Dünden bugüne siyasal kampanyaların dönüşümü

Siyasi kampanyalar, seçmenin görüşünü etkilemeyi amaçlayan organize çabadır. Başlarda amatör bir ruhla yürütülen bu kampanyalar zamanla profesyonel bir ekibe devredilmiştir. Peki, siyasal kampanyalarda dönüşüm nasıl yaşandı? Neler etkili oldu? Neler zayıf kaldı? Doç. Dr. Burcu Zeybek yazdı.

Siyasal partilerin ilk yasal örgütlenmeleri 1909 yılında çıkartılan Dernekler Yasası ile olmuştur. Türkiye’de İttihat ve Terakki Partisi, İkinci Meşrutiyet’le kurulan Mebusan Meclisi’nde ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti –daha sonra Halk Fırkası- de ilk Büyük Millet Meclisi’nde partileşmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile yönetimin temelini oluşturan siyasal partilerin demokratik usullere uygun kurulmaları süreci hızlanmıştır. Bu bağlamda, Türk Cumhuriyetinin ilk partisi Halk Fırkası, daha sonraki adıyla Cumhuriyet Halk Partisi’dir (CHP) ve Türkiye’nin çok partili hayata geçmesine kadar tek partisi olmuştur.

1946 yılında Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçmiş ve CHP’nin dışında başka partilerin de kurulmasına izin verilmiştir. İlk olarak 1946 seçimlerine, CHP’den ayrılarak kurulan Demokrat Parti (DP) de katılmıştır (1)

Siyasal partilerin örgütlenmesi

1954 ve 1957 seçimlerinde gücünü koruyan ve 10 yıl süren bir DP iktidarı, 1960’daki Askerî Darbe ile son bulmuştur. Parti kapatılmış ve beraberinde hazırlanan 1961 Anayasası’nın yarattığı sonuçlarla, yeni ve farklı fikirlerdeki partilerin doğmasına ve parlamentoya yansımasına yol açmıştır (2). 1961 Anayasası’nda ilk olarak siyasal partilere yer verilmiş ve ilk siyasal parti yasası 1965 yılında çıkarılmıştır. Ancak bu yasanın önemli bir özelliği siyasal örgütlenmede bucak ve ocak örgütlenmesini yasaklamasıydı. Demokratikleşme sürecinin toplumun en küçük birimlerine kadar inerek örgütlenmesine izin verilmemiş; siyasal partilerin örgütlenmesi ilçe düzeyinde bırakılmıştır (1).

1960 darbesinden sonra DP’nin devamı olarak Yeni Türkiye Partisi (YTP) ve AP kurulmuştur. DP mirasını temsil iddiasında AP öne geçmiş, bu sefer AP’den 1970 yılında Demokrat Parti doğmuştur. Yeni anayasanın kabul edilmesinden sonra, siyasal partilerin kurulmasına izin verildi. CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve daha birçok küçük parti kurulmuştur. Ancak 1960-1970 yılları arası siyasal olaylarında en etkin rolü CHP, AP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve bir dönem için TİP oynadı (3).

1971-1973 tarihleri arası Türkiye tarihinde “12 Mart dönemi” olarak bilinir. 12 Mart Muhtırası sonucu meclis feshedilmedi ve partiler kapatılmadı ancak bu dönemde siyaset fiilen iki yıl askıya alındı. 1973’te yapılan genel seçimlere, AP’den kopan partiler, Alparslan Türkeş’in kurduğu Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Nizam Partisi (MNP) yerine Milli Selamet Partisi (MSP) ve DP katıldı. Ayrıca CHP’den ayrılan Turhan Feyzioğlu’nun kurduğu Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP), seçime katıldı. AP, bu sağdaki parçalanmadan etkilendi (3). 1973 seçimlerinde önemli bir başarı kazanan MSP koalisyon hükümetlerinin “anahtar” partisi olarak, 70’li yıllara damgasını vurmuştur.

İlk profesyonel siyasal reklam kampanyası

Seçimden en çok destek gören parti, ‘ortanın solu’ çizgisini benimseyen CHP oldu. Mutlak çoğunluğu sağlayamayan CHP’nin lideri Bülent Ecevit MSP ile bir koalisyon oluşturdu (4). Bu ittifak laikliğe bağlı ve Avrupa türü bir sosyal demokrasinin savunucusu olan bir parti ile din iktidarını destekleyen ve sistemin sağ kanadında yer alan bir partiyi yan yana getirmiştir. Batı’nın ekonomik ve kültürel hakimiyetine karşı olan tavırları gibi öğeleri paylaşmakla beraber farklı değerlere sahip olan bu partilerin başarısız olması beklenen bir sonuçtu.

Türkiye siyasi hayatı 1970’lerle birlikte, terör gündeme gelmiştir. Siyasi terör ve siyasi cinayetler nedeniyle ölüm oranları çoğalmış ve hükümet siyasi kavgaların içine çekilmiş, böylece istikrarlı devlet anlayışından eser kalmamıştır.

Türkiye tarihinde ise ilk profesyonel siyasal reklam kampanyası, 5 Haziran 1977 genel seçimlerinde yapılmıştır. İlk defa bu seçimlerde bir reklam ajansı, bu görevi üstlenmiştir. Adalet Partisi adına afiş tasarlayan, slogan üreten, ses kasetleri ve basın ilanları yaratan reklam ajansı Cenajans’tır. Kampanya kapsamında, AP için gazete ve dergi ilanları hazırlanmıştır. Kampanyanın ilk ilanı 15 Mayıs 1977 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır. Demirel’in bizzat seslendirdiği 20 bin audio kaset üretilmiş, 5 milyon adet el ilanı basılmış ve dağıtılmıştır. Sokaklar ve duvarlar, bir seri mor afişle donatılmıştır (2).

