Çalışma hayatı geri dönülmez biçimde değişiyor mu?

ABD’de yapılan bir anket, pandemide işini evine taşıyan her beş çalışandan birinin ofise geri dönmeyi düşünmediğini ortaya çıkardı. Düşünseler bile geri dönemeyebilirler. Uzaktan çalışmadaki artış ise emek gücünde, ekonomide ve politikada köklü değişikliklere yol açabilir.

“İşi bileceksin işe gitmeyeceksin” sözü bir dönem kısa yoldan zengin olmayı kafaya koymuş kurnazların düsturu haline gelmişti. 2020 yılında dünyada milyonlara insan istese de işyerine gidemiyor. Görevlerini bilgisayarda veya internet üzerinden halledebilen çoğu beyaz yakalı çalışan, pandemi risklerinden ötürü aylardır ofislerinin kapısından adım atamadı. Peki, bu durum daha ne kadar sürecek? Amerika’da yapılan araştırmalar ve büyük şirketlerden yapılan açıklamalar durumun kalıcı hale gelebileceğine işaret ediyor. The Atlantic dergisinin deneyimli ekonomi, teknoloji ve medya yazarı Derek Thompson, araştırmalar ve açıklamalardan yola çıkarak beyaz yakalıları bekleyen üç temel eğilimi ve bunların kent yaşamına etkilerini inceledi. Thompson’un yazısından önemli bölümleri aktarıyoruz:

“Mart ayında, çoğu teknoloji, finans ve medya gibi beyaz yakalı sektörlerde çalışan on milyonlarca Amerikalı çalışan, evden çalışma gibi ani ve kaotik bir deneyime sürüklendi. Üzerinden dört ay geçti ama deney bitecekmiş gibi görünmüyor. Çoğu çalışan için test sürüşü daha uzun süreceğe benziyor.

Google temmuz ayında, yaklaşık 200 bin çalışanının en azından önümüzdeki yaza kadar evden çalışmaya devam edeceğini duyurdu. Mark Zuckerberg, Facebook’un iş gücünün yarısının on yıl içinde uzaktan çalışır hale gelmesini beklediğini söyledi. Twitter, çalışanlarına evlerinden çalışmaya sürekli olarak devam edebileceğini bildirdi.”

Büyükşehirlerden kaçış

Thomson’a göre evde çalışma eğilimi büyükşehirlerden beyaz yakalı göçüne neden oluyor:

“Devasa şirketler uzaktan çalışmayı selamlarken yüksek ücretli çalışma ile yüksek maliyetli konutların bir araya geldiği cazibe merkezi kentlerde emlak piyasaları karıştı. San Francisco Körfez Bölgesi’nde kiralar azalıyor. New York’ta ofisler hâlâ boş. İkinci evi olan hali vakti yerinde aileler Manhattan’ı çoktan terk etti ve bu durum nüfus sayımında baş ağrısı yaratıyor.

Çalıştığın yerde yaşamak tahıl çiftçiliği kadar eskidir (…) Şimdi, yüz yüze ekonomiyi sona erdiren salgınla birlikte, iş ile ev arasındaki mekansal ilişki de zayıflamaya mahkum görünüyor.

Harvard Business School’daki ekonomistlerin kısa süre önce sonuçlarını açıkladığı ankete göre salgın sona erdiğinde, altı çalışandan biri, haftada en az iki gün evde, yalnız veya iş arkadaşlarıyla birlikte çalışmaya devam edecek. Küresel serbest çalışma platformu Upwork tarafından insan kaynakları yöneticileriyle yapılan bir başka anket, iş gücünün beşte birinin pandemiden sonra tamamen uzaktan çalışabileceğini ortaya koydu.

Beyaz yakalı çalışanlara şehir merkezindeki ofisin sonsuza kadar isteğe bağlı olduğu söylenirse, bazıları işlerini mega kentlerden dışarıya çıkaracak. Bu çok bariz. Ancak bu değişim, başlangıçta ılımlı olsalar bile, Amerika’nın kültürel, ekonomik ve politik geleceğinde daha şaşırtıcı ve önemli değişikliklere yol açabilir.”

