Ülkemizde toplumsal ve bireysel boyutlarda büyük yaralar aldığımız 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremin ardından travma, travma sonrası stres bozukluğu ve psikolojik ilk yardım gibi konuları sıklıkla konuştuğumuz bir dönemin içerisindeyiz. Bu süreçte çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği ve ebeveynlerin ihtiyaçlarının gözden kaçırılmaması önemli.
Ruhsal travma: bireyin korku, dehşet ya da çaresizlik hissi yaşadığı; kendisinin ya da yakınlarının ölüm ya da fiziksel yaralanma tehdidinin olduğu olayların ardından oluşabilir. Doğal afetler de en güçlü travma sebeplerinden biridir.
İkincil travma ise ruhsal travma yaratan bu olayın birincil maruziyeti olmadığı halde kişilerin şahit olması yoluyla gerçekleşir. İkincil travma, bu gibi olayları sözlü, yazılı medyadan takip ederek kişilerin travmatize olmasını ifade eder.
Psikolojik travmanın ardından yaşanan tepkiler beş aşamada toplanır. Birinci aşama, ilk etki aşaması dediğimiz kişinin kaygı ve korkular yaşadığı aşamadır. İkinci aşama, kahramanlık aşamasıdır ki, bu aşamada kişinin travmatik olayın etkilerini azaltmak ve kayıplar ile baş etmek için fiziksel ve zihinsel anlamda kendisini tükettiğini görürüz.
Üçüncü aşama, balayı aşaması dediğimiz aşamadır, bu aşamada kişi kendisinin aldığı yardımlar için büyük minnet duygusu geliştirir.
Dördüncü, yani uyanış aşamasında ise engellenmişlik ve öfke duyguları hâkim olur. Görevlilerin zamanında yerine getirmedikleri adımlar sorgulanır.
Son aşama da yeniden yapılanma aşaması dediğimiz aşamadır. Bu aşamada kişi gerçekçi algılama biçimine geri döner. Kişisel sorumluluklar alabilir. Bu aşamadan önce kişi psikoterapi hizmetlerine değil, psikolojik ilk yardım hizmetlerine yönlendirilmelidir.
Psikolojik ilk yardımda güvenlik
Psikolojik ilk yardımın temel ilkesine baktığımızda kişinin öncelikle stabil hale getirilmesi ilkesini görürüz. Psikolojik ilk yardım bir tanı ya da tedavi yöntemi değil, bir krize müdahale yöntemidir. İnsani, destekleyici, pratik bir yardımdır.
Psikolojik ilk yardımda güvenlik, kişinin ve toplumun faydasını gözetme, rahatlatma, umut verme ile ilişki kurmayı destekleme temel özelliklerdir. Bu müdahale sosyal ve davranışsal işlevselliğin yeniden sağlanması amacını taşır.
Afet sonrasında psikolojik yardım sekiz basamaktan oluşur. Housley ve Beutley’in piramidine göre afetlerden etkilenenler ile yapılacak psikolojik müdahale süreçleri aşağıdaki gibi sıralanır.
Afetin ardından yaşanan ilk akut dönemde kişilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması, güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması, stabilize edilmeleri ve psikolojik ilk yardım müdahalesi almaları; ikinci dönemde psikososyal destek çalışmaları ve psikoeğitimler, paylaşım grupları; uzun vadede yapılacak çalışmalarda ise bilişsel davranışçı terapi, EMDR terapisi gibi psikoterapi çalışmaları yapılması sağlanmalıdır.
İhtiyaçlar ve öncelikler belirlenmeli
Psikolojik ilk yardım afet sonrası afetten etkilenenler ile temas halinde olan tüm grupların bilmesi gereken bir yardım biçimidir. Psikolojik ilk yardım verecek kişiler uygulamaya öncelikle kendilerini hazırlamalı, kendi fiziksel ve psikolojik sağlıklarının bu yardımı vermeye elverişli olup olmadığını kontrol etmelidir. Ardından bu olayın doğası ve peşi sıra yapılan tüm çalışmaların koordinesi bakımından yeterli bilgisi olup olmadığını kontrol etmelidir. Hemen akabinde de psikolojik triyaj yapılmalı ihtiyaçlar ve önceliklendirmeler belirlenmelidir. Bunların ardından sekiz basamaklı psikolojik ilk yardıma geçilmelidir.
