Eskiler, zenginin malı züğürdün çenesini yorar, demişler. Ünlü ekonomi dergisi Forbes, çene sağlığımızı düşünmüş olsa gerek, dünyanın en zengin insanlarını günbegün listelediği bir web sayfası hazırlamış.[efn_note]https://www.forbes.com/real-time-billionaires/#183b1ea43d78 Erişim tarihi: 16/10/2023[/efn_note] Listenin başında bilindik bir isim var: 250 milyar doları aşan servetiyle Elon Musk. Ancak onu bilinir kılan, sadece zenginliği değil. Musk, son yıllarda teknolojiden ekonomiye, politikadan magazine hemen her alanda gündemi meşgul eden önemli bir küresel figür.
Hakkında kaleme alınan pek çok metinde “yenilikçi, vizyoner, hayırsever, dahi, mucit” gibi övgü dolu sözcüklerle anılsa bile Elon Musk’ı sadece bu yönleriyle tanımlamak yanıltıcı olabilir. O, kendisine büyük bir ün ve kazanç getiren girişimlerinin yanında, sıradışı yaşam öyküsü ve karmaşık kişiliğiyle de dikkati çekiyor.
Çocukluk travmaları
Musk’ın hikâyesi, 1971 yılında Güney Afrika’da başlar. Apartheid rejiminin en fırtınalı günlerinde doğan Elon, Güney Afrikalı bir baba ve Kanada asıllı bir annenin üç çocuğundan biridir. Başkent Pretorya’da, ülkede çoğunluğu oluşturan siyahi nüfusun aksine refah içinde ve korunaklı bir yaşam sürer Musk ailesi.
Musk’ın akrabaları arasında en dikkat çekici isim, annesinin babası J. N. Haldeman’dır. Haldeman demokrasi karşıtı, hatta faşist olarak nitelenebilecek görüşlere sahip biridir. Apartheid rejimi ilan edildikten kısa bir süre sonra kendi isteğiyle Güney Afrika’ya taşınır ve ırkçı rejimin beyazlara sağladığı ayrıcalıkların gölgesinde rahat bir yaşam kurar.
Apartheid politikalarının Elon’ın kişiliğinde bıraktığı izler zaman zaman tartışma konusu olsa bile, babasıyla olan sorunları yaşamında daha belirleyicidir. Elon Musk bir açıklamasında babasını, “şeytanın üzerinde ayrıntısıyla düşündüğü bir plan” olarak tanımlar. Ona göre babası her anlamda “kötü” ve “korkunç” biridir.
Baba Errol Musk, gerçekten de tartışmaya açık bir kişiliktir. Mühendislik, pilotluk, emlak simsarlığı gibi işlerinin yanı sıra yasa dışı zümrüt ticareti yoluyla ciddi bir servet edinmiştir.
Elon Musk, “acılarla dolu çocukluk” hikâyelerini dile getirirken, babasının zenginliğinden ve varlıklı yaşamlarından söz açmaktan özenle kaçınır. Babasının zümrüt ticareti ile olan ilişkisini de şiddetle reddeder. Oysa Errol Musk, zaman zaman çelişkili ifadeler kullansa da Zambiya’da kaçak işletilen bir madenden zümrüt alıp sattığını ve bu yolla büyük paralar kazandığını sıklıkla dile getirir. Elon Musk’ın “şeytanın bir planı” olarak gördüğü babasıyla arasına mesafe koyması, “sıfırdan zenginliğe” giden başarı öyküsünde kötülüğün gölgesini istememesi bir ölçüde anlaşılabilir.
Ünlü girişimcinin çocukluk travmaları, baba figürüyle de sınırlı değildir. Küçük Elon, okulda sıklıkla yaşıtlarının zorbalığına maruz kalır. İçe kapanık, sosyal iletişim güçlükleri yaşayan ve empati yoksunluğu gösteren bir çocuktur. Bu durum, karşı karşıya kaldığı zorbalığın şiddetini de artırır. Bir seferinde, babası intihar eden bir çocuğa “aptal” dediği için merdivenlerden atılıp hastanelik edilen Elon için okul günleri oldukça zorlu geçer.