“Tele-mevcudiyet” devrimi ve ekonomideki olası sonuçları

Derek Thompson, uzaktan çalışma eğiliminin ekonomi, işgücü ve siyasete yansımalarını üç başlıkta değerlendiriyor. Bunlardan ilkini ise, MIT Üniversitesi iktisatçılarından David Autor’dan alıntıyla “Tele-mevcudiyet devrimi” olarak tanımlıyor:

2000 yılından bu yana, seyahat, yemek ve eğlenceye yapılan harcamalar, eğlence ve konaklama sektöründeki istihdamı diğer sektörlere göre üç kat daha hızlı artırdı. Ama bu süper sektördeki patlama sona ermiş olabilir. MIT ekonomisti David Autor’a göre, (…) uzaktan çalışma (ya da tele-mevcudiyet), başkaları için daha az iş yaratan ve daha çok eve bağlı bir yaşama yol açacak.

İş seyahatleri yüzde 10 veya 20 oranında düşerse, havayolları, oteller ve restoranlar daha az iş yapacak. (…) Daha fazla insan evden çalışmaya geçtikçe, metropol işgücünde gedik açılacak. Bürolar boşaldıkça, restoranlarda hafta içi öğle yemeği yiyenler de, iş çıkışı birkaç kadeh içmek istenler de, iş çıkışı alışveriş yapanların sayısı da azalacak. Ofis binalarının temizlik, güvenlik ve bakım hizmetlerinde çalışanların işlerinin bahsetmeye bile gerek yok. (…)
E-ticaret devriminin fiziksel mağazalar için yaptığı şeyi, tele-mevcudiyet devrimi büro işleri için yapacak. Uzaktan çalışma, beyaz yakalı çalışanlara evden çıktıklarında hizmet eden işçileri de etkileyecek. Bu işçilerin sayısı az değil: ABD’de 30 milyon kişi restoranlarda, ulaşımda, bina ve bakım hizmetlerinde çalışıyor.

Ya da böyle olmayacak. Belki de tele-mevcudiyet devrimine karşı ileri sürülecek en iyi karşı görüş, herkesin alışkanlık insanı olmadığı ya da pandemilerin tarihsel olarak şehirlerin ve eğlence sektörünün büyümesini çok az engellediğini söylemek olacaktır. Upwork’ün baş ekonomisti Adam Ozimek, “80 yıllık eğilim, toplumların zenginleştikçe dinlence ve konaklamaya daha fazla para harcadığını gösteriyor” diyor. Eğer daha fazla aile tasını tarağını toplayıp San Francisco ve New York’tan daha küçük şehirlere göçerse, ülkenin daha az zengin bölgelerinde yeni restoranların ve dükkanların büyümesine yol açabilir. Pandemi sonrası dünyada yüz yüze görüşmelerin değeri daha iyi anlaşılabilir ve iş seyahatleri şaşırtıcı bir hızla eski haline gelebilir.”

Tükenmişlik sendromu artıyor

Makalenin yazarı Thompson, evden çalışmanın çalışanlar üzerindeki etkilerine de değiniyor:

“Çalışmak, mutlaka ideal bir toplum ortaya çıkarmaz. Ancak son birkaç on yılda ofis, birçok insana son cemaat olarak hizmet etti. Dini cemaatler, bowling ligleri ve sendikalar gibi çeşitli dernek ve kurumların geri çekildiği bir çağda, 25 ila 55 yaşları arasındaki yetişkinlerin çoğunun neredeyse her gün, hemen hemen her hafta boy gösterdiği bir yer var: İşyeri.

Şimdi uzaktan çalışma deneyine doğrudan atılan birçok şirket, yeni bir dünya için ofis uygulamalarını aceleyle yenilemek zorunda kaldı.

