Geleceğimizi “kıyamet iyimserliği” kurtarabilir mi?

Yıllardır küresel ısınmanın etkilerinden, geleceğimizin su, gıda kıtlığı, artan doğal afetler, göç olaylarıyla geçeceğinden söz ediyoruz. Bunların hiçbiri iklim değişikliğine karşı harekete geçmiyor. ABD’de son dönemde yayınlayan bazı eserler, insanları harekete geçerek daha iyimser olmaya davet ediyor.

İklim değişikliği yıllardır gündemimizde… Sıcaklıkların artması, buzulların erimesi, canlı soylarının tükenmesi, artan kuraklık ve gıda güvenliğinin tehlike altında olması… İnsanlığın ve dünyanın geleceği oldukça karamsar bir manzarayla karşı karşıya. Peki bu gidişatı değiştirmek için artık çok mu geç yoksa hâlâ bir umut var mı? Sürdürülebilir bir gelecek inşa edebilir miyiz? Son yıllarda ortaya çıkan birkaç eser karşımıza daha olumlu bir tablo çiziyor.

New York Times köşe yazarlarından Alexis Soloski, son yazılarından birinde küresel iklim değişikliği konusunda yazarların ve medyanın bakış açılarındaki değişimi ele alıyor. Yazının öne çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

İklim kaderciliğine karşı iklim iyimserliği

“Hayırsever Kathryn Murdoch, on yılı aşkın bir süredir çevresel amaçlara yönelik bağışlara öncelik veriyor. Söylediğine göre, kendisi iklim değişikliği ele alınmazsa gezegenin ne kadar yaşanmaz hale geleceğine dair derin bir farkındalığa sahip. Kendisi ve meslektaşları bunu anlatmak için yıllarını harcamışlar.

İlkbaharın başlarında bir sabahtı. Murdoch ve yazar, yapımcı ve fütürist Ari Wallach, yeni PBS belgesel dizileri Geleceğin Kısa Tarihi’ni (A Brief History of the Future) yeni yayınlamışlardı ve tanıtımını yapmak için bir video görüşmesi gerçekleştirmişlerdi. Program, Wallach’ı dünyanın dört bir yanında, hepsi de gelecek konusunda iyimser olan bilim insanları, aktivistler ve ara sıra sanatçı ve sporcularla buluşurken takip ediyor. Bir bölümde yüzen bir köy ziyareti ya da müzisyen Grimes ile yapay zekâ üzerine bir sohbet yer alabiliyor. Bir sekansta, deniz biyologları rehabilite edilmiş bir mercan polipini resife sevgiyle geri kazandırıyor. Baştan sona yumuşak, umutlu, hatta hayalperest bir hava hâkim. Bu kasıtlı yapılmış bir şey.

Geleceğin Kısa Tarihi, küresel felaketin sancılarını çeken – ya da sancıların hemen ötesinde – bir dünyanın neye benzeyebileceğine dair daha iyimser bir tasvir sunan bazı yeni kitap ve programların arasına katılıyor. İklim kaderciliğine karşı iklim iyimserliğini ön plana çıkarıyorlar.

Kıyamet iyimserliği terimi nasıl ortaya çıktı?

Hannah Ritchie’nin Dünyanın Sonu Değil: Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Eden İlk Nesil Nasıl Olabiliriz (Not the End of the World: How We Can be the First Generation to Build a Sustainable Planet) adlı kitabı, birçok felaket belirtisinin kamuoyunun hayal ettiğinden daha az kötü (ormanların yok edilmesi, aşırı avlanma) veya kolayca çözülebilir (okyanuslardaki plastikler) olduğunu savunuyor.

Dana R. Fisher’ın Kendimizi Kurtarmak: İklim Şoklarından İklim Eylemine (Saving Ourselves: From Climate Shocks to Climate Action) adlı kitabında ise iklim değişikliğinin yarattığı aksaklıkların nihayet daha iyi küresel sonuçlara yol açacak bir kitle hareketi yaratabileceği öne sürülüyor. Bir sosyolog olan Fisher, insanların iklim değişikliğinin en kötü yıkımlarından hâlâ kaçınabileceğine dair inancı tanımlamak için “kıyamet iyimserliği” terimini ortaya attı.