Musk’ın çocukluğuna dair anıları sadece olumsuzluklardan ibaret değildir elbette. Süper kahraman hikâyelerine bayılan, bilgisayarlara ve video oyunlarına meraklı, “Otostopçunun Galaksi Rehberi” kitabını elinden düşürmeyen, “Zindanlar ve Ejderhalar” oyununun hayranı bir çocuktur. 9 yaşında Britannica Ansiklopedisi okuyup bitirir; 10 yaşında ilk bilgisayarına kavuştuğunda sadece 3 gün içinde bir programlama dilini öğrenir; 12 yaşında bir bilgisayar oyunu programlayarak bundan 500 dolar kazanır. Daha o günlerde büyük hayalleri vardır ve bunlar için mücadele etmeye hazırdır.
Amerika rüyası
Musk, 17 yaşında Pretorya Üniversitesi’ne kaydolsa da ABD’ye gitmeyi çoktan aklına koymuştur. 18 yaşına girdiğinde annesi üzerinden Kanada vatandaşlığına hak kazanır. Bu sayede Kanada’ya taşınan Musk, 1990 yılında Queen’s Üniversitesine girer. İki yıl sonra, planladığı gibi ABD’ye geçip Pennsylvania Üniversitesine devam eder. Burada fizik ve iktisat alanlarında çift ana dal okuyarak mezun olan Musk, 1995 yılında fizik alanında doktora yapmak üzere Stanford Üniversitesine kayıt yaptırır. Ancak sadece iki gün devam ettiği doktora programını, kardeşi Kimbal ile kuracağı yazılım firması için terk eder.
Sonrası, benzerini ancak Hollywood filmlerinde izleyebileceğimiz bir azim, çalışma ve başarı hikâyesidir. Elon ve kardeşi, babalarından aldıkları 28 000 dolar sermaye ile Zip2 adını verdikleri yazılım şirketini kurarlar. Başta gazeteler olmak üzere ilgili firmalara, çevrimiçi şehir rehberi ve sarı sayfalar hizmeti sunmak için kolları sıvarlar. Zorlu geçen birkaç yılın ardından şirket önemli anlaşmalar yapar ve yatırımcıların desteğiyle büyür. Zip2, 1999’da Compaq’a 300 milyon dolar karşılığında satılır. Elon Musk, bu satıştan eline geçen 22 milyon doları, çevrimiçi bankacılık hizmetleri sunan X.com’u kurmak için kullanır.
İnternet tabanlı teknolojilerin yaşamımıza getireceği yenilikler ve yarattığı iş fırsatları konusundaki öngörüsü Musk’ı yine yanıltmaz. X.com kısa sürede alanında önemli firmalardan biri hâline gelir. Ancak asıl ilerleme, sektördeki bir diğer büyük şirket, Confinity ile birleşme ile gerçekleşir. Bu birleşme sonrası, günümüzde de çevrimiçi bankacılık hizmetleri alanında dünyanın en önemli markası olan PayPal doğar.
Musk, birleşmenin başlangıcında, Confinity’nin sahip olduğu PayPal markası yerine, X.com markasını kullanmak konusunda ısrarcıdır. Ünlü girişimcinin “X” takıntısının köklerini o yıllara dayandırmak yanıltıcı olmayacaktır. Ancak Musk’ın ısrarı yeterli olmaz, Confinity tarafı daha baskındır ve PayPal markası öne çıkar. Buna karşın, Elon Musk, PayPal’da CEO’luk görevini üstlenir.
Confinity’nin kurucuları Max Levchin ve Peter Thiel ile Elon Musk’ın çatışmaları, sadece marka ismiyle sınırlı kalmaz. Taraflar, PayPal sisteminin teknik altyapısından şirketin yönetim sorunlarına, pek çok alanda karşı karşıya gelir. Öyle ki Elon Musk’ın tatile çıkmasını fırsat bilen Max Levchin, bir yönetim kurulu toplantısında, Musk’ın CEO’luktan azledilmesini sağlar. Musk’ın bu olay nedeniyle artık tatillerden hoşlanmadığı da yaygın bir söylentidir. Şirket yönetimindeki çalkantılı seyre rağmen PayPal 2002 yılında, 1,5 milyar dolar karşılığında eBay’e satılır. Musk, bu satıştan 165 milyon dolar kazanır.