Brymer ve arkadaşlarının sekiz basamaklı psikolojik ilk yardım modelinde
• İlişki ve Bağ Kurma
• Güvenlik ve Rahatlamanın Sağlanması
• Stabilizasyon
• Bilgi Edinme
• Temel İhtiyaçlar Konusunda Yardımcı Olma
• Sosyal Destek
• Bilgilendirme
• Diğer Hizmetlere Yönlendirme aşamaları bulunur.
Korku, panik, donma, tetikte olma…
İlişki kurma aşamasında psikolojik ilk yardım yapacak kişinin kendisini tanıtması ve neden orada olduğunu açıklaması bunun ardından psikolojik ilk yardıma geçmeden önce kişinin su, battaniye gibi temel ihtiyaçlarını sorgulaması önemlidir. İkinci aşamada kişinin fiziksel ve psikolojik güvenliliğinin sağlanması gerekir. Üçüncü aşamada yaşanan travma sonrası stres tepkilerinin sağaltımı sağlanmalıdır. Travma sonrası stres tepkileri: korku, panik, donma, tetikte olma, dikkat ve bilişsel işlevlerde bozulmalar, algılamada bozukluklar şeklinde görülebilir. Bu tepkilerin sağaltılması teknikleri kullanılır. Ardından görüşme yaparak kişinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaç durumu belirtilmelidir. Daha sonra kişinin temel ihtiyaçları bakımından afet bölgesindeki görevli birim ve kurumlara yönlendirilmelidir. Nihayetinde kişilerin sosyal kaynaklarını geri elde etmeleri ve yeni sosyal kaynaklar elde etmeleri sağlanmalıdır. Kişilere oluşacak fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceklerine dair bilgilendirme yapılmalıdır.
Afetten etkilenenler ile yapılacak temaslarda ilk temasın psikolojik ilk yardım olduğu atlanmamalıdır.
Çocuklar için deprem sonrası da korkutucudur
Çocuklarla yapılacak psikolojik ilk yardım çalışmalarında ise çocukların hassas bir grup olduğunun unutulmaması gerekir. Ailelerin çocuklarda gelişebilecek tepkileri öğrenmesi önemlidir. Çocuklarda gelişim dönemlerine göre farklı tepkiler gelişebilir. Çocuklara afet sonrasında nasıl yardım edilebileceğinin bilinmesi önemlidir.
Travmatik etki yaratan bir afet ile baş etmek, aileler ve çocuklar için birçok zorluğun üstesinden gelinmesi gerekecek bir süreci oluşturacağından burada tüm yaş gruplarında zorlanmalar görülecektir. Bu zorlanmaların üstesinden gelmenin bazı yolları vardır.
Çocuklar için deprem kadar deprem sonrasında yaşadıkları belirsizlikler ve değişikler de korkutucudur. Böyle kriz durumlarında çocuklar ebeveynlerinin tepkilerini izleyerek duruma verecekleri tepkileri belirlerler. Örneğin aile çok kaygılı ise çocuk da çok kaygılı olacaktır. Bu sebeple çocukların baş etme yöntemleri geliştirebilmeleri ebeveynlerinin bu zorlukla baş edebileceklerine yönelik bilgiler vermesiyle mümkün olabilir.
Okul öncesi dönemde çocukların duygularını sözel biçimde anlatmaları çok mümkün değildir, ancak daha büyük çocuklar ve ergenler duygularını ifade etmeleri için alana ihtiyaç duyarlar. Bu sebeple okul öncesi çocuklarla duygu regülasyonunu sağlayacak oyunlar oynamak (resim yapmak, lego oynamak, suyla ya da kumla oynamak, öfkesini atabileceği davul gibi oyuncaklarla oynamak) daha büyük çocuklarla ise bu konu hakkında endişelerimizi ve baş etme yöntemlerimizi paylaşacağımız konuşmalar yapmak kıymetli olacaktır.
