Yaklaşık 10 aydır kendimizi ve başkalarını korumak adına evlere kapandık. Bu durum daha önce hissetmediğimiz ölçüde bir can sıkıntısı hissini de beraberinde getirdi. Ancak bu sandığımız kadar kötü bir şey değil. Kanada’daki Waterloo Üniversitesi’nden bilişsel nörobilimci James Danckert ve York Üniversitesi’den klinik psikolog John Eastwood, Psyche’de yayımlanan makalelerinde, can sıkıntısını bir değişim fırsatı olarak nasıl değerlendirebileceğimizi anlatıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Can sıkıntısı üzerine düşündüyseniz, bunu çok da önemli bir şey olarak görmeyebilirsiniz. Hayatın bir parçası, çoğunlukla bir gençlik kederi, saatlerini televizyon karşısında geçiren biriyle karakterize edilen bir şey. Ama koltukta saatlerce televizyon izlemek sıkıntıdan ziyade miskinliği ifade eder. Miskinlik, herhangi bir arzunun olmaması halidir. Sıkıntıda ise umutsuzca bir şeyler yapmayı istemek vardır, ancak hiçbir şey boşluğu doldurmaz.
Can sıkıntısının bir tür hayal kırıklığı olduğunu söylemek de doğru değildir. Hayal kırıklığı, hedeflerinizin peşinde koşarken engellendiğinizde ortaya çıkar. Can sıkıntısı ise her şeyden önce bir hedefin peşinden gitme özlemidir. Sıkıldığınızda, şu anda yaptığınız şey her ne ise doyurucu değildir, gerçekten bir şeyler yapmak ve acilen derin huzursuzluğunuzu giderecek bir faaliyet arayışındasınızdır.
Mevcut durumunuz ne olursa olsun, can sıkıntısı sizi daha iyi seçenekler keşfetmeye zorlar, değişiklik için sizi motive eder.
Can sıkıntısı icatlara da kapı açabilir suça da
Adam Smith’in Ulusların Zenginliği (1776) kitabında anlatılan Humphrey Potter’ın doğruluğu şüpheli hikâyesi tam da bu noktaya işaret eder. Potter 11 yaşındayken, buharlı makinenin ilk versiyonlarından biriyle ilgilenen talihsiz bir ‘muslukçu’ydu. 1713 standartlarına göre bile son derece sıkıcı olan görevi, vanaları defalarca açıp kapatmaktı. Doğru anı bekle… A vanasını aç… bir sonraki kritik anı bekle… B vanasını kapat. Bunu her gün defalarca yapmak zorundaydı. Görev, onu düşünen, karar veren bir insan olarak gereksiz kılıyordu: Tam anlamıyla makinenin bir dişlisiydi artık.
Korkunç bir can sıkıntısı çeken Potter, makinenin kendisinin bu işi yapmasını sağlamak için bir kablo ve dişli sistemi geliştirdi. Bu ani keşif, onu sadece bu monoton işten kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda buhar motoru teknolojisini de geliştirdi. Potter’a kendisini çok kötü hissettiren can sıkıntısı, onu değişiklik yönünde motive etmişti.
Teknoloji ilerlemiş olsa da can sıkıntısının değişimi motive etmedeki rolü 21. yüzyılda bizler için de farklı değil.
Yine de tüm değişimler eşit şekilde gerçekleşmiyor. 2010’larda, İngiltere, Cheshire’daki Crewe kasabasında yaşayan 79 yaşındaki büyükanne June Humphreys, hayatından sıkıldığı için beş yıl boyunca bir dizi suça karıştı. (…) Çaldıklarının listesinde giysiler, tatlılar vardı ama göğüs pompası gibi bazı tuhaf şeyleri de bu listeye eklemişti. Mahkemede kendisine bunu neden yaptığı sorulduğunda Humphreys, “Sadece aldım, tamam mı? Başka da bir şey yapmıyorum” dedi. Bahtsız şartlı tahliye memuru Darren Vernon, müvekkilini savunmada zayıf kaldı: “Yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyor … sıkılıyor ve zaman geçirmesi gerekiyor.” Yalnız, anlamlı faaliyetlerden yoksun Humphreys’in hayatı anlamsızlaşmıştı. Potter gibi onun da bir değişikliğe ihtiyacı vardı.