Nereye baktığınıza bağlı olarak, yöneticiler bu deneyin şaşırtıcı derecede iyi veya oldukça kötü gittiğini söylüyor. Aynı yöneticiler beyaz yakalı işgücünü yalan makinesine bağlasa, çalışanlarının aşırı çalışmaktan ve verimsizlikten, duygusal ve varoluşsal olarak tükenmiş olmaktan yakınmalarıyla karşılaşacağından şüpheleniyorum. Bunların bir kısmı COVID-19’in yan etkileri olsa da, insanlar kısmen kendilerini daha yalnız hissediyorlar çünkü öyleler.”

Ek işler ve girişimler artabilir

Thompson, uzaktan çalışmanın çalışanla işyeri arasındaki mekansal bağı koparıp onları kişisel girişimlere yöneltebileceğini de öngörülerine ekliyor:

“Birçok çalışanın meslektaşlarıyla olan duygusal ilişkileri değişti çünkü meslektaşlarıyla mekansal ilişkileri değişti. Beyaz yakalıların çalıştığı birçok şirket, konuşmaları ikide birde Zoom gibi uygulamalarla kesilen sanal sohbet grupları haline geldi. İşler artık bildiğiniz gibi değil. Eski bir Google mühendisi ve kurumsal bir danışman olan Bill Duane’nin söylediği gibi çevrimiçi iletişim, karşılıklı anlayış için mayın tarlası olabilir. Duane, saçma ofis etkileşimlerinin üretken ofis işleri için “taşıyıcı dalgalar” olabileceğini söylüyor. Onlar olmadan, sevimli ama karmaşık meslektaşlarımız sinir bozucu soyutlamalara indirgenebilir.

Evden çalışmak, ofisle bağlantımızı zayıflatırken ofis dışındaki dünyayla da bağlantımız genişliyor. Mutfak tezgahında bilgisayarınızın üzerine eğilmiş, LinkedIn, Twitter ve Instagram’daki insanlara ve topluluklara, patronlarınızın ve meslektaşlarınızın Slack mesajlarına ve sohbetlerine olduğu kadar yakınsınız. Uzaktan deney, kademeli olarak şirketler içindeki çalışanlar arasındaki bağları zayıflatabilir ve bazı çalışanlar ile şirket dışındaki profesyonel ağlar arasındaki bağlantıları güçlendirebilir.

İnsanlar ofisle olan bağlantılarının sanal olduğunu daha iyi anladıkça, daha fazla ek işler alabilir ve hatta kendi şirketlerini kurabilir. İş arkadaşlarınızın bağlantıda kalmak için kullandıkları araçlar (özellikle sık görmediğiniz bir grup insana çevrimiçi olarak kendinizin gösterişli bir versiyonunu geliştirmek gibi) tek başına çalışmak için yeniden kullanılabilir. Hırslı mühendisler, medya yapımcılar, pazarlamacılar, halkla ilişkiler çalışanları ve diğerleri, kısmen bir noktada oturma odalarına bakıp şunu fark edecekler: Yalnızım ve bağımsızlığımı paraya çevirebilirim. Amerika’da bir dizi sosyal-varoluşsal kaygı ile güçlendirilen yeni bir girişimcilik çağı doğabilir.

Ofislere hangi şartlarda dönülür?

Makale için pek çok uzmanla görüşen Derek Thompson şu an evden çalışmayı destekleyen şirketlerin bir anda değişebileceğine de dikkat çekiyor:

“Şirketler uzaktan çalışmanın bir karmaşa olduğunu anlarlarsa, IBM ve Yahoo’nun meşhur şekilde yaptığı gibi, deneyi vaktinden önce iptal etmeye karar verebilirler. Şu anda evden çalışmanın geleceğini ilan eden en prestijli teknoloji şirketlerinin, sadece yedi ay önce, ofislerini en iyi suşi barları, yoga odaları ve masaj odaları ile donatmaları kesinlikle ilginç. Birçok şirket uzaktan çalışmanın işgücünün kültürel bağlarını zayıflattığını fark ederse, ofisler apar topar dönebilir. Şimdiden gerçekleşiyor olabilir: Facebook, evden çalışma duyurusunun üzerinden üç ay bile geçmesini beklemeden Manhattan’da 730 bin metrekarelik devasa bir ofis kiraladı.