Uyku düzenleri bozulabilir
Çocuklar bu dönemde yaşlarına göre gerileyen tepkiler gösterebilirler; mesela yalnız uyumak istemeyebilirler, beze ya da memeye geri dönebilirler, idrar kaçırabilirler. Ani seslerden korkmaya başlayabilirler. Yataklarının sallanması gibi depremi hatırlatan işaretlerden normalin üzerinde korkabilirler. Çabuk sinirlenme, ağlama veya öfke krizleri, aşırı hareketlilik yahut huzursuzluk gösterebilirler. Uyku düzenleri bozulabilir. Ebeveynlerinden ayrılmakta çok zorlanmaya başlayabilirler ve anne ya da babayla sürekli temas halinde ya da yan yana olma ihtiyacı duyabilirler. Okula gitmekten korkabilir, okulda daha önce göstermediği toplumsal olarak kabul edilmeyen davranışlar sergileyebilirler. Bazı bedensel belirtiler, mesela mide bulantısı ve ağrılar ortaya çıkabilir ve bu bedensel belirtilerin doktorlar tarafından organik belirtileri olmadığı söylenebilir. Tamamen sessizleşme ya da sürekli bu konuda konuşmak isteme davranışları gelişebilir. Yaşananlardan dolayı kendilerini suçlayabilirler. Bazı durumlarda bu belirtilerden hiçbiri olmayabilir ya da bu belirtiler uzun süre sonra ortaya çıkabilir.
Bu süreçte onlara destek olabilmek için “yeterince” bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Temel ve basit açıklamalar yapıp daha sonra çocukların sordukları kadar soruya yine basit biçimlerde cevaplar verilebilir. Örneğin “Deprem nedir?” diye soran çocuğumuza yerin sallanması diyebiliriz. Bu hem bize zaman kazandırır hem de yalnızca sorduğu kadar, yani anlayabileceği kadar bilgilenmesini sağlamış oluruz. Ardından çocuk, “Peki, yer sallanınca ne olur?” derse biz de bazı binalar sallantıdan zarar görebilir veya yıkılabilir diyebiliriz.
“Korkacak bir şey yok” demeyin
Çocuklarla onların göz hizasına inerek, güven vererek (ellerini tutmak gibi), doğru ve basit bilgiler vererek iletişim kurmak önemlidir. Yalan söylememek ve tutamayacağımız sözler vermemek bu süreçte önemlidir. Çocuklara depremin bir cezalandırılma gibi gelebileceği söylemlerden kaçınılmalı ve bunun zamanı ön görülemeyecek bir doğa olayı olduğu açıklanmalıdır.
Çocukların duygularını anlamaya çalışmak ve onlara yansıtmak, örneğin, “Sana tekrar deprem olacak gibi mi geliyor?” ya da “Bu seni çok mu korkuttu?” gibi cümleler çocuğun anlaşıldığını ve sizin de onun gibi hissettiğinizi bilmesini sağlar. Ardından ona güven verebilirsiniz. “Seni korumak için elimden geleni yapacağım”, “Tüm bu değişikliklerin bir an önce eski haline gelmesi için elimden geleni yapacağım” gibi cümleler onları rahatlatabilir. Bu cümleleri sık sık duymaya ihtiyaçları olabilir. Temas etmek, sarılmak, sevildiğini duymak çocuklar için terk edilmeyecekleri duygusunu pekiştirir.
İnsan zihni rüyada yaşadığı korkutucu deneyimleri, üzücü deneyimleri tekrarlayabilir; bunun sebebi burada sıkışan duygudur ve bu duygunun boşaltılması gerekebilir. Kötü rüyalar gören çocukların rüyalarını sonuna kadar dinlemek, “Senin yerinde olsam ben de korkardım” gibi tepkiler vermek çocuğunuzun duygusunu anladığınıza ve normal bulduğunuza işaret eder. Onlara “Korkacak bir şey yok” dediğimizde, korku duygularını reddetmiş oluruz. Bu durumda bu duyguyla tek başına mücadele etmek zorunda kalırlar. Duygularını kabul edin ve onlara eşlik edin.
