Gençler için cep telefonuna mola

Okullar tatil olmak üzere. Öğrenciler okullardaki akıllı telefon kısıtlamalarını evde nasıl sürdürmeli? Akıllı telefonlar gençlere ne yapıyor? Eğitim sistemlerindeki dijital kısıtlamalar neler? Bu kısıtlamalar neden gerekli? Eğitimci Yasin Memiş yazdı.

Günümüz eğitim sistemleri, teknolojinin sunduğu olanaklarla yeniden şekillenirken, aynı araçların öğrenciler üzerindeki olası olumsuz etkileri de giderek daha fazla gündeme geliyor. Netflix’in dikkat çeken mini dizisi Adolescence sonrası, başta İngiltere olmak üzere pek çok ülkede öğrencilerin cep telefonu kullanımına yönelik kaygılar yeniden gündeme geldi. Bunun yanında 2024 yılında “kalabalık yalnızlık” ve “beyin ölümü (brainrot)” gibi kavramların yılın kelimesi seçilmesi okullarda cep telefonu kullanımının sınırlandırılması ya da tamamen yasaklanması yönündeki çağrıların yersiz olmadığını da gözler önüne seriyor.

UNESCO’nun Küresel Eğitim İzleme Raporu’na (GEM) göre, 2023 sonu itibarıyla 60 eğitim sistemi yasalarında veya politikalarında okulda akıllı telefon kullanımı yasaklandı. 2024 yılı sonu itibarıyla ise 19 eğitim sisteminin daha bu yasağı uygulamaya başladığını ve toplam sayının 79’a ulaştığını görüyoruz. Ayrıca farklı Avrupa ülkelerinde de bu tartışmaların halen devam ettiğini söylemek gerekir. Örneğin, İsveç 2026 yılı itibari ile ilk ve orta kademedeki okullarda akıllı telefonların kullanımının yasaklandığını açıkladı.  Türkiye de okullarda cep telefonuna yönelik bir önlem alan ülkeler arasında. Millî Eğitim Bakanlığı, 2024-2025 eğitim öğretim yılında da sınıflarda cep telefonu bulundurulmamasına yönelik uygulamanın devam edeceğini duyurdu.

Beyin çürümesi ve kalabalık yalnızlık

Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda özellikle belirli teknoloji araçlarının, belirli bağlamlarda, belirli öğrenme biçimlerini destekleyebileceği ancak aşırı ya da yanlış kullanımın hem öğrenmeye hem de psiko-sosyal açıdan öğrencilere zarar vereceği vurgulanmakta.  2024 yılında Oxford Üniversitesi’nin yılın kelimesi olarak seçtiği “brainrot” (beyin çürümesi / beyin ölümü) cep telefonunun ve özellikle sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisini özetler nitelikte.

Beyin çürümesi, özellikle önemsiz veya zihinsel olarak zorlayıcı olmayan içeriklerin (günümüzde özellikle çevrimiçi içeriklerin) aşırı tüketimi sonucunda bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunun bozulduğu varsayımına dayanıyor. Bu kavram, sosyal medya videoları, hızlı tüketilen görseller ve sürekli bildirim akışlarının zihinsel kapasiteyi azaltıcı, düşünsel derinliği engelleyici etkisine dikkat çekiyor. Türkiye’de ise Türk Dil Kurumunun 2024 yılında seçtiği “kalabalık yalnızlık” kavramı, sosyal medya çağında büyüyen çocukların çevreleriyle kurduğu yüzeysel ilişkileri ve içe dönük yalnızlık hissini anlatıyor. Ekranlar aracılığıyla binlerce insanla bağlantı kuran öğrenciler, gerçek hayatta bir cümle kurmakta, göz teması kurmakta, empati geliştirmekte zorlanıyor.