Kıyamet öngörüleri bizi motive etmekte başarısız oldu. Peki, iklim felaketi söz konusu olduğunda, en iyi umudumuz umudun kendisi mi?

Sabırsız bir iyimserlik

Geçtiğimiz 50 yıl boyunca ve belki de daha öncesinde, geleceğe dair hayali öngörülerin çoğu, jetpack’ler (sırt roketi) ve ışıltılı şehirlerin Dünya Fuarı tarzı vizyonlarının yerini zombi ordularının ve yoldan çıkmış yapay zekâların doldurduğu can sıkıcı manzaralara bırakmasıyla, geleceği karamsar bir gözle gördü. Distopyaların eğlence açısından çekiciliği ortada. İnsanlığın hayatta kalması gibi muazzam bir konu söz konusu ve aksiyon potansiyeli çok fazla. Kim Stanley Robinson’ın olağanüstü 2020 iklim değişikliği romanı Gelecek Bakanlığı (The Ministry for the Future) gibi ara sıra ütopik buluşlar da oldu. Ancak çoğu durumda, jetpack olsun ya da olmasın, çevresel sorumluluk ve işbirliğine dayalı bir gelecek, nadiren çok satan bir kitap ya da gişe rekorları kıran bir film olur.

Çelişkili bir şekilde, 21st Century Fox’un eski CEO’su James Murdoch’ın eşi Murdoch’a Geleceğin Kısa Tarihi adlı eserini yaratması için ilham veren Açlık Oyunları (Hunger Games) ve Mad Max serileri oldu. Bir gün, o zamanlar 16 yaşında olan kızı, Murdoch’a geleceğe umutla bakmadığını söyleyerek onu şaşkına uğrattı. Kızın okuduğu kitapların ve çizgi romanların, izlediği filmlerin, televizyon programlarının hepsi insanlığın geleceğine dair karamsar bir tablo çiziyordu. Hiçbiri şimdikinden daha umutlu bir gelecek hayal etmiyordu. Bu yüzden Futurific Studios’un ortakları Murdoch ve Wallach, video oyunları ve kurgu filmlerle takip etmeyi umdukları bir gelecek tasviri yapmak için yola çıktılar. Şimdiden iki grafik roman üzerinde çalışılıyor.

Geleceğin Kısa Tarihi’nin amacı iklim değişikliğini ya da toplumsal dokudaki diğer çatlakları görmezden gelmek değil, Bay Rogers’ın klasik üslubuyla olumlu taraflara bakmaktı. Murdoch, “Haberlerde ve genel olarak hikâye anlatımında neyin korkunç bir şekilde yanlış gidebileceğine çok fazla odaklanılıyor” dedi. “Benim asıl vurgulamak istediğim, şu anda işlerin yolunda gitmesi için yapılan tüm çalışmalardı.”

Bu, aynı zamanda Ritchie’nin de projesiydi. Veri uzmanı olarak eğitim almış olan Ritchie, kariyerine iklim karamsarlığı içinde başlamış. Bu umutsuzluk hissinin hem kişisel hem de profesyonel olarak kendisine zarar verdiğine ve zihnini çözümlere yöneltme becerisini engellediğine inanıyor. Bir zamanlar halkın iklim şüpheciliğine karşı koyması gereken bilim insanı meslektaşları, şimdi yaklaşmakta olan küresel felakete belki de çok fazla itibar eden insanlarla karşı karşıya.

Söylemlerde değişim

Ritchie, “Söylemlerde neredeyse tamamen inkârdan, ‘Artık çok geç, yapabileceğimiz bir şey yok, denemeyi bırakmalıyız’a doğru çok hızlı bir değişim oldu” dedi.

