Dijital platformlar yeni bir işçi sınıfı mı yaratıyor?

Dijital platformlar hayatımızı kolaylaştırıyor. Bazı hizmetlere çarçabuk ve uygun fiyatla ulaşıyoruz. Peki, bu manzaranın arkasında neler olup bitiyor? Yeni bir işçi sınıfı mı türüyor? Tıklayıcılar ve tıklananlar bize ne söylüyor?

Çağ değişti; “hız” her şeyin önüne geçti. Daha dün yokken, bugün internetsiz bir hayat düşünmek bile mümkün değil. Tam internete alışmışken, metaverse çıktı karşımıza. Tabii bir de artırılmış gerçeklik var.

Ama bazı şeyler hiç değişmiyor. Bazı temel ihtiyaçlar.

Peki, cesur yeni dijital dünya neler vaat ediyor? Tıklayıcılar ve tıklanan – bu, dijitalleştirilmiş bir proleterizasyon mu yaratıyor?

Basel Üniversitesi’nde Prof. Dr. Oliver Nachtwey’in asistanı olarak, “Endüstri 4.0’da öz örgütlenme ve kontrol arasındaki ilişki” üzerine doktorasını yapan Simon Schaupp, haftalık Der Freitag adlı gazetenin sitesinde tam da bu konuya değiniyor ve soruyor: Dijitalleşme bir proleterleşme midir?

Dr. Schaupp’un yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:

Kimilerimiz nafakasını çıkarmak ve kendisine bakabilmek adına bitap düşene kadar çalışmak zorunda. Başka birileri ise algoritmik olarak açlık sınırının biraz üzerinde ücret alabilmek adına temizlik ya da bebek bakıcılığı yapar. Peki, o çok güzel yeni dijital dünya sahiden böyle bir şey mi?

O güzel yeni dijital dünya işte şöyle görünüyor: Hafta sonları brunch’a mı gideceksiniz? O zaman evinizi temizlemek üzere ihtiyaç duyduğunuz destek gücünü helping.de adresinden bulabilirsiniz. Aynı şekilde bir aracı platformun web sitesi üzerinden kedinizin bakımı için rezervasyon yaptırabilir, mobilyalarınızın ya da bahçe işlerinizin halledilmesi için yardım alabilirsiniz. Artık her şeyin bir platformu var ve böylece otomasyon dalgasının bir sonucu olarak teknolojik işsizlik ufukta görünmüyor.

Sibernetik proleterleşme nedir?

Reklam dünyası, dijitalleşme hususunda gelinen süreci şu sözlerle özetliyor: Dijitalleşmenin piyasaya en önemli etkisi işgücü ücretlerinde kutuplaşmaların oluşmasıdır. Dijitalleşmenin kaybedenleri, dijital olarak aracılık edilen ve kontrol edilen yeni bir hizmetkâr sınıfına dahil olanlardır. Otomasyon dalgasının bir sonucu olarak sıklıkla başvurulan teknolojik işsizlik böyle bir durumda söz konusu değildir. Bunun yerine “sibernetik proleterleşme” olarak adlandırılabilecek bir süreç yaşanıyor.

Almanya, yalnızca birkaç Doğu Avrupa ülkesi dışında, çalışanlarının yüzde 22,7’si ile Avrupa’nın en büyük düşük ücretli sektörlerinden birine sahip. Bu durum, çalışmaya odaklı yeni üretim biçimlerinin ortaya çıkmasını desteklemiyor. Algoritmik iş kontrolü, yani insan çalışmasının dijital kontrolü ve izlenmesi, teknik bir zaruret haline geliyor. Çevrimiçi posta siparişi işi, Gorillas veya Lieferando gibi teslimat hizmetleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Çalışanların depolar ve şehirler arasında masraflarının etkin bir şekilde yönlendirilmesi, ancak dijital olarak otomatikleştirilmiş “uzaktan kumanda” edilen sistemler ile mümkün.

Düşük ücret, yüksek stres

Platform ekonomisi kulağa soyut ve fütüristik geliyor. Gel gör ki gerçeklik, dünya çapında milyonlarca insanın, genellikle zaten yaptığı işe ek olarak çalıştığı Uber, Lyft veya DiDi gibi taksi platformlarına benziyor. 14,6 milyondan fazla kişi çocuk bakımı, özel ders veya özel bakım hizmetleri için care.com adlı dijital aracılık platformuna bakıyor. Sonuç olarak algoritmik işgücü, çalışmaya odaklı yeni üretim biçimlerinin üretimine sebebiyet vermiyor.