Satışla birlikte X.com markası ve alan adı da eBay’e geçer. Musk, bu ismi ve alan adını 2017 yılında, detayları açıklanmayan bir anlaşma karşılığında eBay’den geri alır. Bu sayede yıllar sonra satın aldığı Twitter’ın ismini X ile değiştirebilecektir.
Hedef Mars
Musk, PayPal’ın satışından elde ettiği gelirin tamamını, cesur bir kararla üç yeni girişime yönlendirir: Tesla, SolarCity ve SpaceX.
Tesla, Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından kurulmuş, elektrikli araçlar üreten bir firmadır. Tesla araçlarına pil sağlayan SolarCity ise yenilenebilir/temiz enerji sektöründe faaliyet göstermektedir. Musk’ın bu iki şirkete yönelişinin ardında yenilikçi öngörüsünün yanı sıra, enerji ve ulaşım sektöründe karbon emisyonunu azaltan çevreci çözümlere olan ilgisinin de etkili olduğu dile getirilir. Ancak kimileri için, geçtiğimiz yıllarda SolarCity’yi de bünyesine katan Tesla’nın çevreci çözümlerinin gerçekte ne kadar işe yaradığı ciddi bir tartışma konusudur.[efn_note]https://www.theverge.com/2023/4/26/23697746/tesla-climate-pollution-carbon-footprint-supply-chain-report Erişim tarihi: 16/10/2023[/efn_note] Tesla araçlarının, başta Çin pazarı olmak üzere dünyanın pek çok yerinde, kömür ve diğer fosil kaynaklı yakıtların kullanımıyla elde edilen elektrikle şarj ediliyor olmasının, karbon emisyonunda vadedilen azalmayı sağlamadığı sıklıkla dile getirilen bir iddiadır. Yine de bir an için bu iddiaları unutup, Tesla’nın sadece 2023 yılı için 1,8 milyon elektrikli araç satışı ve 100 milyar dolara erişen ciro beklentisine odaklandığımızda, Musk’ın ticari dehasını kavramamız daha kolay olacaktır.
Tesla’nın büyük başarılarına rağmen, SpaceX’in Elon Musk için önemi çok farklıdır. Uzay ve havacılık endüstrisi alanında faaliyet gösteren şirketi Musk, 2002’de kendisi kurdu. 2000’li yılların başından itibaren Mars’ta kolonileşme fikrine odaklanan Musk, “Mars’ta yaşayıp orada ölme” arzusunu her fırsatta dile getiriyor. İnsanlığın geleceğini Mars’ta gören iş insanı için SpaceX yaşamsal bir proje. Şirket henüz Mars’a ulaşmayı başaramasa da NASA ile imzaladığı yüksek kazançlı sözleşmeler ve uzay turizmi gibi kimi özel projelerle büyümeye devam ediyor.
Musk’ın, Mars’ta kolonileşme hedefinin, yaklaşık 1 trilyon doları bulacağı düşünülen finansmanını sağlamak için bel bağladığı Starlink projesi ise SpaceX’in en önemli işlerinden. Uydular aracılığıyla dünyanın her yerinde internet erişim pazarına hakim olmayı hedefleyen Starlink projesi kapsamında, bugüne kadar beş bine yakın uydu yörüngeye gönderildi. Proje tamamlandığında bu sayının kırk bini aşması bekleniyor. Çoğu gökbilimci için bu durum büyük bir sorun. Bu kadar çok sayıda uydunun, uzayda kirliliğe yol açmanın yanı sıra gözlem çalışmalarını engellemesinden ya da başka uzay araçlarıyla çarpışma riskini artırmasından endişe ediyorlar. Üstelik yörüngedeki bunca metalin, iklim değişikliklerine neden olma riski de olası senaryolar arasında.