Cep telefonun özellikle sosyal medya uygulamalarına ulaşmada sağladığı kolaylık gençler için çok farklı tehlikeleri de barındırıyor. Facebook’un kendi araştırması, ergenlik çağındaki kızların %32’sinin Instagram kullandıktan sonra bedenleri hakkında kendilerini daha kötü hissettiklerini ortaya koyuyor. Bir başka rapor, TikTok’un algoritmasıyla ilgili endişe verici veriler sunuyor. Araştırmaya göre TikTok algoritması her 39 saniyede bir ergenlere beden algısıyla ilgili içerikler gösteriyor ve her sekiz dakikada bir yeme bozukluklarıyla ilgili içerikleri öne çıkarıyor. Ayrıca raporda bu tarz uygulamaların bağımlılık yaratan tasarımına da dikkat çekiliyor. Kısa ve dikkat çekici videolarla öne çıkan modellerin, anında haz odaklı yapısı nedeniyle dikkat süresi ve öğrenme alışkanlıkları üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği, öğrencilerin eğitimsel ve sosyal etkinliklere uzun süreli odaklanmalarını zorlaştırabileceği vurgulanıyor.

Sürekli kaydıranlar

Channel 4’ün dikkat çekici belgeseli Swiped: The School That Banned Smartphones (Sürekli Kaydıranlar: Akıllı Telefonları Yasaklayan Okul) öğrencilerin cep telefonu ile ilişkilerine yönelik kaygı verici bazı gerçekleri göz önüne seriyor. Belgesel, Stanway Okulu ve York Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen; öğrencilerin üç hafta boyunca telefonlarından vazgeçmelerinin etkilerini ölçen bir deneyi ekrana taşıyor. Çalışmada bu süreçte cep telefonundan ayrılan öğrencilerde,

  • Depresyon belirtilerinde %17 azalma
  • Anksiyete düzeylerinde %18 azalma
  • İşleyen bellek kapasitesinde %3 artış olduğu belirtiliyor.

Katılımcıların sıradan çocuklar olmasına rağmen bu deney sonucu bazı ürkütücü rakamları ortaya koyuyor. Öğrencilere telefon kullanım alışkanlıkları sorulduğunda bir öğrenci her gün 8 saat TikTok izlediğini, diğer bir öğrenci bir sabah 3000 bildiri ile uyandığını, bir başkası ise günde 300’den fazla mesaj almayı beklediğini ifade ediyor.

Sürdürülebilir bir dijital denge mümkün mü?

Gelişen teknolojiyle birlikte cep telefonlarını tamamen hayatımızdan çıkarmak mümkün değil, belki de gerekli de değil. Ancak özellikle çocuklar ve gençler söz konusu olduğunda, bu araçlarla sağlıklı bir ilişki kurmanın yollarını bulmak bir zorunluluk haline geliyor. Bu noktada, sürdürülebilir bir dijital denge için birey, aile, okul ve resmî kurumlar düzeyinde çok katmanlı bir yaklaşım gerekiyor.

Dijital okuryazarlık eğitimi: Öğrencilere sadece “telefon kullanma” demek yeterli değil; dijital araçları nasıl doğru ve amaçlı kullanacaklarını öğretmek gerekiyor. Dijital okuryazarlık, ekran süresi yönetimi ve çevrimiçi etik gibi konularında da öğrencilerin ve velilerin dikkatli şekilde bilgilendirilmesi önemli bir unsur. Bu sayede çocuklar sadece kullanıcı değil, bilinçli dijital bireyler haline gelebilir.

Ekran süresi: Eğitimci Selçuk Şirin bu konuda ebeveynler için ekransız zamanların oluşturulmasını tavsiye ediyor.  Teknoloji ve etkileri hakkında birçok araştırma yaparak aile ve okullar için öneriler sunan Common Sense Media’nın CEO’su Jim Steyer ise ekran süresini yönetmenin sihirli bir çözümü olmadığını ancak işe yarar bazı stratejilerin bulunduğunu söylüyor. “Erteleyin, erteleyin, erteleyin,” reçetesi sunan Steyer; ebeveynlerin çocuklarına çeşitli cihazları – ister cep telefonu ister tablet ya da başka bir şey olsun bu araçlarla çocukların mümkün olduğunca geç tanışmasına yönelik tavsiye sunuyor.