Nihayetinde bu yeni işgücü tipi, temel olarak işleri sıralamaktan, yani internet platformlarındaki sakıncalı görüntüleri ve metinleri ayırmaktan, veri tabanlarını korumaktan, makbuzları yazmaktan veya yapay zekâyı eğitmekten oluşan tıklama işinden ibaret. Bu iş genellikle düşük ücretli ve stresli. Evden yapıldığı için neredeyse görünmez.

Tüm bu faaliyetlerin ortak noktası, çoğu durumda insanlar sahte serbest meslek veya belirli süreli sözleşmelerle çalışmak zorunda kaldıklarından, neredeyse tamamen güvencesiz çalışma koşullarının olması. Sibernetik proletaryanın çoğu göçmen. Çoğu, yaptıkları iş göz önüne alınırsa, aşırı kalifiye. Ancak kendi ülkelerinden yahut mesleklerinden sürüldüklerinden, düşük vasıflı, algoritmik olarak kontrol edilen işleri yapmak zorunda kalıyorlar. İkamet statüsünü kazançlı istihdama bağlamak bu güvencesizliğe katkıda bulunuyor.

Fabrika, bitkinlik ve temizlik yardımı…

Peki, ama neden bu kadar çok insan temizlikçiye ve özel ders veren öğretmenlere ihtiyaç duyuyor ki?

Paradoksal olarak, bu, en azından kısmen, sanayide üretkenlikteki artışla, yani 1980’lerden beri insan emeğinin daha fazla “kullanım”ına yol açan eşi görülmemiş iş yoğunlaşmasıyla açıklanabiliyor. Sonuç olarak, bu işçinin yeniden üretimi aynı zamanda giderek daha fazla işi, yani yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, evde yapılan ve daha sonra dışarıdan sağlanan bakım işlerini tüketip bitirmekte. Bu mekanizma sibernetik proleterleşme için de geçerli. İş sürecinin dijital kontrolü, işin öylesine yoğunlaşmasına neden oluyor ki; birçok çalışan, boş zamanlarında yemek pişirme veya sosyal ilişkiler gibi faaliyetler için artık enerjilerinin kalmadığını söylüyor.

Bu giderek yaygınlaşan tükenmişlik durumu, artan ev hizmetleri talebine önemli bir katkıda bulunarak, işten sonra yemek pişirmek veya alışverişe gitmek için çok yorgun olanlar için, teslimat hizmetlerine veya çevrimiçi bir posta siparişi şirketine başvurma olasılıklarını yükseltiyor.

Daha ucuz emek

İnsan emeğinin baskılanması ve yeniden bütünleştirilmesi aynı sürecin parçaları olduğundan, sibernetik proleterleşme sürecinde bir arada yürümelerinin mümkün değil. İşgücünün sibernetik olarak yer değiştirmesi ekonomik olarak ancak daha ucuz emek sağlanırsa mümkün; başka bir deyişle, buna devalüasyon olarak yer değiştirme de denilebilir.

Bir süreliğine de olsa bizzat çalıştığım bir elektrik fabrikasında durum şöyleydi: Yönetimin beyan edilen amacı, yüksek nitelikli ve iyi ücretli vasıflı işçileri, dijital iş kontrol sistemlerinden ayrıntılı talimatlar alan vasıfsız, güvencesiz işçilerle değiştirmek…

Bu süreçte sibernetik olan, çalışanların, işlerini kolaylaştıran ve aynı zamanda gelecekteki yer değiştirmelerinin temelini oluşturan dijital geri bildirim döngülerine bağlı olmaları. Örneğin elektrik fabrikasında, dijital iş kontrol sistemlerine akan, vasıflı işçilerin iş sürecinden dijital olarak toplanan verilerdi. Lojistikçilerin çalışmalarına ilişkin izleme verilerinin yardımıyla sürücüsüz ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi çok benzer bir şekilde çalışmaktaydı.

Dijitalleşme, artan ücret eşitsizliğine yol açmakta. Bir yandan, yüksek vasıflı işçilere olan talep ücretlerin yükselmesine neden oluyor; öte yandan iş yoğunluğu ve otomasyon, orta ve düşük vasıflı işçiler üzerindeki ücret baskısını arttırıyor. Amazon, Gorillas veya Lieferando’daki ücretler o kadar düşük ki, bazı çalışanlar ek sosyal yardıma bağımlı kalıyor.