Motivasyon kaynağı olarak can sıkıntısı
Peki hangisi? Can sıkıntısı icadın anası mı yoksa hırsızlığın kaynağı mı? Tek başına can sıkıntısı bir şeyin nedeni olmaz. Sıkılmak rahatsızlık verir ve bizi harekete geçmeye motive eder. Bundan sonra ne olacağı bize bağlıdır. (…) Yalnızca sıkılmanın verdiği rahatsızlıkla ilgilenirseniz, sizi anlamlı arayışlarda ileri götürmesi için onu kullanma fırsatını kaçırırsınız.
Can sıkıntısından rahatsız olmanız, tıpkı Potter ve Humphreys’te olduğu gibi, gereksiz ve anlamsız hale geldiğiniz gerçeğine dair bir uyarıdır, yeniden kendi kitabınızın yazarı olmanız gerekir. Psikologların ‘irade krizi’ dedikleri şeyi yaşıyorsunuzdur. Pasif hale gelmişsiniz ve hayatın üzerinize gelmesine izin veriyorsunuzdur. Hedefler oluşturmuyorsunuz veya onları takip etmiyorsunuzdur. (…) Aslında can sıkıntısının bu kadar rahatsız edici olması iyi bir şeydir, çünkü o olmadan içinde bulunduğunuz kötü durumu fark edemeyebilirsiniz.”
Yazarlar can sıkıntısının gerektirdiği değişikliğin sadece farklı bir şey yapmakla ilgili olmadığını daha ziyade dünyayla bağlantı kurma şeklimizde bir değişik yapmamız gerektiğini belirtiyor: “Can sıkıntısı, merakınızdan, yaratıcılığınızdan ve tutkunuzdan kaynaklanan ve bunları yansıtan faaliyetlerin arayışında olduğunuza işaret eder. Kısacası iradenizi yeniden tesis etmeniz gereklidir. (…)
“Can sıkıntısı yatkınlığı”, öz düzenleme ile ilgili zorluklarla karakterize edilir ve bir kişilik özelliğine benzer. Can sıkıntısı yatkınlığının hikâyesi iyi bir hikâye değildir; artan depresyon ve kaygı oranları, uyuşturucu ve alkol kullanımıyla ilgili sorunlar, daha yüksek kumar oranları hatta akıllı telefonlarla sorunlu ilişkilerle ilgilidir. Bu kişiler alkol, kumar ya da sosyal medyaya can sıkıntısına karşı bir yatıştırıcı olarak başvurur. Nihayetinde, yatıştırıcı artık orada olmadığında, can sıkıntısı devam eder. (…)
Sıkıntıyı ortadan kaldırmak için her zaman, herkesin işine yarayacak belirli bir faaliyet olmasa da bu durumun önüne geçecek birkaç adım var. (…)
Rahatlayın
Huzursuz ve gergin olduğunuzda iradenize kucak açmanız zordur. İlerlemeyi isteyip de sorunları aşacak bir yol göremediğinizde, bu gerginliğin üstesinden gelmek çok önemlidir. Derin birkaç nefes almak, kendinizi daha az tehdit altında ve daha az sıkışmış hissetmenize yardımcı olabilir.
Ayrıca, o huzursuz, belirsiz duyguyu fiziksel bir faaliyete, hatta yürüyüşe çıkmak kadar basit bir şeye yönlendirmeyi deneyebilirsiniz. Fiziksel egzersiz, kendimizi etkili hissetmemize ve sıkıldığımızda varlığını çok yoğun olarak hissettiğimiz gergin, kullanılmayan enerjiden kurtulmamıza izin verebilir.
