Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus ve DSÖ Sosyal Bağlantı Komisyonu Eş Başkanları Vivek Murthy ve Chido Mpemba, Aljazeera.com’da yayınlanan açık mektuplarında, dünya çapında görünmez bir tehdidin hastalık riskini artırdığı, yaşam süresini kısalttığını ve toplumların yapısını zayıflattığı uyarısında bulundular ve devletleri bu “musibete” karşı daha etkin mücadele etmeye davet ettiler. Metinden öne çıkan bölümleri aktarıyoruz.
Yalnızlık sadece duygusal değil, ölümcül bir tehdit
“Dünya çapında, görünmez bir tehdit hastalık riskini artırıyor, hayatları kısaltıyor ve toplumlarımızın dokusunu zayıflatıyor.
Sosyal kopukluk (ya da sosyal bağlantı eksikliği), bir kişinin yeterli sosyal temasa sahip olmaması, mevcut ilişkilerinde destek görmediğini hissetmesi veya olumsuz ya da gergin ilişkiler yaşamasıdır. Sosyal kopukluk, sağlık ve refah için giderek daha ciddi hale gelen, ancak sıklıkla göz ardı edilen bir tehlikedir. Yalnızlık ve sosyal izolasyon da dahil olmak üzere çeşitli sosyal kopukluk türleri vardır.
Bugün dünya genelinde yaklaşık her altı kişiden biri kendini yalnız hissediyor. Ergenler ve genç yetişkinler ile düşük gelirli ülkelerde yaşayanlar arasında bu oran daha da yüksek.
Ancak yalnızlık ve sosyal izolasyon sadece duygusal durumlar değildir, ölümcül olabilirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yakın tarihli bir raporuna göre, 2014’ten 2019’a kadar yalnızlık, yılda 871 binden fazla ölümle ilişkilendirildi. Bu, saatte 100 ölüm anlamına geliyor.
Sosyal bağlar olmadan toplumlar ayakta kalamaz
Artık, sosyal sağlık, yani anlamlı insan ilişkileri kurma ve sürdürme becerimizin, fiziksel ve zihinsel sağlık kadar refahımız için de gerekli olduğuna dair reddedilemez kanıtlara sahibiz. Ancak bu konu, sağlık sistemleri ve politika yapıcılar tarafından çok uzun süre göz ardı edildi.
DSÖ’nün Sosyal Bağlantı Komisyonu’nun raporu, Dünya Sağlık Asamblesi’nin sosyal bağlantı konusunda ilk kararını kabul etmesinden bir ay sonra yayınlandı. Rapor, bu ciddi küresel sağlık tehdidi için bir dönüm noktası niteliğinde ve kararlı liderlik ve eyleme geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Komisyonun raporu, bu musibeti tersine çevirmek ve bireylerin ve toplumların gelişmesini sağlayan bağları güçlendirmek için kanıta dayalı stratejilerle net bir yol haritası çiziyor.
İnsanlar sosyal bağlar kurmak üzere yaratılmıştır. İlişkilerimiz, daha çocukluk yıllarından itibaren beynimizin gelişimini, duygusal dünyamızı ve sağlıklı bir yaşam sürme şansımızı etkiler. Buna karşılık, yalnızlık ya da sosyal izolasyonun neden olduğu kopukluk, yıkıcı sonuçlar doğurabilir: Kalp hastalıkları, felç, depresyon, anksiyete, bunama ve erken ölüm riskini artırır. Ayrıca okul ve iş hayatındaki başarıyı olumsuz etkiler, ekonomilere ve toplumlara her yıl milyarlarca dolarlık zarar verir.
Çözüm yolları var
Neyse ki, çözüm yolları var. Komisyonun raporu, ulusal politikalardan yerel topluluk girişimlerine, farkındalık kampanyalarından bireysel destek stratejilerine kadar etkili müdahale yollarını ortaya koyuyor. Raporda, dünya genelinden başarılı örnekler dikkat çekiyor: Güney Afrika’da düşük gelirli yaşlılar için akran desteği; Güney Kore’de yaşlılara müzik, hikâye anlatımı, bahçecilik ve destek grupları gibi etkinliklerin “sosyal reçete” olarak sunulması; Cibuti’de sosyal bağlantının kalkınma politikalarına entegre edilmesi; Arnavutluk’ta yaşlanma politikalarına ve İspanya’da ruh sağlığı politikalarına sosyal bağların dâhil edilmesi; Danimarka, Almanya, Japonya, Finlandiya, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde yalnızlıkla mücadeleye yönelik ulusal stratejiler geliştirilmesi; Avustralya, İngiltere ve ABD’de küçük iyilikleri teşvik eden kamu kampanyaları.
DSÖ: Harekete geçmek için geç kalmayın
Tüm ülkeleri sosyal bağlantıya öncelik vermeye çağırıyoruz.
Bu sadece kişisel sağlık ve refahla ilgili değil. Aynı zamanda ekonomik refah, ulusal toparlanma kabiliyeti ve sosyal uyumun da temel taşıdır. Güven ve bağları güçlendiren toplumlar daha yenilikçi, daha güvenli ve krizlere daha iyi yanıt verebilir. COVID-19 salgını bu gerçeği açıkça ortaya koydu. Karantina önlemleri fiziksel ayrılığı zorunlu kıldıkça, insanların bağlanma ihtiyacı ve bunun yokluğunun bedeli de daha belirgin hale geldi.
DSÖ komisyonu, beş temel unsur etrafında şekillenen küresel bir yol haritası öneriyor: Politika, araştırma, müdahaleler, ölçüm ve katılım.
Komisyonun çağrıda bulunduğu temel eylemler şunlardır: Toplumsal bağları sağlık, eğitim ve işgücü gündemlerine entegre eden ulusal politikalar geliştirmek; neyin işe yaradığını daha iyi anlamak için araştırmaya yatırım yapmak; kültürel açıdan uygun ve maliyet-etkin müdahaleleri yaygınlaştırmak; sorunu izlemek ve ilerlemeyi ölçmek için daha iyi veriler toplamak ve tutumları değiştirip dışlanmayı azaltmak için küresel bir hareket oluşturmak.
Bu hareketin, gerçek çözümlerin neye benzediğini anlayan, yalnızlık ve sosyal izolasyonun acısını yaşamış kişilerin seslerini de içermesi çok önemlidir.
Liderler olarak pasif kalmayı göze alamayız. Geciktiğimiz her gün, kaybedilen potansiyel, gereksiz acı ve önlenebilir ölümler anlamına gelir. Ancak cesur, iş birliği içinde, şefkatle ve geniş ölçekte hareket edersek, daha sağlıklı, daha bağlantılı ve daha dirençli toplumlar inşa edebiliriz.
Sosyal sağlık bir lüks değildir. İnsanların bir ihtiyacıdır. Ve şimdi, her zamankinden daha fazla, siyasi bir öncelik olmalıdır.”
Bu yazı ilk kez 31 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.