1977 seçimleri sosyal demokratların başarısıyla sonuçlandı. Halk CHP’ye güvenoyu verdi. Ancak CHP’nin aldığı oylar tek başına iktidar olmasına yetmedi. Bülent Ecevit’in kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. CHP’nin hükümet kurmasına karşı olan Süleyman Demirel, Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti’nin kurulmasında ısrarcı oldu. 219 ret oyuna karşılık 229 güvenoyu alan Demirel’in ikinci MC hükümeti gensoruyla düşürüldü.

“Yokluğu paylaşmak mı? – Bolluğu sağlamak mı?”

1977 genel seçiminde, AP genel başkanı Süleyman Demirel’den annesine yazılmış mektuplar şeklinde Cenajans’a hazırlatılan gazete reklamları ile Adalet Partisi Türk siyasal yaşamında politik reklam geleneğinin öncülüğünü yapmıştır. 1977 genel seçimi öncesi Mayıs ayında Hürriyet gazetesinde yayınlanan 21 adet gazete reklamı yanında Cenajans, Adalet Partisi için teyp bantları, Adalet Partisi’nin 1977genel seçim kampanyasına getirdiği önemli yeniliklerdir.

İkinci uygulama TÜSİAD’ın 1979’da Man Ajans’a, “Yokluğu Paylaşmak Mı?-Bolluğu Sağlamak Mı?” sloganını taşıyan reklamları sipariş vermesidir. 13-30 Mayıs 1979 tarihleri arasında 7 günlük gazete ile bir dergide yayınlanan reklamlar, siyasal düzeyde epey tartışmalara neden olmuştur.

Üçüncü uygulama, 12 Ocak 1982’de Time dergisinde yayınlanan Türkiye ekidir. Her üç uygulamayı Türkiye’nin siyasal reklamcılığa kapılarını açmasını hazırlayan öncüler arasında saymak mümkündür. Üç uygulamanın ikisinde Türk reklamcılığında önemli bir yer ve konum işgal eden Man Ajans’ın imzası vardır. Üçüncüsünü ise yine önemli bir isim olan Cenajans gerçekleştirmiştir.

Bununla beraber, siyasal reklamcılığın gerçek anlamda yapılabilmesi, 1983 genel seçimi öncesi, Milli Güvenlik Konseyi’nin kararı çerçevesinde mümkün olabilmiştir. 1983 genel seçimine katılan ANAP ve MDP gazetelere siyasal reklam vermiştir. Seçime katılan HP, partisinin gazetelerde siyasal reklamını yaptırmıştır. Hiç kuşkusuz, 1983 genel seçimi, Türk siyasal yaşamında siyasal reklamcılığın başlaması bakımından dönüm noktası olarak kabul edilir. (5).

Siyasal reklamın etkin biçimde kullanılması

1983 genel seçiminden sonra siyasal reklamcılık alanında bazı değişiklikler de göze çarpmaya başlamıştır. 1983 seçim kampanyaları ile beraber Türk politik hayatında sadece biçimsel değil, yapısal anlamda da değişmeler başlamıştır.

Reklam ajansları, reklam ve propaganda tekniklerini birleştirerek partilerin kampanya faaliyetlerinde görev almış ve politik süreç üzerinde iletişim tekniklerinin ve kampanya bütçelerinin büyük çapta aktivitesinin olması sonucunu hazırlamıştır (6). 1977 ve arkasından da 1983 seçimlerinde, siyasal kampanyalar hazırlayan reklamcılar, siyasal reklamın etkin biçimde kullanılması ile iktidar yolunun bir siyasal partiye nasıl açılabileceğini göstermiştir. Siyasal partilerin, profesyonel bir ajans desteği olmadan, çok uzun yıllar alabilecek yöntemlerin öğrenilmesi ve uygulanmasını sağlamıştır. Böylece partiler büyük kazanımlar elde etmiştir.

Siyasal olaylar çerçevesinden bakıldığında, 1987 seçimlerinde ilk kez televizyonda zaman satın alma şeklinde gerçekleştirilen siyasal reklamlar yapılmıştır. Seçime katılan partilerden ANAP için Birikim Ajans, SHP için Yorum Ajans tarafından hazırlanan 1 dakika süreli bu reklamlardan SHP için hazırlanan reklam geniş yankılar uyandırmıştır. Özellikle “Sıkılmış Limon” spotu, siyasal bir simge haline getirilmiş ve bu ifade mitinglerde de SHP lideri Erdal İnönü ve partisince bol bol kullanılmıştır.

6 Kasım 1983 genel seçimleri ise Türkiye’de siyasal reklamın bir uzmanlık dalı biçimine girişinin başlangıcı olarak görülür. 1983 genel seçimlerinin sonrasında, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 3 Kasım 2002 genel seçimlerinin de bu doğrultuda kampanyalara sahne olmuştur. Özellikle, 1991 genel seçimleri ile siyasal reklamcılık Türk siyasal yaşamına kalıcı bir biçimde yerleşmiştir.