Ritchie, öfke, korku ve üzüntünün bazı insanları motive edebileceğini söyledi. Ama bunlar onu motive etmemiş. Halihazırda kaydedilen ilerlemeyi (temiz enerji) ve hâlâ kaydedilebilecek ilerlemeyi (tarımdan alınan verimin artması) vurgulayan kitabı, “sabırsız iyimserlik” olarak adlandırdığı olgu ile aynı fikirde olan kasıtlı bir alternatif. Sürekli olumsuzluğun sadece can sıkıcı değil, aynı zamanda bir klişe olduğunu savunuyor.

“Olumsuz bakış açısı zaten milyonlarca kez işlendi,” diyor.

Ancak hak ettiğimiz şey bir can sıkıcılık olabilir. İklim aktivizmi, ozon tabakasındaki deliğin küçülmesi, Kaliforniya akbabasının geri dönüşü gibi ara sıra kazanımlar elde etti. Yine de, dünya tahmin edilenden daha hızlı ısınırken, gelecekte ve hatta şu anda karşılaştığımız zorluklara ilişkin sürdürülen araştırmalar daha kasvetli bir tablo ortaya koyuyor.

Daha sevindirici örneklerin vurgulanması için örnekler özenle seçiliyor ya da hafifçe yumuşatılıyor. Ritchie’nin kitabındaki bir bölüm, doğru bir şekilde, aşırı hava olaylarından kaynaklanan ölümlerin geçmişte olduğundan daha az gerçekleştiğini savunuyor. Ancak bu bölüm, aşırı hava olaylarının daha şiddetli ve daha sık hale geldiği ve zararlı emisyonlar yavaşlatılsa bile bu eğilimin devam edeceği gerçeğini görmezden geliyor. Ayrıca söz konusu bölüm, aşırı sıcaklardan kaynaklanan ölümleri görmezden geliyor, Ritchie ise bunu bir sohbet sırasında verilerin yetersizliğine bağlamıştı.

Daha ölçülü bir bakış açısı

Gazeteci Jeff Goodell bu verileri inceledi. Son kitabının başlığı, Sıcak Önce Sizi Öldürecek: Kavrulmuş Bir Gezegende Yaşam ve Ölüm (The Heat Will Kill You First: Life and Death on a Scorched Planet ), daha ölçülü bir bakış açısına işaret ediyor. Hikâye anlatımını ille de umut ya da öfke uyandırmak için değil, gezegenin karşı karşıya olduğu durumu anlatmak için kullanmak istediğini söyledi, “Çünkü kapsam ve ölçeği anlamadan çözümler hakkında konuşamazsınız” dedi. Ayrıca, fazla olumlu, çözüm odaklı mesajların çoğuna şüpheyle yaklaştığını söyledi.

“İklim değişikliği sanki kırılmış bir bacak gibi algılanıyor” dedi. “Kırık bir bacakla altı ya da sekiz hafta alçıda kalırsınız. Biraz acı çekersiniz, sonra eski hayatınıza geri dönersiniz” Kendisi durumun böyle olduğuna inanmıyor.

“Bunu düzeltemeyeceğiz,” dedi. “Asıl mesele bu yeni dünyada yaşamayı nasıl başaracağımız olacak.”

Daha iyi bir gelecek hayal etmek

Bu son çalışmalarda önerilen çözümler, insan yaratıcılığına güvenen tekno-fütürist türde olma eğiliminde. Geleceğin Kısa Tarihi de empati, birliktelik, güven gibi daha yumuşak çözümler sunuyor. Umutsuz ve kulağa çekici gelmeyen fedakârlıktan nadiren bahsediliyor ya da bahsedilen fedakârlık, görece ekonomik rahatlık içinde olan bir insanın kendini iyi hissedebileceği türde, örneğin daha az kırmızı et tüketmek, elektrikli araba kullanmak gibi şeyler oluyor.