“Mesafenin ölümü” hipotezi daha önce yanlıştı. Ancak New Yorkluların banliyölere akın eden görüntüsü, daha dağıtılmış bir çalışma kültürüne giden yolun şimdiden alevlendiğinin bir işareti.

Şimdiye kadar ilk kez, dünyanın en büyük şirketleri yüz binlerce işçiye tam bir yıl veya daha uzun süre ofisten uzak durmalarını söylüyor. Beş yıl sonra bu fermanların ofis kültürü üzerinde kalıcı bir etkisi olmazsa çok garip olur.”

Beyaz yaka göçü Amerikan siyasetini yeniden şekillendirecek

Thompson yazısının devamında ABD’de büyük metropollerin son yıllarda hızla nüfus kaybettiğine dikkat çekiyor ve bu göçün Amerikan siyasetinde büyük kaymalara yol açabileceğini belirtiyor:

“Pandemi bu (büyük şehirden kaçış) eğilimini hızlandırabilir. Uzak mesafelere gitmenin uygun olduğu göz önüne alındığında, pahalı şehirlerdeki işçiler, içeride ve dışarıda daha fazla alana sahip olabilecekleri daha ucuz banliyölere taşınmak için özgürlüklerini kullanabilir. (…) Bu demografik değişim Amerikan siyasetini yeniden şekillendirebilir. (…)

Ya da bakarsanız şekillendirmez. Bir aşı 2021’in başlarında gelirse, hızlı bir şekilde koronavirüs önceki statükoya dönebiliriz. Süper metropollerden çıkış tamamen abartılmış olabilir. Ayrılanlar, aynı şehir merkezine gidip gelme mesafesinde, geniş bahçeli büyük evler isteyebilir. Bu, uzun mesafeli göçler yerine yakındaki banliyölere taşınmayı gerektirir. (…)

Hiçbir şey kesin değil. Her yeni trend bir tepkiye neden oluyor. Tele-mevcudiyet bazı şehir merkezindeki işletmeleri ezebilir ancak şehir merkezinde gayrimenkul fiyatlarının ucuzlaması yeni ve ilginç restoranların açılmasına yol açabilir. Evden çalışmak daha fazla serbest girişimciliğe yol açabilir. Ancak şirketler yeteneklerini kaybettiklerini fark ederlerse, çalışanlarını yeniden genel merkezinde toplarlar.

Yine de, uzaktan çalışmadaki ılımlı bir artış bile emek gücümüzde, ekonomimizde ve politikamızda köklü değişikliklere yol açabilir. Uzaktan çalışanlar evlerinde daha fazla para ve zaman harcayacak; meslektaşlarından çok çevrimiçi topluluklarla daha fazla zaman geçirecekler ve birçoğu yarı isteğe bağlı genel merkezlerin yakınında kümelenmeyi gerekli hissetmek yerine, ülke çapında dağılacaklardır. E-ticaret, dijital girişimcilik ve göç, pandemi öncesi de vardı. Salgın yeni bir şey icat etmedi. Bu bir zaman makinesi, bizi belki de çoktan başlamış bir geleceğe götürüyor.”

Bu yazı ilk kez 13 Ağustos 2020’de yayımlanmıştır.

 

Derek Thompson’ın The Atlantic’te yayınlanan “İş Gücü Dramatik Bir Şekilde Değişmek Üzere” başlıklı yazısının öne çıkan bazı bölümleri Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının tamamına ve aslına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2020/08/just-small-shift-remote-work-could-change-everything/614980/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çalışma hayatı geri dönülmez biçimde değişiyor mu?