Fiziksel ve sosyal alternatifler: Cep telefonuna yönelen bir çocuğun çoğu zaman daha iyi bir alternatifi olmadığı için bu yola başvurduğu unutulmamalı. Özellikle okullarda sosyal kulüpler, sanat ve spor faaliyetleri artırılarak öğrencilerin ekrana alternatif sosyal bağlar kurması teşvik edilmesi öneriliyor. Yüz yüze iletişim becerileri ancak gerçek dünya deneyimleriyle gelişebilir.

Ebeveyn ve öğretmen eğitimi: Çocuklar, çoğu davranışlar gibi dijital davranışlarını da yetişkinleri modelleyerek geliştirmekte. Bu yüzden hem velilere hem öğretmenlere dijital disiplin konusunda rehberlik sunmak, bu sürecin sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Aksi takdirde, evde sürekli ekran kullanan bir yetişkinin, çocuğuna “ekranı bırak” demesi etkisiz kalacaktır.

Kararlı ve tutarlı ulusal politikalar: Türkiye’de sınıflarda cep telefonu kullanım kısıtlaması olumlu bir adım olarak düşünülebilir. Kaldı ki son UNESCO GEM raporuna göre okullarda telefon kullanımına yönelik kısıtlama getiren ülkelerin sayısı giderek artmakta. Ancak bu politikaların okuldan eve kadar uzanan bir dijital denge stratejisiyle desteklenmesi gerekir. Millî Eğitim Bakanlığının 2024-2025 öğretim yılı genelgesinde cep telefonu yasağının devam edeceği belirtilmiş olması bu anlamda umut verici olsa da kalıcı bir başarı için ebeveyn desteği, okul içi destek ve rehberlik hizmetleriyle bütüncül bir yaklaşım şart.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Yasin Memiş
Yasin Memiş
Dr. Yasin Memiş- Niğde Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev yapıyor. Doktora derecesini Anadolu Üniversitesinde Matematik Eğitimi alanında tamamladı. Ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli akademik çalışmalar yayımladı. UNESCO World Education ve British Society for Research into Learning Mathematics gibi platformlarda Matematik eğitimi üzerine popüler yazılar kaleme aldı. Eğitimdeki güncel gelişmeleri yakından takip ediyor ve ilgi duyduğu konularda yazılarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Gençler için cep telefonuna mola

Okullar tatil olmak üzere. Öğrenciler okullardaki akıllı telefon kısıtlamalarını evde nasıl sürdürmeli? Akıllı telefonlar gençlere ne yapıyor? Eğitim sistemlerindeki dijital kısıtlamalar neler? Bu kısıtlamalar neden gerekli? Eğitimci Yasin Memiş yazdı.

Günümüz eğitim sistemleri, teknolojinin sunduğu olanaklarla yeniden şekillenirken, aynı araçların öğrenciler üzerindeki olası olumsuz etkileri de giderek daha fazla gündeme geliyor. Netflix’in dikkat çeken mini dizisi Adolescence sonrası, başta İngiltere olmak üzere pek çok ülkede öğrencilerin cep telefonu kullanımına yönelik kaygılar yeniden gündeme geldi. Bunun yanında 2024 yılında “kalabalık yalnızlık” ve “beyin ölümü (brainrot)” gibi kavramların yılın kelimesi seçilmesi okullarda cep telefonu kullanımının sınırlandırılması ya da tamamen yasaklanması yönündeki çağrıların yersiz olmadığını da gözler önüne seriyor.

UNESCO’nun Küresel Eğitim İzleme Raporu’na (GEM) göre, 2023 sonu itibarıyla 60 eğitim sistemi yasalarında veya politikalarında okulda akıllı telefon kullanımı yasaklandı. 2024 yılı sonu itibarıyla ise 19 eğitim sisteminin daha bu yasağı uygulamaya başladığını ve toplam sayının 79’a ulaştığını görüyoruz. Ayrıca farklı Avrupa ülkelerinde de bu tartışmaların halen devam ettiğini söylemek gerekir. Örneğin, İsveç 2026 yılı itibari ile ilk ve orta kademedeki okullarda akıllı telefonların kullanımının yasaklandığını açıkladı.  Türkiye de okullarda cep telefonuna yönelik bir önlem alan ülkeler arasında. Millî Eğitim Bakanlığı, 2024-2025 eğitim öğretim yılında da sınıflarda cep telefonu bulundurulmamasına yönelik uygulamanın devam edeceğini duyurdu.