Dünyanın Sonu Değil neredeyse tamamen apolitik bir eser, ancak kitapta hava kirliliğini azaltmaya yönelik popülist bir hareketten bahsediliyor ve sürdürülebilirliği destekleyen liderlere oy verilmesi için nazik bir hatırlatma yapılıyor. Ritchie, “Bilinçli olarak partiler üstü bir kitap yapmak istedim,” diyor. Belirli politikaları tanıtmak bazı okuyucuları kitaptan soğutabilirdi. “Onları bir çatı altında toplamak istediğimde bunun okuyucularımı böleceğini hissettim” diyor.

Murdoch’ı motive eden bir diğer unsur da siyasi yelpazenin her kesiminden izleyicilerle etkileşim kurma arzusu. İçinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile kısa bir röportaj ve Ulaştırma Bakanı Pete Buttigieg ile başka bir röportaj yer alsa da, kitap serisi yeniden yabanileşme veya yosun çiftçiliğini tartışırken çok daha rahat. Murdoch, “Eğer amacımıza ulaşacaksak herkese ihtiyacımız var,” diyor. “Yani bunun bir parçası da siyasetle değil, gerçekten gelecekle ilgili olmaya çalışmak.”

Siyasi müdahale olmadan daha iyi bir gelecek mümkün mü?

Siyasi müdahale olmadan daha iyi bir gelecek mümkün mü? Fisher öyle düşünmüyor. “Veri odaklı bir manifesto” olarak tanımladığı Kendimizi Kurtarmak: İklim Şoklarından İklim Eylemine adlı kitabında, iklim şoklarının kitlesel protestoları teşvik edecek ve devletler ile sanayi dünyasını temiz enerjiye geçmeye zorlayacak kadar büyük olduğu bir dünya öngörüyor.

“İklim krizinden kurtulmanın en gerçekçi ve umut verici yolu bu” diye ekliyor.

Bu gerçekçilik, gıda kıtlığı, su kıtlığı, iklim kaynaklı göç ve aşırı hava olaylarının arttığı bir gelecek hayal ediyor. Fisher ayrıca kitlesel ölümlerin de yaşanacağını öngörüyor. “İnsanların hayatlarını kaybedeceklerine hiç şüphe yok” diyor. “Şimdiden insanlar ölmeye başladı bile.” Bu da kulağa pek iyimser gelmeyebilir.

Ancak Fisher’in araştırması ona, kendi deyimiyle “insanların gücüne” inanmayı öğretti. İklim değişikliği konusunda somut bir deneyim yaşamış olan insanların karamsar ve depresif olmak yerine öfkeli ve aktif olma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu gördü.

Kıyamet iyimserliğinin amacı

“Kıyamet iyimserliğinin asıl amacı, bizi bir yere götürecek şekilde iyimser olmaktır” dedi. “Bu pamuk şeker gibi parlak ve pembe bir şey değil. Bu acı bir ilaç. Fakat durum bu ve hâlâ bir şeyler yapabiliriz.” Bu anlamda umut bir teşvik, rahatsız edici bir dürtü. Daha iyi bir gelecek hayal etmek ise cesur ve hatta gerekli bir eylem.

Hikâye anlatımı – ister kurgu, ister belgesel, ister veri bilimi veya sosyoloji yoluyla olsun ve ne kadar iyimser olursa olsun – iklim krizine karşı zayıf bir yanıt gibi görünebilir. Anlatılar mercanların rengini kaybetmesi ya da Kuzey Kutbu topraklarından atmosfere metan sızmasını durdurmayacaktır. Ancak bu, şu anda elimizde olan, ucuz ve sürekli kullanabileceğimiz bir araç. Toplum olarak, harekete geçmenin gerekli ve acil olduğuna ikna olana kadar iklim değişikliği konusunda harekete geçmeyeceğiz.

“Ritchie, “Daha iyi bir dünya inşa etmek için bunun mümkün olduğunu hayal edebilmeniz gerekli” diyor.”

Bu yazı ilk kez 2 Mayıs 2024’te yayımlanmıştır.

Alexis Soloski’nin The New York Times web sitesinde yayınlanan “Climate Doom Is Out. ‘Apocalyptic Optimism’ Is In.” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.nytimes.com/2024/04/21/arts/television/climate-change-apocalypse-foptimism.html

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Geleceğimizi “kıyamet iyimserliği” kurtarabilir mi?