SHP’nin “Sıkılmış Limon” reklamı

1991 Seçimleri, siyasal kampanyalarda yabancı reklamcıların da devreye girdiği seçim olmuştur. Bunlardan bir tanesi Fransız reklamcı Jacques Séguéla tarafından düzenlenen ANAP seçim reklamlarıydı. Séguéla’nın hazırladığı ANAP’ın siyasal kampanyasında mesaj stratejisinin temeli lider Mesut Yılmaz üzerine oturmuştur. Star televizyonundan yayınlanan filmler ve gazete ilanlarıyla, Mesut Yılmaz ismi hep ön plana çıkartılmaya çalışılmıştır (7).

Mesut Yılmaz’ın 1991 yılında gazetede yayınlanan reklam ilanı

Seçim kampanyaları profesyonel reklamcılara bırakılıyor

Sonuçta, Türkiye’de siyasal reklamcılık 1991 Seçimleri ile önemini ve siyasetteki yerini kesin olarak belirlemiştir. Siyasal parti ya da adaylar geçmiş dönemlerde olduğu gibi sadece broşür, afiş, bayrak veya slogan üzerine kurulan siyasal kampanyalarla seçim kazanamayacaklarını anlamışlar ve bu seçimlerle birlikte, siyasal partiler seçim kampanyalarını düzenleme görevini profesyonel reklamcılara bırakmışlardır.

1995 Genel Seçimleri’nde iktidar ve muhalefet konumlarının stratejiye olan etkisini en belirgin gözlemleyebileceğimiz iletişim biçimi siyasal reklamcılıktır. Bu seçimlerde ulusal yaygınlığı olan gazetelerde yayınlanan reklamlar kullanılmıştır. Çünkü YSK ve RTÜK aracılığıyla afis, pankart, bayrak vb. asmaya ve kamuoyu araştırmalarının kitle iletişim araçlarında yayınlanmasına yasaklar getirilmiştir. Bu dönemde siyasal reklam, siyasal basın ilanları ile sınırlı kalmıştır.

Refah Partisi’nin birincilik ile çıktığı 1995 seçimlerinden akıllarda kalan ilan

1999 Seçimleri ise siyasal reklam yasaklarını delme yolunda girişilen faaliyetlerin yoğunluk kazandığı bir dönem olması nedeniyle dikkat çeker. Özellikle seçim kampanyalarında örnekleri görülen televizyon medyasını kliplerle kullanmak, kamu kuruluşları adına verilmiş reklamlar aracılığıyla açık hava medyalarından yararlanmak bu faaliyetlerden sadece bir kaçıdır (8). 1999 Genel Seçimleri, siyasal reklamcılık adına çağdaş atılımların gerçekleştiği, seçmenlerin ne istediğini belirleyen kamuoyu araştırmalarının yaygınlık kazandığı, imaj oluşturma ve diğer çabaların profesyoneller tarafından yürütüldüğü bir seçim dönemi olarak Türk siyasi hayatında yer alır.

2002 seçim öncesinde var olan koalisyon hükümeti, ekonomik kriz, dış borçlanma gibi etkenler nedeniyle Türk seçmeni arayış içindeydi ve siyasal ortam oldukça karmaşıktı. DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükümetinin ekonomik krizin aşılmasına yönelik uygulamaya koyduğu istikrar programının iş çevrelerinin beklediği düzeyde uygulanamaması, çeşitli toplum kesimlerinin iktidara verdiği desteğin tükenmesine yol açmıştı. TÜSİAD başta olmak üzere, önde gelen sivil toplum kuruluşları, medya, muhalefet partileri, iktidar partilerinden bazı milletvekilleri doğrudan ya da dolaylı, kamuoyu önünde ya da kulislerde özellikle Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlığının belirginleştiği günlerde iktidarın yapısına ilişkin olarak yeni taleplerini sık sık açıklamaktaydılar.

Son olarak da TÜSİAD Eylül 2001’de Siyasal partiler Yasası’nın temsilde adaleti sağlayacak şekilde değiştirildikten sonra en kısa zamanda seçime gidilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bütün bu gelişmelerle birlikte, Türkiye’yi 3 Kasım 2002 seçimlerine taşıyan süreç, yeni iktidar arayışlarının yoğunlaştığı dönemde MHP Genel Başkanı’nın seçim tarihini 3 Kasım olarak belirtmesiyle birlikte somut olarak başlamıştı. Ülkedeki ekonomik krizin devam etmesi ve bununla birlikte hükümetin başındaki kişinin, Başbakan Bülent Ecevit’in sağlığının iyice bozulması, kamuoyunda durumun daha iyiye gideceği umutlarını da yok etmiştir. Bu nedenle yeni bir umut arayışının etkisiyle 3 Kasım seçim tarihi kamuoyunda olumlu bir gelişme olarak karşılanmıştır. Başbakan Bülent Ecevit’i destekleyen kesimler ise, Ecevit’in tarihi bir üçlü koalisyonu ayakta tutmayı başardığını, bu zor işle birlikte, on yıldır hükümetlerin cesaret edemediği ağır ekonomik operasyonları ve daha sağlıklı bir ekonomik sistem kurma girişimini başlattığını söyleyerek, en azından bunların sonuçlarının alınmaya başlanmasına kadar beklenilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Ecevit’e göre ise, tüm bu seçim istekleri, hükümete karşı sahnelenen oyunlardır. Ecevit DSP Meclis Grubunda yaptığı konuşmada, krizden çıkılmadan erken seçime gidilmemesi gerektiğini, başarıyla çıkıldığı takdirde, gidilecek bir seçimde DSP’nin tek başına iktidar olacağını belirtmiştir.