Kendinizi kapana kısılmış halde bulursanız (uzun toplantıları düşünün) ara sıra kıpırdanmak ya da bir şeyler karalamak bile sakin kalmanıza ve can sıkıntınızı uzakta tutmanıza yardımcı olabilir.
Kabul ederek dönüştürün
Değişimin paradoksu şudur: “Direndiğiniz şey kalıcı olacaktır”. Küçümseme ve reddedilme duygularına kapılırsanız, can sıkıntısı batağının daha da derinlerine hapsolursunuz. Bunun yerine, can sıkıntısını olduğu gibi kabul etmeye çalışın (…)
Doğada vakit geçirmek veya arkadaşlarınızla konuşmak, bakış açınızı yeniden kazanmanıza ve dünyaya karşı düşmanca, muhalif tavrınızı bir kenara bırakmanıza yardımcı olabilir. Meditasyon da yargılayıcı olmayan bir tutum geliştirmeye fayda sağlayabilir.
Sizin için işe yarayan strateji hangisi olursa olsun, muhalefet modundan çıkmak ve koşullarınızı kabul etmek, iradenizi ifade etmenize ve can sıkıntısından kurtulmanıza zemin hazırlayacaktır.
Kendinizle ilgili düşünün ve hedeflerinizi seçin
Sakinleştikten ve çıkmazınızı kabul ettikten sonra, yapabileceğiniz farklı şeylerin getirebileceği ödüllere odaklanmaya çalışın. Olasılıklara karşı biraz da olsa heveslenip heyecan duyabilirseniz, sıkıntı zaten köşeye sıkışmış demektir. İrade, arzu ve niyetlerinize göre hareket etmekle ilgilidir. Amaç edinecek olumlu bir şeye sahip olmak faydalıdır.
Kendinizle ilgili düşünmeye zaman ayırmanız başlangıç için yararlı olabilir. Günlük yaşantılarımızda çoğu zaman çok meşgulüzdür, bizim için gerçekten önemli olan şeyleri dikkate almadan koşuştururuz. Can sıkıntısı, kendinizle ilgili düşünme fırsatı sunar, hayatınız ve kendinizle ilgili bazı önemli soruları değerlendirme şansı verir. Kimsiniz? Neyi önemsiyorsunuz? Bir şeyi yapmak için iyi nedenlere sahip olmak, bunu daha az sıkıcı hale getirebilir. Belli bir süre düşündükten sonra, ki bu sadece birkaç dakika bile olabilir, sizin için önemli olan faaliyetlere ve bunların neden önemli olduğuna dair daha büyük bir anlayışa sahip olabilirsiniz. Nihayetinde, bu daha büyük bir benlik duygusunu destekler; kim olduğunuzu ve hayatta nelere değer verdiğinizi anlamanızı sağlar.
Bir uyarı: Parmaklarımızın ucunda pasif bir eğlence dünyası var. Sosyal medya, haber bültenleri, Netflix gibi yayın hizmetleri, Candy Crush Saga gibi bağımlılık yapan oyunlar (ki bu yeni bir şey değil, Tetris’i hatırlarsınız) … Canınız sıkıldığınızda bunlara başvurmak caziptir. Ancak sorun bunların sizi pasif bir tüketici haline getirmesidir.” (…)
Yazarlar sizin için önemli olanı bulmakta zorlanıyorsanız, güçlü aile bağlarından mesleki başarıya, maceradan sosyal adalete, mali bağımsızlıktan bazı alanlarda bilginizi geliştirmeye uzanan kişisel değerlere dair bir liste oluşturmanın işe yarayabileceğini belirtiyor: “Ardından, kişisel değerlerinizi ileri taşıyacak somut, eyleme geçirilebilir hedefler oluşturun. Kendinizi en etkili ve yetenekli hissettiğiniz geçmiş zamanları düşünmeyi bırakabilir ve benzersiz becerilerinizi ve yeteneklerinizi sergilemek için tekrar o noktada olmanıza imkân tanıyacak faaliyetlerin peşine düşebilirsiniz.