Yıllardır küresel ısınmanın etkilerinden, geleceğimizin su, gıda kıtlığı, artan doğal afetler, göç olaylarıyla geçeceğinden söz ediyoruz. Bunların hiçbiri iklim değişikliğine karşı harekete geçmiyor. ABD’de son dönemde yayınlayan bazı eserler, insanları harekete geçerek daha iyimser olmaya davet ediyor.

İklim değişikliği yıllardır gündemimizde… Sıcaklıkların artması, buzulların erimesi, canlı soylarının tükenmesi, artan kuraklık ve gıda güvenliğinin tehlike altında olması… İnsanlığın ve dünyanın geleceği oldukça karamsar bir manzarayla karşı karşıya. Peki bu gidişatı değiştirmek için artık çok mu geç yoksa hâlâ bir umut var mı? Sürdürülebilir bir gelecek inşa edebilir miyiz? Son yıllarda ortaya çıkan birkaç eser karşımıza daha olumlu bir tablo çiziyor.

New York Times köşe yazarlarından Alexis Soloski, son yazılarından birinde küresel iklim değişikliği konusunda yazarların ve medyanın bakış açılarındaki değişimi ele alıyor. Yazının öne çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

İklim kaderciliğine karşı iklim iyimserliği

“Hayırsever Kathryn Murdoch, on yılı aşkın bir süredir çevresel amaçlara yönelik bağışlara öncelik veriyor. Söylediğine göre, kendisi iklim değişikliği ele alınmazsa gezegenin ne kadar yaşanmaz hale geleceğine dair derin bir farkındalığa sahip. Kendisi ve meslektaşları bunu anlatmak için yıllarını harcamışlar.

İlkbaharın başlarında bir sabahtı. Murdoch ve yazar, yapımcı ve fütürist Ari Wallach, yeni PBS belgesel dizileri Geleceğin Kısa Tarihi’ni (A Brief History of the Future) yeni yayınlamışlardı ve tanıtımını yapmak için bir video görüşmesi gerçekleştirmişlerdi. Program, Wallach’ı dünyanın dört bir yanında, hepsi de gelecek konusunda iyimser olan bilim insanları, aktivistler ve ara sıra sanatçı ve sporcularla buluşurken takip ediyor. Bir bölümde yüzen bir köy ziyareti ya da müzisyen Grimes ile yapay zekâ üzerine bir sohbet yer alabiliyor. Bir sekansta, deniz biyologları rehabilite edilmiş bir mercan polipini resife sevgiyle geri kazandırıyor. Baştan sona yumuşak, umutlu, hatta hayalperest bir hava hâkim. Bu kasıtlı yapılmış bir şey.

Geleceğin Kısa Tarihi, küresel felaketin sancılarını çeken – ya da sancıların hemen ötesinde – bir dünyanın neye benzeyebileceğine dair daha iyimser bir tasvir sunan bazı yeni kitap ve programların arasına katılıyor. İklim kaderciliğine karşı iklim iyimserliğini ön plana çıkarıyorlar.

Kıyamet iyimserliği terimi nasıl ortaya çıktı?

Hannah Ritchie’nin Dünyanın Sonu Değil: Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Eden İlk Nesil Nasıl Olabiliriz (Not the End of the World: How We Can be the First Generation to Build a Sustainable Planet) adlı kitabı, birçok felaket belirtisinin kamuoyunun hayal ettiğinden daha az kötü (ormanların yok edilmesi, aşırı avlanma) veya kolayca çözülebilir (okyanuslardaki plastikler) olduğunu savunuyor.

Dana R. Fisher’ın Kendimizi Kurtarmak: İklim Şoklarından İklim Eylemine (Saving Ourselves: From Climate Shocks to Climate Action) adlı kitabında ise iklim değişikliğinin yarattığı aksaklıkların nihayet daha iyi küresel sonuçlara yol açacak bir kitle hareketi yaratabileceği öne sürülüyor. Bir sosyolog olan Fisher, insanların iklim değişikliğinin en kötü yıkımlarından hâlâ kaçınabileceğine dair inancı tanımlamak için “kıyamet iyimserliği” terimini ortaya attı.