Ankara kulisleri, hükümet alternatifleri

Bu süreçte koalisyon üyeleri arasında da uyuşmazlıklar yaşanmaya başlamış, bu durum parti içinde milletvekilleri arasında uyuşmazlığa kadar inmişti. ANAP bu süreçte yaşanan gelişmeler karşısında, koalisyon ortakları içinde parti içi sorunları en fazla yaşayan partilerden biri olmuştur. Nitekim, Mahmut Bozkurt, Eyüp Aşık, Burhan Kara, Süha Tanık ve Oktay Güner gibi isimlerin ANAP’tan istifa etmelerinin ardından Yıldırım Akbulut da ANAP’tan istifa ederek DYP’ye katılmıştır. Hükümet ortakları arasında ise ANAP ve MHP arasında uyum yasaları içinde yer alan Kürtçe eğitim ve idam konusunda uyuşmazlıklar ve gerginlikler yaşanmaktaydı.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken ekonomik krizi aşabilmek ve halka bunun ümidini verebilmek amacıyla, Bülent Ecevit’in girişimleriyle Kemal Derviş Türkiye’ye davet edilmiş ve yapılan görüşmeler sonucunda Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu Devlet Başkanlığı’na getirilmiştir.

Mayıs-Haziran 2002 tarihlerinde, sağlık sorunları giderek artan Başbakan Ecevit’in çekilmesiyle gündeme gelecek hükümet alternatifleri, Ankara kulislerinde konuşulmaya başlanmıştır. Temmuz 2002’ye gelindiğinde ise Bahçeli hükümetten çekilmenin ilk sinyalini vermiştir. Bunun nedenleri arasında da Ecevit’in rahatsızlığının yol açtığı spekülasyonlar ve ANAP’ın koalisyondan çekilme isteği yer alır. Ayrıca bu dönemde DSP’nin içinde de kopmalar başlamış, böylece DSP mecliste 3. Parti haline gelmiştir. Bir yandan da DSP’de ki kopuşlar “yeni oluşum-YTP’yi meydana getirmeye başlamıştır.

Kısa bir sürenin ardından girilen 3 Kasım 2002 Erken Genel Seçimleri, seçim kampanyaları ve siyasal iletişim teknikleri açısından eskiye nazaran yeni teknolojilerin kullanıldığı bir seçim yılı olmuştur. 15 yıllık bir aradan sonra ilk kez bir parti tek basına iktidara gelmiştir.

3 Kasım Seçimleri’nde birinci parti olan AK Parti ise özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın jest ve mimiklerini ön plana çıkarmak amacıyla dünyada sadece 4 adet olan 36 metrekare ekrana sahip iki tırı Türkiye’ye getirerek mitinglerinde kullanmıştır. Böylece Türkiye’de bir yeniliğin öncülüğünü yapmıştır. Kampanya çalışmaları sırasında FP’nin devamı şeklindeki suçlamalara karşı kendisini merkez partisi olarak tanımlayan AK Parti; söylemlerinde uzlaşmacı, toplumsal değerlere önem veren, siyasal çatışmalara karsı çıkan ve seçmeni ön planda tutan bir temayı vurgulamıştır.

Bunların dışında dikkat çeken önemli gelişmelerden biri, Genç Parti’nin (GP) aldığı seçim başarısıdır. Reklamcı Ali Turan ile çalışan GP, özellikle mitingler yolu ile seçmenin ayağına giderek, 140 dolayında miting yaparak rekor kırmıştır (Aziz, 2007: 152). Uzan Grubu’na bağlı televizyon, radyo, gazete ve dergilerde haber çatısı altında, reklam çalışmalarına ağırlık verilmiş, çeşitli haber postallarında partinin tanıtımı yapılmış ve Telsim GSM şebekesi aracılığıyla cep telefonu kullanıcılarına, partinin propaganda içerikli kısa mesajları gönderilmiştir. Özellikle Cem Uzan, miting düzenleyeceği bölgelerdeki Telsim abonelerine mesaj geçmek suretiyle, yapacağı konuşma hakkında bilgi vermiştir.

KAYNAKÇA

  1. AZİZ, A. (2007). Siyasal İletişim. Genişletilmiş 2. Basım. Ankara: Nobel Yayınları.
  2. ÖZKAN, N. (2002). Seçim Kazandıran Kampanyalar. 3.basım. İstanbul: MediaCat Yayınları.
  3. AKSU, Ş. vd. (2005). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayınları
  4. ÖZTEKİN, A. (2001). Siyaset Bilimine Giriş. 3.basım, Ankara: Siyasal Kitabevi.
  5. TOKGÖZ, O. (1991). “Türkiye’de 1983 ve 1987 Genel Seçimlerinde Kullanılan Siyasal Reklamlar”. TODAİE Amme Dergisi. Ankara.
  6. BAKIR, O. (1991). “Kasım 1983 Seçimleri”. Der. Hıfzı Topuz. Seçimlerde İletişim Politikaları. İstanbul: Tüses Yayınları
  7. KALENDER, A. (2001). “1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde Anavatan Partisi’nin Mesaj Stratejileri”. Selçuk İletişim Dergisi. Cilt.1, Sayı. 4, ss.57-76.
  8. UZTUĞ, F. (1999). Siyasal Marka: Seçim Kampanyaları ve Aday İmajı. İstanbul: Mediacat Yayınları.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Burcu Zeybek
Burcu Zeybek
Burcu Zeybek - İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi, TİMBİR Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi… Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden 2009’da mezun oldu. Yüksek lisans tezini 2011 yılında yine Kocaeli Üniversitesi’nde tamamlayarak, doktorasına İstanbul Üniversitesinde devam etti.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Dünden bugüne siyasal kampanyaların dönüşümü

Siyasi kampanyalar, seçmenin görüşünü etkilemeyi amaçlayan organize çabadır. Başlarda amatör bir ruhla yürütülen bu kampanyalar zamanla profesyonel bir ekibe devredilmiştir. Peki, siyasal kampanyalarda dönüşüm nasıl yaşandı? Neler etkili oldu? Neler zayıf kaldı? Doç. Dr. Burcu Zeybek yazdı.

