Kadın belediye başkanları meclis üyeliği ve belediye başkanı yardımcılığı görevlerinde kadınları tercih etmiyor ya da çok az tercih ediyorlar. Başkanlar, küçük ilçelerde kadın siyasetçi bulmanın çok zor olduğunu, halkın tepkisini çekmemek ve seçim stratejileri nedeniyle kadın meclis üyesi tercihlerini daha çok erkeklerden yana kullandıklarını dile getiriyorlar. Aynı şekilde başkanların, başkan yardımcılığı görevine de erkekleri seçtikleri görülüyor. Başkanların, kadınları tercih etmesi hatta kadınlara pozitif ayrımcılık yapmaları beklenirken tam tersi bir uygulama ile karşılaşılıyor. Bu, küçük ilçelerde meclis üyesi yazacak kadın adayın olmaması ile değil ataerkil yapının küçük ilçelerde kadınların siyasal alana çıkmalarında ve siyasal faaliyetlerde bulunmalarının önünde engel olmaya devam etmesiyle açıklanabilir.

Kadınların siyasete ve seçim süreçlerine aday adayı ve aday olarak dahil olmalarının önündeki en büyük engellerin başında     “seçim maliyetlerinin finasmanı” geliyor. Kadınların deneyimleri doğrultusunda “seçimlerin aday adaylığı ve adaylık süreci maliyet kalemleri” ilk defa bu araştırma ile ortaya kondu. Başkanların hepsi yüksek eğitimli, meslek sahibi ve ücretli bir işte ya da kendi işyerlerinde çalışan kadınlar… Başkanların, siyasal alana çıkmalarında ekonomik özgürlüklerinin olması çok önemli ve etkili… Başkanlar da bunu bizzat ifade ettiler.

Son olarak başkanların küçük ilçelerde geleneksel toplumsal yapıda değişim ve dönüşüme katkıları olduğu muhakkak. Özellikle de ataerkil yapının “kadından başkan/yönetici olmaz” bakışını yumuşatabildikleri söylenebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

[1]  Sadece 1 kadın hariç hepsi üniversite mezunu, 4’ü yüksek lisans yapmış. Meslekleri de şöyleydi: öğretmen (2), avukat, doktor, mühendis (2), eczacı, sosyolog, memur (2), ev kadını.

Ruziye Tali
Ruziye Tali
Dr. Ruziye Tali - Doktora derecesini 2019 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim dalında; “2014 Yerel Seçimleri: Kadın Belediye Başkanlarının Yerel Siyasi Temsil Süreçleri Üzerine Nitel Bir Araştırma” konulu tezi ile aldı. Kadın belediye başkanları, devlet başkanı, başbakan ve siyasi parti genel başkanı kadınlar üzerine çalışıyor ve bu konularda makaleleri, kitap bölümleri ve bildirileri yayımlandı. Ayrıca uzun süre Avrupa Birliği projelerinin yazım ve yürütümünde uzman olarak çalıştı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x