Günlük rutinler devam etmeli
Çocuklar yaşadıkları duyguları ifade edecek oyunlar oynayarak duygusal boşaltım sağlayabilirler. Depremi tekrarlayan oyunlar oynamalarında bir sorun yoktur. Aksine iyileştirici olacaktır. Bol bol oyun oynamalarına ve yorulmalarına olanak sağlamak uyumalarını kolaylaştıracaktır. Öfke, korku ve üzüntü çıkarttıkları oyunlar oynayabilirler, çünkü çocuklar duygularını oyunla ifade eder ve şu an bu duyguları hissediyorlardır.
Çocukların uykuya eşlik eden oyuncakları kaybolduysa bu durumu önemsizleştirmeyin ve yas tutabilmelerine olanak sağlayın. “Şu an oyuncağını kaybettiğin için çok üzüldün, oyuncağını bulamadığımız için ben de çok üzgünüm, ancak elimizden bir şey gelmiyor” gibi cümleler ile duygularına eşlik edebilirsiniz. Bazı çocuklar bu cümleyi 1 kere duymaya bazıları ise 10 kere duymaya ihtiyaç duyabilirler.
Günlük rutinlerin devam etmeleri çok önemlidir. Eski hayat rutininize benzer bir rutin oluşturmaya çalışın. Alıştığı tüm yaşam döngüsünün bir anda bozulması çocuk için çok zorlayıcıdır. Uyumadan önce masal anlatmak, kahvaltıyı birlikte yapmak gibi olan rutinlerin olabildiğince benzer biçimlerde devam etmesini sağlamak önemlidir.
Kendi duygularınızı çocuklarla nasıl paylaştığınıza özen gösterin. Cesaretli ve umutlu olmanız onların da böyle hissetmesini sağlar. Ağlamalarına izin verin. “Bu hissettiklerin normal, ama her şeyin normale dönmesi için çalışan çok fazla kişi var” gibi hatırlatmalar yapabilirsiniz.
Bir süre haberlerden uzak kalmalı
Çocuklara nerede kaldığınızı, neden orada kaldığınızı, ne kadar süre kalacağınızı eğer ayrı kalıyorsanız bunların sebeplerini basit ve yalın ifadelerle ihtiyaç duyduğu kadar tekrarlayarak anlatmanız onların bu süreci daha kolay atlatmasını sağlayacaktır.
Bu süreçte hem sizin hem de çocukların televizyon ve sosyal medyada paylaşılanlardan korunması önemlidir. Bu haberlere maruz kalmanın çocuklara ve yetişkinlere faydası olmadığı gibi, büyük zararlara yol açabildiğini biliyoruz.
Bir diğer zorlayıcı durum çocuklara ölümün anlatılmasıdır. Bu konuda yine yalan söylememek ve çocukları beklentiye sokacak ifadeler kullanmaktan kaçınmak önemlidir. “Kaybettik”, “Geri gelecek”, “Seni bulutlardan izliyor” gibi ifadeler okul öncesi çocuklar için yeterli değildir. Çocuklar somut açıklamalara ihtiyaç duyarlar. Çocuklar ölümü güvendikleri birinden dinlemeye ihtiyaç duyarlar. “Onun yaşamı son buldu, ama ben artık senin yanındayım” şeklinde anlatabilir, doğadan örnekler verebilirsiniz. Bu süreçte de tutulamayacak sözler çocuklara verilmemelidir.
Bu önerilerin yeterli olmadığı durumlarda gönüllü çalışan uzmanlara başvurmaktan çekinmeyin. Bireysel ihtiyaçlarınızın ve çocukların ihtiyaçlarının; hem fiziksel, hem de psikolojik anlamda sağlanabilmesi için çalışan kurum, kuruluş ve gönüllülerin sizin için orada olduklarını unutmayın.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 24 Şubat 2023’te yayımlanmıştır.