ABD’de yapılan bir anket, pandemide işini evine taşıyan her beş çalışandan birinin ofise geri dönmeyi düşünmediğini ortaya çıkardı. Düşünseler bile geri dönemeyebilirler. Uzaktan çalışmadaki artış ise emek gücünde, ekonomide ve politikada köklü değişikliklere yol açabilir.

“İşi bileceksin işe gitmeyeceksin” sözü bir dönem kısa yoldan zengin olmayı kafaya koymuş kurnazların düsturu haline gelmişti. 2020 yılında dünyada milyonlara insan istese de işyerine gidemiyor. Görevlerini bilgisayarda veya internet üzerinden halledebilen çoğu beyaz yakalı çalışan, pandemi risklerinden ötürü aylardır ofislerinin kapısından adım atamadı. Peki, bu durum daha ne kadar sürecek? Amerika’da yapılan araştırmalar ve büyük şirketlerden yapılan açıklamalar durumun kalıcı hale gelebileceğine işaret ediyor. The Atlantic dergisinin deneyimli ekonomi, teknoloji ve medya yazarı Derek Thompson, araştırmalar ve açıklamalardan yola çıkarak beyaz yakalıları bekleyen üç temel eğilimi ve bunların kent yaşamına etkilerini inceledi. Thompson’un yazısından önemli bölümleri aktarıyoruz:

“Mart ayında, çoğu teknoloji, finans ve medya gibi beyaz yakalı sektörlerde çalışan on milyonlarca Amerikalı çalışan, evden çalışma gibi ani ve kaotik bir deneyime sürüklendi. Üzerinden dört ay geçti ama deney bitecekmiş gibi görünmüyor. Çoğu çalışan için test sürüşü daha uzun süreceğe benziyor.

Google temmuz ayında, yaklaşık 200 bin çalışanının en azından önümüzdeki yaza kadar evden çalışmaya devam edeceğini duyurdu. Mark Zuckerberg, Facebook’un iş gücünün yarısının on yıl içinde uzaktan çalışır hale gelmesini beklediğini söyledi. Twitter, çalışanlarına evlerinden çalışmaya sürekli olarak devam edebileceğini bildirdi.”

Büyükşehirlerden kaçış

Thomson’a göre evde çalışma eğilimi büyükşehirlerden beyaz yakalı göçüne neden oluyor:

“Devasa şirketler uzaktan çalışmayı selamlarken yüksek ücretli çalışma ile yüksek maliyetli konutların bir araya geldiği cazibe merkezi kentlerde emlak piyasaları karıştı. San Francisco Körfez Bölgesi’nde kiralar azalıyor. New York’ta ofisler hâlâ boş. İkinci evi olan hali vakti yerinde aileler Manhattan’ı çoktan terk etti ve bu durum nüfus sayımında baş ağrısı yaratıyor.

Çalıştığın yerde yaşamak tahıl çiftçiliği kadar eskidir (…) Şimdi, yüz yüze ekonomiyi sona erdiren salgınla birlikte, iş ile ev arasındaki mekansal ilişki de zayıflamaya mahkum görünüyor.

Harvard Business School’daki ekonomistlerin kısa süre önce sonuçlarını açıkladığı ankete göre salgın sona erdiğinde, altı çalışandan biri, haftada en az iki gün evde, yalnız veya iş arkadaşlarıyla birlikte çalışmaya devam edecek. Küresel serbest çalışma platformu Upwork tarafından insan kaynakları yöneticileriyle yapılan bir başka anket, iş gücünün beşte birinin pandemiden sonra tamamen uzaktan çalışabileceğini ortaya koydu.

Beyaz yakalı çalışanlara şehir merkezindeki ofisin sonsuza kadar isteğe bağlı olduğu söylenirse, bazıları işlerini mega kentlerden dışarıya çıkaracak. Bu çok bariz. Ancak bu değişim, başlangıçta ılımlı olsalar bile, Amerika’nın kültürel, ekonomik ve politik geleceğinde daha şaşırtıcı ve önemli değişikliklere yol açabilir.”