Siyasal partilerin ilk yasal örgütlenmeleri 1909 yılında çıkartılan Dernekler Yasası ile olmuştur. Türkiye’de İttihat ve Terakki Partisi, İkinci Meşrutiyet’le kurulan Mebusan Meclisi’nde ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti –daha sonra Halk Fırkası- de ilk Büyük Millet Meclisi’nde partileşmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile yönetimin temelini oluşturan siyasal partilerin demokratik usullere uygun kurulmaları süreci hızlanmıştır. Bu bağlamda, Türk Cumhuriyetinin ilk partisi Halk Fırkası, daha sonraki adıyla Cumhuriyet Halk Partisi’dir (CHP) ve Türkiye’nin çok partili hayata geçmesine kadar tek partisi olmuştur.

1946 yılında Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçmiş ve CHP’nin dışında başka partilerin de kurulmasına izin verilmiştir. İlk olarak 1946 seçimlerine, CHP’den ayrılarak kurulan Demokrat Parti (DP) de katılmıştır (1)

Siyasal partilerin örgütlenmesi

1954 ve 1957 seçimlerinde gücünü koruyan ve 10 yıl süren bir DP iktidarı, 1960’daki Askerî Darbe ile son bulmuştur. Parti kapatılmış ve beraberinde hazırlanan 1961 Anayasası’nın yarattığı sonuçlarla, yeni ve farklı fikirlerdeki partilerin doğmasına ve parlamentoya yansımasına yol açmıştır (2). 1961 Anayasası’nda ilk olarak siyasal partilere yer verilmiş ve ilk siyasal parti yasası 1965 yılında çıkarılmıştır. Ancak bu yasanın önemli bir özelliği siyasal örgütlenmede bucak ve ocak örgütlenmesini yasaklamasıydı. Demokratikleşme sürecinin toplumun en küçük birimlerine kadar inerek örgütlenmesine izin verilmemiş; siyasal partilerin örgütlenmesi ilçe düzeyinde bırakılmıştır (1).

1960 darbesinden sonra DP’nin devamı olarak Yeni Türkiye Partisi (YTP) ve AP kurulmuştur. DP mirasını temsil iddiasında AP öne geçmiş, bu sefer AP’den 1970 yılında Demokrat Parti doğmuştur. Yeni anayasanın kabul edilmesinden sonra, siyasal partilerin kurulmasına izin verildi. CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve daha birçok küçük parti kurulmuştur. Ancak 1960-1970 yılları arası siyasal olaylarında en etkin rolü CHP, AP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve bir dönem için TİP oynadı (3).

1971-1973 tarihleri arası Türkiye tarihinde “12 Mart dönemi” olarak bilinir. 12 Mart Muhtırası sonucu meclis feshedilmedi ve partiler kapatılmadı ancak bu dönemde siyaset fiilen iki yıl askıya alındı. 1973’te yapılan genel seçimlere, AP’den kopan partiler, Alparslan Türkeş’in kurduğu Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Nizam Partisi (MNP) yerine Milli Selamet Partisi (MSP) ve DP katıldı. Ayrıca CHP’den ayrılan Turhan Feyzioğlu’nun kurduğu Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP), seçime katıldı. AP, bu sağdaki parçalanmadan etkilendi (3). 1973 seçimlerinde önemli bir başarı kazanan MSP koalisyon hükümetlerinin “anahtar” partisi olarak, 70’li yıllara damgasını vurmuştur.

İlk profesyonel siyasal reklam kampanyası

Seçimden en çok destek gören parti, ‘ortanın solu’ çizgisini benimseyen CHP oldu. Mutlak çoğunluğu sağlayamayan CHP’nin lideri Bülent Ecevit MSP ile bir koalisyon oluşturdu (4). Bu ittifak laikliğe bağlı ve Avrupa türü bir sosyal demokrasinin savunucusu olan bir parti ile din iktidarını destekleyen ve sistemin sağ kanadında yer alan bir partiyi yan yana getirmiştir. Batı’nın ekonomik ve kültürel hakimiyetine karşı olan tavırları gibi öğeleri paylaşmakla beraber farklı değerlere sahip olan bu partilerin başarısız olması beklenen bir sonuçtu.

Türkiye siyasi hayatı 1970’lerle birlikte, terör gündeme gelmiştir. Siyasi terör ve siyasi cinayetler nedeniyle ölüm oranları çoğalmış ve hükümet siyasi kavgaların içine çekilmiş, böylece istikrarlı devlet anlayışından eser kalmamıştır.

Türkiye tarihinde ise ilk profesyonel siyasal reklam kampanyası, 5 Haziran 1977 genel seçimlerinde yapılmıştır. İlk defa bu seçimlerde bir reklam ajansı, bu görevi üstlenmiştir. Adalet Partisi adına afiş tasarlayan, slogan üreten, ses kasetleri ve basın ilanları yaratan reklam ajansı Cenajans’tır. Kampanya kapsamında, AP için gazete ve dergi ilanları hazırlanmıştır. Kampanyanın ilk ilanı 15 Mayıs 1977 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır. Demirel’in bizzat seslendirdiği 20 bin audio kaset üretilmiş, 5 milyon adet el ilanı basılmış ve dağıtılmıştır. Sokaklar ve duvarlar, bir seri mor afişle donatılmıştır (2).