Ünlü iş insanının yatırımları elbette bu iki dev şirketle sınırlı değil. 2016’da kurulan ve insan beynine yerleştirilecek bir implant ile bilgisayar/insan iletişim arayüzleri oluşturmayı hedefleyen Neuralink ve 2017’de faaliyete geçen, trafik sorununu çözmeyi amaçlayan The Boring Company diğer önemli yatırımları arasında sayılabilir. Elbette geçtiğimiz yıl 44 milyar dolara satın aldığı Twitter (yeni adıyla X) ve bu yıl hayata geçirdiği yapay zekâ şirketi xAI de unutulmamalı.
Kripto para piyasalarında spekülasyon
Musk’ın yukarıda ana hatlarını verdiğimiz başarı hikâyesi elbette dikensiz gül bahçesi değil. Küresel dalgalanmalar, finans krizleri, (bir örneğini Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’la yaşadığı) kıyasıya rekabet ve daha pek çok şey, zaman zaman Musk’ın canını sıksa da kendi davranış ve açıklamalarının yarattığı sorunların sayısı da azımsanamaz. Örneğin 2018 yılında Tesla’yı borsadan çekeceğini açıklaması, şirket hisselerinde ciddi bir değer kaybına yol açtığı gibi, Musk’ın yönetim kurulundan 3 yıl uzaklaştırılmasıyla sonuçlanan bir soruşturmanın da konusu olmuştu. Bir diğer olayda, televizyonda canlı yayın esnasında esrar içtiği için SpaceX’deki yetkilerinin sınırlandırılması istenmişti.
Kripto para piyasalarında spekülasyon yaptığı iddiaları ise gündemden hiç düşmedi. Kamuoyuna Tesla’nın sahip olduğu kripto paraları satmayacağını açıkladığı hâlde, kripto varlıklarının %75’ni gizlice sattığının ortaya çıkması kripto para piyasalarında ciddi bir düşüşe neden olmuştu. Benzer şekilde, yaptığı sosyal medya açıklamalarıyla DogeCoin’in değerinde yarattığı dalgalanma, hâlâ sürmekte olan bir ceza davasının konusudur.
Musk’ın aile ilişkilerinde ve sosyal yaşamında da sansasyonlardan uzak kalmayı başaramadığı bir başka gerçek. Sorunlu evlilikleri ve evlilik dışı ilişkileri, babasıyla gazete manşetlerine kadar yansıyan gerginlikleri, başta trans bir birey olan Xavier Alexander olmak üzere kendi çocuklarıyla yaşadığı sorunlar sürekli magazin gündeminde yer alan konulardan. Öte yandan bunca kriz ve sansasyon, onun dünya çapında etkili bir politik portre olarak karşımızda durmasını da engellemiyor.
ABD’nin gayriresmi başkanı
250 milyar doları aşan finansal kaynağın, beraberinde önemli bir politik güç de getirdiğini söylemek yanlış olmaz. En azından, Time dergisinin dünyanın en etkili 100 insanından biri ilan ettiği Elon Musk için bunu rahatlıkla dile getirebiliriz.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-Yeol… Bu isimler, son birkaç ay içinde Musk’ı ABD’de ziyaret eden ülke liderleri. Bu ziyaretler çoğunlukla ticari meseleler üzerine yoğunlaşsa da liderlerin, önemli bir güç atfettikleri Musk’la iyi geçinme çabaları göz ardı edilemez. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bir sohbet esnasında Musk’ı, “ABD’nin gayriresmi başkanı” olarak nitelemesi elbette boşuna değil.
Buna karşın Musk’ın da politika alanında aktif rol alma isteği gözlerden kaçmıyor. ABD’de Trump’a verdiği açık destek, Ukrayna’nın Starlink uydularına erişimine kısıtlama getirdiği iddiaları ya da Tayvan’ı kızdıran açıklamaları, bu konuda ilk akla gelen örnekler.