“Tele-mevcudiyet” devrimi ve ekonomideki olası sonuçları

Derek Thompson, uzaktan çalışma eğiliminin ekonomi, işgücü ve siyasete yansımalarını üç başlıkta değerlendiriyor. Bunlardan ilkini ise, MIT Üniversitesi iktisatçılarından David Autor’dan alıntıyla “Tele-mevcudiyet devrimi” olarak tanımlıyor:

2000 yılından bu yana, seyahat, yemek ve eğlenceye yapılan harcamalar, eğlence ve konaklama sektöründeki istihdamı diğer sektörlere göre üç kat daha hızlı artırdı. Ama bu süper sektördeki patlama sona ermiş olabilir. MIT ekonomisti David Autor’a göre, (…) uzaktan çalışma (ya da tele-mevcudiyet), başkaları için daha az iş yaratan ve daha çok eve bağlı bir yaşama yol açacak.

İş seyahatleri yüzde 10 veya 20 oranında düşerse, havayolları, oteller ve restoranlar daha az iş yapacak. (…) Daha fazla insan evden çalışmaya geçtikçe, metropol işgücünde gedik açılacak. Bürolar boşaldıkça, restoranlarda hafta içi öğle yemeği yiyenler de, iş çıkışı birkaç kadeh içmek istenler de, iş çıkışı alışveriş yapanların sayısı da azalacak. Ofis binalarının temizlik, güvenlik ve bakım hizmetlerinde çalışanların işlerinin bahsetmeye bile gerek yok. (…)
E-ticaret devriminin fiziksel mağazalar için yaptığı şeyi, tele-mevcudiyet devrimi büro işleri için yapacak. Uzaktan çalışma, beyaz yakalı çalışanlara evden çıktıklarında hizmet eden işçileri de etkileyecek. Bu işçilerin sayısı az değil: ABD’de 30 milyon kişi restoranlarda, ulaşımda, bina ve bakım hizmetlerinde çalışıyor.

Ya da böyle olmayacak. Belki de tele-mevcudiyet devrimine karşı ileri sürülecek en iyi karşı görüş, herkesin alışkanlık insanı olmadığı ya da pandemilerin tarihsel olarak şehirlerin ve eğlence sektörünün büyümesini çok az engellediğini söylemek olacaktır. Upwork’ün baş ekonomisti Adam Ozimek, “80 yıllık eğilim, toplumların zenginleştikçe dinlence ve konaklamaya daha fazla para harcadığını gösteriyor” diyor. Eğer daha fazla aile tasını tarağını toplayıp San Francisco ve New York’tan daha küçük şehirlere göçerse, ülkenin daha az zengin bölgelerinde yeni restoranların ve dükkanların büyümesine yol açabilir. Pandemi sonrası dünyada yüz yüze görüşmelerin değeri daha iyi anlaşılabilir ve iş seyahatleri şaşırtıcı bir hızla eski haline gelebilir.”

Tükenmişlik sendromu artıyor

Makalenin yazarı Thompson, evden çalışmanın çalışanlar üzerindeki etkilerine de değiniyor:

“Çalışmak, mutlaka ideal bir toplum ortaya çıkarmaz. Ancak son birkaç on yılda ofis, birçok insana son cemaat olarak hizmet etti. Dini cemaatler, bowling ligleri ve sendikalar gibi çeşitli dernek ve kurumların geri çekildiği bir çağda, 25 ila 55 yaşları arasındaki yetişkinlerin çoğunun neredeyse her gün, hemen hemen her hafta boy gösterdiği bir yer var: İşyeri.

Şimdi uzaktan çalışma deneyine doğrudan atılan birçok şirket, yeni bir dünya için ofis uygulamalarını aceleyle yenilemek zorunda kaldı.