1977 seçimleri sosyal demokratların başarısıyla sonuçlandı. Halk CHP’ye güvenoyu verdi. Ancak CHP’nin aldığı oylar tek başına iktidar olmasına yetmedi. Bülent Ecevit’in kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. CHP’nin hükümet kurmasına karşı olan Süleyman Demirel, Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti’nin kurulmasında ısrarcı oldu. 219 ret oyuna karşılık 229 güvenoyu alan Demirel’in ikinci MC hükümeti gensoruyla düşürüldü.

“Yokluğu paylaşmak mı? – Bolluğu sağlamak mı?”

1977 genel seçiminde, AP genel başkanı Süleyman Demirel’den annesine yazılmış mektuplar şeklinde Cenajans’a hazırlatılan gazete reklamları ile Adalet Partisi Türk siyasal yaşamında politik reklam geleneğinin öncülüğünü yapmıştır. 1977 genel seçimi öncesi Mayıs ayında Hürriyet gazetesinde yayınlanan 21 adet gazete reklamı yanında Cenajans, Adalet Partisi için teyp bantları, Adalet Partisi’nin 1977genel seçim kampanyasına getirdiği önemli yeniliklerdir.

İkinci uygulama TÜSİAD’ın 1979’da Man Ajans’a, “Yokluğu Paylaşmak Mı?-Bolluğu Sağlamak Mı?” sloganını taşıyan reklamları sipariş vermesidir. 13-30 Mayıs 1979 tarihleri arasında 7 günlük gazete ile bir dergide yayınlanan reklamlar, siyasal düzeyde epey tartışmalara neden olmuştur.

Üçüncü uygulama, 12 Ocak 1982’de Time dergisinde yayınlanan Türkiye ekidir. Her üç uygulamayı Türkiye’nin siyasal reklamcılığa kapılarını açmasını hazırlayan öncüler arasında saymak mümkündür. Üç uygulamanın ikisinde Türk reklamcılığında önemli bir yer ve konum işgal eden Man Ajans’ın imzası vardır. Üçüncüsünü ise yine önemli bir isim olan Cenajans gerçekleştirmiştir.

Bununla beraber, siyasal reklamcılığın gerçek anlamda yapılabilmesi, 1983 genel seçimi öncesi, Milli Güvenlik Konseyi’nin kararı çerçevesinde mümkün olabilmiştir. 1983 genel seçimine katılan ANAP ve MDP gazetelere siyasal reklam vermiştir. Seçime katılan HP, partisinin gazetelerde siyasal reklamını yaptırmıştır. Hiç kuşkusuz, 1983 genel seçimi, Türk siyasal yaşamında siyasal reklamcılığın başlaması bakımından dönüm noktası olarak kabul edilir. (5).

Siyasal reklamın etkin biçimde kullanılması

1983 genel seçiminden sonra siyasal reklamcılık alanında bazı değişiklikler de göze çarpmaya başlamıştır. 1983 seçim kampanyaları ile beraber Türk politik hayatında sadece biçimsel değil, yapısal anlamda da değişmeler başlamıştır.

Reklam ajansları, reklam ve propaganda tekniklerini birleştirerek partilerin kampanya faaliyetlerinde görev almış ve politik süreç üzerinde iletişim tekniklerinin ve kampanya bütçelerinin büyük çapta aktivitesinin olması sonucunu hazırlamıştır (6). 1977 ve arkasından da 1983 seçimlerinde, siyasal kampanyalar hazırlayan reklamcılar, siyasal reklamın etkin biçimde kullanılması ile iktidar yolunun bir siyasal partiye nasıl açılabileceğini göstermiştir. Siyasal partilerin, profesyonel bir ajans desteği olmadan, çok uzun yıllar alabilecek yöntemlerin öğrenilmesi ve uygulanmasını sağlamıştır. Böylece partiler büyük kazanımlar elde etmiştir.

Siyasal olaylar çerçevesinden bakıldığında, 1987 seçimlerinde ilk kez televizyonda zaman satın alma şeklinde gerçekleştirilen siyasal reklamlar yapılmıştır. Seçime katılan partilerden ANAP için Birikim Ajans, SHP için Yorum Ajans tarafından hazırlanan 1 dakika süreli bu reklamlardan SHP için hazırlanan reklam geniş yankılar uyandırmıştır. Özellikle “Sıkılmış Limon” spotu, siyasal bir simge haline getirilmiş ve bu ifade mitinglerde de SHP lideri Erdal İnönü ve partisince bol bol kullanılmıştır.

6 Kasım 1983 genel seçimleri ise Türkiye’de siyasal reklamın bir uzmanlık dalı biçimine girişinin başlangıcı olarak görülür. 1983 genel seçimlerinin sonrasında, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 3 Kasım 2002 genel seçimlerinin de bu doğrultuda kampanyalara sahne olmuştur. Özellikle, 1991 genel seçimleri ile siyasal reklamcılık Türk siyasal yaşamına kalıcı bir biçimde yerleşmiştir.