Kıyamet öngörüleri bizi motive etmekte başarısız oldu. Peki, iklim felaketi söz konusu olduğunda, en iyi umudumuz umudun kendisi mi?

Sabırsız bir iyimserlik

Geçtiğimiz 50 yıl boyunca ve belki de daha öncesinde, geleceğe dair hayali öngörülerin çoğu, jetpack’ler (sırt roketi) ve ışıltılı şehirlerin Dünya Fuarı tarzı vizyonlarının yerini zombi ordularının ve yoldan çıkmış yapay zekâların doldurduğu can sıkıcı manzaralara bırakmasıyla, geleceği karamsar bir gözle gördü. Distopyaların eğlence açısından çekiciliği ortada. İnsanlığın hayatta kalması gibi muazzam bir konu söz konusu ve aksiyon potansiyeli çok fazla. Kim Stanley Robinson’ın olağanüstü 2020 iklim değişikliği romanı Gelecek Bakanlığı (The Ministry for the Future) gibi ara sıra ütopik buluşlar da oldu. Ancak çoğu durumda, jetpack olsun ya da olmasın, çevresel sorumluluk ve işbirliğine dayalı bir gelecek, nadiren çok satan bir kitap ya da gişe rekorları kıran bir film olur.

Çelişkili bir şekilde, 21st Century Fox’un eski CEO’su James Murdoch’ın eşi Murdoch’a Geleceğin Kısa Tarihi adlı eserini yaratması için ilham veren Açlık Oyunları (Hunger Games) ve Mad Max serileri oldu. Bir gün, o zamanlar 16 yaşında olan kızı, Murdoch’a geleceğe umutla bakmadığını söyleyerek onu şaşkına uğrattı. Kızın okuduğu kitapların ve çizgi romanların, izlediği filmlerin, televizyon programlarının hepsi insanlığın geleceğine dair karamsar bir tablo çiziyordu. Hiçbiri şimdikinden daha umutlu bir gelecek hayal etmiyordu. Bu yüzden Futurific Studios’un ortakları Murdoch ve Wallach, video oyunları ve kurgu filmlerle takip etmeyi umdukları bir gelecek tasviri yapmak için yola çıktılar. Şimdiden iki grafik roman üzerinde çalışılıyor.

Geleceğin Kısa Tarihi’nin amacı iklim değişikliğini ya da toplumsal dokudaki diğer çatlakları görmezden gelmek değil, Bay Rogers’ın klasik üslubuyla olumlu taraflara bakmaktı. Murdoch, “Haberlerde ve genel olarak hikâye anlatımında neyin korkunç bir şekilde yanlış gidebileceğine çok fazla odaklanılıyor” dedi. “Benim asıl vurgulamak istediğim, şu anda işlerin yolunda gitmesi için yapılan tüm çalışmalardı.”

Bu, aynı zamanda Ritchie’nin de projesiydi. Veri uzmanı olarak eğitim almış olan Ritchie, kariyerine iklim karamsarlığı içinde başlamış. Bu umutsuzluk hissinin hem kişisel hem de profesyonel olarak kendisine zarar verdiğine ve zihnini çözümlere yöneltme becerisini engellediğine inanıyor. Bir zamanlar halkın iklim şüpheciliğine karşı koyması gereken bilim insanı meslektaşları, şimdi yaklaşmakta olan küresel felakete belki de çok fazla itibar eden insanlarla karşı karşıya.

Söylemlerde değişim

Ritchie, “Söylemlerde neredeyse tamamen inkârdan, ‘Artık çok geç, yapabileceğimiz bir şey yok, denemeyi bırakmalıyız’a doğru çok hızlı bir değişim oldu” dedi.