Nereye baktığınıza bağlı olarak, yöneticiler bu deneyin şaşırtıcı derecede iyi veya oldukça kötü gittiğini söylüyor. Aynı yöneticiler beyaz yakalı işgücünü yalan makinesine bağlasa, çalışanlarının aşırı çalışmaktan ve verimsizlikten, duygusal ve varoluşsal olarak tükenmiş olmaktan yakınmalarıyla karşılaşacağından şüpheleniyorum. Bunların bir kısmı COVID-19’in yan etkileri olsa da, insanlar kısmen kendilerini daha yalnız hissediyorlar çünkü öyleler.”

Ek işler ve girişimler artabilir

Thompson, uzaktan çalışmanın çalışanla işyeri arasındaki mekansal bağı koparıp onları kişisel girişimlere yöneltebileceğini de öngörülerine ekliyor:

“Birçok çalışanın meslektaşlarıyla olan duygusal ilişkileri değişti çünkü meslektaşlarıyla mekansal ilişkileri değişti. Beyaz yakalıların çalıştığı birçok şirket, konuşmaları ikide birde Zoom gibi uygulamalarla kesilen sanal sohbet grupları haline geldi. İşler artık bildiğiniz gibi değil. Eski bir Google mühendisi ve kurumsal bir danışman olan Bill Duane’nin söylediği gibi çevrimiçi iletişim, karşılıklı anlayış için mayın tarlası olabilir. Duane, saçma ofis etkileşimlerinin üretken ofis işleri için “taşıyıcı dalgalar” olabileceğini söylüyor. Onlar olmadan, sevimli ama karmaşık meslektaşlarımız sinir bozucu soyutlamalara indirgenebilir.

Evden çalışmak, ofisle bağlantımızı zayıflatırken ofis dışındaki dünyayla da bağlantımız genişliyor. Mutfak tezgahında bilgisayarınızın üzerine eğilmiş, LinkedIn, Twitter ve Instagram’daki insanlara ve topluluklara, patronlarınızın ve meslektaşlarınızın Slack mesajlarına ve sohbetlerine olduğu kadar yakınsınız. Uzaktan deney, kademeli olarak şirketler içindeki çalışanlar arasındaki bağları zayıflatabilir ve bazı çalışanlar ile şirket dışındaki profesyonel ağlar arasındaki bağlantıları güçlendirebilir.

İnsanlar ofisle olan bağlantılarının sanal olduğunu daha iyi anladıkça, daha fazla ek işler alabilir ve hatta kendi şirketlerini kurabilir. İş arkadaşlarınızın bağlantıda kalmak için kullandıkları araçlar (özellikle sık görmediğiniz bir grup insana çevrimiçi olarak kendinizin gösterişli bir versiyonunu geliştirmek gibi) tek başına çalışmak için yeniden kullanılabilir. Hırslı mühendisler, medya yapımcılar, pazarlamacılar, halkla ilişkiler çalışanları ve diğerleri, kısmen bir noktada oturma odalarına bakıp şunu fark edecekler: Yalnızım ve bağımsızlığımı paraya çevirebilirim. Amerika’da bir dizi sosyal-varoluşsal kaygı ile güçlendirilen yeni bir girişimcilik çağı doğabilir.

Ofislere hangi şartlarda dönülür?

Makale için pek çok uzmanla görüşen Derek Thompson şu an evden çalışmayı destekleyen şirketlerin bir anda değişebileceğine de dikkat çekiyor:

“Şirketler uzaktan çalışmanın bir karmaşa olduğunu anlarlarsa, IBM ve Yahoo’nun meşhur şekilde yaptığı gibi, deneyi vaktinden önce iptal etmeye karar verebilirler. Şu anda evden çalışmanın geleceğini ilan eden en prestijli teknoloji şirketlerinin, sadece yedi ay önce, ofislerini en iyi suşi barları, yoga odaları ve masaj odaları ile donatmaları kesinlikle ilginç. Birçok şirket uzaktan çalışmanın işgücünün kültürel bağlarını zayıflattığını fark ederse, ofisler apar topar dönebilir. Şimdiden gerçekleşiyor olabilir: Facebook, evden çalışma duyurusunun üzerinden üç ay bile geçmesini beklemeden Manhattan’da 730 bin metrekarelik devasa bir ofis kiraladı.