Ünlü girişimcinin sosyal medya platformu Twitter’ı satın alma kararının ardında da politik etki alanını genişletme isteğinin olduğunu söylemek mümkün. Twitter (yeni adıyla X), sadece ticari getirileriyle değil kamuoyu üzerindeki yönlendirici gücüyle de Musk için bir cazibe merkezi. X platformunun yönetimine geldiği günden bu yana sergilediği pratik, bu iddiayı destekler nitelikte. Platformun sansür mekanizmalarını işletme şekli ve manipülatif hesapların artmasına, dolayısıyla dezenformasyonun yaygınlaşmasına yol açan kural değişiklikleri pek çok X kullanıcısının tepkisi çekmiş durumda. İsrail’in Gazze saldırıları sürerken Filistin’e destek veren X hesaplarının engellenmesi, platformda sansürün nasıl kullanıldığına dair güncel bir örnek.
Şeytani patlamalar
Musk, teknoloji alanındaki yenilikçi duruşunun aksine, muhafazakâr dünya görüşleriyle biliniyor. Ünlü iş insanı hakkında bir biyografi kaleme alan gazeteci yazar Walter Isaacson, Musk’ın açıklamalarına ve sosyal medya paylaşımlarına bakarak, onun “homofobik” ve “antisemit” olarak nitelenebileceğini söylüyor. Isaacson’ın değerlendirmeleri bununla da sınırlı kalmıyor. Ona göre Musk “değişken” bir kişiliğe sahip. “Şeytani patlamalar” yaşayan, ama bunları hatırlamayan, mustarip olduğu Asperger sendromu nedeniyle de “empatiden yoksun” biri. Isaacson “drama bağımlısı” olarak gördüğü Elon Musk’ın kişiliğinin, babasının kişiliğine benzediğini de iddia ediyor.
Isaacson’ın söyledikleri bir yana, Musk’a yönelen ırkçılık suçlamaları da sıklıkla gündeme gelen konular arasında. Siyahi çalışanlarının Tesla aleyhine açtığı ırkçılık davaları bir dönem gündemi meşgul etmişti. Yüksek tazminatlar ödeyerek bu davaları geride bırakan Musk’ın, Amerika’da polisin ırkçı şiddetine karşı yükselen “Black Lives Matter” hareketine karşı tavrı da tartışma yaratmıştı. Ünlü iş insanı, siyahilerin protesto biçimleriyle alay etmekle yetinmeyip, tüm hareketi planlı bir komplo olarak nitelemişti. Twitter’ı satın aldıktan sonra Afrika ofislerindeki siyahi çalışanların neredeyse tamamını işten çıkarması ya da Güney Afrika’da ırkçılığa karşı mücadele dönemlerinden kalma bir marşı bahane ederek yaptığı “Güney Afrika’da beyazlar soykırıma uğratılmak isteniyor,” minvalindeki açıklama da onun bu konudaki imajına pek fayda sağlamıyor.
Süpermen mi, yoksa Lex Luthor mı?
Bir yanda zeki, çalışkan, hedef odaklı, vizyoner, yenilikçi ve cesur bir girişimci portresi; diğer yanda şişkin egosu, despotik tavırları ve tutucu yaşam görüşüyle eleştiri oklarının hedefinde kapitalist bir iş insanı…
Karşımızda kolaylıkla bir kalıba sokamayacağımız, karmaşık bir kişilik olduğu açık. Musk’ın, insanlık için faydalı işler yapma ve daha iyi bir dünya yaratma motivasyonuyla hareket ettiği kabul edilebilir. Ancak onun daha iyi bir dünya hedefinin, kolektif bir bilinç ve insanlığın ortak çıkarları etrafında şekillenip şekillenmediği de oldukça tartışmalı bir konudur.
Belki de günün sonunda, elinde tuttuğu büyük finans gücünün sarhoşluğuna kapılmış bir “fenomen”le karşı karşıya olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Iron Man karakterini sinemada canlandıran aktörün, rolü için Musk’ı model aldığı bilgisine atıfla sosyal medyada gündeme gelen “Musk bir süper kahraman mı, yoksa kötü adam mı,” sorusuna gelince… Bırakalım Elon Musk, hayranı olduğu süper kahramanlar dünyasının Süpermen’i mi, yoksa Lex Luthor’ı mı olduğuna kendisi karar versin.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 25 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.