Ritchie, öfke, korku ve üzüntünün bazı insanları motive edebileceğini söyledi. Ama bunlar onu motive etmemiş. Halihazırda kaydedilen ilerlemeyi (temiz enerji) ve hâlâ kaydedilebilecek ilerlemeyi (tarımdan alınan verimin artması) vurgulayan kitabı, “sabırsız iyimserlik” olarak adlandırdığı olgu ile aynı fikirde olan kasıtlı bir alternatif. Sürekli olumsuzluğun sadece can sıkıcı değil, aynı zamanda bir klişe olduğunu savunuyor.

“Olumsuz bakış açısı zaten milyonlarca kez işlendi,” diyor.

Ancak hak ettiğimiz şey bir can sıkıcılık olabilir. İklim aktivizmi, ozon tabakasındaki deliğin küçülmesi, Kaliforniya akbabasının geri dönüşü gibi ara sıra kazanımlar elde etti. Yine de, dünya tahmin edilenden daha hızlı ısınırken, gelecekte ve hatta şu anda karşılaştığımız zorluklara ilişkin sürdürülen araştırmalar daha kasvetli bir tablo ortaya koyuyor.

Daha sevindirici örneklerin vurgulanması için örnekler özenle seçiliyor ya da hafifçe yumuşatılıyor. Ritchie’nin kitabındaki bir bölüm, doğru bir şekilde, aşırı hava olaylarından kaynaklanan ölümlerin geçmişte olduğundan daha az gerçekleştiğini savunuyor. Ancak bu bölüm, aşırı hava olaylarının daha şiddetli ve daha sık hale geldiği ve zararlı emisyonlar yavaşlatılsa bile bu eğilimin devam edeceği gerçeğini görmezden geliyor. Ayrıca söz konusu bölüm, aşırı sıcaklardan kaynaklanan ölümleri görmezden geliyor, Ritchie ise bunu bir sohbet sırasında verilerin yetersizliğine bağlamıştı.

Daha ölçülü bir bakış açısı

Gazeteci Jeff Goodell bu verileri inceledi. Son kitabının başlığı, Sıcak Önce Sizi Öldürecek: Kavrulmuş Bir Gezegende Yaşam ve Ölüm (The Heat Will Kill You First: Life and Death on a Scorched Planet ), daha ölçülü bir bakış açısına işaret ediyor. Hikâye anlatımını ille de umut ya da öfke uyandırmak için değil, gezegenin karşı karşıya olduğu durumu anlatmak için kullanmak istediğini söyledi, “Çünkü kapsam ve ölçeği anlamadan çözümler hakkında konuşamazsınız” dedi. Ayrıca, fazla olumlu, çözüm odaklı mesajların çoğuna şüpheyle yaklaştığını söyledi.

“İklim değişikliği sanki kırılmış bir bacak gibi algılanıyor” dedi. “Kırık bir bacakla altı ya da sekiz hafta alçıda kalırsınız. Biraz acı çekersiniz, sonra eski hayatınıza geri dönersiniz” Kendisi durumun böyle olduğuna inanmıyor.

“Bunu düzeltemeyeceğiz,” dedi. “Asıl mesele bu yeni dünyada yaşamayı nasıl başaracağımız olacak.”

Daha iyi bir gelecek hayal etmek

Bu son çalışmalarda önerilen çözümler, insan yaratıcılığına güvenen tekno-fütürist türde olma eğiliminde. Geleceğin Kısa Tarihi de empati, birliktelik, güven gibi daha yumuşak çözümler sunuyor. Umutsuz ve kulağa çekici gelmeyen fedakârlıktan nadiren bahsediliyor ya da bahsedilen fedakârlık, görece ekonomik rahatlık içinde olan bir insanın kendini iyi hissedebileceği türde, örneğin daha az kırmızı et tüketmek, elektrikli araba kullanmak gibi şeyler oluyor.