“Mesafenin ölümü” hipotezi daha önce yanlıştı. Ancak New Yorkluların banliyölere akın eden görüntüsü, daha dağıtılmış bir çalışma kültürüne giden yolun şimdiden alevlendiğinin bir işareti.

Şimdiye kadar ilk kez, dünyanın en büyük şirketleri yüz binlerce işçiye tam bir yıl veya daha uzun süre ofisten uzak durmalarını söylüyor. Beş yıl sonra bu fermanların ofis kültürü üzerinde kalıcı bir etkisi olmazsa çok garip olur.”

Beyaz yaka göçü Amerikan siyasetini yeniden şekillendirecek

Thompson yazısının devamında ABD’de büyük metropollerin son yıllarda hızla nüfus kaybettiğine dikkat çekiyor ve bu göçün Amerikan siyasetinde büyük kaymalara yol açabileceğini belirtiyor:

“Pandemi bu (büyük şehirden kaçış) eğilimini hızlandırabilir. Uzak mesafelere gitmenin uygun olduğu göz önüne alındığında, pahalı şehirlerdeki işçiler, içeride ve dışarıda daha fazla alana sahip olabilecekleri daha ucuz banliyölere taşınmak için özgürlüklerini kullanabilir. (…) Bu demografik değişim Amerikan siyasetini yeniden şekillendirebilir. (…)

Ya da bakarsanız şekillendirmez. Bir aşı 2021’in başlarında gelirse, hızlı bir şekilde koronavirüs önceki statükoya dönebiliriz. Süper metropollerden çıkış tamamen abartılmış olabilir. Ayrılanlar, aynı şehir merkezine gidip gelme mesafesinde, geniş bahçeli büyük evler isteyebilir. Bu, uzun mesafeli göçler yerine yakındaki banliyölere taşınmayı gerektirir. (…)

Hiçbir şey kesin değil. Her yeni trend bir tepkiye neden oluyor. Tele-mevcudiyet bazı şehir merkezindeki işletmeleri ezebilir ancak şehir merkezinde gayrimenkul fiyatlarının ucuzlaması yeni ve ilginç restoranların açılmasına yol açabilir. Evden çalışmak daha fazla serbest girişimciliğe yol açabilir. Ancak şirketler yeteneklerini kaybettiklerini fark ederlerse, çalışanlarını yeniden genel merkezinde toplarlar.

Yine de, uzaktan çalışmadaki ılımlı bir artış bile emek gücümüzde, ekonomimizde ve politikamızda köklü değişikliklere yol açabilir. Uzaktan çalışanlar evlerinde daha fazla para ve zaman harcayacak; meslektaşlarından çok çevrimiçi topluluklarla daha fazla zaman geçirecekler ve birçoğu yarı isteğe bağlı genel merkezlerin yakınında kümelenmeyi gerekli hissetmek yerine, ülke çapında dağılacaklardır. E-ticaret, dijital girişimcilik ve göç, pandemi öncesi de vardı. Salgın yeni bir şey icat etmedi. Bu bir zaman makinesi, bizi belki de çoktan başlamış bir geleceğe götürüyor.”

Bu yazı ilk kez 13 Ağustos 2020’de yayımlanmıştır.

 

Derek Thompson’ın The Atlantic’te yayınlanan “İş Gücü Dramatik Bir Şekilde Değişmek Üzere” başlıklı yazısının öne çıkan bazı bölümleri Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının tamamına ve aslına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2020/08/just-small-shift-remote-work-could-change-everything/614980/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x