Artan ücret eşitsizliği

Teslimat hizmetleri söz konusu olduğunda, çalışanlar genellikle cep telefonları ve bisikletler gibi kendi çalışma malzemelerini tedarik etmek ve bakımını yapmak zorunda. Ayrıca, maaş ödemelerinde dramatik sonuçları olan tekrarlanan gecikmeler de yaşanıyor. Bir teslimat hizmeti için kendi işim sırasında, bir meslektaşımın maaş eksikliği nedeniyle evsiz kaldığına şahit oldum, diğerlerinin ise yiyecekleri konusunda tasarruf etmek zorunda kaldıklarını gördüm.

Artan ücret eşitsizliği, şirketlerin yüksek ücretli işleri düşük ücretli işler ile değiştirmesini daha kârlı hale getiriyor. Aynısı özel haneler için de geçerli: yüksek maaşlı insanlar, işleri başkalarına dış kaynaktan, fason olarak yaptırmayı tercih ediyorlar.

Bununla birlikte, sibernetik proleterleşme, her şeyden önce yerleşik sendikalar dışındaki enformel anlaşmazlıklar olmak üzere, yeni bir iş anlaşmazlıkları dalgasına da yol açıyor. Bunun belirgin, en son ve “vahşi” örneği Gorillas’da görüldü.

Sonuç olarak, sibernetik proleterleşmenin nasıl sona ereceği hiçbir şekilde belirlenemiyor. Nüfusun büyüyen kesiminin ekonomik olarak devalüasyonuna yol açabileceği ya da yeni sınıf çatışmalarını körükleyebileceği kesinlikle aşikâr.

Bu yazı ilk kez 24 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

 

Simon Schaupp’un, der Freitag’da yayınlanan, “Die Klickenden und die Geklickten oder: Die Digitalisierung ist eine Proletarisierung” (Tıklayıcılar ve tıklananlar – dijitalleşme bir proterleşmedir) başlıklı yazısından bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.freitag.de/autoren/der-freitag/das-neue-digitale-proletariat

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Dijital platformlar yeni bir işçi sınıfı mı yaratıyor?

Dijital platformlar hayatımızı kolaylaştırıyor. Bazı hizmetlere çarçabuk ve uygun fiyatla ulaşıyoruz. Peki, bu manzaranın arkasında neler olup bitiyor? Yeni bir işçi sınıfı mı türüyor? Tıklayıcılar ve tıklananlar bize ne söylüyor?

Çağ değişti; “hız” her şeyin önüne geçti. Daha dün yokken, bugün internetsiz bir hayat düşünmek bile mümkün değil. Tam internete alışmışken, metaverse çıktı karşımıza. Tabii bir de artırılmış gerçeklik var.

Ama bazı şeyler hiç değişmiyor. Bazı temel ihtiyaçlar.

Peki, cesur yeni dijital dünya neler vaat ediyor? Tıklayıcılar ve tıklanan – bu, dijitalleştirilmiş bir proleterizasyon mu yaratıyor?

Basel Üniversitesi’nde Prof. Dr. Oliver Nachtwey’in asistanı olarak, “Endüstri 4.0’da öz örgütlenme ve kontrol arasındaki ilişki” üzerine doktorasını yapan Simon Schaupp, haftalık Der Freitag adlı gazetenin sitesinde tam da bu konuya değiniyor ve soruyor: Dijitalleşme bir proleterleşme midir?

Dr. Schaupp’un yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:

Kimilerimiz nafakasını çıkarmak ve kendisine bakabilmek adına bitap düşene kadar çalışmak zorunda. Başka birileri ise algoritmik olarak açlık sınırının biraz üzerinde ücret alabilmek adına temizlik ya da bebek bakıcılığı yapar. Peki, o çok güzel yeni dijital dünya sahiden böyle bir şey mi?

O güzel yeni dijital dünya işte şöyle görünüyor: Hafta sonları brunch’a mı gideceksiniz? O zaman evinizi temizlemek üzere ihtiyaç duyduğunuz destek gücünü helping.de adresinden bulabilirsiniz. Aynı şekilde bir aracı platformun web sitesi üzerinden kedinizin bakımı için rezervasyon yaptırabilir, mobilyalarınızın ya da bahçe işlerinizin halledilmesi için yardım alabilirsiniz. Artık her şeyin bir platformu var ve böylece otomasyon dalgasının bir sonucu olarak teknolojik işsizlik ufukta görünmüyor.