Beyin çürümesi ve kalabalık yalnızlık

Küresel Eğitim İzleme Raporu’nda özellikle belirli teknoloji araçlarının, belirli bağlamlarda, belirli öğrenme biçimlerini destekleyebileceği ancak aşırı ya da yanlış kullanımın hem öğrenmeye hem de psiko-sosyal açıdan öğrencilere zarar vereceği vurgulanmakta.  2024 yılında Oxford Üniversitesi’nin yılın kelimesi olarak seçtiği “brainrot” (beyin çürümesi / beyin ölümü) cep telefonunun ve özellikle sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisini özetler nitelikte.

Beyin çürümesi, özellikle önemsiz veya zihinsel olarak zorlayıcı olmayan içeriklerin (günümüzde özellikle çevrimiçi içeriklerin) aşırı tüketimi sonucunda bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunun bozulduğu varsayımına dayanıyor. Bu kavram, sosyal medya videoları, hızlı tüketilen görseller ve sürekli bildirim akışlarının zihinsel kapasiteyi azaltıcı, düşünsel derinliği engelleyici etkisine dikkat çekiyor. Türkiye’de ise Türk Dil Kurumunun 2024 yılında seçtiği “kalabalık yalnızlık” kavramı, sosyal medya çağında büyüyen çocukların çevreleriyle kurduğu yüzeysel ilişkileri ve içe dönük yalnızlık hissini anlatıyor. Ekranlar aracılığıyla binlerce insanla bağlantı kuran öğrenciler, gerçek hayatta bir cümle kurmakta, göz teması kurmakta, empati geliştirmekte zorlanıyor.

Cep telefonun özellikle sosyal medya uygulamalarına ulaşmada sağladığı kolaylık gençler için çok farklı tehlikeleri de barındırıyor. Facebook’un kendi araştırması, ergenlik çağındaki kızların %32’sinin Instagram kullandıktan sonra bedenleri hakkında kendilerini daha kötü hissettiklerini ortaya koyuyor. Bir başka rapor, TikTok’un algoritmasıyla ilgili endişe verici veriler sunuyor. Araştırmaya göre TikTok algoritması her 39 saniyede bir ergenlere beden algısıyla ilgili içerikler gösteriyor ve her sekiz dakikada bir yeme bozukluklarıyla ilgili içerikleri öne çıkarıyor. Ayrıca raporda bu tarz uygulamaların bağımlılık yaratan tasarımına da dikkat çekiliyor. Kısa ve dikkat çekici videolarla öne çıkan modellerin, anında haz odaklı yapısı nedeniyle dikkat süresi ve öğrenme alışkanlıkları üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği, öğrencilerin eğitimsel ve sosyal etkinliklere uzun süreli odaklanmalarını zorlaştırabileceği vurgulanıyor.

Sürekli kaydıranlar

Channel 4’ün dikkat çekici belgeseli Swiped: The School That Banned Smartphones (Sürekli Kaydıranlar: Akıllı Telefonları Yasaklayan Okul) öğrencilerin cep telefonu ile ilişkilerine yönelik kaygı verici bazı gerçekleri göz önüne seriyor. Belgesel, Stanway Okulu ve York Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen; öğrencilerin üç hafta boyunca telefonlarından vazgeçmelerinin etkilerini ölçen bir deneyi ekrana taşıyor. Çalışmada bu süreçte cep telefonundan ayrılan öğrencilerde,

  • Depresyon belirtilerinde %17 azalma
  • Anksiyete düzeylerinde %18 azalma
  • İşleyen bellek kapasitesinde %3 artış olduğu belirtiliyor.

Katılımcıların sıradan çocuklar olmasına rağmen bu deney sonucu bazı ürkütücü rakamları ortaya koyuyor. Öğrencilere telefon kullanım alışkanlıkları sorulduğunda bir öğrenci her gün 8 saat TikTok izlediğini, diğer bir öğrenci bir sabah 3000 bildiri ile uyandığını, bir başkası ise günde 300’den fazla mesaj almayı beklediğini ifade ediyor.