SHP’nin “Sıkılmış Limon” reklamı

1991 Seçimleri, siyasal kampanyalarda yabancı reklamcıların da devreye girdiği seçim olmuştur. Bunlardan bir tanesi Fransız reklamcı Jacques Séguéla tarafından düzenlenen ANAP seçim reklamlarıydı. Séguéla’nın hazırladığı ANAP’ın siyasal kampanyasında mesaj stratejisinin temeli lider Mesut Yılmaz üzerine oturmuştur. Star televizyonundan yayınlanan filmler ve gazete ilanlarıyla, Mesut Yılmaz ismi hep ön plana çıkartılmaya çalışılmıştır (7).

Mesut Yılmaz’ın 1991 yılında gazetede yayınlanan reklam ilanı

Seçim kampanyaları profesyonel reklamcılara bırakılıyor

Sonuçta, Türkiye’de siyasal reklamcılık 1991 Seçimleri ile önemini ve siyasetteki yerini kesin olarak belirlemiştir. Siyasal parti ya da adaylar geçmiş dönemlerde olduğu gibi sadece broşür, afiş, bayrak veya slogan üzerine kurulan siyasal kampanyalarla seçim kazanamayacaklarını anlamışlar ve bu seçimlerle birlikte, siyasal partiler seçim kampanyalarını düzenleme görevini profesyonel reklamcılara bırakmışlardır.

1995 Genel Seçimleri’nde iktidar ve muhalefet konumlarının stratejiye olan etkisini en belirgin gözlemleyebileceğimiz iletişim biçimi siyasal reklamcılıktır. Bu seçimlerde ulusal yaygınlığı olan gazetelerde yayınlanan reklamlar kullanılmıştır. Çünkü YSK ve RTÜK aracılığıyla afis, pankart, bayrak vb. asmaya ve kamuoyu araştırmalarının kitle iletişim araçlarında yayınlanmasına yasaklar getirilmiştir. Bu dönemde siyasal reklam, siyasal basın ilanları ile sınırlı kalmıştır.

Refah Partisi’nin birincilik ile çıktığı 1995 seçimlerinden akıllarda kalan ilan

1999 Seçimleri ise siyasal reklam yasaklarını delme yolunda girişilen faaliyetlerin yoğunluk kazandığı bir dönem olması nedeniyle dikkat çeker. Özellikle seçim kampanyalarında örnekleri görülen televizyon medyasını kliplerle kullanmak, kamu kuruluşları adına verilmiş reklamlar aracılığıyla açık hava medyalarından yararlanmak bu faaliyetlerden sadece bir kaçıdır (8). 1999 Genel Seçimleri, siyasal reklamcılık adına çağdaş atılımların gerçekleştiği, seçmenlerin ne istediğini belirleyen kamuoyu araştırmalarının yaygınlık kazandığı, imaj oluşturma ve diğer çabaların profesyoneller tarafından yürütüldüğü bir seçim dönemi olarak Türk siyasi hayatında yer alır.

2002 seçim öncesinde var olan koalisyon hükümeti, ekonomik kriz, dış borçlanma gibi etkenler nedeniyle Türk seçmeni arayış içindeydi ve siyasal ortam oldukça karmaşıktı. DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükümetinin ekonomik krizin aşılmasına yönelik uygulamaya koyduğu istikrar programının iş çevrelerinin beklediği düzeyde uygulanamaması, çeşitli toplum kesimlerinin iktidara verdiği desteğin tükenmesine yol açmıştı. TÜSİAD başta olmak üzere, önde gelen sivil toplum kuruluşları, medya, muhalefet partileri, iktidar partilerinden bazı milletvekilleri doğrudan ya da dolaylı, kamuoyu önünde ya da kulislerde özellikle Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlığının belirginleştiği günlerde iktidarın yapısına ilişkin olarak yeni taleplerini sık sık açıklamaktaydılar.

Son olarak da TÜSİAD Eylül 2001’de Siyasal partiler Yasası’nın temsilde adaleti sağlayacak şekilde değiştirildikten sonra en kısa zamanda seçime gidilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bütün bu gelişmelerle birlikte, Türkiye’yi 3 Kasım 2002 seçimlerine taşıyan süreç, yeni iktidar arayışlarının yoğunlaştığı dönemde MHP Genel Başkanı’nın seçim tarihini 3 Kasım olarak belirtmesiyle birlikte somut olarak başlamıştı. Ülkedeki ekonomik krizin devam etmesi ve bununla birlikte hükümetin başındaki kişinin, Başbakan Bülent Ecevit’in sağlığının iyice bozulması, kamuoyunda durumun daha iyiye gideceği umutlarını da yok etmiştir. Bu nedenle yeni bir umut arayışının etkisiyle 3 Kasım seçim tarihi kamuoyunda olumlu bir gelişme olarak karşılanmıştır. Başbakan Bülent Ecevit’i destekleyen kesimler ise, Ecevit’in tarihi bir üçlü koalisyonu ayakta tutmayı başardığını, bu zor işle birlikte, on yıldır hükümetlerin cesaret edemediği ağır ekonomik operasyonları ve daha sağlıklı bir ekonomik sistem kurma girişimini başlattığını söyleyerek, en azından bunların sonuçlarının alınmaya başlanmasına kadar beklenilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Ecevit’e göre ise, tüm bu seçim istekleri, hükümete karşı sahnelenen oyunlardır. Ecevit DSP Meclis Grubunda yaptığı konuşmada, krizden çıkılmadan erken seçime gidilmemesi gerektiğini, başarıyla çıkıldığı takdirde, gidilecek bir seçimde DSP’nin tek başına iktidar olacağını belirtmiştir.