Sibernetik proleterleşme nedir?

Reklam dünyası, dijitalleşme hususunda gelinen süreci şu sözlerle özetliyor: Dijitalleşmenin piyasaya en önemli etkisi işgücü ücretlerinde kutuplaşmaların oluşmasıdır. Dijitalleşmenin kaybedenleri, dijital olarak aracılık edilen ve kontrol edilen yeni bir hizmetkâr sınıfına dahil olanlardır. Otomasyon dalgasının bir sonucu olarak sıklıkla başvurulan teknolojik işsizlik böyle bir durumda söz konusu değildir. Bunun yerine “sibernetik proleterleşme” olarak adlandırılabilecek bir süreç yaşanıyor.

Almanya, yalnızca birkaç Doğu Avrupa ülkesi dışında, çalışanlarının yüzde 22,7’si ile Avrupa’nın en büyük düşük ücretli sektörlerinden birine sahip. Bu durum, çalışmaya odaklı yeni üretim biçimlerinin ortaya çıkmasını desteklemiyor. Algoritmik iş kontrolü, yani insan çalışmasının dijital kontrolü ve izlenmesi, teknik bir zaruret haline geliyor. Çevrimiçi posta siparişi işi, Gorillas veya Lieferando gibi teslimat hizmetleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Çalışanların depolar ve şehirler arasında masraflarının etkin bir şekilde yönlendirilmesi, ancak dijital olarak otomatikleştirilmiş “uzaktan kumanda” edilen sistemler ile mümkün.

Düşük ücret, yüksek stres

Platform ekonomisi kulağa soyut ve fütüristik geliyor. Gel gör ki gerçeklik, dünya çapında milyonlarca insanın, genellikle zaten yaptığı işe ek olarak çalıştığı Uber, Lyft veya DiDi gibi taksi platformlarına benziyor. 14,6 milyondan fazla kişi çocuk bakımı, özel ders veya özel bakım hizmetleri için care.com adlı dijital aracılık platformuna bakıyor. Sonuç olarak algoritmik işgücü, çalışmaya odaklı yeni üretim biçimlerinin üretimine sebebiyet vermiyor.

Nihayetinde bu yeni işgücü tipi, temel olarak işleri sıralamaktan, yani internet platformlarındaki sakıncalı görüntüleri ve metinleri ayırmaktan, veri tabanlarını korumaktan, makbuzları yazmaktan veya yapay zekâyı eğitmekten oluşan tıklama işinden ibaret. Bu iş genellikle düşük ücretli ve stresli. Evden yapıldığı için neredeyse görünmez.

Tüm bu faaliyetlerin ortak noktası, çoğu durumda insanlar sahte serbest meslek veya belirli süreli sözleşmelerle çalışmak zorunda kaldıklarından, neredeyse tamamen güvencesiz çalışma koşullarının olması. Sibernetik proletaryanın çoğu göçmen. Çoğu, yaptıkları iş göz önüne alınırsa, aşırı kalifiye. Ancak kendi ülkelerinden yahut mesleklerinden sürüldüklerinden, düşük vasıflı, algoritmik olarak kontrol edilen işleri yapmak zorunda kalıyorlar. İkamet statüsünü kazançlı istihdama bağlamak bu güvencesizliğe katkıda bulunuyor.

Fabrika, bitkinlik ve temizlik yardımı…

Peki, ama neden bu kadar çok insan temizlikçiye ve özel ders veren öğretmenlere ihtiyaç duyuyor ki?

Paradoksal olarak, bu, en azından kısmen, sanayide üretkenlikteki artışla, yani 1980’lerden beri insan emeğinin daha fazla “kullanım”ına yol açan eşi görülmemiş iş yoğunlaşmasıyla açıklanabiliyor. Sonuç olarak, bu işçinin yeniden üretimi aynı zamanda giderek daha fazla işi, yani yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, evde yapılan ve daha sonra dışarıdan sağlanan bakım işlerini tüketip bitirmekte. Bu mekanizma sibernetik proleterleşme için de geçerli. İş sürecinin dijital kontrolü, işin öylesine yoğunlaşmasına neden oluyor ki; birçok çalışan, boş zamanlarında yemek pişirme veya sosyal ilişkiler gibi faaliyetler için artık enerjilerinin kalmadığını söylüyor.