Sürdürülebilir bir dijital denge mümkün mü?

Gelişen teknolojiyle birlikte cep telefonlarını tamamen hayatımızdan çıkarmak mümkün değil, belki de gerekli de değil. Ancak özellikle çocuklar ve gençler söz konusu olduğunda, bu araçlarla sağlıklı bir ilişki kurmanın yollarını bulmak bir zorunluluk haline geliyor. Bu noktada, sürdürülebilir bir dijital denge için birey, aile, okul ve resmî kurumlar düzeyinde çok katmanlı bir yaklaşım gerekiyor.

Dijital okuryazarlık eğitimi: Öğrencilere sadece “telefon kullanma” demek yeterli değil; dijital araçları nasıl doğru ve amaçlı kullanacaklarını öğretmek gerekiyor. Dijital okuryazarlık, ekran süresi yönetimi ve çevrimiçi etik gibi konularında da öğrencilerin ve velilerin dikkatli şekilde bilgilendirilmesi önemli bir unsur. Bu sayede çocuklar sadece kullanıcı değil, bilinçli dijital bireyler haline gelebilir.

Ekran süresi: Eğitimci Selçuk Şirin bu konuda ebeveynler için ekransız zamanların oluşturulmasını tavsiye ediyor.  Teknoloji ve etkileri hakkında birçok araştırma yaparak aile ve okullar için öneriler sunan Common Sense Media’nın CEO’su Jim Steyer ise ekran süresini yönetmenin sihirli bir çözümü olmadığını ancak işe yarar bazı stratejilerin bulunduğunu söylüyor. “Erteleyin, erteleyin, erteleyin,” reçetesi sunan Steyer; ebeveynlerin çocuklarına çeşitli cihazları – ister cep telefonu ister tablet ya da başka bir şey olsun bu araçlarla çocukların mümkün olduğunca geç tanışmasına yönelik tavsiye sunuyor.

Fiziksel ve sosyal alternatifler: Cep telefonuna yönelen bir çocuğun çoğu zaman daha iyi bir alternatifi olmadığı için bu yola başvurduğu unutulmamalı. Özellikle okullarda sosyal kulüpler, sanat ve spor faaliyetleri artırılarak öğrencilerin ekrana alternatif sosyal bağlar kurması teşvik edilmesi öneriliyor. Yüz yüze iletişim becerileri ancak gerçek dünya deneyimleriyle gelişebilir.

Ebeveyn ve öğretmen eğitimi: Çocuklar, çoğu davranışlar gibi dijital davranışlarını da yetişkinleri modelleyerek geliştirmekte. Bu yüzden hem velilere hem öğretmenlere dijital disiplin konusunda rehberlik sunmak, bu sürecin sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Aksi takdirde, evde sürekli ekran kullanan bir yetişkinin, çocuğuna “ekranı bırak” demesi etkisiz kalacaktır.

Kararlı ve tutarlı ulusal politikalar: Türkiye’de sınıflarda cep telefonu kullanım kısıtlaması olumlu bir adım olarak düşünülebilir. Kaldı ki son UNESCO GEM raporuna göre okullarda telefon kullanımına yönelik kısıtlama getiren ülkelerin sayısı giderek artmakta. Ancak bu politikaların okuldan eve kadar uzanan bir dijital denge stratejisiyle desteklenmesi gerekir. Millî Eğitim Bakanlığının 2024-2025 öğretim yılı genelgesinde cep telefonu yasağının devam edeceği belirtilmiş olması bu anlamda umut verici olsa da kalıcı bir başarı için ebeveyn desteği, okul içi destek ve rehberlik hizmetleriyle bütüncül bir yaklaşım şart.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Yasin Memiş
Yasin Memiş
Dr. Yasin Memiş- Niğde Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev yapıyor. Doktora derecesini Anadolu Üniversitesinde Matematik Eğitimi alanında tamamladı. Ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli akademik çalışmalar yayımladı. UNESCO World Education ve British Society for Research into Learning Mathematics gibi platformlarda Matematik eğitimi üzerine popüler yazılar kaleme aldı. Eğitimdeki güncel gelişmeleri yakından takip ediyor ve ilgi duyduğu konularda yazılarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x