Ankara kulisleri, hükümet alternatifleri

Bu süreçte koalisyon üyeleri arasında da uyuşmazlıklar yaşanmaya başlamış, bu durum parti içinde milletvekilleri arasında uyuşmazlığa kadar inmişti. ANAP bu süreçte yaşanan gelişmeler karşısında, koalisyon ortakları içinde parti içi sorunları en fazla yaşayan partilerden biri olmuştur. Nitekim, Mahmut Bozkurt, Eyüp Aşık, Burhan Kara, Süha Tanık ve Oktay Güner gibi isimlerin ANAP’tan istifa etmelerinin ardından Yıldırım Akbulut da ANAP’tan istifa ederek DYP’ye katılmıştır. Hükümet ortakları arasında ise ANAP ve MHP arasında uyum yasaları içinde yer alan Kürtçe eğitim ve idam konusunda uyuşmazlıklar ve gerginlikler yaşanmaktaydı.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken ekonomik krizi aşabilmek ve halka bunun ümidini verebilmek amacıyla, Bülent Ecevit’in girişimleriyle Kemal Derviş Türkiye’ye davet edilmiş ve yapılan görüşmeler sonucunda Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu Devlet Başkanlığı’na getirilmiştir.

Mayıs-Haziran 2002 tarihlerinde, sağlık sorunları giderek artan Başbakan Ecevit’in çekilmesiyle gündeme gelecek hükümet alternatifleri, Ankara kulislerinde konuşulmaya başlanmıştır. Temmuz 2002’ye gelindiğinde ise Bahçeli hükümetten çekilmenin ilk sinyalini vermiştir. Bunun nedenleri arasında da Ecevit’in rahatsızlığının yol açtığı spekülasyonlar ve ANAP’ın koalisyondan çekilme isteği yer alır. Ayrıca bu dönemde DSP’nin içinde de kopmalar başlamış, böylece DSP mecliste 3. Parti haline gelmiştir. Bir yandan da DSP’de ki kopuşlar “yeni oluşum-YTP’yi meydana getirmeye başlamıştır.

Kısa bir sürenin ardından girilen 3 Kasım 2002 Erken Genel Seçimleri, seçim kampanyaları ve siyasal iletişim teknikleri açısından eskiye nazaran yeni teknolojilerin kullanıldığı bir seçim yılı olmuştur. 15 yıllık bir aradan sonra ilk kez bir parti tek basına iktidara gelmiştir.

3 Kasım Seçimleri’nde birinci parti olan AK Parti ise özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın jest ve mimiklerini ön plana çıkarmak amacıyla dünyada sadece 4 adet olan 36 metrekare ekrana sahip iki tırı Türkiye’ye getirerek mitinglerinde kullanmıştır. Böylece Türkiye’de bir yeniliğin öncülüğünü yapmıştır. Kampanya çalışmaları sırasında FP’nin devamı şeklindeki suçlamalara karşı kendisini merkez partisi olarak tanımlayan AK Parti; söylemlerinde uzlaşmacı, toplumsal değerlere önem veren, siyasal çatışmalara karsı çıkan ve seçmeni ön planda tutan bir temayı vurgulamıştır.

Bunların dışında dikkat çeken önemli gelişmelerden biri, Genç Parti’nin (GP) aldığı seçim başarısıdır. Reklamcı Ali Turan ile çalışan GP, özellikle mitingler yolu ile seçmenin ayağına giderek, 140 dolayında miting yaparak rekor kırmıştır (Aziz, 2007: 152). Uzan Grubu’na bağlı televizyon, radyo, gazete ve dergilerde haber çatısı altında, reklam çalışmalarına ağırlık verilmiş, çeşitli haber postallarında partinin tanıtımı yapılmış ve Telsim GSM şebekesi aracılığıyla cep telefonu kullanıcılarına, partinin propaganda içerikli kısa mesajları gönderilmiştir. Özellikle Cem Uzan, miting düzenleyeceği bölgelerdeki Telsim abonelerine mesaj geçmek suretiyle, yapacağı konuşma hakkında bilgi vermiştir.

KAYNAKÇA

  1. AZİZ, A. (2007). Siyasal İletişim. Genişletilmiş 2. Basım. Ankara: Nobel Yayınları.
  2. ÖZKAN, N. (2002). Seçim Kazandıran Kampanyalar. 3.basım. İstanbul: MediaCat Yayınları.
  3. AKSU, Ş. vd. (2005). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayınları
  4. ÖZTEKİN, A. (2001). Siyaset Bilimine Giriş. 3.basım, Ankara: Siyasal Kitabevi.
  5. TOKGÖZ, O. (1991). “Türkiye’de 1983 ve 1987 Genel Seçimlerinde Kullanılan Siyasal Reklamlar”. TODAİE Amme Dergisi. Ankara.
  6. BAKIR, O. (1991). “Kasım 1983 Seçimleri”. Der. Hıfzı Topuz. Seçimlerde İletişim Politikaları. İstanbul: Tüses Yayınları
  7. KALENDER, A. (2001). “1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde Anavatan Partisi’nin Mesaj Stratejileri”. Selçuk İletişim Dergisi. Cilt.1, Sayı. 4, ss.57-76.
  8. UZTUĞ, F. (1999). Siyasal Marka: Seçim Kampanyaları ve Aday İmajı. İstanbul: Mediacat Yayınları.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Burcu Zeybek
Burcu Zeybek
Burcu Zeybek - İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi, TİMBİR Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi… Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden 2009’da mezun oldu. Yüksek lisans tezini 2011 yılında yine Kocaeli Üniversitesi’nde tamamlayarak, doktorasına İstanbul Üniversitesinde devam etti.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x