Gerçekçi hedefler seçmek önemlidir. Pandemi bunu gayet açık biçimde gösterdi. Ulusal ya da bölgesel kapanmalar sırasında hepimiz istediğimiz şeyi istediğimiz zaman yapamamanın, can sıkıntısının fantastik bir üreme alanı olan kısıtlamanın acısını hissettik. Ancak, kendinize Savaş ve Barış ile rekabet edecek harika bir roman yazma hedefini koymak, gerçekçi bir yaklaşım değildir. Yapmayı seçtiğiniz şey sizin için önemi olmalı ancak bu, hedeflerinizin görkemli olması gerektiği anlamına gelmez. Pasta yapmak, bisiklet onarmak, hatta sadece kitap okumak bile, sizin için önemli oldukları, hedeflerinizi ve niyetlerinizi ifade ettikleri sürece can sıkıntısına iyi gelecek birer çaredir.
Sadece yapın
Çoğu zaman kendini sıkıntılı hisseden insanlar genellikle “analiz yoluyla felç” durumunu yaşarlar. Doğru olanı yapma kaygısı, onları başlamaktan alıkoyar, bu konuda başarısız kılar.
Can sıkıntısına yatkın bu insanlar etkili planlama yapmak, başlamak ve hedefleri takip etmek yerine, mevcut durumlarına odaklanır, değişiklik yapmaktan çekinir ve kendilerine rehberlik eden Kuzey Yıldızı’nı kolayca gözden kaçırırlar.
Bunun başınıza gelmesini önlemek için büyük ya da küçük hedefler belirledikten sonra, ‘sadece yapmayı’ deneyin. Bir şekilde başlayabilirseniz, can sıkıntısını uzakta tutarsınız.
Bakış açınızı değiştirin
Sıkıntıya kapıldığınızda, çıkış yolu yokmuş gibi hissedebilirsiniz. Bazen bakış açısını değiştirmek yardımcı olabilir. Örneğin, kendinizi bir gözlemci olarak hayal edin ve can sıkıntınıza içeriden değil dışarıdan bakın. Bunun ardından hareket özgürlüğüne kavuşabilirsiniz. Etkililik ve özerklik duygusu, iradenin temel özellikleridir. Teknik olarak “merkezden kaçma” olarak adlandırılan gözlemci tekniğinin, sinir sisteminin davranışı harekete geçirmekten sorumlu kısmını yukarı doğru düzenlediği biliniyor. İşte sizi harekete geçirmenin başka bir yolu.
(…) Örneğin sıkıcı olduğunu düşündüğünüz bir okul projesini tamamlamaya çalışıyorsanız, kendinizi bir vaka üzerine çalışan dedektif olarak hayal edebilirsiniz. Elbette, her durumda iş size monoton gelecektir. Ancak yeniden çerçevelendirmek işin sıkıcılığını azaltabilir ve sizi yeniden sürücü koltuğuna oturtabilir.
Bir şeye odaklanmayı seçmek, o şeye değer kazandırır ve irade yeniden devreye girer. Sanatçı Andy Warhol’un, normalde sizi sıkacak küçük şeylerin birdenbire sizi heyecanlandırmasına izin vermeniz gerekir, dediği söylenir. Merakınızı bir şeye yönlendirdiğinizde birdenbire küçük ayrıntıların büyüleyici hale geldiğini göreceksiniz, çünkü daha önce göz ardı ettiğiniz şeylere dikkat göstermeyi seçmişsinizdir.
Söylediğimiz gibi, size kalmış. Pul koleksiyonculuğunun oldukça sıkıcı olduğunu düşünebilirsiniz, ancak bu işi tutkulu bir hobi olarak sürdürenler buna şiddetle karşı çıkacaktır. Kendinizi bir arayışa adadığınızda can sıkıntısının bir dayanağı kalmaz. Meraklı olmayı seçtiğinizde sıkılamazsınız.”
Bu yazı ilk kez 14 Ocak 2021’de yayımlanmıştır.