Dünyanın Sonu Değil neredeyse tamamen apolitik bir eser, ancak kitapta hava kirliliğini azaltmaya yönelik popülist bir hareketten bahsediliyor ve sürdürülebilirliği destekleyen liderlere oy verilmesi için nazik bir hatırlatma yapılıyor. Ritchie, “Bilinçli olarak partiler üstü bir kitap yapmak istedim,” diyor. Belirli politikaları tanıtmak bazı okuyucuları kitaptan soğutabilirdi. “Onları bir çatı altında toplamak istediğimde bunun okuyucularımı böleceğini hissettim” diyor.

Murdoch’ı motive eden bir diğer unsur da siyasi yelpazenin her kesiminden izleyicilerle etkileşim kurma arzusu. İçinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile kısa bir röportaj ve Ulaştırma Bakanı Pete Buttigieg ile başka bir röportaj yer alsa da, kitap serisi yeniden yabanileşme veya yosun çiftçiliğini tartışırken çok daha rahat. Murdoch, “Eğer amacımıza ulaşacaksak herkese ihtiyacımız var,” diyor. “Yani bunun bir parçası da siyasetle değil, gerçekten gelecekle ilgili olmaya çalışmak.”

Siyasi müdahale olmadan daha iyi bir gelecek mümkün mü?

Siyasi müdahale olmadan daha iyi bir gelecek mümkün mü? Fisher öyle düşünmüyor. “Veri odaklı bir manifesto” olarak tanımladığı Kendimizi Kurtarmak: İklim Şoklarından İklim Eylemine adlı kitabında, iklim şoklarının kitlesel protestoları teşvik edecek ve devletler ile sanayi dünyasını temiz enerjiye geçmeye zorlayacak kadar büyük olduğu bir dünya öngörüyor.

“İklim krizinden kurtulmanın en gerçekçi ve umut verici yolu bu” diye ekliyor.

Bu gerçekçilik, gıda kıtlığı, su kıtlığı, iklim kaynaklı göç ve aşırı hava olaylarının arttığı bir gelecek hayal ediyor. Fisher ayrıca kitlesel ölümlerin de yaşanacağını öngörüyor. “İnsanların hayatlarını kaybedeceklerine hiç şüphe yok” diyor. “Şimdiden insanlar ölmeye başladı bile.” Bu da kulağa pek iyimser gelmeyebilir.

Ancak Fisher’in araştırması ona, kendi deyimiyle “insanların gücüne” inanmayı öğretti. İklim değişikliği konusunda somut bir deneyim yaşamış olan insanların karamsar ve depresif olmak yerine öfkeli ve aktif olma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu gördü.

Kıyamet iyimserliğinin amacı

“Kıyamet iyimserliğinin asıl amacı, bizi bir yere götürecek şekilde iyimser olmaktır” dedi. “Bu pamuk şeker gibi parlak ve pembe bir şey değil. Bu acı bir ilaç. Fakat durum bu ve hâlâ bir şeyler yapabiliriz.” Bu anlamda umut bir teşvik, rahatsız edici bir dürtü. Daha iyi bir gelecek hayal etmek ise cesur ve hatta gerekli bir eylem.

Hikâye anlatımı – ister kurgu, ister belgesel, ister veri bilimi veya sosyoloji yoluyla olsun ve ne kadar iyimser olursa olsun – iklim krizine karşı zayıf bir yanıt gibi görünebilir. Anlatılar mercanların rengini kaybetmesi ya da Kuzey Kutbu topraklarından atmosfere metan sızmasını durdurmayacaktır. Ancak bu, şu anda elimizde olan, ucuz ve sürekli kullanabileceğimiz bir araç. Toplum olarak, harekete geçmenin gerekli ve acil olduğuna ikna olana kadar iklim değişikliği konusunda harekete geçmeyeceğiz.

“Ritchie, “Daha iyi bir dünya inşa etmek için bunun mümkün olduğunu hayal edebilmeniz gerekli” diyor.”

Bu yazı ilk kez 2 Mayıs 2024’te yayımlanmıştır.

Alexis Soloski’nin The New York Times web sitesinde yayınlanan “Climate Doom Is Out. ‘Apocalyptic Optimism’ Is In.” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.nytimes.com/2024/04/21/arts/television/climate-change-apocalypse-foptimism.html

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x