Bu giderek yaygınlaşan tükenmişlik durumu, artan ev hizmetleri talebine önemli bir katkıda bulunarak, işten sonra yemek pişirmek veya alışverişe gitmek için çok yorgun olanlar için, teslimat hizmetlerine veya çevrimiçi bir posta siparişi şirketine başvurma olasılıklarını yükseltiyor.

Daha ucuz emek

İnsan emeğinin baskılanması ve yeniden bütünleştirilmesi aynı sürecin parçaları olduğundan, sibernetik proleterleşme sürecinde bir arada yürümelerinin mümkün değil. İşgücünün sibernetik olarak yer değiştirmesi ekonomik olarak ancak daha ucuz emek sağlanırsa mümkün; başka bir deyişle, buna devalüasyon olarak yer değiştirme de denilebilir.

Bir süreliğine de olsa bizzat çalıştığım bir elektrik fabrikasında durum şöyleydi: Yönetimin beyan edilen amacı, yüksek nitelikli ve iyi ücretli vasıflı işçileri, dijital iş kontrol sistemlerinden ayrıntılı talimatlar alan vasıfsız, güvencesiz işçilerle değiştirmek…

Bu süreçte sibernetik olan, çalışanların, işlerini kolaylaştıran ve aynı zamanda gelecekteki yer değiştirmelerinin temelini oluşturan dijital geri bildirim döngülerine bağlı olmaları. Örneğin elektrik fabrikasında, dijital iş kontrol sistemlerine akan, vasıflı işçilerin iş sürecinden dijital olarak toplanan verilerdi. Lojistikçilerin çalışmalarına ilişkin izleme verilerinin yardımıyla sürücüsüz ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi çok benzer bir şekilde çalışmaktaydı.

Dijitalleşme, artan ücret eşitsizliğine yol açmakta. Bir yandan, yüksek vasıflı işçilere olan talep ücretlerin yükselmesine neden oluyor; öte yandan iş yoğunluğu ve otomasyon, orta ve düşük vasıflı işçiler üzerindeki ücret baskısını arttırıyor. Amazon, Gorillas veya Lieferando’daki ücretler o kadar düşük ki, bazı çalışanlar ek sosyal yardıma bağımlı kalıyor.

Artan ücret eşitsizliği

Teslimat hizmetleri söz konusu olduğunda, çalışanlar genellikle cep telefonları ve bisikletler gibi kendi çalışma malzemelerini tedarik etmek ve bakımını yapmak zorunda. Ayrıca, maaş ödemelerinde dramatik sonuçları olan tekrarlanan gecikmeler de yaşanıyor. Bir teslimat hizmeti için kendi işim sırasında, bir meslektaşımın maaş eksikliği nedeniyle evsiz kaldığına şahit oldum, diğerlerinin ise yiyecekleri konusunda tasarruf etmek zorunda kaldıklarını gördüm.

Artan ücret eşitsizliği, şirketlerin yüksek ücretli işleri düşük ücretli işler ile değiştirmesini daha kârlı hale getiriyor. Aynısı özel haneler için de geçerli: yüksek maaşlı insanlar, işleri başkalarına dış kaynaktan, fason olarak yaptırmayı tercih ediyorlar.

Bununla birlikte, sibernetik proleterleşme, her şeyden önce yerleşik sendikalar dışındaki enformel anlaşmazlıklar olmak üzere, yeni bir iş anlaşmazlıkları dalgasına da yol açıyor. Bunun belirgin, en son ve “vahşi” örneği Gorillas’da görüldü.

Sonuç olarak, sibernetik proleterleşmenin nasıl sona ereceği hiçbir şekilde belirlenemiyor. Nüfusun büyüyen kesiminin ekonomik olarak devalüasyonuna yol açabileceği ya da yeni sınıf çatışmalarını körükleyebileceği kesinlikle aşikâr.

Bu yazı ilk kez 24 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

 

Simon Schaupp’un, der Freitag’da yayınlanan, “Die Klickenden und die Geklickten oder: Die Digitalisierung ist eine Proletarisierung” (Tıklayıcılar ve tıklananlar – dijitalleşme bir proterleşmedir) başlıklı yazısından bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.freitag.de/autoren/der-freitag/das-neue-digitale-proletariat

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x